KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kızılbaşlık ve mum söndü- İskender Pala

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Limoni
Co-Admin
Limoni


Mesaj Sayısı : 6111
Rep Gücü : 14922
Rep Puanı : 44
Kayıt tarihi : 27/05/09

Kızılbaşlık ve mum söndü- İskender Pala Empty
MesajKonu: Kızılbaşlık ve mum söndü- İskender Pala   Kızılbaşlık ve mum söndü- İskender Pala Icon_minitimeÇarş. Ekim 24, 2012 5:55 am

Kızılbaşlık ve mum söndü
İskender Pala


Anadolu
Aleviliğinin tarihsel süreçteki adı Kızılbaşlık`tır. Bu kelimenin içini
dolduran anlam yüzyıllar içinde değişmiş, bir zamanlar "Kızılbaşlık gibi
unvanımız var" diye övünülen bir isim iken bugün saklanan bir kimlik
haline dönüşmüştür.
Alevilere neden Kızılbaş denildiğine dair pek çok
rivayet vardır. İsmin kökenini Uhud harbinde Kâinatın Efendisi Muhammed
Mustafa`yı savunurken on altı yerinden yaralanıp başlığı al kanlara
bulanan Hz. Ali hakkında kullanılmış bir tabir gibi gösterenler yanında,
Şamanların kızıl bir başlığa bürünerek ayinlerini yönetmelerinden
dolayı işi İslam öncesi dönemlere götürenler vardır. Bu iki uç görüş
arasında Kızılbaş adına yorum getiren daha pek çok rivayet mevcuttur. Bu
rivayetler günümüz Aleviliğinin çeşitliliğini ve makasın uçları
arasındaki geniş yelpazeyi de işaret etmektedir. Yani Kızılbaşlığı Sünni
İslam dairesine yaklaştırarak namaz kılıp oruç tutan bir Alevilik ile
"Ali`siz Alevilik"i savunarak İslam öncesi Şamanlıkla bağlantı kurmayı
tercih eden bir Alevilik arasında gidip gelen kültürel bağ.
Kızılbaş
adı Şah İsmail döneminde yaygınlaşıp resmileşmiş ve tarihsel süreçte
bir övünç vesilesi olmuştur. İsmail`in babası Şeyh Haydar, Erdebil
tekkesi müritlerine on iki dilimli kızıl bir taç giydirip kızıl sarık
sarmaya başladığında müritlerini manevi derecelerine göre tasnif edip
aynı kızıl başlığı sarıklı veya sarıksız olarak giydirmiştir. İsmail bu
uygulamayı devam ettirmiş, şeyhliğini şahlığa tahvil edince de
askerlerine, halifelerine, dai ve nökerlerine aynı kızıl başlığı
giyindirmiştir. Güçlü bir devlet olup da II. Bayezid ile yaptığı
antlaşma gereği askerlerini Anadolu`dan Suriye`ye geçirdiği vakit
Anadolu`daki mürit ve muhipleri de kızıl başlık kullanmaya başlamışlar,
Yavuz Sultan Selim döneminde de bunu bir kimlik göstergesi saymışlardı.
Anadolu Aleviliğinin "Kızılbaş" adını kullanması ve diğerlerinin de
onları bu adla anması o yıllarda başlamış, kızıl başlıklar ile beyaz
başlıkların savaşı olan Çaldıran`dan sonra da yaygınlaşmıştır. Zaten
Türkler arasında başa takılan başlıklara izafeten boy ve oymak isimleri
eskiden beri kullanılmaktaydı. Siyah başlık (papak, kalpak) giydikleri
için "Karakalpak" veya "Karapapak" diye anılan Türk boyu veya Anadolu`da
"Karabörk", "Karabörklü", Kızılbörklü", "Akbaşlı" ve "Akbaşlar" diye
adlandırılmış eski köyler bunun örneğiydi. Keza XVI. yüzyılda Özbek
askerleri yeşil başlık kullandıkları için "Yeşilbaşlar", Karakoyunlular
kara başlık kullandıkları için "Karabaşlar", Osmanlı askeri de beyaz
başlık kullandığı için "Akbaşlar" olarak anılabiliyordu.
Şah İsmail`den sonra ne oldu?
Kızılbaş
adı bir hakaretin adına dönüştü. Birisine Kızılbaş denildiğinde onu
aşağılama ve hamiyetsizlik iması öne çıkar oldu. Osmanlılar döneminde bu
adı hakaret için kullananlar daha ziyade resmi ideolojinin temsilcileri
idiler ve Kızılbaşlık düşüncesiyle mücadele için bunu yapıyorlardı.
Onlara göre, durmadan isyanlara kalkışan, durmadan devletin başına çorap
ören bu gruba karşı yaptırım ve cezaları haklı gösterecek bir zemin
gerekiyordu. Gel gelelim, ötekileştirme çabası bilhassa Cumhuriyet`in
ilanını takip eden yıllarda daha da arttı ve Kızılbaşlık gayr-i ahlakî
bir tavır ile tanımlanır oldu. Bunun en belirgin göstergesi de "mum
söndü" safsatasıyla örtüştürülerek halkın dimağlarına kazındı. Oysa "mum
söndü" ifadesi, Kur`an`ın dışlandığı, imanın içinin boşaltıldığı,
tekkelerin kapatıldığı, ibadetlerle birlikte dinî zikir ve tasavvuf
adabının yasaklandığı, ibadet esnasında jandarma korkusuyla kapılara
nöbetçilerin, sokak başlarına erketelerin konulduğu dönemin anılarını
taşıyordu ve anî baskınlara maruz kalmamak için gizli kapaklı semah
yapan Kızılbaş grupların bunu ancak mum ışığında yapabilmeleri ve
yakalanacakları haberi gelir gelmez, yahut her dinî grup gibi kapıları
dipçikle dövülmeye başladığında mumları söndürüp ortamı gizleme
gayretlerine yakıştırılan suçlamanın adıydı. Tarihsel süreçte ise böyle
bir suç bulunmamaktadır. Nitekim Osmanlı`nın hukuk sisteminde kriminal
olayların kafa kâğıdı sayılan kadı sicillerinde buna örnek teşkil edecek
dava ve hükümler yer almaz.
Kızılbaşlık geleneğinde mum ile semah
ilk kez Şah İsmail ile Kalender Çelebi`nin mülakatlarında gündeme
gelmiş, ikisi bir mum yakarak semaha kalkmışlar, mum sönesiye kadar (o
zamanki mumların patates misali yamru yumru olduğu ve yaklaşık iki saat
kadar yandığı bilinmektedir) vecd halinde dönmüşler ve sonra bitap
düşmüşler. Bilahare bazı Kızılbaş gruplar arasında mumlu semah
uygulaması kısa bir süre Şah İsmail sünneti olarak tatbik edilmiş, sonra
terk edilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kızılbaşlık ve mum söndü- İskender Pala
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kızılbaşlık ve mum söndü nedir ?
» İskender Pala~~Aşk/Röportaj
» Gül Düşleri _ İskender PALA
» Kızılbaşlık ne demektir?
» A Gönlüme Hükmeden... İskender Pala

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: Din Kültürü Ahlak Bilgisi Dersi :: 7.sınıf :: Alevilik-
Buraya geçin: