KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 TÖREN YOBAZLIKLARI...Cumhuriyet yobazlığı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6734
Rep Gücü : 10015188
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

TÖREN YOBAZLIKLARI...Cumhuriyet yobazlığı Empty
MesajKonu: TÖREN YOBAZLIKLARI...Cumhuriyet yobazlığı   TÖREN YOBAZLIKLARI...Cumhuriyet yobazlığı Icon_minitimePaz Mayıs 22, 2011 8:02 am

Cumhuriyet yobazlığı
19 Mayıs kutlamalarının 1932, Faşist İtalyası'ndan aşırma olduğunu söylemiş ve bu arkaik ritüeli neden o gün bugün sorgusuz sualsiz tekrarladığımızı sormuştum. Saf bir kesin inanç ve yobazlık ifadesi tepkiler aldım. ******'e ve Cumhuriyet'e saldırıya geçmişim. Kutlama şekli ile Cumhuriyet'in değerleri ve ****** arasında nasıl bir bağlantı varsa? Bu yobazlığın üzerinde durmak lâzım. Aklın rehberliğini ve çağdaş medeniyet ülkümüzü, Cumhuriyet adına yapılan bu anlama kıtlığı ile malûl yobazlığın karanlığına mahkûm edemeyiz.

Birincisi, kimse Cumhuriyet'i sahiplenemez ve tekeline alamaz. Zira Cumhuriyet'in tek bir düşmanı bile yok. Akıl hastanesinde yatanlar da dâhil, bugüne kadar Cumhuriyet'i kaldırmaktan ve yerine saltanat usulünü getirmekten söz eden bir Allah'ın kuluna rastladınız mı? O zaman Cumhuriyet'i kime karşı müdafaa ediyorsunuz? Olmayan düşmanlara 'göğsümüzü siper ederiz' derken, kime karşı ucuz kahramanlıklara soyunuyorsunuz? Cumhuriyet'in kurucusuna saygısızlık eden mi oldu?

19 Mayıs törenleri, dünyada benzeri görülmeyen faşist pratikler. Bireyi kişiliksiz hale getirip, bir tek diktatörün tek komutla yöneteceği sürünün parçası haline getirmek için totaliter yönetimler bu tür ritüeller icat ettiler. Faşist İtalya ve Nazi Almanya, bizim her 19 Mayıs'ta gençlere metazori yaptırdığımız toplu gösterileri, otoriteye bağlı vatandaşlar yetiştirmek için geliştirdi. Merak edenler Adorno'nun 'F' (faşizm) ıskalasından başlayarak otoriteryen kişilik yapıları üzerine yapılan çalışmalara bakabilir. Gençleri bir koyun sürüsü gibi spor sahalarına toplamak ve hiçbir zekâ, özel yetenek gerektirmeyen basit hareketleri toplu halde tekrarlatmak. Otoriteye, güce boyun eğen nesiller yetiştirmek dışında bu pratiğin başka hiçbir anlamı yoktur.

Güzel bir ilimizde, 19 Mayıs törenlerinden sorumlu Millî Eğitim Müdür yardımcısı okuyucudan, yazdıklarıma destek mahiyetinde gelen mektubu durumu özetlediği için olduğu gibi aktarıyorum:

"19 Mayıs tarihli yazınızı okudum. Bahsi geçen törenlerin ... ilindeki sorumlusu benim. Ve her törenden sonra 'şimdi biz ne yaptık, hangi faydayı elde ettik, öğrenci neyi kazandı, eğitim adına hangi katma değeri ürettik' sorgulaması yapmaktan harap oluyorum. Binlerce liralık harcamalar, bayılan öğrenciler, velilerin törene çocuklarını göndermeme gayreti, biz devletlülerin baskısı vs.

Cidden sayın hocam biz ne yapıyoruz? Galiba, Carlton J. Hayes'ın 'Milliyetçilik bir din' isimli kitabında bahsettiği gibi galiba biz ulus devletin dini bir ritüelini icra ediyoruz. Asıl gariplik, çelenk sunma törenleri. Asıl mantığın bittiği yer orası.

Hâsılı her bu bayram hazırlıkları başlayınca son komünist devletin can çekişmesi aklıma geliyor. (Bu maili, hem sorgulayan hem de yapan birisi olarak bir selam vermek için yazdım. Çünkü yöneticilik kariyerim, bu bayramların düzgün yapılmasına bağlı. Saygılarımla...)"

Evet, bu törenleri il çapında başından sonuna kadar organize eden ve kariyeri bu törenlerin başarısına bağlı olan hocamız, durumu bize böyle özetliyor. Benim özellikle dikkat çekmek istediğim şey, bu saçmalıkları dile getirdiğiniz zaman karşılaştığınız yobazca tepkiler. Bu faşizan uygulamaları eleştirmekle, ******'e ve Cumhuriyet'e saldırmak arasında kestirme bir yol bulmak için, gerçekten yobaz olmak lâzım. Tersine bu faşist uygulamalardan kurtularak, gençlerin özgür ve bağımsız yetişmelerine, totaliter düşüncelerin karanlığından kurtulup aklı ve özgür düşünceyi rehber edinmelerine katkıda bulunmak Cumhuriyet'in aydınlığına daha çok yakışmaz mı?

İlginç bir yobazlık türü bu. Çok dar, kaba, hoşgörüsüz ve sığ bir yobazlık. Yıkılıp yeniden kurulan dünyayı, bütün muasır gelişmeleri sadece 'benim kutsalıma dokunuyor mu' taassubuyla izleyen bir yobazlık bu. Cumhuriyet yobazlığı. 19 Mayıs kutlamalarının rafine ürünleri. Yobazlara şunu anlatmak zor: Cumhuriyet, iman edilecek bir din değil. Bu yüzden ritüelleri de olmamalı. Cumhuriyet bizim için, daha ileri bir medeniyete ulaşmak, modern dünya ile yarışmak için güçlü bir vasıtadan ibaret.

m.turkone@zaman.com.t

.........................................................


19 Mayıs'ta neden hâlâ faşist kutlamalar yapıyoruz?

M.Türköne
Yobazlık tam olarak böyle bir şey olmalı. Bir şeyi hiç sorgulamadan, anlamı üzerinde hiç düşünmeden, bir çift öküzün tarla sürerken yanında gördüğü izi takip etmesi gibi hûşû içinde tekrarlamak. 19 Mayıs kutlamaları 1932'nin faşist İtalya'sından alınma. Neden değiştirmek aklımızdan bile geçmiyor?

40 yıl öncesinin gençliği ile bugünün gençliğinin noktasından virgülüne kadar aynen yaptığı yegâne şey 19 Mayıs kutlamaları olmalı. Mayıs ayını başından sonuna eğitim ve öğretim amaçları dışına çıkartan garip bir ritüel. Beden eğitimi öğretmenlerinin bütün kontrolü ele aldığı, diğer öğretmenlerin mecburen anlayış gösterdiği bir eğitim ve öğretim boşluğu. Neden? Herkes 19 Mayıs provaları ile meşgul. 1930'ların İtalya'sında kalan faşist gençlik eğitimi uygulamalarını, olduğu gibi tekrarlamak için.

******'ün Samsun'a çıktığı tarih olan 19 Mayıs'ın (Mustafa Armağan'ın bu tarihe önemli itirazları var), '19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı' (1981'de '******'ü anma' eklenecek) olarak kutlanmasına dair kanun 1938'de çıkıyor. ******'ün bu tarihi, çevresine hatırlatması ve önemine işaret etmesi 1936 yılında vuku buluyor. Ama gençlerin büyük sahalara çıkıp, basit jimnastik hareketlerini toplu halde tekrarlamasının kaynağı 1932 yılında Başbakan İsmet İnönü başkanlığında bir heyetin Moskova ve İtalya'ya yaptığı seyahate dayanıyor. Recep Peker, Ali Çetinkaya, Yunus Nadi, Falih Rıfkı, Ruşen Eşref ve Yakup Kadri'nin yer aldığı heyet, özellikle Mussolini İtalya'sında gençlerin eğitimi için geliştirilen yöntemleri ve pratikleri derin bir hayranlıkla izliyorlar. Falih Rıfkı (Atay) (Moskova ve Roma, 1932) 'Cumhuriyet genci yetiştirmek için' Stalin Rusya'sı ile faşist İtalya'nın 'çocuk ve genç yetiştirme metotlarının adım adım tedkiki'ni öneriyor. 1932'nin Moskova'sındaki 1 Mayıs kutlamalarını 'ihtilalin telkin, propaganda ve yığın sanatlarındaki hususiyetleri gösteren en iyi sahne' olarak naklediyor. Roma'da 5-13 yaş arası çocukların dâhil olduğu faşist teşkilatı (erkeklerin Balila, kızların Piccole) öve öve bitiremiyor: 'Çocukluktan itibaren herkese vazife verilmiştir. Herkes inzibat ve kontrol altına alınmıştır. Kabiliyetler yarışa çıkartılmıştır; her faşist hiçbir zaman konuşamadığı şefi her an yanı başında hisseder olmuştur... Çocuk ve şef şefin rehberliği altındadır.' (s. 99) Sonra coşup, daha sonra köy enstitülerinde uygulanacak modeli bir faşizm hayali olarak anlatmaya girişiyor: İmamın yerine geçecek bir öğretmen, 'köye adım bastığı gün fırkanın kadrosu içinde ve gözü altında' işe başlıyor.

O dönemin Türk aydınlarında derin bir faşizm hayranlığı mevcuttur. Hitler henüz iktidarda değildir, Mussolini ise on yılı geride bırakmıştır. 1932'nin Mayıs ayında yapılan bu faşizm seferinin, Cumhuriyet tarihinde birçok yeniliğin hemen öncesinde yer alması tesadüf değildir. Ezanın ve Kur'an'ın Türkçe okunması, meşhur Türk tarih tezi, Güneş dil teorisi ile adeta yeni bir Türkçenin icat edilmesi hep bu seyahatten hemen sonraki aylarda, 1932'nin ikinci yarısında vuku bulmuştur. 1933 yılından itibaren Ülkü dergisinde İtalya'da gençlik teşkilatları ile ilgili yazılara fazla yer verilmesi, 19 Mayıs törenlerine giden tecrübenin arka planını açıklamaktadır. Türkiye'de sporun kurucu isimlerinden Selim Sırrı (Tarcan) (1874-1948) hem bu yazıların hem de 19 Mayıs jimnastik hareketlerinin müellifidir.

Tabii bizim 19 Mayıs gösterilerimizin böyle bir şeyi başarması imkânsız. Zira, Allah'a şükür her an yanımızda hissedeceğimiz bir 'Millî Şef'imiz mevcut değil. Tıpkı bizim gençliğimizde olduğu gibi dershanelerin kapılarını açıp, gelen baharla birlikte dersleri kırmak için 'resmî ve meşrû' bir fırsattan ibaret. Bize düşen, gençlerimize vermemiz gereken, bilimin aydınlığında eleştirel aklın rehberliğinde şu soruyu sormak: Faşizmin dünyada bizden başka örneği olmayan bu ritüelini, koca koca adamların ciddi ciddi emek harcadığı, önemsediği bu müsamereyi üzerinde hiç düşünmeden ve sorgulamadan neden tekrarlıyoruz?

**********************************


Milli marş, bayramlar ve normalleşme

Eser Karakaş

Pazartesi sabahı Beşiktaş’taki Bahçeşehir Üniversitesi’nden iki ders arasında Taksim’deki HaberTürk stüdyolarına bir program için gidiyorum.

Gidiyorum diyorum ama aslında gidemiyorum çünkü yollar kapalı; Elmadağ’dan Taksim ve Dolmabahçe yönüne, ellerinde trompetler, davullar, tuhaf kıyafetli çocuklar, asker yürüyüşüyle gidiyorlar, geçmek mümkün değil.

19 Mayıs’a üç gün kalmış, herhalde caddelerde tören provası yapıyorlar.

Törenlerin, anlamlı günleri anmak, üzerinde bir kez daha düşünmek, yorum yapmak, tartışmak için gerekli olduğu düşünülebilir ama bizde yapılanlar hiç de bu doğrultuda değil; tüm törenler askeri bir ritüel içinde adeta tapınma amaçlı, tartışma değil, tam aksine tartışma ortamını yok etmeye yönelik bir atmosfer yaratma görüntüsü veriyor.

Liseli çocukları asker adımlarıyla, ellerde trompetler, davullarla caddelerde yürütmenin anlamını söyleyebilecek aklı başında bir kişi var mıdır acaba?

19 Mayıs törenleri de aynı askeri görüntüyü veriyor bugün (yazımı 19 Mayıs’ta yazıyorum).

Cumhuriyet Bayramı törenlerinde tankların, askeri araçların, ne işi var?

Tüm bunlar Türkiye’nin hala normalleşmenin çok ama çok gerisinde olduğunu gösteriyor.

Geçtiğimiz on beş gün içinde Anadolu’nun çeşitli kentlerinde, farklı ortamlarda, üniversitelerde, kültür merkezlerinde konferanslar verdim.

Konular da ağırlıklı olarak eğitim politikaları ya da siyasi konular idi.

Bu konuşmaların önemli bir bölümünün başında İstiklal harbi şehitlerine saygı duruşu yapıldı, arkasından da İstiklal Marşı okundu.

Aynen Süper Lig maçlarından önce, yani iki Türkiye takımının maçları başlar iken İstiklal Marşı okunması.

Lütfen biraz akıllı olalım, şartlandırmaları aşmaya çalışalım; bendenizin, mesela eğitim politikalarına ilişkin bir salon konuşmasından önce İstiklal Marşı neden okunur, neden okutturulur?

Böyle saçma ritüeller bayrağın, Milli Marşın, şehitlerin gerçekten hakkettikleri saygın hatıraya hizmet etmekte midir?

Bu anlamsız ritüelleri kim, ne zamandan beri zorunlu kılmıştır?

Kenti, yeri, katılanları söylememe gerek yok ama saygı duruşu ve İstiklal Marşı sonrası herkesin yüzünde bir bıkkınlık, anlamsızlık ifadesi gördüm.

İstiklal Marşı’nın bu tür yöntemlerle istiskale uğramasına neden olmak kimin fikri?

Bayrak, İstiklal Marşı sembolik değerleri yüksek ama tam da bu nedenden sadece çok gerekli olduğu yerlerde kullanılması gereken simgelerdir.

Bayrağın siyasi parti mitinglerinde, meşhur Cumhuriyet mitinglerinde kullanılması da mutlaka önlenmeli, bu tür sembollerin kullanımı ancak karşıtlık içermeyen resmi törenlere indirgenmelidir.

Milli maçlarda çok da hoş duran milli marşların çalınmasının Pazar günü oynanacak Fenerbahçe-Sivasspor maçında ne işi vardır?

Kapalı salonlarda yapılan yarı-akademik toplantılar öncesi neden Milli Marş çalınır?

Bu uygulamalar öyle sanıldığı gibi masum ritüeller değildir; örneğin Lig maçlarında Milli Marş çalınması yanılmıyor isem 28 Şubat’ın saçma sapan bir uygulamasıdır.

Öz güvenli ve ne yaptığını bilen bir siyasi iktidar bu saçma uygulamalardan, dayatmalardan mutlaka vazgeçmelidir.

Dağa taşa ve özellikle de kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelere “Ne mutlu türküm diyene” yazarak kürtleri ve ülkenin genelini nasıl mutlu kılamadık ise, anlamsız Milli Marş uygulamalarıyla da ülke bütünlüğü perçinlenemiyor.

Ne zaman normal bir ülke olacak burası?


****************************************

bir öğretmen yorumu

Evet, ben de bunu hep düşünmüşümdür.Günlerce süren 19 Mayıs çalışmaları için liselerde öğrenciler derslere katılmıyor.Gençler bir çok dersi kaçırarak daha iyi mi hizmet etmiş olacaklar bu vatana.Bazı öğrencilerin bu durum işine gelsede , çalışkan öğrencilerden bazıları da istemeyerek gidiyor.Bu spor faaliyetleri dersleri aksatmadan yapılmalı.

_________________
Elif gibi yalnızım,
Ne esrem var, ne ötrem.
Ne beni durduran bir cezmim,
Ne de bana ben katan bir şeddem var.
Ne elimi tutan bir harf,
Ne anlam katan bir harekem...
Kalakaldım sayfalar ortasında.
Bir okuyan bekledim,
Bir hıfzeden belki...
Gölgesini istedim bir dostun med gibi…
Sızım elif sızısı...

TÖREN YOBAZLIKLARI...Cumhuriyet yobazlığı Sdfghj15
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
 
TÖREN YOBAZLIKLARI...Cumhuriyet yobazlığı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İslami Tenkit Zihniyeti, Cumhuriyet Tarihini de Kuşatmalı Değil mi? Hadis Tedkikleri - Mehmed Said Hatiboğlu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: Eğitim & Ögretim-
Buraya geçin: