16 Şubat 2013 Cumartesi 11:19
Bir öğretmenin feryadı: Ben bir hiçim…Öğretmen
M. Salih Erdur mektubunda Kaymakam’ın keyfi yönetiminin mağduru
olduğunu belirtiyor. Önce açığa alında sonra sürgün edildi.
Diyarbakır’da Ergani Anadolu Öğretmen Lisesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan
M. Salih Erdur, Kaymakam Erdinç Yılmaz’ın keyfi kararları sonrasında önce açığa alındı, sonrasında ise sürgün edildi.
Kedisine
yapılan haksızlığı bir mektup ile kamuoyuna duyuran M. Salih Erdur konu
ile ilgili ulaşmak istediği her kapının da kendisine kapadığını
belirterek hala devam eden idari davalarla ilgili olarak da, şunları
söylüyor:
“
Bana yöneltilen suçlama, ‘Amire Saygısızlık.’
Yapılan disiplin soruşturması neticesinde 1/30 oranında maaş kesim
cezası verdiler. İdari soruşturma neticesinde ise başka ilçeye sürgün
cezası verildi. Her iki karara dönük olarak İdari mahkemede dava açtım.
Davalar sürüyor. İfadelerimin tümünde Kaymakamın bana karşı husumet
beslediğini, onu şikayet ettiğim için bana komplo kurduğunu, kişiliğine
ve makamına herhangi bir saygısızlık yapmadığımı, belirttim. Ben, sadece
yasal hakkım olan şikayet hakkımı kullandım.”
Öğretmen M. Salih Erdur durumu bildirmek üzere görüşmek istediği AKP Diyarbakır Milletvekillerine de ulaşamadığını belirtiyor:“
Bu süre zarfında İl Milli Eğitim Müdürüne, Diyarbakır Valisine ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım. Milletvekilleri Mine Lök Beyaz, Cuma İçten, Mehmet Süleyman Hamzaoğulları, Mehmet Galip Ensarioğlu’na
ulaşıp derdimi anlatmak istedim ama hiçbirine ulaşamadım. Hatta Ankara
da 4 gün Mine Lök Beyaz’dan randevu almak için bekledim yine ulaşamadım.
Öğretmenliğimden ve kendimden nefret edecek duruma geldim,
öğretmenliğin ne kadar basit algılandığını, ne kadar değersiz olduğunu
18 yıl sonra anlamıştım…”Öğretmen M. Salih Erdur’un mektubunun tam metni şöyle:İki
yıldan bu yana Ergani Kaymakamı olan Erdinç Yılmaz ile görüşmek için
muhtelif zamanlarda 4 defa makamına gittim. Buna rağmen kendisiyle
görüşme talebim her seferinde geri çevrildi. Görüşmek istediğim konular
ciddi konulardı. Kaymakam bu sorunları çözebilirdi. Bir defasında 4
öğretmen arkadaşımla öğrenci sorunlarını konuşmak için gittiğimizde yine
makamına bizleri kabul etmeyince, durumu yazılı olarak BİMER’e
bildirdim.
BİMER’e yazdığım yazıdan 15 gün sonra görev yapmakta
olduğum Ergani Anadolu Öğretmen Lisesi Konferans Salonunda 19.10.2012
tarihinde asbest (Çermik hastalığı) ile ilgili halka açık semineri okul
öğretmenleri ve yaklaşık 200 civarındaki öğrenciyle beraber dinledik.
Seminerin saat 14.00’te başlaması gerekirken 15.30 civarında başladı.
Öte yandan cuma günü olduğu için öğrenciler biran önce evlerine gitmek
istiyorlardı. Daha da ötesi yatılı okul öğrencileri ders bitiminden
sonra zorla bekletilmişlerdi.
Seminer sonunda Diyarbakır Üniversal
Hastanesinden gelen sunumcuların, “konuyla ilgili sorusu olanlar
sorabilir,” demesi üzerine söz aldım. Öğrencilere böyle bir bilgiyi
verdiklerinden dolayı kendilerine teşekkür ettikten sonra keşke
ilçemizin imarından sorumlu yetkililerde burada olsaydı da sokak ve
caddelerde dolgu malzemesi olarak kullanılan asbestli beyaz toprağın ne
denli zararlı olduğunu öğrenselerdi. Böylece sunum amacına daha iyi
ulaşmış olacaktı. Çünkü ailemde bu hastalıktan muzdarip iki hastam var
ve biri benim evimde hala yatalak haldedir, demem üzerine ön sırada
oturmakta olan Ergani İlçe Kaymakamı Erdinç Yılmaz, azarlayıcı bir
ifadeyle bağırıp
“Yetkili benim otur yerine, konuşma,” dedi. Ben şaşkınlıkla Kaymakam’ın bu tepkisini anlamaya çalışırken,
sözlerimi yanlış anladığını fark ettim. Kaymakam’a hitaben, kastettiğim
elbette siz değilsiniz, ilçemizin sokaklarını belediye düzenlemektedir,
müsaade ederseniz oturmadan önce sözlerimi bitirmek istiyorum, dememe
rağmen tekrar yüksek bir sesle ayağa kalkıp bana doğru yürüyerek ve
azarlayarak,
“Seni dinlemiyoruz, çık dışarı.” dedi ve
beni polis zoruyla dışarı attırdı. Tam bu sırada semineri dinleyen
öğrenciler bana yapılan bu hakareti görünce tepki anlamında salonu terk
etmek istediler. Okulumuz Anadolu Öğretmen Lisesi olduğu için
öğrencilerimin çoğu geleceğin öğretmen adayı. Öğretmene yapılan bu
hakareti görünce salonu terk etmek istediler. Fakat okul idarecileri
öğrencileri zorla engelleyip geri çevirdiler.
Kaymakam’la
görüşme taleplerimin yerine getirilmemesinden sonra BİMER’e yazmış
olduğum yazının bir nüshasının Kaymakam beye gönderilmesi nedeniyle
şahsıma karşı kin ve husumet içinde olduğunu ve seminer salonundaki
tepkisinin de bu nedenden kaynaklandığını sonradan öğrendim. Şöyle ki;
seminerden hemen önce Kaymakam, okulumuz müdür yardımcısı Hamdullah
Okur’u yanına çağırarak
“Salih Erdur kimdir, nasıl biridir, şimdi nerdedir?” türünden sorular soruyor ve daha sonra da bu sorduklarından kimseye söz
etmemesini sıkı sıkı tembih ediyor. Md. Yrd. Hamdullah Okur olaydan
sonraki gün bu konuşmayı okuldaki 5 öğretmenin yanında belirtiyor.
Kaymakamın aynen anlattığım biçimde konuştuğuna bu 5 öğretmen, Hamdullah
Okur’un anlatımı üzerinden şahittir.
Kaymakam, seminer sırasında
yaşanan ve polis marifetiyle dışarı çıkarılmama neden olan bu gelişmeden
hemen sonra 3 okul müdür yardımcısını yanına çağırarak bizzat okul
idarecilerine kendi ifadeleri doğrultusunda tutanak tutturup
imzalatıyor.
Bu gelişmeler saat 15.00 civarı yaşandı. Saat 18.00’de ise açığa alındığıma dair yazı bana ulaştırıldı.
3
ay boyunca görevden uzaklaştırıldım. Bu süre zarfında Resim bölümünden
yeni mezun bir öğretmen adayı yerime Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi,
Kur’an- ı Kerim ve Siyer derslerine girdi.
Bir eğitim öğretim
yılının yarısı Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencileri adı geçen dersleri
alamadılar. Yüzlerce öğrencinin eğitimleri kaymakamın egosuna kurban
gitti.
3 ay sonra göreve geri iade edildim ama derslere girmeme
yine izin verilmedi. Hatta nöbet tutmama dahi izin verilmeyerek
psikolojik baskı uygulandı.
Bu 3 ay zarfında İl Milli Eğitim
Müdürüne, Diyarbakır Valisine ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım.
Milletvekilleri Mine Lök Beyaz, Cuma İçten, Mehmet Süleyman
Hamzaoğulları, Mehmet Galip Ensarioğlu’na ulaşıp derdimi anlatmak
istedim ama hiçbirine ulaşamadım. Hatta Ankara da 4 gün Mine Lök
Beyaz’dan randevu almak için bekledim yine ulaşamadım.
Öğretmenliğimden
ve kendimden nefret edecek duruma geldim, öğretmenliğin ne kadar basit
algılandığını, ne kadar değersiz olduğunu 18 yıl sonra anlamıştım…- Kaymakamla görüşmek için 4 defa kapısına gittim ulaşamadım derdimi anlatamadım...
- İlçe Milli Eğitim Müdürü sorgusuz sualsiz, kaymakamın dikte ettirdiği tutanağın altına imza attı. Hiç muhatap alınmadım...
- İl Mili Eğitim Müdürüne ulaşmak istedim; nafile…
- Valiye ulaşmaya çalıştım; nafile...
- Milletvekillerine ulaşmaya çalıştım; nafile...
Hiç kimseye ulaşamadım... Üstelik bir keresinde 4 gün Ankara’da randevu almak için bekledim...
Hiç kimseye ulaşamadım; çünkü ben bir hiçtim...
Yine
en büyük fedakarlığı ve vefayı beni seven öğrencilerimden gördüm.
Öğrencilerim en sonunda okul idaresi, ilçe mili eğitim müdürü ve
kaymakamın engellemesine, öğrenci ve velileri tehdit etmelerine
rağmen olayı protesto için Ergani Hükümet konağının önünde oturma eylemi
yaptılar.
Fakat
ne yazık ki bu olayın basına yansıması Kaymakamlık, okul yönetimi ve
İlçe Milli Eğitim tarafından engellendi; ilçedeki yerel basın sansür
edilerek susturuldu.
Tüm bu gelişmelerin akabinde başka bir ilçeye
sürgün edildiğime dair yazı bana ulaştırıldı. Sürgün kararı dönem
sonuna sarkıtılarak Öğrencilerime veda etmeme bile izin verilmedi.
Yeni Okulumda göreve başladıktan bir hafta sonra da bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de maaş kesim cezası bana ulaştırıldı...
Tüm bunlar bir keyfiyet değil de nedir?http://www.ilkehaber.com/haber/bir-ogretmenin-feryadi-ben-bir-hicim-25311.htm