Farelerin peynire gittiği gibi,Kedinin fareye gittiği gibi..çok kaba oldu bu MECNUNUN LEYLAYA,fERHATIN ŞİRİNE GİTTİĞİ GİBİ KONUYA NASILDA GELMİŞSİN VALLAHİ İÇİMDEN BÖYLE DEMEK GELDİ
Aşıkların Ona sav gittiği gibi GELMİŞSİN KONUYA rABBİM ÖTELERDE BİZİ O SAV LE BERABER EYLESİN
TaLia Özel Üye
Mesaj Sayısı : 33 Rep Gücü : 53 Rep Puanı : 8 Kayıt tarihi : 08/04/09 Nerden : an itibariyle şimdide Ankara sonrası yine Allah Kerim
Konu: Geri: Gül Efendim..flash C.tesi Haz. 20, 2009 5:12 am
GüL Efendim. Canların cananı güllerin gül istanı Sonsuzluk aşkımın nur-u ummanı gönül dünyamın mihveri Hayat eksenimin odağı en mühim nokta-i nazarım Her halükarda başvuru kaynağım rehberi furkanım Yegane sığınağım barınağım ve limanım GüL Efendim. Tesellim bahar iklimim Hayatıma hayat sunan biricik modelim İnsanlığın iftihar tablosu Hazreti Peygamberim Âlemlere rahmet olarak gönderilen İnsanlığa armağan olarak vazifelendirilen İlâhi ikramım canım cananım İnsanlığa insanlığı ve imanı soluklayan muhbir-i sadıkım GüL Efendim. Teri gül kokan gönlü gül kokan ömrü gül kokan
GüL Efendim. Tebliğden önce temsil gücüm Korkutmayan ürkütmeyen nefret ettirmeyen sevdirenim Zorlaştırmayan kolaylaştıran iyilikle güzellikle davrananım İnsanlık âlemine nümune-i imtisalim Muhabbetiyle hoşgörüsüyle yaklaşımıyla Eşsiz özellik ve güzelliğiyle yaşayan Kur’ân’ım GüL Efendim. Başlara baş kalplere ilaç ruhlara ışık ve ufuk Rengime renk çizgime çizgi ölçüme ölçü Renk renk huy huy çizgi çizgi yol yol izdüşümler halinde İçimde metafizik yönümde yaşayanım GüL Efendim. Ahengim rengim özümde biçimlenen irfanım Hayat seyrimin fethi damarlarında dolaşan imanım. Kafa kalp ve ruh bütünlüğümde şekillenen Sultanım Beni nice ümitlerle hülyalandıran hayalim gerçeğim Düşüm gülüşüm. GüL Efendim. Gecelerimin ışığı dolunayım gül baharım Nazenin fidanlarımın üstünde çiçek çiçek açıverenim Şafak serinliğimi bakış derinliğimi dupduru sularıyla yıkayanım Kutlu zaman dilimim ölümsüz bahar atmosferim Sevgi oymağımda sevincim sevgilim Hiç başımı yastığımdan kaldırmadan gözümü kırpmadan Asırlarca sürüp gitmesini istediğim tatlı rüyam Misk-i anberim solmayan boyam Dimağımda elvan elvan lezzetim izzetim şerefim GüL Efendim. Ahmedim Mahmudum Muhammedim Halık-ı Yezdanımdan Sultan-ı Müeyyedim. GüL Efendim. Hayatımın siyeri vasfımın şemaili
Yakınlığına yakınlığımın ifadesi hilyem Şanına layık mi’racım namına layık mesnevim Terennümlerim üzerine bestelenmiş ilahim Kağıt kağıt kalem kalem kitap kitap söze layık kelama layık Aşkım vecdim muhabbetim GüL Efendim. Gönlümün gülü sinemin sünbülü Yüreğimin bülbülü derdimin dermanı ruhumun fermanı Nazlı ve nazenin gözbebeğim nur-u dilaram Andelib-i Zişanım sevda iklimim güzel kokan mevsimim Rahman ve Rahimin kudretiyle İbrahimce Ahmedi nefesli yarim
GüL Efendim. Güneşim yıldızım ışığım Medine’deki nurum ak kalbime Banu Cihanım Güçsüzlüğümün gücü çaresizliğimin çaresi şanım GüL Efendim. Sonsuz selam sonsuz salat sonsuz muhabbet ve ihtiram sana GüL Efendim Gel ey aşk ikliminin Sultanı Gel ey güzellik şahikalarımın dolunayı Gel ey vefa ve safa göklerinin hilali cemali Gel ey güzellikler ordusunun hakanı varlık aleminin özü kemali. Gel gel de dağıt şu zulmeti. İkram et yitirdiğimiz cenneti. Deriver içimize layık gülleri sünbülleri İtiverme ne olur elinin tersiyle bizleri. Aklımıza sun akılları basiretleri GüL Efendim. Gel kine kilitlenenlerin kilidini kırmak için Nefrete odaklananların nefretini ortadan kaldırmak için Düşmanlığa sadık kalanların zavallı ruhların Boyunlarındaki zincirleri çözüp açmak için GüL Efendim. Gel Senin sevginle sevgilerimizi Senin merhametinle merhametimizi Senin şefkatinle şefkatimizi Senin sinenle sinelerimizi Senin muhabbetinle muhabbetimizi Senin hoşgörünle hoşgörümüzü Coştur Efendim bizleri koştur Efendim GüL Efendim. İçimize bir gül gönlüzüme bir gül özümüze bir gül GüL Efendim. Sonsuz selam sonsuz salat sonsuz muhabbet ve ihtiram sana GüL Efendim ...
Gülüşünden ilham almak yakışır ümmetine
Ağlamak ise yakışmaz gül tenine Gülmek demek Gülden gelir bence Gül yüzüne gülmek yakışır ağlamak bize Sen gül efendim Ben ağlarım Yolunda Ağlamayı Gülmekten Sayarım... Şimdi gözümde yaş günahlara kefaret mi bilmem Sefil halimle adını anmak kurtuluşa vesilem Devrinde olsam olsam da ayaklarına kapansam Gül tenine yüz sürsem Ellerinden öpsem... Sen gül Efendim Ben ağlarım Yolunda ağlamayı Gülmekten Sayarım... Küsürlük ömrümde ne etsem az gelir Sensiz yaşamak zeval getirir cefa verir Sensiz dünya ağlamaya gebedir Bir damla göz yaşına can verilir. Sen gül Efendim Ben ağlarım Yolunda ağlamayı Gülmekten Sayarım... Çare aradım aradımda bulamadım Sözlerinden başka merhem yok gül yüzlüm Saadet sende güzellik sende Sensiz dünya boş hemgame Sen Gül Efendim Ben Ağlarım Yolunda ağlamyı Gülmekten sayarım... Ah çekerim ömrüm uzadıkca Bilmem ulaşabilirmiyim ravzana Günahkar bedenim daim hasta Umudum Rabbim kurtuluruz inşallah... Sen Gül Efendim Ben Ağlarım Yolunda ağlamyı Gülmekten sayarım...
En son @bdulKadir tarafından Cuma Ocak 08, 2010 2:46 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
@bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
Konu: Geri: Gül Efendim..flash Cuma Ocak 08, 2010 2:28 pm
Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Çağrı FM’nin düzenlediği mektup ve makale yarışmasında 1. Gelen İbrahim ŞAŞMAZ’ın yazısı.
Gel Peygamberim...!
"Dudaklarım kuruyor adını andığımda, dudaklarım. Bir sıcak rüzgâr çarpıyor yanaklarıma, kum tadında. Adını andığımda kervanlar geçiyor ufkumdan ağır ağır adımlarla." Arabistan’ın bütün çölleri üzerime geliyor. Dudaklarım çatlıyor adını andığımda, sanki çöllerin bütün kumu üzerime akıyor. Dudaklarım kuruyor adını andığımda. Adını anmak kolay değil, adın öylesi kolay süzülesi değil dudaklardan. Yüreğimi kanatıyor adın, yüreğimi. Duvarlarına çarpa çarpa çıkıyor adın, gırtlağımı yırta yırta, ses tellerimi kanata kanata. Dudaklarımı çatlata çatlata. Bugün ellerimin derisi çatlayacak, derdimi sana anlata anlata. Dinleyesin beni diyerek ben sana geldim Peygamberim! Sen de gelir misin sana gelen yüreğime. Bugün ağlamak istiyorum Peygamberim, bugün dökmek istiyorum derdimi sana. Gelesin isterdim. Haneme nurunu süresin isterdim.
Kokusunu senden aldı ya onlar. Cemaline ayna, oldu ya onlar. Bülbül ile aşkı bildi ya onlar. Güllerin aşkına gel peygamberim
Babamın bana belki de ilk öğretisi idi adın. “Kimin ümmetisin” derdi. Senin ümmetinden olduğunu söylerdim. Gülümserdi. Saçlarıma uzanırdı elleri. Bilmem neden titrerdi. Adını söylemenin, adını anmanın babamın yorgun yanaklarında gülümseme olduğu aşk ikliminin sultanı! Annem, romatizmalı dizleriyle kıldığı namazda, romatizmasını unuturdu. Secdeye varmak için her eğilişinde kireçlenen dizlerinin sesini duyardım. Ellerini açarken semaya, dudaklarında okurdum seni. Çatlamış ellerinde görürdüm ışığını. Böyleydin iki cihanın sultanı. “Bir adım atmaya mecalim yok” diyen annemi, bir yatsı namazında şaha kaldırırdın. Onları size gönderdik dünyamın ve ahirimin hakanı. Şefaatine gönderdik. Kutlu gölgeye, Cennete yolladığımıza inandık. O yüzden kan sızsa da yüreğimizden, biz ağlamadık. Şefaatinden mahrum eyleme. Bunları dilemeye geldim sana, Peygamberim! Sen de gelir misin sana gelen yüreğime? Köhnemiş kapımı çalasın isterdim. Bu kırık gönlümü alasın isterdim. Beni bu özlemde, beni bu hicranda bulasın isterdim
Vuslatın aşkıyla kavrulup yanan. Bu minvalde eren, bu demde onan. Bir seher vaktinde adını anan, Dillerin aşkına gel peygamberim
Ama şimdi ağlıyorum. Ama şimdi yanıyorum. Ama şimdi imdadıma el istiyorum. O yüzden vuruyorum yaralı başımı kenarları yanık bir seccadeye. O yüzden açıyorum avuçlarımı semaya. Bir karıncanın incitilmesine, bir ağaç dalının kırılmasına razı olmayan bir yüce kalbin sahibi sen! Düşlerime gelmeni bekledim yıllarca. Düşmeni bekliyorum düşlerime. Gördüğüm karanlık, duyduğum karanlık, baktığım karanlık... Aydınlığına al beni! Yoksa unuttuğunu sanacağım. Yoksa boynumu bükeceğim. Biliyorum düşlerime düşmesen de seni çok seveceğim. Derdim bedenimden aşkın, Peygamberim. Derdim Kızıldeniz’den aşkın. Çocuk yüreğim kabullenemiyor. O yüzden hayret içerisindeyim, o yüzden şaşkın. Şaşkınlığım için geldim sana. Çocuk yüreğimle kucakla beni diyerek geldim. Ya sen, sen gelmez misin efendim? Yaramı mübarek elinle sarasın isterdim. Hasreti orta yerden kırasın isterdim.
Kara gecelere nurunu indir. Özünden özlere hakikat sindir. Leyla’nın Ferhat’ın yaşını dindir. Kulların aşkına gel, peygamberim.
Çünkü bir seher vakti gökten yaş yağdı başımıza. Güneşi bekliyordum oysa. Sabahı bekliyordum. Bir ışık kütlesi, koca bir alev topu düştü çatımıza. Gök yarıldı sanki. Ay düştü hanemize. Sevgiyi unuttu insan ordusu. Yüreğim o yüzden yanıyor iki cihan serveri. O yüzden sığındım sana doğrusu. Bana ellerinden verebilir misin bir yudum su. Bir seher vakti kin düştü hanemize, garez düştü, nefret düştü. Barışa ve sevdaya dair kurulu dünyamızı silkeledi şöyle bir. Beton blokların altında kaldı çocukluğum. Beton duvarlar arasında kaldı annem, şu demir enkazında babam. Böyle başladı benim bitmez yolculuğum. Meleklere söyledim “Habibe götürün kanlı gözyaşımı” diye. Bana şarapnelsiz bir bahar edemez misin hediye? Hediye istemeye geldim, bahar istemeye geldim. Sen gelmez misin efendim? Gelsen de bana silah sıkanları göresin isterdim. Dertleri ne imiş, sorasın isterdim.
Semam kara bulut, arzımda al kan. Hangi yöne baksam ufkumda volkan. Muhammet diyerek semaya kalkan. Ellerin aşkına gel Peygamberim.
Benim adım SAMİRE. Savaşların ortasında, savaşın ortasında barışa âşık bir savaş çocuğuyum ben. Ardımda kalan yıkıntıda arıyorum çocukluğumu, oyuncaklarımı, kalemimi. Kırmızı pabuçlarımı… Ardımdaki enkaz altında arıyorum annemi. Babamın kollarını buldum. Annemin saçlarını. Enkaz altında kim verecek kardeşime ilaçlarını. Benim adım SAMİRE. Başına alev topları düşen küçük bir kızım ben. Penceremin pervazında güvercinlerim vardı benim. Bahçemde bisikletim. Penceremin pervazına ekmek koyuyordum. Bir canın başına kar düşmeye görsün, ben üşüyordum. Barışa dair, insana dair, sevdaya dair yazıyordum. Bahçeme çiçekler ekiyordum. Gökten güneşi, gökten yağmuru bekliyordum. Bir gece gök kubbeden ölüm yağdı başımıza. Yüreklerde yıllanmış nefret yağıyordu, alev olup ateş olup başımıza akıyordu. Benim çiçeklerimin boynunu büktüren de insan. Bana bu kadar gözyaşı döktüren de insan. Yüreğimi bedenimden söktüren de insan. İnsanı şikâyet etmeye geldim sana efendim. Dinlemeye gelmez misin? Gelsen de saçlarıma sürsen elini usulca. Gelsen de unutsam derdimi seninle. Gelsen de çocuk olsam, gelsen de gülsem. Gelsen de ben olsam ben olsam ben.
Vicdanı yitirdik, bu nefis coşar, Bu ümmet nelerin peşinden koşar. Göz pınarı çağlar, kabarır taşar, Sellerin aşkına gel peygamberim
İnsanı şikâyet ediyorum sana, insanlığı. Merhamet deryasının seyyahı! Merhameti bilmiyor bunlar. Hoşgörü deryasının seyyahı! Hoşgörüden nasip almamış bunlar. Sevdaya uğramamış bunlar. Cennet bahçelerinden bir çıkın yap da uzatıver kara bulutların sardığı dünyama. İçinde merhamet olsun. İçinde hoşgörü olsun. İçinde insan sevgisi… Hak olsun içinde. Artık uçaklara el sallamıyorum. Bir diyardan bir diyara insan taşımıyorlar artık. Vuslata vesile olmuyorlar. Hasretler taşınmıyor uçaklarda. Babamın başına taş olup düşüyor, annemin saçlarına ateş olup düşüyorlar artık bu uçaklar. Penceremin pervazında kuşları ürküten uçaklar. Barış güvercinlerini korkutan uçaklar. Nefret yüklü, kan yüklü uçaklar… Söyle aşk ummanının seyyahı; daha ne kadar semamda uçacaklar. Yüreğinden bir parça düşürsen bu topraklara olmaz mı peygamberim! Saçının bir tek telini… Bir nefes eylesen dünyama da gül kokusuna bürünse barut kokulu dünyam. Seni çağırmaya geldim efendim. Gücüm yetmedi benim. Gelsen de şefkati göstersen onlara. Gelsen de sevgiyi anlatsan, gelsen de kul hakkını. Gelsen de düşlerimi anlatsam sana!
Ey, varlığı cihan üstüne uğur. Sevgiden pay almaz kalpleri yoğur. Topuğunu öpen kızgın kum soğur. Çöllerin aşkına gel peygamberim.
Işıklarımı kestiler dünyamın. Takvimlerimi çaldılar. Çocuk yüreğime çelik paletli tanklar saldılar. Çoğu geceler kâbuslardan uyanıyorum. Düşlerimde şarapnel parçaları saplanıyor bedenime. Bir katyuşa füzesi düştü düşlerime. Hem çocukluğumu, hem de umutlarımı kaybettim. Sevdiklerimin eksik olduğu küçük dünyamda sularım kesik, elektriğim kesik, bugün bir su tankerinin ardından koşturdum durdum. Bir şişe suyun hayaliyle. Düştüm. Kolum sıyrıldı bak Düşlerime bekliyorum seni. Kolumu sarmaya. Sarmasan da olur. Ellerin değsin yeter. Gelsen de yarama sürsen elini. Gelsen de sende dinse sızılarım.
Mekke Medine’de izini sürdüm. Yunuslayın o ize yüzümü sürdüm Bir kutsal seferin düşünü gördüm. Yolların aşkına gel peygamberim.
Bu evin duvarlarını annemle beraber boyamıştık. Lila rengini istemiştim odama. Barut rengini, kan rengini, yokluğun rengini ben istememiştim. Bahçemizde kurulu bir salıncaktı beni sallayan. Yıldızların tanıklığında ve yıldızların mahcubiyetinde beni bu bombalar sallasın istemedim. Şefkat ve merhamet mahrumu kalpleri gel de merhametinle sen yumuşat serverim! Gel iki cihanda umudum. Gel Peygamberim!
@bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
Konu: Geri: Gül Efendim..flash Cuma Ocak 08, 2010 2:48 pm
Yollarına Güller Döşesek....
Gel ey, konuşurken dudaklarına tebessümler karışan!..
Gel ey, yüzüne üzgünlerin üzüntüsünü dağıtmak yaraşan!..
Gel ey, ateş-i aşkına yanmak için âşıkları birbiriyle yarışan!..
Gel ey!..
Ayrılığında çoğalan alevleriyle arınalım aşkının; yanalım yandıkça ve yandıkça yanalım. Aşk yüzünden elbisesi yırtılan da, Hak uğruna gözlerini kurutan da seni arzulamakta şimdi. Bizi kendine madem yine sensin bağlayan ve ayrılığının derdine yine sensin ayrılıkla derman olan, o hâlde gülümse bize Efendim, bize gülümse. ‘‘Allah onları sever; onlar da Allah’ı sever’’ sırrına ermekte rehberimiz ol, tut günahkâr ellerimizden; günahkâr ellerimizden tut.
Sen ey!..
Gelsen hayallerimize bir kez… Ve üzerine sepet sepet güller döksek biz. Gelsen düşüncelerimize bir an… Ve baharları sersek ayağına çiçek çiçek, mevsim mevsim, ıtır ıtır… Dolunaylar yerine doğsan dünyamıza bir vakit…Ve zatını gündüz değilse, hayalini gece göstersen bizlere. Girsen ansızın düşlerimize, şevkat parmaklarınla okşasan başımızı ışık ışık… Ve ışığına düşsek pervaneler gibi; pervaneler gibi ışığına düşsek.
Gel Efendim…
Bir kez doğ içimize de isterse kaybolsun dolunaylar güneşler… Gir gözümüze de bir nefes, isterse silinsin tutyalar, sürmeler… İlham olup ak gönlümüze bir anda, isterse yitirilsin uçtan uca naatlar ve gazeller, beyitler ve dizeler uçtan uca yitirilsin isterse…
Gel Efendim, dostluğuna muhtacız; umutsuz ve çaresiz bırakma çaresizlerini. Gel yeter ki, hakkımızda verilecek her hükme razı olalım.
Gel ey, bitir bitmeyen hasretini içimizde!..
Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız!..
Gel ey, kendisine lâyık olamadığımız!..
Gel benim Efendim, bir kez olsun dokun yüreğime, yüreğime dokun bir kez olsun…
Yüreğim kanıyor efendim, kanıyor yüreğim!..
Çığlık çığlığa beşeriyet, çiğnenmiş reyhanlar misali hep seni arıyor. Uyandır, zindanlara koyduğumuz Yusufî sevdalarımızı efendim! Uyandır, bahtını üftadelerinin!..