DOKUNUŞ
Haşir meydanındaki insanlar, ebed ülkesine uçmak için
sabırsızlanıyordu. Peygamberler, şehitler ve büyük veliler için herhangi bir
problem yoktu. Ancak diğerleri, "Elli bin sene sürer" denilen bu yolu,
dünyadaki hayatlarının karşılığı olan bir vasıta ile aşmak durumundaydı. Her
insan, sevap ve günahlarını ortaya döküp ince hesaplar yaparken, sermayeleri yetmeyen
bazı gençler bir araya geldi ve kendilerine gözcülük eden meleğe başvurarak:
Bizler, dünyada iken meşhur bir yarışmaya katılmış ve ellerimizi
günler boyu süren bir sabırla lüks arabaların üzerinden çekmeyerek onları
kazanmıştık, dedi. Bu gayretimize karşılık o arabaların verilmesini istiyor ve bu
zorlu yolu onlarla aşmayı planlıyoruz.
Melek, yarışmanın detayını öğrendikten sonra:
Yanlış şeye dokunmuşsunuz, dedi. Sizin arabanız, o yolda gitmez.
Gençler, biraz ilerideki insanları göstererek:
Şuradaki insanların da bir şeylere dokunduğu söyleniyor, diye itiraz
etti. Ama şimdi Cennet?e uçuyorlar.
Evet!.. dedi, melek. Onlar da dokundular. Hem de günde sadece bir
saatçik.
Bir saat mi?..diye atıldı gençler. Oysa bizler günler boyu çekmedik
elimizi. Uyumadık, aç kaldık, nerdeyse ölüyorduk. Peki onlar nelere dokundular?
Seccadeye, dedi melek. Küçük bir seccadeye. Şimdi ise onlarla
uçuyorlar.
Cüneyd Suavi