Bu bebeqin tedavisi için bu konuyu paylaşın arkadaşlar lütfen!
LÜTFEN
paylaşın!!!bunu görüpte kimseye göndermeyen insan değildir.eğer resimi
gördüğünüzde içiniz cız etmiyosa insanlığınızdan şüphe edin... Allahini
seven buNU forward etsin..yalvariyoruz !!NEKADAR FORWARD EDERSENIZ
AILESI COCUGUN BAKIMI ICIN PARA KAZANACAK... Resmi ekteki bebek ...
*******************
Vücudunda Arapça yazılar çıkan bebek
Bilimin açıklayamadığı bebek
Vücudunda farklı Arapça yazılar çıkan bebek, bilim adamlarını şaşkına çevirdi
Az
önce Ekşisözlükte gördüm, Rusya’da 1 yaşındaki bir bebeğin vücudunda
Arapça yazılar belirmiş. Türkçe kaynak olarak Mynet haberin sayfası
gösteriliyor. Mynette bir video var (ne dediklerini anlayamıyoruz zira
Rusça galiba) ama internette aratınca bir kaç yerde olaydan
bahsediliyor. Özetle çocuğun bacağında sırtında kırmızı lekeler çıkıyor
ve Arapça mesajlar belirmeye başlıyor. Örneğin “Allah” ya da “Mesajımı
insanlara iletin” gibi. Neden bahsettiğimizi görebilmek için alttaki
resimlere bakalım:
Rusya'nın
Dağıstan Bölgesi'nde bulunan Mahaçkale'de yaşayan bir ailenin daha bir
yaşına bile gelmemiş bebeğinin vücudunda ortaya çıkan Arapça yazılar
ülkedeki günün en çok konuşulan konuları arasına girdi.
Doğduktan
iki gün sonra bebeğin vücudunda yazıların ortaya çıkmaya başladığını
söyleyen anne ve babası ortaya çıkışında bebeğe oldukça acı veren
yazıların kendilerini şok ettiğini açıkladı.
Genellikle Pazartesi
ve Cuma günleri farklı yazıların ortaya çıktığı belirtilen bebekte son
çıkan yazıda ise; "İşaretlerimi insanlara gösteriniz" yazdığı tespit
edildi. Doktorlar durumun görülmemiş bir vaka olduğunu belirtirken,
bilimsel bir açıklamasının da bulunmadığını söylediler.
bildiğiniz üzere, rusya'nın evvelden beri islam dünyasına nüfuz etme çabaları vardır. bu meyanda islam konefarnsı örgütüne üye olmak için birçok girişimde de bulunmuştur. bence bu olay da bu durumun bir parçası. katolik inancında önemli bir yeri olan stigmata inancından ödünç alınan bir olayla karşı karşıyayız. bence bu bebek işkenceyle karşı karşıya kalmakta... ayrıca ruya nın ilerde bu bebek üzerinden mehdilik oyunalrı oynayacagnı düşünüyorum. bilindiği üzere, çin de düzenli olarak dalai lama seçmektedir tibet budistleri üzerinde hakim olmak için. bu olay hakkındaki yorumum bunlardan ibaret, çocuk için üzülmekte ve endişelenmekteyim...
a. çağlar deniz
**********************
Delikli Taş'tan geçen...
Hacıbektaş ilçesine gelenlerin en çok ziyaret ettiği, Çilehane
bölgesinde bulunan Delikli Taş'ın içinden geçenlerin günahsız olduğuna
inanılıyor.
BU BİR HURAFEDİR!
************************
deccal çıktı hurafesi
***************
"şu kadar mail yollamazsan" hurafesi
saçmalığın daniskası... bu gün geldi mailime...<blockquote class="uncited">inanilmaz
ben bunahem inanıyorum hemde bu yazıyı yazan benım hayatımı anlatıyor
gercektende ınandırıcı bır sey ama
Ya ben böyle seylerle çok dalga geçerim ama bununla geçmeyin
çünkü sevdigim bi arkadasim gönderdi ben de uyguladim
gerçekten de oluyormus! Zaten denediginizde göreceksiniz!!! Assagidaki
kurallara kesinlikle uymalisiniz ! Hade iyi basarilar
bu oyunu ciddiye al ve oyun bozuculuk yapma
biliyorum biraz sacma ama yoksa sana da göndermezdim, cünkü
ben baya saskinlik icinde kaldim.
oyonun sonunda güleceksin tabi, eger oyun bozuculuk yapmazsan.
onun icin herseyi sira sira okuman gerekiyo, asagiya bakmak yok, sira
sira.
oyunun ortasinda korkacaksin rahat dur ve devam oku. (bir isim
yazacak
olursan, emin ol ki, o kisiyi tansiyorsun) bu oyun 3 dakikani alacak
onun icin konsantra ol ve sorulari duygularina göre cevapla.
bana gönderen bu kisinin dilegi, 10 dakika sonra gerceklestigini söyledi.
yani simdi bir KAGIT ve bir KALEM al. unutma sira sira oku ve cevapla yoksa pisman olursun.
hizli bakma, yoksa hersey bozulur.
1) bir kagida yukardan asagiya 1-11´e kadar numarala
;>>
2.) 1le 2nin yanina herangi bir sayi yaz
3.) 3le 7nin arkasina degisik isimler yaz ama >> baska bir cinsiyetten.
unutma, asagiya bakma.
4.) 4,5 ve 6 nin yanina isimler yaz. (mesela aile veya arkadaslarinin isimlerini)
5.) 8,9,10 ve 11 cinin arkasina tanidigin sarki adlarini yaz
<BR>>>>>>>>
6.simdi bir dilek tut
simdiii gelelim aciklamalara:
1.) bu oyunu belirli kisilere devam anlat. kac kisiye anlatacagini yazdigin
kagitdaki,2 numaranin arkasinda yaziyor.
2.) 3ün arakasina yazdigin isim, cok sevdigin biri.
3.) 7nin arkasina yazdigi isim, sevdigin biri ama araniz olmuyor.
4.) 4ün arkasina yazdigin isim, kopamadigin biri.
5.) 5in arkasina yazdigin isimi cok iyi taniyorsun.
6). 6nin arkasina yazdigin isim, sana sans getiren biri senin ( luckystar
)in
7.) 8in arkasina yazdigin sarki adi, 3 numaradaki kisiyle ilgili.
8.) 9un arkasina yazdigin sarki adi, 7 numara icin.
9.) 10 numaradaki sarki sana cok bagli. (ruhun icin iyi geliyo )
10.)11inci sarki hayatla ilygili duygularini yansitiyor.
bu mesaji 10 degisik kisilere gönder ve diledigin dilek gerceklesecektir.
eger yapmazsan iyi olmaz, cünkü tam tersi olur ve 10 yil boyunca sansizlik yasarsin.
kopyala ve devam gönder.
eger
15 den fazla gönderirsen F6 ya bas, cünkü o zaman sevdigin kisinin ismi
büyük yazlmis bir sekilde göreceksin. korkunc degil mi?
DİKKAT; eğer bunu dikkate almazsan büyük aşkın senden nefret
edecek
ve sen 4000 gün olumsuzluklarla karsılaşacaksın!! 4 gün içinde seni
gerçekten seven birinden haber alacaksın!!!! zinciri bozduğun takdirde
ömür boyu olumsuzluklarla karsılaşacaksın (gerçekten) Bunun için bu
maili 11 kişiye gönder
*********************
</blockquote>
bazı günlerinin uğurlu bazı günlerinin de uğursuz sayılmasıhaftanın bazı günlerinin uğurlu
bazı günlerinin de uğursuz sayılmasıdır. Oysa İslâm'da günün güne
üstünlüğü yoktur. Günler, gün olması bakımından birbirinin aynıdır.
İnsan dilediği günde iş yapar. Dilediği zaman da seyahate çıkar. Akıllı
ve inançlı bir müslüman şu gün çalışmaz, şu gün işe başlamaz,
hurafelerine kanmamalıdır. Ama ne yazık ki halkımızdan bazıları bu
uydurmalara kanmaktadır.
Haftanın bazı günlerini uğurlu, bazı
günlerim uğursuz ve bazı günlerinde de çalışmayı günah saymak, uzmanlara
göre, yahudi ve hıristiyan adetlerinden geçmiştir. Gerçekten de
hıristiyanlar Salı gününü uğursuz, Pazar günü de çalışmayı günah
sayarlar. Yahudiler ise Cumartesi günü çalışmazlar.
Halbuki İslâm
dininde, sadece istirahat ve ibadet saatları dışında devamlı olarak
çalışmak tavsiye edilmiştir. Buna rağmen çalışmaktan en çok kaçar hale
de biz gelmişiz. Bir sürü hurafeye kanarak adeta haftanın günlerini
çalışmamak için parsellemişiz.
Günlere hurafeler o kadar karışmış
ki bazı günlerin hangi saatinde hangi iş yapılmalı veya yapılmamalı o
dahi tesbit edilmiştir. İşte böyle hurafe kitaplarından biri olan ve
"Seyyid Süleyman El-Hüseynî" tarafından kaleme alınan "KENZ'ÜL-HAVAS"
adlı kitaptan naklen M. Şemsettin (Günaltay) şu örneği veriyor.
Pazar gününe ait vakitler hakkında:
Saat
l: Güneş saatidir, bu saatte sevgi ve dostluk kabul olup kral ve
hükümdarlar nezdine girebilmek için dualar okumak ve yazmak
uygundur.Yeni elbiseler giymek münasiptir.
Saat 2: ZÜHRE (Venüs)e mahsus olan kötülenmiş bir saattir. Bu saatte hiçbir şey yapılmamalıdır.
Saat
3: UTARİT saatidir. Bu saatte yola çıkmak iyidir. Ayrıca insanların
kalp ve gönüllerim celbetmek ve bunlara benzer işleri yapmak için okuma
ve yazma saatidir.
Saat 4: AY saatidir. Bu vakitte bir şey alıp satmak iyi değildir. Hiçbir şeye yaramaz.
Saat 5: ZUHAL (Satürn)e mahsus bir saattir. Tefrika ve fitne çıkarma, arabozma ve düşmanlık yapmak için uygun bir saattir.
Saat
6: MÜŞTERİ (Jüpiter)ye nisbet edilen bir saattir. Bu saat kral,
hükümdar ve devlet erkanından ihtiyaç talebinde bulunmaya uygundur.
Saat 7: MERİH (Mars)a ait bir saat olduğundan uğursuzdur. Bu vakitte hiçbir şey yapılmaz.
Saat 8: ŞEMS (Güneş)a ait bir saittir. Bu vakitte her türlü hacetin karşılanması için çalışmak uygundur.
Saat 9: ZÜHRE (Venüs)e aitolup insanların kalp ve gönüllerini celbetmek için dua okumaya ve yazmaya uygun bir saattir.
Saat 10: UTARİT'e nisbet edilen bir vakittir. İyi ve salih olan her şeye uygundur.
Saat 11: AY'a ait güzel bir saat olduğundan o vakitte tılsım ve onunla ilgili şekilleri çizmek ve muska yazmak uygun olur.
Saat
12: ZUHAL (Satürn)'ün saati olduğundan bu saat en büyük uğursuzluk
getirir. Bu an zarar getirmekten başka bir şeye yaramadığından o saatte
herhangi bir işi yapmaktan sakınmalıdır...
******************
Çocuk Nasıl Olur, Ev Nasıl Alınır Öğrenin!
<blockquote class="uncited">Bugün Trabzon'dan gelen misafirleri
İstanbul'daki sahabilere götrdüm. Bunlardan biri de şimdi yerinde
olmayan Toklu Dede Mescidi (Ayatekla) haziresi idi. Burada iki sahabi
-ki birisi Hz. Peygamberin süt kardeşidir- Nimelceşten Toklu Dede,
devlet adamı ve seyyidler yatmaktadır.
Halkımızda bazı hurafeler
var. Bugün tekrar rastladım da paylaşmak istedim. Zamanında da
Şehzadebaşında görmüştüm ki temizlemişler bunları.
Şimdi efendim, bir mezar bulacaksın, ev istiyorsan istediğin kadar katı almak için üstüste taşları dizeceksin.
Daha detaylı istiyorsan evin odalarını da kroki halinde yapabilirsin; 3+1 4+1 gibi...
Araba istiyorsan araba resmi çizebilirsin kolayca...
Çocuğun mu yok?
Çözüm burada:
bir
beşik hazırlarsın, içine bebek koyabilirsin, ya da kundağa benzeyen bir
şey. Hazırlıksız gelmişsen de korkma sanada bir şeyler yaparız; taş koy
içine. Sallanırsa çocuk geliyor demektir. Ama bunun sakıncası var.
İleride
"seni doğuracağıma taş doğursaydım" deme hakkı annenin elinde değildir artık. Çünkü o bir taştır zaten ;D ;D ;D
Başka isteğin varsa çaput bağla!
Ya
da al eline taşı istediğini söyle ve sur duvarına/türbe cami duvarına
yapıştırmaya çalış. TAbii bunun da hilesi var. Duvar aralarındaki
oyukları buldun mu milyardersin direk
Hatta
mektup yazanlar vardı. Adam iki sayfayı doldurmuş. Araba resmi çizmiş.
ev istemiş hatta gaza gelmiş Ey Yüce Allah'ın sayısaldan 5+1 tutturayım
yazmış
Kadını uyardım. Teyzeciğim bunlarla olmaz. Bebek bir beşiğe bağlı değildir, batıl inanç falan deyu.
Oradan bir kaç kişi, ya batıl inanç ama inanış işte vs. dediler.
Biliyorlar yanlış olduğunu ama...
Bugün Hıdrellez idi. Her tarafta böylelerini görmüşsünüzdür.
İşte makarnadan evler:
Ahşap isteyen de var ;D ;D ;D
Fakir Beşiği:
Zengin Beşiği:
Kundaktaki Bebek
</blockquote>
****************************************
DİKKAT HURAFEDİR-<blockquote class="uncited">1955’te, Kazablanka’nın biraz
dışındaki bir köyde yaşayan Zehra Ebu Talip adlı Fas’li kadın ilk
çocuğuna hamile kalır. Doğuma 48 saat kala büyük bir acı içinde kıvranan
Zehra hastaneye kaldırılır. Doktorlar, doğumun ancak sezeryanla
gerçekleşebileceğini anne adayına bildirirler. Bu konuşmadan hemen sonra
Zehra hastanede baska bir kadının sezeryanla doğum yaparken öldüğüne
şahit olur. Aynı durumun kendi başına da geleceği korkusuyla hastaneden
kaçar.
Devam eden günlerde, Zehra büyük doğum sancıları çeker ve
bebek halen anne karnındadır. Birkaç gün sonra bebek hareket etmeyi
keser ve acı diner.
Fas geleneklerine göre, bebek anne karnında
sırf annenin onurunu korumak için uyuyabilir. Zehra da bu mistisizme
inanır. Bebeğinin uykuya daldığına inanır ve hamileliği aklından silip
çıkarır. 3 çocuk evlat edinir, kendisine torunlar bahşedilir.
Aradan
çok uzun zaman geçer. Zehra 75 yaşına gelmiş ve acıları yeniden
başlamıştır. Evlatlıklarından biri bu durumdan endişelenir ve annesini
hemen bir uzmana, Rabat’a götürür. Doktor karın şişkinliğinin
yumurtalıktan kaynaklanan bir tümörden dolayı olduğunu düşünerek,
Zehra’ya ultrason çekimini uygun görür. Ultrason sonucunda kendisinin de
açıklayamadığı bir kütle olduğunu görür ve Zehra’yı bir radyograf
uzmanına havale ederek onun da fikrini almak ister. İkinci bir uzman
incelemesinden sonra karın bölgesindeki kireçlenmiş kütlenin 46 yıl önce
Zehra’nin hamile kaldığı bebeği olduğu anlaşılır.
Yumurtalar
anne karnında anormal bir yerde (ektopik) döllenmiştir. Büyüyen cenin
karın bölgesindeki plasenta’ya hayati organlarıyla tutunmuş ve bu
gelişimi devam ettirmiştir.
Doktorlar ceninin anne karnından
alınmasının ne kadar güvenli olacağı konusunda büyük bir sıkıntı
yaşarlar. Cenin yaklaşık 4kg ağırlığında ve 42cm boyundadır.
Operasyon
sonrasında ise ceninin tamamen taşlaştığı görülür. En şaşırtıcı olan
ise ceninin kendi hayati organlarını ve karın duvarını eritip diş
bölgenin sert bir cisim halini almasını sağlamasıdır.
Aradan
çok uzun zaman geçer. Zehra 75 yaşına gelmiş ve acıları yeniden
başlamıştır. Evlatlıklarından biri bu durumdan endişelenir ve annesini
hemen bir uzmana, Rabat’a götürür. Doktor karın şişkinliğinin
yumurtalıktan kaynaklanan bir tümörden dolayı olduğunu düşünerek,
Zehra’ya ultrason çekimini uygun görür. Ultrason sonucunda kendisinin de
açıklayamadığı bir kütle olduğunu görür ve Zehra’yı bir radyograf
uzmanına havale ederek onun da fikrini almak ister. İkinci bir uzman
incelemesinden sonra karın bölgesindeki kireçlenmiş kütlenin 46 yıl önce
Zehra’nin hamile kaldığı bebeği olduğu anlaşılır.
Yumurtalar
anne karnında anormal bir yerde (ektopik) döllenmiştir. Büyüyen cenin
karın bölgesindeki plasenta’ya hayati organlarıyla tutunmuş ve bu
gelişimi devam ettirmiştir.
Doktorlar ceninin anne karnından
alınmasının ne kadar güvenli olacağı konusunda büyük bir sıkıntı
yaşarlar. Cenin yaklaşık 4kg ağırlığında ve 42cm boyundadır.
Operasyon
sonrasında ise ceninin tamamen taşlaştığı görülür. En şaşırtıcı olan
ise ceninin kendi hayati organlarını ve karın duvarını eritip diş
bölgenin sert bir cisim halini almasını sağlamasıdır.
Söz konusu (sözde) haber arandığında hiçbir ciddi haber kanalında
yeralmadığını görürsünüz...İnternethaber bu tür uydurma haberlerin en
çok görüldüğü site oldu... Yani uydurmacılığıyla meşhur oldu....
İşin
garibi aynı haber yaklaşık bir yıl önce yayınlanmış olmasına rağmen
2.kez yayınlandığında daha önce yayınlandığı gibi bir notta
düşülmemiş... bu sitenin ne kadar gayrı ciddi olduğunu göstermeye
yeterde artar bile...
Ayrıca fasta öyle bir geleneğin olduğunun
kanıtı nedir..... Tabi fas gibi bir ülkenin geleneklerini kimse
araştıramaz... Başka versiyonlarında kadın resmi de var ve arap değil
büyük ihtimalle...
Ayrıca ektopik döllenmeyi araştırırsanız çok riskli ve kısa sürede alınmazsa ölüme götürecek tehlikede olduğunu görürsünüz
bir sağlık sitesinden alıntı..--------------------------
<blockquote class="uncited">Tüpün
içinde gelişimine devam eden embriyo bir süre sonra etrafındaki dokuyu
adeta "eritir" ve belli bir süre sonra bölgedeki damarlardan birinin ya
da birkaçının yırtılması sonucu kanama başlar. Dış gebeliğin en büyük ve
hayati tehlikesi bu kanamadan kaynaklanır. Bu kanamayı durdurmak ve
hayati tehlikeyi ortadan kaldırmak için sıklıkla ameliyat gerekir.
Günümüzün
erken tanı ve tedavi yöntemleriyle hastanın erken dönemde başvurması
koşuluyla dış gebelik henüz iç kanamaya yolaçmadan tanınmakta ve tedavi
edilebilmektedir. Dahası erken tanınan dış gebelikte fallop tüpünün
tümünün alınması yerine korunması da mümkün olabilmektedir.
Dış
gebeliğin belirtileri aşamalar şeklinde değerlendirilebilir. En erken
aşamalarda dış gebelik hiçbir belirti vermez. Normal bir gebelik gibi
adet gecikmesi olur ve gebeliğin diğer belirtileri de olabilir. Ancak
kısa zamanda gebeliğin büyümesiyle birlikte tüp gerilmeye başladığı
andan itibaren hastalarda "müphem" ağrılar olur. Bu müphem ağrılar
duyarlı bir hastanın doktora başvurmasını sağlar ve en erken dönemde
tanı koymak mümkün olabilir.
Gebelik ilerledikçe bu ağrılar
şiddetlenir. Bunun da nedeni embriyonun tüpün içinde büyümeye devam
etmesi ve gerilmeye bağlı olarak ağrı uyandırmasıdır. Bu aşamada
başvuran bir kadında da henüz tüp yırtılmadan tanı koymak ve tedavi
etmek mümkündür.
Gebelik daha da ilerlediğinde gebeliğin yerleştiği
tüp gerginliği daha fazla kaldıramaz ve bir yerinden yırtılır. Yırtık
giderek büyür ve bölgedeki damarlardan karıniçine kanama başlar. Bu
dönemde hastanın şikayetleri de değişim gösterir. Artık ağrının yerini
kan kaybına bağlı belirtiler almaya başlar. Oluşan kan kaybının
miktarına göre hafif başdönmesinden bayılmaya ve çok ileri dönemlerde
kan kaybına bağlı şok gelişimine bağlı belirtiler görülür. Yırtılma
sonrasında gebelik ürününün gelişimi durduğundan kandaki gebelik
hormonları da hızla azalır ve hormon desteğini yitiren endometrium
(rahim iç tabakası) vajinal kanamayla birlikte dökülmeye başlar.
Ne
yazık ki tüm dünya genelinde dış gebelik, kadının şikayetlerini gözardı
etmesi veya eşinin doktora götürmemesi nedeniyle en sık bu aşamada
yakalanabilmektedir
</blockquote>
**********************
Çanakkale de Çekildi Denilen Resimlerin Sırrı Çözüldü
Çanakkale Savaşı'nın simgesi haline gelen yırtık kıyafetli,
ayakkabısız iki Mehmetçiğin yer aldığı fotoğrafın sırrı ortaya çıktı..
Simge Mehmetçikler' Çanakkale Savaşı'na katılmamış
O fotoğraf 1930'da çekilmiş
ÇANAKKALE Savaşı'nın simgesi haline gelen, yırtık elbiseli ve
ayakkabısız Mehmetçik fotoğrafın sırrı çözüldü. Fotoğraftaki kişilerin
Bolu'nun Elmalık Köyü'nden İbrahim Bayseç ile Niyazi Yıldırım oldukları,
İzmir'deki Çiğli Havaalanı'nda 1930'da işçi olarak çalışırken Alman bir
pilot tarafından fotoğraflarının çekildiği ortaya çıktı.
CHP Bolu İl Teşkilatı'nın geçen yıl bastırdığı afişlerde babasının
fotoğrafını görünce şaşıran 65 yaşındaki Seyran Bayseç, "Babamın o
fotoğraf ile savaşın simgesi haline geldiğini öğrendim. Ancak babam 1911
doğumlu. Yani Çanakkale Savaşı başladığında 4 yaşındaydı.
O fotoğraf babam Çiğli Havaalanı'nda işçi olarak çalışırken
çekilmiş" dedi. Çanakkale Savaşı'nın simgesi olarak partilerin, dernek
ve odaların, birçok resmi ve özel kurumların afişlerinde kullandığı
fotoğrafta yırtık kıyafetleri, ayakkabısız halleriyle gazete ve
televizyonlara konu olan, Çanakkale Savaşı'nda vatanı için savaşan
askerler lanse edilen kişilerin Bolu'nun Elmalık Köyü'nde oturan İbrahim
Bayseç ile Niyazi Yıldırım oldukları ortaya çıktı. Bayseç ve
Yıldırım'ın, İzmir Çiğli Havaalanı'nda işçi olarak çalışırken bir Alman
pilota poz verdikleri, pilotun torununun geçen yıllarda fotoğrafı
internette satışa çıkarması üzerine fotoğraf Çanakkale Savaşı ile
simgeleşti.
CHP AFİŞİNDE BABASINI GÖRDÜ
CHP Bolu İl Teşkilatı'nın seçim propagandası çalışmaları kapsamında
bastırdığı afişlerde babasının fotoğrafını görünce şaşıran 3 çocuk
babası müteahhit Seyran Bayseç, partiye giderek fotoğrafı nereden
bulduklarını sordu. Fotoğrafın Çanakkale Savaşı'nın simgesi olduğu
cevabını alınca şaşkınlığı artan Seyran Bayseç, "Babam Çanakkale
Savaşı'nda 4 yaşındaydı. Nasıl böyle bişey olabilir?" diyerek
şaşkınlığını söyledi.
FOTOĞRAF ÇİĞİLİ HAVAALANINDA ÇEKİLDİ
Bolu Dağı eteğinde bulunan Elmalık Köyü'nde yaşayan Seyran Bayseç,
babasının 1982'de, Niyazi Yıldırım'ın ise 1994'te köyde hayatlarını
kaybettiğini söyleyerek, fotoğrafın öyküsünü şöyle anlattı:"Babamın o
dönemde 4 yıl süren askerliği yapmak üzere gitmesinden yaklaşık 1 yıl
önce yani 1930 yılında İstanbul- Ankara tren hattını döşemek için bizim
köye Alman bir ekip gelmiş. Köyde 2-3 ay kalmışlar. Ancak Bolu Dağı'nı
geçemeceyeceklerini anlayınca vazgeçmişler. Köyden giderken de `Bizimle
çalışmak ister misiniz?' diyerek 12 kişiyi yanlarında götürmüşler.
Onların içinde babam ve fotoğrafta yanında bulunan Niyazi Yıldırım da
varmış. Çiğli Havaalanı'nda çalışmışlar. Ancak, paralarını alamamışlar.
10 kişi köye dönmüş. Babam ve Niyazi amca da 6 ay çalıştıktan sonra
paralarını alamayınca köye dönmek için şantiyeden çıkmışlar. O sırada
bir Alman pilot fotoğraflarını çekmiş. Babam ve Niyazi amca köyümüze
ancak bir ayda gelebilmişler. Babam sağken, bize bu fotoğraftan söz
ederdi. `Bir Alman bizim fotoğrafımızı çekti' derdi."
"YANLIŞI DÜZELTMEK İÇİN ÇALIŞTIM"
Çanakkale Savaşı'nda babasının 4 yaşında olduğunu kaydeden Seyran
Bayseç şöyle devam etti:"Benim babam Çanakkale harbine katılmadı. Parti
afişinde babamın fotoğrafını görünce, bu yanlışlığı düzeltmek için çaba
harcadım. Bir televizyon programına katılmak istedim. Ancak, programa
kabul edilmedim. Bana fotoğrafın bu şekilde kullanılması nedeniyle
mahkemeye başvurmamı söylediler. Ben de `Neden mahkemeye başvurayım?'
dedim. Ben babamın fotoğrafının bu şekilde kullanılmasından rahatsız
değilim. Ancak bunun doğrusunu da ortaya çıkarmak istiyordum.
Genelkurmay Başkanlığı'ndan babamın nasıl bir asker olduğunun ortaya
çıkarılmasını istedim. Böylece, o fotoğrafın Çanakkale harbinde
çekilmediğini kanıtlayacaktım. Çünkü babam İzmir'den geldikten kısa bir
süre sonra askere gitti. Askerliği'ni Siirt'te yaptı. Orada `Dersim
ayaklanmasının' bastırılmasında görev aldı. Babam, başarılı bir askerdi.
Hatta 4 yıl sonra askerden gelince Bolu Alay Komutanlığı'nda
başarısından dolayı mükafatlandırılmıştı. Niyazi amca da babamla aynı
dönemde yaptı askerliğini. Ama bildiğim kadarıyla o Adapazarı'nda
yaptı."Annesi ve babasının birlikte çekilmiş fotoğrafını gösterip, iki
fotoğrafı karşılaştıran Seyran Bayseç, "Babam iki fotoğrafta da aynı
pozu vermiş. Bu iki fotoğrafa baktığınızda, o fotoğraftaki kişinin babam
olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz" dedi.
Alıntı
****************************
Cep'ten Hurafe Mesajları
DİKKAT HURAFEDİR!MUHAMMED AHLAKI HZ SÜLEYMAN SAADETİ HZ EYYUB SABRI HZ YUSUF
GÜZELLİĞİ HZ HAMZANIN CESARETİ HZ ÖMERİN ADALETİ VE 124 BİN PEYGAMBERİN
DUASI SENİNLE OLSUN BU MESAJ HACDAN GELİYOR 10 KİŞİYE YOLLA BU AKŞAM
MUCİZE İLE KARŞILAŞACAKSIN ALLAH RIZASI İÇİN DENE...
******************************
bir başka hurafe...
cepten...
<blockquote class="uncited">Ya-Kayyum
Ya-Mecid
Ya-Vacid
Ya-Vahid
Ya-Ehad
Ya-Samed
Ya-Kadir
Ya-Melik
Ya-Rahman
Ya-Rahim
Allah hiç bir zaman yanıltmaz bu mesajı 9 kişiye gönder yarın güzel haber alırsın eğer göndermezsen
şanssızlık 9 sene seni bırakmaz erteleme bunlar Allahın isimleridir (Allah adı geçti göndermek zorundayız)
********************
Microsoft'tan gönderilmiş -gibi- SPAM mesaj
Microsoft'un mesaj gönderene çil çil para ödediğini iddia eden SPAM mesajı uzun bir aradan sonra tekrar sahnede...
-----------------------------------
Bir zamanlar, Microsoft'un özel bir çalışma yaptığını ve size gelen
e-posta mesajını ilettiğinizde size para ödeyeceğini belirten SPAM mesaj
internette çılgınlar gibi dolaşıyordu. Hemen hemen her dile (bu arada
Türkçeye de) çevirilen bu mesaj şimdi tekrar dolaşmaya başladı.
Mesaj ilk ortaya çıktığı 2006 yılında Microsoft'tan Charles S.
Bailey tarafından gönderilmiş gibi görülüyordu. Yeni SPAM mesajında ise
yerelleşme söz konusu. Mesaj artık Türkiye'den bir matematik
öğretmeninden gelmiş gibi görünüyor, mesajın doğruluğunu onaylayan ve
Microsoft'tan çuvalla para kazandığını iddia eden ise Bilkent
Üniversitesindenmiş gibi yazılıyor. Bunun dışında 2006 yılında
yayınlanan mesajla içerik tamamen aynı. Ve elbette yalan.
Mesaj değişik yollardan yayılıyor, örneğin size de bu hafta içinde
bir arkadaşınızdan gelmiş olabilir. Peki ne yapılmalı? İlk iş olarak
mesajı hemen silin ve gönderen arkadaşınızı da uyarın, bir daha böyle
yalanlara kanmasın.
İşte söz konusu mesajın içeriği
Tekrar dolaşmaya başlayan SPAM mesaj metni aşağıdaki gibi görülüyor.
Eğer doğru ise süper değilsede kayıp yok. Umarım doğrudur. Denemesi
bedava nasıl olsa. Normalde bu tarz haberleri iletmiyorum, ama bu haber
iyi bir arkadaşımdan, avukat olan arkadaşımdan geliyor ve iyi bir fırsat
gibi görünüyor. O, doğru diyorsa gerçekten doğrudur. En azından insanı
kaybedecek bir şeyi yok. Bana şunları anlattı: avukatım ve yasaları
biliyorum. bu bir gerçek. Aldanmayın, aol ve intel, aynı pepsicola`nın
kısa süre önce general elektrik ile yaptığı gibi, mahkeme karşısına
çıkmaktan ve milyonluk tazminatlardan korktukları için sözlerini
tutuyorlar. Sevgili arkadaşlar lütfen bunu bir şaka olarak görmeyin.
Bill Gates şu an servetini dağıtıyor. Buna karşılık vermezseniz ileride
bunun için pişman olabilirsiniz.
Windows hala en sık kullanılan program. Microsoft ve aol şu an bu
metin ile bir deney yapıyorlar (e-mail beta test). Bu maili
arkadaşlarınıza gönderdiğinizde microsoft iki hafta boyunca izini
sürebilir ve sürecektir. Bu maili ileten her kişi için microsoft 245
euro ödeyecektir.Bu maili gönderdiğiniz ve bunu devam ileten her kişi
için microsoft 243 euro ödeyecektir. Bu maili alan üçüncü kişi için ise
microsoft 241 euro ödeyecektir. Iki hafta sonra microsoft size posta
adresinizi teyit etmeniz amacıyla size ulaşacaktır ve size bir çek
gönderecektir.
Saygılarımla,
--- Türkiye'den bir kişinin iletişim bilgileri, isim vs. ---
Microsoft'un daha önce bu konuda yaptığı açıklama
Kamuoyunu, son günlerde Microsoft ile ilgili olarak İnternet
ortamında yoğun biçimde dolanan ve gerçeği yansıtmayan e-posta mesajları
konusunda bilgilendirmek amacıyla, bu açıklamayı yapma gereği
duyuyoruz.
Özellikle son birkaç gündür yoğunlaşan söz konusu mesajlarda,
Microsoft’un bir deney yaptığından ve mesajı başka adreslere ileten
(forward eden) kişilere para ödeneceğinden söz edilmektedir.
İlgili mesajın doğruluk payı yoktur. Microsoft Corporation söz
konusu e-postada iddia edilen bir çalışma içerisinde kesinlikle
değildir. Aksine Microsoft, yemleme ile küresel mücadele girişiminde
tüketicileri eğitmek, suçluların yasal takibini sağlamak ve yemleme
tehdidine karşı teknolojiler geliştirebilmek için yasal merciler, çok
sayıda sektör ve hükümetle bir arada çalışmaktadır.
“Hoax” adı da verilen bu tür mesajlar, “virüs, ödül, yardım, vb.”
konulardaki asılsız içerikleriyle heyecan yaratarak kullanıcıların
zamanını boşa harcamalarına neden olmaktadır. Bu yöntem ayrıca, yoğun
mesaj zinciri içinde geçen e-posta adreslerini ele geçirerek, daha sonra
kullanıcılara istekleri dışında mesajlar göndermeyi amaçlayan kötü
niyetli kişiler tarafından da yaygın biçimde kullanılmaktadır.
Kullanıcıların kötü niyetli e-posta mesajları ve bilgi sızdırma
girişimlerine karşı korunmalarına yönelik önerilerimizi ekte
bulabilirsiniz. Durumu kamuoyuna açıklama konusundaki hassasiyetimize
gösterdiğiniz anlayış için teşekkür eder, iyi çalışmalar dileriz.
Saygılarımızla,
Microsoft Türkiye
*********************
Meyveli yoğurdun perde arkası
Televizyonda yayınlanan bir meyveli yoğurt reklâmı insana “bu kadar
da olmaz” dedirtiyor. İşte Ayşe Özgün’lü “ikna edici, rahatlatıcı”
yoğurt reklâmında gizlenen gerçekler…
“Pinokyo” Ayşe Özgün
Televizyonda yayınlanan bir meyveli yoğurt reklâmı tüylerimi diken
diken etti. Senaryoya göre, “ikna gücü yüksek, aydın, güvenilir” Ayşe
Özgün yoğurt fabrikasına gidiyor. Büyük bir medeni cesaretle kafasındaki
bütün soruları fabrikada çalışan, beyaz önlüklü, “güvenilir bir uzmana”
soruyor. Uzman temiz, güler yüzüyle içimizi rahatlatacak cevaplar
veriyor. Biz de hemen markete koşuyor, çoluğa çocuğa eşe dosta meyveli
yoğurtlar alıyor, bunların ne kadar şifalı şeyler olduğunu düşünerek
yanaklarımızın sağlıktan pembeleşmesini bekliyoruz.
Ama olmuyor. Yanaklar bir türlü pembeleşmiyor. Çocukların yüzü gittikçe soluyor.
Bu meyveli yoğurtlar – ya da üreticinin verdiği isimle meyveli
peynirler ya da zekâ küpleri – çocuklara sağlık, şifa veremez çünkü
içleri “kötü” şeylerle dolu.
Şeker: Çocukların “obez” olmasının en büyük sorumlusu şeker. Jelibon
vücutlu bu kadar küçük çocuk, delikanlı, genç kız varken, neden hala
onlara şeker yedirmeye devam ediyoruz? Mis gibi, “şekersiz” koyun,
manda, keçi yoğurtları, kaymaklı-kaymaksız yoğurtlarla dolu bir ülkede,
yoğurdun anavatanı sayılan bir yerde yaşıyoruz.
Şekerin insanları nasıl obez yaptığını “Kolesterol Masalları”
kitabının yazarı Shane Ellison çok güzel açıklıyor. Ellison ile yapılmış
röportajdan şekerin vücudu bozma mekanizmasını okuyabilirsiniz.
Boya: “Peki, bu yoğurtlar nasıl bu kadar renkli oluyor?” diye
sorduğunda, uzman “Biz meyveleri tazeyken alıp donduruyoruz da ondan,
aynı evdeki gibi” cevabını veriyor. O sırada derin dondurucusundan pembe
renkli, üzerinde dumanı tüten donmuş meyveleri gösteriyor.
Büyük yalan! Meyveli yoğurtların parlak, albenili renkleri, aynı
duvarınızı boyatacağınız rengi seçtiğiniz pantone kataloğu gibi, renk
kataloglarından seçiliyor. Renklerin birkaç tanesi ile yoğurt denemesi
yapılıyor. Bu boyalar, bizzat ürünün tüketicisi olacak minik çocuklara
gösterilerek hangisini beğendikleri soruluyor.
İsterseniz evde bir deneyin. Önce bir meyveyi dondurun. Onu koyu bir
yoğurtla karıştırın, bir hafta bekletin. Bakalım rengi fosforlu pembe
olacak mı? Yoğurt şirketleri meyve püresi yapan başka şirketlerden
“aylar önce” ezilmiş, püre haline getirilmiş, büyük ihtimal rengi kaçmış
meyve ezmeleri satın alıyorlar.
Parfüm: Piyasada aroma denen şeylere “parfüm” demeyi tercih
ediyorum. Çünkü insan aromanın doğal bir şey olacağını zannediyor. Oysa
bu tür gıda ürünlerinde kullanılan çoğu parfüm, laboratuarda üretilen
kimyasal kokular. Yani, boynunuza sürdüğünüz parfüm de, yoğurdun
içindeki parfüm de aynı şekilde üretiliyor.
Ekşimiyor: Reklâmdaki sorulardan biri de “Bu yoğurtlar nasıl bu
kadar uzun ömürlü oluyor?”. Uzun ömürlü olması bir marifet değil, tam
tersine yoğurdun öldürülmüş bir yoğurt olduğunu gösteriyor.
Yoğurdun makbul olanı, ekşiyebilen yoğurttur. Sütün mayalanmasına
sebep olan bakterilerin yaşadığını, yoğurdun canlı olduğunu gösterir.
Buzdolabında 1 ay durduğu halde ekşimeyen yoğurttan bir fayda
beklemeyin.
Bu sömürgen kurtlar, yok çocuğun zekâsını artırıyor, yok vitamin
depolatıyor, yok boy uzatıyor diyerek ana babaların dişinden tırnağından
arttırdığı paralarla pahalı ve “kötü” yoğurtlar almaları için
çabalıyorlar.
Her taşın altından çıkan uluslararası şirketler yoğurt ülkesinde
bize yoğurt satıyorlar. Bu şirketlerin kötü yoğurtlarına merak
saldığımız için köy yoğurtlarımızın, manda sütlerinin, hakiki manda
kaymaklarının alıcısı kalmıyor.
Kendi meyveli yoğurdunuzu kendiniz yapın
Etrafımızda meyve de, yoğurt da bol. Hangi mevsimdeyseniz, şeftali,
kayısı, çilek, vişne, armut, muz gibi meyveleri doğrayın, yoğurtla
karıştırın. Çocuğunuz ille de tatlı olsun isterse biraz pekmez veya bal
ilave edin. Anadolu’da “saksağan beyni” isimli bir tatlı yapılır:
Yoğurdun üzerine biraz pekmez koyar, karıştırırsınız, afiyetle yersiniz.
Çocuğunuzun gerçekten sağlıklı olması için gerçek süt, gerçek yoğurt
Karadenizli bir tanıdığım köyde geçen çocukluğunda babaannesinin
verdiği değerli hediyeyi unutamıyor: Babaanne ineğini sağar sağmaz, ılık
sütünden içirtirmiş.
Çayırlarda gezinerek, otlayarak yaşayan mutlu ineklerin sütünün son
derece şifalı olduğu artık birçok uzman tarafından dile getiriliyor.
Hatta, mutlu ineklerden sağılmış güzel sütlerin pastörize edilmeden
içilmesini savunuyorlar. Sütün kutuya girmeden önce maruz kaldığı
pastörizasyon ve homojenizasyon gibi işlemler onu öldürüyor (İlgili
bilgi için tıklyınız)
Çocuğunuzun gerçekten sağlıklı olmasını istiyorsanız onu market
yiyeceklerinden uzak tutun. Gerçek süt ve gerçek yoğurt yedirebilmenin
yollarını arayın.
-iyibilgi'den alıntıdır-
****************
Şeriatın gerçek yüzü!'
Geçen yıl internette aylarca dolaşan bir görsel sunumda, İran'da
hırsızlık yapan bir çocuğun kolunun kamyon tekerleği altında ezildiği ve
bu vahşetin tüm topluma izlettirildiği ifade ediliyordu. 'Şeriatın
gerçek yüzü' ismiyle dolaşan bu görüntülerin daha sonra
gösteri yaparak para toplayan bir baba oğula ait olduğu ortaya çıktı.
Küçük hırsıza inanılmaz ceza !
İran'da hırsızlık yaparken yakalanan küçücük çocuğa akıl almaz bir ceza uygulandı. 15 Eylül 2007 14:31
Küçük çocuğun kolu üzerinde 1 tonluk taksi geçti.
Çocuğun çığlıkları fotoğraflara böyle yansıdı.
internette her görülen haber doğru değildir.haberin yayınlandığı yer...
http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=281936
</blockquote>
</blockquote>