KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
parisa
Özel Üye
parisa


Mesaj Sayısı : 420
Rep Gücü : 849
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 21/09/09

İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Empty
MesajKonu: İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR   İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 6:03 am

Şefik Can anlatıyor:

-1935
senesinde Tâhirü'l-Mevlevî'nin maiyetinde Kuleli'de staj gördüğüm
zamanlarda, okulun öğretmenleriyle birlikte öğle vakitleri bazen okulun
önündeki çınar ağacının altında oturur, yemek yer kahve içerdik.
Kuleli'nin Sadık Bey isminde bir doktoru vardı. Yine bir gün yemekten
sonra bahçede oturuyorduk, Tâhirü'l-Mevlevî'nin yanına geldi orada
birçok öğretmen de vardı, bendeniz de Tâhirü'l-Mevlevî'nin yanı başında
oturuyordum. Nef'î'nin şu ünlü hicvini okudu:

Tâhir Efendi bana kelb demiş
İltifatı bu sözde zâhirdir,
Mâlikî mezhebim benim zira
İtikâdımca kelb tâhirdir.

Tabii
ki merhum Tâhirü'l-Mevlevî durumu hemen anladı ve dedi ki; "Vallahi
Sadık Bey, köpeğin 'tâhir' olup olmadığı hususunda ihtilaf vardır
(mezheplerce değişiklik gösterir); ama 'sadık' olduğundan kimsenin
şüphesi yoktur."

***********************

Şair
Bâkî, yardımcılarından birini şarap almaya gönderir.Adam şarabı
aldıktan sonra, kıyafetini değiştirerek çarşıda dolaşan Kanunî Sultan
Süleyman'ı görür ve tanır.Padişah, elindekinin ne olduğunu sorunca "su"
cevabını verir.Kanunî'nin "Fakat rengi kırmızı! sözüne , uyanık adamın
cevabı zekice olur:" Aslında su idi.Fakat padişahın huzuruna çıkınca
utancından kızardı".


**********************


Necip
Fazıl'ın yayımlanan ilk şiiri, "Kitabe"dir. Şiir, 1 Temmuz 1923 tarihli
''Yeni Mecmua''da çıkar. "Benim de yerim bu el oldu yâhu/Gençlik
bahçesinde sel oldu yâhu" dizeleriyle başlayan bu şiir dolayısıyla Ahmet
Haşim, Necip Fazıl'a edebiyat tarihimizde bugüne kadar sorulmuş en
güzel sorulardan birisini sorar:
-Çocuk sen bu sesi nereden buldun?


*****************************


Bugün derste Yahya Kemal 'in "Süleymaniye'de Bayram Sabahı " şiirini işlerken şu beyite sıra geldiğinde

"Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi,
Seçmiş İstanbul'un ufkunda bu kudsi tepeyi; "

şu anektodu anlattı;

Kanuni
Sultan Süleyman rüyasında peygamber efendimizi görür rüyasında
efendimiz onu İstanbul 'da bir tepeye götürür ve burda bir cami
yapmasını ister .bunun üzerine Kanuni hiç vakit kaybetmeden Mimar Sinan '
ı alır ve o tepeye gider ve daha buraya bir cami yapmanı istiyorum
demeden Mimar sinan başlar anlatmaya :
evet camiyi inşa etmeye şuradan başlamalı şuraya şunu yapmalı şuraya bunu yapmalılyız der.Kanuni şaşırır ve sorar :
___buraya cami yaptırmak istediğimi nereden biliyorsun ?

Mimar sinan cevap verir :

__Dün gece aynı rüyayı gördükya ben sizin birkaç adım gerinizdeydim beni görmediniz galiba der..

hocamız sonunda çok hoşuma giden şu sözü söyledi :


"Olağanüstü eserler vermek istiyorsanız aynı rüyaları görmek zorundasınız"


**************************


Bir gün Necip Fazıl'a demişler ki İngiliz ansiklopedisine iki şair almışlar.
Necip Fazıl da: " diğeri kim." demiş..


************************


"Lale
Devri" döneminde Şair Nedim ve arkadaşları dolaşırlarken yanlarından
yaşmaklı, genç ve güzel hanımlar geçer... Nedim'in arkadaşları şairden, o
güzellerden birine laf atmasını isterler... Bu talep üzerine Şair Nedim
güzellerden birine yanaşır ve ince bir tevriye san' atı ile şöyle
seslenir:


"Görmemiştir kimseler canın tenden gittiğini
Ben gözümle gördüm, işte şu giden canım benim."


*************************


NE ALIRSINIZ ?

Çok şişman olan Yahya Kemâl, bir yokuşun sonundaki lokantanın önünde dinlenirken,içeriden çıkan garson:

-Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?

Yahya Kemâl, tebessüm edip:

-Evlât, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım


*******************************


Hayalci Hafız

III.
Sultan Selim döneminin ünlü hayalcisi Kasımpaşalı Hafız, bir akşam
sultan huzurunda Karagöz oynatıyordu. Oyunda Hacivat esirci olmuş,
köleler ve cariyeler satıyordu. Herkesin dikkatle oyunu izlediği bir
sırada Karagöz kölelerden birine adıyla seslendi: “Seliiim!” Padişah da
şaka olsun diye “Lebbeyk, buradayım!” diyerek oyuna katıldı. Kasımpaşalı
Hafız, sultanın sesini duyunca büyük bir hata yaptığını düşündü ve
oyunun senaryosunu değiştirip birkaç dakika içinde Hacivat’ı konuşturdu:

-Karagöz’üm!
Huzûr-ı şâhânede bir sürç-i lisan ettin ki ne tamiri ne de affı
kâbildir. Belki tevbekâr olup hacca gidesin... Artık sana hayal oynatmak
gerekmez.

Kasımpaşalı Hafız cümlesi bitince perdenin arkasındaki
muma üfleyiverdi. Ve tabii Sultan Selim’in ısrarlarına rağmen bir daha
asla Karagöz oynatmadı.



******************************


Seyranî,
yaşadığı dönemde bazılarınca "Velî", bazılarınca "Sarhoş", bazılarınca
"Deli" gibi lakaplarla anılmış, velilikle meczupluk arasında bir
bilgelik sürerek ölmüştür. Hakkında pek çok rivayet, menkıbe ve hikaye
anlatılmıştır. Rahmetli Hasan Ali Kasır'ın "Seyranî" isimli kitabında
bunların hemen tamamı derlenmiştir . İşte bir tanesi:

"Bir gün gözleri artık görmez olan bir dostu Seyranî'ye:

- Aah baba, artık bende dünyayı görecek göz yok, demiş

Cevap:

- Üzülme gayrı, dünyada da görülecek yüz kalmadı zaten!..


********************************




Nef'i,
dönemin devlet adamlarından Sadrazam Ahmet Paşa'yı hiciv eder. Aslında
başka söylentiler de vardır. Kezâ Nef'i ,Ahmet Paşa'yı değil de
4.Murad'ı hiciv etmiştir. Bunun üzerine sarayda bir söylentidir başlar
ve bu padişahın -4.Murad'ın- kulağına kadar gider. Ve padişah Nef'i ve
Ahmet Paşa, arasında seçim yapmak zorunda kalır. Nihayet Nef'i'nin saray
mahzeninde boğdurulmasına karar verilir.

Nef'i ve harem başı
sarayın mahzenine doğru yol alırken harem başı Nef'i'ye:"Ya Nef'i ben
senin şiirlerini çok seviyorum;ister misin senin için padişaha bir rica
mektubu yazayım? "der.

Nef'i sevinir ve: " Neden olmasın ki,tabii isterim" der.
Harem
başı kağıdı kalemi eline alır ve masaya oturur. Nihayetinde
adam,Afrikalı bir zencidir. Teni esmerdir. Kağıdı önüne kor ve tam
kalemi hokkaya daldırıp kağıdın üzerine getirdiğinde,beyaz kağıdın
üstüne siyah bir damla düşer... Nef'i dilini tutamaz ve aynen:"Ağa
efendi,mübarek teriniz kağıda damladı"der.

Bunun üstüne harem başı Nef'i'ye sinirlenir,onu kurtarmaktan vazgeçer ve:" Var ha köpek,sen dünden haketmişsin ölmeyi" der.


*****************************

Yavuz da diğer Osmanlı padişahları gibi sefer yapacağı ülkeleri kimseyle paylaşmazdı..
Yine bi sefer sırasında sadrazamı gelip:
--"Hünkarım sefer nereye diye sorar"
Yavuz da :
--Sen sır saklamasını bilir misin diye sorar: sadrazam da "ewet hünkarım" der...
Yavuz :
iyi o zaman ben de bilirim der


**************************


bir
sohbet sırasında Arif Nihat Asya'ya: ''eğilir, bükülür, katlanır ve
istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş'', derler.
Asya şöyle yorumlamış bu durumu: ''desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik.''


***************************


DİKENLERİNİ HİSSEDİYORUM

İngiliz
şairi Milton (1608-1674) gözlerinin âmâ olmasından sonra yeni bir
evlilik yapmış. Kendini ziyaret eden bir dostu,şaire yeni hanımının
nazik ve bir gül kadar güzel olduğunu söylemiş.

Milton:

— Haklısınız, demiş, her ne kadar gülü görmüyorsam da dikenlerini hissediyorum


**************************


NUMARASIZ GÖZLÜK

Türk edebiyatının en büyük hiciv şairlerinden biri olan Eşref'e:

"Üstad,
o güzel hicivlerinizde ekseriya isim belirtmediğinizden, kimi
hicvettiğiniz belli olmuyor.İsim belirtmemenizin sebebi nedir?" diye
sorulması üzerine Şair Eşref:

"Hicivlerim numarasız gözlük gibidir.Her rezile uyabileceği için isim belirtmiyorum" cevabını verir.


*************************


İÇERİ ALAMADIĞIMIZ GÜNLER OLDU

Mehmet Akif görevli olarak Berlin'e gitmişti. Orada tanıştığı bir Alman kadını:
-
Affedersiniz, sizin şair olduğunuzu duydum. O halde merhametli bir
kalbiniz olması lazım. Diyorlar ki, memleketinizde kadınları içeri
kilitler, sokağa çıkmalarını engellermişsiniz. Onlara acımıyor musunuz?
Mehmet Akif şu cevabı verir:
-
Yalanınız yok yanlışınız var madam. Biz kadınlarımızı içeriden dışarıya
çıkarmıyor değiliz. Fakat dışarıdan içeriye alamadığımız günler çoktur


*************************


DOKTOR HATASI
Fransa'nın
meşhur muharrir ve terbiyecilerinden Michel Montaigne'ye "Dünyanın en
bahtiyar insanları kimlerdir?" diye sorduklarında:
- Doktorlardır, cevabını vermiş. Çünkü başarıları, güneş gibi parıldar, hataları ise toprak tarafından örtülür.


**************************


KÖR TALİH

Talih
adında bir şair, bir kaside yazıp Timurlenke takdim eder. Kasideyi
beğenen hükümdar, huzuruna davet ettiği şairin bir gözünün kör olduğunu
görünce, şaka olsun diye sorar:

“Mahlasınız nedir?”

Şair cevap verir:

“Talih!”

Timurlenk şöyle der:

“Çok isabetli bir mahlas bulmuşsun; ‘talihin gözü kördür’ derler.”

Şair de müphem bir cevap verir:

“Hakkınız var hükümdarım! Gözüm kör olmasaydı sarayınıza girer miydim?”


***********************


OYNARSA

Amerikalı
bir tiyatro yazarı, bir eserinin ilk temsil edileceği gece için
İngiltere Başbakanı Churchill’e (1874-1965) bir çift davetiye göndermiş
ve bir de not eklemiş:
— Davetiyelerden biri sizin için, diğeri de bir dostunuz için, şayet varsa…
Churchill, teşekkür ederek cevap vermiş:
— Eserinizin ilk temsiline gelemeyeceğim. İkincisine gelmeye çalışırım, şayet oynarsa…



*************************


"Ne Sen Baki Ne Ben Baki"

Kanuni Sultan Süleyman,bir meseleden dolayı dönemin şairi Baki'ye,
"Baki bed
Nef-yi ebed
Bursa'ya red"diyerek Bursa'ya sürgüne gönderir ve Baki de buna karşılık:
"Öldünse ey Baki
Değildir cihan mülkü Süleyman'a baki
Buna çarkı felek derler
Ne sen baki,ne ben baki" diyerek karşılık verir...



************************


Mevzu ile alakalı gördüğüm için Gandi'nin başından geçen bir hadiseyi
hatırlatarak sözlerime devam edeceğim: Onu çok derin bir insan olarak
tanıdım. Hayatını okuduğum zaman, o derinliğini ömrünün her karesine
yansıttığını ve bazı tavırları, bir kısım davranışları itibarıyla tam
bir muvahhid gibi yaşadığını gördüm. Nakledildiğine göre; Müslümanlar
ile Hindular arasındaki çatışmaların kızıştığı günlerde, Hindu
çocuklardan biri de hayatını kaybeder. Çocuğun babası, Müslümanlardan
bir çocuk öldürerek intikam almak için yemin eder. Bunu haber alan
Gandi, adamı çağırır ve ona niçin masum bir çocuğu öldürmek istediğini
sorar. Hindu adam, “Onlar benim yavrumu öldürdüler, ben de onlardan bir
çocuk öldürerek öcümü alacağım” der. Gandi'nin mukabelesi
düşündürücüdür; der ki, “Birini öldürmen, senin ölmüş çocuğunu geri
getirebilir mi? İlle de çocuğunun yerini doldurmak istiyorsan, onlardan
bir çocuğu evlâtlık edin, onu kendi öz oğlun gibi bağrına bas ve güzelce
yetiştir.”....
MFG


****************************


Yine NEcip Fazıl...
Bir gün Necip Fazıl'a demişler ki İngiliz ansiklopedisine iki şair almışlar.
necip Fazıl da: " diğeri kim." demiş..


******************************




Necip
Fazıl bir mahkemesi sırasında hızını alamaz ve bu mahkemedekilerin
yarısı eşektir,der.Hakim kızar ve sözünü geri almasını ister.Necip Fazıl
,peki der.Sözümü geri alıyorum buradakilerin yarısı eşek değildir..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
parisa
Özel Üye
parisa


Mesaj Sayısı : 420
Rep Gücü : 849
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 21/09/09

İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Empty
MesajKonu: Geri: İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR   İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 6:13 am

SİZ DE YALAN SÖYLEYİN

Büyük Amerikan mizahçısı Mark Twain (1835-1910), bir toplantıda karsılastığı kadına:
— Çok güzelsiniz hanımefendi, diye iltifatta bulunmuş.
Kadın:
— Maalesef size aynı iltifatla cevap veremeyeceğim, diye karşılık vermiş.
Mark Twain bu kabalığı affetmemiş:
— O halde siz de benim gibi yapın, yalan söyleyin hanımefendi


*************************


ANLADIĞININ İSPATI


Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik’e göstererek fikrini sorar:
Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
-İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
-Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım


************************


Düşmanın Canı

Şair Nef’ i bir toplantıda konuşurken, düşmanlarından biri içeri girmiş, fakat herkese selam verdiği halde kendisine:

—Merhaba canım! demiş.

Nef’i durur mu? Hemen cevabı yapıştırmış:

—Derhal çıkıyorum.


***********************


AKŞAM YEMEĞİ

Yahya Kemâl, dostlarından birine:
-Bu akşam yemeği benimle yer misin? Diye sorunca, arkadaşı:
-Hay hay! Der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
-İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.


************************


Böyle Korunur
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder.

Bir
gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz,
toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:

—Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!


************************

Mehmet
Akif sandalyeye oturmuş, milletin acıları ile hem-hal olmuş, saç sakal
karışık bir vaziyette ve yüzü kapıya dönük.... içeri Tevfik Fikret girer
. yüzyüze gelirler. tevfik fikret:
- Ne bu hal üstat maymuna dönmüşsün
M.Akif
hiçbir şey söylemeden ayağa kalkar. Pencerenin önüne gelir bu arada
Tevfik Fikret'e sırtını dönmiştür. Cevabını yapıştırır:
- İnsanlık hali, ne zaman neye döneceğimiz belli değil, bak şimdi de pencereye döndüm.


************************

BRAVO!..
Genç bir şair, saçma sapan şiirlerini Victor Hugoya okuduktan sonra:
-Üstad, diye sormuş. Şiirlerimi nasıl buldunuz?
Victor Hugo:
-Vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz, demiş. Bravo doğrusu!


***********************



YIKA DA GETİR

Süleyman
Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır
ve su ister. Şinasi’nin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak
derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:

-Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Smiley


( hepsi ) _alıntı


********************************


ORUÇ NASIL ŞİŞMANLATIR?

Hekimoğlu İsmail e, "Ramazan olmasına rağmen biraz kilo almışsınız?" dediklerinde:

- Maalesef öyle oldu, demiş. Çünkü iki kişilik yemek yiyor, bir kişilik oruç tutuyorum.



*****************************


Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:

-“Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz” diye çıkışır.

Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:

—Peder ne der, kader ne der


**************************


SİZ NEHRi

Değerli edebiyatçı Abdülhak Şinasi Hisar, çok nazik bir insanmış. Hiç kimseye “sen” diye hitap etmezmiş. Kardeşiyle

bile “siz” diye konuşurmus. Süleyman Nazif, Abdülhak Şinasi Hisar’ın ağzından hiç sen lafı çıkmadığını görünce biraz da alay

olsun diye sormuş:

-Yahu Abdülhak Şinasi, sen zaman zaman Paris’e gider orada kalırsın. Acaba orada Sen (Sein) nehrine de mi “siz” nehri

diyorsun?


*******************

Bülbül

M.
Akif yapmacıklı jest ve mimiklerle şiir okuyanlardan hoşlanmazdı. Bir
gün böyle biri, Taceddin Dergâhında Akif`in bülbül şiirini okur. Bu
okuyuşa canı sıkılan Akif, şöyle söylenir:

— Bu bülbül bizim Bülbül`e benziyordu ama adam ne kanadını bıraktı, ne kuyruğunu!


**************************


biz müslümaniz domuz yemeyiz...

seyh samili rus ordusu cok uzun
mücadeleler sonunda esir alir ve carin karsisina cikarirlar, bu cihangir
sahsiyetin silahinin tekrar kendisine verilmesi emreder... sonrada bu
cengaverle yemek yemek ister... öyle bir mükemmel sofra hazirlanirki
seyh samilin serefine yok yoktur... senelerdinr degil böyle mükemmel bir
sofra dogru dürüst sofra görmemis olan seyh samil yemeklere girismis...
bunu dikkatlice izleyen car , ey samil bu ne istah nerdeyse bizide
yiyeceksin der... bunu üzerine samil tarihi cevabini verir...
- elhamdülillah biz müslümaniz domuz yemeyiz...
bunun üzerine car piskinlige vererek kahkahayi patlatmis...

(kafkas kartali seyh samil den alinti)


*****************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
parisa
Özel Üye
parisa


Mesaj Sayısı : 420
Rep Gücü : 849
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 21/09/09

İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Empty
MesajKonu: Geri: İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR   İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 6:19 am

Kâmil esek
Sair
Esref, birgün esege binmisti,yolda giderken arkadan Izmir Valisi Kâmil
Pasa'nin arabasi ile gelmekte oldugunu görmüs ve yol vermek için sag
kenara çekilmisti.Yolun bu kenarinda büyük bir çukur vardi.Kamil Pasa
espri olsun diye:
" Esref,çok kenara çekilme,çukura düsersin " dedi.Esref:
" Merak etme Pasam,esek kâmildir "cevabini verdi


*************************

Fuzûlî'nin doktor olduğunu


Bâkî'nin çocukken Beyazıt Câmisi'nin lambalarını silerek geçindiğini


Nedim'in bir isyan anında öldürülmek korkusuyla evinin çatısına çıkıp kaçmaya çalışırken öldüğünü


Orhan Veli'nin belediye çukuruna düşmesi sonucu beyin kanaması geçirdiğini

biliyormuydunuz


****************************


KÜÇÜK ŞEYLER

Ne
kadar haklı olursa olsun, eleştirileri anlayışla karşılamak çok az
insana nasip olan bir olgunluktur. Bu, ilim, irfan,mevki sahipleri;
sanat ve edebiyat adamları için de geçerli bir tespittir. Yahya Kemal de
büyük şairligine, yurt dışına yayılmış
ününe rağmen bu olgunluğu
gösteremeyen bir sanat ve edebiyat adamıdır. Bırakın eleştiriyi, yarı
şaka yarı ciddi küçük dokunmalara bile alınganlık gösterirmiş. Bir gün
kendisine yöneltilen basit bir elestiriyi hazmedemeyip öfke ile ileri
geri konuştuğu
bir sırada bir dostu teselli etmek için söyle demiş:

— Üstadım, ne var bu küçük eleştiriye kızıp köpürecek? Üzerinde durulmaya değmeyecek kadar önemsiz şeyler bunlar.

Yahya Kemal dostunu terslemiş:

— İnsanı esas rahatsız eden bu küçük şeylerdir. Koca bir dağın tepesine oturabilirsin de, bir iğnenin tepesine oturamazsın!..


**************************


Sigara..
Necip Fazıl çok fazla sigara içer.
Bir gün bir öğrencisi ona gelir ve der ki:
-"Hocam bugün bir rüya gördüm bütün bitkiler Allah'a secde ediyordu, bir tek tütün etmiyordu."
Üstad cevabı yapıştırır:
-"Getirin o kafiri yakalım..."


********************


Abdülhak Hâmid’ in evindeki sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamid’ e döner ve:
-Efendim, gönül kocamaz! der.
Hamid cevap verir:
-Kocamaz ama, kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez..


**************************

Biz Ölülerimizle Birlikte Yaşarız


Cumhuriyet’în
ilk yıllarında,Yahya Kemal’in Madrid büyükelçisi olduğu bir
dönemde,kendisine Türkiye’nin nüfusu sorulduğunda Üstat,tereddütsüz ”80
milyon” der.”Ne diyorsunuz Ekselans biz 10-15 milyon
biliyorduk”dediklerinde,şair yine tereddütsüz cevap verir:
“Biz ölülerimizle birlikte yaşarız,mezardakiler de nüfusumuza dahildir.”



****************************


Sonsuz Hayat

"Yaşlılık yıllarında iken niçin kendinizi bu kadar yoruyorsunuz?" diye soran arkadaşlarına,Victor Hugo,şu cevabı vermiş:

"Dinlenmek için önümde sonsuz bir hayat var."


************************









Altmışlık ünlü bir
ressam lokantaya gider.Siparişini verir,karnını güzelce doyurur ve
garsondan hesabı getirmesini ister.Garson hesap pusulasını getirince
pusulanın üzerine garsonun resmini çizer ve ona takdim eder.Garson
gülümseyerek der ki:
-"Ama efendim bir saattir yemek yiyorsunuz,bu resmi beş dakikada çizdiniz."
Ressam:
-"Beş dakika değil evlat,beş dakika değil,altmış yıl artı beş dakika."diye karşılık verir.


*************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» HAZIR CEVAPLAR
» Anekdotlar
» Hazır Cevablar-Nükteler
» Hazır Cevap Yeteneğine Sahip Olmak İster Misin?
» İlginç Sakarlıklar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: EDEBİYAT-TARİH- SANAT :: Edebiyat-
Buraya geçin: