KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ACBÜZZENEB

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Limoni
Co-Admin
Limoni


Mesaj Sayısı : 6150
Rep Gücü : 14991
Rep Puanı : 44
Kayıt tarihi : 27/05/09

ACBÜZZENEB  Empty
MesajKonu: ACBÜZZENEB    ACBÜZZENEB  Icon_minitimePtsi Kas. 23, 2015 10:51 am

ACBÜZZENEB

ACBÜZZENEB  UnnamedACBÜZZENEB  Acb%C3%BCzzeneb-kuyruk-sokumu-kemi%C4%9Fi

ACBÜZZENEB  Omurga29bf3eqh8-300x240ACBÜZZENEB  Boyun18btACBÜZZENEB  Reflex1

İnsanın kuyruk sokumundaki en küçük kemik diye ifade edilen acbüzzenebe dair hadis-i şeriflerden biri şöyledir.

“Bütün Âdem oğullarını toprak yiyecektir, kuyruk kemiği müstesna. Her Âdemoğlu bundan yaratılmıştır ve bundan terkib olunacaktır.” (İbnu Mace, Zühd, 32)

Bugün bilim adamları insanın her hücresinde bütün organlarının genetik programının bulunduğunu, hangi şey yaratılacaksa ona ait özelliklerin inkişafına izin verildiğini, diğer özelliklerin baskı altında tutulduğunu söylüyorlar. Her hücrede bütün özellikler yazılı olduğuna göre insanın kuyruk kemiğinden yaratılması uzak görülmemeli.

“…Bir bedende birbiri ile imtizaç ile ünsiyet ve münasebet peyda eden zerrat-ı esasiye, Hz. İsrafil’in (a.s.) sûru ile Hâlik-ı Zülcelal’in emrine ‘Lebbeyk’ demeleri ve toplanmaları, aklen birinci icaddan daha kolay, daha mümkündür. Hem bütün zerrelerin toplanmaları belki lâzım değil. Nüveler ve tohumlar hükmünde olan ve hadisde ‘Acb-üz-zeneb’ tabir edilen ecza-i esasiye ve zerrat-ı asliye, ikinci neş’e için kâfi bir esastır, temeldir. Sâni-i Hakîm beden-i insanîyi onların üstünde bina eder.” (Sözler)

http://www.sorularlarisale.com/makale/8/acbuzzeneb.html

***

Acbüzzeneb nedir? ACBÜZZENEB  PrintButton ACBÜZZENEB  EmailButton
Halil Akgünler
Suâl:Hadis-i Şeriflerde insanda acbüzzeneb denilen bir cüz’ün toprakta çürümediği ifade ediliyor. Haşirde acbüzzeneb üzerine insan bedeninin inşâ edileceği söyleniyor. Bazı âlimler de günümüzde acbüzzeneb denilen o cüz’ün hücrede bulunan ve genetik şifrelerimizin kaydedildiği DNA ve RNA gibi bölümler olduğunu söylüyorlar. Bu noktada acbüzzeneb denilen kavramı nasıl tarif edeceğiz?”
Cevap:

Acbüzzenebin varlığı kesin. Çünkü bu konuda sahih hadis var. Ancak mahiyeti bizce meçhul. Yani nedir acbüzzeneb, tam olarak net bir tanım yapamıyoruz. Selef âlimleri kuyruk sokumunda insanın yok edilemeyen ve toprak tarafından çürütülemeyen bir cüz’ü olarak tanımlamışlar. Günümüz âlimleri ise hücre içindeki genlere bakarak DNA gibi insanın bütün bilgilerini ihtivâ eden bir takım zerrelere acbüzzeneb demişler. Belki gelecekte bazı keşifler yapılacak, RNA denecek, Takyon hücreleri denecek vs. İşte bu da acbüzzenebin mahiyetinin tam olarak bilinemediğinin açık bir delilidir. Zirâ yeni ilmî keşiflere göre acbüzzeneb kavramı tanım değiştiriyor.

Üstad Hazretleri de acbüzzeneb kavramını “eczâ-i esasiye ve zerrât-ı asliye” olarak tanımlamış. Fakat yine de, “eczâ-i esasiye ve zerrât-ı asliye” denilen şey nedir, mahiyetini tam olarak bilmiyoruz. Çünkü meselenin ahirete bakan yönü var ve biz bu dünya şartları içinden âhiret âlemlerinde meydana gelecek muazzam hadiseleri kavramaya çalışıyoruz. Üstad’ın tâbiri ile, Hikmet dünyasından Kudret dünyasını anlamak için uğraşıyoruz. İşte mühim zorluk burada. Çünkü dünyevî akıl ile uhrevî haller kolay kolay kavranmaz. Acbüzzeneb de doğrudan ahirete bakıyor. Zira bu tohum ahiretteki cismimizin temel zerreleri hükmünde. Evet, acbüzzenebin mahiyetini tam olarak bilmiyoruz, ancak her şeye rağmen bu konuda bir şeyler söylemek de mümkün. Konu ile ilgili Risâle-i Nur’da geçen bazı ifadelerden istifade ederek birkaç hususa dikkat çekmek istiyoruz.

Birincisi: Acbüzzeneb meselesi bu dünya şartlarında haşir hakikatini anlamaya çalışan insanları irşat için söylenmiş bir hakikattir. Yani biz insanların ‘Haşir nasıl olacak?’ diye sordukları fıtrî suâle:

“İnsanlar öldükten sonra, ruhları başka makamlara gider. Cesedleri çürüyor, fakat insanın cesedinden, bir çekirdek, bir tohum hükmünde olacak acbü’z-zeneb tâbir edilen küçük bir cüz’ü bâkî kalıp, Cenâb-ı Hak, onun üstünde cesed-i insanîyi haşirde halk eder, onun ruhunu ona gönderir” tarzında cevap verilmiş. Üstad bu cevabı, ‘İşte, umuma imân lâzım olan haşrin mertebesi’ olarak tanımlıyor. Ve “İşte bu mertebe o kadar kolaydır ki, her baharda milyonlarla misâli görülüyor” diye bir ilâve yaparak insanların haşir konusunda nasıl irşat edildiğini bizlere bildiriyor.

İkincisi: Ahiretteki insan cismi bu dünya şartlarındaki cisim olmayacaktır. Ahirette nasıl ki hayat terakkî edecek, taş toprak bile konuşma seviyesine çıkacak, aynen öyle de ruha arkadaş olan insan cismi de o derece terakkî edecektir. “Elbette nuranî kayıtsız, geniş ve ebedî olan cennette, cisimleri ruh kuvvetinde ve hiffetinde ve hayal sür’atinde” sırrınca insan cismi ruh kuvvetine ve hayal sür'atine kavuşacaktır.

Öyle ise acbüzzeneb denilen esas zerrelerimiz bu dünyaya bakmıyor. Belki ahirete bakıyor. Belki de ahiretteki cismimizin zerrelerini ihtivâ ediyor bu acbüzzeneb. Yani başka bir deyişle bu zerrelerimiz ahiret hayatına uygun hale gelmiş olan zerrelerimizdir. Elbette ki, ahiret hayatındaki zerrelerimizi de bu dünyanın toprağı çürütemez. Bu dünyanın ateşi o zerrelerimizi yakamaz. Bu dünyanın atom bombası bile o zerrelerin mahiyetini bozamaz. Çünkü bu zerrelerimiz nurânîdir. Ahirete aittir. Ruh kuvvetinde ve hayal sür'atindeki cismin zerreleridir bunlar. Peygamberlerin aslî zerreleriyle birlikte bütün vücutlarındaki diğer zerreler de ahiret hayatına uygun, yani ruh sür'atinde hareket eden cisimler olduğu için, bu dünyada peygamber cisimleri çürümez. Bu cisimleri ateş yakamaz, su boğamaz.

Üçüncüsü: Acbüzzeneb tabirinde lâtif bir işaret vardır. Zira acbüzzeneb kuyruk sokumu anlamına gelir. Kuyruk mânâsı ise ordunun borazanı şeklinde bir cismi hatıra getirir. Yani kuyruk, ordu borazanına benzer. Ordu borazanı ise İsrafil’in Sur’una benzer. “Evet, İsrâfil’in borusu olan Sûr’u, ordunun borazanından geri olmadığı gibi, ebedler tarafında ve zerreler âleminde iken ezel cânibinden gelen ‘Elestü Bi Rabbiküm’ hitâbını işiten ve ‘Kalû Belâ’ ile cevap veren ervâhlar, elbette ordunun neferâtından binler derece daha musahhar ve muntazam ve mutîdirler” sırrınca aslî zerrelerimiz İsrafil’in borusu içinde muhafaza edilebilir. Bu konuda günümüz bilim adamları, her insana ait bir tünelin olduğunu keşfetmişler. Belki de bu tünel aslî zerrelerimizin saklandığı veya bütün kayıtlarımızın tutulduğu İsrafil’in borusu olabilir. Acbüzzzeneb tâbiri de bu boru misâli ile çok güzel bir uyum gösteriyor. Bu bir tahmin elbette, doğrusunu ancak Allah bilir.

Dördüncüsü: “Evet, dünya dârü’l-hikmet ve âhiret dârü’l-kudret olduğundan, dünyada Hakîm, Mürettîb, Müdebbir, Mürebbî gibi çok isimlerin iktizâsıyla dünyada icad-ı eşya, bir derece tedricî ve zamanla olması, hikmet-i Rabbâniyenin muktezâsı olmuş. Âhirette ise, hikmetten ziyâde kudret ve rahmetin tezâhürleri için maddeye ve müddete ve zamana ve beklemeye ihtiyaç bırakmadan, birden eşya inşâ ediliyor” sırrınca ahirette cisimler birden, zamansız, maddeye ihtiyaç olmadan inşâ ediliyor. Belki de acbüzzeneb insanın ahirete bakan mânevî bir sûretidir ki, Kudret-i İlâhî bu sûreti bir anda cisimlendirir ve haşir meydanına çıkarır.
http://www.saidnursi.de/yazarlar/halil-akgunler/2577-acbuzzeneb-nedir.html
***
Süleyman KÖSMENE
Acbüzzeneb üzerine




Salih Sütçüoğlu: “Acbüzzeneb nedir?”
Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “İki sur arasında kırk yıllık zaman vardır! Sonra Allah semadan su indirecek ve insanlar yerden sebze gibi capcanlı dirilecekler. İnsanda bir öz hariç hepsi çürümüştür. Bu çürümeyen öz, acbüzzenebdir. Kıyamet günü yeniden yaratılış bundan meydana gelecektir.”1 Bir diğer hadislerinde Peygamber Efendimiz (asm): “Bütün Âdemoğullarını toprak yiyecektir, acbüzzeneb müstesnâ. Her Âdemoğlu bundan yaratılmıştır ve bundan terkib olunacaktır” buyurmuştur.2
“Acbüzzeneb” kelimesi Peygamber Efendimizin (asm) bildirdiği, kıyamet esnasındaki dirilişin keyfiyetini anlatan bir kavram olarak dilimize girmiştir. Kuyruk sokumu kemiği olarak anlam verilmiş ve böyle de tercüme edilmiştir. Arapça’da “acb”, kuyruk kemiği; koyun kuyruğunun içindeki kemik; her şeyin gerisi; kuyruk sokumu anlamlarındadır. “Zeneb” ise bir şeyin sonu, ucu ve kuyruğu anlamındadır. Acbüzzeneb kelimesi, dil bilimcilerin yorumuyla “kuyruk sokumunda bir kemik” olarak hadis-i şeriften iktibasen mahşer ve diriliş literatürümüze geçmiştir.
Âyetlerin ve hadislerin müteşabihat dediğimiz müşkülatlı kısımları vardır. Doğru yorumlanmaya ve dikkatli tefsir edilmeye ihtiyaç gösterir. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle; bazen vahiy gelirdi, Peygamber Efendimiz (asm) herkesin anlayacağı tasvir, temsil ve teşbihlerle vahyi ifade eder, gelen vahyi herkesin anlayacağı temsillerle zihne yaklaştırır, gayet derin hakikatleri bilinen teşbih ve temsillerle ifade buyururdu.3 Burada vahiy, insan aklına tenezzül buyurup, beşerin derecesine sözüyle nüzûl ederek, beşerin anlayacağı bir üslûp kullanır. İşte böyle yüksek amaçlar gözetilerek, bilinen temsillerle söylenen derin hakikatleri anlamak için, doğru tabir ve dikkatli tefsire ihtiyaç vardır.4 “Meselâ,” diyor Bediüzzaman; “Bir vakit huzur-u Nebevi’de gayet derin bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: ‘Yetmiş senedir yuvarlanıp bu dakikada Cehennemin dibine düşen bir taşın gürültüsüdür.’ Birkaç dakika sonra birisi geldi, dedi: ‘Yetmiş yaşındaki meşhur münafık öldü.’ Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın gayet beliğ temsilinin hakikatini ilân etti.”5
İşte “acbüzzeneb” kavramı da, doğru yorumlamaya ihtiyaç gösteren müteşabihattandır. Acbüzzeneb kelimesine, bildiğimiz kuyruk sokumu kemiği mânâsının kısır döngüsünden çıkarak, en azından günümüz ilminin ulaştığı derinliklerin daha ötesinde mânâlar yüklememizin, daha sağlıklı bir sonuca katkı sağlayacağı açıktır. Nitekim Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin acbüzzeneb kelimesini izah sadedinde sarf buyurduğu kavramlar oldukça ilginçtir. Bediüzzaman “acbüzzeneb” tâbirini, “eczâ-i esasiye ve zerrât-ı asliye”6 kelimeleriyle, “insanın cesedinden bir çekirdek, bir tohum hükmünde küçücük bir cüz’”7 veya “insanın tohumu hükmünde olan zerreler”8 tanımlamalarıyla açıklar. Ki bu esas ecza ve insanın tohumu ve çekirdeği hükmündeki asıl zerreler, ikinci yaratılış için kâfi bir esastır, yeterli bir temeldir. Ve Sâni’-i Hakîm, insan bedenini onların üstünde bina eder.9
Bu hakikatler penceresiyle baktığımızda, ölen insanın eti ve kemiği çürümüş bile olsa, binlerce yıl geçtiği halde çürümeyen bir özünün ve esas zerrelerinin bulunduğunu bu gün modern bilim artık keşfetmiş bulunmaktadır. Bu gün anlaşılmıştır ki, insan vücudunun harika bir bilgi bankası vardır ve bu bilgi bankasına bu gün itibariyle DNA denmektedir. DNA’da şifrelenen bilgiler insanın saç şekli ve göz renginden boyunun uzunluğuna kadar insanın bütün fiziksel özelliklerini ihtivâ etmektedir. İnsanın her bir hücresinin çekirdeğinde bulunan DNA’da, insan vücudunu baştanbaşa kontrol eden, bir milyon sayfalık bir ansiklopedinin içerebileceği miktarda bilgi kodlanmıştır. Düşünün ki, insan vücudunda en az 100 trilyon hücre… ve her bir hücrenin çekirdeğinde, milimetrenin milyarda biri büyüklüğünde, atomların yan yana dizilmesiyle yaratılmış, insan bedeniyle ilgili bütün ansiklopedik bilgileri ezbere bilen ve insan bedeni çürüyüp gitse bile yapısı bozulmayan ve çürümeyen bir DNA zinciri!... Üstad Hazretlerinin ifadesiyle, insanın “ecza-i esasiyesi ve zerrat-ı asliyesi”10…



İşte Peygamber Efendimizin (asm) mübarek dilindeki acbüzzeneb, bu gün adına DNA zinciri denen, Bediüzzaman’ın “zerrat-ı asliye” olarak tanımladığı, bozulmaktan korunmuş, insan bedeninin sonunu ve son ucunu teşkil eden o “mikro zincir” olsa gerektir. İnsan bedeni bu mikro zincir üzerine binâ edilecektir. Nitekim Bediüzzaman, bu ikinci yaratılışı şöyle ifade etmektedir: “Haşir ve neşr-i ekberde beşerin her bir ferdi; aynıyla, cismiyle, ismiyle, resmiyle iâde edilecektir.”11

Dipnotlar:
1- Buhârî, Tefsir, Zümer 3, Amme 1; Müslim, Fiten 141, (2955); Muvatta, Cenaiz 48, (1, 239); Ebu Davud, Sünnet 24, (4743); Nesâî, Cenaiz 117, (4, 111.
2- İbni Mace, Zühd, 32.
3- Lem’alar, s. 94.
4- Mektubat (yeni), s. 161; Sözler (yeni), s. 561.
5- Lem’alar, s. 94.
6- Sözler (yeni), s. 854.
7- Sözler (yeni), s. 1000.
8- İşârâtü’l-İ’câz, s. 60.
9- Sözler (yeni), s. 854.
10- Sözler (yeni), s. 854.
11- Lem’alar, s. 119.

http://www.yeniasya.com.tr/2009/05/23/yazarlar/skosmene.htm

***


Öldükten sonra tekrar diriltilmek (haşir) hakkında bilgi verir misiniz?

İnsanlar öldükten sonra, ruhları başka makamlara gider, cesetleri çürür. Fakat insanın cesedinden bir çekirdek ve tohum hükmünde olacak "acbüzzeneb" tabir edilen küçük bir parçası çürümeyip baki kalacaktır. Cenab-ı Hak, onun üstünde insan cesedini haşirde tekrar yaratır. Bunun bir örneğini bahar mevsiminde görmekteyiz. Allah, kış ve sonbahar mevsiminde sadece kök, tohum ve çekirdekleri kalan ve bir nevi ölmüş olan binlerce çeşit ağaç ve bitkileri, bu kök ve tohumları esas alarak önceki bahardakinin neredeyse aynısı gibi yaratıyor.
Hadiste gelen "acbüzzeneb", kuyruk sokumundaki kemik olabileceği gibi, insan vücudunun esaslarını ve ona ait bilgileri ihtiva eden temel zerre ve atomlar da olabilir. Haşirde Allah, bu atomları esas tutup diğer atomları bunun üzerine inşa edecektir.
İnsan ölüp çürüdüdüğü zaman, ondan ayrılan atomlar yok olmaz. Bu atomlar iki kısımdır; birincisi: İnsana ait bilgilerin şifrelendiği esas atomlar. İkincisi: Bu esas atomlara bağlı olarak insan vücudunu oluşturan diğer atomlar.
Bitkilerin tohumları gibi "acbüzzeneb" denen bu temel atomlar insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o zerre ve atomlar üzerinde insan bedeni canlanarak teşekkül eder.
İnsanın cünüp iken tırnak ve saçlarının kesilmesinin mekruh olması ve bedenden ayrılan parçaların toprağa gömülmesinin sünnet olması; haşirde tohum hükmündeki atom ve zerreleriyle beraber tekrar iade edilmesi sebebiyledir.
İnsanın bedeni bir tabura benzer. Nasılki bir taburun askerleri istirahat için dağılsa, sonra bir boru ile çağrılsa kolay bir şekilde tabur bayrağı altında toplanmaları, yeniden bir tabur oluşturmaktan çok daha kolay ve rahattır. Buna benzer bir şekilde, bir bedende birbiriyle karışıp tanışan ve birbiriyle alaka kuran esas atomlar, Hz. İsrafil'in sur'u ile Allah'ın emrine "lebbeyk"/ "başüstüne" demeleri ve toplanmaları, aklen birinci icaddan daha kolay ve münkündür. Hem bütün ve atomların toplanmaları gerekmez. Tohum ve çekirdek hükmündeki bu "acbüzzeneb" yani temel atomlar ikinci yaratılış olan haşir için yeterlidir. Allah insanların cesetlerini bu şekilde tekrar yaratır ve bu yaratma ilk yaratmadan daha kolaydır.

http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/1946/oldukten-sonra-tekrar-diriltilmek-hasir-hakkinda-bilgi-verir-misiniz.html
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Limoni
Co-Admin
Limoni


Mesaj Sayısı : 6150
Rep Gücü : 14991
Rep Puanı : 44
Kayıt tarihi : 27/05/09

ACBÜZZENEB  Empty
MesajKonu: Geri: ACBÜZZENEB    ACBÜZZENEB  Icon_minitimePtsi Kas. 23, 2015 10:56 am

http://www.mumsema.org/hadisler-bolumu/102077-insanda-bir-kemik-haric-hepsi-curur-bu-curumeyen-acbuzzeneb-denen-kuyruk-sokumu-kemigidir.html



İnsanda bir kemik hariç hepsi çürür. Bu çürümeyen, acbu'zzeneb denen kuyruk sokumu kemiğidir Mumsema

مَاءٌ فَيَنْبُتُونَ كَمَا يَنْبُتُ الْبَقْلُ، وَليْسَ شَىْءٌ مِنَ ا“نْسَانِ يَبْلَى إَّ عَظْمٌ وَاحِدٌ وَهُوَ عَجبُ الذَّنَبِ، وَمِنْهُ يُرْكَبُ الْخَلْقُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ[. أخرجه الستة إ الترمذي.»عَجْبُ الذّنَبِ« هو العظَم المستدير الذي يكون في أصل العجز وأصل الذنب .3. (5052)-



Kuyruk sokumu kemiği. Hadiste bu kemiğin çürümeyeceği, kıyamet günü, insan vücudunun bu kemikten itibaren vukubulacağı belirtilmiştir.

Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"İki sur arasında kırk vardır!" buyurmuştur. Bunun üzerine oradakiler:
"Ey Ebu Hureyre! Kırk gün mü?" diye sordular. Fakat o: "Birşey diyemem!" cevabını verdi. Tekrar: "Kırk ay mı?" dediler. O yine: "Bir şey diyemem!" cevabını verdi. "Kırk yıl mı?" dediler. O yine: "Bir şey diyemem!" cevabını verdi ve (Resulullah'ın hadisine devam etti.)
"Sonra Allah semadan su indirecek ve insanlar yerden sebze biter gibi bitecekler. İnsanda bir kemik hariç hepsi çürür. Bu çürümeyen, acbu'zzeneb denen kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyamet günü yeniden yaratılış bundan terkib edilecektir." [Buhârî, Tefsir, Zümer 3, Amme 1; Müslim, Fiten 141, (2955); Muvatta, Cenaiz 48, (1, 239); Ebu Davud, Sünnet 24, (4743); Nesâî, Cenaiz 117, (4, 111).]
AÇIKLAMA:
1- İsrafil'in sûra kaç sefer üfleyeceği hususunda ihtilaf edilmiştir. Önceki hadisin açıklamasında "üç" diyenleri esas almış idik. İki ve hatta "dört" diyenler de olmuştur. İbnu Hacer "dört" diyenlerin görüşünü zayıf bulur.
2- Bu rivayet, iki üfleme arasında geçecek müddet hususunda bir fikir verir: Arada bir müddet var ama miktarı belli değil. Resulullah söylemiş olsa bile Hz. Ebu Hureyre şu veya bu sebepten dolayı yakalayamamış. Bazı rivayetlerde "kırk sene", "kırk hafta" gibi kayıtlar gelmiş ise de İbnu Hacer onların zayıf olduğunu belirtir.
5055 numaralı hadiste iki ayrı sûr üfleyicisiyle ilgili açıklama kaydedilecektir.
3- Hadiste, insanın kuyruk sokumunda acbu'zzeneb denen bir kemik hariç tamamının çürüyeceği belirtilmiştir. Bazı rivayetlerde sual üzerine acbu'zzeneb hakkında bilgi verilmiştir. Bu, hardal danesi büyüklüğünde son derece
küçük bir zerredir. Kıyamet günü insanın yeniden yaratılışı, çürümeyen bu kemikten başlatılacaktır. Günümüz ilmi bir DNA hücresine binlerce sayfalık ansiklopedideki bilginin depolanabileceğini ortaya koymuştur. Dolayısıyle her insanın şahsiyet-i müstakilesi ile ilgili temel bilgilerin, meşiet-i İlahî ile çürümeyecek olan bir hücrede depolanıp neş'eyi saniyenin (veya ikinci yaratılışın) bu hücreden itibaren olması gayet mâkuldur. Bazı alimler: "Burada Allah'tan başka kimsenin bilemediği bir sır var. Çünkü yoktan var eden Allah, ikinci sefer yaratışta, yaratılışı bina edeceği bir asl'a muhtaç değildir" demiştir.
4- Hadiste amm bir üslubla çürümenin her insana şamil olacağı ifade edilmiştir. Halbuki başka rivayetlerde peygamberin, şehidlerin çürümeyeceği ifade edilmiştir. Şarihler bunları hükümden istisna ederler.
5- Şunu da belirtelim: İnsanın tamamen çürüme hadisesinden acbu'zzenebi istisna kılan اَِّ "hariç" kelimesini, bazı alimler istisna manasına değil, atıf vavı olarak anlamışlar ve "acbu'zzeneb de çürür" demişlerdir. Müzenî'nin öne sürdüğü bu manayı el-Ferra ve el-Ahfeş mâkul bulmuşlardır. Ancak, İbnu Hacer: "Müzenî'nin teferrüd ettiği bu mana bazı rivayetlerde "Arz acbu'zzenebi ebediyyen yemez (çürütmez)" şeklinde gelen sarahat reddeder" der.






Alakalı Yazılar

  • Kuyruk Sokumu Kemiği Ile Ilgili Hz. Peygamberin Hadisleri
  • insanın yeniden yaratılacağı kuyruk sokumu kemiği (Acbüzzeneb) hakkında bilgi
  • şafii mezhebine göre erkeklerin göğüs sırt ve kuyruk sokumu kol ve bacak kıllarını al
  • İnsanda kuyruk sokumunun olması evrime delil gösteriliyor? Kuyruk sokumunun bir işlev


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Limoni
Co-Admin
Limoni


Mesaj Sayısı : 6150
Rep Gücü : 14991
Rep Puanı : 44
Kayıt tarihi : 27/05/09

ACBÜZZENEB  Empty
MesajKonu: Geri: ACBÜZZENEB    ACBÜZZENEB  Icon_minitimePtsi Kas. 23, 2015 10:58 am

İnsanda bir kemik hariç hepsi çürür. Bu çürümeyen, acbu'zzeneb denen kuyruk sokumu kemiğidir

Alıntı :
Öldükten sonra çürümeyen acbü'z-zeneb kemiği hakkında bilgi verir misiniz?

Yazar: Sorularla İslamiyet, 07-4-2010

Muteber hadis kitaplarında "ölümünden sonra insanın herşeyinin çürüyüp yok olacağı, ancak acbü'z-zeneb denilen kemiğin bundan müstesna olduğunu bildirilmiş, kıyamet koptuktan sonra ikinci yaratılışın bu çürümeyen kemikten derlenip toparlanacağını" haber verilmiştir. (1)

Acbü'z-zeneb ile ilgili hadisleri tahlil ettiğimiz zaman, haşr (ikinci yaratılış) ile insanın ana rahmindeki oluşumu arasındaki münasebeti tesbit edebiliriz. Günümüzde tıp ilminin vardığı sonuç şudur: "Sperm ana rahmine düştüğü zaman (ilk oluşum esnasında) ana rahmiyle, insan embriyosu arasında birleştirici bir sap bulunur. Başlangıçta cenin bu sap üzerinde büyür. İşte bu sap, insan embriyosunun kuyruk sokumuna tekabül eden bölgesidir." Hadis-i şeriflerde acbü'z-zeneb diye ifade edilen kemiğin, yeniden dirilişin çekirdeğini teşkil edeceğini düşünmek mümkündür. Resûl-i Ekrem (sav)'in "hardal tanesine benzettiği ve insan bedeninin çekirdeği" (2) olarak vasıflandırdığı acbü'z-zeneb, insanoğlunun kendine mahsus özelliklerini içinde toplamaktadır. Her insanın parmak izi birbirinden farklı olduğu gibi, acbü'z-zeneb kemiği de farklıdır. Buna genetik şifre isminin verilip verilmeyeceği meselesinde tevakkuf etmekte fayda vardır. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

İnsanın en değer verdiği ve üstünde titrediği ve onu zâyi etmekten korktuğu en kıymettâr varlığı ruhudur ve onun misafir olarak içinde bulunduğu emânet olan bedeni ve âzâlarıdır.

Cenâb-ı Hak, canlı ve şuûrlu bir kanun özelliğinde yarattığı ruha ebediyet vasfı vermiştir. Ruh ölümsüzdür. Ceset istediği gibi dağılıp toplansın, ruhun istiklâliyet ve devâmına zarar vermez. Ölümle beden elbisesinden soyunan ruhlar, berzâh âleminin muhtelif tabakalarında hayâtiyetlerini devam ettirirler.

Kurutulmuş özlü çamurdan bedenine şekil verilen ve sonra ruh üflenilen ilk insan Hazret-i Âdem (as) annesiz ve babasız yaratılmıştır. Kur’ân’da misâli, Hazret-i Âdem’in (a.s.) yaratılışına benzetilen Hz. İsa (a.s.) ise, babasız olarak halk edilmiştir. Bunların dışında kalan insanlar, sebepler dâiresinde anne ve babanın izdivacından tevellüd eder. Dişi hücrenin spermle döllenmesi insan bedeninin ilk nüvesini teşkil eder. Hücrelerin çoğalarak önce kan pıhtısına, oradan bir çiğnem ete, oradan da et, kemik ve insan şekline dönüşmesi bir tertiple cereyan eder.

İnsanın ana rahminde bu yaratılış silsilesi muhtelif sûrelerde nazara verilir ve ikinci dirilişin de bunun gibi ve bundan daha kolay olduğu dile getirilir.

İkinci dirilişi tasvir eden hadis-i şeriflerde, kuyruk sokumundaki acbü’z-zeneb denilen bir çekirdek üzerinde, insan bedeni tekrar yaratılacağı haber verilir. Zâten acb, bir şeyin en sonu ve zeneb de kuyruk anlamındadır. Lügatlerde acbü’z-zeneb, kuyruk sokumu olarak tarif edilmektedir. Omurga kemiğinin en sonu kuyruk sokumudur. İşte, kuyruk sokumunda insanın tohumu hükmündeki hücreler üzerinde insan bedeni haşirde yeniden diriltilecektir.

“Sonra Allah gökten bir hayat suyu indirir ve bu sayede ölüler, bitkinin yerden bitişi gibi kabirlerinden çıkarlar. İnsan bedeni bütünüyle çürüyüp yok olur, ancak acbü’z-zeneb müstesnâ, insanlar bundan yaratılır.”

“Toprak, insanoğlunun acb dışındaki bütün cesedini yiyip tüketir. İnsan acbden yaratılmıştır, tekrar ondan meydana getirilecektir.”

Bu ve emsâli hadisler, insan bedenini teşkil eden asıl zerrelerin hem ilk yaratılışın, hem de ikinci dirilişin menşei olduğunu ifade eder.

“Her şey helâk olucudur. Yalnız Allah’a bakan yüzü müstesnâ.” âyetinin beyân ettiği hakikate binâen acbü’z-zeneb ister çürüsün, isterse çürümesin netice değişmez. Çünkü, Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır. O ilmin haricinde hiçbir şey yoktur ki, mutlak yokluk diye bir şey olsun. Haricî vücudunu kaybeden eşya, vücud-u ilmîye gider. İlmî vücudu bulunan varlıklar, adem-i hâricî olarak tanımlanır.

Hem acbü’z-zeneb, sadece incir çekirdeği gibi müstakil bir tohum olarak algılanmamalı. Belki, ikinci dirilişte bedeni teşkil edecek olan asıl zerrelerin tamamıdır. Bu mânâyı Bediüzzaman Hazretleri şöyle îzah eder:

“Birbiriyle ülfet peydâ eden ve her birisi yerini tanıyan ve bir derece yontulmuş taşlar gibi kesb-i letâfet eden bedenin zerrâtı, ölüm ile dağıldıktan sonra, haşirde Hâlıkın izniyle, İsrafil’in borusuyla o zerrât-ı asliye ve esâsiye içtimâa dâvet edildikleri zaman, pek kolay içtimâ ederler ve beden-i insâniyi yine eskisi gibi teşkil ederler. Maahâza, Kudret-i Ezeliyeye nispeten, en büyük en küçük gibidir, hiçbir şey o kudrete ağır gelmez."

"Arkadaş! Zâhire nazaran haşirde eczâ-i asliye ile eczâ-i zâide birlikte iâde edilir. Evet, cünüp iken tırnakların kesilmesi mekruh ve bedenden ayrılan her bir cüz’ün bir yere gömülmesinin sünnet olduğu ona işarettir. Fakat, tahkîke göre nebâtâtın tohumları gibi ‘acbü’z-zeneb’ tâbir edilen bir kısım zerreler, insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o zerreler üzerine beden-i insânî neşv ü nema ile teşekkül eder.” (İ. İ’caz s. 59)

“Hem, bütün zerrelerin toplanmaları belki lâzım değil; nüveler ve tohumlar hükmünde olan ve hâdiste acbü’z-zeneb tâbir edilen eczâ-i esâsiye ve zerrât-ı asliye, ikinci neş’e (diriliş) için kâfi bir esastır, temeldir. Sâni-i Hakim, beden-i insânîyi onların üstünde bina eder.” (Sözler, s. 484)

“Hepinizin yaratılması, bir nefsin yaratılması gibidir.”
“Haşrin vukûu göz açıp kapamak gibidir, hattâ ondan daha yakındır.” ferman eden Cenâb-ı Hak, insan bedenini acbü’z-zeneb üzerine inşâ edecek ve ruh beden müşterekliğinde dâimî bir hayatı ihsan edecektir.


(1) Sahih-i Buhârî- İst: 1401 K Tefsirû Sûre, 39/3, 78/1; Ayrıca Sahih-i Müslim- K. Fiten: 141-143; Sünen-İ Nesâi- K. Cenâiz, 117; Sünen-i İbn Mâce- K. Zühd, 32; İmam-ı Mâlik- El Muvatta- K. Cenâiz, 49
(2) İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- İst: 1401 C: 3 Sh: 28
(Kaynak : İnternetten ALINTI. 18.07.2010 Naklen Yazan : *ÜSTÜNBAŞ*
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ACBÜZZENEB
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Acbuzzeneb Acbü’z-zeneb Acbüz-zeneb Acbüz zeneb ÖMER NASUHİ BİLMEN AMERİKALILARI ŞOK ETTİ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: Kuran-Tefsir-
Buraya geçin: