KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bunca karambole bir de bu taraftan bakalım

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
uggurr
Süper Moderatör
uggurr


Mesaj Sayısı : 37
Rep Gücü : 111
Rep Puanı : 10
Kayıt tarihi : 20/08/09
Yaş : 29
Nerden : izmir-buca

Bunca karambole bir de bu taraftan bakalım Empty
MesajKonu: Bunca karambole bir de bu taraftan bakalım   Bunca karambole bir de bu taraftan bakalım Icon_minitimePtsi Ara. 21, 2009 7:10 am

"Zaman en büyük müfessirdir." Yanlışların tarihe gömülüp gelecekte var olma yolunun doğrulara açılmasıyla ortaya çıkar zamanın tefsiri.
Doğru olanlar ve doğru yerde duranlar zamanla yücelir. Doğruluklarına gölge düşmeye başlayınca da belleri bükülmeye, fena alameti her taraflarında görünmeye başlar. Ve yine zamanın bir gününde yerini doğru olmayanlara bırakarak bu dünyadan ayrılır giderler. Onları hatırlayanlar "Yalan dünya işte" der arkalarından...

Özüyle sözüyle dosdoğru olanlara "sâdık" deniliyor. Bir insanın sadakat testinden geçebilmesi şu üç şeyde tamam olmasına bağlanıyor: İnanmak, inandıktan sonra asla sarsılmamak ve inandığı istikamette ilerleyebilmek için ne lazımsa ortaya koyabilmek.

Bu üç esasa bağlanan sadakat unsurları bir insanda tabiat halini alırsa o insana "sıddık" deniliyor. Sıddıkların efendisi, Hz. Ebu Bekir'dir.

Sadakatin zıddına "kezib" yani yalan deniliyor. Yalan, sözü aşıp özü de istila etmişse o zaman "kezzab" kelimesine tekabül ediyor. Türkçedeki kezzaba benzeyen tarafı insanın özünü, vicdanını yakıp kavurarak insaniyetini kömüre çevirmesidir. Saadet asrının "kezzab"ının adı Müseyleme'ydi. Peygamber olmadığı halde peygamber olduğunu iddia eder, böyle bir yalan için arkasına taktığı binlerce insanı savaşa sürüklemeye yeltenirdi.

"Ulûhiyet" gibi "hakikatlerin hakikati"nden ve onun elçiliği anlamına gelen nübüvvet hakikatinden hiçbir şey anlamadığını Nebiler Serveri'ne yaptığı teklifle ortaya koydu Kezzap Müseyleme. Ne var ne yoksa ikiye bölüp yarısını almak istiyordu. Meseleyi mal-mülk meselesi, mevki-makam kavgasından ibaret görüyordu çünkü.

"Sana bir çöp bile vermem" dedi, "İnsanlığın İftihar Tablosu" ona. Kendisi almıyordu ki ona versin. Bekaya irtihal ederken borcundan dolayı zırhı bir Yahudi'nin elinde rehin bulunuyordu. Hâlbuki az bir zaman önce öbek öbek altın ve gümüşleri, sürü sürü koyun ve develeri henüz mal-mülk sevdasından geçememiş yeni müminlere gözünü kırpmadan ihsan etmişti.

Sadece kendisini değil, "Ensar"ını da müstağni tutuyordu mal ve mülke meyletmekten. Bu durumu fırsata çevirmek isteyen kezzapçıklar hemen ortamı değerlendirerek Ensar'ın koltuğunun altına girip fısıldıyordu yılan gibi: Bakın! Mekke fethinden sonra sizi unuttu bile. Onlara verdikçe veriyor ama size bir şey vermiyor.. Mealinde laflar ederek ortamı bulandırmaya çalışıyorlardı.

İnsanlığın İftihar Tablosu, Ensar'ını topladı ve kısa bir konuşmanın ardından şu soruyu sordu: Onlar sürüleri önlerine katıp giderken, siz Allah Resulü'nün elinden tutup dönmeye razı değil misiniz?

Gözyaşlarına boğulan Ensar topluluğundan tek ses çıktı: Ya Rasulallah! Biz onlara yaptığın ihsanları görünce onlarla gideceğini zannettik. Kaygımız bundandı!

Allah Resulü, arkadaşlarının arasında Medine'ye döndü ama Allah mülkü kezzaplar için yaratmamıştı ki! Matlup olan, önce mü'minlerin Allah ve Resulünden başka ne varsa hepsini elinin tersiyle itebilmesi, sonra "o ellere" dünya mülkü namına ne varsa hepsinin teslim edilmesiydi. Böyle olacaktı ki "Bir köprünün tamiri ihmale uğradığından dolayı eğer bir koyunun bacağı kırılsa Allah onu Ömer'e sorar" diyerek tir tir titreyen mesuliyet abideleri ile Müseyleme gibi kezzapların farkı görülebilsin.

Netice: Eğer Allah kezzaplarla sıddıkların ayrılmasını murat etmişse, işte o vakitten itibaren zaman, sadakati bir güneş gibi yükseltecek istikamette akar.. Ve anlaşılır ki, "kezip" karanlıklarıyla tıpkı bir gece gibi geride kalmaya başlamıştır. Geleceğini, yalanların karanlık mülküne bağlayanlar feryat etse de, onların feryadı doğruluğun kazandıracaklarını bilmemektendir. Sadakat güneşiyle ortalık aydınlandıkça her şey çok daha net görünür ve olduğu gibi anlaşılır.

HAMDULLAH ÖZTÜRK
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bunca karambole bir de bu taraftan bakalım
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bu Odadan Çıkabilecekmisiniz bakalım

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: KÜLTÜR DÜNYASI :: Kişisel Gelişim-Güzel Yazı-
Buraya geçin: