Osmanlı merkezî yönetimi, kuruluşundan sona ermesine kadar, aileyi ilgilendiren hukuk alanını gayrimüslimlerin kendi cemaat önderlerine bırakmakla kalmamış, bu alana dışarıdan hatta Müslümanlardan gelebilecek müdahalelere de fırsat vermemiştir. Kadılara ve imamlara buyruklar gönderilerek, gayrimüslimlerin nikâh işlerine karışmamaları istenmiş; kadılara kendi yargı çevrelerinde duyarlı olmaları talebiyle, mahalle imamlarının yetkilerini aşarak gayrimüslimlerin niikâhlarını kıyıp kıymadıklarını denetlemeleri emri verilmiştir.
(Külliyyât-ı Kavanîn, c. 2, No: 3991; c. 3, No:3992’den nakleden M. Macit Kenanoğlu, Osmanlı Millet Sistemi: Mit ve Gerçek, İstanbul 2004, s. 246)
Dahası, gayrimüslimlerin nikâh-talak işlemlerini kendi dinlerine, belgelerdeki özgün ifadeyle “kendi âyinlerine göre" yapıp yapmadıkları bile denetlenmiş, bu denetlemeyi yapan ehli örfe, söz konusu olan hangi dinî zümre ise onların hukuk ve telakkilerine göre caiz sayılmayacak işlemlerin iptali yetkisi verilmiştir. Bunun yanında ehliörfün, rüşvet
alarak gayrimeşru evlilikleri onaylamaları için ruhani önderlere baskı yapmaları da engellenmeye çalışılmıştır.(Külliyyât-ı Kavanîn, c. 3, No: 3993; c. 4,No: 3994’den nakleden Kenanoğlu, age., s. 246-247; Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayri Müslimler: Kuruluştan Tanzimata Kadar Sosyal, Ekonomik ve Hukukî Durumları, Ankara 2001, s. 204