Sevanihu’l-Uşşak – Ahmed Gazali Posted on 18 Şubat 2011 by sabri unal
Yazan: Yusuf Turan Günaydın
Yazı Kaynağı: Müfredat DergisiSûfiyâne tecrübe hâllerin geçici, buna karşılık “makam”ların kalıcı
olduğunu savunur. Ahmed Gazâlî’ nin Sevânihu’l-Uşşâk adını verdiği eseri
için seçilen “Âşıkların Hâlleri” başlığı, eserin adından başlamamızı
gerekli kılıyor. Bu hususta bir sepet laf sarf edecek olmamız tasavvuf
sözlüğünde özel bir anlamı olan “sâniha” kavramının çoğulu durumundaki
“sevânih”in “hâller” olarak aktarılmasındandır.
Sûfî-müellif eserinin adını “Ahvâlü’l-Uşşâk” da koyabilirdi. Bu
durumda hâl kavramının tasavvuftaki özel anlamından dolayı muhtevasının
bambaşka olması gerekecek, Gazâlî’nin durmuş-oturmuş bir üslûpla değil,
belki birbiriyle ilintisiz görünen, yer yer anlam bağından yoksun
cümleler kurması gerekecekti. Oysa metin yer yer aforizmik,
coşkulu-manzum bir metin olsa da son derece sağlam bir bağlantı ağına
sahiptir. Bu da eserde sûfînin “telvin” içinde çalkanan hâlleriyle
değil, “temkin” ehlinin sağlam tespitleriyle burun buruna gelmemizi
sağlıyor:
“‘Hâzâ Rabbî’, ‘Ene’l-Hakk’ ve ‘Sübhânî’ gibi ifadelerin hepsi bu
renge boyanmanın değişik görüntüleridir ve temkinden uzaktır.” (s. 4)
Evet, “Giriş”te belirtildiği gibi Ahmed Gazâlî’nin tasavvufî tavrı
ağabey Gazâlî’ninkinden farklı görünür. Ama bu durum, kardeş Gazâlî’nin
temkin ehli bir sûfî olarak değişken hâllerden bahsetmesine yol açmaz;
ancak belli bir makama erişerek, yani sağlam bir zemine basarak
duyuşlarını cümleleştirmesini engellemez. Eser, aşka dair aforizmalar
(sevânih) ihtiva eder. Aforizma ise şathiyeden oldukça farklıdır; sağlam
bir zeminde söz sarfını gerektirir. Dolayısıyla eserin Türkçe adının
“Aşk İlhamları/Aforizmaları” olmasını teklif edebiliriz.
Zaman zaman Ahmed Gazâlî’nin ağabeyiyle karıştırıldığına şahit
oluruz. Abdullah Cevdet’in Dilmestî-i Mevlânâ (1921) adlı eserinin
sonuna eklediği “Gazâlî’de Marifetullah” ve hemen peşinden gelen
“Rubâiyyât-ı Gazâlî” bölümlerinin perde sayfalarında Gazâlî’nin ağabey
mi kardeş mi olduğunu belirtir bir sarahat bulunmadığından, eser, akla
ilk anda İhyâ sahibi Gazâlî’yi getirmiştir. Tam bu noktada Nâzım
Hikmet’in hapishanedeyken okuduğu Dilmestî’den esinlenerek yazdığı bir
şiirde Gazâlî’nin adını anması da işleri hepten karıştırmıştır. Çünkü
Nâzım da şairi sadece Gazâlî nisbesiyle anmıştır [Bir akşamüstü / oturup
/ hapisane kapısında / rubaileri okuduk Gazali'den]. Eh Gazâlî denince
de ilk akla gelen şahsiyet ağabey Gazâlî olunca söz ettiğimiz
karışıklığa kapılar sonuna kadar açılmıştır.
Sevânih’in Hece Yayınları’ndan çıkan son baskısı, önceki baskılarında
(Gelenek Y., 2004, 2005) olduğu gibi Turan Koç ve Mehmet Çetinkaya’nın
tercümesiyle sunuluyor okuyucuya. Bu eserin yayınlanması Türkçede ağabey
Gazâlî’nin yanında kardeşin de gerçek anlamda tanınmasına büyük katkı
sağlamıştır. Denebilir ki iki Gazâlî’nin iki farklı şahsiyet olarak
tebellür edilebilmesi bu neşirle mümkün oldu. Elbette geç kalmış bir
yayıncılık faaliyetidir bu.
Eser, sûfiyâne duyuşları yer yer manzum ifadelerle, yer yer de
hikâyelerle süsleyerek veriyor. Bu tarz, sûfîlerin çok sevdiği bir telif
tarzıdır ve temkin ehli sûfîlerin tercih ettiği bir yoldur. Diyebiliriz
ki, her telif sahibi sûfî aynı zamanda temkin ehlidir. Elbette bu,
telif sahibi olmayan sûfîlerin mutlaka telvin ehli olduğu mânâsına
gelmez. Telvin ehli sûfîler arasında telif sahibi olanlarının bulunması
da bu düşüncemize münâfî değildir. Ahmed Gazâlî işte bu noktada ağabey
Gazâlî’den çok da uzak bir yere düşmez.
Eser, takip edebildiğimiz kadarıyla Hece Yayınları arasında birinci
baskısı yapılmadan önce Gelenek Yayınları arasında iki kez basılmıştı.
Sanırız kardeş Gazâlî, en az ağabeyi kadar ilgi gördü. Sûfîlerin
umûmiyetle sırf menkıbeleriyle tanındığı ülkemizde eserleriyle de
tanınmaları yolunda Sevânihu’l-Uşşâk tercümesi önemli bir merhale
sayılmalıdır. Nitekim, XVI. yüzyıldan sonra müesseseleşmiş tasavvufun
önemli ölçüde silindiği İran coğrafyasında bugün bu sûfîler telif sahibi
birer şahsiyet olarak tanınmakta ve okunmaktadır. Bizim neredeyse
sadece kerametleriyle andığımız bu şahsiyetlerin eserlerinden hazma
sâlih olanların tercüme edilmesiyle insanlar bu eserlerden kafalarına ve
gönüllerine neler devşirebileceklerini de görmüş olacaktır.
Sevanihu’l-Uşşak – Ahmed Gazali – Hece Yayınları – 2008Benzer Yazılar
- Aşıkların Halleri – Ahmed Gazali
- Dil Belası – İmam Gazali
- Filozofların Tutarsızlığı – İmam Gazali
- Filozofların Tutarsızlığı – İmam Gazali
- Fıkhu’s Sire – Muhammed Gazali
This entry was posted in müfredat dergisi and tagged 58422 by sabri unal. Bookmark the permalink