Limoni Co-Admin
Mesaj Sayısı : 6150 Rep Gücü : 14991 Rep Puanı : 44 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: Soner Yalçın Saklı Seçilmişler Çocuklarını, geleğimizi düşünen herkes bu yazıyı 1 kere okumalı Salı Mayıs 01, 2018 8:32 am | |
| Çocuklarını, geleğimizi düşünen herkes bu yazıyı 1 kere okumalıTürkiye başta olmak üzere dünya yoksullarına soykırım yapılarak, fakirleri biyolojik gıda tabancaıyla katlediyorlar. İnsanları yiyeceklerle, eşyalarla ve aşılarla kısır yapıyorlar. Gebeliği önleyen mısır üretip piyasaya devam etmişler. Bunun yanında kolesterol haplarıyla cinsel hayatlar bitiriliyor.Bu tarz şeylerin amacı ise Türk tarımını bitirerek insanlarımıza kimyasal yiyecekler yedirmektirABD, AB ve küresel baronların daha çok kazanç elde edeceği kirli bir düzen kurulmuş. Bu düzen her ülkede yerli işbirlikçi patronlar ve iktidarlar bulunarak veya iktidara getirilerek kurulmuş. Tabi bu düzenin yanında Dünya Bankası, IMF ve Dünya tecim örgütü adlı şeytan üçgeni de yer ediniyor. Bu tarz şeylerin amacı ise Türk tarımını bitirerek insanlarımıza kimyasal yiyecekler yedirmektir. Bu tarz şeylerin başka bir amacı var! Bu tarz şeylerin amacı para kazanma meselesi değil, bu tarz şeylerin amacı başka bir şey fakat gizli saklı tutuyorlar.Soner Yalçın bu gizli tutulan sırrın peşine düşmüş ve öğrendiğinde ise dehşete düşmüş. Türkiye başta olmak üzere dünya yoksullarına soykırım yapılarak, fakirleri biyolojik gıda tabancaıyla katlediyorlar. İnsanları yiyeceklerle, eşyalarla ve aşılarla kısır yapıyorlar. Gebeliği önleyen mısır üretip piyasaya devam etmişler. Bunun yanında kolesterol haplarıyla cinsel hayatlar bitiriliyor.Bunun farkına varınca şunu düşündüm: Bugün bu ürünleri üreten küresel yiyecek ve dünya çapında ilaç şirketleri 1941’de Hitler’in destekçisiydi! Sizce bu tesadüf mü? Bu kişiler o dönemde gaz odalarıyla insanları yok ediyorlardı, şimdi ise gıdalarıyla insanları yok ediyorlar. Parası olmayan fakirler ise sağlıklı beslenemediği için yok oluyorlar. Kısaca anlayacağınız bu soykırımcılar yeni bir dünya kurma peşindeler. Soner Yalçın Saklı Seçilmişler PDF E-Kitap TanıtımıTürkiye‘de biroldukça bireyin aklında sadece zeytin ağaçlarının kesilmesi kalmış. Fakat Özal ile başlayan büyük tarımsal kıyım ile milli stratejik ziraatı yağlı urganla bitirdiler. Çünkü ABD ve AB endüstriyel tarıma geçmişti, bundan dolayı elindeki malları satmak için yeni pazarlar keşfetmeye çalışıyorlardı. İşte Türkiye bu yeni pazarın içinde yer alıyordu. İşte neticelar; Türkiye’nin 1980’lerde tarım ihracatı 2 milyar, ithalatı ise 51 milyon dolardı. Fakat ithalat 1999’da 3 milyar 93 milyon dolara ulaştı. Bugün ise ithalat 16,5 milyar dolara ulaştı. Fakat ne Özal nede Erdoğan bu konuda eleştirilmedi.Tarımsal üretimimiz bize yeter diyen Türkiye, yaptığı politikalar sonucu her tarımsal ürünü ithal etmeye başladı. İktidar ise bu politikayı halen sürdürüyor. İşte ülkemiz göz bakılırsa gore yok olmaya doğru gidiyor. Bunu fark eden zehir tacirleri de boş durmuyor. Bu vaziyet bir tek Türkiye’de değil, cenup Kore ve Japonya’da da var. Burada yaşayan yoksullar evde değil dışarıda yemek yiyor. Sebebi ise evde yiyecek yapmak, dışarıya bakılırsa çok çok pahalı.Farkındaysanız, Türkiye’de de durum böyle. Doğal olarak buda kanserli ve hastalıklı bir cemiyet olmamızı sağlıyor. Fast Food tüketen kişiler de şişmanlama, zeka geriliği ve yüksek oranda kanser riski bulunuyor. Bu vaziyet ABD Senatosu tarafınca açıklandı. Soner Yalçın Saklı Seçilmişler kitabında özellikle şunların altını çiziyor; Ekmek, süt, yoğurt ve pirinç gerçekten göründüğü şeklinde mi? Yoksa kimyasal bir ürün mü? Basit besin hilelerini hesaba katmıyorum bile. Yani problem planladığınüzden daha büyük! Burada size uzun raf ömrü olan yiyeceklerden bahsediyorum. Tabi bunları tüketip tüketmemek size bağlı, fakat fukara insanlar başka alternatif bulamadığı için en ucuza satılan yiyeceklere yöneliyorlar.Ayrıca mısır şurubu elde etmek için cıva kullanılıyor! Türkiye’de 10 yılda diyabet hasta oranları %7,6’dan %13,4 terfi etti. Hatta insanları büyük bir kısmı bu hastalığın farkında olmadan hayatlarına devam ediyorlar. Kesinlikle bu mevzuda çok dikkatli olun..Soner Yalçın Saklı Seçilmişler Soner Yalçın Saklı Seçilmişler kitabında neyi anlatıyor? 16 Ocak 2018 https://bisorubicevap.com/edebiyat/kitap/soner-yalcin-sakli-secilmisler-kitabinda-neyi-anlatiyor Saklı Seçilmişler kitabı ne kadar sürede hazırlandı? Saklı Seçilmişler'de insan sağlığıyla ilgili anlatılan tüyler ürpertici ve "öldürücü" gerçekler neler? Araştırmacı gazeteci, toplum insanı Soner Yalçın, Saklı Seçilmişler ile karşımızda. “Gıda terörünü ve bunun arkasındaki karanlık isimleri yazdım” diyen Soner Yalçın'ın belgelerle açıkladığı araştırmaları 5 yıldan fazla sürmüş ve kitabı yazması da 8 ayını almış. Sözcü Gazetesi'nden Nil Soysal'a röportaj veren Soner Yalçın'dan kitapla ilgili öne çıkanlar şöyle: Gıdalar korku kaynağına dönüştürüldü! Hekimler, uzmanlar yazıyor, konuşuyor, uyarıyor: “Aman şunları yemeyin! Aman bunları içmeyin!” Dedikleri doğru ama konuyu “gıda sağlığına” sıkıştırıp bırakıyorlar. Bu “çağdaş esarete” sebep olanlar görmezden geliniyor, gizli amaçları üzerinde durulmuyor. Eksik olan bu. İşte Saklı Seçilmişler kitabı bu ihtiyacı gidermek için yazıldı. Kimyasal yiyecekler-içecekler insan sağlığı için tehlikeli zehir ise niye satılıyor? Demek meselenin gizlenen sırrı var! Bakın çevrenize; kısırlık ve kanser ne kadar arttı. Şeker hastalığı inanılmaz boyutlarda. Bu rahatsızlıkların sebebi yediklerimiz, içtiklerimiz. Mesele sadece sağlık değil; bunun ekonomik-politik yönü var! Bu zehir düzenini kimler, nasıl kurdu? Beslenmenin-gıdanın ekonomik politiği üzerinde kimse durmuyor. Dedim ki içimden; “İnsanların kafasını aydınlatacak, gıda terörünün arkasındaki karanlık isimleri ve politikaları ortaya çıkaracak kitap yazmalıyım.” “Saklı Seçilmişler” böyle doğdu… Kafamda şu vardı: ABD-AB ve küresel baronlar daha çok kazanç için bu kirli düzeni kurdu. Her ülkede yerli işbirlikçi patronlar ve iktidarlar buldu. Ya da iktidara getirdi. Dünya Bankası-IMF- Dünya Ticaret Örgütü adlı “şeytan üçgeni” Türk tarımını bitirip insanlarımıza zehir yedirmeye böyle başladı. Bu “şeytanların” ne yaptıklarına odaklanmışken, bir gün kafama dank etti: Bu işin içinde başka iş var! Bu iş sadece para kazanma meselesi olamazdı. Bir sır vardı. Bu sırrın peşine düşünce korkmaya başladım. Öğrendiklerimden dehşete düştüm. Sadece Türkiye değil, dünya yoksullarına soykırım yapılıyor. Dünyadaki fakirleri “biyolojik gıda silahıyla” öldürüyorlar. İnsanları (tek tek isimlerini verdim) yiyeceklerle- eşyalarla- aşılarla kısırlaştırıyorlar. Gebeliği önleyen mısır üretmişler. Kolesterol haplarıyla cinsel hayatlar öldürülüyor. Gördüm ki: Bugün bunu yapan küresel yiyecek şirketleri, global ilaç firmaları dün de Hitler'in destekçisiydi! Tesadüf mü? Aynı aileler gaz odalarıyla değil, gıdayla insanları yok ediyor. Parası olmadığı için sağlıklı beslenemeyen yok ediliyor. Yeni soykırımcılar yeni dünya kurmak istiyor. Çoğu kişi sadece zeytin ağaçları katliamını biliyor. Özellikle Özal döneminde çıkarılan yasalarla başladı büyük tarımsal kıyım. Türkiye'nin milli stratejik sektörü tarımı, yağlı urganla boğdurdular. Çünkü, ABD-AB endüstriyel tarıma geçince elindeki ürünü satmak için yeni pazarlar arıyordu. Türkiye bu pazarlardan biriydi. Size bazı rakamlar vermeliyim: Türkiye'nin 1980 başında tarım ürünleri ihracatı 2 milyar dolar, ithalatı 51 milyon dolardı. İthalat 1999'da 3 milyar 93 milyon dolara yükseldi. Bugün tarımsal ithalat 16.5 milyar dolara ulaştı! Özallar, Erdoğanlar bu açıdan pek eleştirilmedi. Tarımsal üretimde kendine yeten Türkiye, bu dışa bağımlı politikalar sonucu bugün her tarımsal ürünü ithal eder hale getirildi. AKP bu politikayı ısrarla sürdürüyor. Bir ülke bile bile böyle intihara sürükleniyor işte. Zehir tacirlerine böyle fırsat veriliyor. Özellikle son 6 ayda “inşallah delirmem” dedim. Kötülüğe ve adaletsizliğe inanamıyorsunuz. Örneğin, bu süreçte iki kez ABD'ye gittim. Benzer durumu Güney Kore ve Japonya'da da görmüştüm: Yoksullar evlerinde değil, dışarıda yemek yiyor! Çünkü evde yapmaktan dışarıda yemek daha ucuz! ABD'de doğal gıda ürünlerinin satıldığı butik mağazaların kapısından içeri girmeniz bile zor, çok pahalı. Türkiye'de de öyle; yoksulların doğal yiyecekleri alması imkansız. Bu durumda ne oluyor; kanser çocuklarda görülüyor artık. Maalesef insanlar bilmeden bu tuzağa düşüyor; “tatlı zehirler” yediriyor çocuklarına-torunlarına. Fast food özellikle çocuklarda aşırı şişmanlamaya ve şeker/diyabet hastalığına neden olmuyor; zeka geriliğine sebep oluyor! Bu yerlerde her yedi saniyede bir yemek yiyen bir kişide kanser vakası var! Bunu ben değil, ABD Senatosu söylüyor. Bir kere şunun altını çizeyim: Ekmek, süt, yoğurt, pirinç ya da bir başka tarımsal ürün aslında sahiden ekmek, süt, yoğurt, pirinç mi? Yoksa o görünümde başka bir kimyasal ürün mü? Basit gıda hilelerinden bahsetmiyorum; sorun sandığınızdan daha büyük! Uzun raf ömürleri vs için ortaya çıkarılan tanımsız “şey” yiyeceklerden bahsediyorum. Bu yiyecekleri yiyip yememek herkesin kendi elinde. Ancak yoksullara başka alternatif bırakılmıyor. Fakirler hep ucuza mal edilen yiyeceklerle beslenmek zorunda kalıyor. Dikkat edin en yoksullar en şişman olanlardır. 50 yıl önce hamburger-patates yiyen kişi 420 kalori alıyordu; bugün 1050 kalori alıyor... 3 kilo yapay tatlandırıcı 750 kilo şekere denk geliyor ve her yiyeceğin içinde. Bu ucuz fast food tarzının da gizli bir amacı yok mu? Tek örnek vereyim: Mısır şurubu elde etmek için cıva kullanılıyor! Son on yıllık süre zarfında Türkiye'de diyabet hasta oranı yaklaşık yüzde 100'lük artış göstererek yüzde 7.6'dan yüzde 13.4'e çıktı. Keza insanların büyük çoğunluğu hastalığın farkında olmadan yaşıyor. Yani rakam daha yüksek. Bir gıda terörü ile karşı karşıyayız... İsrail’in kıyamet senaryosu.. http://www.abcgazetesi.com/israilin-kiyamet-senaryosu-85626h.htm Prof.Dr.Sait Yılmaz yazdı... Dünya, sandığınızdan çok daha farklı kişiler tarafından yönetilmektedir. Adına ‘küresel sermaye’ dediğimiz, kendi kişisel, aile ve şirket çıkarları için küresel düzeyde paraya ve sermayeye hükmeden, ülkeleri savaşlara sokan, ekonomilerini batıran bir çıkar grubu ağı var. Bunlar sürece dâhil olmazlar, ortalıkta görünmezler, hiçbir iktidardan etkilenmezler. Son iki yüzyıldır dünyaya yön veren güçlerin arkasında Yahudi parası ve onların yönlendirdiği ‘karanlık asalet’ var. Başta İngiliz Windsor’lar olmak üzere Avrupa’daki 30 kadar hanedana yön veren Rothscild ailesi oldu. Küresel sermaye, 1945 yılında güçten düşen İngiliz atından inmiş, merkezini ABD’ye taşımıştır.Küresel Sermaye..İki ana grup olan İsviçre-Basel’deki Rothschild ailesi ile ABD’deki Rockefeller ailesinin öncülük ettiği FED ve Avrupa merkez bankalarını kontrol altına almışlardır. Başta dünya savaşları olmak üzere tüm küresel savaşları bu sistem finanse etmiş, ABD başkanlarının kim olacağına karar vermiştir. İşleri paradan para kazanmak olan küresel sermayenin planlama merkezi, paranın değerinin belirlendiği (City) Londra’dadır. Aksiyon merkezleri ise Wall Street, Belçika-Brüksel ve Singapur’dadır. Bu sistem, İsviçre Basel’de Rotschild’in başında olduğu BIS (Uluslararası Ödemeler Bankası) tarafından yönetilir. Rockefeller ailesi bugün CIA ve ABD Savunma Bakanlığı’na hâkimdir.ABD başkanı olan Trump’ın da iktidarda kalması Siyonist planlara yapacağı katkıya bağlıdır. Kirli geçmişi nedeni ile Trump, şantaj altındadır ve Siyonist akıl hocaları ve şahin generallerin kuşatması altında, İsrail’in hizmetine sokulmuştur. Bugün Ortadoğu’da ve özelde Suriye ve İran için yaşanan gelişmeler ve Amerikan politikaları İsrail’in güvenliği ve büyük planları için yeni bir aşamadır. Dizginleri iyice ele aldığını sanan Benjamin Netanyahu, kıyamet senaryosu için en uygun zamanda olduğunu hesaplamaktadır. Armageddon, dünyanın sonuna doğru yapılacağı kehanet edilen büyük Kıyamet Savaşı’nın adıdır.Armageddon..Dini referanslara göre; bu savaşta, (İslam’da ‘Melhame-i Kübra) Torosların eteğindeki Amik Ovası’nda iki taraftan birer milyonluk ordu karşı karşıya gelecektir. 80 tümenlik İslam ordusunun 17 tümeninin tamamen Türklerden oluşacağı belirtilmiştir. İslam ordusunun komutanlığını Mehdi yapacak ancak kendisinden çok az kişi haberdar olacaktır. Hıristiyanlık ve Musevilik’te bu savaşın Mesih’in önderliğinde yapılacağına inanılmaktadır. Hıristiyanlığa göre; Armageddon Savaşı bütün yeryüzünü kapsayacak ve şiddetli olacak; yalnızca Atanmış Kral'ın tarafındaki insanlar sağ kalacaklar, diğerleri ise yok edilecektir.Özetle, tarih üç semavi (tek kitaplı) dinin ortaya çıktığı Orta Doğu’da başladı ve burada bitecektir. Yahudiler, Amerika’daki Evanjeliklerle birlikte kıyamet senaryosunun ve Büyük İsrail projesinin arkasındadır. ABD Başkanı Ronald Reagan, 1980 ve 1983'deki konuşmalarında ‘Armageddon’u yaşayacak nesil biz olabiliriz’ demişti. Başkan Bush da Irak’ı işgal kararını verirken bu teolojinin etkisindeydi. Amerika’daki Cumhuriyetçi Parti içinde Armageddon beklentisi içinde olan gruplar oldukça güçlüdür. Orta Doğu’da Arap Baharı sonrası gelişmeler ve yaklaşan İran Savaşı bize Armageddon’u tarif ediyor olabilir.Tek Dünya Devleti için ABD askeri..ABD’nin küresel sistemde izlediği stratejinin gerisinde Realizm odaklı ‘güç dengesi’ ve ‘çıkar maksimizasyonu’ esas olmuştur. Güç dengesi, askeri planların meşruiyeti için gerekli ittifakları sağlama ve silah satmak için gerekli çerçeveyi oluşturur. Güç dengesi için gerekli tehdit unsuru Soğuk Savaş’ta Komünizm idi. Şimdi ise demokrasi, terörle mücadele ve son yıllarda ‘diktatörü kovma oyunu’ oldu. Orta Doğu petrolünün Suudi Arabistan %24’üne, Irak %12’sine ve Kuveyt %8’ine sahiptir. Petrol sahibi Arap hanedanlıklarının tamamı yaşamak için ABD şantajı altındadır. Sırada petrolün %16’sına sahip olan İran var.Orta Doğu’da İsrail’in kurulmasından bugün yaşanan tüm çekişmelere kadar geri planda Siyonizme hizmet eden ve bugün ABD atına binmiş küresel sermayenin hesapları vardır. Bu hesaplar yakın planda küresel sermayenin petrol ve doğal gaz şirketlerine hizmet ediyor gözükse de orta vadede Ortadoğu ve dünyanın diğer bölgelerinde kaos stratejisi ile karanlık yani yönetilemeyen bölgelerin genişletilmesini içerir. Uzun vadede ise ulus-devlet yapılarının çökertilmesi ile hegemonik istikrar sağlayacak “tek dünya devleti” projesi bulunmaktadır. Bu dünya devletinin efendileri ise yukarıda bahsettiğimiz çıkar ağı olacaktır.ABD askeri gücü sözde güvenlikleştirme rolü ile her coğrafyada istikrarsızlaştırmanın çeşitli kisvelerle sağlanmasının ana unsurudur. Bu yüzden ABD, terör madalyonun iki yüzünde de vardır. Yani terör örgütlerini kuran ve onlarla mücadele görüntüsü altında kendine vekil yapan anlayıştır. Son yıllarda ortaya çıkan yeni güvenlik teknolojileri, başta küresel gözetleme kabiliyetleri, siber istihbarat ve insansız hava araçları ABD askeri mekanizmasına gerekli teknolojik üstünlüğü sağlamaktadır. Bu teknolojiler aynı zamanda Amerikan asker sayısı zafiyetini kapatmaya yarar ver sanayi-savunma kompleksinin gelir kaynağıdır.Hedefte Türk Dünyası da var..Orta Doğu’da gelinen aşamada ‘Yeni Ortadoğu’ haritası içinde bazı ülkeler bölünecek, bazıları federasyon haline getirilecek, yeni İsrail’ler ortaya çıkacaktır. Avrasya coğrafyasına geçiş, İran ile başlayacaktır. ABD Ordusu, onyıllardır İran ile savaşa hazırlanıyor. Kuvvet yapısı içinde öngörülen “geçiş ordusu” ve füze kalkanı bu amaca hizmet edecek. “Dönüşüm ordusu” ise Çin’e yönelik hazırlanıyor. Obama yönetimi, henüz hazır olmadıkları için İran’ın hızını bir nükleer anlaşma ile kesmek istemişti. Ama Trump yönetimi, bu anlaşmayı da bozacak adımlar atıyor ve savaşa hazırlanıyor.Orta Doğu’da son dönemde gittikçe artan silahlanma gayretleri ve ABD ve İsrail’in arkasında olduğu İran karşıtı koalisyonun hazırlanması ve Müslüman ülkeleri birbirine kırdırma stratejisi büyük savaşın ayak sesleridir. Çanlar, İran için çalıyor. Amerikalılar, savaş oyunlarında muhtemel muharebeleri simülasyon ile test ediyor ve kabiliyetler canlı ateş tatbikatlarında deneniyor. İran’da tetiklenen ayaklanmalar ile halkı test ediliyor. Konvansiyonel savaş için büyük bir İran provokasyonu gerekli, bunun için deniz yolları üzerinde bir saldırı komplosu düşünülüyor.İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD ile birlikte bir Orta Doğu Savaşı çıkarma peşinde çok önemli bir tarihi fırsat yakaladığını düşünüyor. Küresel sermaye ile şantaj altına aldığı Amerikan askeri ve Orta Doğu’nun kukla Arap hükümetlerini yanına alarak, Büyük İsrail’i doğuracak Kıyamet Savaşı’nı tetiklemeyi hesaplıyor. Küresel sermaye ise İran coğrafyasına yerleşerek, Orta Asya’nın kaynaklarına da rahatça el atabilecek ve nihayet karadan da Asya-Pasifik’e de uzanabilecektir. Büyük Orta Doğu Projesi sadece İslam Dünyasını değil, Türk Dünyasını da hedef alıyor. Kıyamet Savaşı, bizlerin de sonu olabilir. Türkiye; Irak ve Suriye’de olduğu gibi İran konusunda da ABD’nin tuzağına düşmemelidir. | |
|
huzeyfe Süper Moderatör
Mesaj Sayısı : 7719 Rep Gücü : 18108 Rep Puanı : 23 Kayıt tarihi : 27/03/09
| Konu: İnegöl paraşüt poşet içerisinden çıkan böcekler Tarım sektörümüzle, bitkisel genetiğimizle de oynayan ülkeler var. Paz Mayıs 06, 2018 6:04 am | |
| Dikkat Böcek İstilası..Vatandaş Şokta..Ziraat Odası Alarma Geçti.!
http://www.haberokuyoruz.com/dikkat-bocek-istilasi-vatandas-sokta-ziraat-odasi-alarma-gecti/179/ 06 Mayıs 2018 - 19:19
Bursa’ nın İnegöl ilçesi Kulaca mahallesinde ceviz üretimi yapan çiftçi Mustafa Kaplan, ağaçlarını ilaçladığı sırada gökyüzünden önüne bir poşet düştü. Düşen poşet içerisinden çıkan böcekler uçmaya başladı. Binlerce böceği gören çiftçi Kaplan, ne olduğunu anlayamadan böcekleri ilaçla öldürmeye başladı. Böceklerin hangi cinsten olduğunu çözemeyen çiftçi, öldürdüğü böcekleri ve paraşütü alıp İnegöl Ziraat Odasının yolunu tuttu.Olayla ilgili bilgisine danışılan ****** Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Dalı Başkanı Prof. Dr. Erol Yıldırım, araştırmalarında rastladığı böcekle ilgili açıklamalar yaptı. Olayı anlatan çiftçi Mustafa Kaplan, “Tarlamdaki ceviz ağaçlarını ilaçlamaya gittim. Tarlamda paraşüt şeklinde bırakılmış bir poşet buldum. Poşete yaklaştığımda içerisinden böcekler uçuşmaya başladı. Ben de sırtımdaki ilaç pompasıyla bir kısmını öldürdüm. Bu tür böceği ömrümde ilk kez gördüm. Hangi cins olduğunu bilmediğim böcekleri Ziraat Odasına getirdim. Keneye de, patates böceğine de benziyor gibi ama ne olduğunu ne amaçla atıldığını anlamadık” dedi. ARAŞTIRMA BAŞLATILDI
İnegöl Ziraat Odası Başkanı Sezai Çelik ise, “Hayatımız tarım sektöründe geçti. Bu güne kadar böyle bir böcek cinsini görmedim. İlk bakışta patates böceğine benziyor gibi ama o da değil. İlginç bir cins. Bunun içindeki milyonlarca böcek havadan paraşütle atılmış. Elle yapılmış bir paraşüt. Bu memlekette görmediğimiz böcek cinslerini de görmüş olduk. Zaman zaman aramızda da konuşuruz, biyolojik mücadeleyle ilgili. Eskiden patates böcekleri ve farklı böcekler yoktu. Sonradan ülkemizde ortaya çıkmaya başladı. Bunu çiftçimiz fark etmiş. Belki de bunu Türkiye'nin farklı bölgelerine de bıraktılar. Tarım sektörümüzle, bitkisel genetiğimizle de oynayan ülkeler var. Basit bir şey gibi görünüyor ama bu ürünlerimize veya topraklarımıza zarar verebilir. Bu böceklerini örneklerini, Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Laboratuvarı’na göndereceğiz. Böceklerin hangi cins veya neye zarar verdiğini görmüş olacağız” diye konuştu. | |
|