KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Rahatlık kazanılmış bir hak mı? GENÇLERDE RAHATA DÜŞKÜNLÜK

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
minikalem

minikalem


Mesaj Sayısı : 454
Rep Gücü : 1027
Rep Puanı : 9
Kayıt tarihi : 03/01/10

Rahatlık kazanılmış bir hak mı? GENÇLERDE RAHATA DÜŞKÜNLÜK Empty
MesajKonu: Rahatlık kazanılmış bir hak mı? GENÇLERDE RAHATA DÜŞKÜNLÜK   Rahatlık kazanılmış bir hak mı? GENÇLERDE RAHATA DÜŞKÜNLÜK Icon_minitimeCuma Tem. 22, 2011 7:24 am


Rahatlık kazanılmış bir hak mı? GENÇLERDE RAHATA DÜŞKÜNLÜK Mustafaulusoy2
Mustafa Ulusoy

Rahatlık kazanılmış bir hak mı?








Daha birinci sınıfta hemen tüm derslerden kalmış. "Yok, aslında
başarılı olmayı çok istiyorum da, çalışmayı sevmiyorum," deyince
gözlerim fal taşı gibi açılıyor, kulaklarıma inanamayarak.

Bebekken annesinin ona kaşıkla mama yedirme imgesi beliriyor
zihnimde. Bu imge donakalıyor. "İşte," diyorum içimden, "o da hayatının
bu döneminde takılı kalmış, kişilik gelişiminin ileriki safhalarına bir
türlü geçememiş."
Aslında üniversiteye gelene kadar da öyle parlak bir öğrenci
değil. Ders çalışmayı hiç sevmezmiş. Sınıfları ite kaka geçmiş işte. Son
sınıfta az buçuk gayrete gelmiş de paralı bir özel üniversitenin düşük
puanlı bölümüne kapağı atıvermiş. Sonra da, "Benden bu kadar" deyip
havlu atmış.
Değme nihilistlere taş çıkartacak kadar hayata boş vermiş
havalarında. "Niye bu kadar zorluğa katlanıp çalışıp çabalayayım ki, her
şey boş geliyor" demesi dikkatimi çekiyor. Kendi içinde bir mantığı var
bu düşüncenin. Öyle ya, her şey boş geliyorsa, niye çalışsın ki. "Her
şey boş geliyor" cümlesini zihnimin bir kenarına yazıyorum.
Birkaç yıldır arada bir gözüme ilişip beni rahatsız eden bir
manzaranın, geçenlerde çıktığım bir yürüyüşte, havaların ısınıp da
sokakların daha bir kalabalıklaşmasının da etkisiyle sadece yarım saat
içinde tam üç kez karşıma çıkması geliyor aklıma. Boşuna hatırlamıyorum
bunu. Yürüyüş sırasında dikkatimi hayretle kendine çeken şey, dört beş
yaş civarında olduklarını tahmin ettiğim çocukların anne-babaları
tarafından ellerinden tutulup yürütülmeleri gerekirken, hâlâ
pusetlerinde gezdiriliyor olmasıydı. Çocukların bebek-arabaları içindeki
sıkış tıkış görünüşleri ve yüzlerindeki o cansız, donuk ifade zihnime
kazınıvermişti. Çocuklar, yıkanınca çekip küçülmüş bir elbiseye zorla
sığıştırılmış gibi eciş bücüş oturuyorlardı ürkek gözlerle pusetlerinde.
Ne zaman böyle bir çocuk görsem, çocuğu o pusetten indirip, annesinin
eline takıp yürümesini sağlamak gibi bir istek uyanıyor içimde.
O da koltukta, pusetindeki geçkin bebek gibi sıkış tıkış duruyor karşımda.
"Ne yapmaktan hoşlanırsın?" diye soruyorum.
Zevk veren her şeyden hoşlanırmış. Arkadaşlarıyla kafede
buluşmaktan, saatlerce film seyretmekten, internette dolaşmaktan falan
işte.
Çalışıp çabalama, emek harcama gerektirecek şeyler onun ilgi
alanına girmiyor anlaşılan. Varsa yoksa zevk veren şeyler. Onun
hastalığı bu işte: Rahatına düşkünlük yani emek ve çaba gerektirmeyen
zevk verici şeylerle meşguliyet.
"Biraz önce her şeyin boş geldiğinden söz etmiştin."
"Yok canım, her şey niye boş gelsin, zevk vermeyen şeyler boş geliyor."
Tamam, şimdi oldu, kendini şimdi doğru ifade etti.
Rahatına düşkünlükten muzdarip, sayıları günbegün artan
milyonlarca gençten bir tanesi. Rahatı sevmek, aslına bakılırsa,
nefsimizin bir özelliği. Çalışmaktan, çabalamaktan, emek harcamaktan,
zorluklara ve meşakkatlere dayanıp sabır göstermekten nefsimizin
hoşlandığını söylemek abes. Ağzında biberon, bebeklerin rahat
döşeklerinde rahat rahat uyumalarına özenir nefsimiz, onun vazifesi bu.
İnsanın ruhu, bilinci, bedeni, vicdanı ise rahatlıktan değil
çalışıp çabalamaktan, gayret etmekten, emek harcamaktan, bilhassa
faaliyetten hoşlanır.
Mutlak Varlık, fıtratımızı hareket ve faaliyet üzere yoğurmuş.
Ruhumuza meşakkat ve zorlukla yapılan işlerde bir ferahlık, memnuniyet
duygusu koymuş. O, mealen demiyor mu: "Ve (yine bildirilmedi mi ki)
şüphesiz insan için, (kendi) çalıştığından başkası yoktur! Ve elbette
çalışması(nın mükâfâtı), ileride (kıyâmet günü mîzanda) görülecektir.
Sonra ona, en mükemmel karşılıkla mükâfât verilecektir (Necme; 39, 40 ve
41)."
Kendi rahatını ve zevkini düşünen ve bununla da aslında bir nevi
vazifesini yapan nefsin insanı gayret ve çabadan alıkoyan bu rahatlık
arayışıyla mücadele, bu dünyada en önemli işlerimizden biri olacakken,
kolaylıkla bundan vazgeçebiliyoruz.
Bunda önemli ölçüde, nefsin rahatı sevme özelliğini, nefsin
hastalıklı bir hali olarak görmeyip, insanın varoluşunun bir
özelliğiymiş gibi sanma etken bir rol oynuyor. Bu da, rahatına
düşkünlüğü mücadele edilmesi gereken bir durum olarak değil de,
kazanılmış bir hak gibi doya doya yaşamak, bunu gerçekleştirmek
gerektiği inancını doğuruyor. İşin tuhaf tarafıysa şu: En mutsuz
insanlar da rahatına en düşkün insanlar...
Tamam, nefsimiz rahatı seviyor da, biz niye ona teslim olalım ki? Hayatımızı niye o yönlendirsin ki?
Nefsimiz mi bizi yönetecek, hayatımıza yön verecek, biz mi onu? Üzerinde tekrar tekrar düşünülmesi gereken bir soru.




m.ulusoy@zaman.com.tr
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Rahatlık kazanılmış bir hak mı? GENÇLERDE RAHATA DÜŞKÜNLÜK
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: Eğitim & Ögretim-
Buraya geçin: