SORU: teravih namzını peygamber efendimiz kaç rekat kılmıştır. neden belli bir süre sonra camide teravih namazını kılanları teravih namazının camide kılınmasını yasaklamıştır?
Teravih namazı kaç rekât?
Ramazan-ı Şerif'in ufuklarımızı nurlandırmasına az kaldı. Hemen her Ramazan'da insanların en çok tartıştığı konuların başında teravih namazının kaç rekât olduğu geliyor.
Bir televizyon dizisine, bir futbol maçına ya da daha başka bir aktiviteye saatlerini ayıran insanların teravihi tabiri caizse en az rekâtla geçiştirmeye çalışmaları hem Rabbimize hem de teravihi bize emreden Efendimiz'e karşı ciddi bir nezaketsizlik manasına geliyor. Teravihin ehemmiyetine ve ne olduğuna dair sözü Fethullah Gülen Hocaefendi'ye bırakmak en uygunu.
Şöyle diyor Hocaefendi: "Teravih namazı, sünnet-i müekkededir; orucun değil Ramazan ayının ve vaktin sünnetidir. Onun için, hasta ve yolcu gibi oruç tutmak zorunda olmayanlar için de teravih namazını kılmak sünnettir. Peygamber Efendimiz Ramazan'da birkaç gece teravih namazı kıldırmış; daha sonra, teravihte cemaat farz kılınır da Müslümanlar onu edaya güç yetiremezler endişesiyle yalnız kılmayı tercih etmiş; fakat "Kim Ramazan namazını (teravih) inanarak ve sevabını Allah'tan umarak kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır." diyerek ashabını bu namaza teşvik etmiştir.
Resûl-i Ekrem (aleyhissalatu vesselâm) bir başka hadis-i şeriflerinde teravih namazı kılmanın önemini ve sünnet olduğunu şöyle ifade buyurmuştur: "Allah Ramazan ayında oruç tutmanızı farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerinde kıyam etmenizi (teravih namazı kılmanızı) sünnetim olarak teşvik ettim. Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihlâs ile oruç tutar ve kıyam ederse (teravih namazı kılarsa) günahlarından arınır, annesinden doğduğu günkü gibi tertemiz olur."
Teravih namazının cemaatle kılınması kifaî sünnettir; yani, bir yerleşim yerinde en az bir mecliste cemaatle teravih namazının kılınması gerekir. İki rekâtta bir selâm vererek kılınması en faziletli olanıdır. Aralarda salât u selâm, cevşen-i kebîr, esma-ı ilahî ve "hizbu'l-hasin", "hizbu'l-masun" gibi dualar okunabilir.
Günümüzde bazıları Hazreti Aişe validemizden rivayet edilen bir hadisi esas alarak teravih namazının sekiz rekât olduğu üzerinde ısrarla durmaktadırlar. Ne var ki, İbn Abbas (radıyallahu anh) Peygamber Efendimiz'in Ramazan'da yirmi rekât ve vitir kıldırdığını rivayet etmiştir. Dahası, bu hususta sahabe efendilerimizin fiili icması vardır. Nitekim teravih namazı Hanefî, Şafiî, Hanbelî mezheplerine göre yirmi rekâttır. Malikî mezhebinde ise yirmi ve otuz altı rekât olduğu şeklinde iki görüş vardır; yirmi rekât olduğu fikri daha yaygındır. Binaenaleyh, çok yaşlı ve hasta kimseler, sadece sekiz rekâta güç yetirebiliyorlarsa, hiç olmazsa o kadarını eda etmeli; ama gücü ve kuvveti yerinde olan mü'minler teravih namazını mutlaka yirmi rekât olarak ikame etmelidirler.
Ulema, teravih namazını Kur'an-ı Kerîm'i en az bir kere hatmederek kılmanın sünnet, birden fazla hatimle ikame etmenin ise bir fazilet olduğunu belirtmişlerdir. Selef-i salihîn, Ramazan boyunca teravihte Kur'an'ın hepsini okumuş veya okuyan birinin arkasında namaz kılmışlardır. Ne var ki, daha sonraki dönemlerde cemaatin durumu nazar-ı itibara alınarak, teravih namazını insanları camiden uzaklaştırmayacak bir şekilde kıldırmanın daha uygun olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır.
Teravih namazı kılınırken, ister kısa sureler okunsun isterse de hatim takip edilsin, ayetlerin tertil üzere okunması ve namazın da tadil-i erkâna riayet edilerek kılınması/kıldırılması gerekir. Yoksa yarış yapar gibi çok süratli bir şekilde ayetleri okumak, rükû ve secdeleri verip veriştirmek kat'iyen doğru değildir. Maalesef, son senelerde halk arasında "jet imam" tabir edilen kimseler türemiştir; teravih namazının ciddiyetine ve sıhhatine dokunacak manzaralar sergilenmektedir. Mü'minler, bu hususta temkinli davranmalı; teravih namazında ayetlerin tertil üzere okunmasına ve tadil-i erkânın gözetilmesine dikkat etmelidirler."
Evet, işin ehli noktayı koyuyor. Dolayısıyla teravih kılmamanın ya da sekiz rekâtla iktifa etmenin (yaşlılık ve hastalık haricinde) hiçbir mazereti kalmıyor. Şimdiden Ramazan-ı Şerif'inizi tebrik ediyor, en güzel şekilde değerlendirmeye bizleri muvaffak kılmasını Rabb-i Rahîmimizden niyaz ediyorum.
SÜLEYMAN SARGIN..ZAMAN
*******************
Hz. Peygamber, teravih namazını birkaç gece dışında sürekli olarak tek başına kılmış ve arkadaşlarını "Kim ramazan namazını (teravih) inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek kılarsa onun geçmiş günahları bağışlanır" diyerek bu namaza teşvik etmiştir (Buhârî, “Salâtü’t-terâvîh”, 1; Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 174).
burasi cok mühimm lütfen
Bu husustaki rivayetlerden birisi şöyledir: Hz. Peygamber ramazanda Mescid-i Nebevî'de itikâf için hasırdan bir hücre edinmişti. Ramazanın son on gününde birkaç gece (Âişe'nin rivayetine göre iki veya üç gece) buradan çıkıp cemaatle hem yatsı namazını hem de teravih namazını kılmıştı. İnsanların yoğun ilgisini görünce bir gece yatsı namazını kıldırıp hücresine çekilmiş ve teravihi kıldırmak için çıkmamıştı. İnsanlar Hz. Peygamber'in çıkacağını umdukları için beklemişler, hatta uyuduysa uyansın diye öksürmeye başlamışlardı. Hz. Peygamber (sabah namazı vaktinde) dışarı çıkıp, orada bekleyenlere şöyle demiştir: "Sizin teravih kılmak hususundaki arzunuzun farkındayım, bu namazı size kıldırmam için bir engel de yoktur, fakat teravihin size farz kılınmasından endişe ettiğim için çıkıp kıldırmadım. Şayet farz kılınacak olsa bunu hakkıyla yerine getiremezsiniz. Haydi evlerinize gidiniz. Farz namazlar dışında, kişinin kıldığı en faziletli namaz evinde kıldığı namazdır" (Buhârî, “Salâtü’t-terâvîh”, 2; Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 178).
Burada o günkü islamin tesri oldugu vakitlerde denilmistir ..
Ebû Zerr'in bir rivayeti ise şöyledir: Hz. Peygamber ramazanın bitmesine bir hafta kalıncaya kadar bize farz dışında hiçbir namaz kıldırmadı. Ramazanın 23. gecesinde gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar bize namaz kıldırdı. Ramazanın bitmesine altı gece kalınca bize namaz kıldırmadı. Beş gece kalınca, gecenin yarısı geçene kadar bize namaz kıldırdı. Ben, "Ey Allah'ın resulü, gecenin kalan yarısında da bize namaz kıldırsaydınız" deyince, Hz. Peygamber cevaben "İmam namazı bitirinceye kadar onunla namaz kılmak bütün geceyi ihya etmeye eşdeğerdir" buyurdu. Ramazanın bitmesine dört gece kala, gecenin üçte birine kadar beklediğimiz halde, Hz. Peygamber bize namaz kıldırmadı. Ramazandan üç gece kalınca Hz. Peygamber ehlini, kadınlarını ve arkadaşlarını topladı, bize bütün gece namaz kıldırdı. Namaz o kadar uzadı ki biz sahuru geçireceğiz sandık. Ramazanın geri kalan gecelerinde Hz. Peygamber bize namaz kıldırmadı (Ebû Dâvûd, “Salât”, 318).
Kuvvetli rivayetler, Hz. Peygamber'in ramazanın son birkaç günü mescidde teravih namazı kıldırdığını göstermektedir. Bu rivayetlerde, teravihin kaç rek‘at olduğu belli değildir. Yine teravih namazına ilişkin bu rivayetlerin sunuluş şekli ve içeriğine bakılarak teravih namazının, sadece Hz. Peygamber'in son ramazan ayında söz konusu olduğu gibi bir izlenim de edinilmektedir. Çünkü teravih uygulaması, birkaç ramazan devam etmiş olsaydı, hiç değilse sayısı konusunda bir netlik elde edilmiş olurdu.
BU FARKLILIKLAR SUNDANDIR
Buhârî'deki ifadeye göre “Hz. Peygamber'in gece namazı” hususunda sorulan bir soruya cevaben Âişe şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber ramazan geceleri de dahil hiçbir gece on bir rek‘attan fazla nâfile namaz kılmamıştır. Öyle bir dört rek‘at namaz kılardı ki, o dört rek‘atın ne kadar uzun ve ne denli güzel olduğunu hiç sorma! Ardından aynı şekilde bir dört rek‘at daha kılardı. Daha sonra üç rek‘at daha kılardı. Ben bir keresinde ‘Ey Allah'ın resulü! Vitir kılmadan mı uyuyacaksın?’ diyecek oldum, bana dedi ki: Ey Âişe, benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz" (Buhârî, “Salâtü't-terâvîh”, 1).
Bu rivayete göre Hz. Peygamber'in geceleyin kıldığı nâfile namaz üç rek‘atlık vitir hariç tutulacak olursa toplam sekiz rek‘at olmaktadır. Hz. Peygamber'in, arkadaşları ile sekiz rek‘at teravih, sonra da vitir kıldığına dair olan rivayetler de dikkate alınacak olursa, teravih namazını sekiz rek‘at kıldığı ortaya çıkmaktadır. Öte yandan Hz. Peygamber'in teravih namazını 20 rek‘at kıldırdığına dair bir rivayet de bulunmaktadır. Hadis bilginleri bu rivayetin, öteki meşhur rivayetlere aykırı olduğu ve senedinde cerhedilmiş bir kişi bulunduğu için zayıf olduğunu söylemişlerdir.
Teravih namazı konusunda sahâbe uygulamasına gelince; Hz. Peygamber'in vefatından sonra Ebû Bekir ve kısmen de Ömer döneminde teravih namazı münferiden, yani cemaat olmaksızın kılınmaktaydı. Bir ramazan gecesi Ömer mescide çıktığında, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldığını görmüş ve dağınık bir şekilde kılmak yerine insanları bir imamın arkasında toplayıp teravih namazının cemaatle daha derli toplu ve düzenli bir şekilde kılınmasının uygun olacağını düşünmüş ve ertesi gün Übey b. Kâ‘b'ı teravih imamı tayin etmiştir. Ömer insanların bu şekilde derli toplu ve düzenli olarak teravih namazı kılmalarını da "Bu ne de güzel bir yeniliktir!" diye nitelemiştir. Yenilik diye tercüme ettiğimiz bid‘at kelimesi, Hz. Peygamber zamanında olmayıp, ondan sonra ortaya çıkan anlayış ve uygulamalar için kullanılmaktadır. Teravih namazı, Hz. Peygamber tarafından birkaç kez cemaatle kılındığına göre, Hz. Ömer'in "Bu ne güzel bir yeniliktir" sözü, teravih namazı kılmanın bir yenilik olduğunu göstermez. O halde Hz. Ömer bu sözle ya teravihin düzenli olarak cemaatle kılınmasını, ya Hz. Peygamber'in kıldığı sayıya ziyade yapılmış olmasını, yani sekizden yirmiye çıkarılmış olmasını, ya da her ikisini birlikte kastetmiş olacaktır.
Öte yandan, sahâbe zamanında teravih namazının yirmi rek‘at kılındığı konusunda icma bulunduğu ileri sürülmektedir. Mâlik, Muvatta adlı eserinde Hz. Ömer'in, Übey b. Kâ‘b ile Temîm ed-Dârî'yi ramazanda cemaate 11 rek‘at namaz kıldırmak üzere teravih imamı tayin ettiğini, imamın her rek‘atta yaklaşık 100 âyet okuduğunu, kıyamın uzaması sebebiyle bir kısım cemaatin bastona dayanmak ihtiyacını hissettiğini ve fecrin doğmasına yakın bir zamanda evlere dağıldıklarını kaydetmiştir. Kimi bilginler teravih namazının 11 rek‘at kılındığı rivayetinin yanlış olduğunu ileri sürerken, kimileri 11 rek‘at kılma uygulamasının teravihin cemaatle kılınmaya başladığı ilk günlere ait olduğu, sonraları teravih namazının 20 olarak yerleştiği yorumunda bulunmuşlardır. Bu yorum, Hz. Peygamber'in 11 rek‘at dışında gece namazı kılmadığı rivayetiyle uyumludur.
Bu rivayetlerden anlaşıldığına göre teravih namazı sekiz rek‘at olarak kıldırılıyor, fakat her bir rek‘atta yaklaşık 100 âyet okunduğu için bu namaz oldukça uzun sürüyordu. Maksat belli bir sayıda namaz kılmak değil, geceyi ihya etmek olduğu için gitgide, her bir rek‘atta okunan âyet sayısı azaltılmış, buna mukabil teravihin rek‘at sayısı artırılmıştır. Ömer'in uygulamasıyla bu sayı 20 olarak yerleşmiş, Hz. Osman ve Hz. Ali zamanında ve daha sonraları bu şekilde devam etmiştir. Gerek Sünnî gerek Şiî fıkıh mezhepleri içinde teravih namazının 20 rek‘attan az olduğunu söyleyen bir mezhep yoktur.
Bu açıklamalara göre teravih namazının sekiz rek‘atının Hz. Peygamber'in sünneti, geri kalan 12 rek‘atının ise, teravihin 20 rek‘at olduğuna dair zayıf rivayet dikkate alınmayacak olursa, sahâbenin sünneti ve İslâm ümmetinin ramazan ayını ihya gayesiyle yaşattığı geleneği olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumu birbirinden ayırmak için bazı Hanefîler teravih namazının ilk sekiz rek‘atının râtibe sünnet, geri kalan 12 rek‘atının ise müstehap olduğunu söylemişlerdir.
BU GÖRÜS HAYRETTIN KARAMAN ALI BARDAKOGLU VE YUNUS APAYDIN HOCAEFENDILERIN DIYANET ICIN HAZIRLAMIS OLDUKLARI ILMIHALDIR BU GÖRÜSTEYIM
****************
cemeatle KILMA MESELESİ
"Malumunuz olsun ki sizin, cemaatle teravih kılmak hususunda yaptığınızı gördüm. Beni, sizin yanınıza çıkmaktan alıkoyan ancak bu namazın size farz kılınacağı sizin de, onun edasında acze düşeceğiniz, günaha gireceğiniz hakkındaki korkumdur." Dedi.
Hz. Ömer (r.a.) devrine kadar. Teravih namazı, evlerde ve mescitlerde kılınırdı. Bir gün Hz. Ömer (r.a.) mescide çıkmıştı. Müslümanlar orada kendi başlarına ve dağınık bir halde teravih namazı kılmakta idiler. Kimi yalnız başına kılıyor kimi de birkaç kişiye kıldırıyordu. Hz. Ömer (r.a.) onları bu halde görünce "Ben bunları bir kari'in imamın başına toplasam daha iyi olur" dedi. Ertesi gece cemaati Übey b. Ka'b (r.a.)'ın arkasın topladı. Hz. Ömer (r.a.) bir başka gece mescide çıkıp halkın Übey b. Ka'b'la (r.a.) ile birlikte teravih namazı kıldıklarını görünce "Ne güzel oldu! buyurdu. Hz. Ali (r.a.) hilafeti devrinde camilerin kandillerle süslenmiş ve Müslümanların cemaatle teravih namazı kıldıklarını görünce Hz. Ömer'e (r.a.) "Bizim mescitlerimizi nurlandırdığı gibi Allah Teala da Ömer'in kalbini nurlandırsın." diye dua etmiştir.
Hz. Übey bin Ka'b (r.a.) teravih namazını yirmi rekât kıldırmıştır. Raşit halifelerin sünneti de Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünneti gibidir.
***************
Birinci Görüş: Teravih namazını camide cema atle kılmak efdaldir Ahmet b Hanbel, Şafiî ve Ebû Hanife ile bazı Mâlikîlerin görüşü budur Hattâ Hanefîlerden Tahâvî daha da ileri giderek, "teravih nama zını cemaatle kılmanın vâcib-i kifâye olduğunu" söy lemiştir
Şevkânî [Neylu'l-Evtâr] ve ondan önce de Hafız İbn Hacer [Fethu'l-Bâri, IV252], Tahâvî'den bu şekilde nakletmişlerdir Ancak bu ifa de Tahâvinin "Şerhu Meâni’l-Asar’ında söylediklerine ve İbnu'l-Humâm'ın "Şerhu Fethı’l-Kadir’de ondan naklettiklerine tamamen aykırıdır Tahâvî’nin ifadesi şöyledir:
"Bu rivayetlerle kendilerinden haber naklettiğimiz âlimlerin hepsi, kişinin ramazan ayında teravih namazını tek başına kılmasını, imamla birlik te kılmasından üstün saymışlardır ki doğru olanı da budur [Şerhu Meâni'l-Asâr, 1,351]
Bu değerlendirmesinden önce Tahâvî, iki guru bun delilleri arasında şöyle bir mukayese yapmıştır:
"Bir gurup âlim Ramazan gecelerini imamla birlikte ihya etmenin, evlerde ihya etmekten efdal olduğunu söylemişler ve bu konuda Hz Peygamber'in 'Her kim imam çekilinceğe kadar onunla birlikte namaz kılarsa, kendisine gecenin kalan kısmında da ibadet etmiş gibi sevap yazılır' hadisini delil getirmişlerdir"
Tahâvî şöyle devam ediyor:
"Bu hususta diğer âlimler bunlara muhalefet etmişler ve, 'Aksine, kişi nin evinde kıldığı namaz, imamla birlikte kıldığından daha üstündür' demişlerdir Onların bu husustaki delilleri ise Zeyd b Sâbit'in naklettiği hadistir Bu ha dise göre Rasülüllah, 'Farz olanlar dışında, kişinin evinde kıldığı namaz, daha hayırlıdır' buyurmuştur Hz Peygamber bu sözü, bir Ramazan gecesinde Ashabına namaz kıldırdığı, bundan sonraki geceler de de kıldırmasının Ashab tarafından arzu edildiği zamanda söylemiştir"
Bundan sonra Tahâvî iki rivayeti birleştiriyor ve şöyle diyor:
"İlk hadis -Ebû Zer Hadisi- imamla birlik te namaz kılan kimseye gecenin kalan kısmında da ibadet etmiş gibi sevab yazılacağını; Zeyd b Sabit Hadisi ise, bu işi evinde yapanın ondan daha üstün olacağını ifade eder Bu şekilde bir tevil ile iki hadisin birbirine zıt olması ortadan kalkar" [Tahâvî, Şerhu Meâni'l-Asâr, I,349]
Şeyh İbnu'l-Humam da şöyle diyor:
"Tahâvî, İbn Ömer ve Urve'den, bazı Sahâbîlerin teravihi evde kıldıklarına dair haberler rivayet etmiş; Kasım, İbrahim, Nâfî, Salim ve Ebû Yûsufun, 'kişi kıraatta sün nete tam riayet ederek veya sünnet olan kıraate benzer şekilde okumak suretiyle teravihi evinde eda edebilecekse onu evinde kılsın', dediklerini, çünkü Hz Peygamberin 'Namazı evinizde kılınız, farz olanlar müstesna, şüphesiz kişinin en hayırlı namazı evinde kıldığıdır' buyurduğunu nakletmiştir Ancak kitlelere önderlik eden büyük fakihleri bunun dışında tutmuştur" [Şerhu Fethi'l-Kadîr, 1,334]
İkinci görüş: Bu görüşe göre kişinin teravih na mazını evinde kılması efdaldir Mâlik, Ebû Yûsuf ve Şâfiîlerden bazısı bu görüştedirler İmam Mâlik'e bir insanın Ramazan'daki namazı ile ilgili bir soru soru lunca şöyle cevap vermiştir:
"Eğer kişi evinde kılabilecekse bence en iyisi evinde kılmasıdır Ama her in san bunu yapamayabilir İbn Hürmüz çekip gider ve ailesiyle birlikte namaz kılardı Rabia da giderdi ve evinde kılardı Alimlerden birçoğu çekip giderler, ce maatle birlikte namaz kılmazlardı ki ben de bunu ter cih ederim" [el-Müdevvene, 1,222]
Bunlar, Zeyd b Sabit hadisindeki Rasulullah'ın "Namazın en sevaplısı, farz müstesna, kişinin evin de kıldığı namazıdır" ifadesini delil getirmişlerdir Hz Peygamber mescitte hasırdan yapılmış bir oda edin mişti Namazı o odada kılmıştı Bir gurup Sahabe ya nında toplanmış ve O'nunla birlikte namaz kılmıştı Sonra bir gece Hz Peygamberin sesini duymadılar, O'nun uyuduğunu zannettiler Uyansın ve çıksın diye Ashabdan bazıları öksürmeğe başladılar Bunun üzerine Hz Peygamber dışarı çıkarak buyurdu ki:
"Yaptığınızı gördüğüm şeye o kadar devam ettiniz ki, bunun size farz olacağından korktumSize farz kılın mış olsa ona güç yetiremezsiniz Binaenaleyh siz namazı evlerinizde kılınızÇünkü farz olan müstes na, kişinin en faziletli manazı evinde kıldığı namazdır" [Buhârî, Ezan, 81; Muslim, Musafırin, 213]
El-Elbânînin "Salâtu't-Terâvih" isimli kitabında bu hadisi zikretmemesi şaşılacak şeydir Oysa ikinci görüşün en kuvvetli delili bu hadistir
Hz Peygamber hiçbir namazı bu genelleme dı şında tutmamıştır Yalnız farzları istisna etmiştir Te ravih namazı ise farzlara dahil değildir
Bu hadis, Ramazan'da kılınan namaz hakkında, Rasülüllah'ın mescidinde söylenmiştir Teravih na mazını evde kılmak, Hz Peygamber'in mescidinde kılmaktan bile faziletli olunca, bunun dışındaki bir mescitte kılmaktan nasıl daha faziletli olmaz?
Fakat Ömer b el-Hattab devrinden sonra teravih namazı İslâm’ın şiarı haline geldi ve Müslümanlar bu nu devamlı olarak kıldılar Bu sebeple âlimler teravihi camilerde kılmanın efdal olduğu hususunda görüş birliğine vardılar ve bu konuda aşağıdaki delilleri zik rettiler:
1) Hz Aişe Hadisi: Hz Aişe diyor ki:
"Hz Pey gamber mescitte namaz kılmıştı Bir gurup cemaatte O'na uyarak namaz kıldılarSonra ikinci gün yine kıl dı Bu sefer cemaat çoğaldı Sonra üçüncü, yahut dördüncü gece halk yine toplanmıştı Fakat Hz Pey gamber onların yanına çıkmadı Sabah olunca da şöyle buyurdu: 'Yaptığınızı gördüm Ancak size çık maktan beni alıkoyan şey, size bu namazın farz olmasından korkmamdır' Bu hadise Ramazan'da vu ku bulmuştu" Hadisi Buharı ve Müslim nakletmiştir
Hadisin açıklanması: Hadis şuna delâlet ediyor: Hz Peygamber teravih namazını cemaatle kılmıştır ve O'nu cemaate devam etmekten "ümmetime farz kılınır" endişesi alıkoymuştur
Şöyle bir soru sorulabilir: Allah Teâlâ farz namaz lara son şeklini vererek elliden beşe indirdiBir de te ravih müslümanlara farz kılınır endişesi niye?
Bu soruya El-Bagavî şu cevabı veriyor:
"Gece nama zı Hz Peygamber'e farz idi O'nun dinle ilgili fiil ve hareketlerine uymak ise mecburî idi Bu durumda O, teravih i cemaate devamlı olarak kıldırsaydı, bu ko nuda da ümmetinin kendisine ittibâ etmesinin zaru ret şeklini alabileceğinden emin olamazdı, ve bu ilâ ve edilmiş vacip, Hz Peygamber'e ittibâ edilmesi yö nünden olup yeni bir farz ortaya koyma tarzında ol mazdı Bazen din gerekli görmediği halde kişi kendi kendine bir işi vacip kılabilir, terk ettiği zaman da ayıplanır Nitekim kişi bir namaz adayınca onu yerine getirmesi vacip olur Allah Teâlâ, bir gurup Hıristiyan’ın, kendilerine farz kılınmayan bir ruhbanlık başlattıklarını, sonra da onu gereği gibi yerine getiremedik lerini, bu durumda da ayıplandıklarını haber veriyor ve onlar hakkında "onlar ruhbanlığa riayet etmediler"(Hadîd, 27), buyuruyorİşte Hz Peygamber, böyle olabileceğinden endişe ederek cemaate de vamı terk etmiştir" [Şerhu's-Sunne, IV,118]
Hz Peygamber'in "Size farz kılınmasından endi şe ettim" ifadesinin izahı hususunda Hafız İbn Hacer, âlimlerden birçok görüş nakletmekte ve az önce geçen sözü el-Hattâbî'ye nisbet etmektedir Hattâbî'den şöyle bir ihtimal daha naklediyor:
"Allah, na mazı elli vakit olarak farz kıldı Sonra Peygamber'ine acıyarak bunun büyük bir kısmını affetti Şayet üm met, kendileri için bağışlanmış olan şeye tekrar dö nerler ve Peygamberlerinin, kendileri için affedilme sini istediği şeyin bir kısmını kendileri için gerekli gö rürlerse, bunun onlara farz kılınması abes karşılan maz"
Sonra Hafız İbn Hacer şöyle devam ediyor:
"Bu iki cevabı, İbnu'l-Cevzî gibi birçok şârih, Hattâbî'den almıştır ki bu, gece namazının Hz Peygamber'e farz ve O'nun fiillerine ittibâ etmenin ümmeti için zarurî ol ması esasına dayanırBu iki durumdan her birinde it tifak vardır" [Fethu'l-Bâri, III, 10-12]
2)İkinci hadis, Ebû Zer hadisidir: O diyor ki:
"Hz Peygamberle birlikte Ramazan ayında bulunduk Bu aydan yedi gün kalıncaya kadar bize (farzdan başka) namaz kıldırmadı (Yedi gün kalınca) gecenin üçte biri geçinceye kadar bize namaz kıldırdı Sonra altıncı gece bize namaz kıldırmadı Beşinci gece olunca, gecenin yarısı geçinceğe kadar bize namaz kıldırdı "Ya Rasûlallah" dedik, "bu gecenin geri ka lanının namazını da bize kıldırsan?" Bunun üzerine şöyle Duyurdu: "Bir adam, imam çekilinceye kadar onunla namaz kılarsa ona bir geceyi ihya etmiş se vabı yazılır Sonra, ayın sonundan dördüncü gecede bize namaz kıldırmadı, üçüncü gece kıldırdı Öyle ki, 'felâh'ı geçirmekten korktuk Ebû Zer'e, "felah ne dir?" dedim "Sahurdur" dedi
Râvî diyor ki: Bu gecede ailesini, kızlarını ve ha nımlarını da uyandırırdı" [Hadisi Sünen sahipleri rivayet etmiştir Bk Tİrmizî, 11,160; Ebû Dâvûd, 11,105; Nesâî, III83; İbn Mâce, I420 Bunların hepsi Dâvûd bEbî Hind-Velid b Abdurrahman el-Cüreşî—Cübeyr b Nüfeyr-Ebû Zer tarîkıyla nakletmişlerdir Tirmizî, "Hadis hasen-sahihtir" diyor Munzirî de Tirmizf nin hadisi sahih kabul ettiğini naklediyor ve kendisi buna itiraz etmiyor]
Hadisin açıklaması: "Lev neffeltenâ" ifadesi "yarı sını ibadetle geçirdiğimiz gecenin kalanında namaz kıldırmak suretiyle eklesen" demektir İşte bu, tenfildendir en-Nihâye'de denilir ki: "Bize nafile namaz dan ilâve yapsan" demektir Farzlar üzerine ilâve ol duğu için nafile namazlar da bununla adlandırılmış tır "Yarısı üzerine gece namazını eklesen bizim için daha hayırlı olurdu" takdirindedir" Buradaki "Lev" lafzı temenni içindir [Tuhfetu'l-Ahvezî,II, 521]
Şevkânî şöyle diyor:
"Burada anlatılmak istenen şudur: 'Keşke gecemiz boyunca bize namaz kıldırsan ve namaz sevabından hasıl olan ecri bize ilâve etsen'
"
Hadiste teravih namazını cemaatle kılmanın meşru olduğuna delil vardır
3) Üçüncü hadis, Ebû Hureyre hadisidir: O diyor ki;
"Hz Peygamber Ramazanda çıkıp baktı ki bir gurup cemaat mescidin bir köşesinde namaz kılıyor "Bun lar nedir?" diye sordu Dediler ki: "Bunlar Kur'an oku mayı bilmeyen bir topluluktur, Übey b Kâb namaz kı lıyor, onlar da onun namazına uyarak kılıyorlar Bu nun üzerine HzPeygamber buyurdu ki: "Doğru ya pıyorlar Yaptıkları şey ne güzeldir" [Hadisi Ebû Dâvûd (II, 106) nakletmiş ve "Bu hadis kuvvetli değil, Müslim bHalid zayıftır" demiştir Zehebî ei-Kâşıf’te(II 140) diyor ki: Bu zat mutemet kabul edilmiş, Ebû Dâvûd ise onu çok hatâ yapması sebebiyle zayıf saymıştır Hafız İbn Hacer de et-Takrîb'te onun hakkında "fakihtir ve sadûktur (doğru sözlü sayılır), çok yanılır" demektedir]
Bu hadisi Muhammed b Nasr el-Mervezîde riva yet etmiştir [Kıyamu'l-Leyl, s155, Hadisi burada Halid b Müslim tarikıyla nakletmiş, fakat onun hakkında bir şey söylememiştir] Şu konuda mahfuz olan haberde Ömer b el-Hattâb'ın, cemaati Ubey b Kâb'ın arkasında topladığı zikredilmektedir ki Hafız İbn Hacer ve başkaları bunu kesin bir ifadeyle belirtmişlerdir [Fethu'l-Bâri, IV,252]
Bunlar Teravih namazını cemaatle kılmanın meş ru olduğu hususunda rivayet edilen hadislerden ba zılarıdır
Hz Peygamberin "Farz olanı müstesna, namazın efdali, kişinin evinde kıldığı namazıdır" sözünü âlim ler, teheccüt namazına hamletmişlerdir Nitekim bayram namazları, kusuf ve istiskâ gibi cemaatle kı lınması meşru olan bazı namazları umumdan istisna ettiler Teravih namazı da böyledir Bunun için Ömer b el-Hattâb, teravihin farz kılınması endişesi orta dan kalkınca, cemaatle camide kılmayı emretmiştir Bu uygulama o zamandan günümüze kadar böylece devam ede gelmiş ve Ramazan ayında teravih na mazı kılmak, İslâm’ın şiarı olmuşturAncak teravihi camide cemaatle kılmayıp da evinde kılan kimse kötülenmez, ayıplanmaz
Dr Muhammed Ziyaü'r-rahman el-Azamî
Medine el-İslâmiyye Üniversitesi Hadis Fakültesi Öğretim Üyesi