Böyle bir dert için ağladınızmı hiç
Ağlamak her babayiğidin harcı değil aslında. Erkeklik öğretilerimiz susmayı, içine atmayı öğütlüyor hep! Erkek adam ağlamaz ne de olsa.
Bir yönüyle keyfiyete bakmalı bunu söylerken, sulu göz olmamalı, evet. Ama bsbütün kaskatı bir kalple ağlamayan erkek adam olmaktan ziyade ağlayabilen adam olmak işin makbulü…
İşte bu manada bir ağlamak var ki, dillere destan…
Zaman Gazetesi yazarlarında Abdullah Aymaz’ın yazısını okumalı, gerçekten ağlamanın manasını kavramak için…
Sokakta, bir kenara çekilip ağlayan beyefendi bir insanla karşılaşmış ve ilgilenmiştim. Bu koca adam ne diye böyle sarsıla sarsıla ağlayıp gözyaşı döküyordu; dikkatimi çekmişti. Yanına yaklaştım, derdine ortak olmak istedim. Ama o kendi halinde kalmak istiyordu. Yakınımızda işyerim vardı, davet ettim, gelmek istemiyordu. ‘Gel bir çay içelim. Sana bir şey sormayacağım. Seni bu halde bırakıp gidemem, ne olur beni kırma.’ diye yalvardım, yakardım ve sonunda ikna ettim. Odama geçip oturduk. Bir müddet sessiz kaldıktan sonra yavaş yavaş açılmaya başladı. ‘Bir eğitim projemiz vardı. Durumları çok iyi olan bir iş sahibinden büyük bir destek sözü almıştım. Her şey tamamdı; ama şimdi onlar bunu yerine getiremiyorlar. Her şey altüst oldu. Ben şimdi ne yapacağım?’ diyordu. Biraz daha deşince meseleyi kavradım ve güzel insanın daha fazla üzülmemesi için o yükün altına girdim. O zaman sevincini görecektiniz!..”
notCehennem ateşini söndüren göz yaşları bunlar
yaşatma zevkiyle yaşayanların gözyaşları
bir neslin imanını kurtarma derdiyle yananların
peygamberane misyon sahiplerinin
gönüllere talib olanların göz yaşları
müthişmiş