Müslüman aleminin en fazla
değer verdiği ve usanmadan okuduğu İlahi kitabın adıdır Kur’an-ı Kerim. O’nu
okuyan her mü’min, manevi olarak O’ndan büyük bir feyz alır ve ruhen bir
rahatlık hisseder.
Kur’an-ı Kerimi inanan bir insan, O’nu bizzat
kendisi okuduğu gibi güzel okuyan bir takım Hafız efendilerden de dinlemeyi
ihmal etmez. Hele bu, ismini meşhur hafızlar arasına yazdırmış bir Kur’an
okuyucusu ise o zaman dinlenilen o tilavet apayrı bir mahiyet kazanır.
Kur’an tilaveti deyince akla ilk gelen Mısır
coğrafyası ve yetiştirdiği ender hafızlardır. Öncelikle belirtmek gerekir ki,
bu coğrafyanın sinelerde derin bir iz bırakmış hafızı merhum Abdussamed’tir.
Kendine has üslubuyla tilavet dünyasına altın harflerle ismini yazdırmıştır.
Öte yandan, Mustafa İsmail, Sıddık el-Minşevi ve bugün yaşayan efsane olarak
kabul edilen Dr. Ahmed Na’ina gibi okuyucular Kur’an Tilavetinin Mısırlı
muhteşem temsilcileridir. Başlı başına ekol sahibi olmuş bu şahsiyetler son
asra büyük damga vurmuş ve Kur’an-ı güzel okumaya istekli yerli ve yabancı
milyonlarca hafızı etkisi altına almışlardır. Onların okuyuşlarında derin bir
hava bulunmaktadır. Onları dinleyince insan, sanki Kur’an yeniden nazil
oluyormuş gibi hissetmekte ve adeta kendinden geçmektedir.
Öte yandan, Türk okuyucularda kendine has, adına
İstanbul tavrı dedikleri bir üslupla Kur’an-ı okumaktadırlar. Ancak, hemen
belirtelim ki bu üslup, İlahi kelamı kendine yakışır bir şekilde icra etme
noktasında çok vasat kalmaktadır. Kur’an harflerini aşırı bir şekilde çıkarmış
olmanın ötesine geçememektedir. Bu üslupta bir okuyucuyu dinlediğinizde
kendinizi sanki saygı duruşunun yapıldığı bir ortamda hissedersiniz. Bu
coğrafyada böyle ilginç bir okuyuşun gelişmesinde birçok sebep vardır, biz
burada onlara girmeyeceğiz.
Sonsöz olarak şunları ifade etmek gerekmektedir:
Kur’an-ı Kerimi sadece lafzıyla okumak yeterli olmamaktadır. O’nun Musikisinin
vereceği hava, mutlaka anlamının havası olmalıdır. Anlamını bir noktada
hissedebilmek, O’nun kendine özgü bir tarzda okunmasına bağlıdır. İşte, bu
tarzında yukarıda isimlerini zikretmiş olduğumuz okuyucularda bulunduğunu ifade
ederek, sizleri o değerli okuyuşları dinlemeye ve İlahi Kelamın havasını
derince teneffüs etmeye davet ediyoruz.
Merhum Akif’imizin şu sözleri bu bağlamda hitamuh-u misk olsun:
Lafzı muhkem yalınız, anlaşılan Kur’an’ın:
Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz ma’nanın:
Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına;
Yahud üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
(Süleymaniye Kürsüsünden)
NURULLAH DAĞ
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
İLAHİYAT FAKÜLTESİ