minikalem
Mesaj Sayısı : 454 Rep Gücü : 1027 Rep Puanı : 9 Kayıt tarihi : 03/01/10
| Konu: İSMAİL DEDE EFENDİ Perş. Mayıs 26, 2011 9:37 am | |
| Ser müezzin-i şehriyari, musahib-i padişahi, reis-i fasl-ı hümayun, Mevlevi-nayzen, na’athan, hanende Hamamizade İsmail Dede Efendi (1778-1846 ) İsmail Dede Efendi 18. asrın en mühim şahsiyetleri arasındandır. Hayatına dair etraflı malumata maalesef sahip değiliz. Bilindiği kadarıyla 9 Ocak 1778 yılında Şehzadebaşı’nda doğdu. Babası, uzun müddet Sayda valisi Cezzar Ahmet Paşa’nın mühürdarlığını yapmış olan Süleyman Ağa, annesi Rukiye Hanım ’dır. Babası Süleyman Ağa, Cezzar Ahmet Paşa’nın halka gösterdiği gaddarlığa dayanamayarak vazifesinden istifa etmiş ve İstanbul’a gelerek Şehzadebaşı’ndaki Acemoğlu Hamamı ’nı alarak işletmeye başlamıştır. Doğumu kurban bayramının birinci gününe denk geldiği için kendisine Hz. İsmail’e atfen İsmail adı verilir. Devrinin kaynaklarında “Derviş İsmail” ; musuki camiasında Mevlevi tarikatına mensup olmasından ötürü “Dede(1) Efendi” ; babasının hamam işletmesinden dolayı da “Hamamizade” lakabıyla anılmıştır. Süleyman Ağa İsmail henüz üç dört yaşlarındayken bu hamamı satıp Altımermer Kurusebil mahallesindeki Çavuş Hamamı civarında bir ev satın alarak oraya yerleşir. (2) İsmail sekiz yaşına geldiğinde Hekimoğlu Ali Paşa Camii bitişiğindeki Çamaşırcı mektebine başlamış ve ilk tahsilini orada bitirmiştir. Mektepte sesinin güzelliği ve musikideki kabiliyeti yüzünden mektebin “ilahici başısı “ seçilir. Bu yıllardan devrin musiki üstatlarından Anadolu Kesedarı Uncuzade Seyyid Mehmet Emin Efendi (ö.1811) ile tanışır. Bu zat bir gün İsmail’in ilahi okuyuşunu dinler ve kendisinde büyük bir istidat sezdiğinden onu talebeliğine kabul eder. İşte İsmail’in ilk musiki hocası bu zat-ı muhterem olmuştur ve onu kendi evlatlarından ayırmamıştır. İlköğretimi bitiren İsmail on dört yaşındayken yine Seyyid Mehmet’in desteğiyle Defterdarlık’ta baş muhasebe kalemine kâtip muavini olarak çalışmaya başlar. İsmail yedi yıl kadar hem bu kalemde çalışır hem de musiki dersleri ve terbiyesi alır. Bu arada pazartesi ve Perşembe günleri de Yenikapı Mevlevihanesi giderek orda dergâhın postnişini olan Ali Nutki Dede ve kardeşi Abdülbaki Nasır Dede’den den musiki dersleri ve Mevlevi terbiyesi almaya başlar. Onun musikiye olan yatkınlığını kısa zamanda fark eden Nutki Dede’nin kendisine :” oğlum, musiki sana dad-ı Hak’tır. İnşallah bütün musikişinasını koltuklarının altına alırsın.” dediği bilinir. (3) Ney üflemeyi de Abdülbaki Nasır Dede’den öğrendiği anlatılır. Yenikapı Mevlevihanesi’ nde bir yandan şeyhi Ali Nutki Dede'nin derslerini dinler diğer yandan da bilgisini ilerletip sanat yolun ilerlemeye çabalar. 18 Mayıs 1797 ( 18 Zilhicce 1212) Perşembe günü resmen ''Mevlevi'' olur. Sema meşkini ise 1798 (15 Sefer 1213) tarihinde tamamlar. 1001 günlük ''Çile(4)'' süresini 27 mart 1801’de (20 şevval 1215) tamamlayarak(5) ''Dede'' payesini alarak dergahta hücre sahibi olur. 1802 yılının ilk aylarında saraylı Nazlıfer Hanım ’la evlenmesinden sonra Yenikapı Mevlevi hanesi’ndeki odasından ayrılarak Akbıyık Mahallesi (6)nde kiraladığı eve taşınır. Dede Efendi, ününü daha ''Çile'' de iken duyurmaya başlamıştır. Bu sıralarda bestelemiş olduğu ; ”Zülfündedir benim baht-ı siyahım” mısraıyla başlayan güfteli, buselik şarkısı, çağının musiki sevenleri tarafından çok beğenilir. Bu eseri dinlemek, öğrenmek, bestekârı olan Derviş İsmail'i tanımak için tekkeye gelenlerin sayısı gün geçtikçe artmaya başlar. Hadisenin akisleri 3. Selim (h.1789–1807, ö. 28 Temmuz 1808) 'in kulağına ulaşınca, Mevlevihane’ye bir saray görevlisi gönderilerek Derviş İsmail'in saraya gelmesi emredilir. Çileye giren dervişlerin akşam ezanından sonra tekke dışında kalmaları adet olmadığından, bu şartlar altında gidebilmesi için şeyhi izin verir. Padişahın huzurunda ve onun isteği ile eserini iki kez okur; çok beğenilerek bir kese altınla ''taltif'' edilir(7). Dervişler arasında çileyi tamamlayan dervişe “ asıl çile bundan sonra başlar.” atasözünü söylemek gelenekti. Hakikaten de İsmail Dede için asıl çile bundan sonra başlayacaktır. 1804 yılında şeyhi Ali Nutki Dede’nin ardından 1805 yılında 3 yaşındaki oğlu Salih”in vefatları onu derinden yaralar. Bunun verdiği elem ve teessürle Bayati makamında ve beste formundaki eseri “ Bir gonca fem’n yaresi var ciğerimde ” oğlu Salih’ e mersiye olarak besteler. Bu eser farklı üslubu ve melodik yapısıyla musiki çevrelerinde büyük yankı uyandırır. Bir müddet sonra bestelediği “Ey çeşm-i ahu hicr ile tenhalara saldın beni ” mısraıyla başlayan bestesi de aynı alakayı görünce Dede saraya yeniden çağırıp padişah 3. Selim(’in isteği üzerine haftada iki defa saraydaki “huzur fasılları” ne hanende olarak katılmaya başlar. Sarayda kendisine gösterilen ziyade iltifatlara karşı 3.Selim’e sunmak için “ müştak-ı cemalin gece gündüz dil-i şeyda “ mısralarıyla başlayan suzinak makamındaki eserini besteler. Artık ünü bütün İstanbul'a yayılmıştır. ''Mukabele'' günleri hücresi, musiki heveskârları ile dolup taşmaya başlar. Fakat talih Dede’nin yakasını bir türlü bırakmaz. 1808 yılında annesi Rukiye Hanım ve hamisi 3. Selim’in vefat haberini alır. Annesinin ve hamisinin vefatından iki yıl sonra (1810) ikinci oğlu Mustafa’nın altı yaşındaki ölümüyle Dede büsbütün ıstıraba gömülür.3. Selim Dede’nin yetişmesinde en büyük pay sahibi olan kişiler arasındaydı. 3.Selim’den sonra 1 yıl 2 ay 1 günlük saltanat süresince 4. Mustafa zamanında sarayda bulunmayan Dede, 2. Mahmut’un (h.1808–1839) padişah olması üzerine İsmail Dede’nin sarayla münasebetleri gelişerek devam eder. 1812’de “musahib-i şehriyari ” ler arasına katılır. Kısa müddet sonra da “sermüezzin ” olur. İsmail Dede ayrıca Enderun’da hocalık yapmaya da başlamıştır. Sultan Mahmut onu hizmetlerinden ötürü “ murassa imtiyaz nişanı(9)” ile mükâfatlandırır. 2. Mahmut’un hüküm sürdüğü yıllar arasında Dede Efendi’nin sarayda kendisi de esaslı bir bestekâr ve musikişinas olan Şakir Ağa ile sürdürdüğü çekişme musiki tarihimiz açısından oldukça ilgi çekici ve faydalı olmuştur. (10) 16 yaşındayken tahta çıkan Sultan Abdülmecit (h.1839–1861) geleneksel müziğimize alakasız batı müziğine meraklı bir padişahtır. Batı müziğine olan bu merakı yüzünden Dede Efendi’ye layık olduğu alakayı göstermez, kaynaklar onun saygıda kusur etmediğini söylerler. Fakat bu bir muammadır. Saygı sevgiden bağımsız mıdır ki saygı duyduğun kişiye sevgi de kusur edesin. Abdülmecid’in tahta çıktığı tarih 1839 da sadrazam Mustafa Reşid Paşa’dır. 1838 yılında Balta limanı Ticaret anlaşması imzalanmış, devletin ve esnaf örgütlerinin malın kalitesini ve fiyatını denetlemesi olan “narh” kaldırılmış, serbest piyasa ekonomisi Osmanlı pazarlarına hâkim olmaya başlamıştır. Baltalimanı ticaret anlaşmasının akabinde 1839 yılında Gülhane Hatt-ı Hümayunu olarak tarihe geçen Tanzimat Fermanı Sultanahmet’teki Gülhane Parkı’nda reayaya (halka) duyurulmuştur. (11) Bütün bu içtimai, iktisadi, idari, hukuki değişiklikler bittabi Osmanlı sarayına da yansır. Ve Mehterhane yerine Muzıka-ı Hümayun kurulur. Piyano ve bando takımları getirilir. Batı müziğinin etkisinin gün geçtikçe arttığı bu günlerde İsmail Dede bu durumdan rahatsızlığını talebesi Dellalzade İsmail Efendi ’ ye , “artık bu oyunun tadı kaçtı.” şeklinde özetlediği söylenir. Bunun üzerine 1842’ de kendi arzusuyla sultandan müsaade isteyerek saraydan ayırılır. Kendisine Ahırkapı’da bir konak tahsis edilir. Dört yıl sonra 1846’da talebeleri Dellalzade ve Mutafzade Ahmed Efendilerle hacca gitmek için izin alır. Yolda Kutbünnayi Osman Dede ’ nin unutulmaya yüz tutan mi’raciyesini bu talebelerine meşk etmiştir. Dede’nin hacca gittiği sene Hicaz’da şiddetli bir kolera salgını zuhur eder. Biçare Dede fariza-i haccı ifaden sonra bu müthiş hastalığa yakalanmış yorgun ve ihtiyar bedeni bu illete dayanamadığından sabaha karşı Mina’da irtihal-i dar-ı beka eylemiştir. (12) 30 Kasım 1846’ da vefat ettikten sonra cenazesi “Cennetü’l muallâ” da Hazret-i Ayşe’ nin ayakucuna defnedilir(13). Kurban bayramının birinci günü doğan İsmail Dede kaderin tuhaf bir cilvesidir ki yine kurban bayramının birinci günü hayata veda etmiştir.(14)Dede yalnız kudretli bir bestekâr değil, aynı zamanda bir hoca, ayin han(15), na’than, hanende, neyzen, kendinden öncekilerin eserlerine vakıf mükemmel bir yorumcuydu. Bestelerinde dikkati çeken en önemli unsur klasik üslub un korunmuş olmasıdır. İsmail Dede klasik musiki geleneğini etraflıca bilmekle beraber bu geleneğin dışına taşmadan geleneksel musikiyi batı müziğiyle mecz ederek yepyeni şarkılar vücuda getirmiştir. Bunlar arasında hepsi rast makamında olan “ Yine bir gül nihal aldı bu gönlümü “, “ Gözümde daim hayal-i cana “ , “ yüzündür cihanı münevver eden “ mısralarıyla başlayan şarkıları gelir. Buna göre Dede'nin iki mühim cephesi vardır: Biri Klasik Mekteb'i kudretle devam ettiren, diğeri de yeni ve Batıdan gelen havayı zamanın şartları içinde yadırgamadan teneffüs eden Dede..." Dede’nin 500 dolaylarında eser bestelediği söylenir ancak bu eserlerin büyük bir kısmı notaya alınmadığından Dede’nin hafızasında, onunla beraber sır âlemine revan olmuştur. Günümüze kalan dini, dindışı yaklaşık 270 eseri olduğu bilinmektedir. En verimli olduğu 2. Mahmut devrinde 1824–1839 yılları arasında yedi Mevlevi ayini(16) bestelemiş, ayrıca Sultanîyegâh, Neveser, Sababuselik, Hicaz buselik ve Arabankürdi makamlarını bulmuştur.(17) Hiçbir geleneksel bestekârımızla karşılaştırılamayacak ölçüde çok yönlü yaratıcı bir zat olan Dede ayin, tevşih, ilahi, durak, na’t gibi dini formlarda ve kar, karçe, kar-ı natik, beste, ağır ve yürük semai, şarkı ve köçekçe gibi dindışı formlarda da eserler bestelemiştir. Rauf Yekta Bey’ e göre “ Pazartesi ve Perşembe günleri dergaha devam eder ve mutriphanede “ayin-i şerif” okurdu. Rivayete nazaran “Na’thanlık vazifesini de ekseriya Dede Efendi ifa edermiş; hatta her mukabelede okunacak ayin-i şerif hangi makamdan ise Dede Efendi, Itri (1638 ?-1712)’ nin rast makamındaki meşhur na’tını(18) ayinin bestelenmiş olduğu makama bi’t-tahvil irticalen bir na’t okurmuş ki bundaki müşkilatı iktiham için ilm-i elhanda ne derecelere kadar meleke sahibi olmak lazım geldiğini erbabı takdir eder.” Ahmed Celaleddin Dede, babası Azmi Dede’den naklen diyor ki: “ Dede Efendi’ye mutriptaki canlar bugün hangi makamdan ayin okuyacağız diye sormaktan çekinirlermiş o, na’t-ı şerifi hangi makamdan okursa onlar da o makamdan ayine başlayacaklarını anlarlarmış.” (19) 2. Mahmut’un isteği üzerine besteleyip 3 Nisan 1839’da mukabelesi yapılan ferahfeza ayini onun son ayinidir. Ayrıca Hac esnasında bestelediği sözleri Yunus Emre’ye ait “ Yürük değermenler gibi dönerler. El ele vermiş Hakk’a giderler.” mısraıyla başlayan şehnaz ilahisi onun son ilahisi, son eseri olmuştur.(20)Dede Efendi’nin vefat eden iki oğlunun dışında üç kızı olmuştur. Hatice (1806-1863), Fatma Hanım (1808?-1892) ve Ayşe Hanım (13 yaşındayken vefat etmiştir.) Kızlarından Hatice Hanım meşhur tanburi ve bestekâr Keçi Arif Ağa il evlenmiş bu evlilikten meşhur besteci Miralay Rifat Bey doğmuştur. İsmail Dede’nin yetiştirdiği pek çok talebe arasında Dellalzade İsmail Efendi, Mutafzade Ahmet Efendi, Yağlıkçızade Ahmed Ağa, Şakir Ağa, Hamparsum Limonciyan, Hacı Arif Bey, Eyyubi Mehmet Bey, Çilingirzade Ahmet Ağa, Nikogos Ağa, Suyolcu zade Salih Efendi, Yeniköylü Hasan Efendi, Behlül Efendi, Haşim Bey, torunu ser müezzin Rıfat Bey, Gelibolu Mevlevi hanesi şeyhi Hüseyin Azmi Dede ve Zekai Dede en meşhurlarıdır. (21) ESERLERİ A -Dini Mûsikî Eserleri: 1 -Saba Ayin: Dede’nin ilk vücuda getirdiği ayindir. İlk kez 1823 (17 Cemâziyelâhır 1239) Yenikapı Mevlevihânesi'nde okundu. 2 -Neva Ayin: Dede Efendi'nin bestelediği ikinci ayindir. 17 Nisan 1824 (17 Şaban 1239) tarihinde icra edildi. 3 -Bestenigâr Ayin: Bu ayin 1. Selâm, 3. Selâm ve ''Hezar aferin''e kadar bestelenmiş, buna saba makamındaki ayininin 2. Selâm'ı eklenmiştir. İlk kez 1832'de Yenikapı Mevlevihânesi'nde okundu. 4 -Saba-Bûselik Ayin: ilk okunuş tarihi 14 Kasım 1833'tür .Ayini 1. Selâm olarak besteleyen Dede Efendi, buna neva makamındaki âyininin 2., 3., 4. Selâm'larını eklemiştir. 5 -Hüzzam Ayin: Önce 1. Selâm olarak bestelenmiş, bu selâm'ın sonuna saba makamındaki ayininin diğer selâm'ları eklenmiştir. İlk okunuş tarihi 1830’dur. Daha sonra Dede Efendi bütün selâm'ları aynı makamdan besteleyerek eseri tamamlamıştır.6 -Isfahan Ayin: ilk kez 1836'da (25 Ramazan 1252) okundu. Bir selâm olarak bestelenmiştir. Bundan sonrasında ya saba ya da dügâh ayinin 2. Selâm'ından sonrası okunurdu. 7 -Ferahfeza Ayin: Bu ayini Sultan 11. Mahmut’un isteği üzerine bestelemiştir. Dede Efendi bu eserini beğenmediğini, sipariş üzerine bestelemek zorunda kaldığından yakınırmış. Ayinin ilk icra tarihi 3 Nisan 1839'dur (18 Muharrem 1255). (22) B -Saz Eserleri: Bilinenleri peşrev ve saz semâisi olmak üzere üç eserden ibarettir . C -Dindışı Eserleri: Kâr, kâr-ı nâtık, beste, ağır semaî, yürük semâi, şarkı, türkü, köçekçe olmak üzere beş yüzden çok eser bestelediği halde, bunlardan iki yüz seksen kadarı biliniyor .''Dede'nin rast makamında bestelediği kâr-ı nâtık elimizde bulunanların en güzellerindendir. Makamlar şunlardır: rast, rehavi, nikriz, pençgâh, mahur, neva, uşşak, bayati, nişaburek, nihavent, nühüft, saba, dügâh, hüseyni, hisar, muhayyer, buselik, hicaz, şehnaz, rahatülervah, bestenigâr, ırak, evc ve sonunda daha hareketli bir tempo içinde yine rast makamı. Eser yirmi üç makam ve bu makamların melodik özelliklerini gösterir. Bu kâr-ı nâtık başından sonuna kadar semâ denen üçlü ritimle bestelenmiş ve her makamın melodik karakteri dörder ölçülük tek cümle, bazıları sekizer ölçülük çift mûsiki desenleriyle ifâde edilmiştir.'' İsmail Dede Efendi'nin Eserleri
+ Makam + Tur + Sarki + Usul
Acem Ağır Semai Mecliste yine kaamet–ı canana sarılsam Aksak Semai
Acem Aşiran Ağır Semai Ey lebleri gonca yüzü gül serv–ı bülendim Ağır Sengin Semai
Acem Aşiran Şarkı Lutfeyle meded rahmeyle şeha Aksak
Acem Aşiran Beste Meşam–ı hatıra buy–ı gül–ı safa bulagör Zencir
Acem Aşiran Yürük Semai Ne heva–yı bağ–ı sazed ne kenar–ı kişt–ı mara Yürük Semai
Acem Aşiran Şarkı Oldu gönül üftade Aksak
Acem Kürdi Şarkı Bir güzele bende gönül Yürük Semai
Acem Kürdi Beste Ruz–u şeb bu cihan–içre eyledikçe geşt–u güz Muhammes
Araban–Buselik Ağır Semai Sevdim seni yosma fidan Aksak Semai
Araban–Kürdi Kâr Gonca–ı ikbal handid vü dem– devlet resid Hafif
Arazbar İlahi Ben yürürüm yane yane Düyek
Arazbar Yürük Semai Derdim bana kar eyledi dermana el elmez Yürük Semai
Arazbar İlahi Ey aşık–ı dil–dade Düyek
Arazbar Beste Ol peri–veş kim melahat mülkünün sultanıdı Muhammes
Arazbar Beste Sarhoş olurum lal–ı leb–ı yar görünse Remel
Arazbar Ağır Semai Vad etmiş idin ey gül–ı ter vakt–ı şitada Ağır Aksak Semai
Arazbar Şarkı Yine bahar çayır çemen üstüne Aksak
Bayati Şarkı Ağlatma beni incitme aman Ağır Aksak Semai
Bayati Şarkı Bir bi–bedel şuh–ı cihan Düyek
Bayati Beste Bir gonca femin yaresi vardır ciğerimde Ağır Hafif
Bayati Şarkı Dilberi sazın nevası Düyek
Bayati Şarkı Ey gamzesi fettan hemi gisusuna didem Ağır Aksak
Bayati Şarkı Gel derim gelmez yanıma Aksak
Bayati Şarkı Her dem edip meyl–ı cefa Ağır Düyek
Bayati Şarkı Karşıdan yar güle güle Aksak
Bayati Şarkı Mübtelayım ey gül–ı rana sana Aksak
Bayati Şarkı Nice bir aşkınla feryad edeyim ** Ağır Aksak
Bayati Ağır Semai Söylen ol afete dünyayı harab eylemesin Aksak Semai
Bayati İlahi Yandıklarım şam–u seher Düyek
Bayati Araban Şarkı Aklın alır aşıkların deli eyler Aksak
Bayati Araban Şarkı Arz–ı halim benim lutf–u dilbere kalsın Ağır Düyek
Bayati Araban Şarkı Canımı aşka salmışım bahr–ı cefaya dalmışı Yürük Semai
Bayati Araban Şarkı Sevdim seni yosma fidanım Curcuna
Beste–Isfahan Şarkı Bir bülbül–i bağım ki ne zir–u ne bemim var Ağır Aksak
Beste–Isfahan Şarkı Gülistan–ı ruhun seyr etmeye uşşak özenmiş Curcuna
Bestenigar İlahi A sultanım sen var iken ya ben kime yalvarayım Düyek
Bestenigar Şarkı Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum Curcuna
Bestenigar Peşrev Bestenigar Peşrev Devr–i Kebir
Bestenigar Beste Dil oldu şimdi meftun bir afet–ı zamane Lenk Fahte
Bestenigar Beste Erişti mevsim–ı gül seyr–ı gülsitan edelim Zencir
Bestenigar Ayin Ey kıble–ı ikbali cihan haki deret Değişmeli
Bestenigar Şarkı Hayli demdir bağlanıp kaldık şitada zar ile Ağır Aksak
Bestenigar Yürük Semai Kurban–ı tü zülf–ı anber–efşan–ı tü Yürük Semai
Bestenigar Ağır Semai Men bende şodem bende şodem bende şodem Ağır Aksak Semai
Bestenigar Beste Meşam–ı hatıra buy–ı gül–ı safa bulagör Zencir
Bestenigar İlahi Olmayacak senden ata kul neylesin Rabbena Düyek
Bestenigar Şarkı Pek naziktir ince belin Aksak
Bestenigar İlahi Ya İlahi cümle sensin cümle sen Düyek
Bestenigar Tevşih Ya rahmeten lil–Hakk ya Resul Düyek
Bûselik Yürük Semai Dehr olmada bu sur ile mamur–ı meserret Yürük Semai
Bûselik Şarkı Eda ile revişlerin Türk Aksağı
Bûselik Beste Olduk yine bu şevk ile mesrur–ı meserret Remel
Bûselik Kâr Sur–ı şahi eyledi alam–ı tayy Hafif
Bûselik Şarkı Zülfündedir benim baht–ı siyahım Ağır Aksak Semai
Çargah Şarkı Bak perime pür–küşa–yı itila Ağır Aksak
Dügah Peşrev Dügah Peşrev Devr–i Kebir
Dügah İlahi Gel ey salik diyem bir söz ki haktır Düyek
Dügah Şarkı Neyle zabtetsem dil–ı divanemi Ağır Aksak
Evc İlahi Benim Mecnun–sıfat Leyla'sı aşkın Düyek
Evc Şarkı Bülbül–asa ruz–u şeb karım neva Ağır Aksak
Evc Şarkı Ebrulerinin zahmı nihandır ciğerimde Ağır Aksak
Evc Şarkı Geçen hafta kayıkla ben geçerken Evfer
Evc Şarkı Sevdim bir gonca–ı rana Aksak
Evc Şarkı Söyleyin ol nev–civan Aksak
Evc Şarkı Suz–ı firkat sinemi dağlar benim Ağır Aksak
Evc–Bûselik Beste Ağlar inler payine yüzler sürer gönlüm Ağır Çenber
Evc–Bûselik Beste Ayb eder hal–ı dil–ı aşüfte–samanım gören Muhammes
Evc–Bûselik Ağır Semai Koy açılayım bilsin her razımı cananım Sengin Semai
Evc–Bûselik Yürük Semai Sakıya mest–ı müdam eylesen olmaz mı beni Yürük Semai
Evc–Maye Şarkı Bir gemim var deryalarda paslanır Düyek
Evcara Şarkı Bir letafetli hava kim bu şeb ey mahlika Devr–i Revan
Evcara Şarkı Gel ey güzeller serveri Aksak
Evcara Şarkı Hüsnüne mail gönlüm ezelden Aksak Semai
Ferahfeza Ağır Semai Bir dilber–ı nadide bir kamet–ı müstesna Sengin Semai
Ferahfeza Şarkı Bir verd–i rana etdim temaşa Semai
Ferahfeza Ayin Bişnev ez ney çün şikayet mikuned Değişmeli
Ferahfeza Yürük Semai Bu gece ben yine bülbülleri hamuş ettim Yürük Semai
Ferahfeza Şarkı Bülbül–ı hoş neva Semai
Ferahfeza Şarkı El benim çün seni sarmış biliyor Ağır Aksak
Ferahfeza Beste Ey kaşı keman tir–i müjen canıma geçti Firengi Fer
Ferahfeza Kâr Kasr–ı cennet havz–ı kevser ab–ı hay Muhammes
Ferahfeza İlahi Şuride vü şeyda kılan Düyek
Ferahnak Şarkı Beğendim seni geçmem asla ben Düyek
Ferahnak Şarkı Ben mübtela olsam sana Aksak
Ferahnak Ağır Semai Dil–ı biçareyi mecruh eden tiğ–ı nigehindir Aksak Semai
Ferahnak Savt Durman yanalım ateş–i aşka
Ferahnak Şarkı Ey şuh–ı cihan sevdi seni can ** Aksak
Ferahnak Beste Figan eder yine bülbül bahar görmüştür Zencir
Ferahnak Şarkı Senin–çün ey şeh–ı huban Ağır Düyek
Gerdaniye Şarkı Bir dilberi sevip bilmezem noldum Düyek
Gülizâr Köçekçe Bi–vefa bir çeşm–ı bi–dad Aksak
Gülizâr Köçekçe Nazlı nazlı sekip gider Çifte Sofyan
Gülizâr Şarkı Reha bulmadım zülfün telinden Ağır Düyek
Gülizâr Köçekçe Sular gibi çağladığım Aksak
Gülizâr Köçekçe Sular gibi çağlarım ben Aksak
Hicaz Şarkı Aşkınla ben ey nazenin Düyek
Hicaz Köçekçe Baharın zamanı geldi a canım Aksak
Hicaz Şarkı Ben bilmedim bana noldu Ağır Düyek
Hicaz Şarkı Çokdur gönülde dağ–ı melalim Ağır Düyek
Hicaz Ağır Semai Etmezem ikrar–ı aşkı saklarım canım gibi Aksak Semai
Hicaz Beste Ey çeşm–i ahu hicr ile tenhalara saldın beni Ağır Düyek
Hicaz İlahi Gelin gidelim Allah yoluna Düyek
Hicaz Peşrev Hicaz Peşrev Devr–i Kebir
Hicaz Şarkı Mah yüzüne aşıkanım Aksak
Hicaz Beste Ol mahtabı aceb gösterir mi bana felek Zencir
Hicaz Şarkı Seyr–ı gülşen edelim ey şivekar Ağır Düyek
Hicaz Yürük Semai Yine neşe–ı muhabbet dil–u canım etdi şeyda Yürük Semai
Hicaz Şarkı Yine noldu sana nevres–fidanım Aksak
Hicaz Köçekçe Yine yeşillendi dağlar çemeni Aksak
Hicaz–Buselik Yürük Semai Açıl açıl gel efendim cihan bahar olsun Yürük Semai
Hicaz–Buselik Ağır Semai Bir afetin aşkıyle gönül eyledi ülfet Ağır Aksak Semai
Hicaz–Buselik Beste Bülbül gibi feryad–ı figanım seheridir Ağır Remel
Hicaz–Buselik Beste Cana beni aşkın ile ferzane eden sensin Lenk Fahte
Hicaz–Buselik Şarkı Ey mürüvvet madeni kan–ı kerem Devr–i Hindi
Hisâr Şarkı A canım kaanıma girdin Aksak
Hisâr Tevşih Ey risalet bustanında hıraman serv–kad Nim Evsat
Hisâr Beste Gönül ol gonca–femin bülbül–ı aşüftesidir Çenber
Hisâr Yürük Semai Hava güzel yine gülşende gösteriş günüdür Yürük Semai
Hisâr–Bûselik Ağır Semai Ey hüma–yı padişahi ber–ser–ı bala–yi tü Sengin Semai
Hisâr–Bûselik Beste Her sözün uşşak ihsan her kelamın lutf–ı tam Muhammes
Hisâr–Bûselik Şarkı Hüsnün gibi ey bi–vefa Düyek
Hisâr–Bûselik Kârçe Ruy–ı tu cam–ı tarab–ı gülgun bad Devr–i Revan
Hisâr–Bûselik Yürük Semai Yine bezm–ı iyş–ı vuslat dil–ı bi–karare düştü Yürük Semai
Hümayun Köçekçe Bir sevda geldi başıma Aksak
Hümayun Şarkı Tırmana tırmana çıktım yapıdan Aksak
Hüseyni Peşrev Hüseyni Peşrev Devr–i Kebir
Hüseyni Tevşih Nur–ı Fahr–ı Alem'e bir zerre olmaz aftab Yürük Semai
Hüzzam İlahi Bağrımdaki biten başlar Düyek
Hüzzam Şarkı Bir dil düştü sana yarim ah bu dem Düyek
Hüzzam Şarkı Bir güzel aldattı beni Aksak
Hüzzam Şarkı Bir nevcivanın hüsn–ı cemali Türk Aksağı
Hüzzam Şarkı Derdim dermanı sensin ey peri Ağır Aksak
Hüzzam Şarkı Ey gül–ı bağ–ı eda Aksak
Hüzzam İlahi Ey sufi–ı ehl–ı safa ez–can be–ku Allah hu Devr–i Revan
Hüzzam İlahi Eya alemlerin şahı tecelli kıl teselli kıl Muhammes
Hüzzam Beste Gören fütade olur hüsn–ı bibahnesine Zencir
Hüzzam Şarkı Halimi bir kerre takrir eylesem sultanıma Ağır Düyek
Hüzzam Ayin Mahest–ü nemi danem hurşid–ı ruhat yane Değişmeli
Hüzzam Yürük Semai Reh–ı aşkında edip kaddimi kütah gönül Yürük Semai
Irak İlahi Aşkınla yandır sultanım Allah Düyek
Irak Beste Bir ah ile ol gonca feme halin ayan et Remel
Irak Yürük Semai Hasretle tamam nale döndüm sensiz Yürük Semai
Irak Beste Her zaman piş–ı nigahımda hüveydasın sen Devr–i Kebir
Irak Şarkı Hüsnün gibi ey bi–vefa Düyek
Irak Şarkı Netdim sana ben bi–vefa zalim Aksak
Irak Ağır Semai Nice bir ağlayalım aşk ile her gah meded Aksak Semai
Isfahan Yürük Semai Ah eylediğim serv–ı hıramanın içündür Yürük Semai
Isfahan Şarkı Aşık olalı sen yare gönül Aksak
Isfahan Ağır Semai Ya rab kime feryad edeyim yarin elinden Ağır Aksak Semai
Isfahan İlahi Yandım yakıldım ben nar–ı aşka Düyek
Karcığar Köçekçe Benli'yi aldım kaçaktan Aksak
Karcığar Şarkı Gel açıl gül aslı ne durduğunun Devr–i Hindi
Karcığar Köçekçe Gel derim gelmez yanıma Aksak
Karcığar Köçekçe Girdi gönül aşk yoluna Aksak
Karcığar Yürük Semai Göz gördü gönül sevdi seni ey yüz–u mahım Yürük Semai
Karcığar Köçekçe İki de turnam gelir allı kareli Aksak
Mahur Şarkı Bir gonca–fem etti zuhur Sofyan
Mahur Beste Ey gonca–dehen har–ı elem canıma geçti Hafif
Mahur Şarkı Gördüm bugün cananı dil Düyek
Mahur Şarkı Sana layık mı ey gülten çevirdin ruyini bend Aksak
Mahur Yürük Semai Yine zevrak–ı derunum kırılıp kenare düştü Yürük Semai
Mâye Şarkı Firkatin halim perişan etti gel Ağır Düyek
Mâye Beste Olmamak zülfün esiri dilbera mümkin değil Zencir
Mâye Ağır Semai Sermest–ı gamım bad–ı ciğerimden Ağır Aksak Semai
Mâye Şarkı Sünbüle karşı açıp perçemin ihsan eyle ** Ağır Aksak Semai
Muhayyer Şarkı Ben sana aşık değilim Yürük Semai
Muhayyer İlahi Deldi bağrım bülbül–ı bi–çare nalanın senin Nim Evsat
Muhayyer İlahi Düşeli bu aşkın canım evine Düyek
Muhayyer İlahi Ey derde derman isteyen yetmez mi derd der Düyek
Muhayyer Şarkı Sevdiceğim aşıkını ağlatır Yürük Semai
Muhayyer İlahi Toprakta yatacak teni Düyek
Muhayyer İlahi Ya Rabbi aşkın ver bana Düyek
Muhayyer İlahi Ya Rabbi nurun hakkı–çün Düyek
Muhayyer–Bûselik Beste Bir tarftan baht durmaz durmadan yüz dönd Hafif
Muhayyer–Sünbüle İlahi
Düyek
Muhayyer–Sünbüle Yürük Semai Bağlandı gönül zülfüne divaneliğinden Yürük Semai
Müstear Şarkı Gönlümü bend etti ol mah Aksak
Nev'eser Yürük Semai Diyemem sine–ı berrakı semenden gibidir Yürük Semai
Nev'eser Beste Nasıl eda bilir ol dilber–ı fedayı görün Zencir
Nevâ Yürük Semai Ey gonca–dehen ah–ı seherden hazer eyle Yürük Semai
Nevâ Ağır Semai Ey gonca–i bağ–ı cihan vey zinet–i destar–ı can Ağır Aksak Semai
Nevâ Ayin Ey tecelligah–ı canem ruyi tu Değişmeli
Nevâ Şarkı Gül–zara salın mevsimidir geşt–u güzarın Ağır Aksak Semai
Nevâ Ağır Semai Hayli demdir bir gül–ı ruhsare oldum mübtel Aksak Semai
Nevâ Şarkı Müşkil oldu suzişim etmek nihan Aksak
Nevâ Beste Piyaleler ki o ruhsar–ı ale dür götürür Zencir
Nevâ Beste Zeyn eden bağ–ı cihanı gül müdür bülbül müdür Muhammes
Nihâvend–i Kebîr Yürük Semai Rencide sakın olma nigah eylediğimden Yürük Semai
Nişabur Durak
Durak Evferi
Nişabur Yürük Semai Teşrifin ile alemi reşk–ı irem eyle Yürük Semai
Nişaburek Ağır Semai Gahi ki eder turrası damanını çide Aksak Semai
Nühüft Şarkı Bend oldu dil bir şuh–ı cihana Ağır Aksak
Nühüft Durak Benim Mansur–ı aşk hub dare geldim Durak Evferi
Nühüft Şarkı Ey serv–ı naz–ı nevresim Ağır Düyek
Nühüft Şarkı Kasdı o şuhun dil–ı azare mi Yürük Semai
Nühüft İlahi Ya İlahi canımın cananısın Düyek
Pençgâh İlahi Gül müdür bülbül müdür şol zar–u efgaan eyleyen Evsat
Pesendîde Yürük Semai Ey afet–ı can–ı aşık azar Yürük Semai
Pesendîde Beste Her ne dem aşkıyla deryalar gibi cuş olayım Darb–ı Fetih
Pesendîde Yürük Semai Ne gönül safaya mecbur ne esir–ı dilberdir Yürük Semai
Rahat'ül Ervâh İlahi Benim Mecnun–sıfat Leyla'sı aşkın Ağır Çenber
Rast İlahi Aşkınla cihan beste Sofyan
Rast İlahi Bilirsen ben de senin Allah'ım Düyek
Rast Şarkı Bu hüsn ile sen dilruba Sofyan
Rast Şarkı Dil bir güzele meyl etti hele Sengin Semai
Rast Şarkı Gördükçe ben ey meh–cemal Aksak
Rast Şarkı Görsem seni doyunca doyunca seni görsem Düyek
Rast Kâr–ı Nev Gözümde daim hayal–i cana Ağır Düyek
Rast İlahi Hakka aşık olanlar zikr'Ullahtan kaçar mı Sofyan
Rast Şarkı Mahmur güzel gaayet güzel Düyek
Rast Kâr–ı Natık Rast getirip fend ile seyretti Hümayı Yürük Semai
Rast Şarkı Sevdi gönlüm bir dilberi Aksak
Rast Şarkı Üftadenim ey bi–vefa Düyek
Rast Şarkı Yine ahlar etti peyda Düyek
Rast Şarkı Yine bir gül nihal aldı bu gönlümü Semai
Rast Şarkı Yüzündür cihanı münevver eden Yürük Semai
Rast–ı Cedîd Kâr Aşk–ı tü nihal–ı hayret amed Hafif
Rast–ı Cedîd Ağır Semai Ba–tü yek dem baht–ı bed hem–dem nemi sazed mera Sengin Semai
Rast–ı Cedîd Beste Navek–ı gamzen ki her dem bağrımı pür–hun Çenber
Rast–ı Cedîd Yürük Semai Oynar yürek terennüm–ı çeng–u çaaganeden Yürük Semai
Rehâvi İlahi Derviş olan kişinin sözleri umman olur Devr–i Hindi
Rehâvi Şarkı Ey bülend–ahter Şeh–ı sahib–kerem Düyek
Rehâvi Beste Ne edadır bu ne kaküldür bu Muhammes
Saba Köçekçe Bana gayrı karışma bir yar sevdim ezeli Aksak
Saba Ayin Bişnevid ez nale–ı banki rebab Değişmeli
Saba Köçekçe Gel güzelim gülistan–ı güle gel Aksak
Saba Yürük Semai Guş–etti nayı nalelerim agaaze başladı Yürük Semai
Saba Şarkı Guş eyle gel bülbülleri Ağır Düyek
Saba Beste Sünbüli sünbüli siyeh canem Muhammes
Sabâ–Bûselik Ayin Ateş nezened der dil–ı ma illa Hu Değişmeli
Sabâ–Bûselik Yürük Semai Göz gördü gönül sevdi seni ey yüz–u mahım Yürük Semai
Sabâ–Bûselik Beste O nahl–ı bağ–ı letafet aman aman geliyor Zencir
Sabâ–Bûselik Ağır Semai Reng–ı ruh–ı gülzarı tebah eyledi bülbül Ağır Sengin Semai
Sabâ–Bûselik Şarkı Sahbayı doldur sakıya Ağır Düyek
Sabâ–Bûselik Beste Yar ile ateş–mekan olsam da gülşendir bana Ağır Çenber
Segah İlahi Yürük değirmenler gibi dönerler Düyek
Sipihr Beste Gül yüzündür andelibe ah–u efgaan ettiren Çenber
Sultaniyegah Beste Can–ü dilimiz lutf–u keremkar ile mamur Hafif
Sultaniyegah Beste Misalini ne zemin–ü zaman görmüştür Zencir
Sultaniyegah Ağır Semai Nihan ettim seni sinemde ey mehpare canım Aksak Semai
Sultaniyegah Yürük Semai Şadeyledi can–u dilimi şah–ı cihanım Yürük Semai
Suz–i Dil Durak Ayağın tozunu sürme çekelden gözüme canı Durak Evferi
Suz–i Dil Şarkı Cana gönül verdim sana Aksak
Suz–i Dil İlahi Ey derde derman dermanım Allah Düyek
Suz–i Dil İlahi Ey gönül guş eyle aşıkların güftarını Düyek
Suz–i Dil Şarkı Ey padişahım şad ol efendim Aksak
Suzinak İlahi Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin Ağır Düyek
Suzinak Yürük Semai Cana firak–ı aşkın ile süznakinim Yürük Semai
Suzinak Beste Müştak–ı cemalin gece gündüz dil–ı şeyda Darbeyn
Suzinak Ağır Semai Nesin sen a güzel nesin Aksak Semai
Şedd–i Araban Şarkı Gözümden gönlümden hayali gitmez Düyek
Şehnaz Beste Açıldı lal–i izarın ciğerde dağ–ı derun Zencir
Şehnaz İlahi Beni bu nefsim eyledi hayran Düyek
Şehnaz Şarkı Ey verd–ı rana şuh–ı melek–veş Aksak Semai
Şehnaz Şarkı Gönül durmaz su gibi çağlar Aksak
Şehnaz İlahi Kerim–Allah Rahim–Allah Düyek
Şehnaz Beste Ne dehendir bu ne kaküldür bu sevdiğim Muhammes
Şehnaz Şarkı Sana ey canımın canı efendim Ağır Düyek
Şehnaz Yürük Semai Sevdi bu gönül seni yaman eylemedi Yürük Semai
Şehnaz İlahi Yürük değirmenler gibi dönerler Evsat
Şehnaz–Buselik Şarkı Ben mübtela olsam sana Aksak
Şehnaz–Buselik Beste Mushaf demek hatadır ser safha–ı hayale Lenk Fahte
Şehnaz–Buselik Beste Nevruza erdin ey gönül Lenk Fahte
Şehnaz–Buselik Şarkı Setr edenler hüsn–u anın Aksak
Şevk–Efza Beste Ermesin el o şehin şevket–i valalarına Ağır Çenber
Şevk–Efza Şarkı Oldu gönül fütade Yürük Semai
Şevk–Efza Yürük Semai Ser–ı zülf–ı anberinin yüzüne nikab edersin Yürük Semai
Şevk–Efza Şarkı Sur–ı adlinle cihan oldu şeha Aksak
Şevk–u Tarab Ayin Ey hasret–ı huban–ı cihan ruyi hoşest Değişmeli
Şevk–u Tarab Peşrev Şevk–u Tarab Peşrev Devr–i Kebir
Tahir Şarkı Bir dilbere kul oldum Sofyan
Tahir–Buselik Ağır Semai Söylen ol yare benim çeşmimi pür–ab etmesi Ağır Aksak Semai
Tarz–ı Cedîd Ağır Semai Ben bendesiyem bendesiyem bendesiyem Aksak Semai
Tarz–ı Cedîd Yürük Semai Hak–ı kademin çeşmimize ayn–ı ciladır Yürük Semai
Tarz–ı Cedîd Beste İltifatınla gönül şad olduğu demdir bu dem Çenber
Uşşak Şarkı Ağlatırlar güldürürler Aksak
Uşşak Şarkı Aman felek ömrüm felek Aksak
Uşşak Tevşih Bir ismi Mustafa bir ismi Ahmed Evsat
Uşşak Beste Dil nale eder bülbül–ı şeyda revişinde Ağır Darb–ı Fetih
Uşşak Şarkı Döküp kaküllerin ruhsara karşı Ağır Devr–i Hindi
Uşşak Şarkı Pür ateşim açtırma sakın ağzımı zinhar Ağır Aksak Semai
Uzzal Şarkı Ey büt–ı nev–eda Yürük Semai
Uzzal İlahi Eya alemlerin şahı tecelli kıl teselli kıl Düyek
Uzzal Şarkı Şu karşıki dağda bir yeşil çadır Aksak KAYNAKÇA-KİTABİYAT 1) Nuri Özcan, “Türk Musikisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt: 12, Ankara, 20022) Nuri Özcan, “Hamamizade İsmail Dede Efendi (1778–1846)” İslam Ansiklopedisi, cilt 233) Sadun Aksüt, Türk Musikisinin 100 Bestekârı, İnkılâp Kitapevi 19924) S. Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, cilt 2, İstanbul 19435) İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Hoş Sada, İstanbul 1958, 7) Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Dilimize geçen Deyimler ve Atasözleri, İnkılâp 2004 http://www.semazen.net/ 1 Mevlevlikte “muhib”likten sonraki derecedir. Muhib, derviş olmaya ikrar verip çilesini tamamladıktan sonra dergahta hücre sahibi olur ve “Dede” diye anılır. Dede, yeni muhipleri, kendi liyakatine ve muhibin heves ve istidatına göre “Mesnevi” okutarak, ayin meşk ederek, ney üflemeyi öğreterek, usul tutmayı belletip kudümzen olarak yetiştirerek terbiyeye memurdur. Alevilerde Dede lakabı soydan gelenlere verilir. Alevi itikadına göre herhangi bir ocaktan gelen Hazreti Peygamber’in soyundan yani Seyyid olan ve mürşitlik vazifesini gören kişilere “Dede” denir. Halk dilinde Dede, babanın babasına, büyükbabaya denir ; dedenin babasınaysa “Ata” ve ondan öncekilere de “Atalar” adı verilir. Azeri lehçesinde “Ata” baba anlamındadır.(Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Dilimize geçen Deyimler ve Atasözleri, s 82, İnkılap 2004)2 Nuri Özcan, “Türk Musukisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt :12, sf 449 , Ankara, 20023 İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Hoş Sada, İsyanbul 1958, s 1344 Dervişlerin bir yere, bir odaya çekilip yemelerini, içmelerini, uykularını gittikçe azaltarak kırk gün kendilerini ibadete vermelerine “çile”denir ki buna Arapça’da “Erbain” denir. Farsça’da ise “Çihle-kırk gün müddet” sözünün hafifletilmesinden meydana gelmiştir. Esma ile yani Tanrı adlarını anarak Süluk etmeyi esas tutan sufiler çileye “Erbain” derler ve bu terim dilimizde “Erbaine girmek, erbainden çıkmak” gibi deyimler almıştır. Esmayı kabul etmeyen ve Melameti esas tutan Mevlevilik ve Bektaşilik’te erbain geleneği yoktur. Bu iki tarikatta süluk, hizmetledir. Bektaşilikte hizmet müddeti muayyen değildir. Mevlevilikte ise bin bir gündür. Bin bir gün hizmeti bittikten sonra derviş dede payesine erer, hücresine götürülür, orada on sekiz gün kalır. “ Hücre çilesi” denen bu on sekiz gün de bittikten sonra hücre sahibi olurdu. Çile müddetini bitirmeye “çileyi tamamlamak” bitirmeden bırakmayaysa “çileyi kırmak” denir. Çileyi bitirdikten sonra aralarında “ asıl çile bundan sonra başlar.” Sözü atasözü olarak söylenirdi. Çiledeki dervişe “çilekeş”, çile çıkardığı yere ise “çilehane” denirdi. “Dünya bir çilehanedir” sözü buradan gelir. (Abdülbaki Gölpınarlı, Tasavvuftan Dilimize geçen Deyimler ve Atasözleri, s 78-79, İnkılap 2004)5 Nuri Özcan, “Türk Musukisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt 12, sf 4506 Bugün hala ayakta olan bu kar gir konak Eminönü ilçesinin Cankurtaran semtinde bulunmaktadır.7 Çileye ilk girdiği zamanlarda babasının ölümü üzerine hamamı satan Dede'nin, bu parayı harcadığı, annesinin dervişlere yedirdi diye üzüldüğü ve şikayet ettiği söylenir. Rauf Yekta Bey'in Nuri Şeyda Bey'den naklen verdiği bilgiye göre, saraydan bir kese altını alan Dede, annesine uğrayarak altınları vermiş, üzüntüsünün yersiz olduğunu söyledikten sonra akşam vakti yaklaştığı için acele ile tekkeye dönmüş. Saray'a ilk gelişinin 1793 tarihine rastladığını ileri sürenler vardır.8 3. Selim ve 2. Mahmut da Mevlevi padişahlar arasındadır. 3. Selim musikiyle o kadar alakalıdır ki “Suzidilara” adlı özgün bir Mevlevi ayini dahi bestelemiştir.9 Rivayetlere göre hadise şöyle vuku bulur: “1249 Hicret yılının Ramazan ayının ilk günü, 1834 Miladi sene Ocak ayının on birinci gününe rastlamıştı. Bu kış ramazanının bir gecesinde Hamamî-zade İsmail Dede ile arkadaşları, Topkapı Sarayı'nın arkasındaki Serdap Kasrı'nda (bu kasır Rumeli demiryolu yapılırken yıktırılmıştır) toplanmışlar, Padişah Sultan Mahmud'un huzurunda arazbar-bûselik faslı yapmışlardı. Fasıl bittikten sonra Sultan Mahmud, sazende ve hanendeleri şu sözlerle tebrik ve teşvik etmişti: “Bu gece pek tatlı bir vakid geçirdim kendimi âdeta Cennet'te sandım... Arazbar-Bûselik faslı şimdiye kadar bu derece parlak okunup çalınmamıştır ancak, Mevsim-i Nevrûz erişdi geldi eyyam-ı bahar sözleriyle başlayan kâr, Amcam Sultan Selim'in tahta çıktığı yılın baharında, Çağlayan Kasrı'na gittiği gün okunmak üzere bestelenmiş bir eser olduğundan böyle kış ortalarında okunması bana biraz mevsimsiz gibi geldi. Dedem Ferahfeza makamında bu kasr için kâr'ı ile beraber senden mükemmel bir fasıl isterim. Haydi göreyim seni Bayram ertesine kadar hazır olsun İnşallah yine burada dinlerim” "Ramazan'ın yarısı geçmişti kaybedilecek vakit yoktu. Dede bayram ertesi istenileceği şüphesiz olan ferahfeza kâr için önce bir güfte hazırladı. Bunu besteledikten sonra," "Ey kaşı keman tir-i müjen cânıma geçti" mısraı ile başlayan Beste'yi ,"Bir dilber-i nâdide, bir kamet-i müstesna" ve "Bu gice ben yine bülbülleri hâmuş etdim" sözleri ile başlayan ağır ve yürük semâileri besteledi. Tanburî Musahib Zeki Mehmed Ağa da güzel bir peşrev ile saz semaisi yapmış ve bestelenen bu eserler geceli gündüzlü çalışılarak hanende ve sazendelere geçilmişti. Nihayet beklenen gece geldi. Serdap Kasrı o gece rengârenk fenerlerle, kandillerle donatılmıştı. Sultan Mahmud, yanında Damad Said Paşa olduğu halde memnun, sevinçli, heyecanlı kasra geldi. Musahib Said Efendi'nin bazı güzel fıkra ve hikâyeleri padişahı bir kat daha neşelendirdi. Nihayet adet olduğu üzre serilen ehramlar üzerinde hanende ve sazendeler yerlerini aldılar ve o gece ferahfeza faslı peşrevi ile, kar'ı ile, beste, ağır ve yürük semailer, şarkılar ve saz semaisiyle en güzel, en mükemmel şekilde çalındı, söylendi. Sultan Mahmud bundan son derece memnun olmuştu. Dede'yi yanına çağırarak göğsüne kendi eli ile Murassa İftihar Nişanı'nı taktı. Dede'ye yetişenlerden işitildiğine göre, kendisi bu nişanı törenlerde ve Akbıyık Mahallesi’nde hediye edilen konakta musiki meşkleri yaptığı günlerde göğsünden çıkartmazmış. Hatta Merhum Zekâi Dede, hocası Eyyubî Mehmed Bey'le ilk defa meşke gittiği gün Dede'yi bu nişanla gördüğünü anlatır ve "Göğsünde atnalı gibi koca bir nişan olduğu halde köşeye oturup çubuk içerken gördüğüm Dede'nin hayali hiç gözümün önünden gitmez" dermiş. (http://www.semazen.net/sp.php?id=219&page_id=1&menu_id=id21)10 Şakir Ağa bir gün Dede’nin yanına gelip : “ Dedem bir şarkı yaptım. Emsalinin yapılacağına inanmıyorum; amma acaba okuyan bulunur mu ?” diye sorunca Dede : “ Ağam, sen oku da dinleyelim. “ demiş. Şakir Ağa da güzel üslubu ve parlak sesiyle ‘Efsun okur uşşakına ol gamze-i cadu’ mısrasıyla başlayan Evcara makamında ve Aksak Semai usulündeki şarkısını okumaya başlamış. Şarkı bittiği zaman Dede o kadar efkârlanmış ki gözlerinden dökülen yaşlar sakalından süzülürken : “ Ağam, emsalinin yapılacağına ben de inanmıyorum ama Fakat İstersen Vahib Efendi’ye meşk et eseri o okusun.” Dediği anlatılır. (Sadun Aksüt, Türk Musikisinin 100 Bestekârı, İnkılâp Kitapevi 199211 Fermanda yer alan başlıca konular “ Tüm vatandaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması / Yargıda açık seçiklik ilkesi / Gayrimüslimlerin de Müslimler gibi askere alınması / Erkeklere dört yıl mecburi askerlik / Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında hukuki eşitlik sağlanması gibi konulardır. Bu ferman sayesinde padişahların yetkileri meclislere ya da kişilere devredilmiştir. Buradaki amaç, iktidarı saraydan alıp bürokrasiye vermek ve devlet yönetiminde merkezileşmeyi sağlamak olmuştur. Ferman dış devletlerin Kapitülasyonları bahane ederek Osmanlı iç işlerine sürekli karışmalarına mani olmak amacıyla ilan edilmişse de bu başarılamamış hatta Osmanlı klasik kurumları ve örgütleri 1838 ve 1839 daki bu iki olayla birlikte tarihe gömülmüştür. Esnaf teşkilatı, narh usulü, Osmanlı klasik hukuk sistemi çömüştür. Hukuk ve iktisattaki bu çöküş kendisini içtimai ve kültürel sahada da hissettirmiş arkasından gelen 1856 Islahat Fermanı, 1876 da I.Meşrutiyet, 1908 de II. Meşrutiyet ile Osmanlı imparatorluğu yavaş yavaş siyasi olarak çökmeye yüz tutmuştur.12 Nuri Özcan, “Hamamizade İsmail Dede Efendi (1778–1846)” İslam Ansiklopedisi, cilt 23, s93–9413 Şair Kazım Paşa Dede’nin vefatına aşağıdaki şiiriyle tarih düşürmüştür. “Hazret-i Farabi-i sâni müezzinbaşı kim Zâtına olmuşdu ilm-i mûsıkî ihsan-ı Hak Aşinâ-yı her makam etmişdi kalb-i nigehin Sâye-i Molla'da lutf-ü himmet-i merdân-ı Hak Pertev-i şems-i hakikatten kılub kesb-i kemal Zerre-i nâçiz iken oldu meh-i tâban-ı Hak Fehm olur bundan makam-ı kurbe âheng ettiği Hac edüb Minâ'do oldu vâsıl-ı gufurân-ı Hak Çor tekbirin çeküb Kâzım Dedi târihini Kebş-i cânın kıldı İsmail Dede kurbân-ı Hak “ (1262) S. Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, cilt 2, s 433-434, İstanbul 1943 14 Nuri Özcan, “Türk Musikisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt 12, sf 45015 "Meşhur Kırımlı Ahmed Kâmil Efendi'den sonra Sultan 11. Mahmud'un imamlığına tayin olunan Abdülkerim Efendi ile, o aralık Sultan Mahmud'un müezzinbaşılığında bulunan meşhur mûsiki üstadı Dede Efendi arasında kırgınlık varmış. Bir Ramazan günü Abdülkerim Efendi Padişah'a, Acemlerin saltanatınız hakkındaki ihaneti herkes tarafından bilinmekte bulunduğu halde, Dede Efendi bunu düşünerek teravih namazın da, acem makamından ilahiler okumamak ve buna karşılık şevkefzâ makamını tercih etmek lazım gelirken, kendisinin şevkefzâ makamını kullanmaya bilgisi kafi gelmemesi bu davranışına sebep olmaktadır cevabını verince, Padişah Dede Efendi'nin sanatındaki iktidar derecesini bildiği için ve ayrıca kendisi de mûsikişinas olduğu cihetle, bu hususta bir kanaatı da mevcut bulunduğundan bir gece bir imtihan yapılmasına karar verir. Fakat, bu karar Dede Efendi'ye duyurulmaz." "Gece teravih namazı kılınırken, dördüncü dört rekâttan sonra evc makamından ilahi okunduğu sırada karar gereğince, Sultan Mahmud tarafından gönderilen biri, müezzinlerin yanına giderek, Dede Efendi'ye acem makamını değil şevkefza makamını kullanmasını emrini tebliğ eder. O zamana kadar şevkefzâ makamından hiçbir ilâhi yapılmamış olduğundan ne yapacaklarını şaşıran müezzin efendiler, Dede Efendi'nin yüzüne hayretle bakarlarken, içlerinden biri Dede Efendi'nin işareti üzerine bu makamdan tekbir getirmeye başladığı gibi, imamın da Fatiha-i Şerif'i şevkefza makamında okumakta olduğunu anlamışlar Dede Efendi "Hele bir namazı kılalım da bakalım." demiş ve dört rekat teravih namazı kılınıncaya kadar şevkefzâ makamından bir ilahi bestelemiş ve selam verilir verilmez ilahiye başlayıvermiş. Arkadaşlarının hemen hepsi mûsikî ilminde birer üstad olduklarından, Dede Efendi'ye kulak vererek ağız kalabalığı ile ilâhiyi güzelce okuyup bitirmişler ve padişahın takdirlerini kazanmışlardı."16 Şevkuturab ayin-i şerifi Dede Efendi’ye ait olmayıp hocası Ali Nutki Dede’ye aittir. Rauf Yekta Bey, Esatiz-i Elhan’da (s 131) gördüğü ayin mecmuasındaki kaydı buraya naklediyor. Ali Nutki Dede’nin vefatı üzerine İsmail Dede, Mevlevihane’de bulunan ayin mecmuasındaki şevkutarab ayin-i şerifinin güftesinin sonuna şu kaydı düşmüştür : “ Şeyhim azizim Yenikapı şeyhi Esseyyid Şeyh Ali Efendi hazretlerinin ye’y ü tedbiri ve her bir nağmede ta’rifi munzam olduğundan halen okunan bestede medhalim yoktur. Hal-i hayatlarında tenbihleri mucibince kendi isimleri ihya ve balasına bu fakirin ismimi tahrir buyurub fakire ala-tariki’l-hediyye ihsan buyurdular. el-Fakir Derviş İsmail (Nuri Özcan, “Türk Musikisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt 12, s 453)17 Sadun Aksüt, Türk Musikisinin 100 Bestekârı, s 122, İnkılâp Kitapevi 199218 Itri’nin bestelediği bu na’t her Mevlevi ayininin başında okunur olmuştur. Peygamber efendimizi methederek yazılan kaside demek olan Na’t şöyledir: “ ya habiballah resul-i halık-ı yekta tüyi, ber güzin-i zülcelali pak-ü bihemta tüyi; nazenin-i hazret-i hak sadr-ü bedr-i kainat, nur-i çeşm-i enbiya çeşm-i çerağ-i ma tuyi; der şeb-i mi'rac bude cebrail ender rikab, pa nihade ber ser-i nüh künbedi hazra tüyi; ya resulallah tü dani ümmetanet acizend, rehnüma-yi acizani bi ser-ü bi pa tüyi; servi bostan-i risalet nev behar-i ma'rifet, gülbün-i bağ-ı şeriat sünbül-i bala tüyi; şemsi tebrizi ki dared na'ti peygamber ziber, mustafa vü mücteba an seyyid-i ala tüyi.” 19 S. Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, cilt 2, s 438–439, İstanbul 194320 Nuri Özcan, “Türk Musikisinin Abide Şahsiyetlerinden Hamamizade İsmail Dede Efendi” Türkler Ansiklopedisi, Cilt 12, sf 45221 Nuri Özcan, “Hamamizade İsmail Dede Efendi (1778–1846)” İslam Ansiklopedisi, cilt 23, s 9422 S. Nüzhet Ergun, Türk Musikisi Antolojisi, cilt 2, s 436-437, İstanbul 1943 Hazırlayan: Ferdi Ertekin | |
|