KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yalan ...ve 3 yerde yalan söylenirmi ???

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Semanur
Özel Üye
Semanur


Mesaj Sayısı : 920
Rep Gücü : 2246
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 23/06/09
Yaş : 60
Nerden : İzmir'den

Yalan ...ve  3 yerde yalan söylenirmi ??? Empty
MesajKonu: Yalan ...ve 3 yerde yalan söylenirmi ???   Yalan ...ve  3 yerde yalan söylenirmi ??? Icon_minitimePaz Ara. 05, 2010 3:57 am

Bediüzzaman şöyle der:

“Maslahat için kizb (yalan) ise zaman onu neshetmiştir (hükmünü kaldırmıştır) Maslahat ve zaruret için bazı âlim ‘muvakkat’ fetvası vermiş Bu zamandao fetva verilmez Çünkü o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir Onuniçin hüküm maslahata bina edilmez

“Meselâ: seferde namazı kasretmenin sebebi meşakkattır Fakat illet olmaz Çünkü muayyen bir haddi yok Su-i istimale düşebilir Belki illet yalnız sefer olabilir”
Yâni yolculuk esnasında dört rekâtlı farz namazları iki kılarak kasretmenin illeti, esas sebebi, “yolculuk”, yolculuğa çıkmaktır Meşakkat olmasa danamaz kısaltılabilir Eğer meşakkat gerçek sebep olarak görülürse bu hükmü herkes kendisine göre değiştirip uygulayabilir “Ben hiçbir zorluk çekmedim, öyleyse namazları dört rekât kılarım” gibi bir su-i istimale düşebilir Bunun önüne geçmek için, meşakkat olsa da, olmasa da namaz kasredilir

Bu misâlden sonra Üstad, son olarak şu meseleye temas eder:

“Aynen öyle de, maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz Çünkü muayyen bir haddi yok, su-i istimale müsait bir bataklıktır Hükm-ü fetva ona bina edilmez Öyle ise ‘imme’s-sıdk ve imme’s-sükût (ya doğru söylemeli yahut susmalı) Yani yol ikidir, üç değildir Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir”

“Evet, her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değildir Bazan zarar verse sükût etmek Yoksa yalana hiç fetva yok”*


*Hutbe-i Şâmiye, s 43-44

******************

Yedinci cümleyi teşkil eden Yalan söylemeleri sebebiyle 'nin veçh-i irtibatı:

Münafıkların azaplarının, mezkur cinayetleri arasında yalnız kizb ile vasıflandırılması, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar tesirli bir zehir olduğuna bir şahid-i sadıktır.

Zira kizb, küfrün esasıdır.
Kizb, nifakın birinci alametidir.
Kizb, kudret-i İlahiyeye bir iftiradır.
Kizb, hikmet-i Rabbaniyeye zıttır.
Ahlak-ı aliyeyi tahrip eden, kizbdir.
alem-i İslamı zehirlendiren, ancak kizbdir.
alem-i beşerin ahvalini fesada veren, kizbdir.
Nev-i beşeri kemalattan geri bırakan, kizbdir.
Müseylime-i Kezzab ile emsalini alemde rezil ve rüsvay eden, kizbdir.
İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.
Bu ayet, insanları, bilhassa Müslümanları dikkate davet eder.



******************

İslam dininde yalana bakış nasıldır?
İslam dininde yalana bakış nasıldır?Yalan söylemek haramdır.Ancak zor durumda kaldığımızda ne yapmalıyız?

“Yalan” kelimesini ve taşımış olduğu mânâyı duyup da rahatsız olmayan var mıdır? Evet, bazı çirkin sıfatlar, esasında ve hakikat-ı halde herkesi rahatsız eder.

Doğruluğun, istikametin, ahde vefanın zıddı olan yalan, hemen hemen her insanın nefret ettiği kötü bir alışkanlıktır.Bununla birlikte, acaba bazı hallerde yalan söylemek, yalan beyanda bulunmak caiz midir?

Önce, bazı sebeplerden dolayı yalana benzeyen beyanda bulunmaya cevaz veren hadis ve rivayetlere ve bu mevzuyla ilgili İslâm ulemâsının görüşlerine müracaat edelim:
Buharî ve Müslim Sahih’lerinde şöyle bir hadis zikrederler:

“Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır kasdıyla yalan söyleyen, yalancı değildir.”1

Yine Müslim, bu hadisin devamında Ümm-ü Gülsüm’den (r.a.) şu meâlde bir rivayeti de kaydetmektedir:

“İnsanların söylediklerinden hiçbir şeyde yalana ruhsat verildiğini işitmedim; ancak şu üç durum müstesna: 1) Harpte, 2) İnsanlarını arasını bulmada, 3) Kadının kocasına, kocanın da karısına karşı —ailenin düzeni için söylediklerind...”2

Kâmil Miras merhumun, hadis âlimlerinin izahları ışığında bu rivayetlerin şerh ve açıklamasını özetlersek şunlar söylenebilir:

Hadiste, “insanların arasını bulmak için yalan söylemek yalancılık değildir” sözünün mânâsı, bu yalanda günâh yoktur mânâsındadır. Çünkü hadiste yalan, yalan olarak çıkarılmamakta, sadece bu çeşit yalana terettüp eden günahın olmadığı bildirilmektedir. Şüphe yok ki, yalan, gerek arayı düzeltmek için, gerekse başka bir maksatla söylensin yine mahiyeti itibariyle yalandır.

Yalana üç yerde ruhsat verilmesi hususunda âlimler arasında farklı görüşte olanlar bulunmakta ise de, hadis ulemasının ekserisinin görüşü şu merkezdedir:

Yalanı ve olmayan bir şeyi haber vermek mutlak sûrette yasaklanmıştır. Yalan hususundaki hadisteki müsaade ise “tevriye” ve “îhâm” yoluyla söylenmesi halindedir..Tevriye: Birkaç mânâsı olan bir kelimeyi kullanan kimsenin en uzak mânâyı kasdederek söylemesidir. Îhâm ise: İki mânâsı olan bir kelimenin en uzak kullanılan mânâsını kasdederek söylemesidir.

Bu iki söz sanatını bu meseleye getirecek olursak şu şekilde misaller verilebilir:
Meselâ savaş esnasında düşman askerine “Kralınız öldü” denilirken, bununla düşmanın daha önceki krallarından birisi kasdedilmesi gibi.

Yine İslâmın ve Müslümanların zarara düşebileceği bir halde konuşmak ve fikir beyan etmek icap ettiğinde, doğrudan yalana varmadan dolaylı cümleler kullanmak da bu kabildendir.

Aynı şekilde hanımın ve kızının gönlünü almak isteyen bir insan onlara bir şey vâdederken, “İnşaallah-Allah dilerse” gibi bir ifade kullanır da, söz verdiği şeyi hemencecik almazsa, bu durumda da yalan söylemiş olmaz. Çünkü bu vaâd istikbale mâtuftur.

Ayrıca birbirine dargın olan iki kişinin arasını bulurken, “falan adam seniniçin duâ ediyor” dese de, bununla o adamın “Allah’ım, bütün Müsltümanları affet” demiş olduğunu kasdetse, yalan bir beyanda bulunmuş olmaz.3 Dolaysıyla yalansöylemenin mes’uliyetinden kurtularak rahatlar. İmam-ı Beyhakî’nin rivayet ettiği bir hadiste, Peygamberimiz (a.s.m.) “Tevriyeli, kinâî ifadelerle yalandan kurtulup rahatlama vardır” buyurarak bu meseleye açıklık getirmişlerdir.4

Ancak, bilhassa günümüzde her sahada yalana fazla yer verildiğinden, buna meydan açmamak için bu çeşit meselelerde hassas ve dikkatli davranılmasını isteyen Bediüzzaman şöyle der:

“...Maslahat için kizb (yalan) ise zaman onu neshetmiştir (hükmünü kaldırmıştır). Maslahat ve zaruret için bazı âlim ‘muvakkat’ fetvası vermiş. Bu zamandao fetva verilmez. Çünkü o kadar su-i istimal edilmiş ki, yüz zararı içinde bir menfaati olabilir. Onuniçin hüküm maslahata bina edilmez.

“Meselâ: seferde namazı kasretmenin sebebi meşakkattır. Fakat illet olmaz. Çünkü muayyen bir haddi yok. Su-i istimale düşebilir. Belki illet yalnız sefer olabilir.”
Yâni yolculuk esnasında dört rekâtlı farz namazları iki kılarak kasretmenin illeti, esas sebebi, “yolculuk”, yolculuğa çıkmaktır.. Meşakkat olmasa danamaz kısaltılabilir. Eğer meşakkat gerçek sebep olarak görülürse bu hükmü herkes kendisine göre değiştirip uygulayabilir. “Ben hiçbir zorluk çekmedim, öyleyse namazları dört rekât kılarım” gibi bir su-i istimale düşebilir. Bunun önüne geçmek için, meşakkat olsa da, olmasa da namaz kasredilir.

Bu misâlden sonra Üstad, son olarak şu meseleye temas eder:

“Aynen öyle de, maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok, su-i istimale müsait bir bataklıktır. Hükm-ü fetva ona bina edilmez. Öyle ise ‘imme’s-sıdk ve imme’s-sükût (ya doğru söylemeli yahut susmalı) Yani yol ikidir, üç değildir. Ya doğru, ya yalan, ya sükût değildir.”

“Evet, her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değildir. Bazan zarar verse sükût etmek. Yoksa yalana hiç fetva yok.”5

1. Buharî, Sulh: 2; Müslim, Birr: 101.
2. Müslim, A.ge
3. Tecrid-i Sarih Tercemesi, 8: 111-112.
4. et-Tâc, 5: 55.
5. Hutbe-i Şâmiye, s. 43-44.


Mehmed Paksu **********************

Allah Resûlü (s.a.s.) etraftaki hükümdarlara İslâm’a davet mektupları gönderiyordu. Bu mektuplardan birini de Roma imparatoru Hirakl’e (Hireklius) göndermişti. Hirakl mektubu baştan sona okudu. O sırada Şam bölgesinde bulunan Ebû Süfyan’ı çağırttı ve aralarında şu şekilde bir konuşma oldu.

-O’na en çok uyanlar kimlerdir zenginler mi fakirler mi?
-Fakirler.
-Hiç O’na inananlardan dönenler oldu mu?
-Şimdiye kadar hayır.
-Artıyorlar mı eksiliyorlar mı?
-Her geçen gün biraz daha artıp çoğalıyorlar.
-Hayatında hiç yalan söylediğini duydunuz mu?
-Hayır O’nu hiçbirimiz yalan söylerken duymadık.

Ve işte mektubun tesirinden sonra henüz Müslümanların en amansız düşmanı olan Ebû Süfyan’dan aldığı bu cevaplarla çarpılan Hirakl kendini tutamayarak şöyle dedi:

-Bir insanın bunca zaman insanlara yalan söylemekten kaçınıp da Allah’a karşı yalan söylemesi düşünülemez.
(Buharî )

***********

“Resulullah (sav): ‘Büyük günahların en büyüğünü size haber vereyim mi?’ diye üç defa sordu Biz de ‘evet ya Resulallah’ dedik Resul-ü Ekrem (sav): ‘Allah’a şirk koşmak, anne-babaya itaatsizlik etmek’ diye buyurduktan sonra, yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve ‘iyi dinleyin, bir de yalan söylemek ve yalan şahitlik yapmak’ buyurdu Bu sözü o kadar tekrarladı ki, keşke artık sussa diye temenni ettik” (Buhari, Müslim)

Safvan İbni Süleym (ra) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü! Mümin korkak olur mu?” dedik ‘Evet’ buyurdular ‘Peki, cimri olur mu?’ dedik, yine ‘evet’ buyurdular Biz yine ‘peki, yalancı olur mu?’ diye sorduk Bu defa: ‘Hayır’ buyurdular” (Muvatta)

“Şüphesiz doğruluk iyiliğe, iyilik cennete götürür Kişi doğru söyleye söyleye Allah (cc) katında sıddık (çok doğru olan) diye yazılır Muhakkak ki, yalan da kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür Kişi yalan söyleye söyleye Allah (cc) katında kezzab (çok yalancı) diye yazılır” (Buhari, Müslim)


Enes b.Malik söyle diyor: “ Rasulullah (sav), büyük günahlardan söz etti ve söyle buyurdu:

(Bunlar) Allah’a ortak kosmak, anne-babaya isyankarlık etmek ve bir can öldürmektir.”Bunları saydıktan sonra da söyle buyurdu : “Size büyük günahların en büyügünü
söyleyeyim mi? Yalan söz söylemektir.” Yahut “ yalan yere sahitlik etmektir” diye buyurdu Buhari, k.tefsir, Allaha ortak kosmayın babı , Müslim, Kitabul iman 37.


********

yalanla ilgili ayetler

“Kim Allah'a karsı yalan uydurandan daha zalimdir? iste bunlar, Rablerine arz edilecekler ve sâhitler de, "Rablerine karsı yalan söyleyenler iste bunlardır"diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah'ın lâneti zalimler üzerinedir.Hud kavmi Hud, 11\18.

Ad, Firavun, Lut’un kardesleri de (yalanladılar) Kaf , 50 /13.

“Eyke halkı ve Tuba kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu.”Kaf, 50/14.

“(Nûh), “Rabbim! Beni yalanlamalarına karsı bana yardım et” dedi.”Mü’minun, 23/26.

“Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda bogduk. Onları insanlara bir ibret yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık.”Furkan , 25 /37.

“Andolsun, Hicr halkı da peygamberleri yalanlamıstı."Hicr , 15\80.

“Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.”Kamer, 54/33.

“iste Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. Onun peygamberlerine karsı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular”.Hud ,11/ 59. inadcılık var burada ..

“Kavmi, onu yalanladı. Bunun üzerine kendilerini o malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar .”Ankebut , 29/37 hz şuayb a.s kavmi içinn

Eykeliler, Tübba'ın kavmi de yalanlamıstı. Bütün bunlar (kendilerine gönderilen) peygamberleri yalanladılar, böylece kendilerini uyardıgım sey gerçeklesti.”Kaf , 50/14.

“Onlardan önce Nûh kavmi, Res halkı ve Semûd kavmi de yalanlamıstı.”Kaf , 50/12

“Bu yüzden, "Kavimleri bize kul köle iken, bizim gibi iki insana mı inanacagız"dediler.”“Böylece ikisini de yalanladılar, bu yüzden de helak edilenlerden oldular.hz musa ve hz harun a.s ile firavun kıssası Mü’minun ,23/48.

“Kafirler, kendilerine içlerinden bir uyarıcının gelmesine sastılar ve söyle dediler:"Bu yalancı bir sihirbazdır."Sad , 38\4.


“Atesin karsısında durdurulup da, “Ah, keske dünyaya geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve mü’minlerden olsak” dedikleri vakit (hallerini) bir görsen!”En’am, 6 /27.

ve Efendimiz a.s dönemi tebuk seferi

“Eger yakın bir dünya menfaati ve kolay bir yolculuk olsaydı, (sefere katılmayan münafıklar da) mutlaka sana uyarlardı. Fakat mesakkatli yol, onlara uzak geldi. Gerçi
onlar, "Eger gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber çıkardık" diye Allah'a yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini helâke sürüklüyorlar. Allah biliyor ki onlar kesinlikle
yalancıdırlar.”Tevbe, 9 /42.


************


Sual: Bir maslahata binaen kizbin caiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir?

Cevap: Evet, kat'i ve zaruri bir maslahat için mesağ-ı şer'i vardır. Fakat hakikate bakılırsa, maslahat dedikleri şey batıl bir özürdür. Zira usul-i şeriatta takarrur ettiği veçhile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan birşey, hükümlere illet ve medar olamaz; çünkü, miktarı bir had altına alınmadığından suistimale uğrar.

Maahaza, birşeyin zararı menfaatine galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terk etmekte olur. Evet, alemde görünen bu kadar inkılaplar ve karışıklıklar, zararın, özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahittir. Fakat kinaye veya tariz suretiyle, yani gayr-ı sarih bir kelimeyle söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.


**********
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yalan ...ve 3 yerde yalan söylenirmi ???
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: Güzel Ahlakla İlgili Konular-Adab-ı Muaşeret-
Buraya geçin: