Tesbih Çekme Âdeti Nasıl Başladı?
Ahmet Şahin, Zaman Gazetesi
Âyet-i kerîmede, sabah ve akşam Rabbimizi tesbih etmemiz emredilmektedir. Hadîs-i şerifte ise her namazdan sonra otuz üçer defa tesbih, tahmid ve tekbir etmemiz tavsiye edilmektedir. Demek ki, mü'minler için bir zikir sayısı bahis mevzuudur. Otuz üçer defa Rabbini tesbih, tahmid ve tekbirle yâd edeceklerdir. Bu sayı nasıl bilinecek, ne ile tespit edilecektir? Bunun cevabını hadîs kitaplarında bulabilmekteyiz. Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve Hakîm'in kaydına göre Resûl-i Ekrem Efendimiz bu zikirlerini parmak eklemleriyle yapardı. Yâni sağ elinin parmaklarını, tesbih sayısını tespit için kullanırdı.
Nitekim muhacir bir kadına tesbihlerini sayma hususunda fikir veren Efendimiz: — Parmaklarının eklemleriyle tesbihlerini say. Çünkü parmaklar âhirette ne iş yaptıklarından sual olunacaklar, onlar da tesbih ettiklerini söyleyeceklerdir, buyurmuştur. Demek ki Resûl-i Ekrem Efendimiz parmakları tesbih esnasında kullanmış, böyle tavsiyelerde de bulunmuştur. Ancak yine sahih eserlerin kaydından anlamaktayız ki, ashabtan birçoğu zeytin çekirdeği, ufak taşlar gibi maksada yardım eden şeyleri ceplerine, keselerine doldurup tesbih sayısını tesbitte kullanmışlar, Resûl-i Ekrem Hazretleri de bunları menetmemiştir. Nitekim Hazret-i Ebû Hüreyre'nin bir ipe birçok düğüm düğümleyip tesbih yerine kullandığı, Hazret-i Safiyye validemizin bir zenbil içine çakıl taşları koyup zikir ve tesbih için kullandığı Resûl-i Ekrem Efendimiz'in bilgisi dahilinde olmuş, bunlara mani olmamıştır. Demek ki Müslümanlar baştan tesbih yerine parmaklarını, yahut çakıl taşlarını veya ipe sarılmış düğümleri kullanmışlar. Bu hâl, ikinci hicrî asra kadar devam etmiştir. ikinci asır başlarında ise bugünkü tesbihlerin geliştirilerek kullanılmaya başlandığını görmekteyiz. Uzun tesbihlerden bahseden o günkü Arab şâiri Ebû Nüvas hapishanede yazdığı şiirinde " tesbih kolumda, mushaf boynumda" diyerek tesbihlerin kullanılmaya başlandığını anlatmaktadır. Nitekim üçüncü asrın velîsi Cüneyd-i Bağdadî'ye tesbih kullanma sebebini sormuşlar: — Sen bunca fazîlet ve meziyetlerine rağmen tesbih kullanıyorsun, bu nasıl olur? Şöyle cevap vermiş: — Bu tesbih, beni Rabbime ulaştıracak zikrimin vesilesinden başka bir şey değildir. (Risâle-i Kuşeyriyye). Yine aynı zamanın velîlerinden Ebû Müslim Havlânî'nin de tesbih kullandığı, âlimlerin buna ses çıkarmadıkları anlaşılmaktadır. Müslümanlar arasında beşinci asırda şâyi olan tesbih kullanma âdetinde şu iki şıkkı hatırlamalıyız:
1 — Resûl-i Ekrem Efendimiz tesbih ve zikirlerini parmaklarıyla yapmış, bunu tavsiye buyurmuştur. Ama diğerlerini menetmemiş, mani olucu beyanda bulunmamıştır.
2 — Parmakların yaptıklarından sual olunacaklarını da bildirmiştir. Böylece tesbih çeken parmaklar, yine gayelerine uygun hareket etmiştir. Zira eldeki tesbih kendiliğinden dönmez, parmakların döndürmesi gerekir. Tesbihi çeken parmaklar vazifelerini yine ifa etmiş olurlar. Demek ki, isteyen, şaşırmayan parmaklarıyla tesbih ve zikrini yapar, dileyen de tesbih kullanır; ipe dizili tanelerle ibadetini kolaylaştırır.