ALEVİLİKLE İLGİLİ FARKLI GÖRÜŞLER
1.Alevîlik Bağımsız Bir Dindir
Nejat Birdoğan Anadolu`nun Gizli
Kültürü Alevîlik isimli eserinde Alevîliğin başlı başına Anadolu
Alevîliğinde Yol Ayrımı isimli ikinci kitabında ise Anadolu Alevîliğinin
İslam’dan doğmadığını ifade eder. Bu din, Ortaasya, İran, Mezopotamya
bölgelerindeki bazı din ve özgün bir inanç ve yaşam biçimi olduğunu
söylemiştir. Yazara göre bu mustakil din, eski Türk ve Anadolu inanç ve
kültürlerin karışımıdır, giderek İslamî unsurların yer alması söz konusu
değildir. Birdoğan geleneklerin bugüne sarkan karmalaşmış ve süzülmüş
bir kalıntısıdır. Alevîlik, içeriğini oluşturan bir takım temel öğelerle
İslam`ın dışındadır. Alevî namaz kılmaz, oruç tutmaz, hacca gitmez;
kıyamet, günah tanımı, cennet-cehennem inancı yoktur. İslam`ın
içeriğiyle bağlantısı olmayan dünyasal bir inançtır. Kökeni İslam`dan
çok öncelere dayanır. Bugünkü Anadolu Alevîlerinin dedeleri,
Müslümanlığı kabul etmeyen göçebe Oğuzlardır. Yazara göre Alevîlik ile
Şamanlık, Zerdüştîlik, Veda dini, Budizm, Brahmanizm, Manilik ve
Hıristiyanlık arasında önemli benzerlikler vardır.
Anadolu
Alevîliğine İslamlığı aşılama girişimleri ilk önce 1232`de Alaeddin
Keykubat`ın seyyitlik belgeleri vermesiyle başlamıştır. İkinci evre
1487-1524`te Şah İsmail Hataî, üçüncü evre 1826`da Yeniçeriliğin
kaldırılması, dördüncü evre ise 12 Eylül döneminde olmuştur. Oysa Alevî
ibadetler ile İslam`daki ibadetler karşılaştırıldığında görülecekti ki
Alevîlik İslam dışı bir dindir.
2.Alevîlik Zerdüştîliğin Bir Uzantısıdır
Kürt
asıllı Cemşid Bender Kürt Uygarlığında Alevîlik isimli eserinde
Alevîliğin Zerdüştîlik`ten geldiğini ve Kürt uygarlığının bir ürünü
olduğunu iddia etmiştir. Başka bir kitabında ise Alevîliğin Oniki İmam
Şiîliğinden tamamen uzak olduğunu söylemiştir. Alevîlik kelimesinin Ali
ile bağlantısı yoktur, Kürtçe `alvar` kökünden gelir. Alevîlik Kürt
halkına ait bir inanç sistemidir, Ehl-i Beyt ile ilgisi yoktur.
İnsanlık
ilk dönemlerde çiçek, kuş gibi totemlere bağlanmış, yerleşik düzene
geçtikten sonra zelzele, su baskını gibi afetlerin doğaüstü güçler
tarafından ceza olarak verildiğini düşünmüş ve tanrı fikrini
yaratmıştır. Daha sonra çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere
geçilmiş büyük Kürt düşünürü Zerdüşt, Zerdüştîlik dinini kurmuştur. Kürt
halkı İslam ortaya çıkıncaya kadar bu dine bağlı kalmıştır. Fetihler,
savaşlar ve kılıç korkusuyla Kürt halkı İslam`ı kabul etmek zorunda
kalmış, Zerdüştîlikten aldığı inançları Alevîlik adı altında
taşıyagelmiştir.
Bender`e göre Alevîliğin kurucusu Kürt serdarı Ebû
Müslim Horasânî`dir. Bir diğeri ise Kürt düşünürü Ebu`l-Vefa`dır.Baba
İshak, Saru Saltık, Nesimi Kürt düşünürlerdir ve Alevîlikte önemli
isimlerdir. Eğer Alevîlik Türkler`e özgü bir felsefe olsaydı Selçuklu
hükümdarı II. Keyhüsrev ve Osmanlı hükümdarı Yavuz, Alevîleri
kıydırmazdı. Ayrıca Alevilikte kullanılan sözcüklerin tümü Kürtçedir.
Hüda, çelebi, ayin-i cem, dem, dost, bunlardan bazılarıdır.
3.Alevîlik Oniki İmam Şiîliğidir
Teoman
Şahin`e göre Alevîlik Hz. Ali ile ilgili bir kavramdır. Bu kavram
Ali`nin yolundan gitmeyi, Ali gibi düşünmeyi ve Ali gibi yaşamaya
çalışmayı ifade eder. Ali taraftarı demek olan bu terim Türkiye dışında
Şia ve Şiî terimleriyle aynı anlamdadır.
Alevîlik ,Allah`ın insanı
yaratması, sorumlu tutması ve elçiler göndermesiyle başlar.
Peygamberimizle diğer peygamberler arasındaki odak nokta "tekâmül
sürecidir". Bu süreç imamet çizgisiyle açığa çıkar. Bu yüzden
Peygamberden sonra imamet Ali ve çocuklarına verilmiştir. Dolayısıyla
Alevîlik ilk peygamberle başlayan son peygamber ve Oniki İmamla devam
eden Allah`ın ipidir, İslam`ın özüdür ve evrenseldir. Anadolu Aleviliği
tabiri ise yalandır. Zira İslam`ın temeli Kur`an ve Ehl-i Beyt
düşüncesine dayanır. Alevî olmak bu düşüncenin merkezini oluşturur.
Şahin
ısrarla Alevîlik-Bektaşîlik ayrımı üzerinde durur. Bektaşîlik Alevîliği
asimile etmek amacıyla Osmanlı idarecileri tarafından kurulmuştur.
Günümüz Alevileri Alevîlikle Bektaşilik arasındaki farklılığı
bilmemektedir, çoğu olumsuzluğun altında bu bilgisizlik yatar. Yazar`a
göre Alevîlik ve Bektaşîlik inanç ve ibadet konularında birbirinden
oldukça farklıdır ve asla karıştırılmamalıdırlar.
Alev`iiğin
İslam`ın özü olduğunu söyleyen Şahin ve çevresi Ehl-i Beyt Cami adıyla
bir cami yaptırmış ve burada Caferî fıkhına göre ibadet edilmesini
sağlamışlardır.
4.Alevîlik Heteredoks Bir İslâmdır
Reha
Çamuroğlu Günümüz Alevîliğinin Sorunları isimli kitabında
Alevîlik-Bektaşîliğin özünü insan kardeşliği ve Tanrı`yı insanda
görmekten aldığını ileri sürmüştür. Bu, Müslüman sembolik yapısı içinde
kendini ifade eden ve İslamî kültür içinde yaşamış, yaşayan bir
heteredoks inançtır. Alevîliği Kerbela olayından ibaret saymak onun
evrensel düşüncesini yok saymak demektir. Anadolu Alevîliği, Anadolu`da
olmuş bir sentezdir. Alevîliği anlamak için sadece İslam’a başvurmak
yetersizdir. Zira Alevîlik`te Uzakdoğu dinleri, Şamanlık, antik Anadolu
inançları, Hıristiyanlık, Musevilik ve Müslümanlık iç içe geçmiştir.
Heterodoks
İslam, medreselerde öğretilmeyen, şeriatı uygulamayan, devletle
bütünleşmeyen ve devletin resmi ideolojisi haline gelmeyen bir İslamdır.
Resmi İslam ile Heterodoks İslam arasında vahdet-i vücud, ilahi aşk ve
Allah korkusu, Kur`an`ın zahiri ve batıni anlamları, dünyanın maddi ve
manevi nimetleri arasındaki denge konuları olmak üzere dört temel fark
vardır.
Çamuroğlu Alevîliği materyalist veya ateist zemine çekmeye
çalışanlardan yakınır. Alevilik bir inanç sistemidir, metafiziğe
dayanır, dolayısıyla bu tür yaklaşımlar tamamen temelsizdir. Alevîliği
çağdaşlık olarak tanımlamak yanlıştır, solculuk olarak da
değerlendirilemez, Alevîlik Alevîliktir.
5.Alevîlik Kısmen İslam İçi Kısmen İslam Dışıdır
Lütfi
Kaleli Alevîliğin İslam dışı veya İslam içi olduğunu belirlemek için
İslamî hükümlerle Alevîliği mukayese etmek gerektiğini belirtmektedir.
Ona göre Sünnî İslam`ın ilk şartı Hz. Muhammed`in Allah’ın elçisi ve
peygamberi olduğuna inanmaktır. Anadolu Alevîsi de bunları kabul eder ve
bunlara Ali’nin veliliğini ilave eder. Böylece bu inancı tamamlarlar.
Dolayısıyla İslam’ın ilk şartına göre Anadolu Alevîsi İslam içidir.
Ancak tarih boyunca camiye yani namaza karşı yaşamışlardır. Alevîler
Ramazan orucu tutmazlar, oniki günlük Muharrem orucu tutarlar. En büyük
hac iyilik yapmaktır. Alevîlik İslam’ın namaz, oruç ve hac şartlarıyla
uyuşmaz. Dolayısıyla bu yönleri itibariyle, İslam içi değildir.
Dinler
tarihinde Alevîlik diye bir din yoktur. Bu nedenle başlı başına bir din
değildir. İslamiyet’e mensubiyeti vardır. Mezhep bakımından ise Caferî
mezhebine bağlıdır. Bu mensubiyet zahiri değildir. Alevilik İslam içinde
nasıl heterodoksi ise mezhep içinde de heterodoksidir.
6.Alevîlik İslam İçidir ve Onun Özüdür
Rıza
Zelyut’a göre Alevîlik İslam içidir ve onun özüdür. Ali yandaşlığı
demek olan Alevîlik, başlangıçta ekonomik çıkarları gözeten siyasî bir
yandaşlıktı. Buna Şia denmiştir. Anadolu Alevîliği ise yalnızca Ali
sevgisinden ibaret değildir. Başlangıçta oluşan Aleviliğin devamıdır.
Yere ve çağa göre yaşatılmasıdır. Alevîlik İslamiyet’in içinde ve onun
özünü oluşturur. İslam’a Sünni kültür ile bakanlar Alevîliği İslam dışı
görürler. Aynı şekilde Alevîler de Sünnîleri İslam dışı görmektedirler.
Sünnîler biçim yönünden Müslüman’dır, gönüllerinde inanç yoktur. Buna da
Kur’an-ı Kerîm’deki Hucurat 14. Ayeti delil gösterirler: “ Ey Muhammed!
Araplar ‘inandık’ dediler. De ki ‘inanmadınız ama İslam olduk’ deyin,
inanç henüz gönüllerinize yerleşmedi.” Zelyut’a göre gerçekte Sünnîler
de Alevîler de Müslümandır. Sorun İslamiyet içinde ortaya çıkan farklı
kesimlerin yönetime egemen olmak istemeleridir.
Eğer Alevîlik İslam
dışı bir akım olsaydı Müslüman toplumlarla sınırlı kalmaz, diğer dinlere
mensup toplumlarda da ortaya çıkardı. Alevîlik tarihte hep İslam
toplumlarında ortaya çıkmıştır.
Alevîlikte de tek Allah inancı
vardır. Genel olarak cennet ve cehennem kavramını benimsemişlerdir;
ancak dünyasal nitelik vermişlerdir. Sünnîler gibi bazı temel meleklere
inanırlar.
Alevî inancı kendine mahsus bir evren modeli
oluşturmuştur. Bunun başlangıcına da Muhammed ve Ali’yi yerleştirmiştir.
Her zaman Ali ve Muhammed bir madalyonun iki yüzü gibi algılanmıştır.
7.Alevîlik İslamın Anadolu Yorumudur
Ali
Duran Gülçiçek’e göre Alevîlik Hz. Muhammed’in yeğeni, damadı, en
yakını olan Hz. Ali’nin düşüncelerinden ve İslam tasavvufundan
kaynaklanan, Ehl-i beyt sevgi ve saygısına dayanan inanç sisteminin
genel adıdır. Bektaşîlik, Aleviliğin Anadolu ve Asya kültürleriyle
kaynaşmasından doğan Hacı Bektaş Veli ile kurumlaşan inanç sistemidir.
Alevîlik ve Bektaşîliğe Anadolu Alevîliği denilebilir. Bu, İslâmiyetin
Anadolu yorumu olduğunu belirtir. Alevîlik Anadolu insanlarına özgü,
onların kültürlerine, inanç ve yaşam felsefelerine dayanan bir İslam
anlayışıdır.
Anadolu Alevîleri, her yerde ve her zamanda çağdaş
gelişmelerin, laik, demokraik ve özgürlükçü hareketlerin yanında
olmuştur. Onlara göre dini inanç insanla tanrı arasında kalmalıdır, akla
ve mantığa dayanan ahlak değerlerinin bir bütünüdür. Tanrı insanın
gönlündedir. Gönül Allah’ın evidir. Bu sebeple ibadetler uluorta değil
gönülde yapılmalıdır.
8.Alevîlik İlahîlik ve İrfanîlik Bütünlüğüdür
Abidin
Özgünay, Alevîliğin mahiyetiyle ilgili olarak onun bir ilahilik ve
irfanilik bütünlüğü ve seçmeciliği olduğunu söylemiştir. Yazara göre
değişik çevreler kendine göre Alevîlik ortaya çıkarmıştır. Alevîlikten
bahseden tarih, nakil ve onunla ilgili görüş ifade edenler iyi niyetli
yaklaşmıyorlar. Asla din dışı değildir. Onu yalnızca bir hayat tarzı
olarak yorumlamak yanlıştır.
Alevîlik Ali’den doğmuştur. Ali
Alevîliğin hem mimarı hem ilhamı hem de inancın temelinde kaynaktır.
Alevîlik Allah’ı reddetmez, ateist değildir. Kendini O’nda, O’nu kendi
içinde bilir. Kur’an-ı Kerîm Alevîliğin de kitabıdır. Ancak Alevi onu
zamanın şartlarına göre yorumlar, batıniliğe itibar eder. Allah’ı, dini,
kitabı özgür ve akli temele dayalı iman ile yorumlar. Risaleti
dışlamaz. Zira risaleti dışlamak imameti inkârdır. Oysa imamet tanrısal
bir irade ve resulün tebliğidir.
9.Alevîlik Bir Yaşam Biçimidir
Ali
Balkız Diyanetin Kapısına Kul Olmak isimli makalesinde Alevîliği “
Alevilik bir inanç sistemi olmaktan çok bir yaşam biçimidir. Doğayı,
dünyayı, toplumu ve bireyi anlama ve yorumlama biçimidir. Bireyin
bireyle, bireyin toplumla olan ilişkilerini düzenleyen kuralların
toplamıdır. Öteki dünyayı değil bu dünyayı, mit’leri değil insanı esas
alan; insanı düşüncenin ve eylemin merkezine koyan, sonsuzluktan
öncesini ve sonrasını değil bugünü çözümleyen bir sistemdir.” diye
tanımlar. Alevîlik İslam’dan etkilendiği kadar Budizm ve
Hıristiyanlıktan da etkilenmiş, Şamanlığını da korumuştur.
Hiç bir
din, mezhep, tarikat çağdaş olamaz. Alevîlik bir din, mezhep, inanç
sistemi olmadığı için çağdaş sayılabilir. Çünkü Alevîlik bir yaşam
tarzıdır, bir kültürdür. Bu açıklamalarla birlikte Balkız Alevîliğin
sosyalizme yakın görüşler taşıdığını belirtir.
10.Alevîlik Toplumsal Bir Başkaldırıdır
Cemal
Şener’e göre Alevîlik toplumsal bir başkaldırıdır. Alevîliğin doğuşu
İslam’ın ilk dönemlerine kadar uzanır. Peygamberin ölümünden sonra
haksız halife seçimi Müslümanlar içinde büyük bir ayrılığa sebep olmuş
ve Ali’yi tutanlara Alevî denmiştir. Emevi ve Abbasiler döneminde zulüm
görmüşlerdir. Kerbela olayı gerçekleşmiş, Ali ve Fatma nesli yok edilmek
istenmiştir. İslamiyet Arabistan dışına bu ayrılıklarla yayılmış,
Anadolu’da Alevîliği meydana getirmiştir. Alevîliğin doğuşunda Ehl-i
beyte olan aşırı sevgi ve bağlılık, tasavvuf ve İslam öncesi inanışların
etkileri, Anadolu’daki inançlar etkili olmuştur.
Alevîlik, haksız
yönetimlere karşı bir başkaldırı olmuştur. Demokratik ve devrimci bir
halk muhalefetidir. Şener’e göre Selçuklu’da Babai İsyanları, Osmanlı’da
Şah Kulu, Nur Ali Halife, Baba Zünnûn, Pir Sultan Abdal, Celali
İsyanları ve Yeniçeri Ayaklanmaları Alevî kökenli toplumsal
başkaldırıdır.
11.Alevîlik Komünist Kavramlar İçeren Öğretidir
Rıza
Yörükoğlu’na göre tüm sınıflı toplumlarda ezen ve ezilen sınıflar, bu
sınıfların kendi ayrı ideolojileri vardır. Sünnilik, egemen sınıfın
baskı aracı olmuş, Alevîlik-Bektaşîlik ise emekçi yığınları, en başta
köylülüğü temsil etmiştir. Komünistik kavramlar içeren bir öğreti
özelliğini kazanmıştır. Yazara göre Alevî-Bektaşî kültürü din örtüsü
altında komünistlik ihtiva eden bir öğretidir. Bu öğretide emek en yüce
değerdir. Bu düşünce sosyal adaletçidir, ortak üretim ve tüketimi
amaçlar. Demokrasi önemli bir yer tutar. Kadın-erkek eşitliğini
getirebilmiş bir düşüncedir. Irk, dil, din ayrımı yoktur. Bütün bu
hususlar gösteriyor ki Alevîlik-Bektaşilik sosyalist bir düşüncenin
eseridir.
12.Alevîlik Materyalist Bir Anlayıştır
İsmail
Kaygusuz Görmediğim Tanrı’ya Tapmam isimli eserinde Alevîliği din olarak
değerlendirenleri hatalı bulduğunu söyler. Ona göre Alevîlik ‘madde’ye
ilişkin bir inanç sistemidir, materyalizm üzerine kurulmuştur.
Kaygusuz,
Yunus Emre, Nesimi, Şeyh Hatai gibi Alevî ozanların materyalist
olduklarını ileri sürer. Mesela Yunus sadece dört kitabın
anlattıklarıyla yetinmemiş, bilim öğrenmeye ‘kendini bilmeye’ önem
vermiştir. Hallac-ı Mansur ise Tanrıyı kendisiyle eşleştirip maddeye
indirgemiştir. Yine Seyyit Nesimi de ateist bir ozandır; şiirlerinde
Tanrının nerede olduğunu sormuştur, yeri olmayan bir Tanrının da
gerçekte olmadığını söylemiştir.
Kaygusuz’un şu iddiası da dikkat
çekicidir: Ali, İslam’ı yeniden düzenlemeye çalışmıştır. “Ben görmediğim
Tanrıya asla tapmam”, “Ben konuşan Kuranım” demiştir. Böylece her şeyin
insanda olduğunu ve Kuranın insanın varoluşuna bağlı olduğunu dile
getirmiştir.
Sonuç:
Alevîliğin mahiyeti, kökeni, bir din
olup olmadığı ile ilgili konularda Alevî yazarlar arasında görüş
farklılıkları mevcuttur. Bir yazar Aleviliğin bir din olduğunu söylerken
bir diğeri materyalist felsefe üzerine kurulu bir öğreti olduğunu iddia
ediyor. Bu farklı algılamalar gerçekten dikkat çekicidir. Bu ayrılıklar
yazarların yetiştiği ortamın, aldıkları eğitimin farklılığından
kaynaklanıyor olabilir. İlyas Üzümün de araştırmasında belirttiği gibi
Alevîlik ile ilgili kapsamlı bir araştırma yapacak kişinin İslam
ilahiyatını, tasavvufu, dinler tarihini, mezhepler tarihini, sosyolojiyi
iyi biliyor olması gerekir. Bunların yanında Alevîlikile ilgili temel
eserleri dikkatle incelemeli, kendisi için gerekli olan Arapça, Farsça
ve Osmanlıca’yı bilmelidir. Aleviliğe tarafsız yaklaşmalıdır. Aksi
takdirde her araştırmacı kendi ideolojisine göre bir çalışma sergilerse
ortaya çıkan sonuçlar da o derece birbirinden ayrı, birbirine zıt
olacaktır
İlyas Üzüm`ün makalesinden kısaltılmıştır.