@bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Çanakkale Savaşı gerekli miydi? Çarş. Mart 23, 2011 2:35 am | |
| Çanakkale Savaşı gerekli miydi? ..Ve dün biz bundan doksan altı yıl önce kendi kendimize yarattığımız ve o dönemin en parlak insanlarını yok ettiğimiz “Çanakkale Zaferi”nin yıldönümünü idrak eyledik...
Kendi kendimize yarattığımız diyorum çünkü Alman ittirmesiyle Birinci Dünya Savaşı’na biz bulaştık... Durup dururken İttihatçıların belasına cehennemin içine düştük ve bir daha da toparlanamadık...
Zaten Çanakkale savaşlarındaki komutan da Alman Genelkurmayı’ndandı... Yok yere varımızı yoğumuzu heba ettiğimiz bu kadar hayati bir savaşın komutanı Alman Liman von Sanders, yardımcıları da Vehip Paşa, Cevat Paşa, Esat Paşa’lardı... Miralay Mustafa Kemal Bey, komuta kademesinde ancak 34. sıradaydı...
***
En salçalı hamasetin yoğrulduğu Çanakkale savaşları için resmi tarih şöyle yazar:
“Kahraman Türk askerinin 18 Mart 1915’de yazdığı destan, İstanbul’un işgalini ve vatan topraklarının düşman çizmeleriyle ezilmesini önleyen büyük bir zaferdi.”
Acaba bu anlatım doğru mu?
“Türkiye bu muazzam savaşta, yüksek tahsilli subay namzedi ve ihtiyat subaylarından 10 binden fazlasını şehit verdiği gibi, 70 bin kadar da meslek sahibi rüştiye mezunu bu topraklar için canlarını feda etmişlerdir. Mektebi Sultani yani Galatasaray Lisesi’nin 1915 senesinde mezun olmuş talebesi yoktur. Zira Çanakkale’de şehit vermekten lisede mezun vermeye imkân kalmamıştır.
Bu savaştaki her on şehidimizden biri asteğmendir. Bizim kaybımız, doğu ve batı kültürüne hâkim, Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce bilen, meslek sahibi, yedek subayların şahadetiyle çok büyüktür.
Türkiye’nin bugün bile yaşamakta olduğu yetişmiş insan sıkıntısının temelinde Çanakkale savaşları vardır. İttihat Terakki’nin, cinayet çapında şuursuzlukla, yetişmiş insanları imha etmesi vardır. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilanından sonra yıllarca sıkıntısı çekilen yetişmiş insan gücü, idareci, eğitimci ve diğer branşlardaki eleman noksanlığı ve bunun doğurduğu sonuçları, Çanakkale savaşlarında verdiğimiz şehitlerin sayısında aramak gerekir.”
Üstelik hepsi de altı ay bile sürmeyen bir savaşta yitip gittiler...
Çünkü 1916, 1917 ve 1918 yıllarında Çanakkale’de bir tek mermi bile atılmadı... Altı ay sonunda Çanakkale’yi geçemeyenler, daha sonra gelmek üzere bizim geleceğimizi karartarak çekilip gitti...
***
Söylendiği gibi, bu bir daha toparlayamadığımız toplumsal kan kaybı, resmi tarih palavrasının üfürdüğü gibi, İstanbul’un işgalini ve vatan topraklarının düşman çizmeleriyle ezilmesini önleyemedi...
Osmanlı Devleti ve İtilaf devletleri arasında Mondros Ateşkes Antlaşması ile I. Dünya Savaşı’nın bu ülkeler arasında sona erdiğinin ilan edilmesinin ardından...
13 Kasım 1918’de Osmanlı’nın başkenti İstanbul işgal edildi. Düşman işgali 6 Ekim 1923’e kadar da sürdü... Toplumun en gelişmiş gençlerini de boş yere İttihatçıların Alman işbirliği ve belki de Alman Genelkurmay’ının hesapları doğrultusunda yok ettik...
***
2011 yılında da geçmişimizdeki belki de daha sonraki geleceğimiz açısından çok büyük bir faciayı aynen İttihatçı propagandasının gönüllü devamı olarak, aşırı bir hamaset vurgusu etrafında anıyoruz...Tıpkı binlerce askerimizi soğuğa teslim ederek, tek kurşun attırmadan öldüren Enver Paşa’nın Sarıkamış faciasını anarken yaptığımız gibi...
***
Çanakkale’de Alman tuzağına düşmesek belki de bugün çok daha ileri düzeyde bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık...
Doksan altı yıldır süren resmi yalanlar sizce ne zaman gerçeklerle yer değiştirir acaba?
Biliyorsunuz yıllardır da hiç işgal görmeyen Mardin’de de “düşman işgalinden kurtuluşu” kutluyoruz...
Yalan sizi bunaltmıyor mu?
Mehmet ALTAN
***********************************************
18 Mart 1915: Çanakkale'de yüz binlerce yoksul ölüme gönderildi
Bir yandan sosyal demokratlar Avrupa'da savaş bütçesi lehine oy vererek işçi sınıfına ihanet ederken, öte yandan İttihat ve Terakki liderliğinin emperyalist bir saldırganlıkla Osmanlı İmparatorluğu'nu savaşa sokması, her halktan yüz binlerce yoksulun hayatını kaybetmesiyle sonuçlanacak büyük bir felakete neden oldu. Çanakkale'de karşı karşıya getirilen yoksullar, hayatlarında ilk defa gördükleri topraklarda birbirlerini kırdılar.
Emperyalist devletlerin kendi aralarında girdikleri sömürgecilik yarışı, kapitalizmin kriziyle birleşince 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle sonuçlandı. I. Dünya Savaşı Avrupa'da İttifak Devletleri diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan Krallığı ile İtilaf Devletleri diye adlandırılan Britanya İmparatorluğu, Fransa ve Rusya İmparatorluğu önderliğindeki Sırbistan, Karadağ ve Belçika devletleri arasında gerçekleşti. Savaşa sonradan İtilaf Devletleri tarafında İtalya, ABD, Japonya, Yunanistan, Portekiz ve Romanya da katıldı.
Osmanlı İmparatorluğu, Alman genelkurmayının hazırladığı Turancılık konsepti çerçevesinde Çin Seddi'nden Kızıl Elma'ya" emperyalist hayalini gerçekleştirmek için Almanya saflarında savaşa katıldı. İngiliz donanmasından kaçan Goeben ve Breslau isminde iki Alman savaş gemisi Osmanlı İmparatorluğu'na sığındı, şeklen Osmanlılar tarafından satın alındı, ardından da Yavuz ve Midilli isimleri altında Rusya'nın Karadeniz kıyılarını topa tutmaya başladılar. Bunun üzerine 2 Kasım'da Rusya, 5 Kasım'da İngiltere sırasıyla Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan ettiler.
Böylece savaş bir anda pek çok cepheye birden yayıldı. İngilizler İstanbul'u ele geçirmek maksadıyla donanmalarını Çanakkale boğazından geçirmek isteyince, Osmanlı ve İngiliz kuvvetleri arasında 1914-1916 yılları arasında bir dizi kara ve deniz savaşı yaşandı. Bu savaşlar esnasında egemenlerin çıkarları için yüz binlerce genç insan hayatını kaybetti. Avustralya, Yeni Zelanda gibi dünyanın öbür ucundan gemilere bindirilen yoksullar, Osmanlıların Kürdistan'dan, Anadolu'dan, Balkanlardan, imparatorluğun en ücra köşelerinden getirttiği yoksullara karşı savaşmaya başladı.
Emperyalist devletlerin egemenlerinin kanlı servetlerinin daha da büyümesi uğruna Osmanlı İmparatorluğu'ndan 250.000, Britanya İmparatorluğu'ndan 205.000, Fransa'dan 43.000 civarında genç insan çok büyük sıkıntılar, acılar ve yokluklar içinde ölüp gitti, çoğunun bir mezarı bile olmadı. Kemikleri toprağa ve suya karıştı, çoğunun adı bile unutuldu.
Emperyalist egemenlerin servetlerine servet katmak uğruna gerçekleşen bu büyük felaket, aradan geçen yıllar sonrasında bile büyük milliyetçi kampanyaların başlatılmasında kullanılıyor. Yüz binlerce yoksulun hayatlarını emperyalistlerin çıkarları için kaybetmiş olması bir "zafer" olarak değerlendiriliyor. Egemen sınıfın temsilcileri geniş emekçi kitlelerin zihnini milliyetçilik zehriyle bulandırmak için eline geçen bu fırsatı hiç kaçırmıyor.
*********************
Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Savaş İle İlgili Çarpıcı Açıklamaları
Almanlar o zaman bizim müttefikimiz idi. Almanya ve Avusturya – Macaristan imparatorluğunun yanında İngiliz ve Fransız kuvvetlerine karşı beraber harp ediyorduk. Almanlar; İngiliz ve Fransız Sömürgelerinden esir aldıkları Müslümanları ikna edip kendileri lehine kullanmak için Türkiye’den bir heyet istemişti. Hükümette bizi Berlin’e bu iş için görevlendirmişti. Yolculuğu trenle yapıyorduk. Başka ülkelerden gelecek vagon veya marşandiz beklememek için Viyana’da birkaç gün kaldık.
Beni bir otele yerleştirdiler. Bir gece saat 24 civarında birden sokaklarda büyük bir şenlik başladı. Kiliselerin çanları çalıyor, maytaplar atılıyor, meşaleler yakılıyor, insanlar sokaklarda müzik çalıp dans ediyordu. Ben de, bu gürültüyle uyandım ve (ozelbilgiler.com) gece kıyafetimle sokağa fırlayıp otelin karşısındaki bir pastaneden durumu öğrenmeye çalıştım. Bu bir zafer şenliği olamazdı. Çünkü Alman ve Avusturya ordularının durumu iyi değildi. Birçok yerde Rus – İngiliz ve Fransız birliklerine karşı yeniliyorlardı.
Pastahaneciye; gece bu saatte şenliğin anlamını sordum. Görevli “sen duymadın mı, İngilizler bugün yüzyıllar sonra nihayet kutsal Kudüs’e girdiler!.. Kudüs’ü bugün Türkler’den kurtardılar!.. Kudüs kutsal haç’a kavuştu!.. İngilizlerin bu başarısını kutluyoruz.” dedi. Hayret ettim, hem İngilizlerle harp ediyorlardı ve hem de Türkler’i onlara karşı harbe sokmuşlardı. Yani Türkler de onlar için harp ediyordu ama bir yandan da düşmanları bildiğimiz İngilizlerin Türkler’e karşı kazandığı zaferi kutluyorlardı!.. **************
Almanyaya güvenip savaşa giriyoruz , peki almanya bu savaşta ne yaptı bizim için hangi konuda nasıl destek verdi? Çanakkale'de gösterilen gayerete hiçbir diyeceğimiz yok, ancak daha farklı bi strateji izlenemez miydi acaba o dönemde daha az şehit verilecek bir yol yok muydu?
********************
Mehmet Altan çanakkale gününde gündeme uygun bir konu yazmış.Almanların bizi oyuna getirmesi Enver Paşa ve ittihatçıların memleketi mahvoluşa götürmesinden dem vurmuş. Kadere inanan bir insanmıdır değilmidir bilmem.Ancak fikirleri dinlenir,vatanperver bir insan.Babasının cemaziyel evveldeki dediklerinden dolayı onun söylediklerindeki haklılık payına zarar vermez.
15:5 - Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez. 23:43 - Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir. 7:34 - Her ümmetin bir eceli vardır. O ecel geldiğinde, ne bir ân erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
Bir hadisi şerifte de :Abdullah İbn Amr İbnü şöyle demiştir: Hz. Peygamber şöyle buyurduğunu duydum: “Allah ilmi insanların arasından çekip almak suretiyle almaz. Ancak ilmi, âlimleri(n ruhunu) kabzetmek suretiyle alır. Geride hiçbir âlim bırakmadığında insanlar cahil kimseleri baş edinirler. Onlara soru sorulur, onlar da bilgisiz olarak fetva verirler ve böylece hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar.”Müsned
Maceraperest ve daha çocuk denecek yaşta sonunda kendisininde pişman olduğu sonucu tüm alemi islamı etkileyen yanlış bir karar ,Almanların güdümünde ingiliz fransız vs nin emperyalizmine yardım etmesi ayrıdır,bu savaşta milletin imanıyla gösterdiği kakramanlık ve destan ayrıdır. _________________ Elif gibi yalnızım, Ne esrem var, ne ötrem. Ne beni durduran bir cezmim, Ne de bana ben katan bir şeddem var. Ne elimi tutan bir harf, Ne anlam katan bir harekem... Kalakaldım sayfalar ortasında. Bir okuyan bekledim, Bir hıfzeden belki... Gölgesini istedim bir dostun med gibi… Sızım elif sızısı... | |
|