İzmir Bedestenleri Bedesten (Bergama)
İzmir
ili Bergama ilçesi Şadırvan Caddesi’nde bulunan bedestenin kitabesi
günümüze gelemediğinden ve kaynaklarda da yeterli bilgiye
rastlanmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan
XV.-XVI. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan bedesten dikdörtgen
planlıdır. İç mekân payelerle üç bölüme ayrılmıştır. Bunlarda ortadaki
bölüm diğerlerinden daha geniştir. Üzeri iki sıra halinde altı tuğla
kubbe ile örtülüdür. Kemer ayakları da birbirleri ile ve duvarlarla
yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır.
*******************
İzmir Su Fabrikası Su Fabrikası (Konak)
İzmir
ili Konak ilçesi Halkapınar Semtinde bulunan su fabrikası İzmir’in su
sorununu çözmek amacı ile 1895 yılında Halkapınar içme suyunun kente
getirilmesi nedeniyle yaptırılmıştır. XX. yüzyılın başlarında da
elektriğin kente gelmesi ile de fabrikanın çalışması daha hızlanmıştır.
Belçika Kral II.Leopold’ın tahta çıkması ile ekonomik ve siyasi yönden
yayılma siyaseti izlemiştir. Bu arada İzmir’de elektrik şirketi,
tramvay, körfezde vapur işletmesi ve su fabrikası gibi yatırımlara
girişmiştir. İzmir Osmanlı Su Şirketi’nin h.1310 (1892) yılında
kurulması ile birlikte kentin su sorununu çözmeye yönelik adımlar
atılmıştır. İzmir Osmanlı Su Şirketi ile Belçika ortaklığının kuruluşu
ile şehre sağlıklı su getirilmesi sağlanmıştır.
Su fabrikasının bulunduğu yerde XIX. yüzyılın ortalarında kâğıt
fabrikası bulunuyordu. Osmanlı Devletinin 1867’de kurmuş olduğu Şavk
Kâğıt Fabrikası daha sonra kapanmış ve yüzyılın sonunda da buraya Su
Fabrikası yapılmıştır. Fabrikanın kuruluşunun bir nedeni de Limana
yakınlığının yanında Halkapınar’a yakın çevresinde Çınarlı, Mersinli,
Değirmendağ gibi yerleşim alanlarının bulunmasıdır. Ayrıca ticaretin ve
sanayin yoğunlaştığı bu bölgede su fabrikasının kurulması daha da önem
kazanmıştır.
Su fabrikasının İzmir’de sanayi yapıları arasında kurulması ve su
dağıtma düzeni ile şehri tarih boyunca salgınlardan korumuş, bunun yanı
sıra sanayi verdiği paydan ötürü de önem kazanmıştır. Fabrikada mekanik
araç ve düzeneklerle üretime geçilmiştir.
Fabrika taş ve tuğladan dikdörtgene yakın planlı bir yapı olup,
ortasında sekizgen su toplama havuzu bulunmaktadır. Dışarıya yuvarlak
kemerli dikdörtgen pencerelerle açılan ve üzeri çatı ile örtülü olan bir
yapıdır. Yapı iki ayrı bölümden meydana gelmiş olup, bunlardan bir
bölümü şehre su dağıtmak amacı ile kurulan pompa istasyonudur.
Su fabrikasının yakınındaki kuyu üzerinde bulunan XIX. yüzyıl üslubunda
bir şadırvan-çeşme yaptırılmıştır. Çeşme XIX. yüzyıl özelliklerini
yansıtmasına rağmen yer yer XVI.-XVII. Yüzyıl form ve bezemelerine de
yer verilmiştir.
Yapının çevresinde Helenistik ve Geç Roma dönemlerinden kalma bazı
kalıntılar bulunmaktadır. Bütün bu alan ve su fabrikası İzmir Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararı ile koruma altına
alınmıştır.
********************
İzmir Kervansarayları Çeşme Kanuni Kervansarayı (Çeşme) İzmir
ili Çeşme ilçe merkezinde, deniz kıyısında bulunan bu kervansaray
kitabesinden öğrenildiğine göre h.935 (1528) yılında Kanuni Sultan
Süleyman’ın emri ile yapılmıştır.
Kitabenin mealen anlamı:
“Tanrı tarafından korunulan bu binanın yapılmasını kara ve denisin
sultanı Sultan Selim oğlu Sultan Süleyman 935 (1528) yılı tarihinde
emretti. Bunu Babuçcuoğlu Ali yaptı”.
Bu kitabeden öğrenildiğine göre kervansarayın mimarı Ali Babuçcuoğlu
Ömer’dir. Ancak, Osmanlı kaynaklarında bu mimarın başka bir eserine
rastlanmamıştır. Evliya Çelebi bu kervansarayla ilgili bazı bilgiler
vermektedir:
“Kıblesi tarafındaki varoşu ile Çeşme Kalesi Sığla sancağı hükmünde
Cezayir kaleminde yüz elli akçe kazadır ve nahiyesi kırk köydür. Yüz
elli toprak örtülü bağlı bahçeli evlerdir. Sahilde bir cami, karşısında
bir han-ı azimi var. Cümle yetmiş ocaktır. Çatısındaki kurşunu kâfirler
almıştır ve imareti vardır. Bu imaretler Süleyman Hanın veziri iken
maktül olan İbrahim Paşa’nın hayratıdır”.
Evliya Çelebi’ye dayanılarak kervansarayın Kanuni Sultan Süleyman’ın
sadrazamı makbul ve maktül İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı
anlaşılmaktadır.
Kervansarayın dış cephe görünüşü farklılıklar göstermektedir. Batı
cephesi karışık olarak yontma taş ve tuğla sıraları ile yapılmış olduğu
halde yan cepheler moloz taş ve tuğla parçaları ile örülmüştür. Orta
kısımda bulunan ve asıl yapıdan dışarıya bir çıkıntı meydana getiren
giriş ve onun iki yanında da dükkânlar bulunuyordu.
Kervansaray Kuşadası’ndaki Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’na benzemekte
olup, onun gibi dış görünüşü bir kaleyi andırmaktadır. Kervansarayın üst
örtüsü ve merdivenleri kısmen yıkılmış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından 1971 yılından sonra orijinal kalıntılarına dayanılarak
restore edilmiştir. Kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmış olan
kervansarayın iç avlusu 18.60x18.40 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup,
avlu etrafında yolculara ayrılan bölümler, depolar ve bir de mescidi
bulunmaktadır. Avlunun güneydoğu köşesinde ve doğu-batı yönünde uzanan
bir yağhane binası vardır. Ayrıca kuzey-güney yönüne de üzeri tonozlu üç
oda yerleştirilmiştir. Kervansarayın giriş kapısı yanından çıkılan 28
odalı ikinci bir katı bulunmaktadır. Klasik Osmanlı kervansaray mimarisi
örneklerinden olan bu yapıda her iki kat birbirinin eşi plan
düzenindedir.
Kervansarayın yuvarlak bir giriş kapısı olup, bu kapı iki renkli
taşlarla örülmüş ve dikdörtgen kesme taştan bir çerçeve içerisine
alınmıştır. Girişin üst kısmında dışa açılan mazgal pencereler
bulunmaktadır. Cephe görünümü kirpi saçaklı bir kornişle sonuçlanmakta
olup, yapının tümü ahşap bir çatı ile örtülmüştür.
Kervansarayın arkasında da Çeşme Kalesi bulunmaktadır. Kervansaray günümüzde otel olarak kullanılmaktadır.
******************
İzmir Anıtları ****** Anıtı (Merkez) İzmir
Cumhuriyet Meydanı’nda, Büyük Efes Oteli’nin önündeki alanda yer alan
bu anıt İtalyan Heykeltıraş Pietro Canonica (1869–1962) tarafından1932
yılında yapmıştır. Heykelin kaide tasarımı Y.Mimar Asım Kömürcü’ye
aittir. ****** anıtı 18 Temmuz 1932’de İzmir Belediye Başkanı Dr.
Behçet Uz’un açılış konuşmasının ardından, dönemin başbakanı İsmet
İnönü’nün sözleri ile açılmıştır. Bu anıt İzmirlilerin ******’e bir
teşekkür amacı ile yaptırılmıştır. Heykelin yapımına 140.000 kaidesine
de 40.000 TL harcanmıştır.
Heykelin kaidesinde kabartma olarak ******’ün “Ordular ilk hedefiniz
Akdeniz’dir. İleri” sözleri yazılıdır. Kaidenin ön yüzünde elinde bayrak
tutan kadın, çocuk ve asker tasvir edilmiştir. Böylece Kurtuluş
Savaşı’nda milletin top yekûn mücadelesi anlatılmak istenmiştir.
Kaide üzerinde ****** at üzerinde üniformalı olarak sağ eliyle denizi gösterir vaziyette tasvir edilmiştir.
İlk Kurşun Anıtı (Merkez) İzmir
Konak Meydanı’nda, Saat Kulesi’nin bulunduğu alandaki İlk Kurşun Anıtı
Yunan ordusunun 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgali sırasında karaya çıkan
birliklere ilk kurşunu atan ve ardından şehit edilen gazeteci Hasan
Tahsin adına dikilmiştir. Anıt Türk direnişinin işgalcilere karşı
sembolü niteliğindedir.
Hasan Tahsin Selanik Fevziye Lisesi’ni bitirdikten sonra yüksek
öğrenimini Paris Siyasal Bilgiler okulu’nda tamamlamıştır. Bundan sonra
İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girmiştir. Bükreş’te İngiliz diplomatları
Baxiston kardeşlere süikast düzenleyerek bomba atmak suçundan on yıl
hüküm giymiş I.Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine Bükreş’i ziyaret eden
Hilmi Paşa’nın yardımı ile bir yıl sonra serbest bırakılmıştır.
Mütareke yıllarında İzmir’e yerleşmiş, 1918–1919 yılları içinde İzmir’de
yayımladığı Hukuk-ı Beşer adlı gazetede sömürgeciliğe karşı yazılar
yayımlamıştır. Hasan Tahsin, İzmir’in Yunanlılarca işgalini protesto
eden Redd-i İlhak Beyanname’sinin hazırlanmasında payı olmuştur.
Milli Mücadele’nin başlangıcında sembolik bir anlamı olan “ilk kurşun”u
İzmir’in Konak Meydanı’nda ilerleyen Yunanlılara atmış, aynı yerde şehit
edilmiştir (15 Mayıs).
İlk Kurşun Anıtı İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve İzmirlilerin katkısı ile
yaptırılmış, 15 Mayıs 1974’de devrin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk
tarafından da törenle açılmıştır.
Yüksek bir podyum üzerinde granit kaidede Hasan Tahsin bir elinde bayrak
diğer elinde de silahı ile tasvir edilmiştir. İzmir Gazeteciler
Cemiyeti tarafından her yıl 15 Mayıs'ta İzmir'in Konak Meydanı'nda İlk
Kurşun Anıtı önünde düzenlenen törenle Şehit Gazeteci Hasan Tahsin
minnet ve şükranla anılmaktadır.
Dokuz Eylül Anıtı (Halkapınar Şehitliği) (Konak)
İzmir
ili Konak ilçesi Halkapınar semtinde İzmir’in Yunanlılardan kurtuluşu
sırasında, 9 Eylül 1922’de şehit düşen dört asker için yapılan
Halkapınar Şehitliği’nde Dokuz Eylül Anıtı bulunmaktadır.
Zübeyde Hanım Anıt Mezarı (Karşıyaka)
İzmir, Karşıyaka ilçesinde Zübeyde Hanım Caddesi üzerindeki Ferik
Osman Paşa Camisi’nin avlusu içerisinde ******’ün annesi Zübeyde
Hanım’ın anıt mezarı bulunmaktadır. Bu anıt mezar İzmir Belediyesi
tarafından 1940 yılında yaptırılmıştır.
Kubilay Anıtı (Menemen)
Cumhuriyet
tarihine Menemen Olayı veya Kubilay Olayı olarak geçen, Menemen’deki
gerici ayaklanmasında şehit edilen Yd.Atgm.Mustafa Fehmi Kubilay’ın
anıtı Menemen’e hâkim bir tepe üzerinde bulunmaktadır.
Mustafa Fehmi Kubilay Giritli bir ailenin çocuğu olup, ilköğrenimini
Antalya Numune Okulu’nda gördükten sonra, İzmir Öğretmen Okulu’nda
okumuş, bu okulda da Kubilay soyadını almıştır. Son sınıfta iken Bursa
Öğretmen Okuluna geçmiş ve 1926 yılında ilkokul öğretmeni olarak mezun
olmuştur. Menemen’de yedek subaylık görevini yaparken 23 Aralık 1930’da
Menemen’de gerici ayaklanması sırasında takımı ile birlikte ayaklanmayı
bastırmakla görevlendirilmiştir. Bu sırada yaralanmış ve yaralı iken
asiler tarafından başı kesilerek şehit edilmiştir. Bu olaydan sonra
Bursa Öğretmen Okulu’na bir büstü konulmuş, Menemen’de Kubilay ile
birlikte şehit olan bekçi Hasan ve bekçi Şevki adına bir anıt
yapılmıştır. Menemen’deki Zafer İlkokulu’nun adı da Kubilay İlkokulu
olarak değiştirilmiştir.
Anıt şehre hâkim tepede, üç basamakla çıkılan dört köşeli ana kaide
üzerinde piramidal bir kütle halindedir. Bu anıtın bir yüzünde Kubilay
Olayı’nın anlatıldığı mermer kaide üzerinde elinde mızrak tutan bir genç
heykeli bulunmaktadır.
Bu anıtın yapılması için açılan yarışmayı heykeltıraş Ratip Aşir Acudoğlu kazanmış ve anıt 1932 yılında açılmıştır.
İlk Kurşun Anıtı (Ödemiş) İzmir
ili Ödemiş ilçesi Hacı İlyas Köyü’nde bulunan bu anıt, Yunan işgali
sırasında direnişçiler tarafından atılan ilk kurşun anısına dikilmiştir.
Anıt beyaz mermerden aşağıdan yukarıya doğru genişleyen dikdörtgen kaide
üzerinde dört bölümlü ve yuvarlak bir sütundan meydana gelmiştir.
Anıtın üzerinde “1 Haziren 1919 tarihinde düşmana ilk kurşun buradan
atıldı” yazısı bulunmaktadır.
Hacı İlyas Köyü’nde her yıl Mayıs ayının son Pazar günü ilk kurşunu atan şehitler anısına tören düzenlenmektedir.
*************************
İzmir Medreseleri İzmir il merkezinde XVI. yüzyıldan sonra yapılmış medreseler olduğu
kaynaklardan öğrenilmektedir. Ancak bu medreselerden hiç birisi günümüze
gelememiştir. Bu medreselerin başında Çorakkapı, Abdülfettah, Kurşunlu,
Odun Kapı, Hatuniye, Faik Paşa, Saçmacızade, Balyanbolulu, Üsküdarlı ve
Merdivenli medreseleri gelmektedir.
Hatuniye Medresesi (Merkez)
İzmir Anafartalar Caddesi’nde bulunan bu medreseyi yanındaki cami
ile birlikte Hacı Hüseyin isimli bir kişi eşi Tayyibe Hatun için 1739
yılında yaptırmıştır. Bu nedenle de camiye ve medreseye Hatuniye ismi
verilmiştir.
Medrese kesme taştan, avlu çevresinde sıralanmış hücrelerden meydana
gelmişti. Hücrelerin üzerleri kubbe ile örtülü olup, içlerinde ocak ve
nişler bulunuyordu. Hücrelerin avluya açılan birer kapısı ile penceresi
vardı.
Cami avlusundaki bu medrese hücreleri İzmir Belediyesi’nce kamulaştırılmış ve burası bir park haline getirilmiştir.
Birgi Ulu Cami Medresesi (Ödemiş)
İzmir ili Ödemiş ilçesi Birgi Bucağı’nda bulunan Birgi Ulu Cami
Medresesi, cami, hamam ve türbeden oluşan bir külliye olarak
yapılmıştır. Günümüze yalnızca cami ve Aydınoğlu Mehmet Bey’in türbesi
gelebilmiştir. Yapı topluluğunu Aydınoğlu Mehmet Bey h.712 (1312–1313)
yılında yaptırmıştır. Bunu belirten iki kitabe caminin kuzey ve doğu
giriş kapıları üzerinde bulunmaktadır.
Caminin güneyinde avlu içerisinde yer aldığı Evliya Çelebi’den öğrenilen
bu medreseden günümüze hiçbir iz gelememiştir. Ayrıca yanındaki hazire
de bugün tamamen yok olmuştur. Medrese cami ile birlikte kesme taştan
yapılmış, üzeri kubbelerle örtülmüştür. Medrese hücrelerinin avluya
açılan birer kapısı ve penceresi bulunuyor idi.
Derviş Ağa Medresesi (Ödemiş)
İzmir ili Ödemiş ilçesi Birgi beldesinde bulunan Derviş Ağa
Medresesi kitabesinden öğrenildiğine göre Derviş Ağa tarafından 1657
yılında yaptırılmıştır. Darülhadis, Çukur Medrese isimleri ile de
tanınan bu medrese L planlı olup, medrese hücrelerinden beşi batı
kanadında ikisi de güney kanadında bulunmaktadır. Ayrıca medresenin
güneybatı köşesinde de dershaneye yer verilmiştir.
Kesme Kayrak taşı, mermer, tuğla ve moloz taştan yapılan medrese
hücrelerinin üzerleri küçük kubbelerle, dershanenin üzeri de merkezi bir
kubbe ile örtülmüştür. Duvar örgüsünde taş tuğlalar almaşık bir düzende
kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde duvarlar sıvanmıştır. Hücrelerin
önündeki payeler üzerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış revakların üst
örtüsü günümüze gelemediğinden örtü sistemi konusunda kesin bir bilgi
bulunmamaktadır. Hücrelerin günümüze gelen kalıntılarından anlaşıldığına
göre içlerinde niş ve ocaklar bulunduğu, avluya ve dışa birer pencere
ile açılmıştır.
Medresenin dershanesi kare kaideli olup, üzeri kasnaklı kubbe ile
örtülüdür. Dışa iki kenarında birer pencere ile açılmıştır. Buraya
yuvarlak kemerli, taş lentolu bir kapıdan girilmektedir. Günümüzde
oldukça harap olan bu medresenin yapım malzemelerinin ve tekniğinin
gösterdiği çeşitlilik nedeniyle ayrı bir önemi bulunmaktadır. Bununla
beraber doğal etkenlerden büyük ölçüde etkilenmiştir.
Molla Arap Medresesi (Tire)
İzmir ili Tire ilçesinin 5 km. kuzeybatısında, Yahşi Bey Ovası’nda
bulunan Molla Arap Camisi ile yanındaki medreseyi Sultan II. Beyazıt’ın
Molla Arap unvanlı Şeyhülislamı Zeynüddin Ali h.897 (1492) yılında
yaptırmıştır.
Caminin yanında bulunan medresesi, çarşısı ve hamamından günümüze herhangi bir iz gelememiştir.
Yeni Cami Medresesi (Tire)
İzmir ili Tire ilçesi Kurtuluş Mahallesi’nde bulunan Yeni Cami yapı
topluluğunu Yeniçeri Kethüdası Behram Paşa tarafından 1589 yılında
yaptırılmıştır.
Yapı topluluğunun medresesi ile hastanesi 1914 yılında yanmış, günümüze yalnızca cami ile dükkânlar gelebilmiştir.
Ulu Cami Medresesi (Tire)
İzmir ili Tire ilçesinde bulunan Ulu Cami ve medresesinin kitabesi
günümüze gelemediğinden yapım tarihi konusunda kesin bilgi
bulunmamaktadır. Bununla beraber Aydınoğlu Cüneyt Bey zamanında, XV.
yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.
Evliya Çelebi’ye göre, caminin avlusunun dört tarafında medresenin
hücreleri bulunuyordu. Ancak bu medrese ile ilgili kaynaklarda herhangi
bir bilgiye rastlanmamıştır.
Kara Hasan Medresesi (Tire)
İzmir ili Tire ilçesinde bulunan Karahasan Camisi ve yanındaki
medrese XV. yüzyılın ilk yarısında Aydınoğulları’ndan İbrahim Bahadır
Bey’in oğlu Kara Hasan Bey tarafından yaptırılmıştır.
Caminin yanında bulunan medresesi yıkılmış ve günümüze gelememiştir.
Kaynaklarda da bu medrese ile ilgili bilgiye rastlanmamıştır.
Yalınayak Medresesi (Tire)
İzmir ili Tire ilçesinde bulunan Yalınayak Cami ve medresesi, Hasan
Çavuş isimli bir kişi tarafından yaptırılmıştır. Kitabesi
bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber
yapı üslubundan ve vakfiyesinden XVI. yüzyılın ortalarında yapıldığı
sanılmaktadır.
Caminin yanındaki medresesi yıkılmış, hamam ve muvakkithane günümüze gelebilmiştir.
Yoğurtluoğlu (Yavukluoğlu) Medresesi (Tire)
İzmir
ili Tire ilçesinde, Turan Mahallesi, Beyler Deresi semtinde bulunan
Yoğurtluoğlu Camisi ve medresesinin yapım tarihini ve banisini belirten
kitabesi günümüze gelememiştir. Vakıf kayıtlarında da vakfiyesine
rastlanmayan bu yapı topluluğunun XV. yüzyılda Yoğurtluoğlu Mehmet Bey
tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Halk arasında Yavukluoğlu Külliyesi
olarak tanınmaktadır.
Yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan medrese cami avlusunun doğu ve
batı yönlerini çevirmektedir. Doğu ve batı yönünde yedişer odadan
meydana gelen medresenin kuzeydoğusunda kare planlı, kubbeli ve imaret
denilen bir bölüm bulunmaktadır. Bunun yanı sıra cami çevresinde bazı
yapı kalıntılarına rastlanmışsa da bunların ne olduğu anlaşılamamıştır.
Medrese kesme taştan ve tuğla hatıllı olarak yapılmıştır. Medrese
hücrelerinin önünde yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlı bir revak
bulunmaktadır. Bunun arkasındaki on dört medrese hücresi yuvarlak
kemerli bir kapı ve dikdörtgen söveli birer pencere ile avluya
açılmaktadır. Medrese hücrelerinin içerisinde ocak ve nişlere yer
verilmiştir.
Medrese uzun yıllar harap durumda kalmış, bir ara yoksullar barınağı
olarak kullanılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2005 yılında
restore edilmiştir.
****************
http://www.gruptr.com/forum/forumdisplay.php?f=303&order=desc&page=2
*******************
İzmir Köprüleri Bodrum Köprüsü (Bergama) İzmir ili Bergama ilçesinde, Bergama (Selinus) Çayı üzerindeki bu
köprünün yapım tarihini belirten bir kitabeye rastlanmamıştır. Yapı
üslubundan MS. II.-III. Yüzyılda, Roma döneminde yapıldığı
sanılmaktadır.
Kesme taştan olan köprü iki gözlü olup, bu gözlerden biri 12.10 m.
diğeri de 12.45 m. çapındadır. Köprünün uzunluğu 200 m. dir. Köprünün
üzerinde evler ve caddeler bulunmaktadır. Bu yüzden buradaki mahalleye
ne yerde ne de gökte ismi yakıştırılmıştır. Köprünün üzeri trahit
taşlarından meydana gelmiş kubbelerle örtülmüştür. Bu kubbeler
birbirlerine kesme taş kemerlerle bağlanmıştır.
Bodrum Üstü (Musluk) Köprüsü (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde, şehir içerisinde, Bergama (Selinus) Çayı
üzerinde bulunan bu köprü Helenistik dönem temelleri üzerine MS. II.
Yüzyılda Roma döneminde yapılmıştır.
Köprü kesme taştan iki gözden meydana gelmiş olup, en büyük kemerin
açıklığı 11.40 m. dir. Diğer gözün içerisine bir zamanlar bir ev
yapılmıştır. Köprünün uzunluğu 900 m. dir. Köprünün güney ucu iki mermer
sütun üzerine yapılmış bir zafer takı görünümünde idi. Günümüze bunun
yalnızca temelleri gelebilmiştir.
Allionai Köprüsü (Bergama)
İzmir
ili Bergama ilçesine 22 km. uzaklıktaki Allionai Asklepion alanındaki
bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Yapı üslubundan MS. II.-III.
Yüzyıllarda yapıldığı sanılmaktadır.
Köprü kesme taştan yapılmış olup, üç yuvarlak gözden meydana gelmiştir.
Bunlardan ortadaki göz diğerlerinden daha geniştir. Günümüzde iyi bir
durumdadır.
Koyun Köprüsü (Bergama) İzmir ili Bergama ilçesinin 5 km. uzağında bulunan bu köprü Bakırçay’ın
kolu üzerindedir. Kitabesinden öğrenildiğine göre Felakiddin’in oğlu
tarafından h.785 (1384) yılında yapılmıştır. Köprünün Paşa Köprüsü veya
Boyun Köprüsü ismi sonraki dönemlerde değiştirilerek Koyun Köprüsü
olmuştur.
Köprü Sultan I.Murat zamanında yapılmış, günümüze gelen Vakıf Kayıtları,
Berat ve İlamlara göre Sultan I.Murat Hatip Mahmut Efendi’ye paşalık
rütbesi ile bir de tımar vermiştir. Paşaoğlu’nun konağı da bu köprünün
yanındaki tepe üzerinde bulunuyordu. Bu belgelerden köprünün Hatip
Mustafa Paşa’nın oğlu, ancak kitabede ismi okunamayan Mahmut tarafından
yapıldığı anlaşılmaktadır.
Kesme taştan yapılmış olan köprü, iki gözlü, 4.80 m. genişliğindedir.
Kemer açıklıkları 8.20 ve 12.00 m. dir. Köprünün korkulukları sonradan
buraya yerleştirilmiştir. Köprü oldukça dar olduğundan araçların geçişi
sırasında karşıdan gelenlerin beklemesi için köprübaşlarına geniş
bekleme yerleri yapılmıştır.
Şeytan Köprüsü (Bergama)
İzmir Bergama ilçesinde Bakırçay üzerindeki bu köprü Sindel ve Kaşıkçı
köylerini birleştirmektedir. Aynı zamanda Bergama ile Yund Dağı
arasındaki bağlantıyı da sağlamaktadır. Köprünün mermer kitabesinden
öğrenildiğine göre Bergama Voyvodası Hacı Osman oğlu Mehmet Ağa
tarafından h. 1154 (1742) yılında yaptırılmıştır. Ancak bu kitabe köprü
ayakları yıkılırken kaybolmuştur.
Kesme taştan 3 yuvarlak gözlü olan bu köprü 1935 yılında yıkılmış ve yerine yeni bir köprü yapılmıştır.
Tekke Boğazı Köprüsü (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde, Bergama (Selinus) Çayı üzerindeki bu
köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Yapı üslubundan Roma devri
köprüsü üzerine XIV. yüzyılda, Osmanlı döneminde yapıldığı
sanılmaktadır. Değişik dönemlerde yapılan onarımlarla özelliğini büyük
ölçüde yitirmiştir.
Köprü kesme taştan yapılmış olup, 900 m. uzunluğunda ve dört gözden
meydana gelmiştir. Gözlerin kemer açıklıklarının en büyüğü 10.45 m.
olup, diğerleri daha küçük ölçüdedir. Ana kemerin sağında iki, solunda
da bir göz bulunmaktadır. Köprünün selyaranları memba tarafında üçgen
şeklindedir.
Günümüzde üzerindeki korkulukları yıkılmış ve yerine demir parmaklıklar
konulmuştur. Ayrıca Bergama (Selinus) Çayı’nı ikiye bölen köprünün iki
tarafına taşkınları önlemek amacı ile duvar örülmüştür.
Ulu Cami Köprüsü (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde, şehrin içerisinden geçen Bergama (Selinus)
Çayı’nın üzerinde bulunan bu köprünün yapımını belirten belgeye
rastlanmamakla beraber yapı üslubundan MS. II.-III. Yüzyılda yapılmış
Roma köprüsü olduğu anlaşılmaktadır. Bergama Ulu Camisi’nin önünde
bulunmasından ötürü de halk arasında Ulu Cami Köprüsü olarak
tanınmıştır.
Kesme taştan yapılmış olan köprü iki gözlü olup, bu gözlerden biri büyük
diğeri de küçüktür. Yuvarlak kemerlerin üzerinde korniş ve korkuluklar
bulunmaktadır. Sonraki yıllarda bu korkuluklar demirden yapılmıştır.
Üç Kemer Köprüsü (Bergama)
İzmir ili Bergama ilçesinde, şehrin içerisinden geçen Bergama (Selinus)
Çayı üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Yapı
üslubundan MS. II. – III. Yüzyıllarda Roma döneminde yapıldığı
sanılmaktadır.
Köprü kesme taştan üç yuvarlak gözlü olarak yapılmıştır. Kesme taş
kemerlerin içerisi adi moloz taşla doldurulmuştur. Ortadaki göz daha
yüksek ve büyük olup, kemer açıklığı 9.50 m. dir. Yaklaşık uzunluğu 900
m. dir. Köprünün orijinal korkulukları günümüze gelememiştir. Değişik
zamanlarda yapılan onarımlarla özelliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.
Kervan Köprüsü (Buca) İzmir
ili Buca ilçesinde, Eski Buca’da bulunan bu köprünün kitabesi günümüze
gelememiştir. Kaynaklarda da onunla ilgili yeterli bilgiye
rastlanmamıştır. Yapı üslubundan XIV. yüzyılda, Osmanlı döneminde
yapıldığı sanılmaktadır.
Köprü moloz taştan tek gözlü olarak yapılmıştır.
Roma Köprüsü (Çeşme)
İzmir-Çeşme karayolu üzerinde, Eski Çeşme yolunun üzerinde,
günümüzde, eski yol ile birlikte bir bölümü deniz içerisinde kalmış olan
Roma köprüsü bulunmaktadır.
Yapı üslubundan MS. II. yüzyıla tarihlenen köprünün iki gözü ayaktadır.
Ortada yuvarlak kemerli büyük bir göz, yanında da küçük kemerli bir göz
günümüze gelebilmiştir. Köprü moloz taştan yapılmıştır. Günümüzde harap
bir durumdadır.
Birgi Köprüsü (Ödemiş) İzmir ili Ödemiş ilçesi Birgi’nin ortasından geçen Birgi Çayı üzerindeki
bu köprünün yapım tarihini belirten herhangi bir belgeye
rastlanmamıştır. Aydınoğulları’nın merkezi olan bu yöredeki köprü XVI.
yüzyılda Osmanlılar döneminde yapılmıştır.
Bu köprünün yanında bir köprü daha bulunmaktadır. Bunlar kesme taştan, oldukça dar ve yüksek köprülerdir.
Çarşı Köprüsü (Ödemiş) İzmir ili Ödemiş ilçesi Birgi’deki bu köprüden Bozdoğan-Salihli yolu
geçmektedir. Birgi Çayı üzerindeki bu köprü XIV. yüzyılın başında
Osmanlı döneminde yapılmıştır.
Kesme taştan yapılmış olan köprü yuvarlak gözlü olup, günümüzde kullanılmaktadır.
Dualı Köprüler (Tire)
İzmir ili Tire ilçesinde bulunan bu köprü Osmanlı döneminde XIV.
yüzyılda yapılmıştır. Yapımını belirten bir kitabesi bulunmamaktadır.
Gediz (Kazım Dirik) Köprüsü (Menemen) İzmir ili Menemen ilçesinde, Gediz Nehri üzerinde bulunan bu köprü
Türk-Macar ve Bulgar mühendislerinin ortaklaşa çalışmaları ile 1933
yılında yapımına başlanmış ve 1935 yılında da tamamlanmıştır.
İlk yapılışında Vali Kazım Dirik Köprüsü ismi verilen bu köprü 200 m.
uzunluğunda, beş kemerden meydana gelmiştir. Günümüzde İzmir-Çanakkale
yolunun güzergâhı değiştirildiğinden köprü önemini yitirmiştir.
********************
İzmir Su Kemerleri Kızılçullu Su Kemerleri (Buca)
İzmir
Buca ilçesi bugün Şirinyer olarak bilinen Kızılçullu (Paradiso)
Mevkiinde bulunan Melez Çayı üzerindeki su kemerleri İzmir’e Aydın
yönünden girişte dikkati çekmektedir. İzmir Kadifekale ve çevresinde
kurulan ilk şehre su taşımak amacı ile MÖ. 133-MS.395 yıllarında,
İmparator Agutus döneminde Romalılar tarafından yaptırılmıştır.
Gaius Sextillius Pollio Aquaduct’ü olarak da tanınan bu su kemerleri
kesme taştan ve tuğladan iki sıra halinde olup, duvarların işlenmesinde
Roma harcı kullanılmıştır. Harcın içerisine büyük ölçüde yumurta akı
katılmıştır. Böylece kemerlerin dayanıklılığı sağlanmıştır. Kemerler iki
sıra halinde üst üste yapılmıştır. Ortadaki kemer diğerlerinden daha
geniş ve yuvarlaktır. İki kenarlarında kesme taştan sel yaranlarla
desteklenmiştir. Diğer kemerler daha küçük ölçüde olup, hafif
sivridirler.
Kemerleri Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar da onararak
kullanmışlardır. Su kemerleri günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
Su Yolları (Bergama) İzmir ili Bergama ilçesinde, antik Pergamon şehrinin su gereksinimi
Kestel ve Bergama derelerinden sağlanmıştır. Şehrin bulunduğu Akropol
tepesinin yüksekliği nedeniyle su gereksinimi akropoldeki sarnıçlardan
karşılanmıştır. Yerleşim genişleyince de sarnıçlar yeterli olmamış ve
çevredeki küçük kaynaklardan yararlanılmıştır. Su ihtiyacının güçlüğünün
çözümlenebilmesi için Bergama’nın 30 km. kuzeyindeki Marda Dağı’ndaki
kaynaktan künk borularla şehre su getirilmiştir. Marda Dağı’ndan
akropole doğru arazinin alçalması suyolları için uygun bir iniş meydana
getirmiştir. Buradaki kaynaktan alınan sular künk borular yolu ile Arlık
Tepe’de (H.Georgios) bir havuz içerisinde toplanmıştır. Bu havuzda
toplanan sular temizlendikten sonra basınç sistemi ile akropole
çıkarılmıştır. Ancak suyun akropole ulaşabilmesi için iki tepe ile bu
tepeler arasındaki vadileri aşması gerekiyordu. Roma döneminde şehir
akropolün altında genişlediğinden su gereksinimi çok daha
kolaylaşmıştır. Bunun için kemerli suyolları yapılmıştır. Bu yollardan
arta kalan iki kemer kalıntısı bugün akropolün altında, tepeler
arasındaki vadide görülmektedir.
Bergama’da yüksek basınçlı su tesisatının hangi dönemde yapıldığı
konusunda kesin bilgi ve kanıtlar bulunmamaktadır. Akropolün en üst
noktasına su çıkarıldığına göre, bu sorunun nasıl çözüldüğü de kesinlik
kazanamamıştır. Bununla beraber, günümüze gelebilen bazı suyolu
kalıntıları MÖ. II. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Bu suyolları üç kol
halinde 50–75 cm. uzunluğunda 240 bin toprak künkten meydana gelmiştir.
Yüksek basınçlı su tesisatının Romalılar döneminde de kullanıldığını
gösteren bilgiler günümüze kadar ulaşabilmiştir. Romalılar Helenistik
dönemde yapılan suyollarını bırakarak kemerli geniş kanalları
kullanmışlardır. Günümüze suyollarının ve boruları ile ilgili kalıntılar
çok az gelebilmiştir.
Suyollarında bronz boruların kullanıldığı sanılmaktadır. Bugün delikli
destek taşları üzerinde bu boruların söküldüğü izlerinden
anlaşılmaktadır.
Foça Su Kemeri (Foça)
İzmir
ili Foça ilçesinde, Eski Foça’da bulunan su kemeri XX. yüzyılın
başlarına kadar kullanılmış ve şehrin içe suyu ihtiyacının büyük bir
kısmını sağlamıştır.
Kemerin ne zaman yapıldığı konusunda kesin bir bilgi bulunmamakla beraber, Felix Sartiaux’a göre Orta Çağ’da yapılmıştır.
XVII. yüzyılda buraya gelen araştırmacı Le Bruyn su kemerinin 180
kemerini saydığını belirtmiştir. Günümüzde büyük bir kısmı ayakta olan
bu kemer moloz taş ve kesme taştan yapılmıştır. Kemerler ince, uzun ve
yuvarlaktır.
Su Kemerleri (Selçuk) Ephesos’ta
yapılan kazılar sırasında çeşitli dönemlere ait çeşmeler ile evlere su
sağlayan su kanalları ortaya çıkarılmıştır. Su kaynaklarının kente
uzaklığından ötürü de ilk zamanlarda su gereksinimi kuyu ve sarnıçlardan
karşılanmıştır. Sonraki dönemlerde Kuşadası’nın güneyindeki
Değirmendere (Kençherios) ile Keltepe’deki su kaynaklarından
yararlanılmıştır. Efes’e 42.5 km. uzaklıkta bulunan bu kaynaklardan su
0.8 m. genişliğinde, 0.9 m. yüksekliğinde; 0.65 m. genişliğinde ve 0.45
m. yüksekliğindeki kanallarla getirilmiştir. Bu kanallar Bülbül Dağı’nın
çevresini dolaşmıştır.
Bunun dışında İzmir yolu üzerindeki Pranga Suyu (Klaseas) 10 km.
uzunluğundaki kayalara oyulmuş kanallar ve taş duvarlardan yapılmış
terasların aracılığı ile şehre getirilmiştir. Bunun için yer yer
kemerlere gereksinim duyulmuştur. Böylece sular Ayasuluk Tepesi’ne kadar
ulaştırılmıştır.
Günümüzde Selçuk ilçesinde Bizans döneminde yapılmış su kemerleri
bulunmaktadır. Bu kemerler doğu yönünden gelerek Ayasuluk Tepesi’ne
kadar uzanmaktadır. Oldukça yüksek kesme taş ve tuğladan yapılmış,
yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış olan kemerler günümüze kısmen
iyi bir durumda gelebilmiştir.
*******************
İzmir Asansörü İzmir
Mithat Paşa Caddesi ile Halil Rıfat Paşa Semti arasındaki yükseklik
farkından ötürü her iki semt arasındaki ulaşımı kolaylaştırmak amacı ile
İzmirli Yahudi iş adamlarından Nesim Levi tarafından bir asansör
yaptırılmıştır. Günümüzde İzmir’in simgesi olan ve her iki semti
birleştiren kulede iki asansör bulunmakta olup, bunlardan sol taraftaki
buharla, sağ taraftaki de elektrik ile çalışıyordu.
İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılmasından sonra asansör sosyal
gereksinimi karşılayacak bir konuma sokulmuş, burada 1930 yılında
tiyatro sahnesi, sinema salonu ve gazino açılmıştır.
Asansör kesme kırmızı taştan olup, oldukça yüksek beyaz taş bir kaide
üzerine dört katlı olarak yapılmıştır. Katları birbirinden ayıran
silmeler bulunmaktadır. Her katın cephesinde dikdörtgen planlı altlı
üstlü sekiz pencere bulunmaktadır. Asansörün en üst katı dışarıya taşkın
bir saçakla sona ermektedir. Bu saçaklı bölümün üzerinde de daha küçük
ölçüde ikişer pencere daha bulunmaktadır.
Asansörde 1985 yılında yapılan restorasyon sonucu her iki asansör de
elektrikle çalışır duruma getirilmiştir. Asansör İzmir Büyük Şehir
Belediyesi tarafından1992–1994 yılında yeniden restore edilmiş, Halil
Rıfat Paşa semtindeki çevre düzenlemesi sırasında da asansörün üzeri
teras ve restoran haline getirilmiştir.
**********************
İzmir Saat Kuleleri İzmir Saat Kulesi (Konak)
İzmir
Konak Meydanı’ndaki Saat Kulesi, eski Sarıkışla önünde bulunuyordu.
Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılında eski sadrazamlardan
ve İzmir Valisi Kıbrıslı Kamil Paşa tarafından h.1307 (1901) tarihinde
yaptırılmıştır. Kıbrıslı Kamil Paşa’nın oğlu Bahriye Mirlivası Sait Paşa
ve Belediye Reisi Eşref Paşa’dan oluşan bir komisyon kulenin yapımını
üstlenmiştir. Kulenin yapımından önce İstanbullu kuyumcu Zingulli Usta
tarafından kulenin küçük bir maketi yapılmıştır. Buradaki Fransızca bir
kitabeden mimarının İzmirli S.Raymond olduğu öğrenilmektedir. Kulenin il
ismi Hamidiye Kulesi idi.
Saat Kulesi’nin kaidesi beyaz mermerden, diğer bölümleri kesme taştan
yapılmıştır. Dört basamaklı, haç biçiminde bir platform üzerinde 25 m.
yüksekliğinde, sekizgen kaideli ve dört katlı bir yapıdır. Buradaki
sekizgenin dar kenarlarında dörder küçük sütun üzerine oturan sebillere
yer verilmiştir. Bu sebiller at nalı kemerli olup, baldaken biçimindedir
ve üçer çeşmesi ile kurnası, ortasında da fıskiyeleri bulunmaktadır. Bu
fıskiyelerden iki tanesi günümüze gelememiştir. Baldakenlerin üzeri
kubbelerle örtülmüştür. Sebiller arasında kalan dört cepheye de at nalı
şeklinde kemerler ve demir şebekeli açıklıklar bırakılmıştır. Ayrıca
tümünün üzerini bir saçak örtmüştür.
Saat Kulesi’nin sekizgen kaidesi üzerinde sütunlu bir galeri ile onun da
üzerinde köşeleri pahlanmış kare prizma şeklinde gövde bulunmaktadır.
Bu gövde oldukça zarif başlıklı küçük kubbeli kaideli sütunların
birbirlerine bağlanması ile üç dilimli bir görünüm kazanmıştır. Buradaki
galeri ve çeşmelerde kullanılan yeşil ve pembe renkli sütunlar
Marsilya’dan getirilmiştir. Bu sütunların başlıkları ve köşeleri
bitkisel süslemelerle bezenmiştir.
Gövdenin
dört bir yönüne at nalı kemerli küçük pencereler açılmıştır. Bunların
üzerinde doğu ve batı yönlerinde küçük birer Osmanlı arması, kuzey ve
batı yönlerinde de Sultan II. Abdülhamit’in tuğraları kabartma olarak
yerleştirilmiştir. Bununla beraber Cumhuriyetin ilanından sonra, 1927
yılında çıkan “Milli ve Resmi binalarda kullanılan tuğra ve methiyelerin
kaldırılmasını” içeren kanun nedeni ile buradaki tuğra ve armalar
kaldırılmış, yerlerine ay yıldız kabartmaları konulmuştur.
Kulenin 12 küçük sütun üzerine oturan dördüncü katı ana gövdeden çok
daha dardır ve üzerini ay şeklinde alem olan metal bir kubbe
örtmektedir. Bu bölümde günümüzde çalışmayan saatin çanı bulunuyordu.
Ancak bu bölüm 1974 depreminde yıkılmış ve 1976’da onarılmıştır.
Saat Kulesi’nin gövdesi içlerinde beş kollu yıldızların bulunduğu
baklava dilimleri ile doldurulmuştur. Gövdenin üst bölümü üç sıra
mukarnasla genişletilmiş ve buraya 75 cm. çapında, Alman İmparatoru II.
Wilhelm’in hediyesi olan dört saat konulmuştur. Bu saatlerin mekanik
bölümleri demir köşebentler ve döküm ayaklar üzerine oturtulmuştur. 22
dişli çarktan oluşan saat parçaları üzerinde 1901 tarihi görülmektedir.
Topkapı Sarayı Müzesi’nde bu saat kulesinin gümüş bir maketi bulunmaktadır.
Saat Kulesi’nin önüne 1974 yılında İlk Kurşun Anıtı yapılmıştır.
Basmane Demir Yolları Saat Kulesi (Merkez)
İzmir Basmane Tren İstasyonu’na bitişik olan bu saat kulesi Cumhuriyetin
ilk yıllarında yapılmıştır. Ancak yapım tarihini belirten bir kitabe
ile onunla ilgili bir kaynağa rastlanmadığından yapım tarihi kesinlik
kazanamamıştır.
Kule kesme taştan dikdörtgen plan düzeninde olup, üzeri silmelerle üç
bölüme ayrılmıştır. Yüksekliği fazla olmayan kulenin caddeye bakan
yüzünü dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış, yuvarlak kadranlı bir saat
konulmuştur. Kulenin üzeri çatı ile örtülmüştür.
Eski Amerikan Koleji Saat Kulesi (Buca)
İzmir
Buca'da Amerikan Koleji olarak 1912 yılında yapılan yapı 1938–1949
tarihleri arasında Köy Enstitüsü, 1952–1953 yılları arasında L.SE.
Karargâhı 1953’ten sonra da 6.ATAF Karargâhı olarak kullanılmıştır.
Kolej dikdörtgen planlı olarak zemin dışında iki katlıdır. Ayrıca
köşelerdeki dikdörtgen dört bölümlü dışa çıkıntılı kule görünümlü
bölümlerin arasına bir de çatı katı yerleştirilmiştir.
Bu yapının giriş kapısı dört katlı dikdörtgen kule şeklinde olup,
dışarıya doğru taşırılmıştır. Kulenin katları arasında enine silmeler
bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli giriş kapısının üzerindeki iki katta
ince uzun dikdörtgen pencereler bulunmaktadır. Üzeri balkonla sonuçlanan
dördüncü katın üzerine yuvarlak kadranlı bir saat yerleştirilmiştir.