KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Salavat Getirmenin Önemi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Semanur
Özel Üye
Semanur


Mesaj Sayısı : 920
Rep Gücü : 2246
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 23/06/09
Yaş : 60
Nerden : İzmir'den

Salavat Getirmenin  Önemi Empty
MesajKonu: Salavat Getirmenin Önemi   Salavat Getirmenin  Önemi Icon_minitimePerş. Mart 04, 2010 10:51 am

"Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." (Ahzab Suresi, 56) Veya “tam bir teslimiyetle ona teslim olun.”

Peygambere Allah’ın salât etmesi, rahmet etmek; meleklerin ve bizim salât etmemiz de onun için rahmet duası etmek anlamına gelir. Onun rahmete erişmesi ise, ümmeti olarak bizim rahmete erişmemiz demektir. Çünkü hayatı boyunca görüldüğü gibi, onun bütün kaygısı ümmetinden ibarettir. Bir gece sabaha kadar ümmeti için Rabbine yakardıktan sonra Allah ona Cebrail ile “Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz” şeklinde haber göndermiştir. (Müslim, İman: 346.) İsra Suresi 79. ayette de ona “Övülmüş Makam” adıyla şefaat makamının verileceği müjdelenmiştir ki, bu durum, bizi Allah’ın Resulü ile çok yakın ve sıcak bir ilişki içinde bulunmaya davet etmektedir. İşte salâvat, onunla bizim aramızda bu sıcak ilişkiyi kuran, devam ettiren ve pekiştiren en önemli bir vasıtadır.

O kadar ki, O’nun irşadıyla var oluş hikmetini anlayan her Müslüman’ın üzerine bu salavatın ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, tekrarlarda ise sünnet olduğu bildirilmiş, salavatın terki ise şefaatten mahrumiyete sebeptir, denmiştir.

İyilik gördüğü kimselere iyilik etme minnettarlığı duyan, hatta bir kahvenin kırk yıl hatırını sayan insanlar, ebedi hayatını kurtarmaya vesile olan Resulüllah’a da (sas) elbette minnettarlık duyacak, adını duyunca büyük bir hürmet ve sevgiyle salavat getirecek, böylece gösterdiği bu bağlılıkla da şefaatine nail olacaktır.

"Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." ayetinin emri gereği olarak ömürde bir defa salavat getirmek farz, sonraları her ilk duyuşta vacip, aynı yerde tekrarlanmalarda ise sünnet olduğu ifade edilmiştir. Anlaşılan odur ki, getirilen salat–ü selamdan hem Rabbimiz, hem de melekleri razı olmakta, ayrıca melekler salavat getirenlere de dua etmekteler. Hadis kitaplarında görüyoruz ki, Efendimizin (sas) Cennet’teki makamının yükselmesine sebep olan salavatı okuyan insana melekler, “Allah da senin makamını yükseltsin!” diye dua etmekte, öteki melekler de bu duaya amin demekteler. Salavat getiremeyene ise, “Allah da senin makamını yükseltmesin!” diye tepki göstermekte, öteki melekler de bu tepkiye amin diyerek iştirak etmekteler.

Demek ki, Efendimizin (sas) adını duyunca salavat getirenler meleklerin hayır duasını alır, getirmeyenler ise bedduasına maruz kalırlar. Ayrıca, Peygamberimiz (sas) de, adını duyduğu halde salavat getirmeyen vefasız ümmetine kırılmakta, bunu da “burnu sürtülsün!” sitemiyle dile getirmektedir.

Salavatın çeşidi sayılamayacak kadar çoktur. Bunların en meşhurları da namazlarda tahiyyattan sonra okuduğumuz, “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” ile “Sallallahü aleyhi vesellem” salavatlarıdır. Manaları şöyle özetlenebilir:

–Rabbimizin rahmeti, meleklerinin istiğfarı ve bizim de selamımız Efendimiz Hazreti Muhammed ve ailesi üzerine olsun.

Bu konuda Peygamberimizin birçok hadisi bulunmaktadır ki, bunlardan birkaç tanesi şöyledir:

“Kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Bana salât ve selâm edin. Çünkü nerede olsanız salât ve selâmınız bana ulaşır.” (Ebû Davud, Menâsik: 97.)

“Günlerinizin en üstünü Cuma günüdür. O gün bana çok salât ve selâm getirin. Çünkü sizin salât ve selâmlarınız bana sunulur.” “Ey Allah’ın Elçisi,” diye sordular. “Sen ölüp de senden bir iz kalmadıktan sonra salât ve selâmlarımız sana nasıl sunulur?” Peygamberimiz buyurdu ki: “Allah, peygamberlerin cesetlerini çürütmeyi toprağa yasaklamıştır.” (Ebû Davud, Salât: 201.)

Übeyy ibni Kâ’b birgün Peygamberimize şöyle sordu: “Ey Allah’ın Elçisi, ben sana çok salâvat getiriyorum. Duamın ne kadarını salâvata ayırayım?” Peygamberimiz “Dilediğin kadarını” buyurdu. Übeyy yine sordu: “Dörtte birini ayırayım mı?” Peygamberimiz yine “Dilediğin kadarını,” buyurdu. “Ama arttırırsan senin için daha iyi olur.” “Yarısını?” “Dilediğin kadarını. Ama arttırırsan senin için daha iyi olur.” “Peki, duamın tamamını salâvata ayırsam?” “İşte o zaman Allah senin bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını da bağışlar.” (Tirmizî, Kıyamet: 23.)

“Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır; ümmetimin selâmlarını bana ulaştırırlar.” (Müstedrek, 2:456, no. 3576.)

“Ey Allah’ın Elçisi, sana selâm vermeyi anlıyoruz; peki, nasıl salât edeceğiz?” sorusuna karşılık ise, Peygamberimiz, namazların teşehhüdlerinde okumakta olduğumuz “Allahümme salli, Allahümme bârik” duâlarını öğretmiştir. (Buhârî, Tefsir 33:10; Tirmizî, Tefsir 33:23.)

Bu gibi salavatlar Efendimize has bir dua olduğundan O’na mahsus duayı Rabbimiz reddetmez.

******************


Peygamber (SAV) Efendimiz buyuruyor ki:
Abdullah b. Amri'bni'l-As (R.A.) rivayet etmiştir.
Rasulullah Sallalahu Aleyhi ve Sellem'den işittim,buyurdu ki:
"her kim,benim üzerime salavat getirirse,Allahu Teala bu yüzde o kimseye on misli mağfiret eder."
<MÜSLİM>


Ebu Hüreyre (R.A.) rivayet etmiştir,
Rasül-i Ekrem : Yanında ben anıldığım halde üzerime salavat getimeyen adamın yüzü yere sürtülsün,hakarete uğrasın buyurdu.
<TİRMİZİ>


Hz Ali (R.A.) rivayet etmiştir.
"Cimri adam yanında anıldığım halde bana salat-ü selam getirmeyendir."


Ravilerden Fadale b. Ubeyd (R.A.) şöyle demiştir:
Allah Resulu namazdan sonra Allah'a hamd etmeden Peygambere selatü selam getirmeden (Allah'ım! Beni bağışla) diye dua eden bir adamı duydu.Adamın böyle davranması üzerine Rasul-i Ekrem:
"O adam acele etti," byurdu.Sonra adamı çağırdı,ona veya başka birisine:
Dua etmek istediğiniz zaman,Allah'a hamd-ü sena ile başlayınız,sonra Peygambere salat-ü selam getiriniz,daha sonra istediğiniz duayı edin." buyurdu.
<EBU DAVUD VE TİRMİZİ>


Ebü Mes’ud el- Bedri (R.A.) Şöyle naklediyor:
Birgün Sa’d b. Ubde’nin meclisinde otururken
Resül- i Ekrem Efendimiz yanımıza geldi. Beşir b. Sa’d:
- “YaResül’llah, Allahu Teala bize, Senin üzerine salat ve selam getirmemizi emir buyurdu. (Bu vecibeyi if edebilmek için) Size nasıl salat ve dua edelim? diye sordu. Bunun üzerine Resül- i Ekrem bir müddet sukut etti. Sukutu uzamasından dolayı, keşke Beşir, Peygamber’e sormasa idi, diye temenni bile etmiştik. Sonra Peygamber aleyhi’s-selam:
“Allhümme salli al Muhammedin ve ala al- i Muhammed, Kema salleyte ala ibrahim. Ve barik ala Muhammed in ve ala al- i Muhammed. Kema barekte ala al- i ibrahim. innek hamidün mecid., deyiniz. (Me’mur olduğunuz) selam da, bildiğiniz (Es- selmü aleyke eyyühe’n- Nebiyyi ve rahmetu’llhi ve berektüh (u) = Selam Sana ey yüce Peygamber, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun.,) kavl- i şerifidir.” buyurdu.
<MÜSLİM>

Ebü Hümeyd es- SAidİ (R.A.) rivayet etmiştir.
Ashab:
- -Ya ResuIa’IIah! Sana saIavatı nasıl getirelim,
dediler. Resülullah Efendimiz, şöyle deyiniz,
buyurdular:
“Allah’ım! Muhammed’i, zevcelerini ve zürriyetini rahmetinle an (onlara rahmet et), İbrahim’e rahmet ettiğin gibi. Ve Muhammed’i ve zevcelerini ve zürriyyetini mübarek kıl, İbrahim’i mübarek kıldığın gibi. Hamd ü sena, büyüklük (izzet) Sana mahsusdur.”
<BUHARİ VE MÜSLİM>


**************************

Vecdi AKYÜZ

Salât ve selâmın simgesel yönü

Yüce Allah, "Peygamber'e salât âyeti"nde (Ahzâb, 33/56), Yüce Peygamberi'ne salâtı emretmiştir. Bu emir, zorunluluk (vücûb) anlatır. Buna göre, Peygamber'e salât vâciptir. Ulema, ömürde bir defa Peygamber'e salât ve selâmın vâcip olduğunda neredeyse icma etmiştir. Bu anlamda salât ve selâm, tıpkı kelime-i tevhîd gibi, İslâm'ın bir simgesidir. Öyle ki bir kişinin Müslümanlığı, ancak salât ve selâmı söyleyerek sahih olur. Salât ve selâm ile peygambere bağlılık gösterenin Müslüman olduğuna hükmedilir.

Peygamber adının anılmasında salât ve selâm

Ulema, ömürde bir defa salât ve selâmın vâcip olduğunda ittifak ettikten sonra, her mecliste ve adının her her anılışında da vacip (zorunlu) mi, yoksa mendûp (iyi ve uygun) mu olduğunda, farklı görüşler belirtmişlerdir:

1) Salâtın her defada vâcip oluşu: Bazı bilginlere göre, Hz.Peygamber'in (s.a.) adının her anılışında salât vâciptir. Yüce Allah salât ve selâmı emretmiştir. Emir, tekrar anlatır. Ayrıca, Hz.Peygamber'e (s.a.) salât ve selâm belirtmeyenlere şiddetli tehdit bildirilmiştir. Nitekim Hz.Peygamber (s.a.) adı huzurunda anıldığında kendisine salât etmeyenin cimri olduğunu belirtmiştir. (Tirmizî)

2) Salâtın tek defa vâcip oluşu: Bazı bilginlere göre, aynı mecliste (konuşma/yazı ortamında) peygamberimizin adı defalarca anılsa bile, bir tek defa için vâciptir.

3) Salâtın çok sayıda yapılmasının vâcip oluşu: Başka bazı bilginlere göre ise, herhangi bir sayı ya da meclisle sınırlamaksızın çok sayıda salât vâciptir. Ömürde bir defa olması yeterli olmaz.

Ulemanın çoğunluğu, Hz.Peygamber'e (s.a.) salâtın, tıpkı zikir (Allah'ı anma ifadeleri), tesbîh (sübhânellah ifadeleri) ve tahmîd (hamd ifadeleri) gibi, kurbet (Allah'a yakınlık) ve ibadet olduğunu, ömürde bir defa vâcip, her zaman ve her yerde mendûp ve mesnûn olduğunu ve salâtın faziletine dair hadisler dolayısıyla çok çok salât ve selâm gerektiğini belirtir. Öyleyse salât ve selâm, yapılması istenen bir şeydir, ama vâcip olarak değil de, mendûp ve müstehap (hoş ve güzel) olarak. Müslümanın, ilâhî emre uyarak, peygamberimizin şerefli adı her anıldığında salâtu selâm ifadelerini kullanması mendûptur.

Peygamberlerden başkasına salât ve selâm

Peygamberimiz dışındaki peygamberlere de sevgi ve saygı göstermek zorundayız. Bunun için, diğer peygamberlerin adı anıldığında onlara da salâtu selâm duası yapılır. Peygamberler dışındaki kişilere salât ifadesinin kulanılıp kullanılmayacağı konusunda, iki görüş belirtilmiştir:

1) Salâtın peygamberlere özgü oluşu: Müslüman ulemanın çoğunluğuna göre, salât bir simgedir (şiâr), peygamberlere özgüdür. Bu yüzden, peygamberlerden başkası için salât ifadesi kullanılamaz. Onlar için Arapçasıyla "rahimehullah" ya da "rahmetullahi aleyhi", Türkçesiyle "merhûm", "rahmetli", "Allah rahmet eylesin" gibi "rahmet" ifadeleri kullanılır. Sahâbe ve onlardan sonraki nesil olan tâbiîn için, Arapçasıyla "radıyellahu anhu", Türkçesiyle "Allah râzı olsun" saygı ifadeleri kullanılır; onlar için de "salât" ifadesi kullanılamaz. Çünkü salât, peygamberlerin simgesidir. Tek bir peygamberin adı anıldığında "aleyhi's-salâtü ve's-selâm"ya da kısaca "aleyhi's-selâm", birden çok peygamber anıldığında zamir değişikliği yapılarak "aleyhimü's-salâtü ve's-selâm" ya da "salevâtullahi aleyhim" saygı ve dua ifadeleri kullanılır.

2) Salâtın genel oluşu: Bazı bilginlere göre ise, peygamberler dışındaki kişilere de saygı, sevgi ve iyilik ifadesi olarak kullanılabilir. Çünkü salâtın kök anlamı, duadır. Dua ise, peygamberlere de, peygamber olmayanlara da yapılır. Nitekim bizzat Hz.Peygamber (s.a.), "Allahım, Ebu Evfâ ailesine salât et" diye dua etmiştir. Bu konuda, Osmanlı Şeyhülislâmı Ebussuûd Efendi'nin şu güzel açıklamasını dikkate almak gerekir: "Peygamberler dışındakilere salât, bağımsız/doğrudan değil de dolayısıyla ve bağımlı olarak (peygamberimize/peygamberlere yapılan salâttan sonra ve onun kapsamı içinde) câiz olabilir, doğrudan salât ise mekruhtur. Çünkü salât, İslâm geleneğinde peygamberleri anmanın simgesidir. Nitekim, azîz ve celîl olmasına rağmen peygamberimiz için, 'Hz.Muhammed Azze ve Celle' ifadesini kullanmak câiz olmaz." Müslümanlar, bütün insanlar için şartlara ve kişilere uygun nezaket ve zarafet ifadelerini kullanırlar.

*************************************************
Peygamber`e salat ve selamın hükmü



Vecdi Akyüz

Dünkü yazıda, salatın anlamlarını ele almıştık. Bugün ise, namaz dışında ve peygamberler dışındakilere salatın hükmünü ele alalım. Salat ve selamın simgesel yönü Yüce Allah, `Peygamber`e salat ayeti`nde (Ahzab, 33/56), Yüce Peygamberi`ne salatı emretmiştir. Bu emir, zorunluluk (vücub) anlatır. Buna göre, Peygamber`e salat vaciptir. Ulema, ömürde bir defa Peygamber`e salat ve selamın vacip olduğunda neredeyse icma etmiştir. Bu anlamda salat ve selam, tıpkı kelime-i tevhid gibi, İslam`ın bir simgesidir. Öyle ki bir kişinin Müslümanlığı, ancak salat ve selamı söyleyerek sahih olur. Salat ve selam ile peygambere bağlılık gösterenin Müslüman olduğuna hükmedilir. Peygamber adının anılmasında salat ve selam Ulema, ömürde bir defa salat ve selamın vacip olduğunda ittifak ettikten sonra, her mecliste ve adının her her anılışında da vacip (zorunlu) mi, yoksa mendup (iyi ve uygun) mu olduğunda, farklı görüşler belirtmişlerdir: 1) Salatın her defada vacip oluşu: Bazı bilginlere göre, Hz.Peygamber`in (s.a.) adının her anılışında salat vaciptir. Yüce Allah salat ve selamı emretmiştir. Emir, tekrar anlatır. Ayrıca, Hz.Peygamber`e (s.a.) salat ve selam belirtmeyenlere şiddetli tehdit bildirilmiştir. Nitekim Hz.Peygamber (s.a.) adı huzurunda anıldığında kendisine salat etmeyenin cimri olduğunu belirtmiştir. (Tirmizi) 2) Salatın tek defa vacip oluşu: Bazı bilginlere göre, aynı mecliste (konuşma/yazı ortamında) peygamberimizin adı defalarca anılsa bile, bir tek defa için vaciptir. 3) Salatın çok sayıda yapılmasının vacip oluşu: Başka bazı bilginlere göre ise, herhangi bir sayı ya da meclisle sınırlamaksızın çok sayıda salat vaciptir. Ömürde bir defa olması yeterli olmaz. Ulemanın çoğunluğu, Hz.Peygamber`e (s.a.) salatın, tıpkı zikir (Allah`ı anma ifadeleri), tesbih (sübhanellah ifadeleri) ve tahmid (hamd ifadeleri) gibi, kurbet (Allah`a yakınlık) ve ibadet olduğunu, ömürde bir defa vacip, her zaman ve her yerde mendup ve mesnun olduğunu ve salatın faziletine dair hadisler dolayısıyla çok çok salat ve selam gerektiğini belirtir. Öyleyse salat ve selam, yapılması istenen bir şeydir, ama vacip olarak değil de, mendup ve müstehap (hoş ve güzel) olarak. Müslümanın, ilahi emre uyarak, peygamberimizin şerefli adı her anıldığında salatu selam ifadelerini kullanması menduptur. Peygamberlerden başkasına salat ve selam Peygamberimiz dışındaki peygamberlere de sevgi ve saygı göstermek zorundayız. Bunun için, diğer peygamberlerin adı anıldığında onlara da salatu selam duası yapılır. Peygamberler dışındaki kişilere salat ifadesinin kulanılıp kullanılmayacağı konusunda, iki görüş belirtilmiştir: 1) Salatın peygamberlere özgü oluşu: Müslüman ulemanın çoğunluğuna göre, salat bir simgedir (şiar), peygamberlere özgüdür. Bu yüzden, peygamberlerden başkası için salat ifadesi kullanılamaz. Onlar için Arapçasıyla`rahimehullah` ya da `rahmetullahi aleyhi`, Türkçesiyle `merhum`, `rahmetli`, `Allah rahmet eylesin` gibi `rahmet` ifadeleri kullanılır. Sahabe ve onlardan sonraki nesil olan tabiin için, Arapçasıyla `radıyellahu anhu`, Türkçesiyle `Allah razı olsun` saygı ifadeleri kullanılır; onlar için de `salat` ifadesi kullanılamaz. Çünkü salat, peygamberlerin simgesidir. Tek bir peygamberin adı anıldığında `aleyhi`s-salatü ve`s-selam`ya da kısaca `aleyhi`s-selam`, birden çok peygamber anıldığında zamir değişikliği yapılarak `aleyhimü`s-salatü ve`s-selam` ya da `salevatullahi aleyhim` saygı ve dua ifadeleri kullanılır. 2) Salatın genel oluşu: Bazı bilginlere göre ise, peygamberler dışındaki kişilere de saygı, sevgi ve iyilik ifadesi olarak kullanılabilir. Çünkü salatın kök anlamı, duadır. Dua ise, peygamberlere de, peygamber olmayanlara da yapılır. Nitekim bizzat Hz.Peygamber (s.a.), `Allahım, Ebu Evfa ailesine salat et` diye dua etmiştir. Bu konuda, Osmanlı Şeyhülislamı Ebussuud Efendi`nin şu güzel açıklamasını dikkate almak gerekir: `Peygamberler dışındakilere salat, bağımsız/doğrudan değil de dolayısıyla ve bağımlı olarak (peygamberimize/peygamberlere yapılan salattan sonra ve onun kapsamı içinde) caiz olabilir, doğrudan salat ise mekruhtur. Çünkü salat, İslam geleneğinde peygamberleri anmanın simgesidir. Nitekim, aziz ve celil olmasına rağmen peygamberimiz için, `Hz.Muhammed Azze ve Celle` ifadesini kullanmak caiz olmaz.` Müslümanlar, bütün insanlar için şartlara ve kişilere uygun nezaket ve zarafet ifadelerini kullanırlar.

***********************************************




Bu niyetle bizler de özel dualarımıza redde uğramayan salavatla başlar, salavatla bitirirsek iki makbul dua arasına aldığımız duamızın kabul olacağını ümit ederiz.

Okuma ve yazmalarda ise Efendimizin (sas) adı geçince açıkça:

–“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” yahut da “Sallallahü aleyhi ve sellem” demek en güzeli olduğu gibi, yazanların salavatın baş harfleriyle (asm) yahut da (sas) şeklinde işaretlemeleri de salavatı hatırlatmak demektir. Ancak yazıda bu gibi salavat getirme işaretleri çoğalınca okuyanlar bazen zorlanmakta ve maksadının aksine, hürmet için konan işaretler bazen hürmet zedelenmesine de sebep olmaktadır. Böyle bir hürmet eksilmesine sebep olmaktansa işaretleri azaltıp okuyanın irfanına bırakmakta isabet olsa gerektir.

Efendimize getirilen salavat, günahının affına sebep denemez. Çünkü O’nun böyle bir durumu söz konusu değildir. Makamının yükselmesine vesiledir. O yüzden Efendimizin makamını kimse tahmin ve tespit edememektedir. Çünkü her saniye, iyiliğine sebep olduğu ümmetinden nehirler gibi salavat duaları akmakta, böylece yükselmenin hiç durmayıp kıyamete kadar da devam edeceği anlaşılmaktadır.

Tarihi bir saygı örneği:

Sultan Mahmud Gaznevi, Muhammed adındaki hizmetçisine her defasında çok sevdiği bu Muhammed adıyla hitap ettiği halde bir defa da babasının ismiyle hitap eder. Buna üzülen hizmetçi, neden çok sevdiği güzel ismiyle değil de babasının ismiyle çağırdığını sorunca Sultan’dan şu cevabı alır:

–Ben her defa abdestli bulunuyor, o yüce ismi abdestle söylüyordum. Bu defa abdestim yok! O mübarek ismi abdestsiz ağzıma almaktan utandım!

Mübarek ismi duyduğu halde gönlü kıpırdamayan salavat tembellerine ithaf olunur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Salavat Getirmenin Önemi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» kulak çınladığında ayak uyuşunca salavat
» Peygamberimizin Salavata İhticamı varki ısrarla salavat emredilmiş ?
» Bizim Salavat Getirmemizle Cenab-ı Allah Peygamberimiz Üzerine Rahmeti ve Selamı İndirir mi?
» Yakarıştaki Güç...Dua'nın Önemi
» Duanın Önemi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: Efendimize(sav) Dair Her Şey-
Buraya geçin: