KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ebuhasanelmakdisi

ebuhasanelmakdisi


Mesaj Sayısı : 50
Rep Gücü : 76
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 17/08/09
Yaş : 37
Nerden : konya

Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Empty
MesajKonu: Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti   Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Icon_minitimePtsi Eyl. 14, 2009 10:49 pm

1) Şeri hükümleri, dînen muteber olan kaynaklarından çıkarmak, rasgele ve in­sanın canının istediği gibi olmaz. Bunun için müctehidin tâkîbedeceği yollar, fayda­lanacağı kaideler ve icâbına bağlı kalacağı ölçülerin bulunması zarurîdir. Müctehidin içtihadı ancak bu şekilde makbul ve doğru, hükümlere ulaşması mümkün olabilir.

2) Hükümlerin kaynaklarını, kaynakların şer'î delil oluşlarını (huccetliklerini) ve kendilerinin istidlaldeki mertebelerini, bu İstidlalin şartlarını inceleyip, hüküm çıkarma metodlarını açıklayarak, tafsili delillerinden hükümleri istinbât ederken (çıkarırken) müctehidin bağlı kaldığı muayyen kaideleri ortaya koyan ilim Fıkıh Usûlü Ilmi'dir. Bundan dolayı bu ilim, büyük âlim İbnu Haldun'un dediği gibi "şer'î ilimlerin en ehemmiyetli, en yüce ve en faydahlanndandır."

3) Fikh Usûlü'nün gerçek mâhiyeti ve açıklamamızın dışına çıkmamakla beraber usûlcüler (Fıkıh Usûlcüleri), şer'î ilimlerden muayyen bir İlme lakab ve isim olması itibariyle Fıkıh Usûlü için bir ıstılahı tarif zikrederler. Bu tarife giriş mâhiyetinde olarak da mu-dâf olan u-sûl ve mu-dâfun ileyh olan elfı-kh kelimelerinden meydana gelen u-sûlu Ifı-kh izafet terkibinin manasını açıkla(yarak işe başla)rlar. Hakîkaten bu tarz, bu ilmin ve Fıkıh Usûlcüleri'nin ıstılahlarını öğrenme bakımından, işe yeni başlayan talebe için faydalı olmakta, talebe Usûl kitablarma müracaat ettiğinde ya­bancılık çekmemektedir. Bundan dolayı biz de onların metodunu tâkîbederek Önce bir izafet terkibi oluşu itibariyle u-sûlu Ifı-khın tarifini, sonra da inceleme mevzûmuz olan muayyen ilme bir lakab oluşu itibariyle ıstılahı tarifini ele alacağız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.guraba.com
ebuhasanelmakdisi

ebuhasanelmakdisi


Mesaj Sayısı : 50
Rep Gücü : 76
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 17/08/09
Yaş : 37
Nerden : konya

Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Empty
MesajKonu: Geri: Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti   Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Icon_minitimePtsi Eyl. 14, 2009 10:50 pm

Bir îzâfet Terkibi Olarak Usûlu'I-Fıkhın Tarifi



Kendisinin bu itibarla tarifi, iki parçası olan usûl ve fıkhın tariflerini îcâb ettirmektedir.

el' usûl kelimesi, el' asl kelimesinin çoğuludur; ve kelime olarak (lugattaki mefhûmu itibariyle) manası dayanış, bina ediliş hissî veya aklî olsun, başkasının kendisine dayandığı, kendi üzerinde başkasının bina olunduğu şey demektir, el' asl kelimesinin âlimlerce kullanılması âdet hâline gelen manaları ise birden fazladır:'

a) Eddelîl (delil): Bazen "bu meselenin aslı icmâ'dır" denilir. Yani bu meselenin delili icmâ'dır, demektir. Bu mânâda Fıkıh Usûlü denmiştir: Fıkhın delilleri demek­tir. Zira Fıkıh aklî bir şekilde deliller üzerine oturtulmuş, bina edilmiş, dayan­dırılmıştır.

b) errâcıh (tercih olunan): "Sözde asl olan hakikattir" ifadesi gibi. Yani sözün, mecazî değil de hakîkî manasına hami olunması tercih olunur, demektir. "Kitâb (Kur'ân) kıyâsa nisbetle asıldır" demek de böyledir. Yani tercîhe lâyık olan, demek­tir.

c) el-kâ'ideh (kaide): "Lâşenin (boğazlanmayarak ölmüş murdar hayvanın) zaruret içindeki insanca yenebileceği aslolanın hilâfınadır" denilir. Yani umûmî kaideye muhaliftir. (Keza) Arabca'da "fâ'ilin merfû" olması asıldır" denilir. Yani umûmî, devamlı kaide fâ'ilin ref" olunmasıdır yahut fâ'ilin ref" olunması Nahiv llmi'nin kâidelerindendir, demektir.

ç) elmuste-s.hab: "Asl olan zimmetin beri bulunmasıdır" denilir. Yani aksi sabit oluncaya kadar zimmetin bir şey ile mevsûfiyetten hâlîliği ısti-s.hâb olunur (;aksi bi­linmedikçe insanın zimmetinin her türlü mes'ûliyyet vasfından berî' olması aslı, de­vam eden bir hükümdür) demektir.

el fıkh kelimesi ise lugatta bir şeyi bilmek, bir şeyi anlamak demektir. Fakat Kur'an'daki kullanılışı fı-khdan maksadın mutlaka ilim (her hangi bir kayıtla kayıt­lanmamış bilgi) olmadığını, (fı-khdan kasdedilen mananın) ince anlayış, keskin id­râk ve konuşanın gayesini anlamak olduğunu göstermektedir. (Dediler ki: Ey Şuayb, biz senin söylemekte olduğundan bir çoğunu iyice anlamıyoruz) ve (... Böyle iken onlara o kavme ne oluyor ki (kendilerine söylenen) hiç bir sözü anlamaya yanaşmıyorlar)tarzındaki Kur'ân âyetleri bu cümledendir.

Âlimlerin ıstılahında ise elfı-kh (fıkıh), tafsili delillerinden alınmış şer"î, "amelî hükümleri bilmek veya bu hükümlerin kendisidir.

el' ahkâm (hükümler), el.hükmün (hükmün) çoğuludur. Hüküm, bir vaziyeti, başkası hakkında müsbet (olumlu) veya menfî (olumsuz) olarak sabit kılmaktır. Me­sela "güneş aydınlatmaktadır" yahut "aydınlatmamaktadır", "su sıcaktır" yahut "sıcak değildir" sözleri gibi. Hükümler ile burada kasdedilen, mükelleflerin fiileri hakkında sabit olan vucûb, nedb, .hürmet, kerâhat, ibâ.hat, fesâd yahut bu-tlândır.

elfi-kh (fıkıh) kelimesinin doğru bir şekilde kullanılmış olması için, şeriatın tamamını bilmek şart değildir. Bu hükümlerden bir kısmını bilmeğe fıkh denildiği gibi bilinen bu bir kısım hükümlere de fı-kh denilir ve kendisinde istinbâ-t (hüküm çıkartma) melekesi bulunduğu müddetçe o hükümleri bilene de fakîh (fıkıhçı: îslam Hukukçusu) denilir. Hükümleri şerî'ate âid (mensûb) olduklarından dolayı "şer'î" tarzında kayıtlanmışlardır. Yani hükümler doğrudan doğruya, ya da bir vasıtayla şerî'atten alınmıştır. Buna göre (yukarıdaki tarife) "bütünün parça(sın)dan ve "dünyanın yaratılmış olduğunu bilmek gibi aklî hükümler, "ateş yakıcıdır" gibi hissî yani his yoluyla sabit hükümler, "zehir öldürücüdür" gibi tecrübeyle sabit hükümler, (Arabca dilbigisinde "kâne ve kardeşleri (kelimeler) mübtedâyı ref" edip, «haberi nasbeder" gibi va-d'î (insanlarca koyulmuş beşerî) hükümler girmemekte­dir.

Bu şeri hükümlerin "amelî yani mükelleflerin filleriyle alâkalı olması şarttır: Mükelleflerin namazları, alışverişleri ve işledikleri suçları gibi... Bunlar da ibâdetler ve insanlâr arası karşılıklı hukukî muamelelerle ilgili hükümlerdir. înançla, akideyle alâkalı hükümler "amelî hükümlere dahil değildir. (Meselâ) Allah'a, âhiret gününe inanmak gibi hususlar itikâdî hükümlerdir (fıkhî hükümler değildir. Keza) doğru ol­manın îcâbettiği, yalanın haram olduğu gibi ahlâkî hükümler de (fıkhın) tarif(in)e dahil değildir. Fıkıh ilminde incelenmeyen bu gibi hükümler îtikâdî ise ahlâk ya da tasavvuf (burada kasdedilen kuşkusuz zühd ve nefis tezkiyesi ilmi manasındadır. yoksa vahdeti vücud ve ona dayalı nazariyeler değildir)ilminde incelenir.

Bu şer'î, "amelî hükümlerin istidlal ve nazar (tedkîk) yoluyla tafsili delillerden çıkarılmış olması şarttır. Bu şarta göre Allah'ın, Allah Rasûlü'nün yahut mukallidle-rin hükümleri bilmeleri, ıstılahda Fıkıh sayılmadığı gibi Allah, Rasûlullâh yahut mu-kallidler de fakîh değillerdir. Çünkü Allah'ın bilgisi kendi zâtından ayrılmaz, zâtının icâbıdır; hükmü ve delili bilmektedir. Allah Rasûlü'nün SAV bilgisi ise delillerden değil, vahiyden alınmadır. Mukallidin bilgisi ise nazar (tedkîk) ve ictihâd yoluyla değil, (müetehidi) taklîd etme suretiyle elde edilmiştir.

Tafsili (taf-sîlî) deliller, her biri husûsî bir meseleyle alakalı olup, o meselenin muayyen hükmünü gösteren cüzi delillerdir. Meselâ:

a) (Analarınız size haram edildi) âyeti. Bu, "analarla ni­kahlanma" husûsî meselesiyle alâkalı tafsîlî yani cüz'î bir delildir ve muayyen bir hükme delâlet etmektedir ki o da analarla nikahlanmanın (evlenmenin) haramlığıdır.

b) - (Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, şüphesiz bir hayâsızlıktır, kötü bir yoldur) âyeti, muayyen bir meseleye, zina me­selesine mahsûs cüz'î bir delildir. Bu meseleye has hükme delâlet etmektedir ki, (bu hüküm de) zinanın haramlığıdır.

c) (Siz de onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve (cihâd İçin) bağlanıp beslenen atlar hazırlayın...) âyeti, müslüman topluluğu tarafından kuvvet hazırlanması muayyen meselesiyle alâkalı cüz'î bir delildir. Bu meseleye has muayyen bir hükme delâlet et­mektedir ki bu hüküm, düşmanın korkutulması için müslüman topluluğun kuvvet hazırlamasının vucûbu (îcâbettiği)dur.

ç) Allah Rasûlü'mn (Teammüden insan öldürenin cezası kısastır) sözü, kasden öldürme husûsî meselesiyle ilgili cüz'î bir delildir. Bu mesele­nin, kısasın vucûbu (gerektiği) şeklindeki hükmünü göstermekle (ona delâlet et-mekte)dir.

d) Neneye mîrasdan altıda bir hisse verilmesinde icmâ" vardır. Bu, muayyen bir mesele olan nenenin mirasına has cüz'î bir delildir. Bu meselenin hükmü olan, nene­ye altıda bir pay verilmesinin vucûbuna delâlet etmektedir.

Şu halde tafsili deliller, bize her meselenin hükmünü gösteriyor. Bundan do­layıdır ki tafsili deliller, kendilerinden çıkarılacak hükümleri anlayıp tanımak için fakîhin inceleme mevzuudur. Fakîh bu hükümleri tafsili delillerden çıkarırken, usûl ilminin ıstınbât kaideleri ve istidlal metodları için ortaya koyduğu esaslardan yardım görür. Usulcü ise bu tafsîlî delilleri incelemez; ihtiva ettiği küllî (umûmî) hükümleri tanıyıp anlamak için icmâlî küllî delilleri inceler. Bu incelemeyi de, fakîhin şer"î hükmü öğrenebilmesi için, cüz'î deliller üzerine tatbîk edeceği kaideleri tesbit etmek maksadıyla yapar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.guraba.com
ebuhasanelmakdisi

ebuhasanelmakdisi


Mesaj Sayısı : 50
Rep Gücü : 76
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 17/08/09
Yaş : 37
Nerden : konya

Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Empty
MesajKonu: Geri: Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti   Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Icon_minitimePtsi Eyl. 14, 2009 10:50 pm

Fıkıh Usûlünün Istılahı Tarifi



Muayyen bir ilme lakab (isim) oluşu itibariyle ise şöyle tarif olunur: "Fıkhın ıstınbâtını mümkin kılan kaideleri ve icmâlî delilleri bilmek"[10] veya "bu kaideler ve icmâlî delillerdir."

Kaideler, küllî -ka-dıyyelerdir (kaziyelerdir). Bu -ka-dıyyelerin hükmü, şümulleri içindeki cüz'î nasslara (âyet, hadîs gibi şer"î delillere) tatbîk olunur ve böylece cüz'î nasslann hükmünü öğreniriz. Bununla ilgili misaller:

Engelleyici bir karine (emâre, işaret) bulunmadıkça emir vucûb (gereklilik) ifâde eder" bir kaidedir. Bu kaidenin hükmü : (Ey iman edenler, bağlandığınız ahidleri yerine get­irin...) ve (Namazı dosdoğru kılın,

zekâtı verin, O Rasûl'e itaat edin) âyetleri gibi, bu kaidelerin şümulüne giren bütün cüz'î nasslara tatbîk olunur. Böylece bütün (engelleyici karinelerden ârî) mücerred emir sığaları (kipleri) bu kaidenin şümulüne girer ve böylece emir sığası neyle alâkalıysa, onun vucûbu öğrenilmiş olur. Bağlanılan ahidlerin yerine getirilmesinin vucûbu, namaz kılmanın vucûbu, zekât vermenin ve O Rasûl'e itaatin vucûbu gibi.

Haram kılmayı engelleyen bir karine bulunmadıkça nehy (yasak), ta.hrîmi (haramlığı, haram kılmayı) ifâde eder" bir kaidedir. Bu kaide (engelleyici karineden ârî) mücerred nehyedici (yasaklayıcı) nasslara tatbîk olunur ve bu tatbîk olunuşla nehy sığasının alâkalı bu­lunduğu şeyin haramlığı öğrenilmiş olur. Meselâ (Zinaya yak­laşmayın) ve (Ey iman edenler, bir­birinizin mallarını haram sebeblerle yemeyin) âyetleriyle zinanın hükmü ile haram sebeblerle insanların mallarını yemenin hükmü haram oluyor.

işte müctehid bu kaidelerle fıkhın ıstınbâtına yani şer'î "amelî hükümleri, tafsîlî delillerinden çıkarmaya muvaffak olur. Meselâ müetehid namazın hükmünü anla­mak, öğrenmek istediğinde "Namazı dosdoğru kılın) âyetini okur. (Dosdoğru kılın), (vucûbu engelleyen karineden ârî) mücerred bir emir siğasıdir. "Engelleyici bir karine bulunmadıkça emir vücûb ifade eder" kaidesi, bu emir siğasına tatbik olunabilmektedir. Şu halde netîce olarak namazı dosdoğru kılmak vâcib (farz) dir, der.

îcmâlî deliller ise Kitâb (Kur'an), Sünnet, icmâ" ve kıyâs gibi şer"î hükümlerin kaynaklarıdırlar, icmâlî delilleri bilmek, bu delillerin huccetliklerini (şer"î delîl oluşlarını), kendileriyle istidlal edilirken mertebelerinin ne olduğunu, delâlet ediş hallerinin ihtilâfı durumunda nassın delâlet şekilleri, icmâ"ın manası, şartlar, kıyâsın nevileri ve "illeti ile bu "illeti anlayabilme yollan v.s. gibi kıyâsla ve diğer icmâlî delillerle alâkalı bahislerin bilinmesi suretiyle olur.

Şu halde usulcü, cüzi delillerinden şer"î hükümlerin çıkarılışına delâlet etmesi bakımından icmâlî delilleri inceler; onlar üzerinde çalışır.

Fakîh ise, usûle âid kaidelerden yardım görüp, icmâlî deliller ve bunlarla alâkalı bahislere iyice hâkim olarak, cüz"î delillerden cüz"î hükümleri çıkarmak için, cüz"î delilleri inceler; onlar üzerinde çalışır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.guraba.com
ebuhasanelmakdisi

ebuhasanelmakdisi


Mesaj Sayısı : 50
Rep Gücü : 76
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 17/08/09
Yaş : 37
Nerden : konya

Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Empty
MesajKonu: Geri: Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti   Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Icon_minitimePtsi Eyl. 14, 2009 10:52 pm

Fıkıh Usûlü'nü Okumaktaki Gaye Ve Bu İlme Ne Derece İhtiyâç Olduğu




Yukarıdaki söylediklerimizle de îzâh olunduğu üzere Fıkıh Usûlünü (bir ilim olarak) vaz etmekten (ortaya koymaktan) gaye, müctehidin hata ve yanlışlığa düşmeksizin şer"î, "amelî hükümlere ulaşmasını temin için bunu hazırlayıcı kaide ve metodları tesbît edip ortaya koymaktır.

Buna göre Fıkıh ve Usûl, gayelerinin şer"î hükümlere ulaşmak oluşunda birleşiyorlar. Ancak Usûl, bu ulaşmanın metodlarını ve hüküm çıkarmanın yollarını açıklamakta, Fıkıh ise, Usûl ilmi'nin çizdiği metodlar ışığında ve tesbit ettiği kaideleri tatbik ederek fiilen hükümleri ıstınbât etmektedir,

içtihâd kapısının kapatıldığı sözünden sonra Fıkıh Usûlü Ilmi'ne ihtiyâç kal­mamıştır denemez. Çünkü biz Kıyamet Gününe kadar içtihadın bakî olduğu görüşündeyiz. Fakat şartlarıyla... îctihâd kapısının kapandığı fetvasını veren, Allah'ın şerî"atine karşı cahillerin cür'etle davrandıklarını, keyfî olarak hükümlerin verildiğini (teşrî"ini), içtihadın sadece ismini bilip başka şeyini bilmeyenlerin ictihâd iddiasıyla ortaya çıktıklarını görünce, kendisi de ictihâdda bulunarak vermiştir, ictihâd mertebesine varmamış olan kişi de bu ilmi öğrenip, kaidelerine vâkıf olma ihtiyâcındadir. Böylece imamların görüşlerinin nerelerden çıkarılıp alındığını, görüşleri (mezhebleri)nin esaslarını öğrenerek bu görüşler arasında mukayese yapıp tercîhde bulunabilir ve imamların hükümleri çıkarıp tesbit ederken tâkîb ettikleri metodların ışığında hükümleri tahrîc edebilir.



Fıkıh Usûlü (Fıkhın kökleri = İslâm Hukuku Metodolojisi), bir izafet terkibi olup özel ıbir ilmin adıdır; fakat bu terkibin her parçası, ifade ettiği hakikatin bir parçasına delalet eder. Muzaf ve muzaf-i ileyh'den teşekkül eden bu terim, izafet esasından tamamen uzaklaş­mış, sadece bir isimden ibaret olmuş değildir. Dolayısıyla bu terimin tarifini yaparken her iki parçasını ayrı ayrı tarif etmek mecburiyetin­deyiz.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.guraba.com
ebuhasanelmakdisi

ebuhasanelmakdisi


Mesaj Sayısı : 50
Rep Gücü : 76
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 17/08/09
Yaş : 37
Nerden : konya

Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Empty
MesajKonu: Geri: Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti   Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Icon_minitimePtsi Eyl. 14, 2009 10:52 pm

Fıkıh :




Bunun sözlük mânâsı, söz ve fiillerin amaçlarını kavrayacak şekil­de keskin ve' derin anlayıştır. Şu âyet ve hadislerde geçen ve bu kök­ten türemiş olan kelimeler böyle bir anlamda kullanılmıştır: "And ol­sun ki biz, cehennem için de Dir çok cin ve insan yarattık. Onların kalbleri vardır, ama anlamazlar; gözleri vardır, ama görmezler; kulak­ları vardır, ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi, hattâ daha da sapıktırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir." "Bunlara ne oluyor kî hiç bir sözü anlamağa yanaşmıyorlar." "Alla h, kime hayır mu-rad ederse onu din'de fakih kılar."

İşte bu, fıkhın sözlük mânâsıdır. İstilahi mânâsı da, bu mânânın pek dışına çıkmaz; gerçi bir özellik taşır ve şöyle tarif edilebilir: Fı­kıh, şer'î-amel hükümleri, tafsilî (ayrı ayrı) delillerine dayanarak bil­mektir. Buna göre fıkıh ilminin konusu iki kısımdan ibarettir:

1) Şer'-amelî hükümleri bilmek. Dolayısıyla Allah'ın birliğini, Peygamberlerin gönderilişini ve Allah'dan aldıklarını tebliğ etmeleri

gerektiğini, âhiret gününü ve bu günle ilgili şeyleri bilmek gibi itikadı hükümler, Fıkhın İstılahi mânâsına dahil değildir.

2) Her hükmün tafsili delillerini bilmek, Meselâ; "Selem"[4] akdiyle bir satıştan söz edilirse, paranın akit zamanı teslim edilmesi gerekir diyebilmek için buna dair Kitab, Sünnet ve sahabî icmasından bir delil getirmek icab eder; faizin azı da çoğu da haramdır deyince, buna dair de Kitab'tan bir delil zikretmek lazım gelir. Bu konuda ana paradan fazla olan her şey faizdir deniliyorsa, delil olarak; "Eğer tevbe ederseniz ana paranız sizindir, böylece hem haksızlık etmemiş, hem de haksızlığa uğramamış olursunuz." âyetini okumak gerekir. Haksız yere insanların mallarını yemenin haram olduğunu anlatan kimse; "Mallarınızı, aranızda haksız yere yemeyin..." âyetini sözüne ek­lemelidir. Demek ki fıkıh ilminin konusu, helal, haram, mekruh ve vâ-cib olma yönünden insanların işlerine ait hükümler ve bunların da­yandığı delillerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.guraba.com
ebuhasanelmakdisi

ebuhasanelmakdisi


Mesaj Sayısı : 50
Rep Gücü : 76
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 17/08/09
Yaş : 37
Nerden : konya

Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Empty
MesajKonu: Geri: Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti   Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti Icon_minitimePtsi Eyl. 14, 2009 10:53 pm

Usûl :




Bu kelime "asl'ın çoğulu olup kök, temel ve esas anlamına gelir. İşte onun bu sözlük mânâsı ile İstılahı mânâsı birbirine uygundur; çünkü, usulcülere göre Fıkıh Usûlü, Fikh'm dayandığı temeldir. Bu­nun içindir ki Kemalüddin b. el-Hümam (öl. 861 H.), "et - Tah­rir fî Usûli'd-Din" adlı eserinde Fıkıh Usûlünü; "fıhki hükümleri çıkar­maya ulaştıran kaideleri bilmedir" diye tanımlar. Bunun mânâsı şu­dur: Fıkıh Usûlü, amelî hükümleri, tafsili. delillerinden istiiibat etmek için gereken metodları tanıtan kaideler ilmidir. Meselâ; emrin vücûbu, nehyin de tahrîmi gerektirdiğini bize Fıkıh Usûlü öğretir. Fakih, vâcib olup olmama bakımından namazın hükmünü ortaya koyacağı zaman, "Namazı dosdoğru kılın...»âyetini okur. Zekât da böyledir. Haccın hükmünü açıklamak istediği zaman Peygamber (S.A.)'in, "Allah, size haccı farz kıldı, haccediniz." hadîsini ileri sürer. Keza, içkinin hükmü­nü tayin edeceği vakit, "Ey inananlar! İçki (hamr), kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir; bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz." âyetini zikreder. Bu âyet-i kerimedeki "kaçının" sözü, yak­laşmayı yasaklamaktadır ki, bir şeyin haram oluşunu göstermek için bundan daha beliğ bir nehiy olamaz.

İşte Fıkıh ile Fıkıh Usûlü arasında böyle bir fark vardır: Usûl, fakihin, delillere dayanarak hüküm çıkarırken tutacağı yolu ve delille­ri kuvvetine göre tertip ederek, Kur'an'ı Sünnet'ten, Sünnet'i kıyas ve doğrudan doğruya nassa dayanmayan diğer delillerden öne almasını açıklayan metodlardır. Fıkıh ise, bu metodlara bağlı kalınarak hüküm­lerin çıkarılmasıdır.

Fıkh'a nisbetle Fıkıh Usûlü, diğer felsefî ilimlere nisbetle Mantık ilmi gibidir. Mantık, akıl için terazi ve onu düşünürken hatâdan ko­ruyan bir âlettir. Başka bir misal verelim: Arapça konuşmak ve bu dil ile okuyup yazmak için Nahiv (Nahv) ilmi, nasıl dili ve kalemi yan­lışlardan koruyan bir ölçü ise, Fıkıh Usûlü de Fıkıh alanında fakîhi hatâdan koruyan ve hüküm çıkarırken yanılmasını önleyen bir kıstas­tır. Fakih, çıkardığı hükmün sağlam veya çürük olduğunu bu sayede anlayabilir. Tıpkı doğru bir cümle ile yanlış bir cümleyi Nahiv sayesin­de, ilmî verilerden elde edilen bir burhan ile böyle elde edilmemiş olan bir burhanı Mantık sayesinde anladığımız gibi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.guraba.com
 
Fıkıh usulü tarifi ve mahiyeti
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» FIKIH KİTAPLARI İNDİR
» Tefsîr, Fıkıh, Hadîs, Kur'an
» Vehbe Zuhaylinin İslam Fıkıh Ansiklopedisi
» http://hikmet.net/kategori/1267/fikih/
» BİR GURBET TARİFİ..

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: Fıkıh -İlmihal-
Buraya geçin: