| KUTLU FORUM Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz |
|
| Dini Çok Sorular Ve Cevabları | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
@bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Dini Çok Sorular Ve Cevabları Perş. Ağus. 27, 2009 3:47 pm | |
| Günümüz meselelerine fetvalar kitabından seçmeler:
Ecel nedir?Ömür kısalır yada uzarmı?
Ecel,kelime olarak mutlak vakit,bir şeyin müddeti veya bir şeyin müddetinin sonu anlamındadır.Daha sonra bu kelime insan ömrünün sonu anlamında kullanılmış ve bu manada meşhur olmuştur. Ecel hayatın son bulması ve ölümün gerçekleştiği zamandır.Bu anlamı ile her canlı için tek bir ecel vardır.Bu ecel Allahın kaza ve takdiriyle olup,asla değişmez.Belirlenen ecel,vaktinden ne önce gelebilir ne de o vakitten sonraya kalabilir.Bu hususla ilgili Kur'an-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır."Her ümmetin takdir edilmiş bir eceli vardır.Ecelleri geldiği zaman ne bir saat geri kalırlar,ne de ileri giderler."(Yunus sûresi,âyet:49) Ehli sünnetin görüşüne göre öldürülen kişi kendi eceliyle ölmüştür.Katilin öldürmesiyle o kişinin eceli değişmiş ve ömrü kısalmış olmaz.Ecel ,hayatın tereddütsüz ve kasin olarak son bulduğu zamandır.Katilin mes'ul olması,Allahın kesin olarak yasakladığı cana kıyma yasağını işlemiş olmasındandır. ******************* Tecdidi iman ve nikâh ne zaman lazımdır ?
Dinden olduğu kesinlikle bilinen şeylerden birini inkâr veya dini hükümleri alaya almak ;dine,imana sövmek...gibi küfrü gerektiren söz ve davranışlarda bulunmadıkça "tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh" gerekmez. Bir müslüman ,Allah korusun,küfrü gerektiren bir davranışta bulunursa ,tevbe istiğfar ederek imanını ve evli ise nikâhını yenilemesi gerekir.
*********************************** Şefaat var mıdır ? Nerede ve nasıl olacaktır ?
Şefaat,suçlu veya yardıma muhtaç veya iyiliğe layık olanlar hakkında af,iyilik ve lütuf ricasında bulunmak demektir. Ahirette şefaatın varlığı ,âyet ve tevatüre varan sahih Hadis-i şeriflerle sabittir.(El-Bakara,123;Taha,109;Muhammed,19;müddesir,48 ve daha bazı ayetler) Hz.Peygamber (S.A.V.)efendimizin kıyamet gününde,bütün mahşer halkının ,mahşer yerinin şiddet ve dehşetinden kurtulması ve bir an evvel hesabının kolayca görülmesi için büyük ve umumi şefaatı vardır.Hz. Peygamber(S.A.V.)efendimizin bu büyük şefaatından başka ,azabı haketmiş bazı mü'minlerin cehennemden kurtulması,bazı mü'minlerin hesaba çekilmeden cennete girmesi,cennete giren mü'minlerin derecelerinin yükseltilmesi gibi şefaatleride olacaktır.Bu şefaatlardan en fazla istifade edeceklerinde kâmil ve muhlis mü'minler olduğunda şüphe yoktur. Mahşerden sonra da her peygambere Cenab-ı Hak tarafından kendi ümmeti hakkında şefaat izni verileceği gibi şehitlerin ve salih kişilerin de şefaat etmelerine izin verilecektir.Fiilen cehenneme girmiş günahkârların cehennemden çıkarılması için Hz. Peygamber (S.A.V.)Efendimizin şefaatı olacağı gibi bazı ehl-i cennetin de şefaatleri olacaktır.
**************** Kabir azabı varmıdır?Nasıl izah edilebilir?Öldükten sonra ruhun durumu?
Kabir azabı vardır ve haktır.Buna delalet eden âyetler olduğu gibi tevatür derecesine varan hadis-i şerifler de vardır.(İbrahim suresi:27,Taha suresi:24,Mü'min suresi:46) Kabir hayatı ve kabir azabı sözü ile,cesedin defnedildiği yer ve bu yerde gördüğü azab kasdedilmez.Bundan maksat,ölümden sonra mahşerde tekrar dirilişe kadar geçecek zaman içindeki mutlu bir hayat veya azaptır.Her ölü,ister bir kabre defnedilsin,ister denizlerin derinliklerinde kaybolup gitsin,isterse hayvanlar tarafından parçalanıp yenilsin,mutlaka ya nimetler içinde olacak veya azap görecektir.Kâfirler ve âsi olan bazı mü'minler azab görecekler;salih mü'minler ise Allah Tealanın dilediği şekilde nimet içinde bulunacaklardır.Bu hususta Kur'an-ı Kerimde "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın.Bilakis onlar diridirler.Allahın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar."(Al-i İmran:169)âyeti ile Nuh kavmi hakkındaki "Onlar,günahları yüzünden suda boğuldular,ardından da ateşe sokuldular..."(Nuh suresi:25)anlamındaki âyetler birer delil teşkil etmektedir.Hz. Peygamber(S.A.V.)Efendimizde :"Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur"diye buyurmuştur. Kabir azabı hem ruha,hem de cesede her ikisine beraber yapılacaktır.Çünki ölen insanın ruhunun,kabirdeki cesediyle ilişkili olacağı sahih hadislerde belirtilmektedir.Nitekim insanın uyku halinde gördüğü güzel veya korkunç rüyalar bunu açıklamaktadır.İnsan korkulu rüya görünce elem;iyi rüya görünce de zevk duyuyor.Halbuki bu acı veya tatlı rüyayı görenlerin yanında bulunanlar,onların ne acılarına ve ne de zevklerine muttali olabiliyorlar.İşte bunun gibi ölüler de kabirlerinde ya büyük bir neşe ve zevk içindedirler,ya da çeşit çeşit azablara maruz kalıyorlar.Fakat biz onların bu hallerine muttali olamıyoruz.
**********
Tevbesi olmayan günah var mıdır?
İslâm;itikad,ibadet ve muamelattan oluşur.İtikat kısmının ihlali küfrü,diğerlerinin ihlali ise günahı gerektirir. Kişi kâfir olmadıkça günah işlemekle dinden çıkmaz.Küfür dışında günah işleyen kişi,ne kafir ne de münafık olur,imandan çıkmaz.Bu nedenle tevbesi olmayan günah yoktur.Cenab-ı Allah "Ey iman edenler,samimi bir tevbe ile Allaha dönün" Tahrim,66/8)buyurarak günah işledikleri halde kişilere iman kelimesiyle hitap etmiştir.Ancak,haramları ve helalleri yalanlayıp inkar etmemek gerekir. Tevbe etmekle kulhakkının sorumluluğundan kurtulunmaz.Bunun için hak sahibinin hakkını ödemek ve helâllaşmak gerekir.
******************** Gaybten haber vermek,gelecekten ve olacaktan haber vermek doğru mudur?
Gaybı Allahtan başka kimse bilmez.Nitekim Kur'an-ı Kerimde mealen :"Deki göklerde ve yerde,Allahtan başka kimse gaybı bilmez..."Neml:65) buyurulmuştur.Rasul-i Ekrem (s.a.v.)Efendimiz de:"Kahin ve falcıya (gaybten haber veren kişiye)inanan kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz."(Riyazü's Salihin Tercemesi,3/219,hadis no:1701) "Ona inanan kişi bana indirileni (Kitabı ve vahyi)inkâr etmiş olur.(Müsned-i Ahmed b. Hanbel,2/429 ve 4/68)buyurmuştur.Bu itibarla çeşitli akıl dışı işlemlerle gelecekteki olaylar hakkında olumlu veya olumsuz haber vermek iddiasına kalkışmak ve bunlara inanmak haramdır
********* İslâmda büyü var mıdır? Varsa nasıl korunmalıyız?
Büyü veya sihir,bir takım acaip işler vasıtasıyla başkaları üzerinde tesirler meydana getirmektir.Sihrin gözbağcılık denilen gerçek olmayan çeşitleri yanında,gerçek netice ve etkileri olan çeşitleri de vardır. Ancak mahiyeti ve nasıl etki yaptığı bilinememektedir.İslâm dini,sihri inkar etmemiş;fakat itikatı bozduğu,tevhid inancına zarar verdiği,kötüye kullanıldığı ve kontrolü mümkün olmadığı için yasaklamıştır.Kur'an-ı Kerimde :"Sihirbazın felah bulmayacağı"(Taha:69)beyan buyrulmuştur.Sihir ve büyüye karşı korunmak için,Allaha sığınmak ve muavvizeteyn denilen felâk ve Nâs sûrelerini okumak tavsiye edilir. ******************
Müslüman birisinin mutlaka bir tarikata girmesi "emir'e" bir "şeyh'e" biat etmesi şart mıdır? Bu hususu açıklarmısınız? Tarikat,hakka ermek için tutulan bir takım kuralları ve zikir yöntemleri bulunan yol anlamınadır.Bu alanla ilgilenen müslümanlara saflık ve duruluk anlamına gelen sufi denegelmiştir.İlk sufiler kendilerinden tecrübeli ve yaşlı üstadlardan geniş ölçüde faydalanmakla beraber,belli bir tarikat kurmamışlardır.Görüşlerini ve manevi tecrübelerini sohbet yoluyla çevrelerinde toplananlara aktara gelmişlerdir. Tarikatlar 6-7.asırlarda ortaya çıkmış.Zamanla kurumsallaşmışlardır.Tarikatlarda herkes kendi meşrebine,ruh yapısına,dünya görüşüne ve manevi zevkine göre bir yol tutar. Bu tarikata intisab etmek gerekli midir? İnsan ,dini ve hukuki emirlere karşı mükellef olabilmesi için bir kaç devreden geçer.Bu devreler;cenin,çocukluk,temyiz yaşı ve rüşddevreleridir.Buluğ çağına eren ve reşit olan her müslüman dini mükellefiyetlerine hiç aracı olmadan kendisi muhatap olur.Zira dini nasslar mükellef bulunan her müslümana dolaysız olarak yöneliktir.Bu manadan olmak üzere Hz.Peygamberimiz(S.A.V.)İslâmda ruhbanlığın olmadığını bildirmiştir. Allah peygamberimize dini insanlara iletme,tebliğ etme ve öğretme görevi vermiş,kulların iman edip etmemelerininbile onun yetkisinde olmadığını bildirmiştir.Din bilginleri,tebliğciler,şeyhler ve bu yolda emek verenlerin rolüde dini ve güzel ahlâkı öğretmek ve müslümanlara bu alanda kılavuz olmaktan ileri geçmez. Kendisini şeyh olarak sunan kişi,etrafındaki müslümanlara dini doğru şekilde öğretmeli,kendisinin ancak dini öğreten tebliğ eden ve çevresindekilere yardımcı olan bir kişi olarak bildirmelidir.Bu faaliyetlerinde rehberi ve önderi kitap ve sahih sünnet olmalıdır.Bu iki kaynağa ters düşen gelişmelere sebebiyet vermemelidir. Son yıllarda tarikat adına meydana gelen dinin tasvip etmediği gelişmelere çokça rastlamak mümkündür.Bu gelişmelerigöz önünde bulundurarak şunları söylemek gereklidir. Tarikat uygun tanımıyla âlim ve kâmil bir mürşidin denetiminde ibadet ve zikir yoluna koyularak İslâmda tevhid hakikatine ulaşmak için tutulan kulluk çizgisidir.Tarikat imamları kendi adlarına birer tarikat kurmamışlar bu çalışmalarını gruplaşmalara götürecek bir faaliyet olarak da sunmamışlardır.Ancak, kendilerinden sonra gelen müridler o imamların süluk ettikleri yoldan gittiklerinden bu yol o imamlara (şeyh) nisbet edilmiştir.Bu itibarla,müslüman için asıl olan, inanmak,ibadet ve muamelat esaslarını ihtiva eden ve Allah tarafından peygambere vahyedilerek insanlara bildirilen hükümlerin tümüne bağlı kalmaktır.Hiçbir müslümanın herhangi bir tarikata girmek gibi bir dini yükümlülüğü yoktur.
******************* Mademki Hz. İsa sağdır.İncilde haktır.O halde yeni bir peygambere ihtiyaç var mıydı? Allahü Teala Kur'an-ı Kerimde "Ve Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük demeleri yüzünden(onları lanetledik).Halbuki onu ne öldürdüler,ne de astılar;fakat (öldürdükleri kişi)onlara İsa gibi gösterildi.Onun hakkında ihtilafa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedirler;bu hususta zanna uymak dışında hiç bir sağlam bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmediler.Bilakis Allah onu (İsa'yı)kendi katına yükseltti.Allah, izzet ve hikmet sahibidir." (Nisa:157-158) buyurmak suretiyle Hz.İsa'yı kendi katına yükselterek yahudilerin onu öldüremediklerini beyan buyurmaktadır.Görüldüğü üzere,âyeti kerimede Hz.İsa'nın sağ olduğu söylenmiyor,onu yahudilerin öldüremediği belirtiliyor. İslâm bilginlerinin çoğunluğuna göre Allahü Teala onu manevi semalardaki özel yerine yükseltmiştir.Bazı İslâm bilginlerine göre ise Allahü Teala onu yahudilerden korumuş,yahudiler onu öldürememiş,fakat eceli gelip vefat ettirmiş ve ruhunu refetmiştir.Bu itibarla Hz.İsa'yı,bedenen veya ruhen Allah kendi katına yükseltmiştir. Biz müslümanlar Allahın Peygamberlerine ve onlara indirilen suhuf ve kitapların hepsine inanırız.Allahın peygamberlerine gönderdiği kitaplar dört tanedir.Bunlar Hz.Musa'ya indirilen Tevrat,Hz.Davud'a indirilen Zebur,Hz.İsa'ya indirilen İncil ve son peygamber Hz.Muhammed(s.a.v.)'e indirilen Kur'an-ı Kerim'dir. Ancak Hz. Peygamberden önceki peygamberler ve kendilerine indirilen kitaplar belli ve hususi bir kavme ve belirli bir zaman için gönderilmişlerdir.Bu itibarla bu kitapların hükümleri de belirli kavim ve muayyen bir zaman için geçerlidir.Hz.Peygamberin Peygamberliği ise hususi olmayıp umumidir.Bütün insanlığa gönderilmiştir.Tebliğ etmiş olduğu dinin hükümleri,umumi ve kıyamete kadar devam edecektir.Bu itibarla Hz.Peygamberin din ve şeriatı,kendisinden evvel geçen şeriatların Tevrat ve incil'in hükümlerini kaldırmıştır.Ayrıca bugün elde bulunan Tevrat,İncil,indirildiği şekliyle muhafaza edilmiş değildir.Halen hıristiyanların elinde bulunan ve Ahd-i Cedid adını taşıyan kitaplar,Hz.İsa'ya Allah tarafından indirilen incil değildir.Bu Ahd-i Cedid mecmuası içinde yazarların isimlerine göre adlandırılan dört incil vardır.Bunlar Hz.İsa'dan en aşağı yarım asır sonra yazılmıştır ve muhtevaları da birbirinden farklıdır.Bu itibarla;bugün elde bulunan Tevrat,İncil ve Zebur'u Allah'ın peygamberlerine indirdiği ilahi kitaplar olarak kabul edemeyiz.Avrupalı yazar ve ilim adamlarının ileri gelenleri de bu kitapların asıl mukaddes ve ilahi kitaplar olmadığını itiraf etmektedirler.Semavi kitaplar içinde her yönden tağyir ve tahriften uzak,indiği gibi muhafaza edilen ve kıyamete kadar da muhafazası Allahü Teala tarafından garanti altına alınmış olan yegane ilahi kitap,Kur'an-ı Kerimdir
************ | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Dini Çok Sorular Ve Cevabları Perş. Ağus. 27, 2009 3:48 pm | |
| Hangi suçlar büyük günahlardandır?
Çeşitli hadis-i şeriflerde anaya-babaya asi olmak,yalan yere şahitlik yapmak,yalan yere yemin etmek,haksız yere adam öldürmek,cepheden kaçmak,sihirbazlık yapmak,yetim malı yemek,içki içmek ve peygamberin(S.A.V.)söylemediğini ona isnat etmek gibi günahlar büyük günahlardan sayılmıştır.Bazı alimler bu tür büyük günahların kırk'a kadar ulaşacağını beyan etmişlerdir.
Ehli sünnetin görüşüne göre,ister büyük,ister küçük olsun,günah ve masiyet,Allaha şirk koşulmadıkça kişiyi imandan çıkarmaz.Bu günahları işleyenlerin affedilmesi Allahın meşietine (istemesine) bağlıdır.Dilerse affeder veye suçları kadar ceza gördükten sonra cennete girerler.Bu günahları işlerken ölenler,haramları helal,helalleri haram itikat etmedilerse büyük günah işlemiş olurlar.Fakat dinden çıkmazlar.
----------------------------------------------------------------------------
Mezhepler niçin ortaya çıkmıştır? Mezhepsiz olmazmı?
Mezhep;Gidilecek yol,benimsenen metod,usül ve görüş demektir.Dinde mezhe;herhangi bir islâm müctehidinin Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden ilmi metodlarla çıkardığı hükümlerdir.
Her müslümanın dini meseleleri doğrudan doğruya asıl kaynak olan Kur'an-ı Kerim ve sünnetten öğrenmesi mümkün değildir.Bunu ancak kendilerini dini ilimlere verip,ihtisas sahibi olan müctehid bilginler yapabilirler.Bundan dolayı halk,bölgelerinde yetişen bu müctehid bilginlerin açıklamalarını,görüşlerini benimseyip onlara uymuşlardır.Bir müctehidin ictihad ve açıklamaları,geniş halk tabakaları tarafından benimsenince,kendiliğinden o bilginin adıyla bir fıkıh mezhebi ortaya çıkmış oluyor.Sahabeden sonra,Tabiîler ve onlardan sonra gelen devirlerde birçok müctehid imamlar yetişmiş ve böylece birçok fıkıh mezhepleri ortaya çıkmıştır.Fakat zamanla bu mezheplerinin çoğunun mensubu kalmamış ancak dört mezhep hükümlerinin uygulaması devam edegelmiştir. ************
Bir çıkar için mahkeme kararı ile boşanan eşler,dinen de boş sayılırmı?
Sadece kocanın veya eşlerin her ikisinin,bizzat veya avukatları vasıtasıyla açtıkları dava sonucu mahkeme kararı ile boşanmış olan eşler,dinen de boşanmış olurlar.
-------------------------------------------------------------------------------
Mahkemece boşananlar kaç talakla boşanmış olurlar?
Bir kimsenin,bizzat veya avukatı vasıtasıyla boşanmak üzere mahkemede dava açması,hakime eşini boşamak için yetki vermesi(tefviz-i talak)demektir.Bu itibarla,sadece erkeğin veya her iki tarafın açtığı dava sonucu,mahkemece boşanmış olan eşler,dinen de boşanmış olurlar.Ancak,daha önce,eşler arasında başka boşanmalar olmamış ise,mahkemenin boşaması,bir boşama sayıldığından,mahkeme kararı ile boşanmış olan eşlerin,istedikleri takdirde,geride kalan iki talak hakkı ile tekrar evlenmeleri mümkündür | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Dini Çok Sorular Ve Cevabları Perş. Ağus. 27, 2009 3:49 pm | |
| oruçla ilgili sorulara cevablar diyanete aittir
http://rapidshare.com/files/269474750/Diyanetin_oru_la_ilgili_fetvalar_.rar.html | |
| | | | Dini Çok Sorular Ve Cevabları | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|