Mankurtlaşma Yolu İle Geçmişi Öldürme
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Seneler önce Güney Amerika’da kölelere uygulanan Mankurtlaşma denilen işkence metodu vardır. Kölelerin kafasına ıslak hayvan derisi geçirilerek, güneşin altında tutulur. Deri kurudukça küçülür ve kafatasını sıkar. Beyin sıkıştıkça küçük kanamalar oluşur. Beyin kabuğu hasar gördüğü için kişinin hafızası silinir. Böylece geçmişleri unutturulan bu insanlar, köleleştirilir ve herkesi öldürebilir hale getirilir.
Bir toplumun da geçmişi silinip atılırsa ve yerine yeni bir kültür verilirse, geçmişi öldürülmüş olur. Toplum, sosyal şizofreni olduğu zaman geçmişini çarpık algılar. Toplumu sosyal şizofren yapmanın en etkili yollarından biri, geçmişiyle düşman ve kavgalı hale getirmektir. Bizde de aynı plan uygulandı. Osmanlı düşman olarak gösterildi, biz de şizofrenik davranış göstererek Osmanlıyı öldürdük. Geçmişini düşman gibi gören, aklına geldiğinde zarar vereceğini düşünür. Şizofren bir hastanın babasını düşman görüp öldürmesi gibi, bizim de atalarımız olan Fatih’i, Yavuz’u öldürmemiz aynı mantıksal hatadır. Osmanlıyı artıları ve eksileriyle birlikte gerçekçi bir şekilde değerlendirmemiz gerekirken, toplumu şizofren yapan dağıtma planının oyununa geldik. Osmanlı ve Türk kültürü yok edilmeye çalışılarak, yerine Batı kültürü verilmek istendi. Müzik zevkimize kadar değiştirilmeye çalışıldı. 1950’lere kadar Türk Sanat Müziği yasaklandı.
Kültürün bir diğer ayağı da dini değerlerdir. Dini değerlerin insan ve toplum hayatında önemli bir yeri vardır. Din, topluma yaşamak ve inkişaf etmek için felsefi hedef koyar. Eğer din toplumdan koparılırsa, toplumun yaşamayı sağlayacak felsefi amacı ortadan kalkar. Fakat din konusunda da toplum tamamen kendi akışına bırakıldığı zaman, batıl inançlar, kör dogmalar, hurafeler, fallar devreye girer. Çünkü insanda doğaüstüne, bilinmeyene, gayba karşı merak duygusu vardır. Gelecekle ilgili merak, insanda dini duyguları oluşturur. Din olgusunun biyolojik temelini, bilinmeyeni arama duygusu oluşturur. Eğer din duygusu olmazsa fal, büyü ya da çeşitli totemlere inanç, onun yerini alır. Bu sebepten dolayı insanları kör dogmalarla cesaretlendirmemek gerekir. Özgür sorgulamalar olmalı ve içerisinde de akıl ve dinin birlikteliği esas alınmalıdır. Akıl olmadan sadece dinin olduğu yerde, kör dogmalar ve dini hezeyanlar ortaya çıkar.
Akıldan uzaklaşmış din anlayışı şizofreniye gider. Şizofren hastaların içinde de kendini peygamber ve tanrı ilan edenler olur. Toplumsal akıl ortadan kalktığı zaman, bazı sahte şeyhler ortaya çıkar. Kendilerini yeryüzü tanrısı gibi görüp, olağanüstü mistik güçleri varmış gibi sunarlar ve insanları arkalarına alıp sürüklerler. Bu tür dini hezeyanlar da sosyal şizofreninin bir ayağıdır. Bir dinde ayinsel ritüeller varsa, bunun adı modern dindir. Bu tür dinlerde bir kişi kutsallaştırılır, ona özel kabir yaptırılır, ziyareti için özel ritüeller düzenlenir, defterler yazılır, imzalatılır. Böylece kişiye doğaüstü güç verilerek sorgulanamaz hale getirilir ve dogmalaştırılır. İnsan kutsallaştırdıklarını sorgulamaz fakat pozitivizmin amacı sorgulamaktır. Akıl ve bilimin manevi miras olarak bırakıldığı bir yerde dogmatik bağlılıklara yer yoktur.