YAŞAM VAR OLMAKTIR
Doğumla birlikte merhaba deriz yaşama. Ağlama sesleriyle anne karnındaki istirahatı bırakıp
dünya âleminin acımasız ortamına ilk adımlar atarız. Belki de ağlamanın nedeni, bu
acımasızlığın farkına varıştır. Bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk, yaşlılık vs.
zamanları birbiri ardına gelip geçer. Ne zaman ve nasıl geçtiğini doğrusu kimse de anlayamaz. Çünkü bu sürece kendimizi öyle kaptırmışızdır ki, gelip geçen zamanı bir türlü anlayamayız.
Yaşam, var olmaktır. Yani var olduğunun farkına varmaktır ve bu varlığını duygu, düşünce, turum ve davranışlarıyla çevresine göstermektir. Kendi varlığını ortaya koymak ve bunun gereklerini yapmaktır. Yoksa var olmanın ne anlamı kalır.
Yaşam, umuttur. Farklı ve sayısız umutları bağrında saklar. Yaşam var olduğu sürece umut da varlığını sürdürür. İlyas Selman’ın bir türküsünde söylediği gibi yaşam, umuttan önce bitmelidir. Zaten umutsuz bir yaşama da yaşam denemez.
Yaşam, sevgidir. Canlı, cansız tüm varlıkları sevmektir. Çünkü kısacık ömrümüz, bu varlıkların birleşiminden oluşan bir ortamda geçer. Sevmeyen insan, sevgisizliğe mahrum olur. Hem kendini bitirir hem de çevresindekileri bezdirir.
Yaşam, bilmektir. İşimize yarayacak, yolumuzu aydınlatacak, ufkumuzu belirleyip endişeden kurtaracak her şeyi öğrenmektir. Bilmeyen,
öğrenmeyen bir kişi cansız varlıklar gibi etkisiz ve tepkisiz biçimde ömrünü ziyan eder.
Yaşam, değerdir. Maddi ve manevi değerler bütünü etrafımızı sarmıştır. Maddi değerler manevi değerlere üstün çıkarsa veya maddi değerlere
gereken önem verilirken; manevi değerler görmezden gelinirse anlamlı bir yaşamdan asla söz edilemez. Maneviyatsız bir yaşam ayakta duramaz.
Yaşamı genel olarak özetlemiş olduk. Peki, yaşam, sadece bunlardan mı ibaret? Tabii ki hayır! Var olmak, umut, sevgi, bilmek ve değer yaşamın 5
temel dayanağıdır. Bunlara ek olarak birçok unsuru da dâhil edebiliriz. Yaşam, bu unsurların/parçaların birleşiminden oluşur ve anlam kazanır.
Ölüm ise, fani hayattan ebedi hayata göç etmektir. Doğarken gülerek karşılanmıştık, öldüğümüzde de gözyaşları ve üzüntülü biçimde uğurlanıyoruz.
Çünkü ölüm bir kopuştur ve ayrılıştır, yaşamdan. Varlığı, umudu, sevgiyi, bilgiyi ve değerleri geride bırakıp tekrar ebedi istirahata dalmaktır.
Ölüm, ne kadar kaçınılmaz olsa da yine de korkulan ve istenmeyen bir olaydır. Zaman, kişi, mevki,
güç, para, güzellik, cinsiyet, yaş vb. gibi hiçbir şey onu tek başına açıklayamaz ve önceden tahmin edemez. Ölüm, bunlarda dâhil hiçbir şeyi dinlemez ve bilinmedik bir zamanda ve bilinmedik bir şekilde canı bedenden kurtarır.
ALINTI