Bugüne kadar milyonlarca insan pes etti. Öfkelenmiyorlar, ağlamıyorlar, hiçbir şey yapmıyorlar. Yalnızca zamanın geçmesini bekliyorlar. Tepki gösterme becerilerini yitirmiş onlar. Sense üzgünsün. Bu da senin ruhunun hâlâ canlı olduğunu kanıtlar.
Işığın Savaşçısının Elkitabı
-Işığın savaşçısı, şükran duyacağı pek çok şey bulunduğunu bilir.
-Bir savaşçıya, kendisine yapılan yardımı hatırlatmak gerekmez; bunu ilk hatırlayan odur, elde ettiği bütün ödülleri de dostlarıyla paylaşır.
-Savaşçı, arzularını seçmekte özgür olduğunu bilir, bu kararları yüreklilikle, tarafsızlıkla ve -kimi zaman- az buçuk gözünü karartarak alır.
-Zafer kazananlar, aynı hatayı iki kez işlemez. İşte bu nedenle savaşçı gerçekten değen bir şey için kendini tehlikeye atar.
-Işığın savaşçısı, kendi kusurlarını bilir; ama erdemlerini de bilir. Arkadaşlarından bazıları, “Başka insanların eline bize olduğundan daha çok fırsat geçiyor,” diyerek durmadan yakınırlar. Belki de haklıdırlar ama bir savaşçı bu yüzden tutulup kalmaz; erdemlerinden olabildiğince yararlanmaya bakar.
-Savaşçı, meyveyi asla hamken koparmaz.
-Geçmişteki acılar, savaşçının gücüdür.
-Işığın Savaşçısı, sözcüklerin gücünü bilir.
-Gerçek bir ışığın savaşçısı, kendi savaş alanını kendi seçer.
-Işığın savaşçısı, kaybetmeyi bilir. Yenilgiye, hiç umurunda olmayan bir şeymiş gibi bakmaz. “Hiç önemi yok,” ya da “Aslına bakarsanız pek de o kadar istemiyordum,” gibi şeyler söylemez; yenilgiyi yenilgi olarak kabul eder ve bu yenilgiyi zafermiş gibi göstermeye çalışmaz.
-Yardım eden biri, yardım da alır ve öğrendiği şeyi öğretmek ister.
Her birimiz ışığın savaşçısıyız. Hayat yolunda mücadeleyi bırakmadan yola devam etmeliyiz. Gelişirken, geliştirmeyi ilke haline getirelim ki dünyaya “yaşanmışlık izi” bırakalım.