KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Eğitimin Farklı Boyutları?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6727
Rep Gücü : 10015177
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Eğitimin Farklı Boyutları? Empty
MesajKonu: Eğitimin Farklı Boyutları?   Eğitimin Farklı Boyutları? Icon_minitimePaz Mayıs 31, 2009 4:09 am

Eğitimin bazı boyutları
Ahmet İnam

Kaptırmışız kendimizi gündelik çatışmalara. Eğitim bir köşede yeniden tartışılmayı bekliyor.
Çok boyutlu bir düzendir eğitim. Başka türlü söylersek: Eğitimin birçok bileşeni vardır, önemli gördüğümüz bazılarını tartışmaya açacağım.

a-) Eğitimin Kuramsal Boyutu:Gençlere ulaştırılmaya çalışılacak bilgilerin kuramsal (teorik) temellerinin göz ardı edilmemesi gerekiyor. Eğitimin ilk boyutu olan kuramsal boyut, dünyaya karşı bilim ve düşünce insanlarının takınması gereken bir tavrı da gösteriyor. Eğitim yalnızca pratiğe, uygulamaya, sonuç getirici görgü, bilgi ve hünere yönelmemeli. Müfredat programları hazırlanırken, kitaplar yazılırken, derslerin işleniş biçimleri göz önüne alınırken, kuramsal tavır, kuramsal bakış öğrencinin düzeyi gereği ayrıntısıyla anlatılamasa da öğrenciye duyurulabilmeli. Öğrenci, öğrendiği bilgileri hayatına uygulamaya çalışırken, onların arkasındaki kuramı sezebilmeli.
Eğitim hayat içindir. Bizim hayatta karşılaştığımız, çoğu kez 'somut' diye nitelendirdiğimiz sorunları çözmek içindir. Kuramın ne yararı vardır bu sorunların çözümünde? Anlatacağımız konunun yararlı, kolay anlaşılır, pratik yanlarını tartışsak, yalnızca bunları öğretsek ne olur? 'Bunlar kuramsal ayrıntılar, öğrenmeye gerek yok' derseniz, kuramı önemsemeyen bir tavrı, öğrenciye olumlu tavır olarak göstermiş olursunuz. Böyle bir düzen, yaratıcı, sorgulayıcı, bilimin temel kuramlarını kavrayabilen bilim adamlarını yetiştiremez. Taklitçi, uygulayıcı, kendisine verilen bilmeceleri çözen insanlar çıkar ortaya. Kuramı önemseyen eğitim düzeni, derinliği olan insanların yaratılmasına katkıda bulunur.

b-) Eğitimin Ahlaki Boyutu: İkinci boyut ahlak alanındadır. Bilginin oluşumu da, aktarımı da ahlaksal bir yapı içindedir. Sömürüye, haksızlığa, zulme, sorumsuzluğa izin veren bir bilgilenme, düzenimizin dışında kalmalıdır. Bilgi ahlakı, bilim ve düşünce ahlakı, ahlak dersleri okunarak mı kazanılmalı, yoksa ahlak, bilginin aktarımında mı ortaya konmalı? Hangi konuyu öğretiyorsak, öyle bir tavırla, öylesine örnek eğiticiler olarak öğretelim ki konunun ahlaksal boyutunu, konunun içinde görsün öğrenci. Yoksa bilgilerin öğretilişinin, tartışılmasının dışına düşen, kendi başına bir konuymuş gibi ele alınan ahlak, 'havada' kalır. Sıradan öğütler dizgesi olmanın ötesine geçemez.

c-) Eğitimin Coşku Boyutu: Eğitimin coşku boyutunu unutmayalım. Genç insan coşkuludur. Duyarlıdır. Bilgi aşktır. Aşk içinde aktarılmalı, aşk içinde tartışılmalıdır. Anlattığı konuya karşı soğuk, heyecansız eğiticiler, duyarsız, yılgın öğrenciler yok bizim eğitim düzenimizde. Olmamalı. Bir spor karşılaşmasında, bir konserde duyulan coşku, bilgilenirken neden duyulmasın? Neden eğitim bir eğitişim haline gelirken, bir zevk olmasın? Neden ondan keyif alınmasın? Bilgiyi öyle aktarmalıyız ki, eğitişim (Öğretenin olmayıp, öğrenenin olduğu, öğretmen ve öğrencinin birbirini eğittiği eğitim!) öyle yürütülmelidir ki, eğitişimciler (öğrenciler, öğretmenler, uzmanlar...) yaşama sevinci duymalıdırlar yaptıklarından. Geçmiş yeniden gözden geçirilip, gelecekle olan bağı kurulmalıdır, insan, yılgınlığını, karamsarlığını atmalı, bilginin coşkusunu yaşamalıdır.

d-) Eğitimin Altyapısal Boyutu: Elbette altyapının yerinde olması gerekir. Damı akan, sobası, kaloriferi yanmayan sınıflarda, geçim derdine, can derdine düşmüş öğretmenden nasıl bir bilim heyecanı bekleyebiliriz ki? Eğitimin coşku boyutunun temel koşullarından biridir toplumsal, ekonomik boyut. Toplumsal çalkantının, huzursuzluğun, ekonomik sıkıntının, eğitim düzenini tümüyle ortadan kaldırıverme tehlikesi vardır. Kısaca altyapısal boyut diyebileceğimiz bu özellik, eğitim düzeninin 'olmazsa olmaz' koşuludur.

e-) Eğitimin İletişimsel Boyutu: Eğitimin iletişim boyutu var bir de. Kendini anlatmayı, başkalarını dinlemeyi, söylemeyi, söyleşmeyi bilen, eleştiri cesaretine sahip, aldığı eleştirilerle kızgınlığa, yılgınlığa kapılmayan, muhabbet insanı yetiştirmeyi amaçlayan boyutu var. Sağlıklı iletişim, sömürmeye, sömürülmeye izin vermez. Başkalarını anlamaya çalışma, onların düşüncelerini kabul etme anlamına da gelmez. Anlarım ama kabul etmeyebilirim. Tartışabilirim. Yoksa gelişme olmaz. Değişme gerçekleşmez. Anlama, art niyeti, kandırmayı, propagandayı sezdirir. Gönül açıklığını sağlayabilir.

f-) Eğitimin Mizahi Boyutu: Gelelim son boyuta: Eğitimin önemsenmemiş, en can alıcı boyutlarından birinden söz edeceğim. Mizahtan. Mizah eğitimi diri tutar. Eğitime can katar. Mizah duygusu olan eğitişimciler kendi özür ve eksikliklerini bilirler. Araştırmanın, bilgilenmenin, yaratıcı olmanın gülümsemeden, gülmeden geçtiğini anlamışlardır. Hiçbir bilgi, ne denli karmaşık, soyut olursa olsun mizahtan uzak değildir. Zorluk, bu mizah öğesini yakalayabilmektedir. Yakalandığında, en çetin bir bilgi sorunu bize yakınlaşır. Bir parçamız olur. Belki ders kitapları sıkıcılıklarını karikatürlerle, ince esprilerle ortadan kaldırabilirler. Burada mizahın dozunu ayarlayabilmek önemlidir.
**********************************

Şimdi okullu olduk
Sınıfları doldurduk
Sevinçliyiz hepimiz
Yaşasın okulumuz
Bu şarkılarla gittik okula. Arkadaşlarımı bilmem ama ben coşkuyla gittim okula. Öğretmenlerimi sevdim. Benim gibi olanlar da vardı, öğrenme sevincini üleştiklerim. Öğrenmek bir yaşama sevinci idi. Bir güzel oyundu.
Elbette 'inek' bir öğrenci değildim. Haylazdım ve sık sık okulun girişindeki büyük sarkaçlı saatin altında diğer yaramaz öğrencilerle cezaya kalırdım. Derse giren öğrenciler önümüzden bizle alay ederek geçerlerdi. Elbette biz de onlarla alay ederdik, öğretmenlerimize görünmeden. Okulda bulunmanın sevincini hiçbir ceza yok edemezdi. Her ders yılı bitişinde söylediğimiz şarkının iki dizesi şöyleydi:
Ne müşkülmüş ayrılması arkadaşlardan
Sevgili öğretmenlerden mukaddes okuldan
Arkadaşlarımız, öğrenme yolculuğumuzdaki Candaşlarımızdı, öğretmenlerimiz sevgili, okulumuz mukaddesti, kutsaldı.
Ne oldu bize? Öğrenci yorgun, bıkkın, acılı. Öğretmen canından bezmiş, okul yöneticisi gergin. Veliler endişeli. Okul nasıl bir okul oldu? Nerede kaldı kutsallığı? Sevgili öğretmenler nerelere kayboldular? Bilgiler nerelere kaçıp gitti de önümüze sürekli sınavlar çıkmaya başladı? Okul bir sınavevi oldu. İmtihanhane! Okula sınava girmek için gidiyoruz. Yolumuz dershane denen yorulmaevlerinden geçiyor. Eğitim bizi eğip büküp canımızı çıkarıyor. Güzel Türkiye'min güzel çocukları her sabah savaşa gider gibi, cehenneme girmek üzere okullarına yöneliyorlar. (Öğlenci olanlar da her öğle, öyle!) Öğretmenler içlerinden 'eyvah yine okula gidilecek!' diyerek ayaklarını sürüye sürüye hayatlarının istemedikleri bir dilimini daha yaşamaya çalışıyorlar.
Elbette bu öğrenciler ve öğretmenlerin dışında da yaşamlarından memnun olan okullular vardır. Eğitimin genel resmi iç açıcı değil. Mutsuz yaşlıların mutsuz gençleri sınava hazırlayıp soktukları yere okul deniyor. Dershane denilen ayrı bir yerde mutsuzluklara hazırlık yapılıyor. Cumartesi-Pazar günleri uykuları gözlerinden akan öğrenciler, ellerinde kalın kalın test kitapları, dershanelerin kapılarından eğitim mezbahasını koklamaya başlıyorlar.
Bunları uzun yıllar dershanelerde her aşamada ders vermiş eski bir dershane öğretmeni ve otuz yıla yakın üniversitede çalışan bir akademisyen olarak yazıyorum. Çoğumuzun bildiği bu durumu içinizi karartmak ve Türkiye adına karamsar bir resim çizmek için dile getirmiyorum.
Amacım eğitim düzenimizin dayandığı temel değerleri yeniden gözden geçirme çabasında öğrenme ve öğretme sevincinin önemini vurgulamak. Buna eğitişim sevinci de diyebiliriz.
Eğitişim benim eğitim edebiyatına önerdiğim bir kavram. Öğrenen ve öğretenin birbirinden öğrenmesine eğitişim diyorum: Karşılıklı eğitim. Yazık ki müfredat programlarında, eğitimdeki temel yönelişlerimizde ne denli değişiklik yaparsak yapalım eğitişimi başaramıyoruz. Türkiye'de çok karmaşık bir yapıya sahip, hantal bir eğitim düzeni var. Sayısız proje yapılıyor, birçok eğitim bilimci bu konularda kafa yoruyor. Bütün bu çalışmaları enerjiye dönüştürebilecek heyecanlı, aşk dolu, araştırma coşkusu içinde genç beyinlere gereksinimimiz var.
Eğitimimizin dayandığı temel değerleri yeniden gözden geçirip, yalnızca çağı yakalamak için koşuşturup duran yarışmacı insanlar yetiştirmeyi değil, bu toprakların değerleriyle beslenmiş, Anadolulu olmanın aşkıyla dünyada var olmaya yaratıcı bir ruhla sahip çıkan insanları ortaya çıkarmaya çabalamalıyız.
Sürekli olarak tazelenen bilgilerle, eğitişim odaklı bir eğitim... Kendimize özgü yaşayışımızla dünyada var oluşumuza katkıda bulunacak insanlar yetiştirecek bir eğitim.
Bu düşüncelerimin bir bölümünü yeni Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nimet Çubukçu'ya bir kısım akademisyenin ve yüksek düzeyde eğitim yöneticisinin hazır bulunduğu '21. Yüzyılda Eğitimin Geleceği' adlı toplantıda arz ettim. Sayın bakan, benimle birlikte diğer akademisyen arkadaşlarımın eğitim düzenimizin işleyişi üzerine görüşlerini dikkatle dinledi. Bu tip bilgilendirme toplantılarının süreceğini söyledi.
Umuyoruz. Eğitimimizde köklü değişiklerinin nasıl yapılması gerektiği konusunda cumhuriyetin başından beri yoğun tartışmalar yapıldı. Yapılıyor. Yapılacak. Böyle toplantıların önümüzdeki yıllara ne gibi farklı düşünceler taşıyacak göreceğiz. Sayın bakana yeni görevinde başarılar diliyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
 
Eğitimin Farklı Boyutları?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: Eğitim & Ögretim-
Buraya geçin: