Şaka şaka....Ah Şu Kadınlar
Kadının biri alışveriş için şehre inmiş, ilk girdiği dükkânda harika ayakkabılar bulmuş, ikincide de nefis bir elbise..Üçüncü dükkânda her şey 5 dolara inmiş, gözlerine inanamazken birden cep telefonu çalmış.. Hattaki kadın doktor ona kocasının feci bir trafik kazası geçirdiğini, durumunun kritik olduğunu, yoğun bakıma kaldırıldığını söylemiş..
Kadın doktora kocasına çarşıda olduğunu iletmesini, bir an önce orada olacağını söyleyerek telefonu kapatmış, ama akabinde hayatının en verimli alışverişini yapmakta olduğunu fark etmiş ve hastaneye gitmeden 1-2 mağazaya daha girmiş, birkaç saat sonra sabah alışverişini bir fincan kremalı kahve ile tamamlanmış ki birden kocasını hatırlamış.. Suçluluk duygusu ile hastaneye koşmuş..
Koridorda doktoruna rastlayıp kocasını sormuş..
Bayan doktor,kadının elindeki paketlere bakıp "Buraya hemen gelmek yerine alışverişine devam ettin değil mi?.." demiş bağırarak, "Sanırım kendinle gurur duyuyor olmalısın..
Adam burda yoğun bakımda, sen mağaza mağaza dolaş.. İyi be..! Ama bu senin son alışverişin olacak.. Artık ömrünün sonuna kadar onun hastabakıcısı olacaksın, hem de başından 1 dakika bile ayrılamadan.. !" Kadın son derece üzgün başını önüne eğmiş..
Bayan doktor,onun bu haline uzun uzun baktıktan sonra
kıkırdamaya başlamış, "Şaka yapıyorum kıııız şakaaaa.." demiş, "Takıldım sana.. Kocan öldü.. Vallahi öldü.. Hadi aç bakayım şu poşetleri de neler aldın görelim..
..................................................................**0o0**...................................................................
ANTEPLİ BİR KEBAPÇININ
reklam broşüründen harfi harfine aktarılmıştır. ....
Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlılarının ve genelde de Türk milletinin devamını engellemek için dış mihraklar tarafından gündeme getirilmiş şuurlu bir düzmecedir. Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturuşta götüren dev gibi babayiğit atalarımızı ve tarlada doğum yaptıktan sonra bebeğini kundaklayıp, elde orak tarlada çalışmaya devam eden Türk kadınlarını; kalori hesaplayan, hapşırınca yatağa giren, fitness ve aerobik yapan çıtkırıldım tiplere dönüştürmek ve Türkleri Çinliler, Japonlar gibi sıska, zayıf ve sağlıksız bir ırk haline getirmektir.
İcabi halinde 240 kiloluk top mermisini tek başına namluya süren bir babayiğidin, kalori hesaplayan, yoğurtlu kebabi reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykırım olabilir mi?
İç yağının, kuyruk yağlarının, anamızın Vita yağının kolestrol yaptığı palavradır.
Kolestrol, kebapları yedikten sonra
iki şise soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur.
Sakın bu oyuna düşmeyin.
Feminizm, kadın hakları, çevre şuuru ve eşitlik adı altında Türk kızlarının akılları çelinerek, yemek yapmayı bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularını, abuk subuk yiyeceklerle yetiştirecek, damak zevki gelişmemiş, sunta kılıklı diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmişlerdir.
Ayrıca kör olası dış mihraklar, bu kızlarımıza kebap, soğan, çiğ köfte vb. Lezzetleri yiyen, bardak bardak şalgam suyu içen yiğitlerimize hanzo-kıro gibi sıfatlar takmayı öğretmişlerdir.
Ayrıca son yıllarda moda gibi gösterilmeye çalışılan Çin mutfağı diye birşey yoktur. Bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatın, wog adı verilen bir tencerede yarı pişmiş yarı çiğ olarak hazırlanıp insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazlıktır. Sakın kanmayın, sakın yemeyin. Helal değildir!
SİZ KEBAP, CİĞER KAVURMA,NOHUTLU DÜRÜM, BEYRAN VE MİS GİBİ FISTIKLI BAKLAVA YEYİN.
Unutmayın su uyur, düşman uyumaz!