KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Aşık Olmak Günahmı ?Aşık gençler Ne Yapmalı ?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
parisa
Özel Üye
parisa


Mesaj Sayısı : 420
Rep Gücü : 849
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 21/09/09

Aşık Olmak Günahmı ?Aşık gençler Ne Yapmalı ? Empty
MesajKonu: Aşık Olmak Günahmı ?Aşık gençler Ne Yapmalı ?   Aşık Olmak Günahmı ?Aşık gençler Ne Yapmalı ? Icon_minitimeC.tesi Eyl. 18, 2010 5:26 am


'Aşık olmak' duygusuyla alakalı şeyler

Aşık gençler Ne Yapmalı ?

Diyelim ki genç bir kardeşimiz hayatını İslâmiyete göre düzenledi. Allah'ın emirlerine uyuyor, yasaklarından kaçıyor, namazını hiç aksatmıyor. Yukarıda sözünü ettiğimiz yoğun problem bunun da başında. Elinden geldiğince tuzağa düşmemeye çalışıyor. Ne var ki, bir anlık gafleti veya iyi niyeti sonucu, karşı cinsten birisine gönlünü verebiliyor.

Bu durumda olan gençler yaptıkları işin günah olduğunu da biliyor. Birçok genç beni arayıp, “Kapalı bir mekânda yalnız bulunmuyorum. Elini bile tutmuyorum. Acaba günaha girmemek için daha ne yapabilirim?” diye soruyorlar.

Evet, şimdi en önemli soru şu:

Bu durumda olan bir genç ne yapacaktır?

Burada en vazgeçilmez kural şudur:

Allah'ın ve Resulünün (a.s.m.) yasakladığı bir fiili, hiçbir düşünce meşrû kılamaz.

Bu bakımdan en kestirme yol, böyle bir sevdadan vazgeçmenizdir. Özellikle dinî bir hayat yaşamak için tam ve esaslı bir karar vermişseniz, en iyisi haram olan hallerden tamamen kaçınmaktır. Onu hatırlatacak vesile ve mekânlardan uzaklaşmak, seyahat ve benzeri bir şeyle kendinizi meşgul etmektir.

Eğer bu mümkün olmuyorsa, şu şartları uygulamalısınız:

1- Niyetiniz mutlaka hâlis olmalıdır. Hedefte nikâhla hayatınızı birleştirmek düşüncesi bulunmalıdır. Yoksa başka niyetler taşımak vebalinizi daha da arttırır.

2-Nikâha kadar hiçbir şekilde—kapalı bir mekânda yalnız kalmak dâhil—dinimizin hiçbir yasağı çiğnenmemelidir.

3- Sevilen taraf, kız olsun erkek olsun, kesinlikle Peygamberimizin (a.s.m.) tavsiye ettiği gibi, yani dindar olmalıdır. Yoksa "Zamanla dini öğrenir ve yaşar" gibi düşünceler nefsin aldatmacasından başka bir şey değildir. Aşk döneminde taraflar birbirlerini yanlış tanır ve kendisini de yanlış tanıtır. Aşkın gözü kusur ve hata görmez. Görse de iyiye yorar. Ama evlenince işin rengi değişebilir. Bunu baştan bilmek ve kararı ona göre vermek gerekir.

4- Tarafların evlenme çağı gelmiş, hiç değilse yaklaşmış olmalıdır. Yoksa evlenmeye uzun zaman kala girişilen böyle bir hareket, sayısız günahla veya ayrılıkla sonuçlanacaktır. Söz gelişi, henüz okulu bitmemiş, iş kurmamış, önünde bir dizi engel olan gençlerin bu işi selâmetle götürmesi neredeyse imkânsızdır. Üstelik kendi geleceklerini de tehlikeye atmış olurlar.

5- Gençler hayalci değil, gerçekçi olmalıdır. Atalarımız, "Güzellik ekmeğe sürülmez" diyerek, yaşamak için ev, eşya, para gibi ihtiyaçların önemine dikkat çekmişlerdir. Bu bakımdan iyi bir meslek edinmek, yuva kurunca ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir seviyede olmak îcab eder.

6- İlişkinizden, saygı duyduğunuz, büyük bir insanı haberdar ederek, onun tavsiyelerini almanız gerekir. Özellikle aileleri, saygı değer kimselerin haberdar ve ikna etmesi gerekir. Her şey usulüne uygun olmalıdır. Öyle zaman olur ki, gelenekleri takmayanlar, geleneklerin insafsız paletleri altında ezilirler.

7- Son olarak böyle bir yakınlaşmayı kısa zamanda nikâhla meşrû hâle getirmek lâzımdır. Bundan kastımız, evlenmeye yıllar varken dinî nikâh kıyıp her şeyin meşrû olduğunu sanarak serbest hareket etmek değildir. Evlenmeye uzun bir zaman varken kıyılan böyle bir nikâhın mahzurları da olabilmektedir. Nikâh kıydırıp serbest hareket eden gençler, maalesef bağlayıcı bir durum olmayınca ayrılabilmektedirler ki, bu hiçbir şekilde tasvip edilemez. Nikâhtan kasdımız, resmî olarak evlenmektir.

Bu saydıklarımızı okuyunca, "Demek ki bunlara uyarak böyle bir teşebbüs yapabiliriz" diye düşünmek yanlıştır. Bu şartlar, "içine düşülen problemden gençlerimizi mümkün olduğunca az günahla çıkarmak, olayın bundan sonraki bölümüne meşrûiyet kazandırmaya çalışmak" içindir.

Neticede hayatınızı evlilikle birleştirdikten sonra da bol bol istiğfar etmelisiniz ki, Rabbimizin affına mazhar olasınız.

Cemil Tokpınar

-alıntı-


******************

Aşık olmak günahmi?



AŞIK olmak günahmi?

Sevgi insanin elinde olmayan bir duygudur.
Iffeti yani namusu korumak ve günah olan islerden kaçmak sarti ile birisine karsi sevgi duymakta mahzur yoktur.
Hatta iffetini koruyarak sevgisini gizlemek çok sevaptir.

Hadis-i seriflerde buyuruldu ki:
(Askini gizleyip iffetini muhafaza ederek ölen sehiddir.) [Hakim Hatib]

(Askini gizleyip iffetini muhafaza ederek sabredenin günahlarini Allahü teâlâ affedip Cennetine koyar.) [Ibni Asakir]

Demek ki dinimizde iffeti muhafaza etmek ve sevgisi sebebiyle günah islememeye sabretmek çok sevaptir. çünkü genel olarak sevgi insani kör ettigi için insanin kendisini günah islemekten alikoymasi zordur. Zor olan isleri basarmanin sevabi da büyük olur.

Hadis-i serifte buyuruldu ki:

(ümmetimin üstün olan kimseleri ask belasina maruz kalinca iffetini muhafaza edenlerdir.) [Deylemi]
iffetlinin esi de iffetlidir
imam-i Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Akli dinlemeyen en çok ona isyan eden sehvettir. Insanlarin baskalarinin ayiplamalari gibi sebeplerle bu sehvetten kaçinmalari faydali ise de büyük sevap alamazlar. Fakat günah islemek için bütün imkanlara sahipken ortada hiçbir korku yok iken sirf Allah rizasi için Allah’tan korktugu için sehvetine esir olmazsa ona mani olursa en büyük fazilete kavusur. Bu derece siddiklar sehidler makamidir.)

Hadis-i serifte buyuruldu ki:
(Haya iffet dile hakimiyet ve akil imandandir. Böyle kimselerin ahiret arzusu çogalir dünya hirsi azalir. Cimrilik müstehcenlik çirkin sözlülük hayasizliktan nifaktan ileri gelir. Böylelerinde dünya hirsi çogalir ahiret arzusu azalir.) [Beyheki]

Erkekler iffetsiz olursa yakinlari da kötü yola düsebilir. Peygamber efendimiz (Siz iffetli olursaniz kadinlariniz da iffetli olur) buyurdu. (Taberani)

Ibni Neccarin bildirdigi (Zina eden ayni seye maruz kalir) mealindeki hadis-i serif iffetli olmayanin yakinlarinin da iffetsiz olabilecegini göstermektedir.

Iffetli olmaya gayret eden bunu basarir. (Iffetli olmak isteyeni Allahü teâlâ iffetli kilar) hadis-i serifi buna delildir. (Hakim)

Gayri mesru isler dünyada insan için yüzkarasidir. Ahirette ise azabi çok siddetlidir. “Ben ölmem” veya “Cehennem atesi bana zarar vermez” diyen varsa diledigi kötülügü islesin!

Hadis-i serifte buyuruldu ki:
(Dünya için dünyada kalacagin kadar çalis! Ahiret için orada sonsuz kalacagina göre çalis! Allahü teâlâya muhtaç oldugun kadar itaat et! Cehenneme dayanabilecegin kadar günah isle!) [Eyyühel veled]

ölecegine inanan ve öldükten sonra basina gelecekleri düsünen kötülük isleyebilir mi?

Iffetli olmak için
Insana en büyük zarar kötü arkadastan gelir. Kötü arkadaslarla düsüp kalkan kilavuzu karga olan nasil her zaman temiz olabilir?

Iyi insanlarla beraber olan kimse bir müddet onlar gibi iyi is yapmasa bile onlarin yaninda kötülük edemez. Hadis-i serifte (Insanin dini arkadasinin dini gibidir) buyuruluyor. (Tirmizi)

Su halde yapilacak is arkadaslik edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkadaslardan uzak durmaktir. Namuslu iffetli yasamak isteyene cenab-i Hakkin bunu nasip edecegi din kitaplarinda yazilidir.

Bir hadis-i serifte buyuruldu ki:

(Iffet talep edeni Allahü teâlâ iffetli kilar.) [Hakim]

Iffetli olan aile efradinin da iffetli olmasini ister. Onlari da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa bir gün çoluk çocugu da Allah saklasin kötü yollara düsebilir. çocuklarinin iffetsiz olmasini hangi ana-baba isteyebilir?

çocuklara iyi örnek olmak gerekir.

Hadis-i seriflerde buyuruldu ki:

(Iffetli olursaniz kadinlariniz da iffetli olur. Ana-babaniza ihsan ederseniz çocuklariniz da size ihsan eder!) [Taberani]

(Kötülükten korunmak için nikahli yasamak ve iffetli olmak gerekir.) [Ibni Asakir]

Aşkını Gizleyipİffetini Muhafaza Edenler


*******************

Ahmet Şahin Hoca’ya gencin biri şöyle bir soru soruyor: G İ Z L İ N İ K A H

“Hocam! Normal evlenme zamanım gelince hayatımı birleştirmek istediğim bir kız arkadaşımla dinî nikâh yaptırmak istiyorum. Ancak ailemizin buna izin vermeyeceğini de biliyoruz. Şimdilik gizli dinî nikâh yaparak bu müşterekliğimizi sağlasak, zamanı gelince de resmî nikâhı düşünsek olur mu?”

Ahmet Şahin Hoca gence şöyle diyor: “Dinî nikâhı öne alıp resmî nikâhı sonraya bırakmanızı, hem de bu nikâhı gizli yapmayı düşünmenizi, baskısı altında kaldığınız gençlik arzularınızın sizi yanıltması olarak görmekteyim. İnsan, arzusunun etkisi altında kalırsa, ne kadar olumsuz ve zamansız olursa olsun bir kılıf bulur, yine de arzularını gerçekleştirmeye yönelebilir. Bilinmeli ki, nikâh öyle basit bir olay değildir. Önünü sonunu iyi düşünmek gerekir.

Gizli de olsa dinî nikâhla yapılan evlilikte, evlilik hakları tümüyle gerçekleşir, taraflar birbirlerine karşı hak ve mükellefiyetleri yüklenmiş olurlar. Hatta mirasçı dahi olurlar. Ancak bu evliliği ispat etmek, oluşan hakları emniyet altına almak bugünkü kanunlarla mümkün olur mu?

Hele bir müddet sonra taraflardan biri, ‘Ben bu gizli evliliği sürdürmek istemiyorum, sandığım kadar da cazip bir şey değilmiş!’ deyip de çekiliverirse çare ne olur? Zaten çoğu kez delikanlının hevesi kısa zamanda bitiyor, böyle kolayca rest çekmeler görülüyor, kızcağız da ortada kalmaya mecbur, hatta mahkûm hale geliyor, pişmanlık olanca etkisiyle yaşanıyor; ama hiç faydası yoktur bu pişmanlığın...

Bu arada haberi olan aileler de olayın içine girince çıkmaz üstüne çıkmazlar başlıyor. ‘Bir deli bir kuyuya bir taş atar, bin akıllı çıkaramaz’ misali şaşırmalar söz konusu oluyor. Geriye tek çare kalıyor. Gizli nikâhın oluşan haklarını almak için imzalı, şahitli resmî nikâh...

Bundan dolayı Şafii mezhebinde, ailenin haberi ve rızası olmadan gizli evlilik yapılamaz. Hanefi’de ise ailenin haberi olunca tarafların birbirine denk olmadıkları anlaşılırsa ayırma hakkı söz konusu olur. En doğrusu, ailenin de izin vereceği normal evlenme vaktini sabırla beklemek.

Ancak böyle bir beklemeyi göze almak için, karşı cinslerle mahremiyet sınırlarını kaldıran laubaliliklerden uzak kalmalı, hisleri alevlendirecek ortamlardan kaçınılmalıdır ki, normal evlenme vaktini bekleme sabrı göze alınabilsin.

Yoksa her fırsatta duyguları isyana yönelten gizli buluşma ve görüşmeler devam ederse bekleme sabrına sahip olunamaz, zamanı gelmeden gizli evlilik yapmaya kendini mecbur sanır, sonra da, ‘Tecrübeli büyüklerimiz bizi neden uyarmadılar?’ diye sitem dolu beddualar söz konusu olabilir.”

Gelip geçici hislerinizin kurbanı olmayın

O yüzden hislerinizi kontrolden çıkaracak ortamlardan uzak durun, mahremiyet sınırlarını aşarak aklınızın, mantığınızın, hatta ailenizin kabul etmeyeceği kararlar almaya kendinizi mecbur hale getirmeyin. Şunu unutmayın ki, insandaki cinsel duygular, mahremiyet sınırları içinde korunur da tahrike maruz kalmazsa, sahibini akıl-mantık dışı kararlar almaya zorlamaz, utanacağı yanlışı yapmaya mecbur bırakmaz.

Ne zaman bu konudaki sınırlar aşılır, yabancılarla yüz yüze, göz göze şaibeli şekilde buluşmalara, görüşmelere taşınırsa, o zaman akıllı insanın alamayacağı kararları aldıran duygu dayatmaları söz konusu hale gelir!

Efendimizin (a.s.m.) şu ihtarı da bunu ifade etmektedir zaten:
“Mahremiyet sınırlarını aşıp taşarak cinsel hislerini ayaklandıran insan, aklının ya tümünü ya da üçte ikisini kaybetmiş gibidir!” (Keşfü’l-Hafa, 2/129)

Artık alacağı kararlar, yapacağı işler aklının, mantığının değil de alevlenmiş hislerinin kararı olur. His ise önünü görmez, sonra aklı başına gelir; ama bu defa da zamanı geçmiş bir akıllanma olur bu. Böyle üzücü sonuçlara maruz kalmamanın tek çaresi, iki ikiye tenhalarda yabancılarla şaibeli şekilde buluşmaktan kaçınmak, tahrikçi zemin ve görüntülerden kendini korumaya, kollamaya almaktır.

Sözün özü: Haram-helal sınırlarını tanıyanlar kendilerini korumaya alırlar, tanımayanlar kendilerini yanlışlara mecbur sanırlar!

(Bkz. Gençliğin Cinsellik İmtihanı, M. Ali Seyhan, NESİL YAYINLARI)

AHMET ŞAHİN


*******************

İnsan kalbinin zahiri ile aşık olur batını ile ise tapar. O halde zahiri ile yaşanması gereken hal batına dahil edilirse tehlike-i azime olur. Zira batın-ı kalb ayine-i Samed'tir. O halde insan birine kalbinin zahiri ile sınırsız aşık olabilir. Çünkü O maşuk da ebedi olacak biridir. Kalbine mukabil bir kalbtir. Ama batını kalb ile sadece Allah'a aşık olunur ki artık onun adı aşık olmak demek değil kulluğunun zirvesinde karar kılmak demektir Mabud'a layık kulluğunu gösterip O'na tapmak ubudiyetini arızasız ve riyasız yapmaktır.

******************

Âşık olma, sonu ölümdür!

Bugün beni değil ama fikirlerine çok değer verdiğim, uzun yıllardır yaşayışını gıpta ile takip ettiğim can dostumun sadrından satırlara dökülen değerlendirmelerini okuyacaksınız. Ona bu satırları yazdıran geçen hafta yayımlanan "Aşk ve İntihar" başlıklı yazım. Buyrun birlikte okuyalım:
"Ne garip günler, devirler yaşıyoruz. Gün geçmiyor ki sonu ölüme varan bir aşk hikâyesi medyaya düşmesin. Hikâyeler eni-konu hep birbirini andırıyor: Genç birini seviyor ve ona sahip olmak istiyor. Fakat muhatabı onu istemiyor ya da bir müddet sonra sevdiğinin başka biriyle ilişkide olduğunu öğreniyor. Neticede aşkın sonu ölüme, öldürmeye varıyor. Genç ya delicesine seviyorum dediği kız arkadaşını öldürüyor ya da sevdiğine erişemediği için intihar ediyor.

Ne garip tecelli.. aşktan, sevgiden hiç ölüm çıkar mı? Muhabbet, içinde bu denli keskin bir nefret tohumunu barındırır mı?

İnsan bu tür örnekleri günbegün görmeye durunca, kollarını makas gibi açıp, avazı çıktığınca 'Aşık olmayın, çünkü neticesi ölümdür!' diye feryad edesi geliyor. Âşık olmayın; kendinizi bile bile ateşe atmayın!

Fakat âşık olmamak kimin elinde? Hangi birimiz sevmedik? En azından bir ilkokul çağında uzaktan uzağa bir yâr-i güzine kapılmamış olanımız var mıdır? Eşimizden-dostumuzdan, anamızdan-babamızdan, hatta sevdiğimizden bile sakladığımız, kalbimizin bir kûşe-i uzletinde sadece bizim bildiğimiz, kendi başına büyüyen bu utangaç, ama bir o kadar da tatlı, sevecen duygu şöyle veya böyle hepimizi bulmuş, ziyaret etmiştir.

Yunus'un dediği gibi, 'Âşksız âdem dünyada belli bilin ki yoktur / Her biri bir nesneye sevgisi var âşıktır.'

Âşık olma! demek nafile...

Peki ne yapacağız? Bu paradoksu nasıl aşacağız? Aşkın içinde sakladığı ölümden nasıl kurtulacağız?

Bunun bir tek cevabı olsa gerek:

Sevgisi ölüm değil, hayat bahşeden...

Sevdiğimizde bize ihanet etmeyen...

Sevildiğinde seven, bir iltifatımıza binler cilve ile cevap veren...

Güzelliği bütün güzelleri gölgede bırakan yegâne Güzeli sevmekle.

Aşkı, muhabbeti, sevgiyi...

Şevki, iştiyakı, cezbeyi...

Dehşeti, vecdi, hayreti.. kısacası aşka dair her şeyi, o duyguyu evvelen ve bizzat Kendisini sevmemiz için bize bahşeden Hazret-i Güzel'e tevcih ettirmekle.

İşte o zaman aşk bize hayat getirecek. İşte o zaman ölümlüyü sevmekle ölüme yürüyenler, yüzleri ak, bakışları sevginin şarabı ile mahmur, kalplerinde neş'e, hayata, birliğe ve ebediyete yürüyecekler.

Bir gün bir bedevi çıkageliyor Güzel'in makesi Hazret-i Muhammed'e, aleyhissalat u vesselam.

Soruyor: 'Kıyamet ne zaman?'

Efendimiz cevap veriyor: 'Kıyamet için ne hazırladın?' Zira anaların korkudan yavrularını göğüslerinden koparıp atacakları bir celal gününü soruyorsun.

Bedevi cevap veriyor: 'Allah ve Rasulünün sevgisini...'

Efendimiz, 'O halde şunu bil ki kişi sevdiğiyle beraberdir.' buyuruyor.

Bir bedevi, çölde doğmuş çölde büyümüş bir adam, başta Allah'ı, sonra Rasulü'nü seviyor.. ve böylelikle hayata, varlığa, birlikteliğe ve ebediyete yürüyor.

Bence Yunus'un torunları Yunus gibi olmalı: Başta Yaradan'ı, sonra da O'ndan ötürü yaradılanı sevmeli. Yüreğinde taşıdığı sevgiyi, başta o duyguyu kendisine veren Rabb'ine yöneltip, eşyaya saniyen ve bi'l-araz tevcih ettirmeli. Ressam dururken resme, asıl varken gölgeye yönelmemeli. Kendisini ucuza peylememeli. Zira "Müminlerin Allah'a olan sevgileri her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir." (Bakara, 165)

Eskaza bir gölgeye kapılsa 'Yâ Bâki Ente'l-Bâki, Ey Allah'ım bir tek Sensin Bâki' deyip, kalpteki geçici sevgileri izale etmeli.

Hazret-i İbrahim gibi La uhibbu'l-afilin çekip, ben göçüp-gidenleri sevmem, kalbin alakasına değmiyor demeli.

Gördüğü güzele 'Ne güzelmiş!' demektense, 'Ne güzel yaratılmış!' deyip o güzelliği vereni hatıra getirmeli.

Ölümden sarf-ı nazar edip, hayata yürümeli.

AHMET KURUCAN


********************

Mahremiyet sınırını aşan gençlere...

Telefondaki genç muhatabım saygı ve hürmet ifadelerinden sonra mahremiyet sınırını aşma sorusunu şöyle sordu:

-Okul arkadaşımla dinî nikâh yaptırmak istiyoruz. Ailemizin haberi olamadan yaptıracağımız bu nikâha siz ne diyorsunuz? Tavsiye eder misiniz?
Bu gibi mahremiyet sınırını aşma olaylarının arkasından gelen derin pişmanlıkları çok dinlediğimden cevabım beklenmedik şekilde sert oldu galiba:

-Ben dedim, intiharın her türlüsüne karşıyım. Hayatının baharında bir genç kızın ailesinden habersiz, okulunu bitirmeden resmî olmayan nikâhla hayatını gizlice riske atması, büyük ihtimalle intihar gibi sonuçlar verebilir. Erkek için aynı derecede olmasa da masum kızcağız için sonuç böyle tecelli edebilir. 'Bir çaresi yok mu bunun?' diye ısrar edince, 'Var!', dedim; 'Tarafların evlilik haklarını tespit ve tescil eden resmî nikâh yaptırmak. Böylece kendini emniyete alıp ailesini de sıkıntıdan kurtarmak. Yani durumu resmileştirmek.'

-Ama şu anda buna imkân yoktur, dedi. Ne ailemiz buna razı olur, ne de bizim okul, yaş ve ekonomik durumumuz buna müsaittir!

-Demek hem yaş, hem okul, hem de aile ve ekonomik durum müsait olmadığı halde, siz yine de gizli nikâha cesaret edebiliyorsunuz. Bu kadar olumsuzluğu göze almanın, istikbalinizi riske atmanın sebebi ne ola ki?.. Gelen cevap sıkça dinlediğimiz cinsten bir cevap:

-Baştan mahremiyet sınırına dikkat etmedik, kaç göç demeden yüz yüze göz göze konuşmaktan kaçınmadık. Bir süre sonra da birbirimize galiba aşık olduk!.

Evet, mahremiyet sınırlarını yıkıp yabancıyla yüz yüze, göz göze gezip tozmaktan kaçınmamak, işte böyle sonucu düşünemez hale getirir iki genci. Ömür boyu pişmanlık duyacakları hatayı göze alırlar artık. Çünkü yıkmışlar bir defa aradaki koruyucu ve kollayıcı mahremiyet sınırlarını. Alevlendirmişler önü alınmaz gençlik duygularını. Artık kendilerini mazur gösterecek sahte kılıf hazır: Âşık olmak, ayrılamaz hale geldiklerini sanmak.Mahremiyet sınırını yıkan bu genç, artık sinirsel öfkeye kapılarak silahının tetiğini çekip gözünü kırpmadan adam öldüren öfke dolu gençten farksızdır. Düşünmeden tetiği çeker, hedefini vurur, ömür boyu pişmanlık duyup feryat edeceği yanlışı yapar. Arkasından da pişmanlık feryatları ayyuka çıkar. Ama bu feryadın hiçbir faydası olmaz. Çünkü kurşun namludan çıkmış, hedefini vurmuştur. Artık ortada sadece bir cenaze vardır. Kim üstlenecek bu cenazenin sorumluluğunu?

-Bu durumda bizim için bir kurtuluş çaresi yok mu? diye üsteleyen gence, 'Var!' dedim: 'Kendini mahremiyet sınırları içinde korumaya almak! Bundan sonra okulu başarı ile bitirmek, sonra mutlu olmanın ekonomik şartlarını da hazırlayarak resmi nikâhla evlenip mutluluğunuzu ailenizle paylaşmak.'

Düşünceye dalan genç sonucu neye bağladı bilemem. Ama ben burada tüm gençlere dönerek bir daha diyorum ki:

Sevgili gençler! Okul çağında kendinizi korumaya alın. Peygamberimiz, "Yabancı bir kızla oğlan iki ikiye tenhalarda buluşurlarsa, üçüncüleri şeytan olur." ikazıyla, yabancı biriyle buluşmanın doğuracağı telafisi imkânsız mahzurları çarpıcı ifadeyle haber vermiştir. Buna dikkat etmez de şaibeli şekilde tek ve tenhalarda yabancılarla buluşmaktan kaçınmazsanız, duygu akımı sizi çarpar, ömür boyu pişman olacağınız yanlışı yaptırır. Bu itibarla, ilerisi uçurum olan yanlış bir yola girmemek için baştan kendinizi mahremiyet sınırı içinde korumaya bakın, önce okulunuzu bitirmeyi, sonra ailenizle birlikte bu mutluluğunuzu paylaşmayı hedef alın.. Burada bize düşen, bu önemli konuda siz gençleri düşündürmek, size düşen de, üçüncüleri şeytan olan iki ikiye buluşmaktan kendinizi korumaya almaktır. Unutmayın, dağ meyvesi acıdır, fakat şifalıdır. Sonunda yine siz kazanırsınız.

02 Haziran 2010, Çarşamba
Ahmed Şahin


***************


Aşk acısından nasıl kurtulurum?

23 yaşında bir genç kızım. Platonik olarak âşık olduğum bir genç var. Çok seviyor ve aklımdan çıkaramıyorum.
Geçenlerde nişanlandığını öğrenince çok üzüldüm. Kendimi onu düşünmekten alamıyorum. Çok mutsuzum. Aklımdan ve kalbimden nasıl çıkaracağımı bilemiyorum. Ona olan aşkım yüzünden gelen kısmetlerimi de geri çeviriyorum. Çünkü kalbimde biri varken, başka birisini düşünmek dahi istemiyorum. Bu bana kandırmaca gibi geliyor. İçimden evlenmek de gelmiyor. Biraz geç, biliyorum nişanlandı ama yine de tamamen geç olmadan ona açılmam günah mı olur? Aklım çok karışık, çok mutsuzum ve unutabileceğimi sanmıyorum.


Tek taraflı sevmişsiniz zaten. O kişinin sizden haberi bile yok. Siz onu düşünüp heyecandan uçarken, o sizi aklından bile geçmiyordu. Siz onunla hayalinizi süslerken, rüyalarınızı renklendirirken o başka dünyalarda dolaşıyordu.
Siz kendi âleminizin gelin güveyi olurken, onun sizinle ilgili en ufak bir planı yoktu, olamazdı da zaten. Çünkü sizi tanımıyordu, sizi bilmiyordu ve sizden hiç haberi yoktu.
Şimdi artık gerçekle yüz yüzesiniz. Hayalini kurduğunuz dünya tam bir serap olarak karşınıza çıktı, gerçekleşmedi, zaten gerçek değildi.
Gelin, o kişiyi hayalinizden sökün atın. Kalbinize söz geçirin, aklınızı devreye sokun, mantık ve muhakeme melekenizi geliştirin. Zihin jimnastiği yapın biraz...
Kimse için "hasta" olmayın. Aşk ve özlem sağlığınızı bozmayın. Bu süreç böyle devam etmez ve devam ettirmeyin. Kesin bir karar alın, o tarafa iyice sırtınızı dönün, geleceğinizi bir "hiç" uğruna ipotek altına almayın.

Mehmed Paksu

**********
*******



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Aşık Olmak Günahmı ?Aşık gençler Ne Yapmalı ?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Medine'ye eksiz kullanmak günahmı?
» Boks Döğüş Sporları Günahmı ?
» güzel koku sürmek..kadın için günahmı ?
» İyi gıda için ne yapmalı
» Küfre Düşen Ne Yapmalı?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: YENİ VE EN SON :: Soru --Cevaplar-Tartışmalı Konular-
Buraya geçin: