huzeyfe Süper Moderatör
Mesaj Sayısı : 7719 Rep Gücü : 18108 Rep Puanı : 23 Kayıt tarihi : 27/03/09
| Konu: Sorgulamak cevap bulmak içindir,cevabı yoksa sorunun ona sorgulama denmez,kurgulama denilir. Paz Kas. 21, 2010 2:28 am | |
| Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez!
Aynı şey değil, biliyorum...
Seviyorsunuz diye, bulunduğunuz yerden hiç ayrılmamak farklı; terk edip oraları, başka diyarlarda dolaşıp, sonra yeniden o yerde yaşamayı seçmeniz çok farklı.
‘Döndüğünüzü’ görünce dudak bükseler de kalanlar, “bak biz hep burada kaldık, boşa zaman harcamadık” deseler de övünerek, onlarla ‘aynı yerde’ olmadığınızı bilirsiniz siz. Dünya görüşünüz, inancınız, yaşam biçiminiz, tercihleriniz, hatta duygularınız için de böyledir bu.
Hazır bulduklarınızı, genelgeçer olanı hiç sorgulamadan benimserseniz, asla tam manasıyla sizden bir parça olmaz onlar.
Belki de bunu hissettiğiniz içindir, diğerlerinden daha ‘can havliyle’ savunmanız bu türlü ‘edinilmiş’ kabullerinizi. Üzerinizdeki eğretiliğini sezersiniz de ondan korkarsınız en küçük bir ters rüzgâr almaktan...
Esintinin kaynağına bu yüzden öfkelenip, büsbütün sarılırsınız o yanınıza, sarıldıkça güçleneceğini sanarak. Ne inancınız ne ideolojiniz ne hayat tarzınız ne de sevdiğiniz şeyler, eğer onların haricindekileri tanımadıysanız, onlardan başkasıyla karşılaşmadıysanız, farklı bir şekilde yaşamadıysanız, değişik ‘tat’ları denemediyseniz, sizin doğrularınız sayılmazlar.
Daha yolun başında, o yolun sizi nerelere götüreceğini, nelerle karşılaştıracağını merak etmeden, olduğunuz konumu muhafaza etmeye karar vermek, kaskatı donup kalmaktır bir nevi, hayat sizin dışınızda akar.
Ama önünüzde uzanan yolları adımladıysanız, oralarda neler olduğunu öğrenmek için cesaretle saptıysanız karşınıza çıkan ayrımlardan, bambaşka iklimlerde, apayrı manzaralar izlediyseniz sonunda size göre en iyisinin ne olduğuna ve neresi olacağına dair en isabetli kararı verebilirsiniz.
Dininiz ya da inancınızı yalnızca geleneğiniz belirlemişse mesela, onu hiç incelememiş, öteki dinlerle ve inançlarla mukayese etmemişseniz, sağlam bir inancınız olduğunu iddia edemezsiniz.
Her dini, her inancı okuyup, araştırıp öğrenen biri, sonunda bu bilgisiyle sizinle aynı inançta buluştuysa, onun ‘müminliği’ sizinkiyle aynı olmaz. Siz aynı yollardan geçmeden, aynı seçimi yapıp yapmayacağınızı öngöremezsiniz çünkü. Herhangi bir ideoloji, felsefe, bakış açısı için de geçerlidir aynı koşullar.
İçinde yaşadığınız toplumda makbul sayılan bir ideolojiyi, sırf siz o topluma doğdunuz diye üstün bulursanız, bir kıyaslama yapmaktan bile çok büyük bir ‘günah’mışçasına çekinirseniz, nasıl emin olabilirsiniz ki sizin için en doğrusunun bu olduğundan.
Gerçekte neyi sevip neyi sevmediğinizi anlamak dahi zordur, sevdiğinizi düşündüğünüz şeyleri yaşamadan. Bir beraberlikte çoğu insan, en önemli şeyin sadakat olduğunu düşünür örneğin. Buna aykırı davranabileceğini tahmin ettiği hiç kimseyle ilişkiye girmez, sevse de. Sadece belli kriterleri vardır, herkesçe ‘uygun’ görünen. Öyle birisini seçer, toplumun belirlediği normların dışında yaşamaz aşkı.
Bir diğeri, gönlünün sesini dinler ve sadece sevdiği için sadakatsizliğine katlanır bir kadının, bir adamın. Sarsılır, yıpranır nihayetinde ve vazgeçer o birliktelikten de, bir daha hayatına o yapıda birini almaktan da. Zaten sadakatsizliğini hissettiği bir insanı sevemez de bundan böyle. Bu deneyimi yaşamayanlar, “bak gördün mü, dediğimize geldin” derler.
Oysa, artık ortak vasıfları arıyor görünseler de bir sevgilide, bir eşte, ne aradıkları ne kendileri aynıdır, ve benzeşmezler birbirleriyle. Karşınıza çıkan her insan, gittiğiniz her yol, yaşadığınız her tecrübe, öğrendiğiniz her bilgi değiştirip dönüştürür sizi.
Ama kökleriniz olmalıdır mutlaka... Yoksa kırık bir dal misali savrulursunuz oradan oraya, en ufak bir esintiyle... Kökleriniz varsa ve derindeyse, yeni dallarla, yeni filizlerle, yeni çiçeklerle, yeni meyvelerle çoğalır, büyür, güzelleşir, olgunlaşırsınız. Gölgenizde huzur bulur insanlar.
Aradığınızı bulmak için... Ne istediğinizi bilmek için... Asıl sevdiğinizi ayırt etmek için... Demir almak gerekir o ilk limandan... Ve nice ‘maceralardan’ sonra o limana istekle ve özlemle dönerseniz, sizin bağlılığınız içtendir oraya. İşte o zaman, mutlulukla huzuru beraber bulan nadir insanlardan olabilirsiniz siz de. Rengin Soysal | |
|
huzeyfe Süper Moderatör
Mesaj Sayısı : 7719 Rep Gücü : 18108 Rep Puanı : 23 Kayıt tarihi : 27/03/09
| Konu: Geri: Sorgulamak cevap bulmak içindir,cevabı yoksa sorunun ona sorgulama denmez,kurgulama denilir. Paz Kas. 21, 2010 2:45 am | |
| Hayat kurgularla başlar,daha sonra sorgulamalar başlar. İnsanın önünde iyi modeller varsa ,sorulara da kalben ve mantıken doyurucu cevaplar veriliyorsa problem çıkmaz. Bizzat Kuranda bu sorgulama emrediliyor.Düşünmezmisiniz,bakmazmısınız.. İbrahim peygamber örneği var mesela..Bana göster ölüleri nasıl diriltiyorsun inanmıyormusun inanyorum ama kalbim tatmin olsun ibrahim as ın hayatı sorgulama üzerine üzerine zaten
Tevhidde de laa ilaahe derken,sorgulanması gereken ilahları redden sonra illallah demiyormuyuz.
Nerden geldin necisin bu alem ölüm nedir vs
En önemli nokta gelenekselde doğru doneler varsa elimizde bu iman tevhgid ve kuran endeksli olmalı. Ateist dünya için bu böyle olmayabilir. Yani pergelin bir ucu sağlam yere basmalı ki diğer uçun tespitleri isabetli olsun yoksa gözlük bozuk olursa tespitler ,sorgulamaların sonucu batıla çıkabilir. İnsan hakkı ararken bazen batılı hak diye kafasına geçirebilir. Adalet hakkaniyet peşinde olan nice insan ateizmi kominizmi bir hak arayışı olarak başına tac etmiştir.
Bir diğer mesele,ballar balını bulan bir insan ,bu balın ballar balı olduğunuhn şuuruna zaten bir sorgulama tefekkür ve teemmül sonucunda varmıştır.
Bir diğer mesele ,insanın his dünyası ,mantık ve realite,reeller dünyası var. Yani çocuk genç içinde doğduğu toplumun gerçeklrini belli sorgulamaya tabi tuttar ,buna kalbi aklı da yatarsa EKSERİYET İTİBARİYLE ,bu sorgusuz inanç demek değildir.
İnsan doğduğu gibi tüm doğruları bilemeyebilir.Haddi aştığı ene dürbünüyle baktığı anda kaybeder.Hele hele gençlik ve isyan,kalbe vurulmamaış,pergelin diğer ucu sağlam yerde değilse haddini aşan ve onu küfre götüren sonuçlara da ulaşabilir.
Geleneklsedeki sırf yanlışları nazara itibare alan bir meleke kazanırsa farkına varmadan sırf geleneksel diye geleneklerdeki doğruları da kaybedebilir.Farkına varmadan tahribçiliğe kayabilir.BAŞKALARINI da İDLAL EDER.
Sırf kurgulanmış inançları olanlar,güvendikleri insanlara bakarak,haddini bilerek , basit bir tefekkür dünyasıyla ciddi katü meratip elde edebilir.Burda derya içre olup deryanın farkında olmama gafleti ve tuzağı söz konusudur. | |
|