KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ATATÜRK VE İSLAM DİNİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

ATATÜRK VE İSLAM DİNİ Empty
MesajKonu: ATATÜRK VE İSLAM DİNİ   ATATÜRK VE İSLAM DİNİ Icon_minitimePtsi Ekim 12, 2009 6:37 am

TATÜRK'ÜN İSLAMİYETE BAKIŞI
ATATÜRK'ÜN İSLAMİYETE BAKIŞI


'Milletimiz din gibi kuvvetli bir fazilete sahiptir. Bu fazileti hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz' 3


M.Kemal ******


******'e göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü hazırlayan önemli sebeplerden birisi İslamiyet'ten uzaklaşmaktı:

'Türkler' diyor ******, 'İslam oldukları halde, bozulmaya, yoksulluğa, gerilemeye maruz kaldılar; geçmişin batıl alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyet'i karıştırdıkları ve bu suretle gerçek İslamiyet'ten uzaklaştıkları için, kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar. Gerçek İslam'ın çok yüce, çok kıymetli gerçeklerini olduğu gibi almamakta inatçı bulundular. İşte gerilememizin belli başlı sebeplerini bu nokta teşkil ediyor... 4

Evet, Türk insanının yaşadığı din gerçek İslam'dan uzak, hurafeler ve batıl inançlar üzerine kurulu bir dindi. Bu din, Türkiye'yi karanlığa götürüyordu. Bu gidişi durdurmanın tek çaresi vardı: Gerçek İslam'ın halka anlatılması... Yani hurafeleri, batıl inançları içinde barındırmayan, ******'ün, 'akla, fenne, ilme uygun...'5 dediği, dinin özünü teşkil eden Kuran'ın anlatılması gerekiyordu. ****** bu amaçla şunları söylüyordu:

Türkler, dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran, Türkçe olmalıdır. 6

Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu Kitap'ta neler olduğunu Türk anlasın. 7

******, Kuran'a olan bağlılığını onu 'Kitab-ı Ekmel' yani (En Mükemmel Kitap)8 diye tanımlayarak dile getiriyordu. Dolmabahçe Sarayı ve Çankaya Köşkü'ne hafızları çağırtarak sık sık Kuran okutmuş, ayetler üzerinde incelemelerde bulunmuş ve hafızlarla meal ve tefsir konularında fikir alış verişinde bulunmuştu.

****** özel sohbetlerinde pek çok kez dindar olmanın gerekliliğinden, Peygamber Efendimiz'in hayatından, Asr-ı Saadet ve Hülefayı Raşidin (dört halife) dönemlerinden, dinimizin yüceliğinden, Allah'ın kudretinden söz etmiştir. İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimiz (sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgulayan ******, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi öğütlemiştir.

Din eğitiminin öneminin de farkında olan ******, bu eğitimin okullarda verilmesi gerektiğini şu sözleriyle ifade etmiştir:

Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin hakikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sahip olmalıyız. 9

******, dinimizin akıl ve mantığa uygun olduğunu da aşağıdaki sözleriyle belirtmiştir:

Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam'ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı. 10

İslam Dini hakkında bu kadar güzel fikirlere sahip olan ve her ortamda bu düşüncelerini dile getiren ******, açıktır ki Allah'tan korkan, Allah'ın emirlerini elinden geldiği kadar yerine getirmeye çalışan bir Müslümandı.

******; Peygamber Efendimizi çok iyi tanımış, onun üstün özelliklerini çeşitli vesilelerle anlatmıştır:

O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat sonuca kadar O, ölümsüzdür. 11

Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Hz. Muhammed (sav) bu harb sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi. 12

'O'nun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar.

Hz. Muhammed (sav)'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir'de kazandığı zafer, fani insanların karı değildir; O'nun peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır. 13

******'ün Hz. Muhammed (sav)'e duyulacak sevgiyi tarif ettiği sözleri ise şöyledir:

Büyük bir inkılap yapan Hazreti Muhammed (sav)'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir.14


İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimiz (sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgulayan ******, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi öğütlemiştir.


3 ****** SD; II, s. 66-67
4 Sadi Borak, ****** ve Din, s. 36-37 ( Rönesans,Aralık 1991, s. 61)
5 İzmir, 3 Şubat 1923, ****** Diyor ki, Varlık Yayınları, s. 46
6 Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 (A. Gürtaş, s. 41)
7 Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, İstanbul 1977 (A. Gürtaş, s. 41)
8 Prof. Enver Ziya Karal, ******'ten Düşünceler, İş Bankası Yayınları,1969 (A. Gürtaş, s. 39)
9 ******'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c. 2, s. 86 (******'ün Düşünce Yapısı, G.Tüfekçi, s. 117)"
10 ******'ün S.D. II, 1923, s. 127
11 Dr. Utkan Kocatürk, ******'ün Fikir ve Düşünceleri (****** ve Din Eğitimi, A. Gürtaş, s. 26)
12 Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 100, 1945, s. 3
13 Hakikati Tasvir, "Ş. Günaltay'ın Anıları"( A. Gürtaş, s. 26)
14 Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4
******************

ATATÜRK’ÜN DİNİMİZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ


Din vardır ve lâzımdır. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur - tefsirler, hurafeler- binayı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üstünde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır. 1922

Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı, ilerlemeye mâni hiçbir şey ihtiva etmiyor. 1923
Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalb ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz. 1923

Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Hz. Muhammed bu harb sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde müslümanlık diye bir varlık görülemezdi.1923

Bizim dinimiz en mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. 1923

Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla alâkası olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı, İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir. 1923

Bizim dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez. Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve şerefini muhafaza etmelerini emrediyor. 1923

****************


ATATÜRK'ÜN BALIKESİR HUTBESİ
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN
BALIKESİR ZAĞNOS PAŞA CAMİİ MİNBERİNDEN
HALKA HİTABESİ
(07.02.1923 ÇARŞAMBA)

“Ey millet !

Allah birdir. Şânı büyüktür. Allah’ın selâmeti, âtıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz, Cenâb-ı Hak tarafından insanlara hakâyık-ı diniyyeyi tebliğe memûr ve resûl olmuştur. Kanûn-u esâsîsi, cümlemizce malûmdur ki, Kur’ân-ı azîmü-ş-şân’daki nusustur. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir, ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa ve hakikate tamamen tevafuk ve tetâbuk ediyor. Eğer, akla, mantığa ve hakikate tevâfuk etmemiş olsaydı, bununla diğer kavânîn-i tabiiye-i ilâhiyye beyninde tezat olması îcâbederdi. Çünkü bilcümle kavânin-i kevniyyeyi yapan Cenâb-ı Haktır.

Arkadaşlar!

*******************



Cenâb-ı Peygamber mesâîsinde iki dâra, iki hâneye malik bulunuyordu. Biri kendi hânesi, diğeri Allah’ın evi idi. Millet işlerini, Allah’ın evinde yapardı. Hazreti Peygamberin isr-i mübârekelerine iktifâen, bu dakikada milletimize; milletimizin hâl ve istikbâline ait husûsâtı görüşmek maksadıyla bu dâr-ı kutsîde Allah’ın huzurunda bulunuyoruz. Beni buna mazhar eden Balıkesir’in dindâr ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesîle ile büyük bir sevâba nâil olacağımı ümit ediyorum.

Efendiler!

Câmiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Câmiler itâat ve ibâdet ile beraber din ve dünya için neler yapmak lâzım geldiğini düşünmek, yâni meşveret için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihni başlı başına faaliyette bulunmak elzemdir. İşte biz de burada din ve dünya için, istikbâl ve istiklâlimiz için, bilhassa hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşündüklerini anlamak istiyorum. Amâl-i milliye, irâde-i milliye yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bilumum efrâd-ı milletin arzularının, emellerinin muhassalasından ibarettir. Binâenaleyh benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim (...) Minberler halkın dimağları, vicdanları için bir menba-ı feyz, bir menba-ı nûr olmuştur. Böyle olabilmek için minberlerden aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması ve hakayık-ı fenniyye ve ilmiyyeye mutabık olması lâzımdır. Hutebâ-yı kirâmın ahvâl-i siyâsiyye, ahvâl-i ictimâiyye ve medeniyyeyi hergün takib etmeleri zarûrîdir. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkînât verilmiş olur...”
ATATÜRK’ÜN SÖYLEV VE DEMEÇLERİ, I-III, 1989, II,98-99)

************************
ATATÜRK'ÜN DİN ANLAYIŞI ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
ATATÜRK’ÜN DİN ANLAYIŞI ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER
YAZAR: Mehmet Emin BAYAR

Din, evrensel bir olgudur. Din, insanla beraber var olmuş ve insanla birlikte varlığını sürdürecektir. Tarihin hiçbir devresinde dinsiz bir cemiyetin ve dini yok sayan hiçbir devletin var olduğu görülmemiştir. Çünkü insan, maddi tarafı yanında manevi tarafı da olan bir varlıktır. İnsanın manevi ihtiyaçlarını karşılayan olguların en başta geleni dindir.
Din, fertleri mukaddes duygu, ortak şuur ve vicdan etrafında birleştiren bir amil olduğu gibi, toplumları yükselten onların gelişmesini sağlayan bir kurumdur. Din, ahlaki bir müessese olarak insanlara yön veren ve kişiyi içten kuşatan, kucaklayan bir disiplindir. Din anarşinin, haksızlığın, adaletsizliğin, kötülüğün, zulmün, şiddetin, terörün, cehaletin, rüşvetin düşmanıdır. Dini duyguları zayıflamış, manen çökmüş toplumların varlıklarını devam ettirebilmeleri oldukça güçtür.

İnsan sosyal bir varlık olmakla birlikte onun bir de iç dünyası vardır, Yalnızlık, çaresizlik, korkular, kederler, hastalıklar, kayıplar, musibet ve felaketler karşısında ona ümit, teselli ve güven sağlayan en son sığınak din olmuştur. Bugün artık dünyada dine dönüş olayı yaşanmaktadır. Dinin yeniden itibar kazanmasında, bir asırdan beri bilgi ve tefekkürün artması, aydınların konuya ilgi göstermesi ve geçmişte olduğu gibi sosyal, siyasi ve milletlerarası olaylar üzerinde dinin belirleyici gücünün fark edilmesi etkileyici olmuştur. Tarih boyunca milletimiz için güç ve moral kaynağı olan İslam dini, kültürümüzde derin izler bırakmış, kalkınma hamleleri huzur, saadet, birlik, beraberlik, düzen ve intizamın ana kaynağı olmuştur. Bundan dolayı Türk devletleri içinde din hizmetlerini organize eden kurumlar, devlet mekanizması içinde yer almış ve bu müesseselere önemli fonksiyonlar yüklenmiştir Bilindiği üzere Mustafa Kemal ******'ü n modern Türkiye'nin inşasında ayrı ve müstesna bir yeri bulunmaktadır. ******, modern Türk devletini, önündeki bütün düşünsel ve pratik problemleri büyük bir ustalıkla ve ileri görüşlülükle çözerek kurmuştur. O, bir taraftan İslami değerleri devlete temel yaparken, diğer taraftan çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşabilmek için köklü reformlara girişerek devlet kurumlarını re-organize etmiştir. Bunu yaparken milli ve manevi mirası asla reddetmemiş, bilakis bu değerleri Batı dünyasını yakalama gayretine ivme kazandıran bir unsur olarak telakki etmiştir. Halkçı bir önder olan ******, Türk toplumunu çağdaş uygarlık istikametine doğru dönüştürmek için giriştiği inkılaplarında öncelikli olarak Türk milletinin köklü manevi değerlerine dayanmıştır. Onun belirgin olarak göze çarpan başarısı, dini doğru bir şekilde anlaması ve ondan ülkenin dirilmesi ve kalkınması için hakkıyla yararlanmasıdır. Nutku, söylev ve demeçlerine baktığımızda sürekli olarak İslamiyet'e ait kavramlara demeçlerine baktığımızda sürekli atıfta bulunduğunu görmekteyiz. bir Konuşmalarında Kur'an ait ayetlerine referansta bulunmuş, Hz. Muhammed'in hadislerini zikretmiş ve İslam'ın çeşitli meseleleri ile ilgili bakışını belirtmiştir. Bu konuşmalardan, ******'ün dinine bağlı bir lider, İslamiyet hakkında geniş ve zengin bilgisi olan bir kimse olduğunu anlıyoruz. Konuşmaları dikkatlice tahlil edildiğinde, onun din anlayışının çağının mevcut birikiminin çok ötesinde olduğunu görüyoruz. Dini taassubun çok yaygın olduğu, din adına softaların halk üzerinde tesir ve nüfuz elde ettikleri, Osmanlı'dan kalma medrese geleneğinin hala direnç gücüne sahip olduğu bir dönemde aşağıda tafsilatıyla vermeye çalışacağımız fikirleriyle ******, din alanında da çağdaş görüşlere sahip olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü onun 1920 lerin koşullarında söyledikleri aradan bunca yıl geçtikten sonra bugün ülkemizin ilahiyatçılarının birçoğu tarafından İslam'ın sahih yorumu olarak ileri sürülmektedir. Konuyu daha fazla uzatmadan burada ******'ün din konusunda dile getirmiş olduğu ve muhtelif kaynaklarda yer verilen sözlerinden tespit edebildiklerimizi burada zikretmek yerinde olacaktır: "Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum... Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiııa etmiyor. " "Bizim dinimiz en tabi ve makul dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmu~tur. Bir dine tabü olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. "1 "Ey Arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür- Adalet-i ilahiye, O'nun tecellilerine bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki sınıfta, iki devrede mütalaa olunabilir, ilk devir insanlığın çocukluk ve gençlik deııridir. İkinci devir, insanlığın kemal devridir. " "Ey millet! Allah birdir, şânı, büyüktür. Allah'ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur. Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki Kur'ani azimuşsândaki nusustur. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir, temel dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa hakikate tamamen uyuyor. Eğer akli mantığa, hakikate uymamış olsaydı bununla diğer ilahi ııe tabi kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Çünkü bütün kanunları yapan Cenab-ı Haktır. "2 "Din, bir ııicdan meselesidir. Herkes ııicdanın emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Dü~ünce ve tefekküre karşı değiliz. Biz sadece din i~lerini, millet ve devlet i~leriyle karıştırmamaya çalışıyoruz, kasta ve füle dayanan bağnaz hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere fırsat ııermeyeceğiz. "3 Din ııardır ııe lazımdır, Temeli çok sağlam bir dinimiz var malzemesi iyi. Fakat bina uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takııiye etmek lüzumu hissedilmemi~. Aksine olarak birçok yabancı unsur (tefsirler, hurafeler gibi) binayı fazla hırpalamış, Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez, Ancak zamanla çatlaklar derinleşerek ve sağlam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır, "4 "Efendiler.." Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmak lazım geldiğini düşünmek danışmak için yapılmıştır. Millet işlerinde her kişinin zihninin başlı başına çalışması lazımdır. İşte biz de burada din ve dünya için geleceğimiz ve istiklalimiz için ııe en çok milli egemenliğimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım, Ben yalnız kendi düşüncelerimi söylemek istemiyorum, Hepinizin düşündüklerini anlamak istiyorum. Milli ülküler milli irade yalnız şahsın düşünmesinden değil tüm millet fertlerinin ülkülerinin toplamıyla yaratılır... " "Milletimiz dil ve din gibi kuııvetli iki hazineye sahiptir. Bu faziletleri hiç bir kuııvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamayacaktır ve alamaz. "5 "Bizim dinimiz hiçbir ııakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir, Allah'ın emrettiği şeyi, kadın ve erkek beraber olarak ilim ve kültür edinmeleridir, Kadın ve erkek, bu ilim ve kültürü aramak ııe nerede olursa oraya gitmek ııe onunla dolu olma zorundadır. Îslam ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki bugün kendimizi bir türlü kayıtları bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar ilim, kültür ııe diğer hususlarda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır, Belki daha ileriye gitmişlerdir, "Minberlerin halkın anlayacağı bir dille ruh ve dimağa hitab olunmakla İslam ehlinin ııücudu canlanır, iman kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat buna nazaran hatiplerin haiz olmaları lazım gelen özellik yetenek ııe dünyanın gidişini bilmeleri çok önemlidir. " Bizde ruhbanlık yoktur, Hepimiz eşitiz ve dinimizin ahkamını eşit olarak öğrenmeliyiz, Her fert dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır, orası da mekteptir, 6, "Bu başarının, kutsal topraklarımızı düşman istilasından büsbütün olarak kurtaracak olan kesin zaferin hayırlı bir başlangıcı olmasını Tanrının lütfundan dilerim.” "Biz ne Bolşevik'iz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız, Türkler milliyetperııer ve dinlerine hürmetkar bir millettir, Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir. "' Zikrettiğimiz bu alıntılar dikkatlice tahlil edildiğinde ******'ün zihninde, 1. Dini toplumlar için bir değer kabul ettiği, bu değerden yoksun toplumların varlıklarını uzun süre devam ettiremeyecekleri, 2. İslam dini, insan tabiatına uygun hükümleri ihtiva ettiğini, onda mündemiç tabii kuralların keşfi için de gerçek din alimlerine ihtiyacın olduğu, 3. İlahi ve tabii kanunlar arasında herhangi bir tezadın bulunmadığı, 4. Dinin esasının değişmez özelliğe sahip olduğu, bunun dışında sosyal hayatı tanzim eden tali kuralların zaman ve mekandaki farklılaşmaya uygun olarak değişebileceği, 5. Doğru yorumlandığı takdirde dinin ilerlemeye mani olmadığı, Şeklinde düşüncelerin yerleşmiş olduğu sonucuna varılmaktadır. ******'ün, İslamiyet'in yüzyıllar boyu oluşan mevzi ve kişisel yorum ve ayrıntılarından ziyade, dinin başlangıçtaki durumuna ve temel ilkelerine ve kısacası ed-din kavramına önem vermiş olması önem arz etmektedir. Ayrıca mezkur ifadeler, ifade sahibinin dinle ilgili gerçekleri tüm çıplaklığı ile bildiğine gayet güzel delil teşkil etmektedir. ****** hiçbir zaman dine karşı olmamıştır. Onun mücadele ettiği, din maskesi altında insanların sömürülmesi, dini kullanarak kendine makam, mevki ve çıkar sağlayarak dini yozlaştıranlardır. Onun gerçek anlamdan neden şikayetçi olduğu hususu, 16 Mart 1923'te Adana'da Türk Ocağında esnaf ve sanatkarlarla yaptığı konuşmasında ortaya çıkmaktadır:
"Bizi yanlış yola sevk eden habisler, bilirsiniz ki, büyük ölçüde din perdesine bürünmüşler saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırdılar. Halbuki, elhamdülillah, hepimiz müslümanız, hepimiz dindarız. Artık bizim dinin icabını öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler, bize dinimizin esaslarını anlatmaya kafidirler. Buna rağmen hafta tatili, dine mugayirdir gibi hayırlı, ve akla, dine muvafık meseleler hakkında, sizi iğfal ve idlale çalışan habislere iltifat etmeyin. Milletimizin içinde hakiki ve ciddi ulema vardır. Milletimiz bu gibi ulema ile müftehirdir. Onlar milletin emniyetine ve ümmetin itimadına mazhardırlar. Bu gibi ulemaya gidin: Bu efendi bize böyle diyor, siz ne diyorsunuz deyiniz. Fakat suret-i umûmiyede buna da ihtiyaç yoktur.

Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir miyar vardır. Bu miyarla hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz"8 Bu sözlerden, ******'ün dar çerçeveli din anlayışına, din sömürücülüğüne, taassuba ve yobazlığa karşı tavır aldığı, ulusumuzu bunlara karşı uyanık tutmak istediği açık ve seçik bir şekilde bunlara karşı anlaşılmaktadır. Bunun yanısıra ******'ün dinin pratiklerini yerine getirmeye de karşı olmadığı, görevini aksatmamak kaydıyla herkesin dini vecibelerini dilediği gibi yerine getirebileceğini istediği anlaşılmaktadır: Bir gün ******'ün yakın arkadaşı Necip Ali kendisine, müşterek dostları Münir Hayri Egeli'nin namaz kıldığını söyler. Münir beyi sevmeyenler bu durum karşısında kovulacağını düşünürler. Ancak ****** onlara: "Batmak üzere olan bir gemide bulunsanız, herhalde "Yetiş Ya Gazi! demez, Allah dersiniz. Bundan daha tabii ne olabilir", der ve Münir beye de dönerek: "Dünyadaki işlerine zarar vermemek şartıyla namazını kıl, heykel yap, resim de" cevabını verir.9 ******'ün dine yaklaşımını doğru anlayabilmek için onun irtica kavramına hangi anlamları yüklediği konusunun bilinmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Yukarıda da zikrettiğimiz gibi, ****** dinin ilerlemeye mani bir unsur olmadığı, bilakis insanları içten kuşatan ve onları manen motive ederek ilerlemenin temel güdüsünü teşkil ettiği kanaatindedir. ****** irticaı, din karşıtlığı değil, inkılap karşıtlığı olarak algılamaktadır. Bir söylevinde; "İnkılabımızın umde-i asliyesi Türkiye Cumhuriyeti halkının tamamen "asri" ııe bütün mana ııe eŞkaliyle medeni bir heyeti ictimaiyye haline isal etmektir. (Söyleıı ve Demeçler) "Efendiler, hayatın felsefesi, tarihin garip tecellisi şudur ki, her iyi, her güzel, her nâfi şey karşısında, onu imha edecek bir kuııvet belirir, Bizim lisanımızda buna irtica denir. (İzmir Halkı ile Konuşma, Ankara, 1982, s. 109). "Milleti teceddüt vadisinde durdurmaya çalışmak için irticâkar fikirler perverde edenler muayyen bir sınıfa istinad edebileceklerini zannediyorlar. Bu katiyen bir vehimdir, bir zandır" demektedir (Söylev ve Demeçler). ****** aynı zamanda milli egemenlik ilkesine karşı çıkışı da irtica olarak değerlendirmektedir: "Unutulmamalıdır ki, milletin hakimiyetini bir ~ahısta yahut mahdud şahısların elinde bulundurmakla menfaat bekleyen cahil ve gafil insanlar vardır... Bu gibilere mürteci ııe hareketlerine de irtica derler. Katiyetle söylerim ki, hakimiyet-i milliyemizin her zerresini şu veya bu suretle takyid etmek isteyenler en koyu mürtecidirler (Söylev ve Demeçler). Bunun yanısıra ****** din ve devlet işlerini birbirinden ayrılmasına karşı çıkanları da mürteci olarak nitelendirmektedir: "Din, bir ııicdan meselesidir. Herkes ııicdanın emrine uymakla serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre karşı değiliz. Biz sadece din işlerini millet ııe deıılet işlerine karıştırmamaya çalışıyor, kasda ııe füle dayanan taassupkarâne hareketlerden sakınıyoruz. Mürtecilere asla fırsat vermeyeceğiz" (Söylev ve Demeçler). Bu söylediklerinden anlaşıldığına göre ****** irticaı; ülkenin ihtiyacı olan iyi, güzel ve yararlı şeyleri almak suretiyle yenileşme yolunda yürümemizi engelleyen, milli egemenlik ilkesine karşı çıkarak saltanat ve hilafetin geri gelmesini istemek, din istismarcılığı yaparak din işleri ile devlet işlerini birbirinden ayırma projesine karşı tavır sergilemek ve bundan politik çıkar ummak biçiminde kendini gösteren her türlü fiil ve davranışın adı olarak algıladığı sonucuna varmak mümkündür.'° İslâm tarihine baktığımızda dinde politik çıkar, ya da maddî kazanç sağlamak isteyenler daima toplumların inançlarını sömürdükleri, ayrıca, kara cehalet içerisinde bırakılan halkın, gerçek din ilkelerinden gittikçe uzaklaştırıldıklarına şahit olmaktayız. taassubun da doğurduğu menfi sonuçlara dair tarihi belgeler ortadadır. Örnek verecek olursak: 1831 yılında veba gibi korkunç ve öldürücü bir hastalık Türkiye'nin sınırlarına dayanmıştır. Osmanlı Hükümeti, bu öldürücü salgın hastalığa karşı halkı korumak için gemilerin karantina altına alınmasına karar verir. Fakat toplumda etkili ve belli bir gücü bulunan tutucu kimlikli kimseler: "Bu bidattır; karantina denilen şey Frenk âdetidir. Ehl-i Islam dininde buna riayet asla caiz değildir" diye baş kaldırmışlardır. Devlet; sağlık, akıl, şeriat yollarının hepsine başvurduğu halde "İstemeyiz" gürültüsünü bastıramamıştır. Bu yüzden tam 7 yıl vapurlara karantina uygulanamamıştır. Tutucular karantinaya karşı direnişini sürdürdükleri için hükumet 1838 yılında Takvim-i vekai gazetesinde "edille-i şeri'ye ve Akliye" yani Şer'i ve Akli Deliller başlıklı bir yazı yayınlatmak durumunda kalmıştır.11 Hülasa, yukarıda anlatılanlar ******'ün dindar ve sağlıklı bir din anlayışına sahip olduğunu açık bir Şekilde gözler önüne sermektedir. Hal böyle iken bazı kesimlerce ortaya atılan “******'ün yeni Türkiye'yi kurarken ve inkılaplarını yaparken İslam dini hakkındaki tümüyle olumlu sözlerinin, Cumhuriyet rejiminin kurulmasında ve inkılapların yapılmasında, karşılaşılabilecek kitle engelini yumuşatmak amacıyla söylenmiş olduğu" şeklinde fikirleri, kabul etmek mümkün değildir, Bunların tümüyle hayal mahsulü ve maksatlı olduğu açıktır. Çünkü ******'ün bir din aliminin ki kadar doğru dinle ilgili bu sözleri, ancak samimi bir dindar ve gerçek bir yurtsever ve halkçı kimseden sadır olabilir.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ATATÜRK, her alanda olduğu gibi milletimize İslam Dininin temel esaslarının ve bid'atlardan arındırılmış olarak ve girmiştir doğru kaynaklardan sunulabilmesi için büyük gayretlere girmiştir.

Onun Meclis Başkanlığı döneminde 03 Mart 1924 tarihinde çıkarılan 429 Nolu Kanunda Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuş, dini müesseselerin, cami ve cami ve mescitlerin yönetimi, müftü, vaiz, imam-hatip ve müezzin- kayyımların tayin ve azilleri bu teşkilata verilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluşunun 2. yılında 21 şubat 1925 tarihinde bütçe müzakerelerinde, “dini neşriyat" üzerinde durulmuş, Kur'an-ı Kerim meali ve tefsirinin, hadis-i şerif tercemelerinin devlet tarihinde imkanlarıyla yaptırılması kararlaştırılmış ve bu iki işin masrafları için o günün maddi imkansızlıkları içinde Diyanet bütçesine 20 bin liralık ek ödenek konulmuştur. Neticesinde, Elmalı Hamdi YAZIR'ın hazırladığı "Hak Dini Kur'an Dili, Yeni Mealli Türkçe Tefsir" adlı 9 ciltlik meal ve tefsir ile, Ahmet Naim ve Prof.Dr.Kamil MİRAS'ın hazırladıkları" Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi" adlı 12 ciltlik hadis tercemesi ortaya çıkmış, tüm masraflar devlet bütçesinden karşılanmıştır. Sonuç olarak şunları söylemek mümkündür: Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılacağı 23 Nisan 1920 Cuma günü, yurdumuzun her köşesinde Milli ve dini törenler yapılması maksadıyla uzun bir program hazırlamış ve bu büyük tarih olayının bütün milletimize yüksek bir heyecanla duyurulması hususunda bir tamim yayınlamıştır. Yayınlanan bu tamimde Meclis'in açılışının, özellikle kutsal gün olan Cuma günü yapılacağı, manevi bir güç sağlaması bakımından Hacı Bayram Veli Camiinde kılınacak Cuma namazını müteakip Kur'an okunup, dualar yapılacağı ve bilahare Meclis'e gidilerek dua okunup kurban kesileceği, Meclis'e gidilmeden önce hatim okunacağı, ancak; hatimin son bölümünün Meclis'in önünde okunacağı, yurt sathında da Kur'an ve hatim okunacağı ve Salavat-ı Şerife getirileceği, ayrıca Cuma namazından önce uygun suretle mevlidi şerif okunacağı belirtilmiştir 12 Bu tamim gereğince de, 23 Nisan 1920 Cuma günü Ankara'nın Ulus semtinde Hacı Bayram Veli Camiinde kılınan Cuma Namazından sonra Peygamberimizin Sancak-ı Şerif-i ve Sakal-ı Şerif-i taşınarak tekbirlerle, salat-ü selamlarla, şimdi Ulus meydanı altında müze olan Meclis binasına gelinmiş, kesilen kurbanlardan, yapılan dualardan sonra saat 13.45'ten en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Beyin Başkanlığında 120 Milletvekiliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıp tarihi görevine başlamıştır.
Devlet ve millet adına modern Türkiye'yi inşa etmek üzere yola çıkan Mustafa Kemal ATATÜRK, her halükarda Türk toplumunun tarihi değerleri ile İslam'ın bütün değerlerine bağlı kalmış ve önüne geçtiği milletin mensubu olduğu dil, din, tarih, sanat, kültür değerlerine ilgisiz kalmayı ve onları silip atmayı hiçbir zaman düşünmemiştir.

KAYNAKÇA

1- Sadi Borak, ****** ve Din, Istanbul, 1962. 2- ******ü'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 11. s. 94-95 3- Dr. Utkan Kocatürk, ******'ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1971 4- Dr. Utkan Kocatürk, ******'ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 19715- ******'ün Söyleve Demeçleri, Türk İnkılap tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1952, c. ıı, s.956- ******ün Söyleve Demeçleri, Türk fnkılap tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1952, c. II, s. 98 7- Dr. Utkan Kocatürk, ******'ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara, 1971 8- Bkz. Sadi Borak, ****** ve Din, İstanbul, 1962.9- Sadi Borak, ****** ve Din, İst, 1962 10-Bkz. Mehmet S. Aydın, "İrtica'ya İlişkin Bazı Düşünceler", Doğu Batı, 1998, sayı: 3, s. 52-5311- Bkz. Doç. Dr. Neda Armaner, ******çülük, Genel Kurmay Başkanlığı, 1984, s. 321-336 12- Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Say: : 23, Sahife 4-5

_________________
Elif gibi yalnızım,
Ne esrem var, ne ötrem.
Ne beni durduran bir cezmim,
Ne de bana ben katan bir şeddem var.
Ne elimi tutan bir harf,
Ne anlam katan bir harekem...
Kalakaldım sayfalar ortasında.
Bir okuyan bekledim,
Bir hıfzeden belki...
Gölgesini istedim bir dostun med gibi…
Sızım elif sızısı...

ATATÜRK VE İSLAM DİNİ Sdfghj15
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
 
ATATÜRK VE İSLAM DİNİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ******!ün İslam Dini İle İlgili Görüşleri
» İSLAM DİNİ HAKKINDA TEMEL DİNİ BİLGİLER
» DarulKitap İslam Ansiklopedisi v.2........900 dini kitap
» Pew: İslam 2070'e kadar 'dünyanın en büyük dini olabilir'
» Arapça kitablar -dini kaynaklar-indirme siteleri..Mektebetu'ş-Şâmile-İSLAM PORT

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: Din Kültürü Ahlak Bilgisi Dersi-
Buraya geçin: