KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu?

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
minikalem

minikalem


Mesaj Sayısı : 454
Rep Gücü : 1027
Rep Puanı : 9
Kayıt tarihi : 03/01/10

Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu? Empty
MesajKonu: Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu?   Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu? Icon_minitimeC.tesi Tem. 03, 2010 1:03 pm

başta reenkarnasyona göre herkez cennete gitmesi gerekir..ama kuranda Allah cehennemden bahsediyor..
her kez reenkarnosyonla en sonunda temiz ruh olarak ölecek diyor
bir insan bir böcek bir hayvan tekrar insan vs doğacak diyor
cehenneme gidenler şöyle diyecekmiş kuranda diyor
Allahım bizi bidaha dünyaya göndersen namaz kılsak inansak,iyilik yapsak
demekki hayat sınavı bir kere..rövanşı da yok


Reenkarnasyon diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu?


Reenkarnasyon diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu?
CEVAP
Reenkarnasyon denilince, ruhun insandan insana geçmesi, başka bir bedenle dünyaya geliş, tenasühte ise, ruhun hem insana, hem de hayvan, bitki ve cansızlara geçtiği anlaşılıyor. Biri diğerinin yerine de kullanılır.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Kalbleri hasta, bilgileri az olan bazı kimseler, hatta kendilerini, şeyh olarak tanıtan bazı dinsizler, tenasühe inanıyor. Ruhlar olgunlaşmadan önce, bir bedenden ayrılınca, başka bir bedene geçer. Kemale geldikten sonra, insanlara gelmez, tenasüh yolu ile olgunlaşmış olurlar diyor ve tenasühle ilgili birçok hikayeler uyduruyorlar. Tenasühe inanan dinden çıkar kâfir olur. Tenasüh ile ruhlar kemale gelirse, Cehennem kimler için olur, kimler azap görür? Buna inanmak, Cehennemi inkâr etmek ve hatta öldükten sonra tekrar dirilmeye inanmamak olur. Çünkü onlara göre, ruhun olgunlaşmasına vasıta olan bedene ihtiyacı kalmamıştır ki, bedenle haşr olunsun. Bu yalancıların sözleri, eski felsefecilerin [ve şimdiki medyumların] sözlerine benziyor. Eski felsefeciler, bedenin tekrar dirileceğine inanmıyordu. "Cennet nimetleri ve Cehennem azapları yalnız ruhlara olacak" diyordu. Bunlar, o felsefecilerden de kötüdür. Çünkü, onlar tenasühü reddedip, azabın sadece ruha olacağını söylüyorlar. Bunlar ise, hem tenasühe inanıyor, hem de ahiret azabını inkâr ediyor. Bu dinsizlere göre azap, sadece dünyadadır.

Allahü teâlâ, din büyüklerinin ruhlarını insan şekline sokmuş, bu şekiller, insan gibi iş görmüştür. Yoksa, mübarek ruhları, başka bedenlere girmiş değildir. Bir ruhun, beden şekli alması, tenasüh değildir. Melekler ve cin de, insan şekline girip birçok şey yapıyorlar ki bu da tenasüh değildir. Tenasühe inananlar, kabir azabına ve Kıyamet gününe iman ediyorlar mı? Yazıklar olsun ki, böyle imansızlar, kendilerini din adamı tanıtmış, yayın vasıtaları ile, millete Müslümanlık öğretmeye kalkışıyorlar, gençleri, dinsiz, imansız yapmaya çalışıyorlar. (C.2, m.58)

Tenasühe inananların kâfir oldukları Berika ve Hadika’da da yazılıdır. Eski Yunan felsefecisi Eflatun da tenasühe inanırdı. Teslis inancını ilk olarak ortaya çıkaran da budur. Hazret-i İsa, göğe çıkarıldıktan sonra, dört İncili yazanlar, bu inancı karıştırarak, insanlığı büyük felakete sürüklediler.

Ruh başkasına geçmez
Yukarıda, bâtıl inanç olan reenkarnasyondan bahsetmiştik. Bu bâtıl inanç, daha çok Hindu ve Budistlerde görülür. Ölen kimsenin ruhu başkasına geçmez. Geçtiğini bildiren hiçbir âyet veya hadis yoktur. Hiçbir âlim de böyle bir şey söylememiştir. Kur'an-ı kerimde ölüm ve dirilişle ilgili birçok âyet-i kerime vardır. Hiçbirinde ruhun başka bir insana veya başka bir mahluka geçtiğini gösteren bir ifade yoktur. Zaten Allahü teâlâ insanlara ruh hakkında kâfi bilgi vermemiştir. İsra suresinin (Sana ruh hakkında soranlara, de ki, "Ruh Rabbimin işlerindendir, size az bir bilgi verilmiştir") mealindeki 85. âyeti de ruhun mahiyetini bilmenin imkansız olduğunu gösteriyor.

Bir de, (İki defa ölüp iki defa dirilmek) ifadesinden ruhun başka birisine geçtiğini Müslüman olan söyleyemez.

Kur’an-ı kerimde buyuruldu ki:
İlk insan çamurdan, sonrakiler, nutfeden yaratıldı. Nutfe kan pıhtısı, et olur, sonra can verilir. Herkes ölür, kıyamette dirilir. (Müminun 12-16)

Bekara suresinin (Allah sizi ölü iken diriltti. Sonra öldürecek, sonra diriltecek, nihayet Ona döndürüleceksiniz) mealindeki 28. âyetini, Beydavi ve diğer tefsirler şöyle açıklıyor:

Çocuğun ana rahminde can verilmesinden önceki hâli için ölü, can verilmesine de diriltme denmiştir. Yani insan, bir defa ana rahminde, bir de kabirden sonra diriltiliyor. İki ölü hâli vardır. Biri ana rahmindeki canlılıktan önceki durumu, bir de kabirdeki hâli. Yani hepsi iki ölüm, iki diriltmedir.

Kâfirler ahirette (Ey Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin) diyecekler. (Mümin 11),
Ve dünyaya tekrar gönderilmelerini isteyecekler, iyi amel işleyeceklerini söyleyecekler. (Secde 12)
Kendilerine dünyadan geldikleri bildirilerek istekleri reddedilecek (İbrahim 44)

Ve denecek ki: (Size, düşünebilenin düşünebileceği, öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size, [Peygamber, kitap, akıl, ihtiyarlık, ölüm gibi] uyarıcılar gelmedi mi?) [Fatır 37]

(Kâfirlerden birine ölüm gelince, "Rabbim, beni geri çevir, tâ ki, yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş işlerim" der. Hayır; bu söylediği boş laftır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmekten onları alıkoyan bir engel vardır.) [Müminun 99-100]

Duhan suresinin 56. âyet-i kerimesinde (İnsan ilk ölümden başka bir ölüm tatmaz) ifadesi, tek ölüm olduğunu açıkça gösteriyor. Kur'an-ı kerimde, (İki defa ölüp iki defa dirilmek) ifadesine benzeyen başka ifadeler de vardır. Mesela ikisi şöyledir:

(Geceleyin sizi öldüren [ruhunuzu alan], gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belli ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten [uyandıran] Odur.) [Enam 60],

Allah, eceli gelenlerin ölüm anında, eceli gelmeyenlerin de uyku esnasında ruhlarını aldığı ve bunda düşünenler için bir ders olduğu bildiriliyor. (Zümer 42)

Bu iki âyet-i kerimede, insan uyurken ruhunu Allahü teâlânın aldığı açıkça bildiriliyor. Ruhunu almakla onu öldürmüş olmuyor. Şimdi hangi Müslüman, (Uyuyan ölür, ruhu başkasına geçer) diyebilir? Tek ölüm ve tek dirilişin olduğunu bildiren âyet-i kerimelerden üçünün meali şöyledir:

(İnsan önce bir şey değilken kendisini yarattığımızı düşünmez mi?) [Meryem 67]

(Resulüm, senden önce de hiçbir beşere ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedi mi kalacaklar, her canlı ölümü tadacaktır.) [Enbiya 34, 35]

(Ölümden sonra elbette diriltileceksiniz desen, kâfirler "bu sihir" derler.) [Hud 7]

Cinlerin etkisi
Cin, insanın içine girebilir. Bu husus hadis-i şerifle sabittir. İnsanın his ve hareket sinirlerine tesir ederek, hareket ve ses hasıl ederler. İnsanın, bu kendi söz ve hareketinden haberi olmaz. Böylece vaktiyle Roma’da ve Peşte’de ve Türkiye’de konuşan çocuk ve hastalar görülmüştür. Bunları konuşturan cin, uzak ülkelerdeki veya eski zamanlardaki şeyleri söylediklerinden, bazı kimseler, bu çocukların iki ruhlu olduğunu veya başka insanın ruhunu taşıdığını sanmışlardır. Bunun yanlış olduğunu dinimiz açıkça bildirmektedir.

Dejavu
Sual: Déjàvu ne demektir? Bunun reenkarnasyon ile bir ilgisi var mı?
CEVAP
Déjà vu, dejavü okunur. Ansiklopedilerde şöyle tarif ediliyor:
Deja vü, halihazırda yaşanılan bir olayı, daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusudur. Fransızca déjà [daha önceden] ve voir [görmek] fiilinin geçmiş zamanda çekimi olan vu’nün birleşiminden türemiştir. Beynin, yorgunluk veya başka sebeplerden dolayı bir görüntü, ses gibi herhangi bir girdiyi, giriş anı sırasında algılayamamasından kaynaklanabilir. Beyin bu girdiyi algıladığında kişi, bu olayı daha önce, yaşadığı hissine kapılabilir. Ayrıca, beynin sağ lobu ile sol lobunun milisaniyeden daha küçük bir zaman farkı ile çalışmasından da, kaynaklanabilir. Bir taraf diğer taraftan önce algıladığı için, geç algılayan taraf, bu olayın daha önce yaşanmış olduğu duygusuna kapılır. Bu durum sinir aksonlarındaki küçük bir sapmadan kaynaklanır.

Dejavü’nun zıttı jamais-vu dür, Jamevü okunur. Bu durumda insanlar tanıdığı bir çevrede yabancılık çekebilirler. Dejavü’ya benzer sebeplerle ortaya çıkar. Araştırmalara göre insanların %50 den fazlası, hayatlarında en az bir kere, dejavü durumunu yaşamıştır. İnsanların çoğu bir süre sonra, en son ne zaman dejavu yaşadığını unutur. (Wikipedia)

Dejavu’nün reenkarnasyon [tenasüh] ile hiçbir ilgisi yoktur.


****************

Reenkarnasyon en basit tanımıyla, insanın ölümden sonra yeni bir bedenle tekrar dünyaya gelmesi ve bu sürecin, "ruh kemale erene kadar" devam etmesi demektir. Bu tanım bölgelere ya da ülkelere göre farklılıklar gösterebilmektedir. Mesela bazı inanç sistemlerinde yeniden doğuşun insan bedeninde olacağı öne sürülürken, bazılarında hayvan ve bitki bedenlerinde de yeniden doğuşun olabileceği savunulmaktadır. Ya da bazıları tekrar doğuşun bir ceza ve kefaret olacağını ileri sürerken, bazıları gerilemenin söz konusu olmadığını iddia etmektedir.



"Enkarne olmak" ya da "tenasüh" de denilen reenkarnasyon inancı, tarihin her döneminde, inanç sistemleri içerisinde kendisine yer bularak günümüze kadar gelmiştir. En köklü olarak da Hinduizm ve Budizm'de yer almaktadır. Hint kutsal kitapları Veda'lar, maddi alemde yaşayan her varlığın insan bedenine ulaşıncaya kadar 8 milyon 400 bin değişik yaşam formundan geçmesi gerektiğinden bahseder. Bu aşamalardan geçen varlık, "kemale ermiş" olarak "rehber varlık"a dönüşür.

Hipnoz Bir Kanıt Olabilir mi?

Reenkarnasyon inancına kanıt olarak büyük oranda "hipnoz" gösterilmektedir. Fakat hipnozun, esas olarak "yapan"ın telkinleri sayesinde gerçekleştiği göz önünde bulundurulursa ortada bir terslik olduğu rahatça görülebilir. Hipnotistin telkinleriyle uyutulan (hipnoz edilen) suje, hayalindekileri anlatmaya başlar ve ortaya bir tablo çıkar. Reenkarnasyoncular bu tablonun geçmiş yaşama ait olduğunu iddia ederler. Ancak burada, sujenin, telkinler doğrultusunda birçok hayali resmedebileceği sonucu da çıkmaktadır. Yani aynı suje, farklı hipnotistler tarafından, farklı telkinler yoluyla, farklı hayallere daldırılabilir ve sujenin birçok farklı geçmiş yaşamı da ortaya çıkabilir.

Psikiyatristler Karşı Çıkıyor!

Esasen psikiyatrtlar da hipnozun böyle bir fonksiyonunun olmadığı üzerinde hemfikirdir. Psikiyatrtlara göre -ki bu tespitler dünyanın en itibarlı psikoloji dergisi The American Journal Of Psychiatry'de yayınlanmıştır- hipnoz altında geçmişte yaşamış olduğu hayatlarını hatırladığını söyleyen, hatta bu yaşamlarındaki kimliklerini bile açıklayan kişiler, "dissosyetif" bozukluğu olan "hasta" kişilerdir. Geçmişte yaşadığını beyan eden kimlikler, aslında o kişinin farklı bir kimlik durumunu, psikolojideki adıyla "Altered ego state"i ifade eder. Bu durum "çoğul kişilik" ya da "dissosyetif bozukluk" olarak bilinir.

Psikiyatrların bu açıklamaları karşısında reenkarnasyoncuların yapmaları gereken şey, bu inancın varolduğunu, hipnoz seansları dışında bir araç vasıtasıyla kanıtlamak. Ya da hiçbir aracı kullanmadan... Çünkü her ne kadar hafıza-i beşer nisyan ile malul ise de, milyarlarca insandan en azından birkaç tanesi, hipnoz seansına girmeden de geçmiş yaşamını ayrıntısıyla anlatabilmelidir.

Reenkarnasyoncuların şu soruya da cevap vermesi gerekir; Madem ki bazı insanlar ikinci hayatlarında hayvan ve bitki olabiliyorlar, neden birtakım hayvan ve bitki türlerinde insani davranışlar ve özellikler yok? Tabii maymun ile insan arasındaki davranış benzerlikleri buna bir delil olarak gösterilebilir ama o zaman da "Evrim Teorisi" gerçek bir aldatmacaya dönüşmüyor mu? Hani insan maymunun müsveddesi idi?

Ve cevap verilmesi gereken başka bir soru; Enkarne olan varlıklar ya da hipnoz altında öyle olduğunu iddia eden kişiler, geçmiş yaşamında hep başka varlık olduğunu ve dünyanın başka bir köşesinden geldiğini iddia etmektedir. Peki Kuzey Kutbunda yaşayıp da ikinci hayatında Afrika'ya düşen bir kişi, siyah derili olarak mı enkarne oluyor? Ya da çöldeki bir kaktüs olarak? Yani reenkarnasyona uğrayan varlıklar, enkarne oldukları bölgeye göre şekil ve özellikler mi kazanıyorlar?

Bu sorular uzatılabilir, fakat biz ülkemize bu inancın nereden geldiğini ve bugünkü durumunu inceleyelim;

Türkiye'de Reenkarnasyon?

Türkiye'de bu inancın yayılmaya başlaması, 1950 yılında Dr. Bedri Ruhselman'ın Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği'ni kurması ile olmuştur. Derneği kuran Ruhselman, 1898 yılında İstanbul Fındıklı'da doğan ve Çerkes kökenli bir spiritüalist, deneyci ve araştırmacıdır. Dr. Ruhselman ilk ve belki de en önemli eserini (Ruh ve Kainat 3 cilt) 1946'da yayınladı. 1947'de İzmir'e yerleşerek doktorluk mesleğine başladı. İzmir'de bir celse grubu kurarak ruhsal temaslara başlaması da aynı seneye denk gelir. Yine aynı sene ikinci kitabını (Ruhlar Arasında) yazdı. Daha sonra İstanbul'a dönerek 30 Mart 1950'de Taksim Sıraselviler'de adı geçen derneğini kurdu. Yaşamını adadığı ve büyük ümitler bağladığı derneğini 7 yıl sonra 1957'de bırakmak zorunda kaldı ve derneğin başına Refet Kayserilioğlu getirildi. Dernek halen Ruh ve Madde Derneği olarak devam ettirilmekte, aynı isimle yayıncılık yapılmakta ve bir de dergi çıkarılmaktadır.

Dr. Ruhselman; Refet Kayserilioğlu, Macit Aray, Sevgi Çağıl, Hikmet Omay, Sebahat Abla gibi ruhçu medyumlarla çeşitli celselere katıldı. Bu celselerde, kendilerini Mustafa Molla, Kadri Dost, Beyti Dost, akın, Şihap diye tanıtan "rehber varlıklar"dan bilgiler aldıklarını iddia etmektedirler. Bu bilgi alışverişi, -her ne kadar rehber varlıklar kendi yandaşlarını alıp başka gruplar oluşturmuş olsa da- devam etmektedir.

Rehber Varlıklar

İşte adı geçen "rehber varlıklar", enkarne olarak kemale ermiş ve insanlığa "kurtarıcı" bilgiler veren varlıklardır. Her ne kadar yayınladıkları kitaplarda reenkarnasyona ait en ufak bir ifade yer almasa da, "rehber varlıklar" enkarne olduğu iddia edilen varlıklardır. Bu varlıkların insanlığa verdikleri mesajlardan bir tanesini yazarak konunun din açısından ele alınışını anlatacağız;

Üstad Ruhselman 16.02.1948 tarihinde yaptığı bir celsede Yüce Ruh Kadri'ye sormaktadır; "Cenab-ı Hak, kudretiyle her şeye nüfuz etmiştir' mealinde bir tebliğiniz var. Bu kudret Allah'ın kendisi midir? Ya da ondan çıkan ayrı birşey midir?" Yüce Ruh Kadri cevap verir; "Bunlar insanların uydurduğu kelimelerdir. Oğlum hala anlamadınız mı? O her şeydir. Her şey!"

*******************

Reenkarnasyon - En Bilimsel ve Mantıksal Cevap

Hiç sen öldükten sonra ne olur merak ettiyseniz, reenkarnasyon bu yaş için çok bilimsel cevap yakışıklı aşağı eski bir soru. Siz daha büyük olasılıkla burada reenkarnasyon üzerine yepyeni bir bakış açısı ile ayrılmak gönüllülük bu eşya, hatta hala kuşkucudurlar sonra. Sadece biz öldükten sonra bize ne olur için reenkarnasyon çok bilimsel cevabı, aynı zamanda güvenli bir sen öğrenmek için konum olarak inanmak. Genel kanının aksine, bütün dinlerin destek reenkarnasyon, hatta Hıristiyanlık, İslam ve Yahudilik.

Basit Mantık ve Eleştirel Düşünme
siz) o zaman burada Dünya'da bu (açıktır ki size besbelli canlı okuyorsanız. Sadece Dünya üzerinde olduğunu, ama aynı zamanda bir vücut konum. Yani o sizin sadece siz görebilirsiniz şeylere inanmak için, çok basit. Eğer yeryüzünde iseniz ve bir beden görebilirsiniz ne dayalı inanmak için en mantıklı şey sen öldükten sonra size bir kez daha burada dünya üzerinde bir fiziksel beden ile olacaktır. Herhangi Bundan daha basit olamaz.

Tabii ki, size ve ne zaman ölmek bir ruh yok düşünce olabilir, işte bu kadar. Bu varsayımı bilinç sonucu beyin veya vücudun işlevini çeşit içinde nörolojik aktivite dayanmaktadır. Bu onun için bir yazı gerektirir çünkü ayrıntı burada içine neden bilinç beyin, vücut, ya da hiçbirini bağlı değildir gibi gitmeyeceğim fonksiyonları kendi (bu yazı çok yakında geliyor olacak) kullanıcısı. Hayatta şu anda dünyada bir fiziksel bedende konum beri bile biz öldükten sonra reenkarnasyon inanan yaşam olasılığı sıfır kanıt vardı hala daha o fiziksel bedenin ölümü bilinç demektir inanmaktan daha mantıklı, ölür gibi ben Daha önce de belirtildiği ve. o adil inanan bilinç zaman vücut gözleri de görebilirsiniz ne dayanmaktadır ölür ölür söylemek mümkün olsa bile, bu inanç doğrudan, kişisel deneyime dayalı değildir. Bir fiziksel bedenin sağ artık bu (açıktır ki ölmedin okuduğunuz) bilinç yaşıyoruz.

Enerji ve Madde Yok Can't Be
Bilimsel toplulukta olduğu enerji ve madde ne yaratılabilir ne de (yalnızca form değiştir) tahrip bilinmektedir. her şey gözlemlenebilir evrendeki enerji ve maddenin bu oluşturulabilir ya da yok, ne dünya bir otomatik olarak sonuç bu bilinç herhangi farklı sıçrama yapacak hiç yapılmış mı? Bu büyük bir varsayım zaman her şey gözlemlenebilir evrende bu yasaları takip etmek. Bu hakkında burada konuştuğunuz bütün hilkat garibesi 'evren olduğunu unutmayın! Eğer bilinç madde veya enerji (I anlaşmak zorunda kalacak değildir) demek bile, hala büyük bir varsayım otomatik olarak bu bilinci her şeyin gözlemlenebilir evrende aynı yasaları takip etmez varsaymak olacaktı. BÜYÜK HATA!

Evrende her şey Devresel olduğunu
evrende var olan her şey konjonktürel olduğunu. İşte kısa bir liste neden bahsettiğimi olduğumu göstermek için:

üzerinde Dünya'nın dönme ekseni's
Dünya güneşin etrafında döner
Güneş sistemi galaktik merkez etrafında döner
elektronun sonsuz spin
yoğunlaşma için Yoğuşma yağış ve / yağış
Hayvan teneffüs, oksijen ve exhaling CO2/Plants CO2 alarak ve oksijen serbest
Bitkiler dışarı kir büyür ve / Hayvanlar bitki ve hayvan / Bitkiler ve hayvanlar yemek besinleri absorbe sonra kir dönüşebilir ölmek
her şey bilinen evrendeki döngüsel bir şekilde ise, bu bilinç şey farklı olduğunu varsaymak inanç büyük bir sıçrama alır. Hala reenkarnasyon hakkında kuşkucudurlar bile, ölüm döngüsü ve yeniden doğuş zaman doğa ve evrendeki her şeyi gözlemlemek çok daha mantıklı daha varoluşun tüm diğer olasılıklar / olmayan varlık sonra ölüm yapar.

Reenkarnasyon = Sorumluluk
Reenkarnasyon koz her şeyi o sorumluluk gelir. o kim ki ya cennete veya cehenneme ne zaman onlar (sanki SADECE ayrı yerlerde), bu otomatik olarak toprak geçici bir yer olduğunu gösterir ölmek gideceksin inanmak için. Aynı şey edenlere bir ahirette hiç inanmıyorum için de geçerli. Gibi aklımıza arkasında ki yeryüzünde sadece geçici bir yer, biz bir sonucu olarak yaşayacaksınız daha acı olduğuna inanıyorum uzun. biz hayata bir yaşlanmayan bir yaklaşım varsa biz bu gezegende önemli bir değişiklik olmayacak tek yoludur. Bu, bizim için en azından biz burada dünya üzerinde sonsuza kadar yaşamaya devam etmektedir iddia gerektiği anlamına gelmektedir. insanlar çok iyi geri yeryüzünde çok daha fazla yaşıyor bu bir sonra geliyorsa fark varsa ne kadar yaşam istiyorsunuz kalite burada bu gezegende geliştirmek?

gereksiz acı ki bugün dünyada son derece basit gerçek insanların dünyaya geri sonraki hayatında bu acı deneyim gelen muzdarip istemem için azaltacak olacağını görmek de çok. olanlarımız reenkarnasyon iman için, her zaman en iyi çıkarına sadece kendi hayatları için tam sorumluluk almak, ama bir bütün olarak tüm gezegen için. Daha burada yeryüzünde yaşam kalitesini iyileştirmek, şansı ağrı ve acı bir hayata sonucu azalmış olacaktır reincarnated varlık. Bu bir kazan-herkes için kazan durumu oluşturur.

Reenkarnasyon ve Sonuçları
Burası şeyler gerçekten iğrenç elde edilmesi. Onlar olarak bir olasılık olarak en az buna göre bir hayat yaşamak saygı yoksa edenler reenkarnasyon de alay gerçek bir tedavi için. reenkarnasyon gerçek ise ve biz, çok azımız dünyadaki birçok hayat burada yaşadım herhangi geçmiş hayatımızın hatırlıyorum. yaptığımız takdirde, biz onları hatırlamak gerekir geçmiş hayat var? Şart değil.

Her hayatının ikinci hatırlıyor musunuz? Tabii ki yok. sen hatırlamıyor musun o zamanlarda yoktu anlamına mı geliyor? Tabii ki değil. Eğer hatırlamıyor musun o anlarda, kimin ki geçmişte herhangi bir farklı yaşamları söylemek yoktu anlamına gelmez her hayatınızın ikinci hatırlamıyorum diye? Başka bir deyişle, eğer varlık sen doğdun önce yoktu anlamına gelmez doğmadan önce hatırlamıyorum çünkü. Bunu dedi, senin varlığını önce doğmuş, ne bir sonraki cisimleşme bu ömür boyu hatırlayacağı düşündürüyor hatırlıyorum yoksa?

Final Düşünceler
reenkarnasyon gerçek, o zaman bu gezegende acı her formu ise daha büyük olasılıkla Hepimiz sonuçta tarafından, bir yaşam ya da başka bir (muhtemelen birçok hayat) deneyimli olacak, sürece bencil olmaktan ve birlikte daha iyi bir dünya yaratmak için çalışıyoruz. Sadece, ama bir sonraki cisimleşme size fazla olasılıkla geçmiş yaşamı hakkında hiçbir şey hatırlamıyor ve siz baştan her şeyi öğrenmek zorundasınız! Olanlar reenkarnasyon olarak alay ve onlar yanlış varsa kendilerini ömürleri binlerce acı riski hariç herkesten umurumda reddediyorum. orada sonsuz ve sönmeyen ateş edildi olursa, bu o millet olduğunu. Bu nedenle herkesin yararına plakasına birey olarak sadece kendi hayatları için% 100 sorumluluk kabul ederek hızlandırmaya's, ama herkesin hayatı için tüm bu gezegende. Bu altın kuralın yepyeni bir anlam verir değil mi
?


En son serdengeçti tarafından C.tesi Tem. 03, 2010 1:41 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
minikalem

minikalem


Mesaj Sayısı : 454
Rep Gücü : 1027
Rep Puanı : 9
Kayıt tarihi : 03/01/10

Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu? Empty
MesajKonu: Geri: Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu?   Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu? Icon_minitimeC.tesi Tem. 03, 2010 1:06 pm

Reenkarnasyon Nedir?

Kurân-ı Kerîm’den ayetlerle izah edeceğim gibi, kafir cinlerin yani şeytanların, günümüzün zayıf bilgili ve imanlı insanı bu kadarcık imanından bile mahrum etme yollarından biri olan reenkarnasyonu (yani yeniden başka bir bedende dünyaya gelme) açıklamaya çalışacağım.

Yüzyıllardan beri -çok kısır da olsa- faaliyet gösteren ve bugün liderliğini Yahudi asıllı bir Amerikalının yaptığı bir dünya tarikatı haline gelen ve “parapsikoloji” biçiminde adlandırılan bu akım, bugünün insanını önüne kurulan en büyük tuzak haline gelmiştir.

Bu tarikatın genel felsefesini, dünya dini ve dinler arası ayrımın yok edilmeye çalışılması oluşturmaktadır. Bu inanışa göre insan ruhu tekamüle uğrayacak ve kemale yani mükemmelliğe ulaşıncaya kadar “yeniden doğuş”a tabi tutulacaktır. İnsanları dünya dini felsefesine yaklaştırmaya çalışan bu akımın uyguladığı en önemli metot ise her insana kendi dini inanışından örnekler getirip göstermeye çalışmaktır.

Araştırmayı ve öğrenmeyi unutmuş, bu konuda kendisine, nefsine, tatlı ve hoş gelen ne verilirse hiç itiraz etmeden, hemen alıp öpüp başına koyan günümüz insanını bu durumda kandırmak çok kolay olmaktadır.


REENKARNASYONU iddia edenlerin bu iddialarını ispatlama yoluna başvurdukları dört ana nokta vardır:

Kur’an-ı Kerîm’de bu hususu ispat ettiğini savundukları ayetler,
Görülen rüyalar,
Hipnoz sırasındaki ifadeler,
Ve en son olarak da, bunu savunan kişilerin yaşadıklarını söyledikleri eski hayatlarını doğrudan hatırlamaları.
Şimdi bu dayandıkları noktaları teker teker çürütmeden önce en son söyleyeceğimiz sözü en başta söyleyelim ve bu düşüncelere neden olan temel unsuru açıklayıp izah edelim. Bu temel unsur bizler gibi Cenab-ı Allah’ın yarattığı bir varlık olan “CİN” unsurudur.

Şimdi bu unsurun Kur’an-ı Kerîm’de bu tür sapıklıklara neden olabileceğini izah eden Ayet-i Kerîmeler’e bakalım.

Nas Suresi, Ayet: 6.

“O şeytan, cinlerden de olur, insanlardan da.”

Yani şeytanla ilgili olan Ayet-i Kerîmeler’de izah edilen kafir cinlerdir. Şeytanın ve kafir cinlerin insanları azdırıp doğru yoldan uzaklaştıracağına delalet eden şu Ayet-i Kerîmeler bize bu hususta apaçık yol göstericidir.

Araf Suresi, Ayet: 16

“İblis ‘Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, insanoğullarını saptırmak için muhakkak senin doğru yoluna oturacağım, vesvese verip pusu kuracağım.‘ dedi” Bu ayetin ifadesinde şeytanın insanları doğrulardan ve Allah’ın emrinden saptırarak yanıltacağı izah olunuyor.

Nisa Suresi, Ayet: 120

“Muhakkak ki şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin hidayete erdirildiklerini sanırlar. Şeytan onlara vaat eder, onları uzun emel ve kuruntulara düşürür. Şeytanın kendilerine vaat ettikleri, aldatmacadan başka bir şey değildir.”

Bu Ayet-i Kerîmeler’de açıklanmaktadır ki, cinler insanları sapıklığa ve delalete sürüklemek için çeşitli tuzaklar hazırlamakta ve onları imanlarından etmektedirler.Kur’an-ı Kerîm’i tefsir ederken büyük müfessirler ilk önce Esbab-ı Nüzul adı verilen ayetlerin indirilmesine sebep olan olayları inceler daha sonra da o olaylar doğrultusunda ayet ve sureleri tefsir ederler. Şimdi bu doğrultuda kastedilen Ayet-i Kerîmeler’i inceleyelim: Kendi tezlerini iddia ettiğine inandıkları Ayet-i Kerîme;

Bakara Suresi Ayet: 28

“Allah’ı nasıl olur da inkar edersiniz? Ölü idiniz, sizi diriltti. Sonra sizi yeniden öldürecek. Ve tekrar sizi diriltecek. Ve nihayet O’na döneceksiniz”

Bu Ayet-i Kerîme’nin indiriliş sebebini Peygamberimiz (S.A.V) bizzat şöyle izah etmişlerdir: Kıyamet ve hesap günüyle ilgili Ayet-i Kerîme geldiği zaman müşrikler ve münafıklar Allah Resulü (S.A.V) ile dalga geçmişler ve çürüyüp yok olan insanın hesap vermesinin mümkün olmadığını iddia etmişlerdir. Onun üzerine bu ayet nazil olmuştur.

Ayetin açıklaması ise şöyledir:

“Biz insanların daha ruhlar aleminde, bir cesede sahip olmadan ve dünyaya gönderilmemiş durumda ölüler iken, bizlere sahip olduğumuz cesetleri ikram edip Cenab-ı Allah’ın dirilttiği ve belli bir süre bu dünyada bu cesedimizle yaşadıktan sonra tekrar bizim anladığımız anlamda öleceğimizi ve nihayet kıyamet günü tekrar bizi ilk önce yaptığı gibi Cenabı Allah’ın dirilteceğini ve nihayetinde O’na dönüp yaptıklarımızın hesabını vereceğimizi” izah etmektedir. Yani ayetin nihayeti kıyameti ve hesabı hatırlatmasıdır.

Ancak onlar kıyameti, ruhun kendi kapasitesine göre mükemmele ulaşıncaya kadar dünyaya gelip gideceğini ve ruhun sonsuza kadar bu şekilde devam edeceğini ifade ederek kıyameti ve hesabı inkar etmektedirler. Yani bu izah tarzının İslam’la uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Bu fikri savunanların İslam’a mal ederek düştükleri hata, Kuran’da ve reenkarnasyonu inkar eden hiçbir Ayet-i Kerîme’nin olmadığı görüşüdür. Tabi ki, araştırma ve öğrenme gereğini hiç duymayan bazı Müslümanlar da buna hemen inanmaktadırlar. İşte Kur’an-ı Kerîm’in bu yalanı inkar eden iki ayeti:

Müminun Suresi, Ayet: 99 – 100

“Nihayet onların her birine ölüm gelip çatınca ‘Ey Rabbim beni Dünya’ya döndür ‘ diyeceklerdir“ “Tabi ki, ben zayi ettiğim, boş geçirdiğim ömür mukabilinde iyi amellerde bulunayım. Hayır, bu onların söylediği boş laftan ve boş sözlerden ibarettir. Önlerinde dirilecekleri güne kadar kalkmalarını önleyecek berzah (perde) vardır.”

Bu Ayet-i Celileler’den de açıkça görülebileceği gibi, ölüp de gideceği yer kendisine gösterilen insan, korkusundan Allah’a yalvaracak ve mükemmel insan olabilmek için dünyaya dönmek isteyecektir. Fakat kendisine izin verilmeyip, ta ki kıyamet gününe kadar berzah yani kabir aleminde tutulacaktır.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
minikalem

minikalem


Mesaj Sayısı : 454
Rep Gücü : 1027
Rep Puanı : 9
Kayıt tarihi : 03/01/10

Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu? Empty
MesajKonu: Geri: Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu?   Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu? Icon_minitimeC.tesi Tem. 03, 2010 1:07 pm

Reenkarnasyon Nazariyesinin Kaynağı ve Saçmalığı

Günümüzde insanların büyük bir bölümü, dünya üzerinde yaşanan kaostan, kargaşadan, kavgalardan, sıkıntılardan, insaniyetsizlikten, çekişmelerden, samimiyetsizliklerden, bencilliklerden ve yalancılıktan uzaklaşmanın, huzur, güven ve barış içinde bir hayat kurmanın yollarını aramaktadır.
Bu amaçla bir arayış içine giren bazı kişiler özledikleri huzur ve mutluluğu, Hinduizm ve Budizm gibi dinlerde bulabileceklerini zannederler. Doğu dinlerinin gizemli ve mistik havası, meditasyon benzeri uygulamaları ve bu dine mensup olan kişilerin tavırlarındaki, giyimlerindeki, konuşmalarındaki ve ibadet şekillerindeki farklılık birçok insanın bu dinlerden etkilenmelerine neden olmaktadır.
Ancak Hinduizm ve Budizm gibi dünyanın bilinen en eski dinleri olarak kabul edilen inançlar, her ne kadar bazı güzel ahlak mesajları içerseler de, hak din değildirler. Muhtemelen zaman içinde yaygın olarak kabul edildikleri toplumların gelenek ve görenekleri ile karışmış ve bazı insanların da kasıtlı olarak ekledikleri hurafeler ve yanlış inançlarla bozularak günümüzdeki batıl şekillerini almışlardır. Bu nedenle bu batıl dinlerin akıl ve mantıkla çelişen birçok düşünce ve uygulamaları bulunmaktadır.
Son zamanlarda ülkemizde de gündeme gelen Karma inancı, bu batıl dinlerin önemli bir özelliğidir. Karma felsefesi, insanları bazı olumlu ahlaki özelliklere özendirmektedir ancak bunun yanında birçok sapkın ve batıl inancı da içermektedir. Karma'nın temelini oluşturan bu batıl inançların insanlar için bir kurtuluş yolu olması, insanlara mutlak bir huzur ve güven getirmesi ise kesinlikle mümkün değildir. Tam aksine bu inançlar insanı daha karmaşık bir ruh haline, çarpık bir bakış açısına ve yanlış uygulamalara yöneltmektedir. Bu sitede, bu yanlış uygulama ve fikirler ele alınacaktır.

Doğu dinleri, akıl ve mantık dışı birçok inancı ve uygulamayı barındırıyor olmasına rağmen, sahip olduğu gizemli ve mistik hava nedeni ile insanların ilgisini çekmektedir.

Karma inancının yanlış yönlerine geçmeden önce şunu hatırlatmakta yarar vardır: Dünya üzerinde gerçek mutluluğu ve huzuru bulmanın yolu, kainatın tek hakimi olan Rabbimiz'in tüm insanlar için seçip beğendiği İslam Dini ve İslam Dini'nin kaynağı olan Kuran'dır. Kuran, Allah'ın bildirdiği gibi, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkartabilecek ve insanların kurtuluşuna vesile olabilecek tek Kitap'tır. Allah bu gerçeği Kuran ayetlerinde şöyle bildirmiştir:
Ey Kitap Ehli, Kitap'tan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve bir çoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi. Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir. (Maide Suresi, 15-16)
Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. (İbrahim Suresi, 1)
Bu sitede, Karma felsefesinin Kuran ile mutabık olan güzel ahlaka ait bazı özelliklerinin yanında, Kuran'a, insan aklına ve vicdanına aykırı olan sapkın yönleri açıklanacaktır.
Ancak en başta şunu hatırlatmalıyız ki; Karma inancı hiçbir delile dayanmayan, Allah'ın vahyettiği bir kutsal kitabı olmayan, yalnızca insanların uydurduğu fikirlerden oluşan bir felsefedir. Böyle bir felsefeyi bir ortaokul öğrencisi bile rahatlıkla meydana getirebilir. Hatta bu ve benzeri çok sayıda felsefe üretebilir. Üstelik böyle bir felsefeyi üretmek için bir bilgiye ve zamana da ihtiyaç yoktur; yarım saat dahi böyle bir "dayanaksız inançlar" bütününü oluşturmak için yeterlidir. Çünkü Karma felsefesinde herhangi bir akılcılık iddiası yoktur. Bu durumda delilden yoksun, üstelik mantık dışı bir felsefeye uymak, onun hayali kurallarını yaşama geçirmeye çalışmak ne derece
mantıklıdır? İşte bu sitede, Karma, Reenkarnasyon ve benzeri inançlara uymanın ve onlar doğrultusunda yaşamanın mantıksızlığı, delilleriyle ele alınacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
huzeyfe
Süper Moderatör
huzeyfe


Mesaj Sayısı : 7721
Rep Gücü : 18110
Rep Puanı : 23
Kayıt tarihi : 27/03/09

Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu? Empty
MesajKonu: Geri: Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu?   Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu? Icon_minitimePtsi Kas. 28, 2011 8:22 am

Kur’an’da tenasüh (ruhun bedenden bedene geçmesi) var mıdır?



Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu? 62
İnsan
fıtraten mükerrem olduğu için hakkı arıyor, lakin bazen batıl eline
gelir, hak zannederek alır koynunda saklar. Hakikati kazarken ihtiyarsız
dalâlet başına düşer, hakikat zannederek alır başına giyer.

İşte reenkarnasyon da böyle batıl bir meseledir ve asla İslam’ın ve
Kur’an’ın malı değildir. Buna rağmen esefle ve üzüntüyle görmekteyiz ki,
bir kısım bedbahtlar televizyon televizyon gezerek bu batıl meseleyi
hak gibi göstermeye çalışmakta ve maalesef insanları aldatmaktadırlar.
Bilhassa bu bedbahtların içinde bir kısım ilahiyat profesörlerinin de
olması bizleri ayrıca üzmekte ve “Ümmetin dinini korumakla mükellef
olanlar bunlar mı?” diye bizleri düşündürmektedir.

Bu eseri hazırlamaktaki amacımız:Reenkarnasyonun
batıllığını ispat ederek Müslümanların imanını bir tehlikeden kurtarmak
ve bu batıl meseleyi hak gibi anlatan sözde profesörlerin asıl yüzlerini
göstererek, onların diğer şerli fikirlerinden Ümmet-i Muhammed’i
muhafaza etmektir.

Yani mesele sadece reenkarnasyon değildir. Mesele, aynı zamanda bu
fikri savunanların İslam’dan ve imandan ne kadar uzak olduklarını beyan
ederek, Ümmet-i Muhammed’i onlara karşı uyarmaktır.

“Reenkarnasyon Saçmalığı” isimli bu eserimizde reenkarnasyonun asla
mümkün olamayacağı iki kere iki dört eder katiyetinde ispat edilecektir.
Tevfik ve inayet Allah’tandır.

REENKARNASYON NEDİR?

Reenkarnasyon:Ruh göçü demektir. Ruhun, insan
öldükten sonra başka insana geçmesi ve başka bir bedenle dünyaya
gelmesidir. Buna tenasüh de denilir.

Reenkarnasyonun mümkün olamayacağı meselesini dört başlıkta inceleyeceğiz:

·İlk önce Kur’an’a bakacağız ve Kur’an bu konuda ne diyor, bunu öğreneceğiz.

·Daha sonra hadislere bakarak, bu konuda Efendimiz (s.a.v.)’in bir beyanı var mıdır? bunu araştıracağız.

·Daha sonra ise bu konudaki İslam âlimlerinin görüşlerini inceleyeceğiz. Acaba onlar bu konuda ne demişler?

·Ve daha sonra da reenkarnasyonun aklen ve mantıken mümkün olamayacağının delillerini beyan edeceğiz.

Zira bir meselenin hak olabilmesi için:

·Ya Kur’an haber vermeli,

·Ya Peygamberimiz (s.a.v.) ondan bahsetmeli,

·Ya İslam âlimleri o meselede ittifak etmeli,

·Ya da en azından o mesele akla ve mantığa uygun gelmelidir.

Eğer:

·Kur’an’ın haber vermesi bir kenara, Kur’an ona karşı çıkıyorsa,

·Peygamberimiz (s.a.v.) ondan hiç bahsetmiyorsa,

·İslam âlimleri onu küfür sayıyorsa,

·Ve akıl ve mantık da onu reddediyorsa, artık bu meselenin batıllığı güneş gibi ortaya çıkmış demektir.

İşte bizler, bu dört başlık altında reenkarnasyonun batıllığını kat’i
olarak ispat edeceğiz. Şimdi, Kur’an’ın bu meseleye bakışına geçiyoruz.

KUR’AN REENKARNASYON HAKKINDA NE DİYOR?

DELİL 1

Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelince, “Rabbim,
beni (dünyaya) geri döndür, ta ki yapmadan bıraktığımı tamamlar, iyi iş
işlerim” der. Hayır! Bu söylediği boş bir laftır. Onların arkasında ise, yeniden dirilecekleri güne kadar berzah vardır.
(Müminun 99-100)

Mezkûr ayet-i kerime, reenkarnasyonu çok açık bir şekilde reddetmektedir. Şimdi ayet-i celileyi tahlil edelim:

Soru:Onlara ölüm gelince ne diye dua etmeye ve yalvarmaya başlarlar?

Cevap:Bir daha dünyaya geri dönmek ve dünyada iken terk ettikleri salih ameller işlemek isterler.

Soru:Onlara müsaade edilir mi?

Cevap:Hayır, müsaade edilmez.

Soru:Peki, onların bu istekleri hakkında ne buyrulur?

Cevap:“Bu söyledikleri boş bir sözdür!” buyrulur.

Soru:Peki, onların akıbetleri ne olur?

Cevap:Dirilme gününe kadar beklemek üzere Berzah adı verilen âleme götürülür.

Acaba, ayet-i kerimenin beyanları bu kadar açık ve net iken,
nasıl olur da bir Müslüman reenkarnasyona inanabilir? Ve reenkarnasyona
inanana nasıl Müslüman denilebilir?


Reenkarnasyonu savunanlar; ruhun kemal bulmak için, bu dünyadaki
macerasına başka bedenlerle devam ettiğini iddia ederler. Hâlbuki
tefsirini yaptığımız ayet-i kerimede, günahkâr olarak ölenler, terk
ettikleri salih amelleri işleyebilmek için izin istemekte -yani
reenkarnasyonculara göre, kemal bulmak için izin istemekte- ama onlara izin verilmemektedir. Demek, reenkarnasyoncuların iddiaları tamamıyla Kur’an’a zıt ve muhalif olan bir görüştür.

Ayet-i kerimede geçen ve kıyamete kadar onların kalacakları yer
olarak bildirilen “Berzah” ise, ölen ruhların kıyamete kadar
bekledikleri âlemin ismidir. Dünyaya gelmeyen ruhlar “Âlem-i Ervah”ta
beklerken, dünyaya gelmiş ve ölüm ile bedenini terk etmiş ruhlar “Âlem-i
Berzah”ta beklemektedirler. Âlem-i berzah âdeta ahiretin bekleme
salonudur.

Netice olarak diyebiliriz ki:Müminun suresi
99. ve 100. ayetler tenasühü açıkça reddetmektedir. Malumdur ki,
Kur’an’ın tek bir ayetini inkâr edenler dinden çıkar ve kâfir olurlar.
İşte tenasühe inananlar bu ayet-i kerimeyi ve birazdan zikredeceğimiz
diğer ayetleri inkâr ettikleri için dinden çıkmışlar ve küfre
girmişlerdir.


DELİL 2

De ki: Size vekil kılınmış olan ölüm meleği canınızı alacak,
sonra döndürülüp Rabbinize götürüleceksiniz. Günahkârları bir görseydin!
Rablerinin huzurunda başları öne eğilmiş olarak şöyle derler: “Ey
Rabbimiz! Gördük ve işittik, şimdi
bizi geri çevir de salih bir amel işleyelim; çünkü biz artık kesin bir
şekilde inanıyoruz.” Eğer biz dilemiş olsaydık her nefse hidayetini
verirdik!
(Secde 11-13)

Mezkûr ayet-i kerime de tenasühü reddetmektedir. Şimdi bu ayet-i kerimeyi tahlil edelim:

Soru:Günahkârlar, boyunlarını öne eğmiş olarak Allah’tan ne isterler?

Cevap:Dünyaya bir daha gönderilmek ve salih ameller işleyebilmek.

Soru:Salih amel işleyecekleri hususunda neyi delil gösterirler?

Cevap:Artık hakkı gördüklerini ve hakikati işittiklerini delil gösterirler ve bundan sonra artık batıla dalmayacaklarını bildirirler.

Soru:Onlara ne cevap verilmiştir?

Cevap:İstekleri reddedilmiş ve “Eğer biz dilemiş
olsaydık her nefse hidayet verirdik!” denilerek, her nefsin hidayet
bulmasının murad-ı İlahî olmadığı beyan buyrulmuştur.

Hani ölümden sonra ruh başka bedene giriyordu? Hâlbuki ayet-i kerimenin açık ifadesiyle onların bu istekleri reddedilmektedir.

Hem hani ruh başka bedene girerek kemal buluyordu? Hâlbuki “Eğer biz
dilemiş olsaydık her nefse hidayet verirdik!” ayetinin açık beyanıyla,
her nefsin hidayet bulması murad-ı İlahî değildir. Evet, Cenab-ı Hak her
kulunun hidayet üzere olmasından ve kemal bulmasından hoşnut ve razı
olur; ancak her kulun illaki kemal bulmasını Allah-u Teâlâ murad etmemiş
ve kullarını, iman veya küfrü seçme hususunda serbest bırakmıştır. Bu
hakikate Kur’an’ın şu ayeti işaret etmektedir: “Ve de ki: O hak
Rabbimiz’dendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” (Kehf
29)

Zaten eğer Allah-u Teâlâ her kulunun hidayet bulmasını murad etseydi,
her nefse ölmeden önce hidayet verebilir ve ruhların onlarca beden
değiştirmesi gibi uzun bir seyahate gerek kalmazdı. Ancak böyle olsaydı,
imtihanın açılması ve cehennemin yaratılmasının bir manası olmazdı.

Netice olarak diyebiliriz ki:Secde suresi
11, 12 ve 13. ayetler tenasühü açıkça reddetmekte ve ölümden sonra bir
daha dünyaya gelmenin mümkün olmadığını beyan etmektedir. Artık kim
bundan sonra tenasühe inanırsa, mezkûr ayeti ve Allah-u Teâlâ’yı tekzib
etmiş olur. Herhâlde insan olan da bu yaptığından utanır ve aklı varsa
bundan titrer!


DELİL 3

Zalimler şöyle diyecekler: “Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir zamana kadar ertele de senin davetine uyalım ve peygamberlere tabi olalım.” Onlara denilir ki: “Sizin için hiçbir zeval (ölüm) yoktur diye, daha önce yemin etmemiş miydiniz?” (İbrahim 44)

Bu ayet-i kerime de açık bir şekilde tenasühü reddetmekte ve tenasüh
fikrinin batıllığını ortaya koymaktadır. Şöyle ki: Tenasühü savunanlar,
kendileri için bir zeval ve ölümün yok olduğuna inanmaktadırlar. İleride
de açıklanacağı üzere, tenasüh fikrinin temelinde, uzun asırlar boyunca
dünyada yaşama arzusu vardır. Onlara göre, ruhları başka bedenlerle
defalarca bu dünyaya gelecek ve bu dünyadan hiç ayrılmayacaklardır. Yani
inançlarına göre, onlar için bir zeval yoktur.

Şimdi, ayet-i kerimenin onlara verdiği cevaba bakalım: “Onlara denilir ki: ‘Sizin için hiç bir zeval (ölüm) yoktur diye, daha önce yemin etmemiş miydiniz?’”

İşte, bu ayet-i kerime âdeta onların yüzüne bir tokat vurmakta ve şöyle demektedir: “Hani
siz ruhunuzun başka bedenlerle defalarca dünyaya geleceğine inanıyor ve
buna yemin ediyordunuz, hani sizin için bir son yoktu! O hâlde niçin
şimdi, ecelinizin ileriye tehir edilmesi için yalvarıyorsunuz? Hadi
gitseniz ya dünyaya, niçin gidemiyorsunuz…”


Demek, ruhlar öyle başıboş değiller ve diledikleri gibi bu dünyaya
gelip gidemezler! Acaba, tenasühe inananların o andaki hâllerini ve
yüzlerinin şeklini hayal edebiliyor musunuz?

DELİL 4

Onlar, orada şöyle feryat ederler: “Ey Rabbimiz! Bizleri
çıkar, yaptıklarımızdan başka, salih bir amel yapalım.” Onlara denilir
ki: “Size düşünecek olanın düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi? Hem
size uyarıcı da gelmişti. O hâlde tadın bakalım azabı! Çünkü zalimleri
kurtaracak yoktur.”
(Fatır 37)

Bu ayet-i kerime de tenasüh fikrini açık bir şekilde reddetmektedir.
Şöyle ki: Tenasühe inananlara göre, insan kemal bulmak için defalarca bu
dünyaya gelmekte ve seyr-i sülükünü tamamlayıncaya kadar bu seyahat
devam etmektedir. Hâlbuki ayet-i kerime onların bu görüşlerini
reddetmektedir. Şimdi, ayet-i kerimeyi tahlil ederek bu reddi görelim:

Soru:Onlar niçin dünyaya bir daha gelmek istiyorlar?

Cevap:Salih amel işlemek, yani kemal bulmak için.

Soru:Peki, onlara izin veriliyor mu?

Cevap:Hayır!

Soru:İzin verilmeme gerekçesi olarak ne gösteriliyor?

Cevap:Onların, düşünecek ve salih amel yapabilecek
kadar bir ömre sahip oldukları ve ayrıca kendilerine uyarıcılar geldiği;
ama onların buna rağmen salih amel işlememiş olmaları.

Demek ki, kemal bulmak için bir daha bu dünyaya gönderilme yoktur.
Eğer öyle olsaydı, onların salih amel işlemek için bir daha bu dünyaya
dönme arzuları kabul edilirdi. Hâlbuki ayetin çok net ifadesine göre, bu
istekleri reddedilmiş ve onlar bir daha dünyaya gönderilmemiştir.

Ayet-i kerimenin bu kadar açık beyanına rağmen hâlâ nasıl olur da
tenasüh kabul edilebilir? Biz, bu ayetlerden habersiz olanların tenasühe
inanmasını bir derece anlayabiliyor ve cehaletlerine veriyoruz, tabi
cehalet özür değildir! Lakin Kur’an’ı bildiğini iddia eden sözde
profesörlerin bu görüşü savunmalarını anlayamıyoruz. Acaba onlar bu
ayetleri hiç görmüyorlar mı? Ya da amaçları üzüm yemek değil de, bağcıyı
mı dövmek? Yani onlar, bu milletin itikadını bozmak için tutulmuş
kişiler mi? Bizim aklımıza başka bir şey gelmiyor; çünkü değil bir
profesör, Kur’an’ı az bir şey okuyan kimse bile tenasühün Kur’an’a bütün
bütün zıt olduğunu anlar. Peki, onlar nasıl anlayamıyorlar? Bizce
anlıyorlar ve hakikati çok iyi biliyorlar; ama dediğimiz gibi, onlar
başka bir şeyin peşinde, bu ümmetin imanının…

DELİL 5

Onlar, ilk ölümden başka orada bir ölüm tatmazlar. (Duhan 56)

Mezkûr ayeti kerime, insanın ölümü sadece bir kere tadacağını haber
vermekte iken; tenasühçüler insanın defalarca ölümü tattığını ve her
defasında başka bir beden ile bu dünyaya geldiğini söylemektedirler.
Şimdi, Kur’an’a mı inanacağız, yoksa tenasühçülere mi?

Ayrıca şunu da merak ediyoruz, acaba tenasühü savunanlar bu ayeti hiç
görmüyorlar mı? Gerçi daha evvel söylemiştik, onlar tenasühü,
inandıklarından dolayı savunmuyorlar; onların derdi başka, onların
derdi, sadece bu ümmetin imanını çalmaktır.

“Onlar, ilk ölümden başka orada bir ölüm tatmazlar.” ayet-i kerimesi o
kadar açık ve nettir ki, tahlile ihtiyaç duymuyor ve bir sonraki ayet-i
kerimeye geçiyoruz.

DELİL 6

… Onlar ki gayba iman ederler… (Bakara 3)

Bu ayetin beyanıyla, bu dünya imtihan için yaratılmıştır ve imtihanın
sırrı da gabya iman esası üzerine cereyan etmektedir. Yani iman
hakikatlerini görmeden inanmamız istenmektedir.

Başka bir ifadeyle, Cenab-ı Hak bu dünyayı, kim iman edecek ve kim
iman etmeyecek sırrının açığa çıkması için yaratmış olup kullarından
gayba iman etmelerini istemiştir.

Hâlbuki bedenden çıkan bir ruh için gayb kalmamakta ve o ruh bütün
iman hakikatlerini bizzat müşahade etmektedir. Yani melekleri, mükâfatı
ve azabı v.s. görmekte ve kendisi için imtihanın sırrı bozulmaktadır.
Dolayısıyla bu dünyaya tekrar dönmesinin hiçbir manası yoktur. Ve madem
manası yoktur, o hâlde dönüşüne elbette izin verilmeyecektir.

Kur’an-ı Kerim’de ölüm ve dirilişle ilgili birçok ayet-i kerime
vardır. Bu ayetlerin hiçbirinde ruhun başka bir insana veya başka bir
mahluka geçtiğini gösteren bir ifade yoktur. Buna karşı tenasühü
reddeden ayetler oldukça çoktur. Bizler, bu altı ayeti yeterli görüyor
ve sizleri sıkmamak için daha fazla ayet-i kerimeyi delil getirmeye
gerek duymuyoruz. Zira daha üç kapıyı daha çalacak ve tenasühü, ilk önce
Efendimiz (s.a.v.)’e, sonra İslam âlimlerine ve daha sonra da akıl ve
mantığa soracağız.

Bizler bu kapıyı kapatmadan önce, tenasühü reddeden diğer Kur’an
ayetlerinin bir kısmını vereceğiz. Dileyenler bu ayetlerin tefsirlerini
mütalaa ederek, tenasühün Kur’an’ın ruhundan ne kadar uzak olduğunu
görebilirler.

Nisa 18, En’am 93, Secde 11, Münafikun 10-11, Mü’min 45-46, Mümtehine
13, Nisa 97 ve mükâfatın ve cezanın ölümden hemen sonra olduğunu beyan
buyuran diğer bütün ayetler tenasühü reddetmektedir.

PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.) REENKARNASYON HAKKINDA NE DİYOR?

“Peygamber size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah’tan korkun!”(Haşr
7) ayetinin emriyle bir Müslüman, Efendimiz’in verdiğini almalı ve
vermediğini almamalıdır. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Kur’an’ın en
büyük müfessiri ve bu dinin tebliğ edicisidir.

O hâlde bizler de Müslümanlar olarak, meselemiz olan tenasühü
Peygamber Efendimiz’e götürmeli ve “alın!” diyorsa almalı; “almayın!”
diyorsa da almamalıyız.

O halde şimdi biz tenasühü savunanlara soruyoruz: Bu konuda Peygamberimiz’den bir hadis veya küçücük bir söz nakledebiliyor musunuz?

Hayır, nakledemezler! Doğuyu, batıyı, kuzeyi ve güneyi arasalar,
Peygamber Efendimiz’in bütün sözlerini teker teker araştırsalar tenasühe
ait tek bir hadis bulamazlar. Eğer İslam’da tenasüh inancı olsaydı, Hz.
Peygamber (s.a.v.)’in bundan haber vermesi gerekirdi. Zira o zat bu
dinin öğreticisi ve muallimidir, bizler bu dini onun hadislerinden
öğreniyoruz. Hâlbuki Efendimiz (s.a.v.) tenasühe ait tek bir söz
söylememiş, mükâfat veya azabın hemen ölümden sonra başladığına ait ise
yüzlerce hadis söyleyerek tenasühü reddetmiştir.

Acaba hiç mümkün müdür ki tenasüh caiz ve vaki olacak da,
Peygamberimiz (s.a.v.) bunu bilmeyecek ve bundan haber vermeyecek? Acaba
bu konuda Peygamberimiz’den daha bilgili ve yetkili birisi olabilir mi?


Şurası da çok ilginçtir ki, din namına konuşanlar, konuştukları
hususta Peygamber Efendimiz’in ne dediğini hiç umursamamakta ve sadece
kendi vehimlerine göre konuşmaktadırlar. Din sadece vehimlere
dayandırılabilir mi? Peygamberi aradan çıkartan bir anlayışla ne kadar
isabet edilebilir? Eğer herkes vehmine göre hükmedecekse, o hâlde
peygamberler niye gönderildi?

Sözün özü olarak deriz ki:Tenasüh İslam’ın ve
Kur’an’ın malı değildir. Eğer öyle olsaydı, Peygamberimiz (s.a.v.) bu
inancı sahabesine ve ümmetine ders verirdi; diğer iman hakikatlerini
ders verdiği gibi… Madem ders vermemiş ve bu konuda küçücük bir söz bile
söylememiştir, o hâlde tenasüh inancı batıldır ve gayr-i İslami’dir.

İSLAM ÂLİMLERİ REENKARNASYON HAKKINDA NE DİYOR?

İ. Azam Hazretleri her gün bir defa Kur’an’ı baştan sona okumuş, İ.
Şafi Hazretleri bir günde iki defa Kur’an’ı hatmetmiş ve birçok hakiki
âlim de üç veya yedi günde bir manasına nüfuz ederek Kur’an’ı
okumuşlardır. Yine bu âlimler Peygamber Efendimiz’in on binlerce
hadisini senetleriyle beraber ezberlemişlerdir.

Eğer Kur’an’da tenasüh olsaydı veya hadisler tenasühten haber
verseydi, elbette bu zatların dürbün gibi gözünden kaçmayacaktı. Hâlbuki
bu zatlar böyle bir şeyden haber vermemişler; bırakın haber vermeyi, bu
fikrin batıl olduğunu ve buna inananların kâfir olacağını
bildirmişlerdir.

Mesela, İmam-ı Rabbani Hazretleri şöyle der:Kalpleri hasta ve bilgileri az olan bazı kimseler, hatta kendilerini âlim olarak tanıtan bazı dinsizler tenasühe inanıyor. Ruhlar
olgunlaşmadan önce bir bedenden ayrılınca, başka bir bedene geçer.
Kemale geldikten sonra insanlara gelmez, tenasüh yolu ile olgunlaşmış
olurlar.”
diyor ve tenasühle ilgili birçok hikâyeler uyduruyorlar. Tenasühe inanan dinden çıkar kâfir olur…

Yine Âlim İbni Hazm şöyle der: Tenasühe inananların kâfir oldukları hususunda icma vardır.

Berika ve Hadika isimli kitaplarda ve İslam’ın diğer bütün
kaynaklarında, tenasühe inananların kâfir oldukları beyan buyrulmuştur.
Rüştünü ispat etmiş ve ümmet tarafından kabul görmüş hiçbir âlim
tenasühün mümkün olabileceğinden bahsetmemiş, hepsi ittifakla tenasühün
küfür olduğunu haber vermiştir.

Acaba onların bu ittifakına ve sözlerine karşı, bu zamanın
takva ve amel fakiri olan birkaç cahilin sözünün ne kıymeti olabilir? Ve
onların sözünü nasıl hükümden düşürebilir?


AKIL VE MANTIK REENKARNASYON HAKKINDA NE DİYOR?

Şimdi maddeler hâlinde, akıl ve mantığın tenasühü reddettiğini ortaya koyalım:

1-Eğer tenasühü yaşayan, bin kişiden bir kişi bile
olsa, dünya nüfusuna kıyasla tenasühün ne kadar sıklıkla görüleceği
aşikârdır. Hâlbuki bunu iddia edenler bir elin parmaklarını
geçmemektedir. Bu da tenasühün hakikat olmadığına bir delildir.

2-Tenasühe inanan kişiye soruyoruz: Öldükten sonra
dirilme, beden ve ruh ile olacaktır. Azap veya lezzetler ikisinedir.
Binlerce bedene girmiş bir ruh, hangi şahsiyetiyle haşrolacak ve hesaba
çekilecektir?

3-Eğer “En son beden” diye cevap verilirse, o hâlde
biz de deriz ki: Mesela on beden değiştirmiş olan ve ilk dokuz bedeninde
zalim, son bedeninde ise salih olan bir ruh, salih olarak cennete
girse; acaba ilk dokuz bedeninde zulmettiği mazlumların haklarının ondan
alınmaması bir zulüm değil midir? Hâlbuki Allah-u Teâlâ zerre miktar
zulmetmez.

4-Veya tam tersi olarak, bir ruh ilk dokuz bedeninde
salih ve son beninde zalim olsa, eğer son bedene göre hesaba çekilerek
cehenneme atılsa; ilk dokuz bedende yaptığı ibadet zayi mi olacak?
Hâlbuki Allah-u Teâlâ: “Kazandığınız tastamam verilecektir.” buyuruyor.

Demek, haşrin hem beden ve hem ruh ile olması, tenasühü imkânsız kılmaktadır.

5-Malumdur ki, eşyanın zatî özellikleri ve
vasıfları, mahiyetinden ayrılmaz; hiçbir nevin zatî hasseleri kendinden
kopup başka bir neve geçmez. Mesela bir insan; ilim, itikat, zekâ vb.
sıfatlarda başkasının aynı değildir. İmam Gazali’nin o nezih ruhu, diğer
ruhlardan ayrıdır. Eğer tenasüh olsa idi, dünyaya birçok İmam
Gazalilerin gelmesi gerekirdi. Hâlbuki tarih sayfası, İmam Gazali ve
emsallerine rastlamamıştır. Bu da tenasühün vaki olmadığına bir
delildir.

6-Eğer tenasüh ile ruhlar olgunlaşıyor ve kemale
ermeyen her ruh bu seyahat ile kemale ulaşıyorsa, cehennem kimler için
hazırlandı ve orada kimler azap görecek? Tenasühe inanmak, cehennemi
inkâr etmek ile neticelenmez mi?

7-Tenasühçülerin dediği gibi, eğer ruhumuz şimdiki
bedenden önce, başka bedenlerle bu dünyaya gelmiş olsaydı, o
bedenlerdeyken bütün yaptıklarımızı şu anda bilmemiz gerekirdi. Hâlbuki
hiçbirimiz böyle bir şey hatırlamıyoruz. Bu da tenasühün safsata
olduğuna bir delildir.

8- Tenasüh inancına göre evrendeki ruhlar belli
sayıdadır. Bu durumda dünya nüfusunun statik olması ve nüfusta bir
artışın olmaması gerekirdi. Hâlbuki realite bunun aksini göstermektedir.

9- Tenasüh iddiası, peygamberlerin gönderilmeleri ve
semavi kitapların indirilmeleri hakikati ile de bağdaşamaz. Eğer
ruhlar, kemal bulmak için defalarca bu dünyaya gelseydi, peygamberlerin
gönderilmesine ve kitapların indirilmesine ihtiyaç kalmazdı. Zira
Cenab-ı Hak onları, insanın terakki ve tekâmülünü temin ve beşerin
bakışını ebedî hayata çevirmek için göndermiştir. Eğer tenasüh tek
başına bu kemali sağlıyorsa, ne diye peygamberler gönderildi ve semavi
kitaplar indirildi? Demek tenasüh, peygamberlerin gönderilmesi ve
kitapların indirilmesi hakikatleriyle de tam bir çelişki içindedir.

10- Kur’an ve diğer semavi kitapların günahların
tevbe ile affedileceğine dair olan beyanları, affedilebilmek için
ruhların böyle ızdıraplı ve uzun seyahatlerini fuzuli ve manasız
göstermektedir. Allah-u Teâlâ böyle bir seyahat olmaksızın bütün
günahları bir anda sevaba çevirebilmektedir. Demek tenasüh, Allah’ın
affının genişliği ile de çelişki içindedir.

11- Peygamberlere uyan kimseler arasında, ilk
hayatları itibariyle çok kötü kimseler de bulunuyordu. Bu insanların
uzun ve kirli bir geçmişten sonra, velileri geride bırakacak kadar
mualla bir mevkiye bir anda yükselmeleri o kadar vakidir ki, aksine
fikir beyan etmek âdeta imkânsızdır. Böyle, bir hamlede ve bir nefhada
olgunluğun zirvesine yükselmek mümkün iken ve bu Allah’ın lütfuna daha
yakışır iken, defalarca başka bedenlerle dünyaya gelmenin ne gibi bir
manası olabilir?

Tenasühün saçmalığına dair daha birçok delilleri ortaya koyabiliriz.
Ancak meselenin batıllığı güneş gibi ortaya çıktığından dolayı başka
delillere ihtiyaç duymuyor ve bu uzun meseleyi burada keserek tenasüh
hakkında merak edilen birkaç sorunun cevabına geçiyoruz:

SORULAR VE CEVAPLARI

1- “Kâfirler diyecekler ki: Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa
öldürdün ve iki defa dirilttin. Şimdi günahlarımızı anladık. Artık
çıkmaya bir yol var mı?
(Mü’min 11)ayetindeki “iki defa öldürülme ve iki defa diriltilmenin” tenasühe bir işareti var mıdır?

Asla yoktur! Zira eğer tenasühten bahsetseydi, “iki defa öldürülme ve
iki defa diriltilmeden” değil; “onlarca defa öldürülüp onlarca defa
diriltilmeden” bahsedilirdi. Zira tenasühe inananlara göre, ruh onlarca
defa ölmekte ve onlarca defa dirilmektedir. Eğer mezkûr ayet-i kerime
tenasühe işaret etseydi şöyle olurdu: “Ey Rabbimiz! Sen bizi onlarca
defa öldürdün ve onlarca defa dirilttin…” Lakin böyle söylenmemiş ve
sadece “iki defa ölümden” bahsedilmiştir. Demek ayetin tenasühle hiçbir
ilgisi yoktur.

Ayette geçen “iki defa öldürülme” hakkında Abdullah b. Mesud,
Abdullah b. Abbas, Katade, Dahhak ve Ebu Malik Hazretleri şöyle
demiştir: Birinci ölüm, ruh üflenmeden önceki durumdur. İnsanların,
atalarının sulbünde iken ölü olmaları kastedilmiştir. İkinci ölüm ise,
bu dünyaya geldikten sonra ölmeleridir.

Bu ayet şu ayete benzer: “Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Hâlbuki siz
ölüler idiniz, o sizi diriltti. Sonra öldürecek ve sonra tekrar
diriltecektir. Nihayet ona döndürüleceksiniz.” (Bakara 28)

Bu ayetteki:

·“Ölüler idiniz.” ifadesiyle ataların sulbündeki hâle dikkat çekilmiş,

·“O sizi diriltti.” ifadesiyle hayat bulup bu dünyaya gelmek kastedilmiş,

·“Sonra öldürülmek” ifadesiyle dünyadaki ölümümüz murad edilmiş,

·“Sonra diriltilmek” ifadesiyle kabirde diriltilmek kastedilmiş,

·“Sonra ona döndürülürsünüz.” ifadesiyle de kabirlerden çıkıp mahşer meydanına çıkışımız kastedilmiştir.

Sözün özü: Ayetin tenasüh ile uzaktan yakından bir ilgisi
yoktur. Ayetler kabir hayatından ve berzah âleminden haber
vermektedirler.


2- Bazı evliya kıssalarında veli zatların ruhlarının insan şekline büründüğü anlatılmaktadır. Bu tenasühe benzemiyor mu?

Cevap:Asla benzemiyor! Evet, Allah-u Teâlâ bazı
dostlarının ruhlarını insan şeklinde temessül ettirmiş ve onlar insan
gibi görünmüştür. Ancak bu bir temessüldür, yoksa o mübarek ruhlar başka
bedenlere girmiş değildir. Melekler ve cinler de insan şekline girip
birçok şeyler yapabiliyorlar, hatta şeytanın dahi insan şekline girip
gözüktüğü hususunda birçok kıssa-ı nebevi vardır. Ancak bunların hiçbiri
tenasüh değildir. Evliyanın ruhlarının da insan suretinde görünmesi
bunlar gibidir. Tenasüh ile hiçbir ilgisi yoktur, kişinin aynadaki
aksine benzeyen bir temessüldür.

3- Bazı yeni doğan çocuklar eski hayatlarından bahsediyorlar. Bunlar ne ile izah edilebilir?

Cevap:Hadis-i şerifler ile sabittir ki, cinler
insanın içine girebilir ve insanın his ve hareket sinirlerine tesir
ederek, hareket ve ses hâsıl ederler. İnsanın, cinlerin bu söz ve
hareketinden hiçbir haberi olmaz. Cinlerin bu oyunu sebebiyle, dünyanın
bazı yerlerinde konuşan çocuk ve hastalar görülmüştür. Bunları
konuşturan cin, uzak ülkelerdeki veya eski zamanlardaki şeyleri
söylediklerinden, bazı kimseler bu çocukların iki ruhlu olduğunu veya
başka bir insanın ruhunu taşıdığını sanmışlardır. Cinlerin insan
üzerindeki tesirini bilmeyen cahiller bunu tenasüh sanmış ve cin ve
şeytanların oyuncağı olmuştur.

Demek mesele, cinlerin insanın vücuduna girerek his ve hareket
sinirlerine tesir etmesi ve bu tesirin neticesiyle de hareket ve sesin
meydana gelmesidir.

4-Bazen insan bir olayı daha önce yaşadığını hissediyor. Bunlar ne ile izah edilebilir?

Buna “Dejavü” denilmektedir. Dejavü, hâlihazırda yaşanılan bir olayı,
daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma
duygusudur.

Bu, beynin yorgunluk veya başka sebeplerden dolayı bir görüntü veya
ses gibi herhangi bir girdiyi, giriş anı sırasında algılayamamasından
kaynaklanabilir. Beyin bu girdiyi algıladığında kişi, bu olayı daha önce
yaşadığı hissine kapılabilir.

Ayrıca, beynin sağ lobu ile sol lobunun milisaniyeden daha küçük bir
zaman farkı ile çalışmasından da kaynaklanabilir. Bir taraf diğer
taraftan önce algıladığı için, geç algılayan taraf, bu olayın daha önce
yaşanmış olduğu duygusuna kapılır. Bu durum sinir aksonlarındaki küçük
bir sapmadan kaynaklanır.

Dejavünün zıttına “Jamevü” denilir ki, bu durumda insanlar tanıdığı bir çevrede yabancılık çekebilirler.

Bütün bunlar beynin fonksiyonlarıyla alakadar olup asla tenasüh ile bir ilgisi yoktur.
“Tenasüh saçmalığı” isimli eserimiz burada tamamlandı. Başta dediğimiz
gibi, mesele sadece tenasühün batıllığını ortaya koymak değildi; mesele
aynı zamanda, bu meseleyi savunanların ne derece İslam ve Kur’an’dan
uzak olduğunu ispat ederek onların şerrinden Ümmet-i Muhammed’i muhafaza
etmekti.

Cenab-ı Hak Ümmet-i Muhammed’i onların şerrinden muhafaza etsin ve razı olacağı imana bizleri vasıl eylesin! Âmin!


http://www.ilmedavet.com/kuranda-tenasuh-ruhun-bedenden-bedene-gecmesi-var-midir.html

_________________
Mevla Görelim Neyler
Neylerse Güzel Eyler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Reenkarnasyon (Tenasüh) diye bir şey var mı? İnanmak doğru mu?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Diksiyon Eğitimi Dogru Nefes, Dogru Ses (44 MB) indirr
» RUH ÇAGIRMA ve REENKARNASYON ÜZERİNE
» Gramer Kaideleri...Doğru Yazmak
» 5 dakikada neden islam doğru dindir ?
» Hangi hava tahmini sitesi doğru?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: Ateist-Deistlerin vb İddialarına Cevablar-
Buraya geçin: