KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 PROSTAT TÜMÖRLERİ ve kanseri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Limoni
Co-Admin
Limoni


Mesaj Sayısı : 6111
Rep Gücü : 14922
Rep Puanı : 44
Kayıt tarihi : 27/05/09

PROSTAT TÜMÖRLERİ ve kanseri Empty
MesajKonu: PROSTAT TÜMÖRLERİ ve kanseri   PROSTAT TÜMÖRLERİ ve kanseri Icon_minitimeCuma Kas. 23, 2012 3:47 am

PROSTAT TÜMÖRLERİ
Erkek tireme organlarından biri olan prostatın yapı ve işlevlerini etkileyen bozukluklar prostat hastalığı adı altında toplanır. Bunlar arasında en önemli yeri tutan prostat tümörleri erkeklerde çok sık görülen hastalıklar
arasında yer alır.Elli yaşın üzerindeki erkeklerin yak­laşık yüzde
60′ında, 70 yaşın üzerinde­kilerin ise yüzde 95′inde prostat adeno-mu
(iyi huylu prostat büyümesi) vardır. Sık görülmesine karşın hastalarda
kli­nik yakınmaya neden olan prostat bü­yümesinin oranı çok daha azdır.
İyi huylu prostat büyümesi olan erkeklerin yüzde 5-10 kadarında siyek
(üretra) darlığının giderilmesi için cerrahi giri­şim
gerekmektedir.Bilinmeyen nedenlerden dolayı prostat büyümesi Siyah ırkta
daha er­ken yaşta ortaya çıkmaktadır. Kuzey Avrupa ve Amerika’da,
Akdeniz, Latin Amerika ve Ortadoğu ülkelerine göre daha sık görülür. Prostat kanseri de (prostat adenokarsinomu) erkeklerde çok sık görülen kötü huylu bir tümör­dür. Erkek üreme organları
ve boşaltım sisteminde en sık karşılaşılan tümörle­rin başında yer
alır. Aynı zamanda 50 ile 70 yaşları arasındaki erkeklerde or­taya çıkan
tümörler
arasında görülme sıklığı bakımından ikinci sırayı alır. Prostat
kanserinin erken tanısı için dü­zenli hekim kontrolü önem taşır. Bu
ne­denle 45 yaşın üzerindeki her erkek yıl­da bir kez düzbağırsak
(rektum) yoluy­la parmakla prostat muayenesi yaptır­malıdır.
İYİ HUYLU PROSTAT BÜYÜMESİ YA DA PROSTAT ADENOMU
Siyek çevresindeki prostat bezinin iyi nucu büyümesi, idrar kesesi
çıkışında değişik derecelerde tıkanmaya neden toplanması sonucu
şiş­meye, idrar kesesinde taş oluşumuna ve böb­rek işlevlerinde
azal­maya neden olabilir.

PROSTAT TÜMÖRLERİ ve kanseri Prosta7
Nedenleri

İyi huylu prostat büyümesinin ne­denleri tam olarak bilinmemekte, ama yaşın ilerlemesiyle birlikte hormon
den­gesinde ortaya çıkan değişimlere bağlı olduğu düşünülmektedir.
Sıklığı bu ka­dar yüksek olduğu için prostat büyüme­sinin bir hastalık
değil, yaşlanmaya bağlı normal bir süreç olduğu da ileri sürülmüştür.
Androjen ve östrojen
hor­monlarının prostat büyümesinde rol oynadığı sanılmaktadır. Bazı
araştırma­cılara göre, testosteronun biyolojik açı­dan etkin bir metabolizma
ürünü olan 5 alfadihidrotestosteron, prostatın siyek çevresinde bulunan
bölümündeki nodüllerde birikmekte ve yol açtığı uyarıyla buradaki bez
hücrelerini aşın çoğalma­ya itmektedir.Prostatla birlikte bağ ve destek
do­kusu da büyür. Bu dokuların büyüme­sinde erbezi ve böbreküstü
bezlerinden salgılanan östrojenler
etkili olabilir. Östrojen ve androjen hormonlarının karşılıklı
etkileşimi aşağıda sıralanan sonuçları doğurabilir: 1) Bez ve destek
dokularının çoğalmasını doğrudan uyarabilirler.

2) Östrojenler, androjenlerin etkisini güçlendirebilir ya da yapımını artırabilir.

3) Östrojenler hipofız bezi­nin prolaktin salgısını uyararak bu hor­monun prostatı etkilemesine yol açabi­lir.



4) Androjen-östrojen ilişkisindeki bir dengesizlik prostat büyümesine
ne­den olabilir.Prostat tümörlerine ilişkin birçok ayrıntı henüz
açıklığa kavuşmamıştır. Ama ilerleyen yaşla birlikte erkek ve kadın üreme hormonlarının (östrojen ve androjen) miktarı arasındaki dengesiz­lik, prostat büyümesinde kesinlikle önemli bir etkendir.

Belirtileri
Prostat büyümesine bağlı olarak idrar kesesi çıkışının giderek
daralması, id­rar yapmayla kesenin yeterince boşalmamasına ve çabuk
dolmasına yol açar. Bu durum sık idrar yapma ve ge­celeri 2-5′ten çok
idrar yapmak için kalkma gibi sonuçlar doğurur. İşeme sırasında idrar
akımında azalma ve kesilmeler görülür. Hasta idrar kesesinin tam
boşalmadığını duyumsar. İşeme sı­rasındaki duraklamalara ek olarak
so­nunda bir süre damla damla idrar gelir. İdrar kesesinin aşın
dolmasına • bağlı idrar kaçırma durumu ortaya çıkabilir. Tıkanma sonucu
aşırı idrar birikimi böbrek yetmezliğine ve kanda üre
artı­şına (üremi) neden olabilir. Ayrıca uzun süreli tıkanmalar, kese
duvarında kalınlaşmaya ve girintiler oluşmasına yol açar.Makattan
parmakla muayenede prostatın esnek ve büyümüş olduğu fark edilir. Ama bu
yolla muayenede ölçülen büyüklük yanıltıcı sonuçlar ve­rebilir. Prostat
muayene sırasında kü­çük bulunsa bile, tıkanmaya yol aça­cak ölçüde
büyümüş olabilir. Prostatın içinden geçen siyek ve idrar kesesin-deki
yüzeysel toplardamarlar üzerine gelen baskı sonucunda oluşan kan biri­kimi, idrar yapma sırasındaki basınç artışıyla birlikte bu damarların patla­masına, dolayısıyla idrarda kan
bulun­masına (hematüri) yol açabilir. Bu du­rum acil cerrahi girişim
gerektirebile­cek bir komplikasyondur. İşeme sırasında yanma, titreme
ve ateş, prostat büyümesi olan bir hastada idrar yolu enfeksiyonu
bulunduğunu gösterir.İdrar kesesinde idrar birikmesi, uzun süre
hareketsiz oturma, soğukta kalma, uyuşturucu
maddeler, antikoli-nerjik ve adrenerjik ilaçlar ve alkol alı­mı gibi
durumlar, prostat büyümesi olan bir hastada tam tıkanma krizlerine neden
olabilir. Karnın alt bölümünün muayenesinde idrar kesesi ele gelir;
kesenin üzerine parmakla vurularak yeri ve büyüklüğü saptanabilir. Tam
ya da kısmi tıkanmaya bağlı idrar biri­kiminin uzaması ilerleyici böbrek
yet­mezliği ve üremiyle sonuçlanır.
İyi huylu prostat büyümesinin kli­nik gidişi üç evreye ayrılabilir:
Birinci evrede hastanın yakınmaları sık idrar yapma, gece idrara kalkma,
idrar yap­ma sırasında zorlanma, idrar akım hı­zında azalma, idrarın
kesintili ve so­nunda damla damla gelmesidir. Bu ev­rede hasta karın
kaslarını kasarak idrar kesesini tam olarak boşaltabilir. Birin­ci
evredeki belirtiler alkol alımı, kabız­lık, soğukta uzun süre oturmaya
bağlı olarak prostatta kan toplanması sonucu kötüleşir. Yeterli hareket
ve sıcaklık ise belirtileri hafifletir. İkinci evrede idrar kesesi,
boşaltım kaslarının tıkan­ma karşısında yetersiz kalması nede­niyle
gevşer ve tam olarak boşalamaz.Bu evrede her idrar çıkarmadan sonra
fcesede en az 50 mi idrar kalır. Hasta­nın sık idrara gitme, gece idrara
kalk­ma gibi yakınmaları artarak sürer. Üçüncü evrede kesenin
dolmasından sonra idrarın idrar borularından yukarı doğru yükselerek
böbreklerde de top­lanması sonucunda böbrek havuzu ve çanakları belirgin
biçimde genişler (hidronefroz). Böbrek işlevleri azalır. Kanda üre
yavaş yavaş yükselir ve böbrek yetmezliği
ortaya çıkar. Günü­müzde hastalığın ilerlemesi, geliştirilen tanı ve*
tedavi yöntemleri sayesinde ge­nellikle birinci ve ikinci evrede
kal­maktadır.Prostat büyümesinde idrar kesesi kasları ve sinirlerinin
yavaş ilerleyen bu sürece uyum sağladığı olgularda, hasta­nın
yakınmaları çok azdır. Bazen hiçbir bozukluk fark edilmez.
Tanı
İdrar kesesi çıkışında tıkanmaya neden olan İyi huylu prostat büyümesi,
klinik belirti ve bulgulara dayanan ayrıntılı bir inceleme gerektirir.
Tanıda ilk baş­vurulan yöntem hastanın diz-dirsek ko­numuna getirilerek
makattan parmakla muayenesidir. Bu işlem sırasında pros­tatın boyutları,
yüzeyinin durumu, kı­vamı ve çevresine yapışık olup olmadı­ğı
değerlendirilir. Normal bir prostat kestane iriliğindedir ve yüzeyi
pürüz­süzdür. Muayenede şiş ve duyarlı bir prostatın bulunması prostat
iltihabım düşündürür. Taş gibi sert, yüzeyi pü­rüzlü ve biçimsiz
gelişmiş prostat kar­şısında karsinom ya da seyrek görülen prostat
taşlarından kuşkulanılır.İyi huylu prostat büyümesi olan hastaların
yüzde 30-50 kadarında pros­tata özgü antijen (PSA) düzeylerinde hafif bir artışa rastlanır. Bu artış prosta­tın büyüklüğüne bağlıdır.
Damar
içine verilen kontrast mad­denin böbreklerde süzülerek idrar
boru­larına ve idrar kesesine geçmesi sıra­sında çekilen filmlerde
(intravenöz ürografi) idrar borularının idrar kesesi­ne giren son
bölümünün balık oltasma benzer bir görünüm aldığı saptanır. Bu görünümün
nedeni, büyüyen prostatın idrar kesesini yukarı doğru itmesi sonu­cunda
idrar borusunun keseye girerken kıvnlmasıdır. Gene intravenöz (damar
yoluyla) ürografide idrar kesesi taba­nında prostat büyümesine uygun bir
düzensizlik görülür. Uzun süreli tıkan­malarda idrar borularının
genişlediği ve böbreklerin şiştiği saptanır. İdrar yaptıktan sonra
çekilen idrar kesesi fil­minde kesenin içinde idrar kaldığı gö­rülür.
Hasta idrar çıkardıktan sonra ult-rasonografi İncelemesi yaparak ya da
spnda takarak kese içinde kalan idrar miktarı ölçülebilir. İlerlemiş
olgularda idrarın sonda takılarak boşaltılmasıyla böbrek işlevlerinde
düzelme sağlan­makta ve idrar yolu enfeksiyonları ön­lenmektedir.İdrar
kesesinin sistoskop adı veri­len araçla incelenmesi, prostat
büyük­lüğünün saptanmasına ve hastanın du­rumuna en uygun cerrahi
girişim yolu­nun belirlenmesine yardımcı olur. Sistoskopi
ayrıca idrar kesesi boynunda kasılma, kronik prostat iltihabı ve
tı­kanmaya yol açabilen başka durumlar ile prostat büyümesi arasında
ayırıcı ta­nı yapılmasını sağlar. Ama sistoskopi, ancak kesin tedaviye
karar verilen has­talarda uygulanmalıdır. Çünkü prostat büyümesi
olanlarda sistoskopi gibi gi­rişimler tıkanma, travma ve enfeksiyon riskini artırır. Kanda üre ve kreatinin ölçümleri, tam idrar tahlili, idrar yap­maya başladıktan bir süre sonra alman örnekte bakteri üreme ve antibiyogram durumu değerlendirilip tedavinin bu verilere göre düzenlenmesi yararlıdır.
Tedavi
Tıkanmaya idrar yolu enfeksiyonunun ya da kanda üre artışının eşlik
etmesi durumunda böbrek işlevini düzeltmeye yönelik tıbbi tedavi
uygulamaya başla­nır. Hasta tıkanmayı artıran antikoli-nerjik ve
adrenerjik ilaçlar alıyorsa, bunlar kesilir ve enfeksiyon tedavi
edi­lir. îlerİ derecede tıkanma sonucu idrar kesesi aşırı dolmuşsa,
sonda takılarak ya da idrar kesesinin ön duvarından iğ­neyle girilerek
idrar kesesi boşaltılır.Kronik tıkanması olan ve idrar kese­si aşırı
gerilmiş hastalarda boşaltma iş­levi yavaş yapılmalıdır. Hastalarda
id­rar yapma güçlüğünü azaltan ya da prostatı küçülten bazı ilaçlar
denen­mektedir.Prostat büyümesinin kesin tedavisi cerrahidir. İdrar
yolundan girerek pros­tatın alınması günümüzde prostat büyü­mesinde
uygulanan temel cerrahi yön­temdir. Bu yöntemin başlıca üstünlükle­ri,
karında keşi gerektirmemesi, girişim sonrası komplikasyonların az oluşu
ve iyileşme süresinin kısalığıdır. Daha bü­yük prostatların ise karın
duvarından kesiyle girilerek çıkarılması gerekir. Her tür girişimden
sonra hastaya birkaç gün sonda takılır. Ameliyat sonrasında hastanın
cinsel işlevlerinde genellikle bozulma olmaz. Prostat darlığını balon­la
giderme yöntemi ise henüz deneme aşamasındadır.
PROSTAT KANSERİ
Prostat kanseri (prostat adenokarsino-mu) 50 yaşın üzerindeki erkeklerde
sık görülen kötü huylu bir tümördür. Bu hastalığın en sık görüldüğü
ülke olan ABD’de her yıl 122 bin prostat kanseri olgusu saptanmaktadır.
Doğu ülkelerin­de ise prostat kanserine oldukça seyrek rastlarur.
Tümörün çıkış yeri çoğunlukla pros­tat bezindeki orta lobun arka
bölümü­dür. Tümör, başlangıç evresinde sert ve çevresinden ayn bir nodul
biçimindedir. Daha sonra sert ve düzensiz şişlikler ha­linde bütün
prostata ve prostatın çevre­sindeki yapılara yayılır. Sonunda pros­tat
çevresindeki dokulara yapışık bir du­ruma gelir. Sperma keseciklerine,
siye­ğe, seyrek olarak idrar kesesi ve kalın­bağırsağa yayılabilir.
Prostat kanserinde tümörlerin yüzde 95′i adenokarsinom yapısındadır ve tümör dokusunda dü­zenli yapı ve boyda hücreler görülür.
Nedenleri
Prostat kanserinin nedenlerine İlişkin kesin bir bilgi yoktur. Klinik
belirtileri ortaya çıkmasından çok sonra başlar. İyi huylu prostat
büyümesi ile birlikte görülebilir. Ama bu durumun her iki tür hastalığın
da yaşlı erkeklerde sık görül­mesinin bir sonucu olduğu, iyi huylu
prostat büyümesi ile prostat kanseri ara­sında nedensel bir ilişki
bulunmadığı düşünülmektedir.
Prostat kanserinin görülme sıklığı yüz binde 30 dolayında olmakla
birlik­te, ırklar arasında büyük ölçüde değişir. Yaş, ırk, içsalgı
sistemi ve çevre, hasta­lığın oluşumundaki dört ana etken ola­rak kabul
edilebilir. ABD’de beyaz er­keklerde yüz binde 40 ‘a çıkan görülme
sıklığı, aynı ülkedeki Siyahlar’da daha yüksektir. Japonya’da sıklık
yüzbinde 3-4, Çin ve Hong Kong’da yüz binde l’dir. ABD’ye göç etmiş
Japonlar’da sıklık artmakta, amâ hiçbir zaman be­yaz ABD’ liler
arasındaki düzeye erişmemektedir.
Erbezlerinin çıkarılması, Östrojen verilmesi ya da bu iki girişimin
birlikte uygulanması, sıçrama yapmış prostat kanserinin ilerlemesini
durdurur. Er-bezleri önceden çıkarılmış erkeklerde bu hastalığın hiç
görülmemesi, tümör oluşumunda androjenlerin rol oynadığı­nı
düşündürmektedir.Çevresel etkenlerin de prostat kan­serinde rolü
olabilir. Kadmiyum sanayi­sinde çalışan işçiler arasında sıklığın
arttığı bildirilmiştir. Kadmiyum, steroit hormonların metabolizmasında
ve pros­tat hücrelerinin işlevinde önemli rol oynayan çinkonun yerini
kolayca alabilir. Kentlerde yaşayanlarda prostat kanse­rinden ölüm
oranı kırsal kesime göre daha yüksektir. Öte yandan cinsel yolla
bulaşan hastalıkların ve cinsel yaşamın prostat kanserinde etkili
olduğunu gös­terecek anlamlı bir ilişki bulunamamış­tır.

Belirtileri
Prostat kanseri yavaş ilerler ve hiçbir belirti vermeyebilir. Hastalığın
ileri ev­relerinde idrar kesesi çıkışında tıkanma, kanlı idrar ve
irînb’ idrar gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Leğen, kaburga ve omur
kemiklerine sıçrama, kemik
ağrı­larına yol açabilir. Makattan parmakla muayenede prostatın taş
gibi sert ve yü­zeyinin pürüzlü oluşu ya da üzerinde nodüller bulunması
kötü huylu prostat tümörünü düşündürür. Prostat kanseri bölgesel ve uzak
lenf bezlerine, deri al­tına ve kemik iliğine de sıçrayabilir. Hastada
kilo kaybı gibi genel belirtiler görülebilir.- Prostat veremi,
granülomatoz (tanecikli) prostat iltihabı ve prostat taşlan gibi
hastalıklar ayıncı tamda göz önünde bulundurulmalıdır.
Tanı
Parmakla makat (anüs) yolundan mua­yenede elde edilen bulgular prostat
kar-sinomunu düşündürebilir. Tanı için si­yek, kann ya da rektumdan
girip, ultra-sonografı görüntüsünden yararlanarak prostat biyopsisi
yapılabilir. Alman do­ku parçasının incelenmesi kesin tanıya yardımcı
olur. Kanda prostat kökenli yüksek asit fosfataz
değerleri ve kemik dokularının taranması metastazlan, yani tümörün öbür
organlara geçerek oluş­turduğu ikincil tümör odaklarını göste­rebilir.
Düzbağırsaktan yapılan ultrasonog-rafı incelemesi, bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans
görüntülemesi, tüm beden kemik sintigrafisi, kanda prostat tümörüne
Özgü belirteçlerin aranması, tamda yarar sağlayan yöntemlerdir. Prostat
ultrasonografısi prostat kanseri tanısında parmakla yapılan muayenede
elde edilemeyen bilgiler verir. Elle mu­ayenede fark edilemeyen küçük
tümör­ler ultrasonografi
yardımıyla saptanabi­lir; tümörün yeri, biçimi ve büyüklüğü
belirlenebilir. Aynca prostat kapsülü­nün bütünlüğü, tümörün sperma
kese­cikleri gibi çevre dokulara yayılması değerlendirilir; tümörün
tedaviye yanıtı izlenir. Ultrasonografi ile prostat taşla-n, kronik
prostat iltihabı ve kanser
ara­sında her zaman ayıncı tanı yapılama­yacağım belirtmek gerekir.
Ultrasonog­rafi sonuçlan mutlaka parmakla prostat muayenesi ve
laboratuvar verileriyle birlikte değerlendirilmeli, kuşkulu du­rumlarda
biyopsiye başvurulmalıdır.Ürografi incelemesiyle idrar kese­sinde idrar
birikmesi, idrar borulannın durumu ve idrar kesesi tabanında tü­mör
yayılmasına ilişkin bilgiler elde edilir.
Bilgisayarlı tomografi
ve magnetik rezonans tümörün büyüklüğüne ilişkin bilgi vermekle
birlikte, tümörlerin be­lirlenmesinde her zaman sağlıklı sonuç
vermez.Göğüs filminde tümörün akciğer ve kaburga metastazlan olup
olmadığı araştınlır.Tüm beden kemik sintigrafisi, ke­mik metastazlarını
göstermede en du­yarlı yöntem sayılır. Ama prostat kan­seri
metastazlanmn birçok başka hasta­lıktan ayırt edilmesinde
etkisizdir.Prostat kanserinin kandaki özgün belirteçleri prostat
kaynaklı asit fosfa­taz ve prostata özgü antijendir (PSA). Bu maddeleri
belirlemek için kullanı­lan inceleme yöntemleriyle erken ve ilerlemiş
evredeki prostat kanseri sap­tanabilir. Asit fosfataz ve PSA düzey­leri
başanlı bir tedaviyle düşüş göste­rirken, yineleme durumunda gene
yük­selir. Serum* PSA düzeyleri iyi huylu prostat büyümesi Olan
hastalann yüzde 30-50’sinde belirli bir artış gösterir. Görülme yüzdesi
prostatın boyutlan ve tıkanmanın derecesine bağlıdır. Prostat kanseri
olanların yüzde 25-92’sinde tümörün hacmine bağlı olarak PSA yüksektir.
PSA, prostat kanseri­nin gidişinde tedaviye alınan yanıtın izlenmesi
açısından en duyarlı belir­teçtir. Ama PSA’ nın erken tanıdaki
güvenilirlilik derecesi henüz incelen­mektedir.
Tedavi
Prostatı bütünüyle çıkarılan ya da ışın tedavisi uygulanan hastalarda on
yıl ya­şama oram yüzde 65′e yaklaşmaktadır. Köklü cerrahi girişim ve
ışın tedavisine yanıt vermeyen tümörlerde uzun süreli hormon tedavisi ya
da erbezlerinin çı-kanlmasıyla hastalık yüzde 85 oranında denetim
altına alınabilmektedir. Prostat adenokarsinomunda hormon tedavisi,
erkek eşey hormonlarının tümörün geli­şimini kolaylaştırdığı, kadın eşey
hor-monlanmn ise bu gelişimi engellediği varsayımına dayanır. Gerçekten
östro-jen homonunun uzun süre ağız yoluyla düzenli olarak verilmesi pek
çok olgu­da klinik düzelme sağlar, genellikle tü­mör kütlesini küçültür
ve .kemik metas­tazlarını geriletebilir.
tleri evredeki tümörlerde, denetimi güç idrar yolu enfeksiyonlarına sık rast­lanır. Bu enfeksiyonlarda antibiyotik seçimi, idrar kültürü sonucuna göre ya­pılmalıdır.
Tümörün ilerlemesine bağlı olarak idrar yollannda kanama, kemik
metas-tazlanna bağlı kırıklar görülebilir. Tü­mör kuyruksokumu
bölgesinde omurili­ğe baskı yapıyorsa ışm tedavisi yarar sağlayabilir.
Tümörün kemik iliğine ya­yılmasına bağlı olarak hastada kansızlık görülebilir.
Prostatın tamamen çıkanlmasına bağlı yan etkilerin başında cinsel
ikti­darsızlık ve idrar kaçırma gelir. Ameli­yat sırasında ölüm oranı
düşüktür. Işın tedavisinde kansızlık, ishal, ağrılı idrar yapma, deri
altında bağdoku gelişimi gibi yan etkiler görülebilir. Uzun dönemde
ortaya çıkan siyek darlığının ise düzenli aralıklarla genişletilmesi
gere­kebilir. Östrojen hormonlarının yan et­kileri vücutta su ve tuz tutulması, me­melerde büyüme, karaciğer işlevlerinin bozulması ve damar tıkanıklığıdır.
Gidişi
Prostat kanseri hemen her zaman yavaş gelişen bir tümördür.
Başlangıcından makattan parmakla muayenede saptana­bilecek boyutlara
gelinceye kadar geçen sürenin 2-5 yıl olduğu sanılmaktadır. Bu gözlem 50
yaşından sonra başka ne­denle ölen erkeklere yapılan otopsi so­nucu
yüksek oranda prostat kanserine rastlanmasıyla da doğrulanmıştır. Bu
nedenle hastalık ileri evrelerinde tedavi­ye yanıt vermeyip gerilemese
bile yavaş ilerler. Gene de bazı hastalarda ilerleyen, tedaviye yanıt
vermeyen ve akciğerlere sıçrayan tümörler bulunabi­lir.Prostat kanseri
klinik olarak beş ev­reye ayrılabilir: T0 evresinde parmakla muayenede
herhangi bir bulgu yoktur. Tl evresinde makattan parmakla mua­yenede
küçük nodüller fark edilir. T2 evresinde parmakla muayenede prostat
üzerinde çok sayıda tümör odağı sapta­nır, ama kanser kapsül dışına
çıkma­mıştır. T3 evresinde tümörün prostat kapsülünü aştığı parmakla
muayenede fark edilebilir. T4 evresinde ise kanser uzak organlara
sıçramıştır.
Farklı istatistikler değişik sonuçlar vermekle birlikte, cerrahi
girişimden sonra beş yıl yaşayan hasta oranı yüzde 90, 10 yıl yaşayan
hastaların oram yüz­de 65 dolayındadır. 15 yıl yaşayanların oranı ise
yüzde 40-45′tir. Uygun za­manda yapıldığında yoğun ışın tedavisiyle de
benzer yaşama oranlan eldeB edilmektedir. 10 yıllık yaşam süresi
öncelikle tümörün prostat kapsülü dışı­na yayılıp yayımlamasına
bağlıdır. Ye-yılım yoksa bu oran yüzde 60-70, varsu (T3) yüzde
35-40′tır. Bölgesel olara! ilerlemiş (T3), ama uzak organlara
ya­yılmamış olgularda belirtilere yönelikköktenci olmayan bir tedavi
yolu ile beş yıllık yaşama oram yüzde 40 dola­yındadır. İleri evrede
uzak organlara sıçramış olgularda (T4) beş yıllık sağkalım oram yüzde
15-25′tir. Genel ola­rak hastalığın gidişi hastanın yaşma bağlı
olmamakla birlikte, farklılaşmış hücrelerden oluşan tümörler tedaviye
daha iyi yanıt verir. Hormon tedavisiyle uzun süreli iyileşme (6 aydan
fazla) sağlanan ve ilerlemiş evredeki tümörün birden çok hormon
tedavisine yanıt ver­diği olgularda yaşama oranı çok daha yüksektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
PROSTAT TÜMÖRLERİ ve kanseri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Prostat kanseri tedavisinde kullanmanız gereken bitkiler
» Akgünlük Bitkisi boswellia bitkisi; prostat kanseri Nasıl Kullanılır? Zararları Nedir?
» meme kanseri belirtileri
» Prostat Kanserinde Bitkisel Tedavi
»  Prostat Ve Cinsellik..(Bitkisel) Tedavisi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: KÜLTÜR DÜNYASI :: Sağlık Ve Şifalı Bitkiler-Gıda :: Prostat-
Buraya geçin: