Mehmed Zâhid Kotku hayatı
irfan mektebinin kutlu hocası Mehmed Zâhid Kotku (rha)
83 yıllık hayatının her ânı, Allah rızasına ulaşma gayretiyle geçen merhum Kotku (rha), çağın hastalıklarıyla ruhları kararan insanımıza ümit, şevk, hizmet şuuru ve fedakârlık duyguları aşıladı
Mehmed Zâhid Kotku (1897-1980), ünlü bir İslam mutasavvıfı, kalem, ilim ve kalp ehlidir Bursa’da, kale içinde Türkmenzâde Çıkmazı’ndaki baba evinde doğmuştur Nüfus cüzdanının başına soyadının “mütevâzı” manasına geldiği babası tarafından not edilmiştir Baba ve annesi Kafkasya’dan Hicri 1297’de göç eden MüslümanlardandırDedeleri Kafkasya’da Şirvan’a bağlı eski bir hanlık merkezi olan Nuha’dandır ki burası dağ eteğinde, ipekçilikle meşhur, ahalisi Müslüman, halen Azerî Türkçesi konuşulan bir yerdir
Babası İbrahim Efendi Bursa’ya 16 yaşlarında iken gelmiş, Hamza Bey Medresesi’nde tahsil görmüş, muhtelif yerlerde imamlık yapmıştır Seyyid’dir; 1929’larda 76 yaşlarında iken Bursa ovasındaki İzvat köyünde vefat etmiş ve oraya defnolunmuştur
Annesi Sabire Hanım, Mehmed Zâhid Efendi 3 yaşlarında iken vefat etmiş, Pınarbaşı Kabristanı’na gömülmüştürBu anne ve babadan doğma ağabeyi Ahmed Şakir (Hicri 1308-1335) subaylık yapmış, Kudüs’te, Çanakkale’de bulunmuş, siperlerde hastalanmış ve 28 yaşlarında iken vefat edip Söğütlüçeşme’ye defnolunmuştur Aynı anneden bir küçük kardeşi daha olmuşsa da çok yaşamamış birkaç aylık iken vefat etmiştir
Babasının ikinci evliliği yine Dağıstan göçmenlerinden, Fatma Hanım’la olmuştur Bu anneden üç kız kardeşi vardırBunlardan Pakize Hanım’ın kocası da, Bursa Ulu Camii imamlarından ve İsmail Hakkı Tekkesi şeyhlerinden merhum Ahmet Efendi’dir
CİHAN HARBİ’NE KATILDI
Mehmed Zâhid, ilkokulu Oruç Bey İbtidaisi’nde okudu, Maksem’deki liseye devam etti Sonra Bursa Sanat Okulu’na girdi Bu esnada I Dünya Savaşı çıkınca 18 yaşlarında askere alındı 1 Nisan 1916’da asker oldu, senelerce askerlik yaptı, hastalıklar atlattı Ordunun Suriye’den çekilmesinden sonra, güçlükle İstanbul’a döndüKendi hatıra defteri kayıtlarından 1922 Mart’ında da bu vazifede olduğu görülüyor
İLİM MECLİSLERİNE DEVAM ETTİ
İstanbul’da bulunduğu esnada çeşitli dini toplantıları, dersleri, camilerdeki vaazları, özellikle Seydişehirli Abdullah Feyzi Efendi’yi takip etti Bu arada 3 Temmuz 1920 Cuma günü Ayasofya Camii’nde kıldığı cuma namazdan sonra valilik önünde bulunan Fatma Sultan Camii yanındaki Gümüşhaneli Tekkesi’ne giderek Şeyh Ömer Ziyâeddin Efendi’ye intisâb etti Günden güne durumunu geliştirdi
Ömer Ziyâeddin Efendi’mizin 5 Kasım 1921 Cuma günü vefatından sonra postnişin-i irşâd olan Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi’nin yanında eğitimini olgunlaştırmaya devam etmiş, birçok defalar halvete girmiş, 27 yaşlarında hilâfetnâmeyi aldıktan sonra ondan Râmuzü’l-Ehadis, Hizb-i A’zam ve Delâilü’l-Hayrât icâzetnâmelerini de almış, Bayezit, Fatih ve Ayasofya Cami ve medreselerinde derslere devam etmiş, bu esnada hafızlığını da tamamlamıştır Bu aralarda hocasının işareti üzere çeşitli kasaba ve köylerde dini hizmet ifâ etmiştir
CUMHURİYET’TEN SONRA
Tekkelerin kapatılmasından sonra Bursa’ya dönmüş, evlenmiş, 1929’da vefat eden babası yerine Bursa ovasındaki İzvat köyünde 15-16 sene kadar imamlık ettikten sonra Üftade Cami-i Şerifi’nin imam-hatipliğine tayin edilerek şehirde hisar içindeki baba evine yerleşmiştir Burada 1945-46’dan 1952’ye kadar hizmet etti
1952 Aralık ayında Gümüşhaneli Dergâhı postnişini ve eski tekke arkadaşı Kazanlı Şeyh Abdülaziz Bekkine’nin vefatı üzerine, İstanbul’a naklolarak Fatih’te İtfaiye Caddesi’nin Bulvar’la kesiştiği noktadaki Zeyrek Ümmü Gülsüm Mescidi’nde görev yaptı
1 Ekim 1958 tarihinde Fatih İskenderpaşa Camii Şerifi’ne vazife nakli oldu ve vefatına kadar bu görevde kaldı
AHİRET YURDU ÖZLEMİ
Mehmed Zâhid, ömrünün son yıllarında rahatsızdı Ayaklarında şiddetli ağrıları vardı 1979 yazında uzun zaman kalmak üzere gittiği Hicaz’dan, ağır hasta olarak 1980 Şubat’ında dönmek zorunda kalmıştı 7 Mart 1980’de ameliyata girdi ve midesinin üçte ikisi alındı Ameliyattan sonra tedricen düzeldi, hatta 1980 Ramazan’ında hiç aksatmadan oruç tuttu Hatimle teravih kıldı, vaaz etti, yazın Balıkesir Ilıca’ya, Çanakkale Ayvacık sahiline ağrıyan ayakları için götürüldü, hac mevsimi gelince de Hicaz’a gitti Fakat ameliyata sebep olan rahatsızlığı nüksetmiş ve ağrılar tekrar başlamıştı Haccı güçlükle ifadan sonra, 6 Kasım 1980’de çok ağır hasta olarak İstanbul’a döndü Tam bir hafta sonra 13 Kasım 1980’de (5 Muharrem 1401) Perşembe günü öğleye yakın, dualar, yasinler, tesbih ve gözyaşları ile uyur gibi bir halde iken vefat etti Cenaze namazı 14 Kasım 1980 Cuma günü İstanbul Süleymaniye Camii’nde kalabalık bir cemaat tarafından kılınarak, merhum Kanûnî Süleyman Han’ın türbesi arkasında, kendisinden feyz aldığı hocaları ve üstadlarının yanındaki ebedi istirahatgâhına defnolundu
************************************
Mehmet Zahid Kotku ( 1897)- (1980)
Gümüşhânevî Dergâhı şeyhi Mustafa Feyzi Efendinin önde gelen talebelerinden. İsmi Mehmed Zâhid, soyismi Kotku'dur. Hoca Efendi lakabıyla da tanınmıştır. Babası İbrâhim Efendi, annesi Sâbire Hanımdır. 1897 (H.1315) senesinde Bursa'da doğdu. 1980 (H.1401) senesinde İstanbul'da vefât etti. Kabri, SüleymâniyeCâmii hazîresindedir.
Âilesi Şirvân'a bağlı, eski bir hanlık merkezi olan Nuha'dandır. Kafkasya'da bir dağ eteğinde bulunan ve ipekçiliği ile meşhûr olan bu yöreden Osmanlı-Rus Harbi sırasında Anadolu'ya gelen âilesi, Bursa'ya yerleşti. Babası İbrâhim Efendi, Bursa Hamzabey Medresesinde tahsîlini tamamlayıp, çeşitli câmi ve mescidlerde imâmlık yaptı. Bu sırada Bursa Kaleiçi Filiböz Mahallesi TürkmenzâdeÇıkmazındaki evlerinde Mehmed Zâhid Efendi dünyâya geldi.Mehmed Zâhid Efendi üç yaşındayken annesi Sâbire Hanım vefât etti. Babası İbrâhim Efendi,Dağıstan muhâcirlerinden Fâtıma Hanımla ikinci evliliğini yaptı.
Mehmed Zâhid Efendi ilk tahsîlini Bursa Oruçbey İbtidâîsinde yaptı. Orta öğrenimini ise Maksemİdâdîsi ve BursaSanâyi-i Nefîse Mektebinde gördü. O sıralarda patlak veren Birinci Dünyâ Harbi sebebiyle on sekiz yaşındayken askere çağırıldı. Senelerce askerlik yaptı. Çok tehlikeli günler geçirdi.Hastalıklar atlattı. Ordunun Suriye'den çekilmesi üzerine binbir güçlükle İstanbul'a dönebildi. Yirmi beşinci Kıt'a Şûbe Yazıcılığı vazîfesiyle askerliğe devâm etti. Askerlik vazîfesi sebebiyle İstanbul'da kaldığı müddet içinde çeşitli dînî toplantılara, özel derslere ve câmilerdeki vâzlara devâm etti. Bilhassa Seydişehirli Abdullah Feyzi Efendinin sohbetlerine devâm etti.
Bir Cumâ namazını Ayasofya Câmiinde kıldıktan sonra, Vilâyet karşısındaki Fatma Sultan Câmii yanında bulunan Gümüşhânevî Dergâhına gitti. DağıstanlıŞeyh Ömer Ziyâüddîn Efendiye intisâb edip, talebe oldu. Onun sohbet ve derslerinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Ömer Ziyâüddîn Efendinin vefâtı üzerine, yerine geçen Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendinin sohbetlerine devâm etti. Tasavvuf yolundaki vazîfesini tamamlayıp, hilâfet aldı. Râmûzü'l-Ehâdîs, Hizb-i A'zam, Delâil-i Hayrât ve Kasîde-i Bürde okutmak üzere icâzet, diploma aldı. Bu arada Bâyezîd, Fâtih ve Ayasofya Câmii ve medreselerindeki derslere devâm etti. Bu sırada hâfızlığını tamamladı.Ayrıca Hacı Hasîb Efendiden kırâat ilmi ve fıkıh icâzeti aldı. Hocasının işâreti üzerine çeşitli kasaba ve köylere giderek İmâm-Hatiplik yaptı ve insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı.
Tekke ve zâviyelerin kapatılmasından sonraBursa'ya dönen Mehmed Zâhid Efendi, 1929 senesinde babası İbrâhim Efendinin vefâtından sonra onun yerine Bursa'nın İzvat köyünde İmâm-Hatiplik vazîfesine başladı. On beş yıl kadar süren bu vazîfeden sonra, Bursa il merkezindeki Üftâde Câmii Şerîfi İmâm-Hatipliğine tâyin edildi.Kaleiçi'ndeki baba evine yerleşti. 1945-1952 yılları arasında buradaki vazîfesine devâm etti. 1952 senesi Aralık ayındaGümüşhânevî Dergâhı postnîşini ve eski dergâh arkadaşı Kazanlı Abdülazîz Bekkîne'nin vefâtı üzerine talebelerinin ve sevenlerinin ısrarlı dâvetleriyle İstanbul'a taşındı. Fâtih Zeyrek'teki Çivizâde Câmii İmâm-Hatipliğine tâyin edildi. Bir ara yine Zeyrek'teki Ümmügülsüm Mescidinde İmâm-Hatiplik yaptı.Ekim 1958 târihinde Fâtih İskenderpaşa Câmiine naklolunarak vefâtına kadar bu vazîfede kaldı.
Gerek Bursa'da gerekse İstanbul'da bulunduğu sırada etrâfında toplananlara vâz ve nasîhat ederek yol göstermeye çalıştı. Pazar günleri ikindi namazlarını tâkiben devamlı ders verirdi. Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretlerinin derlediği Râmûzü'l-Ehâdis isimli hadîs-i şerîf kitabını okuyup açıklardı. Selâmlaşmanın önemiyle ilgili; "Selâmı yayınız." hadîs-i şerîfini açıklarken: "Selâm sâdece iyi dilek ve temennîlerin sözle ifâde edilmesinden ibâret kuru bir görev değildir. Gerçekte selâm, yolda karşılaştığımız bir kardeşimizin ihtiyâcının var olup olmadığını, varsa bizimle giderilebilecek bir tarafının bulunup bulunmadığını, öğrenip elimizden geleni yaptıktan sonra yola devâm edip gitmektir." buyurdu.
Müslümanların birlik ve berâberlik içinde bulunmaları gerektiğini açıklarken de şöyle buyurdu: "Görmez misin ki, yağmur ne kadar çok yağarsa yağsın, tânecikleri hemen birleşir, toplanırlar. Derken dereler, nehirler meydana gelir. Netîcede bunlar barajları doldurur. Enerji santrallerini işletir, arâziyi sular, şehirlerin elektriğini temin ederler. Bu nîmet sâyesinde insanlar rahata kavuşur, işleri kolaylaşır. Bu ne büyük bahtiyarlıktır. Bundan ibret almalı, birlik ve berâberliğimizi temine çalışmalıyız. Tek tek hareket edersek, hepimiz helâk oluruz. Ne kadar dindâr olursan ol, birlik ve berâberliği her işin üstünde tutmadıkça, herkes kendi başına buyruk hareket ettikçe bir yere varılmaz." diyerek müslümanların her iş ve hareketlerinde tek yürek, tek kuvvet olması gerektiğine işâret etti.
Son yıllarını rahatsızlıklar içinde geçiren Mehmed Zâhid Efendi, şiddetli ağrılarına rağmen sohbetlerine devâm etti. 1979 senesi yazında uzunca bir süre kalmak niyetiyle gittiği Hicaz'dan 1980 senesi Şubat ayında ağır hasta olarak döndü. Mart 1980'de ameliyat edildi. Ameliyattan sonra tedrici olarak düzeldi. Hattâ 1980 Ramazan orucunu aksatmadan tuttu. Terâvih namazını hatimle kılıp, vâzlarına devâm etti.Hac mevsimi gelince, hac vazîfesini yerine getirmek üzere mübârek topraklara gitti. Fakat hastalığı tekrar nüksetti. Hac vazîfesini güçlükle îfâ edip, sevgili Peygamberimizin kabr-i şerîfini ziyâret ettikten sonra Kasım 1980'de ağır hasta olarak İstanbul'a döndü.Dönüşünden bir hafta sonra 13 Kasım 1980 (Muharrem 1401) Perşembe günü öğleye yakın vefât etti.Cenâzesi 14 Kasım Cumâ günü İstanbul Süleymâniye Câmiinde Hacı Mahmûd Efendi tarafından kıldırılan cenâze namazından sonra, İstanbul Süleymâniye Câmii hazîresinde hocalarının yanına defnedildi. Kabri sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir.
Mehmed Zâhid Efendi; güler yüzlü, sevimli bir zâttı. Mütevâzî, azîm sâhibi, hiç kimsenin gönlünü kırmamaya önem verirdi. Tanıdığına, tanımadığına selâm verir, güler yüz gösterir, gönüllerini alırdı. Hâfızası kuvvetli, konuşması samîmî idi. Çoğu zaman halk telaffuzu ile konuşur, karşısındakine konuşma fırsatı verirdi. Kimseden doğrudan doğruya bir şeyi istemez, kapalı sözlerle ifâde ederdi. Anlaşılmazsa sabrederdi. Hiçbir zaman şeyhlik tavrı takınmaz, kendisini ve makâmını büyük bir mahâret ve tevâzû ile gizlerdi. Gece ve sabah ibâdetlerine riâyet eder, talebelerini de buna teşvik ederdi.
Hayâtı boyunca pekçok talebe yetiştiren Mehmed Zâhid Efendinin beş ciltlik Tasavvufî Ahlâk adlı eseriyle Duâ Mecmuası, Cennet Yolları ve Müminlere Vâzlar isimli eserleri vardır. Hazırladığı fakat henüz basılmamış olan başka eserleri de vardır.
1) Râmûzü'l-Ehâdîs Tercümesi Önsözü
2) Cihâd Önderleri; s.213
3) İslâm Dergisi; c.5, sayı 51, s.28