AVRETE BAKAN GÖZ
Özet: Harama ve özellikle de karşı cinsten görmemesi gereken uzuvlara, yani "avrete" bakmanın ne kötü bir günah olduğunu bildiren bir çok âyet-i kerime ve hadîs-i serîfler vardır.
Tek cümle ile, hadîsi kutsi de buyurulduğu gibi, "bakma, şeytanın zehirli oklarından bir oktur." Ancak yaklaşık olarak sizin verdiğiz mânâda bir söz (hadîs) fıkıh kitaplarında zikredilirse de müdekkik âlimlerce aslı bulunamamıştır. Hidâye dahil, fıkıh kitaplarının "Haram-helâl" bölümlerinde zikredilen şekliyle meali şöyle dir: "Kim yabancı bir kadının güzelliklerine şehvetle bakarsa Kıyamet günü gözlerine eritilmiş kurşun dökülecektir." Bakabıldiğimiz kadarı ile bu anlamda bir hadîs meşhur hadîs kaynaklarında olmadığı gibi, Ibn Kesîr'in Mecma'uzzevâid'i ve el-Hindî'nin Kenzü'1-Ummâl'i gibi müracaat kitaplarında da yoktur. Ibn Hacer ed-Dirâye'sinde bunu bulamadığını söyler.(Ibn Hacer, ed-Diraye I/225)
Zeyla'î "gariptir" der.(Zeylâî Nasbu'r-râye) Ancak "garib"i hadîs istilahındaki meşhur mânâsı ile değil "bulunamamıştır" gibi bir anlamda kullanır. Her ikisi de bunun değil de buna benzer bir hadîsin var olduğundan söz ederler. "Istemedikleri halde bir topluluğa kulak verip dinleyenin kulağına Kıyamet günü eritilmiş kurşun dökülecektir." anlamındaki o hadîs meşhur kaynaklarda vardır ve sahîhtir.(bk. Buhari, ta'bir 45; Ebu Davud, edeb 88; Tirmizi, libas 19 vb.) Ibnü'1-Esîr de meşhur hadîs lugatinda, sadece ikinci hadîse işaret etmektedir.(Ibnü'I-esîr, en-Nihâye I/77) Buna göre muhtemelen kulak için vârid olan tehdit bir kelime değiştirmekle yanlışlıkla göz için de kullanılmıştır. Ya da hadîs kitaplarına geçmemekle beraber fıkıhçılar kanalı ile nakledilegelmiştir. Her halükârda hadîsçilerin bu söze verdikleri not "aslı yoktur" şeklindedir. Yani hadîs olduğunu gösteren bir senedi bulunamamıştır, demektir.
Avrete Bakmanın Etkisi
Kadının kadına ve erkeğin erkeğe gösteremeyeceği yerlerinin göbekle dizkapağı arası olduğunu biliyoruz. BuraIarın isteyerek gösterilmesi halinde kırk günlük sevabın boşa gitmesi diye bir şey var mıdır?
Insan ruh ve beden ikilisinden oluşan bir varlıktır. Beden nasıl helâl ve faydalı gıdalara muhtaç ise, zararlı ve zehirli gıdalardan korunması gerekiyor ve korunmadığı takdirde kötü yönde ve bazan uzun süreli etkileniyorsa ruh da öyledir. Gıdası olan ibâdetler ve zikirle beslenmeli, maddî ve manevî haramlardan korunmalıdır. Korunmadığı takdirde, haramın derecesine göre ruh ondan etkilenecek ve insanın manevî mekanızması(letaifi, manevi alıcıları) bozan bir tel kopmakla, bazan arap saçına dönmekle, bazan da ( korusun) tamiri mümkün olmayacak biçimde parçâ parça hale gelmekle zarar görecektir. İşte her günahın insanın manevi dünyasında üç gün, beş gün, kırk gün; ömür boyu sürecek bir izi olur, sevabı da o nisbette azalır. Meseleyi -Allahu a'lem- böyle anlamak gerekir. Yoksa göbekle dizkapağı arasını gösteremeyeceği insana gösterenin bütün amelleri boşa gider; hiç bir hayrı kalmaz diye anlamamalıdır: Bir lokma haramın ibâdetler üzerinde kırk gün kötü tesiri vardır, mealindeki hadisde bize bu noktada ışık tutar.