KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ahmed Rufaİ Hz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Limoni
Co-Admin
Limoni


Mesaj Sayısı : 6111
Rep Gücü : 14922
Rep Puanı : 44
Kayıt tarihi : 27/05/09

Ahmed Rufaİ Hz Empty
MesajKonu: Ahmed Rufaİ Hz   Ahmed Rufaİ Hz Icon_minitimeSalı Mart 09, 2010 12:26 am

Ahmed Er Rufai
```Seyyid Ahmed Er Rufai```, Rufaiye`nin Piri Seyyid Ahmed Er Rufai 1118`de Irak`ta Bağdat ile Basra arasında yer alan Ümmü Abide köyünde dünyaya gelmiştir. Yedi yaşında iken babası vefat edince tahsil ve terbiyesini dayısı ve mürşidi Şeyh Mansur Batahi üstlenmiştir. Şeriat ve Tarikat ilimlerini tahsilden sonra icazet alan Seyyid Ahmet Er Rufai, babası Seyid Ali`nin Hasen köyündeki dergahında irşada başlamıştır. Dayısı ve mürşidi Mansur Bahati`nin vefat etmesi ile

Ahmed Er Rufai hakkında ansiklopedik bilgi

Seyyid Ahmed Er Rufai, Rufaiye'nin Piri Seyyid Ahmed Er Rufai 1118'de Irak'ta Bağdat ile Basra arasında yer alan Ümmü Abide köyünde dünyaya gelmiştir. Yedi yaşında iken babası vefat edince tahsil ve terbiyesini dayısı ve mürşidi Şeyh Mansur Batahi üstlenmiştir. Şeriat ve Tarikat ilimlerini tahsilden sonra icazet alan Seyyid Ahmet Er Rufai, babası Seyid Ali'nin Hasen köyündeki dergahında irşada başlamıştır. Dayısı ve mürşidi Mansur Bahati'nin vefat etmesi ile Ümmü Abidedeki dergahta posta oturmuştur. Kendi ismiyle anılan Rufaiye tarikatını kurmuştur.
Eserleri
Burhanül Müveyyed
Kırk Hadis
Haletü Ehli'l Hakika Maallah
Nizamü'l has li Ehlil İhtisas
Ahzab ve Evrad
Mecalis


*****************

Ahmed Rufaİ Hz


İlk eşi Hatice binti Ebi Bekir el Vasıt- en Neccavi’den Fatıma ve Zeynep adlı iki kızı olmuş, eşinin vefatından sonra evlendiği ikinci eşi Rabia’dan sonra Salih isminde bir oğlu olmuş ve küçük yaşta vefat etmiştir Nesli iki kızı ile devam etmiştir Fatıma^dan İbrahim Azeb (609) ve Ahmed-el Ahdar (645) adlıdevrainde meşhur olan iki Sûfî, Zeyneb’den ise ikisi kız, altısı erkek torunları olmuşturBunlardan İzzeddin AHMED Sayyad (574-670) Rurâîye’nin Sayyadiye kolunun kurucusu olup, Rufâî Tarikatının İslâm âlemine yayılmasında tesiri olmuşturAhmed-er Rufâî Hazretleri, Hicrî (578), Miladî (23 Ağustos 1182) tarihinde şiddetli bir ishal hastalığı sonunda vefat etmiştir Vefatından önce ; “Beni dilenci keşkülü yerine koymayın, tekkemi bugün harem, öldükten sonra mezar etmeyin Ben Hakk Tealâ’dan tek olarak yaşamayı diledim O beni toplum içinde yaşattı Öldükten sonra belki o muradıma erişirimToprak üstünde her ne varsa eninde sonunda yine toprak olacaktır” Bu sözü ile keramet buyurmuşlardır Türbe-i Saadetleri yanında kimse yoktur Kırın ortasında tenha bir yerde Bağdad’ın güneyinde Vasıt yakınlarında bulunmaktadır

Ahmed-er Rufâî Hazretleri’nin tasavvuf ve Tarikat anlayışı, kitap ve sünnete tabi olan bir anlayıştır Onun ifadeleri içerisinde İslâm dini, zahir ve batını ile bir bütündür

Kalp cesetsiz olmaz, Kalbi olmayan bir cesed ise çürür Tasavvuf ilmi, kalbin ıslahından ibarettir Tarikat şeriat demektir Hakikat, Şeriata muhalefet etmez Tasavvuf, söz konusu ettiği Tarikat, şeriatın bizatihi içinde taşıdığı mana ve hikmetlerdir Tasavvuf, Yün hırka ve taç giymek değildir

Tasavvuf; hüzün hırkası, sıdk tacı, tevekkül elbisesinde bürünmektedir İnsanın kalbi haşyet, bedeni edep, nefsi,, benliği yokluk ve dili de zikir örtüsü ile örtündüğü takdirde tasavvuf yolunda bulunmuştur

Mükemmel sofi her halde Hz Peygamber (as)’a tabi olan ve kulluk derecesini en yüksek derecede olarak benimseyen kimsedir Kul ancak Allah’dan gayri herşeyin kulluğundan kurtulduğu ve hürriyet mak----- ulaştığı vakit, mükemmel bir kul olabilir

Tasvvuf edeptir Bu da Peygamber’in sünnetine tabi olmakla kazanılır Derviş olmak için cemiyet hayatından uzaklaşmak gerekmezMüridler, dünyevi meşguliyetlerini terk etmeksizin helâl ve harama dikkat ederek gafletten uzak kalmak suretiyle Hakk yolunda ilerleyebilir Bütün iş, kalbi temizlemek ve temiz tutmaktır Kerametlere rağbet etme Çünkü veliler bundan kaçınmışlardır Müritler için ne bir noksanlıktır, ne de Allah’ın kapısından ayrılma Kalbini Rasulullah’a yönelt, şeyhin ve mürşidin vasıtalarıyla O’nun yüce kapsından yardım iste

Karşılıksız, garazsız şeyhine hizmet et Ona karşı son derece terbiyeli ve edepli ol Gıyabında dahi onun şerefini koru Kendini onun hizmetine ver, evinde hizmeti arttır Huzurunda az konuş Ona tanzim ve vakarla bak Ona sakın küçümseyici bakışlarla bakmayasın Kardeşlerine öğüt ver, kalplerini kazanmaya çalış İnsanların arasını bul İnsanları Allah’a yöneltmeye bak Sadakat ve ihlasla dervişlerin yolundan gitmelerini sağla

Kalbini Zikir ile, kalıbını da fikirle tamir edip güzelleştir Gayen su üstünde yürümek, havada uçmak olmasın Bunları balıklar ve kuşlar da yapıyor Himmet kanatlarıyla sonsuzluklara uçabiliyor musun ? Sen ona bak

Ahmed-er Rufâî hazretleri, kendisinin tevazu, zül, inkisar yoluyla matlubuna vasıl olduğunu, bunları tarikinde bir esas olarak tercih ve tespit ettiğini söylemektedir

Menkıbeler içinde fevkalede tevazuunu gösteren örnekler vardır Bunlardan birinde kendisine iftira, hakaret ve küfür dolu sözler sarf eden bir şeyhe karşı, “Efendim, sizin hilminiz büyüktür, affınız geniştir Ben neyim ki, ne kıymetim var ki bu kadar hiddete kapılıyorsunuz Ben, sadece hizmetkarlarınızın en miskiniyim, ayaklarının tozuyum” Şeklinde yumuşak ve mütevazi bir söz ile mukabele etmesi üzerine, Ahmed-er Rufâî Hazretleri’ni kızdıracak başka bir söz bulamayan Şeyh “Görüyorum ki siz nefsinizden sıyrılıp çıkmışsınız Şimdi mülk sizindir, nimet sizindir ve sizin neslinize aittir Beni de bağışlayın” demiş ve müritleri arsına girmiştirBu nevi menkıbeler ve eserlerindeki ifadeler Onun şahsiyetini ve tarikat pirleri arsındaki hususiyetini gösteren çizgilerdir

Şu nokta dikkat çekicidir ki birkaç keramet olayı istisna ondan bahseden menkıbeler daima Onun davranış ve ahlâkını, insanlarla münasebette tevazu ve hoşgörüsü ve ağırbaşlılığını anlatmaktadır Bu özelliği ile “Tasavvuf Güzel Ahlaktır Tarifinin müşahhas bir örneği olarak görülmektedir

Ahmed-er Rufâî Hazretleri, dört büyük kutuptan biridir Abdüulkadir Geylani Hazretlerinden sonra Kutbiyet mak----- yükseldiğini kaynaklar belirtmektedir Gavsiyet ve Kutbiyet âlemi kendisine bundan önce de bir kere daha tevdi edildiği ve onun bu vazifeden af dilediği, bunun üzerine Abdulkadir Geylani’ye verildiği, O’nun ölümü üzerine tekrar kendisine tevdi edilince bu vazifeyi kabul ettiği ve onaltı sene birkaç ay bu makamda bulunduğunu ifade etmektedirler Kendisine Ebül Alemeyn (iki sancak sahibi) künyesinin bu duruma işret olarak verildiği kaydedilmektedir

Ahmed-er Rufâî Hazretleri müritlerini şöyle müjdeliyor:“ Rabbim bana lütf’ü ihsanınla gözlerin göremediği, kulakların işitmediği, beşerin akıl ve hayaline gelmediği, bir çok nimetler ihsan etti O’nun kerem elçisi Rasulullah, (sav) beni temin edip söz vermiştir ki Müridlerimi, sevenlerimi, zürriyetimi sevenleri, yerinde kaim olanları ellerinden tutup kaldıracak ve kurtaracak Bu hal, kıyamete kadar böyle sürecek İşte ruhen biat böyle hasıl oldu “Allah (cc) verdiği sözden dönmez”Şu halde Onun yolunda gidenlerin sahip oldukları büyük nimet ve müjdeyi bütün açıklığı ile ifade eder

Ahmed-er Rufâî Hazretleri, Mecal bin Yunus ve Abdül Mü’min adında iki müridi ile sahrada geziyorlardı Birbirlerine olan sevgi ve muhabbetleri pek ziyade idi Onların bu yakınlığı ve duydukları manevi haz, her ikisini de sarhoş etmişti Bu durum onları zaman zaman kendilerinden geçiriyordu Cezbeye tutuluyorlardı Hatta müridlerden biri;-Sana bu kadar zamandır Ahmed-er Rufâî Hazretleri’nin yakınlığından sana ne erişti?Diğeri:

-Ne dilersem kabul edilme lutfu

-Dile bakalım Allah (cc) lutfedecek mi ?

-Ya Rabbi ateşten azad olduğuma dair şu aciz kuluna bir ferman göster

Diye niyaz etti

-Allah (cc)sonsuz kerem sahibidir Fazlına nihayet yoktur Ve iki müridin önüne bir yaprak sağa sola yalpa yaparak bir kâğıt düştüKâğıda baktılar, Kâğıt bembeyazdı üzerinde hiçbir yazı yoktu Alıp Seyyide götürdüler Ve hiçbir şey söylemediler Seyyid bu bembeyaz kâğıda baktı ve hemen şükür secdesine kapandı Secdeden başını kaldırınca:

- “Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun ki bağlılarımın cehennemden kurtuluşunu bana dünyada gösteriyor” Buyurmuş “ Bunun üzerinde yazı bulunmayan beyaz kâğıt “ diyen oradakilere:

- “Evlatlarım kudret eli siyahla yazmaz, bu nurla yazılmıştır” Cevabını vermiştir

Ahmed-er Rufâî Hazretleri, çok farklı özelliklere sahipti

Peyamber Efendimize çok yakın idi Ona her şeyi ile tutkunduCenab-ı Hakk, yaradılışında onunla kader birliği içinde yaratmış, bir takım hikmetlerle onun isminin müsemması kılmıştır Dünyaya gelmeden annesi ve dayısı Mansur el-Bataîhi’ye rüyalarında isminin Ahmed olması müjdelenmiş ve emredilmiştir Küçük yaşta Peygamber Efendimiz gibi yetim kalmıştır Nesli kız evlatları ile devam etmiş, erkek evladını küçük yaşta kaybetmiştir Hayatında kendisine hakaret edilmiş, eziyet görmüş, O ise PEYGAMBER Efendimiz gibi sabırla, dua ile mukabelede bulunmuş, hasımlarına karşı tevazu göstermiştir

Seyyid Ahmed-er Rufâi Hazretleri, yedi yaşına kadar babası Seyyid Ali’nin nezdinde kaldı Yedi yaşında iken babası vefat edince, devrin büyük mutasavvıflarından olan dayısı ve şeyhi Mansur el Batâihi, annesi ve kardeşleri ile birlikte Onu himayesine aldı Küçük yaşta hafızlığını tamamladıktan sonra Peygamber Efendimiz’in manevî işareti üzerine dinî ilimlerini tahsil için Şeyh Ali Ebu’l fazl el Vasıtî’ye teslim edildi Şey Aliyyül Vasıtî hazretleri Peygamber efendimizin manevî emrine imtisalen Ahmed-er Rufâi’nin tahsil ve terbiyesinde büyük bir dikkat ve titizlikle hareket ederek son derece ihtimam ve gayret gösterdi Ahmed-er Rufâi aklî ve naklî ilimlerde çok üstün bir gayret ve başarıyla ilim kariyerine sahip oldu

Hakiki bir fıkıh, hadis, tefsir alimi ve hakiki bir mutasavvıftı Ayrıca çok mükemmel bir hatipti de Seyyid Ahmet Rıfai (ra); orta boylu, nur yüzlü ve buğday benizli idi Saçları siyah, sakalı seyrek, alnı açık ve geniş idi Gözlerine sürme çeker, devamlı tebessüm eder halde bulunurdu Öyle güzel konuşurdu ki, kalpleri harekete geçirir, sohpetine doyum olmazdı Hatta bir keresinde cemaate vaaz-ü nasihat ediyordu Cemaatte bulunan alimlerin Ahmet Rıfai Hazretlerine çok fazla soru sorduğunu gören Ebu Zekeriyya (ra) onlara müdahale etti Bunun üzerine Ahmet Rıfai (ra) tebessüm edip, “Ey Ebu Zekeriyya! Bu dünya fanidir Bırakınız ben hayatta iken sorsunlar” buyurdular “Bu dünya fanidir” buyurduğunda, cemaat fevkalade heycana kapıldı, içlerinden beş kişi orada vefat etti Orada hazır bulunanlar içinden, ibadetlerini tam olarak yapamayan binlerce kişi tövbe edip doğru yola geldi

Ahmed-er Rufâi, Şeyh Aliyyül Vasıtî Kuddise Sirruhu’dan hem icazet aldı, hem de hırka giydi Vasıtî Onun için : “Herkes üstadıyla, ben ise talebem Rufâi ile iftihar ederim” demiştir

Ahmed-er Rufâi, Şeyh Aliyyül Vasıtî Kuddise Sirruhu’nun vefatından sonra dayısı Mansur el Batâihî’nin terbiye ve irşad halkasına girdi 27 yaşına kadar dayısından tasavvuf dersleri alarak çok kısa zamanda seyr-i sülûkunü tamamladı Daha sonra dayısı tarafından Ona “Şeyhü’ş-şüyûh” unvanı ile birlikte halifelik vererek kendisine bağlı bütün tekkelerin şeyhliğini verdi Dayısı’nın vefatı üzerine bu yaşta posta oturdu Kuddise Sirruhu, bütün tekkelerin şeyhliğine getirilince, Onu çekemeyenler, iftira atanlar eksik olmad
ı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ahmed Rufaİ Hz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Muhammed Rufai burada ..
» AHMED BİN HANBEL HAZRETLERİ HAYATI
» kadiri ve rufai zikirdeki bürhan ın bilimsel incelenmesi
» Rufai Çınar, mevcut imsak saatinin yaklaşık 50 dakika erken olduğunu öne sürdü.
» EZAN..Ahmed Altan

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: İslam Büyükleri-
Buraya geçin: