KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Evliyaya gönül vermek --ve Kaygusuz Abdal--hakiki-bayrami olan

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6727
Rep Gücü : 10015177
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Evliyaya gönül vermek --ve Kaygusuz Abdal--hakiki-bayrami  olan Empty
MesajKonu: Evliyaya gönül vermek --ve Kaygusuz Abdal--hakiki-bayrami olan   Evliyaya gönül vermek --ve Kaygusuz Abdal--hakiki-bayrami  olan Icon_minitimePerş. Eyl. 08, 2011 1:14 am

“Bulmak değil imiş bilmek,
Bilmek değil imiş bulmak,
Evliyaya gönül vermek
Rengine boyanmak imiş.”

(Kaygusuz)

Bu
mısraların sahibi olan “Kaygusuz”, 15. asırda yaşamış ve şathiyyeleri
ile meşhur Kaygusuz Abdal değil. Ondan bir asır sonra dünyadan geçip
gitmiş, Bayramî meşayıhından Vizeli Alaaddin Ali isimli bir zat bu. Halk
arasında öteden beri söylenegelen Yunus tarzı ilahileri var. Yukardaki
dörtlüğü de onun böyle çok bilinen ve “Maksut cihana gelmekten / Kişi
Rabb’in bilmek imiş / Rabb’ini bilmekten murat / Evliyasın bulmak imiş”
diye başlayan ilahisinden aldık.

Allah’a kulluk edelim diye
gönderildik bu dünyaya. Kur’an-ı Kerim’inde, “Ben cinleri ve insanları
ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” buyuruyor Cenab-ı
Rabb’ül-Alemin. İbadet, ibadet edilenin bilinmesine bağlı olduğu için
tasavvuf ehli bu ayetteki “ibadet etsinler” ibaresini, “tanısınlar,
bilsinler” şeklinde anlamayı tercih etmiş. Kaygusuz’un “kişinin dünyaya
gelmesinden maksat Rabb’ini bilmesidir” demesi bu tefsirin ifadesi
aslında. Öyle ya da böyle, ibadet veya kulluk her şeyimizle Mevlâmızın
mülkiyetinde bulunduğumuz şuuru içinde tam bir teslimiyeti ve itaati
gerektiriyor. Nefsin, şeytanın, dünyanın bütün aldatıcılığına rağmen
Allah Tealâ’dan gafil olmamakla, O’nun her yerde hâzır ve nâzır olduğunu
bilmekle ulaşılabiliyor bu mertebeye. Bu sebeple büyükler, “Allah’ı
Rabb olarak göremeyen, hakkıyla kul olamaz.” diyorlar.

Ne zaman
nihayetleneceğini bilemediğimiz dünya yolculuğumuzda sırat-ı müstakim
üzere olmak, Allah’ı bilmeye ve sürekli hatırlamaya bağlı. Kolay değil,
çünkü bu bir imtihan aynı zamanda. Nefsin hevasına kapılmak var,
masivaya takılmak var, unutmak var, şaşırmak var. Bunlar varsa, yol
bilenlerin kılavuzluğuna da ihtiyaç olmalı. Cenab-ı Hakk’ın lütfu ile
vahyin ve sünnet-i seniyyenin ışığında insanlara yol gösteren mürşid-i
kâmilleri, peygamberlerin vârisi alimleri, Allah dostlarını bulmak
gerekiyor. Böyle kimseler Kur’an’da “evliyaullah”, yani “Allah’ın
velileri, O’nun dostu, O’na en yakın ve sadık kullar” olarak
niteleniyor.

Evliyaullahı bulup yakınlarında olmak, “Onları
görenler Aziz ve Celil olan Allah’ı hatırlarlar” hadis-i şerifinde ifade
buyurulduğu üzere zikrullaha vesiledir. Lakin Allah’ın evliyasını
bulmakla Allah Tealâ’yı bilmek arasındaki münasebet bundan ibaret
değildir. Marifet-i Bârî, evliyaullahı bilmenin ve bulmanın da ötesinde
ona gönül vermekle tahakkuk edebilecek bir mazhariyettir. Bilmeden,
bulmadan gönül verilmez gerçi, ama gönül verilmeyecekse bilmenin ve
bulmanın bir manası da olmaz. Kaygusuz, onun için meselenin bu tarafına
dikkat çekiyor önce; “bilmek, bulmak değildir” diyor. Yani falanca yerde
bir Allah dostunun varlığını öğrenmiş olmanız, velayetin alametlerini
bilmeniz, bir mürşide bağlanmanın gerekliliğini ikrar etmeniz, gidip o
veliyi bulmayınca işe yaramıyor. Bütün bu bilgiler sizin halinizi
değiştirmeye yetmiyor; bal demekle ağız tatlanmıyor çünkü. Fakat öte
yandan “bulmak da bilmek değildir”. “Ol mahiler ki derya içredir,
deryayı bilmezler” misali, Allah dostlarının yakınında, çevresinde
bulunan nice kimse, neye sahip olduğunun farkına varamayabiliyor. Yahut
zahiren bulmuş gibi görünüyor da tam manasıyla teslim olup gönlünü
veremiyor.

Hakikaten bilmenin de bulmanın da alameti “gönül
vermek”tir. Gönül vermek; aşkla sevmek, hesapsız bağlanmak, tereddütsüz
teslim olmaktır. Evliyaya gönül veren kişi kendi iradesini terk eder,
mürşidinin iradesine tabi olur. Gönül vermek, aşkla sevmek hal iledir;
lafla olmaz. Delili, mürşidinin rengine boyanmaktır. Aşk varsa meşk de,
yani karşısındaki örneğe benzeme, onun gibi olma çabası da vardır. Bu
sebepledir ki Allah dostlarını gönülden sevenler onların hayat tarzını
benimser, onlar gibi yaşamaya gayret eder, dinin emir yasak çizgisinin
dışına çıkmaz, sünnetlere titizlikle uyar, istikametini bozmaz. Böyle
olmakla birlikte Allah’ı bilmeye imkan tanıyan “gönül verme” ameliyesi,
bu iki halin arasındaki, yani gönül vermenin sebebi (sevmek) ile
neticesi (sevdiğine benzemek) arasındaki bir tezkiye yahut tasfiye
işlemidir.

Allah Tealâ kuru bilgi ile değil “marifet” ile
bilinir. Marifet ise dili, kalbi, zihni, nefsi.. Hak’tan başkasıyla
meşgul etmemekle, yani hal ile ve Allah’ın veli kullarından tahsille
öğrenilir. Daha mühimi marifet kalpte yahut gönülde olur. Fakat gönlün
marifete açılması, arızalarının giderilmesine, temizlenip ilâhi
tecellilere mahzar olabilecek bir saflık ve berraklığa kavuşmasına
bağlıdır. Günahlarla kararmış, masiva ile daralmış, süflî arzularla
kirlenmiş gönüllerde marifet de olmaz, esma ve sıfat tecellisi de. Gönül
Allah’ın evidir, insan Allah’ı orada bulur ama “padişah konmaz saraya,
hane mamur olmadan” denilmiştir.

İşte kişinin evliyaya gönül
vermesi, temizlenmek ve tamir edilmek üzere gönlünü Allah dostlarına
tevdi etmesidir. Gönüller ancak onların elinde yıkanır, arınır,
marifetullaha uygun kıvama getirilir. Gönüller ancak Allah dostlarının
himmetiyle beytullah olur.

Marifetullah için gönlü Kâbe kılmak,
gönlü Kâbe kılmak için de onu evliyaullaha vermek gerekir. Kâbe’nin
putlardan arındırılıp imar edilmesi İbrahim a.s. gibi Allah’ın “halîl”
kullarına mahsustur çünkü.


****************


Gönül vermek, aşkla sevmek hal iledir; lafla olmaz.


Gönül Allah’ın evidir, insan Allah’ı orada bulur ama “padişah konmaz saraya, hane mamur olmadan” denilmiştir.


Marifetullah için gönlü Kâbe kılmak, gönlü Kâbe kılmak için de onu evliyaullaha vermek gerekir


_________________
Elif gibi yalnızım,
Ne esrem var, ne ötrem.
Ne beni durduran bir cezmim,
Ne de bana ben katan bir şeddem var.
Ne elimi tutan bir harf,
Ne anlam katan bir harekem...
Kalakaldım sayfalar ortasında.
Bir okuyan bekledim,
Bir hıfzeden belki...
Gölgesini istedim bir dostun med gibi…
Sızım elif sızısı...

Evliyaya gönül vermek --ve Kaygusuz Abdal--hakiki-bayrami  olan Sdfghj15
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
 
Evliyaya gönül vermek --ve Kaygusuz Abdal--hakiki-bayrami olan
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Yavuz `a Aşık Olan Kadın..hakiki aşk
» Bana Öyle Bir Gönül Ver ki
» ALEVİLER ve KURBAN BAYRAMI
» Ey gönül.. Gönül ol..!
» BIR SORUN .. KARAR VERMEK‏

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: Tasavvuf-Gönül Dünyamız-
Buraya geçin: