| KUTLU FORUM Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz |
|
| Allahın peygamberimizi uyardığı ayetler İlahi İkazlar | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Limoni Co-Admin
Mesaj Sayısı : 6150 Rep Gücü : 14991 Rep Puanı : 44 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: Allahın peygamberimizi uyardığı ayetler İlahi İkazlar Paz Tem. 09, 2023 1:19 pm | |
| https://sorularlaislamiyet.com/peygamber-efendimizi-elestiren-ayetleri-yazar-misiniz Hz. Peygamber Efendimize Yapılan İlahi İkazlar 1. Abdullah b. Ümmü Mektum Olayı 2. Bedir Esirlerine Yapılan Muamele 3. Tebük Seferinde Münafıklara İzin Vermesi 4. Hz. Zeynep’le İzdivaç Meselesi 5. Tahrim ila Olayı 6. Münafık Abdullah b. Übey’in Cenaze Namazını Kıldırması 7. Müşrik Olarak Ölen Yakınları İçin Af Dilemesi 8. Diğer İkaz Ayetleri- Kur’an Okumakta Acele Etmesi- İnşallah Dememesi- Vahiyden Uzaklaşma İhtimali- Asıl Hidayet Verenin Allah Olduğu- Kafirin İnkarına Üzülmemesi 1. Abdullah b. Ümmü Mektum Olayı
Hz. Peygamber (asm) bir gün Kureyş eşrafından bazılarını İslama davet etmekle meşgul iken, Abdullah ibni Ümmi Mektum adındaki sahabe huzuruna geliyor. Abdullah âmâ bir şahıs idi. O Resulullah’ın hidayete ermeleri konusunda son derece istekli olduğu bu Kureyş eşrafının Hz. Peygamber’in yanında olduklarından ve Hz. Peygamber’in onlarla meşgul bulunduğundan haberdar değildi. Hz. Peygamber’in gayesi, bu Kureyş eşrafının İslam’a girmelerini sağlamak ve bunlar vasıtasıyla Araplardan birçoğunun İslam’la müşerref olmalarını temin etmekti. Resûlullah, Kureyş’in ileri gelenleriyle beraber oturmuş, onlara İslam’ı anlatıyordu. Ve onların Müslüman olmalarını çok arzu ediyordu. İşte tam bu sırada içeriye Abdullah b. Ümmü Mektum ismindeki âmâ şahıs girerek, Hz. Peygambere bazı sorular sordu. Resûlullah (asm) o sırada diğerleriyle meşgul oluyordu; sözünün kesilmesini istemediğinden, aynı zamanda zaten Müslüman olan bu şahsa karşı, yüzünü çevirerek ona cevap vermedi.Hz. Peygamber’in (asm) bu davranışı Ümmi Mektum’a hakaretten ve halini beğenmemekten dolayı değildi. Aksine bu davranış Kureyş eşrafının hidayete ermeleri hususunda beslediği şiddetli arzudan kaynaklanıyordu. Zira Resulullah (asm) onları İslam’a davet için müsait bir ortam bulmuştu. Dolayısıyla bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Bu sırada şu ayet nazil oldu: - Alıntı :
- “Yanına kör bir kimse geldi diye (Peygamber) yüzünü asıp çevirdi. Ne bilirsin, belki de o arınacak yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti. Ama sen, kendisini öğütten müstağni gören kimseyi karşına alıp ilgileniyorsun. Arınmak istememesinden sen sorumlu değilsin. Sen, Allah’tan korkup sana koşarak gelen kimseye aldırmıyorsun. Dikkat et; bu Kur’an bir öğüttür. Dileyen onu öğüt kabul eder.” (Abese, 80/1-12)
Onun hakkında bu ayetler inince, Hz. Peygamber (asm) kendisine ikramda bulundu, onunla konuştu, “İhtiyacın var mı? Bir şey istiyor musun?” dedi. Onun yanından ayrılırken de tekrar: “Bir ihtiyacın var mı?” diye sordu. Peygamberimizin, daha sonra zaman zaman Abdullah’ı gördüğünde “Kendisinden dolayı Rabbimin beni azarladığı şahsa merhaba!” diyerek ona iltifatta bulunduğu rivâyet edilmektedir. Buna benzer iltifatlarının yanında, iki kez gazaya çıktığında yerine Medine’de kalanlara namaz kıldırmak üzere Abdullah’ı görevlendirdiği de rivâyet edilmiştir. (bk. Razi, ilgili ayetlerin tefsiri, Tirmizi, Tefsir, 73)Müfessir Razi’ye göre Resulullah’ın bu davranışı yanlış değildi. Her makamın bir edep ve kuralı vardır. Dolayısıyla Allah’ın huzurunda, herhangi bir varlığın huzurunda duruluyormuş gibi durulmaz. Aynı şekilde Onun elçisinin yanında da belli kurallar, yine Kur'an tarafından belirtilmiştir. Ne zaman yanıma girileceği, yanında ne kadar oturulacağı, (bk. Ahzab, 33/53 ) ses tonunun nasıl ayarlanacağı (bk. Hucurat, 49/2-4 ) gibi hususlar bunlardandır.Bu olayda cereyan eden davranışta, bir yönüyle bazı kuralların aşıldığı da açıktır. Böyle bir durumda Hz. Peygamber’in (asm), daha önemli bir işle meşgul iken, tali sayılabilecek bir konuma çekilmesi elbette normal değildir. Ve o da pek tabiî olarak ikinci derecedeki bir işi bırakmış, en önemliye yönelmiştir. (Razi, a.y) 2. Bedir Esirlerine Yapılan Muamele
Müşriklerle Müslümanlar arasında cereyan eden Bedir savaşında, Müslümanlar galip gelmişler ve onlardan esirler almışlardı. Müslümanlar ilk defa böyle bir durumla karşı karşıya kalmışlardı. Bununla ilgili olarak vahiy de gelmediğinden, ne yapılacağı durumu kesinlik kazanmamıştı. İslam’dan evvelki Arap Yarımadası’nda harp esirlerine müteallik hususi ve muayyen bir muamele tarzı yoktu. Bazen öldürülürler, bazen köle haline getirilirler (bilhassa hanım ve çocuklar), bazen fidye-i necat alınarak, bazen de hiçbir karşılık alınmaksızın serbest bırakılır ve nihâyet bazen de karşı tarafın elinde bulunan esirlere karşılık mübadele edilirlerdi.İşte böyle bir ortamda Hz. Peygamber (asm), durumu neticeye bağlamak için istişareye başvurdu. Önce Hz. Ebu Bekir’e fikrini sordu. Ondan şu cevabı aldı:“Ya Resulellah! Bunlar senin kavmin, kabilen ve senin milletindir. Gerçi sana ve Müslümanlara etmedik kötülük bırakmadılar. Fakat sen, af yolunu tutar ve bunları affeder, boyunlarını vurmaz ve bunları serbest bırakırsan, gönüllerini kazanır ve bunların hidayete ermesine vesile olursun. Benim kanaatim, bunların affedilmesi yönündedir.”Daha sonra da Hz. Ömer’e fikrini sordu. O da:“Ya Resulellah! Şu anda elimizdeki esirler, Mekke’nin ileri gelenleridir. Bunlar öldürülürse, bir daha küfür belini doğrultup bizim karşımıza çıkamaz. Dolayısıyla bunların öldürülmesi gerekir. Hatta her Müslümana, kendi yakınını ver, onu bizzat o öldürsün. Akil’i Ali öldürsün, Abdurrahman’ı, babası Ebu Bekir öldürsün, falan akrabamı da bana teslim et, onu da ben öldüreyim.” demiştir.Onların bu düşüncelerine karşı Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur: - Alıntı :
- “Ya Eba Bekir! Sen aynen atam Hz. İbrahim’e benziyorsun. Nasıl ki, kavmi ona her türlü kötülüğü yapmış, hattâ onu ateşe atmıştı. Halbuki o ellerini kaldırıp Rabbine şöyle dua etmişti:
'Rabbim! Kim bana tabi olur uyarsa bendendir. Kim de bana isyan eder yüz çevirirse, (ne diyeyim) sen Gafur ve Rahim’sin.' (İbrahim, 14/36) Ve yine sen İsa’ya benziyorsun. Kavmi ona her türlü eza ve cefayı reva gördü. Halbuki onun duası da şuydu: 'Rabbim! Eğer onlara azap edersen, onlar senin kulların. Eğer affedersen, Aziz sensin, Hakim sensin.' (Maide, 5/118) “Ya Ömer! Sen de Nuh gibisin ki, o şöyle demişti: 'Rabbim! Yeryüzünde bir tek kafir dahi bırakma.' (Nuh, 71/26) Ve sen aynı zamanda Musa gibisin ki, o da şöyle demişti: 'Rabbimiz! (Firavun ve taraftarlarının) mallarını yok et, kalplerini sık; çünkü onlar, can yakıcı azabı görmedikçe inanmazlar.' (Yunus, 10/88)."
Neticede Hz. Peygamber (asm) af yolunu tutmuş ve Hz. Ebu Bekir’in düşüncesi istikametinde karar vermişti. Hz. Peygamber’in bu görüşü benimsemesinin şu sebepleri vardı:1. Bu esirlerin Müslüman olmalarını ummak,2. Müslümanların ferdi ve umumi işlerinde bu fidyeden istifade etmeleri keyfiyeti.Fakat hemen sonra şu mealdeki ayetler nazil oldu: - Alıntı :
- “Yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir almak hiçbir peygambere yaraşmaz. Geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah ahireti kazanmanızı ister. Allah güçlüdür, hakimdir. Daha önceden Allah’tan verilmiş bir hüküm olmasaydı, aldıklarınızdan ötürü size büyük bir azap erişirdi. Elde ettiğiniz ganimetleri temiz ve helal olarak yiyin; Allah’tan sakının, doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.” (Enfal, 8/67-68. Ayrıca bk. Müslim, Cihad 58; Müsned, 1/31-32)
Bu ayetlerle, Müslümanların bu ilk savaşta düşmanlarını iyice mağlup edip kendilerine üstünlük sağlamak yerine, sağlanacak maddi menfaat ön planda tutularak onları esir almaları hoş karşılanmamakla birlikte, esirlerin fidye karşılığı salıvermesi hükmü de iptal edilmemiştir.Bu ayetlerin inme sebebiyle ilgili bir başka ihtimal de şöyledir: - Alıntı :
- “Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız ya da fidye ile salıverin.” (Muhammed, 47/4)
ayeti gereğince, savaş devam ederken ganimet ve esir alınmaması gerekirdi.Bir kısım sahabenin bu emre uymaması ve savaş devam ederken esir toplamaya başlamaları ve muhtemelen Hz. Peygamberin (asm) de onların bu tavrını onaylaması üzerine bu ayet inmiştir. Zira ayetteki ifadeler, savaş sırasındaki bir durumu izah etmektedir. Savaş sonrası esirlerin durumu ile ilgili bir durum ayette söz konusu değildir. Bu sebeple Hz. Peygamber’in (asm)esirlerle ilgili yanlış bir şey yaptığını söylemek mümkün olmaz.Savaş sonrası alınan esirlere, misal teşkil edecek tarzda muamele tatbik edilmiş, az evvel aralarında bir harp cereyan etmesine rağmen Müslümanlar bu esirlere karşı lütufkar davranmışlardır. Hz. Peygamber Efendimiz (asm) bu esirleri en emin bir tarzda gözaltında bulundurmak için bunları kendi askerleri arasında taksim etmiş ve onlara iyi davranmalarını askerlerine tembih etmiştir. Bu emir karşılıksız kalmadı. Bu esirlerden elbisesi olmayanlara elbise temin edildi. Müslümanlara eşit surette iaşe edildi. Bazı Müslümanlar, bunlara ekmeklerini verip sade hurma ile yetindiler, gayeleri, sadece verilen emirden dışarı çıkmamak ve bu emre itaat etmekti.Bu ayetlerdeki ikaz ve uyarıdan şu sonuçlar çıkarılabilir:1. Bu ikazla Hz. Peygamber’in (asm) bir beşer ve aynı zamanda bir kul olduğu, peygamber olmasının asla onu hata etmeyen bir konuma çıkarmayacağı vurgulanmış, böylece Hristiyanların kendi peygamberleri hakkında yanıldıkları gibi, müminlerin de kendi peygamberleri hakkında bir ifrata düşmemeleri tenbih edilmiştir.2. Bununla Resulullah’ın (asm) vahyi tebliğdeki güvenirliliği ve Allah’tan indirilen şeyleri asla gizlemediği vasfı ön plana çıkartılmıştır. Çünkü şayet o bir şey gizleyecek olsaydı, kendisine ikaz mahiyetinde gelen bu ayetleri gizlemiş olurdu.3. Aynı zamanda burada, Hz. Peygamber'in (asm) ümmetinin, karşılaşmış oldukları ve hakkında kesin bir delil bulunmayan konularda içtihada, fikir beyanında bulunmaya ve aralarında görüş alışverişi yapmalarına bir teşvik vardır. 3. Tebük Seferinde Münafıklara İzin Vermesi
Hz. Muhammed (asm), İslam devletinin temelini sağlam esaslara, ilahi nizama oturttuktan sonra İslam’ın üstünlüğünü Arap Yarımadasının önemli bir kısmında kabul ettirmiş, İslam’ın sesini yarımadanın dışına ulaştırmaya başlamıştı. Mekke’nin fethi, Huneyn savaşı, Taif kuşatması artık İslam’ın karşısında durabilecek bir güç ve cesaretin Yarımadada kalmadığını ispatlamış ve bunun kesin hatlarını ortaya koymuştu. Birçok kabileler zekat verirken, bazıları da İslam’a girmeyip onun hakimiyeti altına girerek haraç vermeyi kabullenmişlerdi. Böylece yavaş yavaş ekonomik güç de oluşuyor ve devlet maliyesi teşekkül ediyordu.İşte bu sıralarda Arap ülkeleriyle birçok yönden ilgisi bulunan ve yarımadayı kendi pazarı haline getiren Bizanslılar, yeni kurulan İslam devletine karşı ciddi tedbirler almayı düşünme ihtiyacını duymuştu. Büyüyen İslam’ı yok etmeyi, hiç değilse güçsüz ve etkisiz hale sokmayı planlamışlardı. Suriye’den Medine’ye gelen Nabatî tüccarların Herakleios’un Medine’ye saldırmak için hazırlık yaptığını ve Lahm, Cüzam, Gassan, Amile gibi Hristiyan Arap kabilelerinin Bizanslılara katıldığını, öncü birliklerinin Arap çölü sınırındaki Belka’ya ulaştığını haber vermesi üzerine, Hz. Peygamber (asm) Tebük Gazvesi’ne hazırlanmaya başladı. (Vakidi, Megazi, 1/990; İbn Sad, Tabakat, 2/165)Kısa zamanda durumu öğrenen Hz. Muhammed (asm), düşmanı yine onun topraklarında veya sınırında karşılamayı ve böylece İslam’ın yenilmez bir kudret, aşılmaz bir set olduğunu göstermek istedi. Allah’ın emri inince savaş hazırlığına başladı.Rivayetlerden anlaşıldığına göre münafıklardan bazıları bu savaşa katılırken, bazıları da özür beyan edip katılmadılar. Diğer bedevi Arapların durumu da böyleydi. Samimi olanlara gelince üç kişi dışında özürsüz olarak güç yetirdiği halde katılmayan olmadı.Bazı rivayetlerin belirttiğine göre münafıklardan, hastalıklı kalp taşıyanlardan savaşa katılmayarak yalan özürlerini beyan edip, Resulullah’ın kendilerine izin verdiği kişilerin sayısı 80 civarındaydı. Resulullah bu izni verince şu ayetler nazil oldu: - Alıntı :
- “Allah seni affetsin; doğrular sana belli olup, yalancıları bilmeden önce, niçin onlara izin verdin? Allah’a ve ahiret gününe inananlar, mallarıyla, canlarıyla savaşmak istediklerinden ötürü geri kalmak için senden izin istemezler. Allah sakınanları bilir. Ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp şüphelerinde bocalayan kimseler senden izin isterler. Eğer savaşa çıkmak isteselerdi bir hazırlık yaparlardı. Ama Allah davranışlarını beğenmedi de onları alıkoydu. 'Acizlerle beraber oturun.' denildi. Aranızda savaşa çıkmış olsalardı, ancak sizi bozmağa çalışırlar ve fitneye düşürmek için aranıza sokulurlardı. İçinizde onlara kulak verenler var. Allah kendilerine yazık edenleri bilir. And olsun ki, daha önce de fitne koparmak istemişlerdi. Sana karşı birtakım işler çeviriyorlardı, sonunda onlar istemedikleri halde hak ortaya çıktı, Allah’ın emri üstün geldi.” (Tevbe, 9/43-48)
Bu ayetlerde Allah, yumuşak bir üslup ile Resulullah’a (asm) sitem etmektedir. Ancak Allah, Resulullah’ın bu olayda daha uygun olan hareketi yapmamasından dolayı ona sitem etmeden önce, onun bu davranışını affettiğini bildirmektedir ki bu da Resulullah için bir lütuftur. (bk. Taberi, ilgili ayetlerin tefsiri)Fahreddin Razi, Allah’ın, “Hay Allah affedesice…” mealindeki ayetinin şöyle yorumlanmasını daha uygun bulur:“Bu, Allah’ın, Hz. Peygamber’i iyice tazim edip yücelttiğine delalet eder. Bu tıpkı, bir adamın, kendisi nezdinde çok kıymetli olan birisine, ‘Hay Allah affedesice, benim şu işimi nasıl yaptın? Allah senden razı olsun; benim bu sözüme karşılık senin cevabın nedir? Allah sana afiyet versin, sen benim kadrimi bilemedin!’ demesi gibidir. Bundan dolayı, bu kimsenin bu sözünden maksadı, o kimseyi iyice yüceltmekten başka bir şey değildir."Razi son olarak Allah’ın, “Neden onlara izin verdin?” ifadesi, daha evla ve daha mükemmel olanın yapılmaması manasına hamledilebileceğini söyler." (bk. Razi, ilgili ayetlerin tefsiri)Şurası da bilinen bir noktadır ki Hz. Peygamber (asm), Allah bildirmedikçe gayb ilminden haberdar olmadığından, onların bu gizli durumlarını bilemeyeceğinden dıştan söyledikleri sözlere itibar etmesi tabii idi. Fakat gayb ilmini kemaliyle bilen Allah, meselenin iç yüzünü bildiği için, onların yalanların üzerinden perdeyi kaldırdı. Böylelikle Hz. Peygamber (asm), ilahi vahiyle uyarılmış oldu ve ilahi bağışa eriştiği de kendisine bildirildi. 4. Hz. Zeynep’le İzdivaç Meselesi
Hz. Zeyd b. Harise, Hz. Peygamber’in (asm) ilk eşi Hz. Hatice’nin kendisine hediye ettiği bir köledir. Hz. Peygamber onu kölelikten azat etmiş, evlendirmek suretiyle hür bir insan olarak topluma kazandırmıştır. Onun evliliği ile ilgili bir problem yaşanmış ve bu olay Kuran’da yer almıştır. Allah bunu anlatarak, cahiliye Arapları arasında mevcut olan köle ile hür insanın evlenememesi ve bir kişinin, evlatlığının boşadığı bir kadınla evlenememesi gibi bazı yanlış uygulamaları ortadan kaldırdığını bildirmektedir.Zeyd ile Zeynep’in evliliğini Hz. Peygamber (asm) istiyor ve evlilik gerçekleşiyor. Zeyd bir gün aralarındaki şiddetli geçimsizlik nedeniyle Hz. Peygamber’e müracaat ediyor ve Zeynep’in asil bir aileden geldiğini, kendisinin ise azatlı bir köle olduğunu ve Zeynep’in kendisini ona denk görmediğini ve aralarındaki şiddetli geçimsizlikten dolayı hanımını boşayacağını söylüyor. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona: “Allah’tan kork! Eşini yanında tut.” deyince Ahzab suresinin 37. ayeti nazil olmuştur.Daha sonra Zeyd, Zeynep’i boşuyor ve iddeti dolunca Hz. Zeynep ile Hz. Peygamber evleniyor.İlgili ayet şöyledir: - Alıntı :
- “Allah’ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye, ‘Eşini bırakma, Allah’tan sakın.’ diyor, Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah’tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah’ın buyruğu yerine gelecektir. Allah’ın Peygamber’e farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah’ın öteden beri, gelmiş geçmişlere uyguladığı yasasıdır. Allah’ın emri şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir.” (Ahzab, 33/37-38)
Ayette geçen "saklama" ve "çekinme"nin mâkul açıklamaları vardır. İleride Hz. Zeyneb'in boşanacağı ve Hz. Peygamber'in eşi olacağı bilgisi, Allah'ın ona verdiği bir sırdı, nasıl olsa zamanı gelince açıklanacaktı. Bunun önceden açıklamasının birçok sakıncası da vardı. Bu sebeple "Allah'ın ileride açıklayacağı bir şeyi gizliyordun." cümlesi bir kınama değil vakıanın ifadesidir."Kendisinden çekinme hususunda Allah'ın önceliği bulunduğu halde sen halktan çekiniyordun." cümlesi de iki manaya gelebilir:1. "Sen Allah'tan çok halktan çekiniyorsun."2. "Kendisinden çekinilecek olan Allah'tır; O evlenmeni emrettiğine göre halk istediğini söylesin, onlardan çekinmene gerek yoktur."Birinci mana Hz. Peygamber (asm) için söz konusu olamaz; çünkü o bütün yapıp ettikleriyle yalnız Allah'tan korktuğunu ve O'na itaat ettiğini ispat etmiştir. İslâm'a inansın inanmasın hiçbir kimse onun, halkı memnun etmek için Hakk'ın emrine aykırı davrandığını söyleyemez. Geriye muteber ve tutarlı mana olarak ikincisi kalmaktadır. Zaten surenin başında, hem Hz. Peygamber hem de müminler, münafıkların yapacakları dedikodular ve çevirecekleri dolaplar karşısında uyarılmışlar, bunlara hazırlanmışlardı, Yukarıdaki cümle de aynı mahiyette bir uyarı hatta teselliden ibarettir. (Kur'an Yolu, Diyanet, İlgili ayetin tefsiri)Bu durumu açıklamak Resulullah’a (asm) o kadar zor gelmişti ki, bununla ilgili olarak Hz. Aişe validemizin şu sözü nakledilmektedir: - Alıntı :
- “Eğer Allah Resulü, kendisine gelen vahiyden bir şey gizleseydi, işte bu evlilikle ilgili olan ayeti gizlerdi.” (Buhari, Tevhid 22; Müslim, İman 288)
Bu ayetlerden toplumsal baskının öne geçtiği görülmekte ve bu konuda birinci derecede Hz. Peygamber (asm) eğitilmektedir. Allah’tan sakınmamız, insanlardan sakınmamızdan daha fazla olmalıdır. İnsanların ne diyeceğinden önce Allah’ın ne diyeceği düşünülmelidir.İlave bilgi için tıklayınız:- Peygamber Efendimizin kızı Hz. Zeyneb'in hayatı hakkında bilgi ... - İslam'da düşünce özgürlüğü ve Hz. Zeyneb'in Hz. Zeyd ile evliliği ... 5. Tahrim Olayı
- Alıntı :
- “Eşlerinin rızasını gözeterek, Allah’ın sana helal kıldığı şeyi niçin kendine yasak ediyorsun? Allah bağışlayandır, acıyandır. Allah şüphesiz size, yeminlerinizi kefaretle geri almanızı meşru kılmıştır. Allah sizin dostunuzdur. O, bilendir, Hakim’dir. Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. O, bunu Peygamberin diğer bir eşine haber verince, Allah da Peygambere durumu bildirmiş, o da bir kısmını yüzüne vurmuş bir kısmını yüzüne vurmaktan geri durmuştu. Eşine, gizlice söylediği şeyi başkasına nakletmiş olduğunu bildirince, eşi: ‘Bunu sana kim haber verdi?’ demiş, o da: ‘Bana, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah haber verdi.' demişti.” (Tahrim, 66/1-3)
İlave bilgi için tıklayınız:- Tahrim suresinin ilk beş ayeti kimler hakkında ve niçin inmiştir? Hz ... - Peygamber Efendimizin Hz. Mariye yemininden bahseder misiniz ... 6. Münafık Abdullah b. Übey’in Cenaze Namazını Kıldırması
Hz. Peygamber Efendimiz (asm), Münafık olan Abdullah b. Übey’in cenazesi ile ilgilenmiş, gömleğini vermiş ve cenaze namazını kıldırmıştır. Bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil olmuştur: - Alıntı :
- “Onlardan ölen kimsenin namazını sakın kılma, mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah’ı ve peygamberini inkar ettiler ve fasık olarak öldüler.” (Tevbe, 9/84)
Bu ayet nazil olana kadar ölen bir münafığa nasıl bir muamele yapılacağına dair bir haber ve uygulamaya rastlanmamaktadır. Hz. Peygamber (asm), münafıkları davranışlarına göre değerlendirip, zahirlerine göre hükmederek onlara karşı Müslüman muamelesi yapmaktaydı.Esasen Peygamber Efendimizin (asm) böyle davranmasının birkaç açıdan hikmeti vardır. Hz. Peygamber zahire göre hüküm verirdi. Abdullah b. Übey de namaz kılan ve zahiren Müslüman olan birisi idi.Hz. Peygamber’in (asm) Abdullah b. Übey’in cenazesine karşı gösterdiği derin alakanın diğer bir sebebi de oğlu Abdullah’ın taltif buyrulmasıdır. Abdullah sahabenin ileri gelenlerinden çok samimi bir Müslümandı. Bedir ve ondan sonraki savaşlara katılarak Hz. Peygamber’in maiyetinden hiç ayrılmamıştı.Bir rivayete göre de Hz. Peygamber (asm) Abdullah b. Übey’e gömleğini vermesinin sebebi sorulduğunda şöyle bir açıklamada bulunmuştur:“Doğrusu benim gömleğim, onun kendisini Allah’tan gelecek bir azaptan kurtarmayacaktır. Fakat ben bu sayede onun kavminden birilerinin Müslüman olmasını nifaktan kurtulmasını umuyorum.” Nitekim Hz. Peygamber’in bu hareketi sayesinde Hazrec’den bin kişi nifaktan kurtulmuştur. (bk. Zemahşeri, Razi, ilgili ayetin tefsiri)İlave bilgi için tıklayınız:- Münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy bin Selûl'ün ölümü ve ... 7. Müşrik Olarak Ölen Yakınları İçin Af Dilemesi
Rivayete göre Ebu Talib ölüm döşeğinde iken Resulullah (asm) onun yanına gitti. Orada, Kureyş’in ileri gelenlerinden Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebi Ümeyye bulunuyordu. Resûlullah Ebu Talib’e “Ey amca, ‘La ilahe illallah’ de. Bununla seni Allah katında savunayım." dedi. Ebu Cehil ve Abdullah b. Ebi Umeyye: “Ey Ebu Talib! Abdulmuttalib’in dininden dönecek misin?” dediler. Bunlar Ebu Talib’e devamlı olarak aynı şeyi telkin ediyorlardı. Nihâyet Ebu Talib onlara son söz olarak, Abdulmuttalib’in dini üzere olduğunu söyledi. Bunun üzerine Resulullah şöyle dedi: “Bana yasaklanmadıkça senin için mutlaka af dileyeceğim.”İşte bunun üzerine şu mealdeki ayet nazil oldu. - Alıntı :
- “Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar için mağfiret dilemek Peygamber’e ve müminlere yaraşmaz. İbrahim’in, babası için mağfiret dilemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi.” (Tevbe, 9/113-114; bk Buhari, Tefsir, 4675)
İlave bilgi için tıklayınız:- Gayri müslime, zalime, münafığa ve kafire dua edilir mi? İslam ... 8. Diğer İkaz Ayetleri
- Kur’an Okumakta Acele Etmesi
Hz. Peygamber (asm) Cibril kendisine Kur'an’dan bir şey indirdiğinde, o geleni ezberlemek için kendini yoruyor; ezberlemeden önce Cibril geri dönecek diye endişe ediyordu. İşte bunun üzerine Allah şu ayet-i kerimeyi indirdi: - Alıntı :
- “Gerçek hükümdar olan Allah Yüce’dir. Kur'an sana vahyedilirken, vahy bitmezden önce, unutmamak için, tekrarda acele edip durma, 'Rabbim! İlmimi artır.' de.” (Taha, 20/114)
- İnşallah Dememesi
Yahudilerin akıl vermesiyle Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber’e (asm) ruh’u, Ashab-ı Kehf’i ve Zülkarneyn’i sorduklarında “İnşallah” demeksizin “Size yarın cevap veririm.” buyurmuş, ancak bir müddet vahiy gelmemiş ve Hz. Peygamber çok zor durumda kalmıştı. İşte bu hadise üzerine şu ayetler nazil olmuştur: - Alıntı :
- “Herhangi bir şey için, Allah’ın dilemesi dışında: 'Ben yarın onu yapacağım.' deme. Unuttuğun zaman Rabbini an ve şöyle de: 'Umulur ki, Rabbim beni doğruya daha yakın olana eriştirir.'” (Kehf, 18/23-24)
- Vahiyden Uzaklaşma İhtimali
Ümeyye ibn Halef, Ebu Cehl ibn Hişam ve Kureyş’ten diğer bazıları Resûlullah (asm)’a gelerek: “Ey Muhammed! Gel, bizim tanrılarımızı bir kerecik meshediver ki biz de seninle birlikte senin dinine girelim.” dediler. Hz. Peygamber (asm) kavminin İslam’a girmelerini çok istiyordu. Bunun üzerine Allah şu âyet-i kerimeleri indirdi: - Alıntı :
- “Seni, sana vahyettiğimizden ayırıp başka bir şeyi bize karşı uydurman için uğraşırlar. O zaman seni dost edinirler. Sana sebat vermemiş olsaydık, and olsun ki, az da olsa onlara meyledecektin. O takdirde sana, hayatın da ölümün de kat kat azabını tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.” (İsra, 17/73-75)
- Asıl Hidayet Verenin Allah Olduğu
Hz. Ebû Bekir’in kızı Esma’ya bir gün annesi ve nenesi gelip ondan, yardım olarak kendilerine bir şeyler vermesini istemişlerdi. İkisi de müşrik idiler. Bu yüzden Esma, onlara bir şey vermeyip: “Allah’ın Resulü’ne sormadan size bir şey vermeyeceğim. Çünkü siz benim dinim üzere değilsiniz.” dedi. Gelip Hz. Peygamber’e (asm) onlara yardım olarak bir şey verip veremeyeceğini sordu da Allah şu âyet-i kerimeyi indirdi: - Alıntı :
- “Onların doğru yola iletilmeleri sana düşmez, fakat Allah dilediğini doğru yola eriştirir. Sarf ettiğiniz iyi şey kendinizedir, zaten ancak Allah’ın rızasını kazanmak için sarf edersiniz. Sarf ettiğiniz iyi bir şeyin karşılığı haksızlığa uğratılmaksızın size verilir.” (Bakara, 2/272)
- Kafirin İnkarına Üzülmemesi
Allah’ın Resulü’ne (asm) kavminden görmekte olduğu muhalefet, onlara getirmiş olduğu öğütleri inkar etmeleri çok ağır gelmiş ve onu çok üzmüştü. İşte bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: - Alıntı :
- “Bu söze inanmayanların ardından üzülerek nerdeyse kendini mahvedeceksin!” (Kehf, 18/6)
Aslında bu ve buna benzer ilahi hitaplar Resulullah’ın ister ümmet-i davet (imana davet edilen) isterse de ümmet-i icabetin (daveti kabul eden) genel tavır ve durumları karşısındaki duyarlılığını, insanlığın kurtuluşu hakkındaki istekliliğini ve herkese hidayeti ulaştırma azmini göstermektedir.İlave bilgi ve değerlendirmeler için bk.1. Sancaklı, Saffet, “Hz. Peygamber’in Bazı Nitelikleri Açısından Kur’ân-ı Kerîm’de Kendisini Uyaran Ayetlerin Analizi”, İslâmî Araştırmalar, cilt: XV, Sayı: 3, 2002, ss. 435-448. 2. Ahmet Öz, Kur'an'da Hz. Muhammed'e Yapılan İkazlar, Marife, Kış 2011 S. 55-76. 3. Serikjan Kendebay, Kur’an’da itab âyetleriçerçevesinde Hz. Peygamber (s.a.s.)’e yapılan uyarılar. Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi. 3, 31-49. | |
| | | Limoni Co-Admin
Mesaj Sayısı : 6150 Rep Gücü : 14991 Rep Puanı : 44 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: Geri: Allahın peygamberimizi uyardığı ayetler İlahi İkazlar Paz Tem. 09, 2023 1:22 pm | |
| https://sirnak.edu.tr/resimler/files/333.pdf
Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler-aslında tüm müslümanlara eleştirileri Ef. olarak zikretmiş
1. Dezavantajlıları İhmal Etme-ümmü mektum
2. Tahkikat Yapmadan Karar Vermek- fasık haber getirmesi
3. Dünya Malına Meyletmek- bedir esirleri
4. Temel İlkelerde Esneklik Eğilim- mekkeli müşriklerle uzlaşı 5. Sadakayı Baskı Aracı Olarak Kullanmak-müşriğe sadaka vermeme 6. Hidayet Konusunda Aşırı İstek ve Zorlama 7. Akrabaya Düşkünlük 8. Sınıfçı Yaklaşım
9. Duygular ile Hareket Etmek 10. Eleştiriye Karşı Tutumu
Giriş Hz. Muhammed’in Kur’an’da eleştirilmiş olması ve bu konunun irdelenmesi sürecinde üç sorun ortaya çıkmaktadır. Birincisi, Hz. Muhammed’i aşırı yücelten, neredeyse ona insanüstü nitelikler atfeden bir yaklaşımdır ki, bu tarz bir anlayışa sahip olanlar böyle bir konuya aşırı reaksiyon gösterebilir hatta Hz. Peygamber’i eleştiren ayetleri zorlama yorumlarla tevil etme yoluna başvurabilirler. Nitekim bu anlayışta olanlar, bırakınız Hz. Muhammed’in eleştirilmesini eleştirel kültüre bile çok olumsuz yaklaşırlar. Kendi mezheplerine, meşreplerine, tutku ile bağlı olduk- ları kimselere vs. dokunulsun istemezler. Bu anlayışa tepki olarak ortaya çıkan ve Hz. Peygamber’i sıradanlaştıran, hadislerini İslami kültürden söküp atan ve onu sıradan bir postacı gibi gören anlayış sahipleri de söz konusu eleştirileri kendi gö- rüşlerine haksız bir şekilde dayanak yapabilirler. İkincisi, Hz. Peygamber eleştirildiğine göre hata yapmıştır veya ondan zelle sadır olmuştur. Çünkü Allah sebepsiz bir şekilde kimseyi eleştirmez. Oysa günah- lardan beri olmak, peygamberlik sıfatlarındandır. İsmet sıfatına sahip olmak gü- nahsız olmayı gerektirirken eleştiriye sebep olan fiil ise bir anlamda günah işlemek demektir. Dolayısıyla bu iki durum arasında çelişki vardır. Üçüncüsü ona iman etmek, onun emrine uymak, onu örnek almak, ona saygı ile yaklaşmak, ona salat ve selam getirmek vs. müminlere vaciptir. Hal böyle iken ondan hata sadır olursa Müslümanların yaklaşımı nasıl olacak? Müslüman birey, onun hatalı fiilini örnek alırsa hata işlemiş olacak, örnek almazsa ilahî emre aykırı davranmış olacak. Bütün bu nedenlerden dolayı konuyu hassas bir yaklaşım ile ele almak, ifrata ve tefrite düşmeden değerlendirme yapmak gereklidir. 1. Hz. Peygamber’in Eleştirilebilen Davranışları Kendisine iman edilmesi farz olan ve müminlere örnek teşkil eden Hz. Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler
Muhammed’in bütün davranışlarının eleştiriye açık olması teşri hikmetine halel getirecektir. Bu yüzden konuya geçmeden evvel onun eleştirilebilecek ve eleşti- rilmeyecek hallerini tasnif etmek lazımdır. Zira o, bir yönüyle melekût âleminde vahye muhatap olurken diğer yönüyle nasutî âleme mensup olup beşeri duygular taşıyan1 bir insandır. İlahî inayete mazhar olup tebliğ görevi ile görevlendirilen peygamberler bir yönüyle vahyin muhatabı ve uyulması farz olan kurumlar iken diğer bir yönü ile ise herhangi bir insan gibi bireysel davranışları olan kişilerdir. Bu bağlamda peygamberlerin davranışlarını üç başlıkta toplamak mümkündür. Birincisi, hususi davranışları, mutat ihtiyaçları ve sadece kendilerini ilgilendiren zikirleridir. Bu kategoriye giren davranışlar kişisel olup ümmeti bağlamamakta- dır. Dolaysıyla bu çeşit davranışlarda peygamberlerin yanlış yapmaları söz konusu olabilir. İkincisi, ümmeti ilgilendiren bir tarafı olmakla beraber bir emir ve öğreti içermeyen davranışlardır. Bu çeşit davranışlar, kişisel olmayıp örnek teşkil etti- ği için tebliğ ile alakalı davranışlar kapsamına girmektedir. Öte taraftan kesin bir emir ve talimattan kaynaklanmadığı için ise bireysel fiil gibi değerlendirilmektedir. Bu çeşit fiillerde essah görüşe göre hemen uyarı ve düzeltme yapmak kaydıyla hata yapmak caiz ve vakidir. Hz. Muhammed’in namazda sehven fazla rekât kılması bu baptandır. Üçüncüsü, tebliğ ile alakalı olup ilahî emirden kaynaklı davranışlardır. Bu çeşit davranış ile ümmetin hak yola ve hidayete erdirilmesi hedeflenmektedir. Bu kapsama giren fiil ve sözler, bireysel olmayıp peygamberlik vazifesinin eda- sıyla ilgili olduğu için bütünüyle doğrudur/haktır. Bunlarda yanılma söz konusu olamaz. Bunlarda hata söz konusu olsaydı nübüvvet işlevsiz kalırdı.2 Zira Ona ne önünden ne de ardından batıl gelemez.3 ayeti tebliğ ile ilgili konularda hata ihtima- lini ortadan kaldırmıştır. Üçüncü kısma giren davranışları vahiy kaynaklı olduğu için hata kabul et- mez. Dolayısıyla tenkit edilemez. Birinci kısma giren davranışları özel hayatı ile ilgili olduğu ve bağlayıcılığı olmadığı için hatalı da olsa tenkit edilemez. İkinci kısma giren davranışları ise bir yönüyle örnek olduğu diğer yönüyle de vahiyden kaynaklanmadığı için hem hata içerebilir hem de tenkit edilebilir. Kur’an’da Hz. Muhammed’e yapılan tenkitlerin büyük bir bölümü ikinci kısım kapsamına giren eylem ve söylemleri ile ilgilidir. 1.1. Hz. Peygamber’in Zelleleri Sıdk, emanet, tebliğ, fetanet ve ismet sıfatlarını haiz olmakla4 beraber insan 1 İbrahim Canan, “Hz. Peygamber Aleyhisselâm Hiç Unutmuş ve Yanılmış mıdır?” Sünnetin Dindeki Yeri, (İs- tanbul, 1997), s. 285. 2 Celal Yıldız, es-Sünnetu Huccetun Katietun ve’l-Lasünniyetu Fikretun Batiletun, (İstanbul: Erkam, 2001), s. 52. 3 Fussilet, s. 41-42. 4 Muhammed Said Ramazan el-Botî, Kubra’l-Yakiniyyati’l-Kevnîyye, (Dımaşk: Daru’l-Fikr,1993), s. 203; Tahsin Görgün, “Nübüvvet: İnsanlığa Rahmet”, İslam’a Giriş-Ana Konularıyla Yeni Yaklaşımlar-, (İstanbul: DİB yay., 2007), s. 162-163.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler
olmaları sebebiyle peygamberlerin günah derecesinde olmayan birtakım hataları bulunabilir. Peygamberlerin bu tip küçük hatalarına “zelle” denir.5 Bazı peygam- berlerin günah işlediği izlenimini veren ayet ve rivayetlerin varlığı, marjinal kimi gruplar tarafından peygamberlerin tüm günahları işlemelerinin mümkün oldu- ğuna delil olarak gösterilmişse de bu iddialara âlimler ikna edici cevaplar vermiş- lerdir.6 Büyük günah derecesinde olmayan peygamberlerin hataları Allah’ın uyarısıy- la derhal düzeltilmiş ve bu nedenle onlara eleştiri yapılmıştır. 1. 2. Hz. Peygamber’in İçtihatları Hz. Muhammed’e Kur’an’ın mücmellerini açıklama yetkisi verildiği gibi essah görüşe göre Kur’an’da bulunmayan bir konu hakkında hüküm koyma yetkisi de verilmiştir. Zira kadınların özel hallerinde namaz ve oruç ibadetlerini yerine ge- tirmemeleri hükmü sadece onun beyanına dayanmaktadır.7 Teşri sahasına giren bu vb. meselelerde Allah kendisine bilgi verdiği için bu konuda tartışmaya gir- mek, icraatlarının bir kısmını kabul edip bir kısmını reddetmek gibi bir salahiyet yoktur. Fakat Hz. Muhammed Allah tarafından kendisine bildirim yapılmaksızın içtihat yapmış mıdır? Hz. Peygamber’in yargılama, devlet yönetimi, ordunun sevk ve idaresi gibi doğrudan peygamberliğin alanına girmeyen konularda ve kimi dünyevi işlerde ilahî bir bildirim olmaksızın kendi inisiyatif, bilgi ve tecrübesiyle karar vermesinin mümkün olduğu genel kabul görmüştür. Nitekim Medine’ye hic- ret ettikten sonra hurma ağaçlarının aşılandığını ilk defa gören Hz. Muhammed “Aşılamanın bir fayda sağladığını zannetmiyorum, bunu yapmasalar belki daha iyi olur” diye görüş belirtince sahabe aşılama işini bıraktı. Hasat mevsiminde verim düşünce durum ona anlatıldı. O “Ben ancak bir insanım. Size dininizden bir şey emredersem onu alın. Ama kendi görüşümle bir şey emredersem, bunda fayda varsa yapın. Ben sadece bir zanda bulundum. Bu zandan dolayı beni eleştirmeyin. Siz kendi dünya işinizi daha iyi bilirsiniz.” diye buyurmuştur.8 Yine kadılık alanına giren meselelerde içtihat yapmış; maddi delilleri göz önünde bulundurarak ka- rar vermiştir. O, bu konuda şöyle buyurmuştur: Tartışmalı meselelerde bana geli- yorsunuz. Mümkündür ki, bazılarınız kendilerini daha iyi savunur, ben de ondan dinlediklerimle onun lehine karar veririm. Ancak ben birisinin hakkını başkasına vermişsem o ondan bir şey almasın. Çünkü ben de bir insanım.9 Bu iki hadiseden 5 Fikret Karaman ve bşk., Dini Kavramlar Sözlüğü, (Ankara: DİB yay., 2006), s. 711-412. 6 Mustafa Akçay, “Kelâm Literatüründe Peygamber Zelleleri”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XIII-24, (Sakarya, 2011), s. 1-3. 7 İsmail Hakkı Ünal, “Sünnet: Çağlarüstü Örneklik”, İslam’a Giriş-Ana Konularıyla Yeni Yaklaşımlar-, (İstanbul: DİB yay., 2007), s. 71. 8 Ebu’l-Hüseyin Müslim b. el-Haccac b. Müslim el-Kuşeyrî en-Nisaburî, Sahihu Müslim, (Riyad: Daru Tibe 2006), Fedail, h.no: 139; Bünyamin Erul, “Sünnet”, İslam’a Giriş -Evrensel Mesajlar-, (Ankara: DİB yay., 2008), s. 33. 9 Müslim, a.g.e., Akdiye, h.no: 4; Mustafa İslamoğlu, Üç Muhammed, (İstanbul: Denge yay., 2002), s. 72; ZekiKur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 51 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi anlaşılacağı gibi dünyevi işlerde Peygamberimiz içtihatta bulunmuş, hatta yanıla- bilmiştir. Eğer o içtihat yapmasaydı âlimler de içtihat yapamazlardı. Fakat şeri hü- kümlerde içtihat edip etmediği tartışmalıdır. Bazı usulcüler, onun şeri hükümlere ilişkin açıklamalarının tıpkı Kur’an gibi vahiy mahsulü olduğunu, bazıları da rey ve içtihattan kaynaklanmasının mümkün olduğunu ileri sürmüştür.10 Hz. Muhammed’in uygulamalarından vahiy mahsulü olan ve İslami literatüre sünnet ismiyle giren sözleri, davranışları ve onayları11 Allah’ın koruması altında olup bunda içtihat ve hata söz konusu olmaz. Dolayısıyla eleştirilmez. Fakat içti- hat kabul eden meselelerde Hz. Muhammed içtihatta bulunmuştur. İçtihatlarının bir kısmı isabet etmişken, bir kısmı isabet etmemiştir. Zira onun rey ve içtihattan mütevellit olan uygulamaları Allah’ın korumasında değildir. 2. Kur’an’da Hz. Muhammed’in Eleştirildiği Konular Müstesna bir konuma sahip olan Hz. Muhammed, ilahî denetim dışında de- ğildir. Doğru davranışları Allah tarafından övülüp takdir edildiği gibi sehven veya içtihaden yaptığı yanlışlar da uyarılarla düzeltilmiştir. Hatta günlük hayat ile ilgili uygulamaları bazen Müslümanlar tarafından tartışılmıştır. Bir savaşta karargâh yerini tespit ettiğinde sahabilerin itirazda bulunmaları, savaş stratejisine göre al- ternatif öneri yapmaları ardından kararın değişmesi meselesi Müslümanlar için öğretici bir tablodur. Hz. Muhammed’in Allah tarafından eleştirilmesi aklen mümkün, şer’an caiz ve fiilen vakidir. Allah, çeşitli konularda onu eleştirmiştir. Hatta hususi taleplerin- den dolayı tenkit edildiği olmuştur. Hz. Peygamber, “Rabbime sormamış olmayı arzuladığım bir şey sordum. ‘İbrahim (a.s.) ile dost oldun ve Musa (a.s.) ile ko- nuştun’ dedim. O da ‘Yetimdin seni sığındırdım, yolunu kaybetmiştin sana doğru yolu gösterdim, fakirdin seni zengin ettim, gönlünü (hakikatlere) açtım, yükünü hafiflettim, benimle birlikte hatırlanmanla şanını yücelttim’ dedi” demiştir.12 Bu hadiseden anlaşılacağı gibi Hz. Muhammed’in Allah’tan bir talebi olmuş ve Allah bundan dolayı onu nazik bir şekilde tenkit etmiştir. 2. 1. Dezavantajlıları İhmal Etme İslam dini, insanları eşit görmektedir. İster doğal sebeplerden kaynaklı olsun, ister kişinin gelir düzeyinden, ister toplumda işgal ettiği konumundan, isterse ki- Yıldırım, “Kur’an’da Peygamberlerin İsmeti”, http://e-dergi.atauni.edu.tr/index/index, (erişim tarihi: 19 Tem- muz 2014). 10 H. Yunus Apaydın, “İçtihat: Dinin Hayatla Buluşması”, İslam’a Giriş-Ana Konularıyla Yeni Yaklaşımlar-, (İs- tanbul: DİB yay., 2007), s. 82. 11 Mahmud Tehhan, Teysiru’l-Mustalahi’l-Hadis, (Kuveyt: Daru’t-Turasi’l-Kuveyt, 1984), s. 15; Yıldız, a.g.e., s. 24. 12 Ebu’l-Kasım Süleyman b. Ahmed et-Taberanî, el-Mucemu’l-Kebir, (Beyrut: Daru’l-İhyai’t-Turasi’l-Arabi, 2009), h.no: 12289; Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Ebibekir el-Kurtubî, el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an, XXII, (Beyrut: Muessesetu’r-Risale, 2006), s. 350-351; Ömer Pakiş, Kur’an Tarihi, (İstanbul: Kitabî yay., 2013), s. 28.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 52 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi şinin yeteneğinden mütevellit olsun insanlar arasında oluşan dengesizlik İslam’a göre giderilmesi gereken bir durumdur. İslam dini, dezavantajlıları ötekileştirmez. Aksine onların diğer insanlar ile aynı statüde olmaları için korunmalarını em- reder. Hatta toplum tarafından eksiklik olarak telakki edilen niteliklerin bir kıs- mının Hz. Muhammed’de bulunduğunu vurgulamak suretiyle bu niteliklerin ayıp olmadığını ortaya koymuştur: Seni yetim bulup da barındırmadı mı? Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?13 Bu ayette noksanlık olarak görülen yetimlik ve fakirlik gibi sıfatların Peygamberde bulunduğu ifade edilmiştir. İslam’ın engellilere, dezavantajlılara ve korunmaya muhtaç kesimlere yakla- şımı böyledir. Hz. Peygamber’in buna uygun hareket etmemesi Kur’an tarafından şöyle eleştirilmiştir: Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü. (Ey Muhammed!) Ne bilirsin, belki de o arınacak, Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. Kendini muhtaç hissetmeyene gelince; Sen, ona yöne- liyorsun. (İstemiyorsa) onun arınmamasından sana ne! Allah’a karşı derin bir say- gıyla korku içinde koşarak sana geleni ise bırakıp, ona aldırmıyorsun. Hayır, böyle yapma! Çünkü bu (Kur’an) bir öğüttür. Dileyen ondan öğüt alır.14 Surat astı, iki gö- zünün arasını buruşturdu15 anlamındaki “Abese” kelimesiyle başladığı için bu adı alan surede, öğüt almak için gelen temiz yürekli, kör bir insanı bırakıp kibirli bir kâfiri irşada uğraşmasından dolayı Hz. Muhammed’e itap edilmiştir. Şöyle ki, Hz. Muhammed, Kureyş’in ileri gelenleriyle özel olarak sohbet ederken gözleri görme- yen Abdullah b. Ümmi Mektum söze karıştı. Kureyş’in ileri gelenleri kendilerinin yanında fakirlerin bulunup söze karışmalarından hoşlanmazlardı. Bu nedenle İbn Ümmi Mektum’un ikide bir söze karışması, Allah’ın elçisinin canını sıktı. İçinden “Bu etkin insanlar diyecekler ki; arkadaşları körler, sefiller ve kölelerdir” dedi ve yüzünü ekşiterek ondan yüz çevirdi.16 Hz. Muhammed’in, yüzünü fakir ve engel- lilerden çevirerek zenginlere yönelmesi Allah tarafından kınanmıştır.17 Ayette İbn Ümmi Mektum’un kendi ismiyle değil de onu engelli kılan sıfatıyla zikredilmesi, bir sonraki ayette gâip zamirinden hitap zamirine iltifat edilmesi eleştiriyi pekiş- tirmiştir.18 Bu ayetin Abdullah b. Ümmi Mektum hakkında nazil olduğu konusunda mü- 13 Duha, 94/6-8. 14 Abese, 80/1-12. 15 İbn Manzur Ebu’l-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem b. Ali b. Ahmed el-Ensarî, Lisanu’l-Arab, X, (Beyrut: Daru Sadır), s. 15. 16 Ebu İshak Ahmed b. Muhammed b. İbrahim es-Salebî, el-Keşfu ve’l-Beyan fi Tefsiri’l-Kur’an, XXII, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2004), s. 378; Kurtubî, a.g.e., II, s. 72; İsmail Hakkı Bursevî, Ruhu’l-Beyan, X, (Bey- rut: Daru’l-İhyai’t-Turasi’l-Arabi, 2001), s. 390; Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, X, (İstanbul: Yeni Ufuklar neş., 1989), s. 320. 17 Seyyid Kutub, Fi Zilali’l-Kur’an, VI, (Kahire: Daru’ş-Şuruk, 2008), s. 3822; Muhammed Mahmut Hicazî, Fur- kan Tefsiri, ter. Mehmet Keskin, VI, (İstanbul: İlim yay. t.y.), s. 449. 18 Muhammed b. Muhammed Ebu’s-Suud, İrşadu’l-Akli’s-Selim ila Mezaya’l-Kur’ani’l-Kerim, IX, (Beyrut: Muessesetu’t-Tarihi’l-Arabi, 2010), s. 104.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 53 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi fessirlerin ittifakı vardır. Tefsir ve hadis ehli bu kıssayı aynen bu şekilde zikretmiş- lerdir.19 Bu ayetin nüzulünün ardından Hz. Muhammed, kendisine çekidüzen vermiş- tir. Ayette konu olan Abdullah b. Ümmi Mektum’u eskisinden daha çok sevmiştir. Ne zaman onu görse “Merhaba! Ey Rabbimin beni onun için eleştirdiği kişi, bir ihtiyacın var mı?” şeklinde kendisine iltifat etmiştir. Hürmet babından kürkünü ona sermiştir. Hatta Medine dışına çıktığında birden fazla kez onu kendisine vekil tayin etmiştir.20 Ayetler özel olarak Abdullah b. Ümmi Mektum hakkında nazil olmuşsa da hükmü geneldir. Allah Teâla, Hz. Muhammed’e kimseye özel muamele yapmama- sını; zengin-fakir, efendi-köle erkek-kadın herkesi eşit tutmasını emretmiştir. O da bundan sonra hiç kimseye ayrımcılık yapmamış, hiçbir zaman kimseye yüzünü ekşitmemiş, zenginlere gereğinden fazla ilgi göstermemiş, yoksul kesimi meclisin- de en önemli konuma getirmiştir.21 Razi’ye göre, burada Abdullah b. Ümmi Mektum aslında azarlanmayı hak et- miştir. Çünkü hem Hz. Peygamber’in sözünü keserek, önemli bir görevine engel olmuş, hem de Kureyş’in ileri gelenlerinden olan müşriklerin Müslüman olmaları belki de büyük bir kitlenin Müslüman olmasına yol açacakken bunu engellemiştir. Bu durumda Hz. Peygamber niçin uyarılmıştır? Razi’ye göre olayın zahiri, zengin- lerin fakirlerden öne alınacağı vehmini doğurmaktadır. Uyarı bu vehmin ortadan kaldırılması içindir.22 “Abese ve Tevella” ifadesinin muhatabının Hz. Muhammed olmadığı yönünde görüşler de vardır. Böyle bir davranışı Hz. Muhammed’e yakıştırmayan ve tevil yoluna başvuran bu görüş sahipleri içerik, gramer, bağlam ve sure bütünlüğünden deliller getirerek bu ifadenin muhatabının müşriklerinden birisi olduğunu belirt- mişlerdir.23 Hatta Kadi İyaz, nüzul sebebini, sonraki ayetlerin bağlamını gözden kaçırarak “Hz. Muhammed, yanında bulunan kâfirlerden yüz çevirdi” şeklinde rivayetler yapmıştır.24 Bunlar, zorlama yorumlardır. Ayetin nüzul sebebi, ayetin 19 Ebu Muhammed Abdulhak b. Galib İbn Atiyye el-Endulusî, el-Muharreru’l-Veciz fi Tefsiri’l-Kitabi’l-Aziz, VIII, (Duha: Daru’l-Fikri’l-Arabi, 2007), s. 418; Sait Şimşek, Hayat Kaynağı Kur’an Tefsiri, IV, (İstanbul: Beyan yay., 2012), s. 548. 20 Ebu’l-Ferec Cemaluddin Abdurrahman b. Ali b. Muhammed, İbnu’l-Cevzî, Zadu’l-Mesir fi İlmi’t-Tefsir, IV, (Beyrut: Daru’l-Kitabi’l-Arabi, 2010), s. 399-400; Şemsuddin Muhammed b. Ahmed el-Hatibu’ş-Şirbinî, es-Siracu’l-Munir fi’l-İaneti ala Marifeti Ba’di Maani Kelami Rebbina’l-Hekimi’l-Habir, IV, (Beyrut: Daru’l- Kutubi’l-İlmiyye, 2004), s. 548; Muhammed Tahir İbn Aşur, et-Tahrir ve’t-Tenvir, XII-2 (Tunus: Daru Suhnun, t.y.), s. 104; Tahsin Emiroğlu, Esbab-ı Nüzûl, XIII, (İstanbul: Elif Ofset tesisleri, 1978), s. 307-308. 21 Said Havva, el-Esas fi’t-Tefsir, ter. M. Beşir Eryarsoy, XVI, (İstanbul: Şamil yayınevi, 1990), s. 34; Muhammed Ali es-Sabunî, Safvetu’t-Tefasir, III, (Beyrut: Daru’l-Fikr, 2001), s. 495. 22 Ahmet Koç, Kur’an’da İnsan ve Hz. Muhammed, (İstanbul: Rağbet yay., 2005), s. 52. 23 Yener Öztürk, “Abese Ve Tevellâ İfadelerinin Muhatabı Kimdir?”, http://www.yeniumit.com.tr, (erişim tarihi: 21 Aralık 2014). 24 İslamoğlu, a.g.e., s. 120.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 54 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi nüzulünden sonra Hz. Muhammed’in İbn Ümmi Mektum’a yaptığı iltifatlar25 ve öz eleştirel tutumu gösteriyor ki bu ifadenin muhatabı Hz. Muhammed’dir. 2. 2. Tahkikat Yapmadan Karar Vermek İslam dini, herhangi bir konuda karar verirken ilgili konuda yeterince araş- tırma yapılmasını emretmiştir. Tahkikat yapmadan, yeterli derecede bilgi havuzu oluşturmadan ve konunun bütün detayları öğrenilmeden karara varmayı yasak- lamıştır: Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir toplu- luğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştı- rın.26 Buna uygun davranmayanı ise Peygamber bile olsa uyarmıştır. Örneğin Hz. Selman, ibadetlerini ifa eden ve ahir zaman peygamberinin yolunu gözleyen, o gelmeden kendisine iman eden kişilerin mümin sayılıp sayılmadıklarını Hz. Muhammed’e sormuş, Hz. Muhammed ona, “Onlar ateştedir” diye cevap vermiş- tir. Bu cevap üzerine Selman daralmıştır. Bunun üzerine Şüphesiz, inananlar (Müs- lümanlar) ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatın- da) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir).27 ayeti inmiştir. Hz. Muhammed Selman’ı çağırarak: “Bu ayet se- nin arkadaşların hakkında indi” buyurmuştur.28 Ayet, Hz. Muhammed’in verdiği cevabı geçersiz kılmış ve bilgi edinmeden cevap verdiği için onu uyarmıştır. Kur’an’ın prensibi budur. Buna uygun davranmayıp gerekli tahkikatı yapma- dan hüküm veren veya hüküm verme aşamasına gelen Hz. Muhammed, Allah tarafından şöyle uyarılmıştır: (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) hak ola- rak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma. Allah’tan bağışlama dile.29 Bu ayetlerin nüzul sebebine dair farklı rivayetler vardır. Bir rivayete göre Ensardan Tu’me b. Ubeyrik adında- ki şahıs komşusunun zırhını un çuvalına saklayarak çalmış, Yahudilerden Zeyd adındaki birisine teslim etmiştir. Dökülen unun izinden Tu’me’ye ulaşılınca kendi- si, yemin ederek konudan haberdar olmadığını iddia etmiştir. Arayışı sürdürenler un izini takiple zırhı Yahudi’nin evinde bulmuşlar. Yahudi, durumu anlatıp doğru söylediğine dair şahit getirir ve konunun Hz. Muhammed’e götürülmesini önerir. Bu arada hızlı davranıp Hz. Muhammed’e ulaşan Tu’me’nin ailesi “Ey Muhammed, bize iftira edilmiştir. Bizi temize çıkartmazsan Tu’me rezil olur” demişler. Hz. Mu- hammed gerekli tahkikatı yapmadan adamlarını savunmak ve Yahudi’yi mahkûm 25 Ali Galip Gezgin, Kur’an’da Hz. Peygamber’e Yapılan Uyarılar, (İstanbul: Rağbet yay., 2010), s. 101. 26 Hucurat, 49/6. 27 Bakara, 2/62. 28 Ahmet Mahmut Ünlü, Hayrettin Karaman’ın “Ehl-i kitap için iman şartı ikidir” “Yahudi ve Hristiyanlar’dan kafir olmayanlar var” “Peygamber Yahudi ve Hristiyanlar’a müslüman olun demedi” şeklindeki Batıl Görüşle- rine Reddiyeler, (İstanbul: Arifan yay., 2010), s. 38-4 etmek istedi. İşte bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Burada şunu ifade etmekte fay- da vardır. Bu konuda Hz. Muhammed bizzat karar mı vermiş yoksa karar vermeye mi yeltenmiş? Bu konuda ihtilaf vardır.30 Başka bir rivayete göre ise Rifaa b. Zeyd isimli sahabinin evinden bir miktar un çalınmıştı. Yapılan araştırmalar Übeyrik ailesini işaret ediyordu. Mağdurlar durumu Hz. Muhammed’e aktarınca Hz. Mu- hammed “Gerekeni yapacağım” cevabını verdi. Übeyrık ailesi durumu öğrenince uygun birini Hz. Muhammed’e gönderip iftiraya uğradıklarını, ortada bir delil bu- lunmadığı halde Katade tarafından hırsızlıkla suçlandıklarını bildirip yakındılar. Bunun üzerine Hz. Muhammed Katade’ye “Bana Müslüman ve suçsuz oldukları söylenen kimseleri, elinde bir delil olmadığı halde hırsızlıkla suçladın!” diyerek serzenişte bulundu. Bu olay üzerine yukarıda meali verilen ayetler nazil oldu.31 Nüzul sebebi hangi mesele olursa olsun bu ayette gerekli araştırmayı yapma- dan hüküm veren ya da hüküm verme aşamasına gelen Hz. Muhammed eleştiril- miştir. Ayetlerin devamında “hainleri arkalama ve Allah’tan bağışlama dile” uyarı- ları eleştiriyi pekiştirmiştir. Her iki rivayete göre de Hz. Muhammed iyi niyetlidir. Zira birinci rivayete göre suçlu olan Tu’me yemin etmiş ve zırh Yahudinin evinde bulunmuştur.32 İkinci rivayete göre ise yine ilgili tarafın iftiraya uğradıkları ve delil olmadan hırsızlıkla suçlandıkları yönünde beyanları vardır. Hz. Muhammed beraatı zimmet realitesi- ne göre karar vermiştir. Hz. Muhammed’in gerekli tahkikatı yapmadan işlem yaptığı için eleştirildiği konulardan birisi de Tebuk savaşında mazeret bildirenlere izin vermesi olayıdır. Şöyle ki, Tebuk savaşı için hazırlık yapılırken aşırı derecede kıtlığın olması, hasat zamanının gelmesi, mevsimin yaz, mesafenin uzak ve düşmanın güçlü olması ne- deniyle bazı insanlar Hz. Peygamber’e gelip orduya katılmamak için mazeretlerini belirtiyorlardı. Ancak başta münafıkların reisi Abdullah b. Ubey b. Selul olmak üzere bazı münafıklar olumsuz propaganda yaparak katılımı engellemek istiyor, sudan bahanelere sığınıyorlardı.33 Hz. Muhammed’in gerçek mazeret sahipleri ya- nında mazeret üreten kişilere izin vermesi Allah tarafından eleştirilmiştir: Allah seni affetsin! Doğru söyleyenler sana iyice belli olup, yalancıları bilinceye kadar bek- lemeden niçin onlara izin verdin?34 Bu ayette araştırma yapmadan münafıklara izin veren Hz. Muhammed’e ince bir üslup ile itap edilmiştir.35 Bu ayetin eleştiri olup olmadığı konusunda ihtilaf vardır. Bazılarına göre Hz. 30 Salebî, a.g.e., II, s. 354; İbnu’l-Cevzî, a.g.e., I, s. 466. 31 Hayreddin Karaman - Mustafa Çağrıcı - İbrahim Kâfi Dönmez - Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu, II, (Ankara: DİB yay., 2012), s. 136-137. 32 Hatibu’ş-Şirbinî, a.g.e., I, s. 382. 33 İhsan Arslan, “Kur’an’da Eleştiri Kültürü: Peygamber Örneği”, Ekev Akademi Dergisi, 48, (Erzurum, 2011), s. 103. 34 Tevbe, 9/43. 35 Ebu’s-Suud, a.g.e., IV, s. 81-82; Sabunî, a.g.e., I, s. 499.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 56 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Peygamber izin vermekten nehiy edilmemekle birlikte gerekli tahkikatı yapmadan izin verdiği için eleştirilmiştir. Bazılarına göre ise bu ayet itap ayeti değildir. “Al- lah seni affetsin” cümlesi dua veya istiftah cümlesi olup eleştiri içermemektedir.36 Hatta ayetteki “affetsin” kelimesine “Allah seni serbest bıraktı” ya da “Allah sana afiyet versin” şeklinde mana verenler olmuştur. Ayetin maksadına, bağlamına, nü- zul sebebine, dilsel kurallara ve vakıaya ters olan bu manalar37 sırf Hz. Peygamber’i eleştirilerden saklı tutmak amacına matuftur. Başka bir görüşe göre ise ayet eleştiri olmakla beraber eleştiri sebebi Hz. Peygamber’in tahkikat yapmaması değil, izin vermiş olmasıdır. Bu görüşe göre Hz. Peygamber izin vermeseydi bile onlar savaşa katılmazlardı. Böylece onların nifakı açığa çıkar ve Hz. Peygamber’in sorumluluğu ortadan kalkardı.38 Hz. Muhammed bu konuda tamamen iyi niyetlidir. Zira onların beyanını esas almış, yeminlerine güvenmiştir. Hasımsız davalarda beyan ve yemin, aksine bir delil olmadıkça yeterli olmaktadır. Bu nedenle ayet “Allah seni affetsin” cümlesi ile başlamış39 ve onun tövbesi kabul edilmiştir: Andolsun Allah; Peygamber ile iç- lerinden bir kısmının kalpleri eğrilmeğe yüz tuttuktan sonra, sıkıntılı bir zamanda ona uyan muhacirlerle ensarın tövbelerini kabul etmiştir. Evet, onların tövbelerini kabul etmiştir.40 Öte yandan savaştan geri durmak için mazeret üretenler hakkında o anda herhangi bir vahiy söz konusu olmadığı için Hz. Muhammed içtihat etmiş, ancak isabet edememiştir. Şayet isabet etseydi, bu kararından dolayı eleştirilmezdi. Eğer bu konu içtihadi bir konu olmayıp konu hakkında kesin bir emir bulunsaydı emri yerine getirmek mecburiyetinde olurdu.41 2. 3. Dünya Malına Meyletmek İslam dininde savaşta esir düşenler hakkında üç uygulama vardır; köle olarak alınmaları, katledilmeleri ve belli bir ücret karşılığı serbest bırakılmaları. Devletin yöneticileri ile savaşın komuta kademesi savaşın gidişatına göre bunlardan birini tercih edebilirler.42 Bedir savaşından önce nazil olan ayette Allah şöyle buyurmuş- tur: Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına.43 Bu ayet, esir düşenler hakkında ipucu vermektedir. Hal böyle iken Hz. Muhammed’in, Bedir savaşında esir alınan 70 kişi ile ilgili ashabıyla yaptığı istişare sonucu fidye karşılığı serbest bırakması Allah tarafından eleştirilmiştir: Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedik- 36 İbnu’l-Cevzî, a.g.e., II, s. 263-264; Hatibu’ş-Şirbinî, a.g.e., I, s. 704-705. 37 İslamoğlu, a.g.e., s. 120. 38 Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud es-Semerkandî el-Maturidî, Te’vilatu’l-Kur’an, VI, (İs- tanbul: Mizan yayınevi, 2005), s. 367. 39 Ebu’s-Suud, a.g.e., IV, s. 81. 40 Tevbe, 9/117. 41 Maturidî, a.g.e., VI, s. 367; Gezgin, a.g.e., s. 213. 42 Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamiyyu ve Edilletuh, III, (Dımaşk: Daru’l-Fikr, 2009), s. 768. 43 Enfal, 8/12.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 57 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi çe hiçbir peygambere esir almak (esirden fidye almak) yakışmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah mut- lak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye) den dolayı size büyük bir azap dokunurdu.44 Müfessirlerin çoğuna göre bu ayetlerde müminlerin istişaresiyle varılan karar ge- reği esirlerin savaş meydanında öldürülmeyip para karşılığı serbest bırakılması kınanmıştır. “Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz” istinaf cümlesi ile hem itabın sebebi ortaya konulmuş hem de eleştiri pekiştirilmiştir.45 Zira müminler, içinde bulundukları mali kriz saikıyla esirleri serbest bırakma kararına varmışlar- dı. Oysa bu savaş Müslümanların düşmanla yaptıkları ilk savaş idi. Onlardan çok kişinin öldürülmesi düşmanın gözünü korkutacaktı. Öte yandan esirler arasında savaşın beyin kadrosu, İslam davasını yok etmeye yeminli öncü güçler vardı.46 Sa- vaşta öldürülmeleri halinde yapabilecekleri kötülükler engellenmiş olacaktı. İbn Hişam’ın verdiği bilgiye göre Hz. Peygamber, amcası Abbas, Ebu’l-Buhturî gibi bazı isimleri sayarak bunların istemeden Bedir’e geldiklerini bildirmiş ve öldürül- memelerini istemişti. Bu istek bazı sahabileri etkiledi. Nihayet harp bitip esirler konusunun görüşülmesi başlayınca Hz. Ömer, esirlerin savaşın öncü takımından olması nedeniyle öldürülmeleri yönünde görüş belirtmesine rağmen aralarında Hz. Ebubekir’in bulunduğu bazı sahabiler esirlerin yakın akraba olmaları, ileride Müslüman olabilecekleri beklentisi nedeniyle onlardan fidye alınmasını önerdi- ler. Hz Peygamber, Ömer’in değil de Ebubekir’in görüşünü tercih etti. Ertesi gün Ömer Hz. Peygamber ile Ebubekir’i oturmuş ağlar halde bulmuş ve “Niçin ağlı- yorsunuz?” diye sormuştur. Peygamber, “Arkadaşlarının, fidye alarak başıma ge- tirdikleri yüzünden ağlıyorum” demiş ve yakındaki bir ağacı göstererek “Cezayı kendilerine şu ağaç kadar yaklaşmış gördüm” buyurmuştur.47 Bu ayetler ve ayetlerin nüzul sebebi incelendiğinde sarahaten ve işare- ten birçok yönden eleştiri içermekte olduğu anlaşılacaktır. Nitekim ayette Hz. Muhammed’in yaptığı uygulamanın peygamberlere yakışmadığı ifade edilmiş, Müslümanların dünya malını murat etmelerini “Allah’ın muradına aykırı” olarak nitelendirilmiştir. Bunlar ağır eleştirilerdir. Öte yandan ayetin nüzulünden sonra Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir ile birlikte ağlamış ve “azap yaklaştı” demiştir.48 Bu da gösteriyor ki, ayet eleştiri mahiyetindedir. Kınamanın muhatabı Hz. Peygamber mi yoksa Müslümanlar mı oldu- ğu konusunda ihtilaf olmakla beraber müfessirlerin çoğuna göre muhatap Hz. 44 Enfal, 8/67-68. 45 Ebu’s-Suud, a.g.e., IV, s. 42; Reşid Rıza - Muhammed Abduh, Tefsiru’l-Menar, X, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l- İlmiyye, 2005), s. 73. 46 Sabunî, a.g.e., I, s. 476; Şimşek, a.g.e., II, s. 406. 47 Karaman, a.g.e., II, s. 709. 48 İbnu’l-Cevzî, a.g.e., II, s. 224; Ebu Abdillah Fahruddin Muhammed b. Ömer b. Hüseyin er-Razî, et-Tefsiru’l- Kebir, VIII-1, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2009), s. 157-158.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 58 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Peygamber’dir. Nitekim ayetin devamında uygulama “Peygambere yakışmaz” bir davranış olduğu belirtilmiştir.49 Esirlerin fidye karşılığı serbest bırakılma meselesi İslam’da var olan bir mese- ledir. Fakat ilgili savaş Müslümanların güç kazanmaya muhtaç olduğu dönemde vuku bulmuştur. Öte taraftan İslami nizam ve kurumları tam tesis edilmemiştir. Esirlerin taşınmasının Müslümanlara yük olabildiği, serbest bırakılmaları ise ya tekrar savaşa katılmalarına ya da casusluk yapmalarına olanak sağladığı bir dö- nemdir.50 Savaşta esir düşenler de savaşın öncü kadrolarıdır. Bütün bu gerçeklikler bir arada mülahaza edildiğinde o esirlerin savaş meydanında öldürülmelerinin İs- lami düzen için gerekli olduğu anlaşılacaktır. Bu nedenle esirlerin fidye karşılığı serbest bırakılmaları eleştirilmiştir. Bununla birlikte konu içtihadi bir konudur.51 Hz. Peygamber’in yaptığı uygu- lama da İslami bir uygulamadır. Zira savaş öncülerinin öldürülme emri sindirme ve çökertme ile sınırlıdır. Bu konuda Hz. Muhammed içtihat yapmış, ama yanıl- mıştır.52 Öte yandan Hz. Muhammed ve sahabileri iyi niyetlidirler. Rahmet pey- gamberi ve rahmet ümmeti olarak öldürmeyi değil de yaşatmayı esas almışlardır. Onların ileride Müslüman olacakları beklentisi ile hareket etmişlerdir. Nitekim serbest bırakılan esirlerden bazıları - Hz. Abbas gibi - sonradan Müslüman olmuş- lardır. Konu içtihadi ve Hz. Muhammed de iyi niyetli olduğu için Allah onu büyük azaptan korumuştur.53 2. 4. Temel İlkelerde Esneklik Eğilimi İslam dini, savaş ve barış hallerinde Müslümanların Müslüman olmayanlar ile ilişki kurmalarını belli bazı ilkeler çerçevesinde hukuka bağlamış, bir arada ya- şamalarına çerçeve çizmiş; iki kesimin idarî, içtimaî ve hukukî ilişkilenmelerini karşılıklı güvene dayalı olarak şekillendirmiştir. Bununla birlikte İslam ümmeti- nin güvenliğini tehlikeye sokacak uzlaşmacılık ve İslam’ın temel ilkelerine zarar verecek reformist yaklaşım yasaklanmıştır: De ki: “Sizin, Allah’tan başka ibadet ettiğiniz şeylere ibadet etmem bana kesinlikle yasaklandı. Ben sizin arzularınıza uy- mam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam.”54 Sana ge- len bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.55 Bu ve benzeri ayetler ile Kur’an, uzlaşmanın sınırlarını belirlemiş, temel dinî meselelerde pazarlık yapmanın ve ta- viz vermenin meşru olmayacağını ortaya koymuştur. 49 Şimşek, a.g.e., II, s. 406. 50 Hicazî, a.g.e., II, s. 438. 51 Sabunî, a.g.e., I, s. 478. 52 Razî, a.g.e., VIII-1, s. 159. 53 Salebî, a.g.e., III, s. 157; Havva, a.g.e., VI, s. 71. 54 Enam, 6/56. 55 Rad, 13/37.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler
En son Limoni tarafından Paz Tem. 09, 2023 1:37 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Limoni Co-Admin
Mesaj Sayısı : 6150 Rep Gücü : 14991 Rep Puanı : 44 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: Geri: Allahın peygamberimizi uyardığı ayetler İlahi İkazlar Paz Tem. 09, 2023 1:28 pm | |
| devamı
https://sirnak.edu.tr/resimler/files/333.pdf
Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler-aslında tüm müslümanlara eleştirileri Ef. olarak zikretmiş
1. Dezavantajlıları İhmal Etme-ümmü mektum
2. Tahkikat Yapmadan Karar Vermek- fasık haber getirmesi
3. Dünya Malına Meyletmek- bedir esirleri
4. Temel İlkelerde Esneklik Eğilim- mekkeli müşriklerle uzlaşı 5. Sadakayı Baskı Aracı Olarak Kullanmak-müşriğe sadaka vermeme 6. Hidayet Konusunda Aşırı İstek ve Zorlama 7. Akrabaya Düşkünlük 8. Sınıfçı Yaklaşım
9. Duygular ile Hareket Etmek 10. Eleştiriye Karşı Tutumu
59 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi İçtimaî meselelerde ve muamelatta her türlü uzlaşmayı makul karşılayan İs- lam dini, itikat ve iman ile ilgili meseleler ile Müslümanların onurunu ilgilendiren konularda dik ve net bir tutum alınmasını emretmiştir. Zira iman noktasında gös- terilecek olan zaaf ve Müslümanların şahsiyetini ilgilendiren konularda gösteri- lecek esneklik Müslüman kişiliğin ortadan kalkmasına neden olacaktır. Nitekim Allah habibine, uzlaşma yerine müşriklere karşı sert olmasını, onlarla mücadele etmesini emretmiştir: Ey peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve on- lara karşı çetin ol!56 Hz. Muhammed ve arkadaşları Mekke döneminde büyük bir kuşatma ve zulüm altındaydılar. Bu durum, zayıf kişilikleri olumsuz etkilemekte ve İslam dininin yayılmasına engel teşkil etmekteydi. Öte yandan Mekkeli müşrikler, Hz. Muhammed’in davetini engellemek için her türlü yola başvururlardı. İslam dininin insanlar arasında hızla yayılmaya başlamasıyla birlikte, bir taraftan Hz. Muhammed’e engel olmaya çalışırlarken diğer taraftan ondan bazı tavizler kopar- maya çalışıyor; putlarını ve batıl inançlarını hedef alan ayetlerin Hz. Muhammed tarafından tebliğ edilmemesini, İslam’ı kabul etmek karşılığında kendilerine bir takım itikadi ve amelî ayrıcalıklar verilmesini istiyorlardı.57 Kuşatma ve baskı cen- deresini kırmak arayışında olan Hz. Muhammed’in kalbinden müşrikler ile ortak noktalar bulunup uzlaşma zemini aramak geçmiyor değildi. Kimi zaman müşrik- lerden gelen uzlaşma tekliflerini değerlendirmeyi düşünüyordu. Bu nedenle Allah onu şiddetle ikaz etmiştir: Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uy- durman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi. Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık az kalsın onlara biraz meyledecektin. İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın.58 Bu ayetin nüzul sebebi olarak birbirine benzer çeşitli rivayetler zikredilmektedir. Bir rivayete göre Hz. Muhammed, Hacerülevsed’i ziyaret ediyordu. Kureyşiler onu bundan engelle- diler ve “Bizim ilahlarımıza dokunmadan, onları tazim etmeden buna izin verme- yiz” dediler. Hz. Muhammed içinden “Allah onların ilahlarından nefret ettiğimi biliyor. Tekliflerini kabul edip bunu yapsam ne olur ki” diye geçirdi. Allah onu bundan nehyederek yukarıdaki ayeti inzal etti. Başka bir rivayete göre müşrikler, bir gece sabaha kadar Hz. Muhammed ile konuştular, onu yücelttiler. “İlahlarımı- za dil uzatmasan, onlara hürmet ile dokunursan” diye temennilerini dile getirdiler. Hatta bazıları “Bir seferlik bize müsaade et ki, putlarımıza kurban keselim, sonra Müslüman olup putları kıralım” dediler. Hz. Peygamber buna meyledecekti ki Al- lah bu ayet ile onu engelleyip korudu.59 56 Tevbe, 9/73. 57 Halil Aldemir, Kur’an’da Hz. Peygamber’e Yönelik Teselliler, (İstanbul: Kitabî yay., 2010), s. 92. 58 İsra, 17/73-74-75. 59 Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberî, Camiu’l-Beyan an Te’vili’l-Kur’an, XV, (Beyrut: Daru’l-İhyai’t- Turasi’l-Arabi, t.y.), s. 150; İbnu’l-Cevzî, a.g.e., III, s. 42-43; Ebu’t-Tayyib Muhammed Sıddik Bahadır b. Ha-Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 60 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Kuşkusuz Hz. Peygamber’in putperestlere kanarak lüzumundan fazla taviz verdiği fiilen vaki değildir. Sadece kalbinde iyi niyetten ileri gelen bir eğilim oluş- muştur. Allah, bu eğilimi bile kabul etmeyerek onu uyarmıştır.60 Zira farklı inanç grupları arasında adalet ve dürüstlük ilkeleri çerçevesinde makul bir hoşgörü or- tamı oluşturmak gereklidir. Bununla birlikte bu sınırın ötesine geçerek tavizkâr ve ilkesiz bir tutum sergilemek yanlıştır.61 Müşriklerin, Hz. Muhammed’den uzlaşma ve esneklik beklediği konulardan bir tanesi de kendilerine sosyal ayrıcalık tanınması talebidir. Müslüman onuru ile bağdaşmayan ve İslam’ın temel ilkelerinden olan eşitlik ilkesini yok eden bu isteğe karşılık Hz. Muhammed, esneklik göstermeye niyetlenmişti ki onu uyaran şu ayet- ler nazil oldu: Rab’lerinin rızasını isteyerek sabah akşam ona dua edenleri yanından kovma. Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden olursun. Böylece insanların bazısını bazısı ile denedik ki, “Allah aramızdan şu adamları mı iman nimetine layık gördü?” desinler. Allah şükreden kullarını daha iyi bilen değil mi?62 Bu ayetin nüzul sebebi olarak birbirine benzer farklı rivayetler zikredilmiştir. Bir rivayete göre Kureyş’in ileri gelenleri köleler ve alt tabakayı temsil edenler ile aynı ortamda bulunmaktan imtina ediyorlardı. Hz. Muhammed’den bu konuda kendilerine ayrıcalık tanıma- sını istediler. Razi’ye göre Hz. Muhammed, bu talebe fiilen olumlu cevap vermiştir. Kureyş’in ileri gelenleri geldiklerinde yoksulların bulunduğu cemaatten kalkmış, ekâbir takımını başka yerde karşılamıştır. Diğer müfessirlere göre ise bu taleplerini fiilen karşılamamış, sadece buna niyetlenmiştir. Her iki ihtimale göre de bu ayet- ler ona uyarı niteliğindedir.63 Başka bir rivayete göre müşrikler “Bunları kovarsan yanına geliriz” dediler. Hz. Muhammed bunu kabul etmedi. “Öyle ise geldiğimiz vakit oradan uzaklaşsınlar” dediler. Hz. Muhammed buna meyletti ki bu ayetler nazil oldu.64 Rivayetler farklı olsa da öz itibarıyla şöyle bir tablo ortaya çıkmak- tadır. İlk inananların yoksul ve kölelerden oluşması küfrün öncülerini rahatsız ediyordu. Bunu bahane ederek Müslüman olmaktan imtina ediyorlardı. Bunların uzaklaştırılmaları halinde Hz. Muhammed’in yanına geleceklerini söylüyorlardı. Bu teklifleri Hz. Muhammed’i biraz etkiliyordu.65 Onların hidayete ermelerini çok temenni ettiği için isteklerini yerine getirmeyi düşünüyordu. İnen ayetler bu dav- ranışın yanlış olacağını belirtmiştir.66 san b. Ali el-Kannevcî (Sıddik Hasan Han), Fethu’l-Beyan fi Makasidi’l-Kur’an, IV, (Beyrut: Daru’Kutubi’l- İlmiyye, 1999), s. 158-159. 60 Şimşek, a.g.e., III, s. 234. 61 Ebu’s-Suud, a.g.e., V, s. 212; Karaman, a.g.e., III, s. 508. 62 Enam, 6/52-53. 63 Razî, a.g.e., VI-2, s. 194; Şimşek, a.g.e., II, s. 165. 64 Bursevî, a.g.e., III, s. 48. 65 İbn Aşur, a.g.e., III-2, s. 246. 66 Muhammed İzzet Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis, ter. Muharrem Önder-Vahdettin İnce, III, (İstanbul: Ekin yay., 1998), s. 52.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 61 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Hz. Muhammed bu konuda iyi niyetlidir. Sadece İslam’ın yayılması kaygısıyla hareket etmiştir. Yoksa yoksulları hor görmesi söz konusu değildir.67 Buna rağmen yaptığı işlem ayrımcılığı ve uzlaşmayı işaret ettiği için Allah tarafından eleştiril- miştir. O da bu eleştirilerden ders çıkararak fakirleri etrafına toplayarak onlara inen ayeti okumuştur.68 2. 5. Sadakayı Baskı Aracı Olarak Kullanmak İslam dini, insanlığın en kadim yaralarından olan yoksulluk ile mücadele ederken din farkını gözetmemiş, yoksulluğu ortadan kaldırmak ya da etkisini azaltmak adına zenginlerden sadaka vermelerini isterken sadaka verilecek kişinin dinini sorgulamalarını istememiştir. Kur’an, yardım yapılacak yoksulun Müslü- man olması şartı koşmamış, yoksullara sadaka verilmesini tavsiye ederken yoksu- lu mutlak zikretmiştir: Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.69 Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver,70 Bu ve benzeri birçok ayette ifade buyurulduğu gibi varlıklı Müslümanların mali vazifelerinden birisi yoksullukla mücadeledir, yoksula yardımcı olmaktır. Yoksa sermayeyi yoksula karşı bir silah olarak kullanmak değildir. İslami döneminin ilk yıllarında Müslü- manlar, bu perspektife uygun davranır, yoksullar arasında din ayrımı yapmazlardı. Sonraki yıllarda Müslüman fakirler çoğalınca Hz. Muhammed “Sadece din- daşlarınıza sadaka veriniz” diye emir verdi.71 Doğurabileceği bazı riskli sonuçlar nedeniyle bu emir Allah tarafından iptal edilmiştir: Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir.72 Bu ayetin iniş sebebine dair farklı rivayetler vardır. Bir rivayete göre Müslüman fakirler çoğalınca Hz. Muham- med “Müşrik fakirlere sadaka vermeyin ki onlar yoksulluk baskısından İslam’a gir- sinler” diyerek müşriklere sadaka vermeyi yasakladı. Bunun üzerine yukarıdaki ayetler nazil oldu.73 Bu ayetin lafzi mana ve sarahatinde eleştiri olmasa da nüzul sebebi ile birlikte mülahaza edilince eleştiri içerdiği anlaşılacaktır. Bu ayetin nüzulünden sonra Hz. Peygamber fakirler arasında ayrım yapmak- sızın sadaka verilmesini emretmiş, Müslümanlar emre itaat ederek Müslüman ol- mayanlara da sadaka vermişlerdir.74 Bu ayetin nüzul sebebine dair tefsirlerde farklı rivayetler de vardır. O rivayet- 67 Razî, a.g.e., VI-2, s. 194. 68 Taberî, a.g.e., VII, s. 234. 69 İnsan, 76/8. 70 İsra, 17/26. 71 Sabunî, a.g.e., I, s. 156. 72 Bakara, 2/272. 73 Kurtubî, IV, s. 368; Hatibu’ş-Şirbinî, a.g.e., I, s. 210; Ebu’s-Suud, a.g.e., I, s. 310; Muhammed b. Muslihiddin Şeyhzade, Haşiyetu Şeyhzade ala Tefsiri’l-Beydavî, II, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1999), s. 662; Ahmed b. Muhammed es-Savî, Haşiyetu’s-Savî ala Tefsiri’l-Celaleyn, I, (Beyrut: Daru’l-Fikr, 2010), s. 230; İbn Aşur, a.g.e., II-1, s. 69-70. 74 Ateş, a.g.e., I, s. 230; Şimşek, a.g.e., I, s. 290.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 62 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi lere göre Hz. Peygamber’in müşrik yoksulları sadakadan mahrum bırakma emri söz konusu olmamıştır. Bu konuda yapılan rivayetler sahih değildir. Bilakis Hz. Muhammed’in kararı olmadan Müslümanlar, Müslüman olmayan fakirlere sada- ka vermekten imtina etmişlerdir. Bunun üzerine bu ayetler nazil olmuştur.75 Bu rivayete göre bu ayet, Hz. Muhammed’e değil de Müslümanlara eleştiridir. Hz. Muhammed bu meselede iyi niyetlidir. Zira Müslümanlara olan aşırı sev- gisinden ve müşriklerin hidayete ermelerine olan aşırı isteğinden hareketle böy- le bir karara varmıştır. Yalnız vardığı karar yoksullar arasında ayrımcılığa neden olacağı ve toplumların kadim sorunu olan yoksulluğu, yoksullara karşı silah gibi kullanmaya sebebiyet vereceği için Allah tarafından iptal edilmiştir. 2. 6. Hidayet Konusunda Aşırı İstek ve Zorlama Hz. Peygamber, kendisine nübüvvet tevdi edilip insanları hak yola davet et- mekle görevlendirilince bu yüce görevi ifa etmek için aşırı istekli davranmıştır. Ba- husus kendisine son derece haksız muameleleri reva görenlerin hidayete ermeleri için yoğun çalışmalar yapmıştır. Müşriklerin olumsuz tavrı Hz. Muhammed’i gereğinden fazla üzmüş, hatta bunu kendisine bireysel sorun haline getirmiştir: Ey Muhammed! Mümin olmuyor- lar diye âdeta kendini helak edeceksin!76 Bu duruma karşı Allah, Hz. Muhammed’i teselli etmiş ve onlar hakkında ilahî yasayı ortaya koymuştur: Şüphesiz Allah di- lediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. (Ey Muhammed!) Onlar için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helak etme! Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hak- kıyla bilendir.77 Eğer Allah dileseydi elbette onları hidayet üzere toplardı. O halde sa- kın cahillerden olma.78 Allah bu ve benzeri birçok ayet ile hidayetin ancak Allah’ın iradesi ile gerçekleşebileceğini, peygamberlerin hidayete zorlamak gibi bir vazife- lerinin olmadığını ortaya koymuştur. Hal böyleyken Hz. Muhammed, insanları hidayete erdirmek için neredeyse zora başvururdu. Bu tavır Kur’an tarafından şöyle eleştirilmiştir: Eğer Rabbin di- leseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi elbette topyekün iman ederlerdi. Böyle iken sen mi mümin olsunlar diye, insanları zorlayacaksın?79 Bu ayetin nüzul sebebine dair şöyle bir rivayet vardır. Hz. Peygamber büyük bir arzu ile insanların iman et- melerini istiyor, hatta onları zorlamayı bile arzuluyordu. Bu ayet, Hz. Peygamber’in bu yönlü isteğine karşı uyarıdır.80 Ayetteki istifham inkâri olup zorlama fiilini ya- 75 Taberî, a.g.e., III, s. 67-68; Ebu’l-Fida İmaduddin İsmail b. Şihabuddin Ömer İbn Kesir, Tefsiru İbn Kesir (Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim), I, (Beyrut: Muessesetu’r-Risale Naşirun, 2008), s. 457; Şimşek, a.g.e., I, s. 290. 76 Şuara, 26/3. 77 Fatır, 35/8. 78 Enam, 6/35. 79 Yunus, 10/99. 80 Mahmud b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Keşşaf an Hakaiki Ğavamidi’t-Tenzil ve Uyuni’l-Akavili fi Vucuhi’t-Te’vil, II, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2009), s. 359; İbnu’l-Cevzî, a.g.e., II, s. 352; Kurtubî, a.g.e., V, s. 57; Ah- med Mustafa el-Merağî, Tefsiru’l-Merağî, X-2, (Beyrut: Daru’l-İhyai’t-Turasi’l-Arabi, 1985), s. 158; Ebu’l-Ala
saklamak içindir. Zamirin takdim edilmesi manayı kuvvetlendirmektedir.81 Bu iki dilsel ayrıntı eleştiriyi pekiştirmiştir. Allah bu ayetler ile habibini hem eleştirmiş hem de teselli etmiştir.82 Hz. Peygamber’in bu tavrı tamamen iyi niyetten kaynaklanmaktadır. Bununla beraber işin aşırıya ve zorlamaya kaçan kısmı eleştiriye açıktır. 2. 7. Akrabaya Düşkünlük İslam dini, akrabalık bağına önem vermiş, makul çerçevede ve hukuk daire- sinde kalmak koşuluyla akrabayı koruyup kollamayı tavsiye etmiştir. Ebeveynler başta olmak üzere kan bağının bulunduğu bireylerle ilişkinin karşılıklı muhab- bete, maddi yardımlaşmaya ve tehlikelere karşı dayanışmaya müstenit olmasını emretmiştir: Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüp- hesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.83 Öte yandan İslam dini Hz. Muhammed’in akrabaları için bazı istisnaî konularda ayrı bir hukuk oluşturmuş, merkezi maliyeden onlara ayrı bir bütçe ayırmıştır: Bilin ki, ganimet olarak aldı- ğınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir.84 Allah, bir taraftan akrabalık bağının korunmasını tavsiye ederken diğer taraf- tan da aşırılığa kaçmamayı telkin etmiştir. Bu noktada akrabalarının iman etmesi için fazla hassasiyet gösteren elçisini şöyle uyarmıştır: Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin.85 Neredeyse bütün müfessirler bu ayetin Hz. Peygamber’in amcası Ebu Talip hakkında indirildiğini söylerler. Hz. Muhammed, anasız ve ba- basız kalmışken Ebu Talip onu büyütmüş, en zor dönemlerde ona hamilik yap- mıştı. Hz. Muhammed, böyle bir yakınının hidayetten mahrum kalmasına rıza gösteremezdi. Nitekim Ebu Talip ölüm döşeğine düşene kadar gayretini ve ısra- rını sürdürmüş, iman etmeyince çok üzülmüştür.86 Allah yukarıdaki ayet ile onu uyarmıştır. Bu uyarıdan sonra Hz. Muhammed, amcası hakkında “Açıkça nehye- dilmediğim sürece sana bağışlama dileyeceğim” şeklinde söz söyleyip87 ona dua el-Mevdudî, Tefhimu’l-Kur’an, ter. Muhammed Han Kayani vd., II, (İstanbul: İnsan yay., 1997), s. 365; Hicazî, a.g.e., III, s. 79; Şimşek, a.g.e., II, s. 578. 81 Beydavî, Nasiruddin Abdullah b. Ömer b. Ali, Envaru’t-Tenzil ve Esraru’t-Te’vil, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l- İlmiyye, 2008). a.g.e., I, s. 447. 82 Hatibu’ş-Şirbinî, a.g.e., II, s. 44; Muhammed Senaullah el-Mazharî, et-Tefsiru’l-Mazharî, III, (Beyrut: Daru’l- Kutubi’l-İlmiyye, 2007), s. 442. 83 Nisa, 4/36. 84 Enfal, 8/41. 85 Kasas, 28/56. 86 Maturidî, a.g.e., XI, s. 57; Zemahşerî, a.g.e., III, s. 408; Kurtubî, a.g.e., XVI, s. 297; Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b. Ali Ebu Hayyan el-Endulusî, Tefsiru’l-Bahri’l-Muhit, VII, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2010), s. 120; Hatibu’ş-Şirbinî, a.g.e., III, s. 157; Ebubekir Haddad, Keşfu’t-Tenzil fi Tahkiki’l-Mebahis ve’t-Te’vil, V, (Beyrut: Daru’l-Medari’l-İslamiyyi, 2001), s. 227; Ebu’s-Suud, a.g.e., VII, s. 24; Bursevî, a.g.e., VI, s. 531; Hicazî, a.g.e., IV, s. 469; Aldemir, a.g.e., s. 47; Şimşek, a.g.e., IV, s. 69. 87 Taberî, a.g.e., XX, s. 108.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 64 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi etmiştir. Bunun ardından Allah onu daha net bir şekilde uyarmıştır: Cehennem ehli oldukları açıkça kendilerine belli olduktan sonra, -yakınları da olsalar- Allah’a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygambere yaraşır ne de müminlere.88 Bu aye- tin nüzul sebebine dair farklı rivayetler vardır. Birbirine benzer olan bu rivayetler arasında en meşhur olanı şudur. Ebu Talip ölüm döşeğinde iken Hz. Peygamber ona gitmiş, “Benim üzerimdeki hakkın babamın hakkından fazladır. İman getir ki kıyamet gününde sana şefaat edeyim” demiştir. Ebu Talip, yanlarında bulunan Ebu Cehil’in telkinleri ve geleneklere bağlılık yüzünden bundan imtina etmiştir. Hz. Peygamber, buna çok üzülmüş ve “Sana bağışlama dileyeceğim” demiştir. Bunun üzerine böyle bir davranışın peygamberlere yakışmadığını bildiren bu ayet nazil olmuştur.89 Bu ayetin nüzul sebebi ve içeriği dikkate alındığında açık bir eleştiri olduğu görülecektir. Hz. Peygamber bu konuda tamamen iyi niyetlidir. Kendisine iyilik yapan bi- risine dua etmeye niyetlenmiştir. Öte taraftan müşriklere dua etmeyi kesin bir şe- kilde yasaklayan ayetler ise henüz nazil olmamış, “Onlara bağışlama dilesen de, di- lemesen de onlar için birdir”90 ayeti onu muhayyer bırakmıştı.91 Yanı sıra akrabalık bağının önemine, iyiliğe iyilikle karşılık verilmesine işaret eden birçok ayet vardır. 2. 8. Sınıfçı Yaklaşım İslam’ın tebliğ edilmeye başlandığı dönemde Mekke’de bir nevi kast sistemi vardı. Tüccarlar, zenginler ve aşiret reisleri toplumsal yapının tepesini işgal eder- ken yoksullar, emekçiler, engelliler, kadınlar ve köleler alt tabakayı temsil etmekte olup ikinci sınıf muamelesini görürlerdi.92 Öteki olarak görülen bu kesimlerin yö- netime katılma, mal edinme medeni haklardan faydalanma ve onurluca yaşama konusunda hiç bir güvenceleri yoktu. İslam dini, insana insan olma özelliğinden ötürü değer verdiği; işgal ettiği makamın gücüne, gelir düzeyine, aidiyetine, nesebine, sosyal statüsüne vb. bak- maksızın herkesi eşit haklara sahip gördüğü için Mekke’deki hiyerarşik statüko ile mücadele etmiş, kast sistemini yıkıp gücünü adalet ve eşitlikten alan bir sistem inşa etmeye çalışmıştır. Bu nedenle evvelemirde Mekke’nin öteki yüzünü teşkil edenler İslam’ı seçtiler. Mekke’nin idaresini ellerinde bulunduranlar,93 ekonomisi- 88 Tevbe, 9/113. 89 Salebî, a.g.e., III, s. 253-254; Zemahşerî, a.g.e., II, s. 304; İbnu’l-Cevzî, a.g.e., II, s. 304; Razî, a.g.e., VIII-2, s. 166; Kurtubî, a.g.e., X, s. 398; Hatibu’ş-Şirbinî, a.g.e., I, s. 745; Mazharî, a.g.e., III, s. 367. 90 Münafikun, 63/6. 91 İbn Aşur, a.g.e., V-2, s. 43. 92 Philip Hitti, Siyasî ve Kültürel İslam Tarihi, ter. Salih Tuğ, I, (İstanbul, 1980), s. 49; M. Zeki Duman, “Kur’an Penceresinden Mekke ve Vahyin Mekke Dönemi”, Kur’an Nüzulünün Mekke Dönemi Sempozyumu, Çorum, 2013, 35; Sami Kilinçli, Mekkî Surelerde Mü’minlerin Müşrikler ve Ehl-i Kitap ile İlişkileri, (Ankara Üniver- sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2012, 59, 33; Mehmet Paçacı, “İslam Öncesi Arap yarımadasında Politik, Dinî ve Kültürel Durum”, İslam’a Giriş-Evrensel Mesaj-, (Ankara: DİB yay., 2008), s. 375. 93 Muhammed Ebu Zehra, Zehretu’t-Tefasir, II, (Kahire: Daru’l-Fikri’l-Arabi t.y.), s. 714.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 65 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi ni yönetenler ve dışarıyla bağ kurabilenler davetin karşısında yer aldılar. Bu tablo Müslümanlar açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktaydı. Zira müşrikler onlara ambargo uyguluyor, dışarı ile bağ kurmalarına izin vermiyordu. Hz. Muhammed bu krizden çıkmak için yoğun çaba harcamakta idi. Hatta bu yüzden kendi saha- bilerinden feragat beklediği oluyordu. Feodal ve sınıflı toplum tarafından öteki olarak görülenler ile aynı ortamda bulunmak istemeyen sözüm ona seçkin tabaka, Hz. Muhammed ile ancak eşrafın bulunduğu ortamda görüşebileceklerini ya da en azından kendileri içeri girince etrafındaki yoksulların saygı ile ayağa kalkmala- rı durumunda görüşmeye gelebileceklerini söylüyorlardı. Hz. Muhammed, bunla- rın tekliflerini olumlu karşılamaya teşebbüs etti veya bunu içinden geçirdi. Allah bu durumu şöyle tenkit etmiştir: Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam ona dua edenleri yanından kovma. Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden olursun.94 Müş- riklerin ileri gelen takımı ve egemenleri Hz. Muhammed ile görüşmeye gittikle- rinde Suheyb, Hubbab, Bilal ve Ammar gibi hizmetçi, kimsesiz, yoksul ve köleler- den oluşan alt tabakadan kişileri onun yanında gördüler. Ekâbir takımı fakirlerle aynı meclislerde oturmayı geleneklerine aykırı gördükleri için Hz. Peygamber’i onlardan uzaklaştırarak “Bunların kokusu seni rahatsız etmez mi? Bunlarla otur- maktan rahatsız olmaz mısın? Biz bunlarla aynı ortamda oturamayız. Arap ka- bilelerinin bizi bunlarla aynı ortamda görmelerinden hicap ederiz. İsteriz ki, biz geldiğimizde bunları uzaklaştırasın. Biz ki, kabilelerimizin ileri gelenleri ve eşra- fıyız, biz iman edersek halk da iman eder, bunlar bizi iman etmekten men ediyor, bunları kendinden uzaklaştır veya bize ayrı yer bunlara ayrı yer oluştur ki biz iman edelim” dediler. Hz. Muhammed bu teklife olumlu baktı ve “Önerinizi kabul ede- rim” dedi. Onlar “Hayır, sözlü olmaz, aramızda yazılı bir antlaşma yapmamız; işi resmileştirmemiz lazımdır” dediler. Hz. Muhammed yazı malzemelerini getirtti ve yazması için Hz. Ali’yi çağırttı. Başka bir rivayete göre ise sadece buna niyet- lendi. Bunun üzerine yukarıdaki ayet nazil oldu.95 Bu ayetin nazil olması ardından aynı sebep ve gerekçelerle durumu pekiştiren başka bir ayet daha nazil olmuştur: Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya ha- yatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.96 Bu ayet, önceki ayete göre daha beliğ bir ifadeyi haizdir.97 Zira ilk ayette onların 94 Enam, 6/52. 95 Kurtubî, a.g.e., VIII, s. 387-390; Ebu’l-Berekat Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefî, Medariku’t-Tenzil ve Hakaiku’t-Te’vil, I, (Dımaşk: Daru İbn Kesir, 2011), s. 506; Hatibu’ş-Şirbinî, a.g.e., I, s. 488; İbn Kesir, a.g.e., II, s. 198-199; Ebu’s-Suud, a.g.e., III, s. 161-162; Mazharî, a.g.e., II, s. 455; Ebu’s-Sena Şihabuddin es-Seyyid Mahmud b. Abdillah el-Alusî, Ruhu’l-Maani fi Tefsiri’l-Kur’ani’l-Azim ve’s-Seb’i’l-Mesani, IV, (Kahire: Daru’l- Hadis, 2005, s. 204-205; Rıza-Abduh, a.g.e., VII, s. 357-358; Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, IV, sad.: Lütfullah Cebeci vd. (Ankara: Akçağ basım, 2009), s. 13-14; Merağî, a.g.e., III-1, s. 134- 135; Mevdudî, a.g.e., I, s. 553; Sabunî, a.g.e., II, s. 135; Ateş, a.g.e., V, s. 295; Şimşek, a.g.e., II, s. 164-165. 96 Kehf, 18/28. 97 Taberî, a.g.e., XV, s. 271; Maturidî, a.g.e., IX, s. 47; İbn Kesir, a.g.e., III, s. 117-118; Celaluddin Abdurrahman b.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 66 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi kovulmaması emredilirken bu ayette onlarla oturulması emredilmiştir. Ayetlerin inmesinden sonra Hz. Peygamber hemen antlaşma kâğıtlarını atmış, yoksul ve köle olan sahabileri yanına almış ve onları toplumda eşit konumda görmeye de- vam etmiştir.98 Hz. Peygamber, bu konuda iyi niyetle İslam’a hizmet etmek istemiştir. Ar- kadaşlarının samimiyetine ve doğru anlayacaklarına güvenerek müşriklerin katı kalplerini biraz yumuşatır ümidi ile onları onure etmek istemiştir. Fakat bu uygu- lama, İslam toplumunu büyük bir uçurumun kenarına doğru itebileceği için Allah tarafından iptal edilmiştir. 2. 9. Duygular ile Hareket Etmek İnsanları diğer varlıklardan üstün kılan özelliği yüreğinde taşıdığı duyguları ve beyninde taşıdığı aklıdır. Canlılar arasından duygu ve akıl melekesi gibi iki üs- tün özellik bahşedilen insanoğlunun, bu iki melekeyi dengede tutması gerekmek- tedir. Özellikle aklı sınırlandıran duyguların kontrol altına alması; kin, nefret, aşırı sevgi, aşırı tutku, aşırı bağlılık gibi hallerde aklı hakem kılması bireyin vazifele- rindendir. Bahusus Allah ile iletişimi olan ve vahyi almak üzere insanüstü ortam- da99 meleklerden bilgi alan peygamberlerin insani zaaflardan arınmaları elzemdir. Özellikle savaş, düşmanlık, öteki ile muamele vb. konularda genelde bütün insan- ların özelde peygamberlerin salt duygular ile değil de hakkaniyet ile hareket etme- leri İslam’ın emridir: Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun.100 Allah’ın emri böyle iken Hz. Muhammed, Uhud savaşında şehit edilen, ce- sedine işkence yapılan; burnu, kulakları kesilen ve ciğeri sökülen Hz. Hamza’yı görünce büyük bir acı duymuş ve en yakınını kaybeden herhangi bir insanın yaşa- dığı travmayı yaşamıştır. Cesedin başında “Kadınların daha fazla hüzünlenmesine sebep olmasaydı ve benden sonra adet haline gelmeseydi senin cesedini ortada bırakır, kurda kuşa yem ederdim. Ta ki senin intikamını 70 kat alsaydım” demiş ve müşriklerden 70 kişiyi aynı şekilde cezalandıracağına dair intikam yemini iç- miştir.101 Bunun üzerine Allah onu şöyle tenkit etmiştir: Eğer ceza verecekseniz size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha Ebibekir es-Suyutî, ed-Durru’l-Mensur fi’t-Tefsir bi’l-Me’sur, V, (Beyrut: Daru’l-İhyai’t-Turasi’l-Arabi, 2001), s. 334; Ebu’s-Suud, a.g.e., V, 245-246; Alusî, a.g.e., VIII, s. 353; Mazharî, a.g.e., IV, s. 322; Muhammed Cemalud- din el-Kasimî, Mehasinu’t-Te’vil, VII, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2003), s. 29. 98 İbnu’l-Cevzî, a.g.e., III, s. 79; Ebu’s-Suud, a.g.e., III, s. 161-162; Alusî, a.g.e., IV, s. 204-205; Şimşek, a.g.e., II, s. 164-165. 99 Muhsin Demirci, Tefsir Usûlü, (İstanbul: İfav yay., 2012), s. 56. 100 Maide, 5/8. 101 Taberî, a.g.e., XIV, s. 231-232; Salebî, a.g.e., III, s. 549; İbnu’l-Cevzî, a.g.e., II, s. 594; Kurtubî, a.g.e., XII, s. 461- 462; Ebu Hayyan a.g.e., V, s. 530; Suyutî, a.g.e., V, s. 156; Ebu’s-Suud, a.g.e., V, s. 170; Bursevî, a.g.e., V, s. 121; Kasimî, a.g.e., VI, s. 424; Mazharî, a.g.e., V, s. 211; Sabunî, a.g.e., II, s. 135; Ateş, a.g.e., V, s. 161.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 67 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi hayırlıdır.102 Bu ayette duygularla hareket ederek kat be kat intikam alacağına dair yemin eden Hz. Muhammed’e eleştiride bulunulmuştur. Bunun üzerine Hz. Muhammed yemin kefareti vererek niyetlendiği intikam- dan vazgeçmiştir. Hatta ayette misliyle ceza vermek ile sabretmek arasında mu- hayyer bırakıldığı halde o daha evla olan sabretmeyi tercih etmiştir. Nitekim galip gelip Mekke’ye giriş yapınca kendisine tarifsiz acılar çektiren, en yakınlarını vahşi- ce katleden, gözü kadar sevdiği yurdundan sürgün eden, ona ambargo uygulayan ve akıl almaz hakaretlerde bulunanları cezalandırmak yerine affetmiştir. Mekke’ye girerken mağrur ve intikamcı bir komutan edasıyla değil Allah’ın kendisine ver- diği nimetlere karşı şükreden, her şeyi affeden ve imhaya değil inşaya gelen Nebi tavrıyla girmiştir.103 2. 10. Eleştiriye Karşı Tutumu Hz. Peygamber kendisine yapılan eleştirilerden büyük dersler çıkarmıştır. Gözleri görmeyen İbn Ümmi Mektum’u ihmal etmesi yüzünden eleştirildikten sonra ne zaman onu görürse ona iltifatlar yaparak gönlünü almaya çalışmıştır. “Gel, Ey Rabbimin onun için bana itap ettiği şahıs” diyerek hem eksikliğini dile getirmiş hem de yaptığı hatadan dönerek onu teşrif etmiştir. Esirleri fidye kar- şılığı serbest bırakması yüzünden eleştirilince “Azap o kadar yaklaştı ki” diyerek ağlamıştır. Müşriklerin “Biz geldiğimizde yoksul kesimi yanında uzaklaştır ve bu konuda bize yazılı teminat ver” demeleri üzerine buna meyletmesi nedeniyle onu eleştiren ayet nazil olduktan hemen sonra yazılı teminatı yırtıp atmış,104 ileri gelen takımı bırakıp gönüldaşları olan fakirlere yönelmiş ve onlarla oturmaktan büyük keyif almaya başlamıştır. Akrabalarına olan aşırı meyli yüzünden eleştirilip onları inzar etmekle emredilince105 çok sevdiği kızı Hz. Fatıma’yı cehennem azabıyla kor- kutmak ile işe başlamıştır.106 Düşmanlarıyla uzlaşma arayışları nedeniyle eleştirilip onlara karşı sert olmakla emredilince en çetin direnişi göstermiş ve “Güneşi sağ elime, ayı sol elime koysanız dahi haktan taviz vermem” diyerek tutumunu belir- lemiştir.107 Hz. Muhammed’in bu tavrı tam da peygamberlere yaraşan bir tavrıdır. Kur’an gibi bir rehber ile bütün insanlığı ilahî düsturlar dairesinde eğitmek, değiştirmek, dönüştürmek ve kemale ulaştırmak çabasında olan Hz. Muhammed elbette ki, 102 Nahl, 16/126. 103 Ali Şeriati, İslam Nedir Muhammed Kimdir, (Ankara: Fecr yay., 2009), s. 300-303; Ebu’l-Hasan Ali en-Nedvi, es-Siretu’n-Nebeviyye, (Dimaşk: Daru’l-Kalem, 2010), s. 342-343; Mehmet Azimli, Siyeri Farklı Okumak, (Ankara: Ankara Okulu yay., 2013), s. 408-410. 104 Gezgin, a.g.e., s. 198. 105 Şuara, 26/214 106 İbnu’l-Cevzî, a.g.e., III, s. 350; İbn Kesir, a.g.e., III, s. 514-515. 107 Nedvi, a.g.e., s. 124.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 68 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi kendi nefsinden başlamalıydı. Zira o, bununla memurdur: Ben müslümanların ilkiyim.108 Sonuç Hz. Muhammed, peygamber olmadan önce yüz kızartıcı günahlardan, renci- de edici yaşamdan ve düşük ahlaktan uzak kalmıştır. Hz. Peygamber şöyle buyur- muştur: Cahiliye ehlinin arzuladığı şeyleri hayatımda sadece iki defa arzuladım. Her ikisinde de Allah beni korudu.109 Doğruluğu ve güvenirliliği nedeniyle kavmi ona “Muhammedu’l-Emin” sıfatı vermiştir.110 Babasını ve annesini çok küçük yaş- ta yitiren, hiçbir eğiticinin eğitiminden geçmeyen, cehaletin hüküm sürdüğü bir ortamda büyüyen, zulmün ve fuhşun ayıp sayılmadığı bir toplumda yaşayan bir insanın bu denli yüce ahlaka sahip olması ancak Allah’ın inayetiyle mümkün ola- bilir. Nübüvvetten sonra büyük günahlardan korunan Hz. Muhammed hakkında Allah şöyle buyurmuştur: Şüphesiz sana tükenmez bir mükâfat vardır. Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.111 Bununla birlikte o, melek değildir. Büyük günahlardan korunmuş olsa da in- san olmaktan mütevellit zaafları, zelleleri, isabet etmeyen içtihatları söz konusu olabilmiştir. O, Allah’a karşı sorumsuz değildir. Hataları söz konusu olunca eleş- tirilmiştir. Onu eleştiren ayetler tek tek incelendiğinde ortaya çıkan tabloyu bir kaç mad- dede ifade etmek mümkündür. • Hz. Muhammed’in eleştirildiği konular içtihadi konulardır. Günah ba- rındırmayan iki durum arasında muhayyer olduğunda reyine göre en uygun ola- nı tercih etmiştir. Tercih yaparken ne muhalefet ettiği bir nas, ne de hata veya unutkanlık sonucu aştığı bir hudut mevcuttur. Bilakis bütün hatası, (tabir caizse) hüküm çıkarmada imkânlarını sonuna kadar kullanan bir müçtehit gibi gayret gösterip, kendisini tercih etmede muhayyer görmüş olmasıdır.112 • Eleştirildiği konularda kati surette iyi niyetlidir. • Eleştirildiği konular tebliğ ile alakalı değildir. • Bu eleştiriler, Kur’an’ın naslarına karşı Hz. Muhammed’in de sorumlu ol- duğunu, ayrıca onun bir ilâh gibi yanılgısız sayılmaması gerektiğini göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Kimi tasavvufçuların “kâinatta mutlak tasarruf yapma gücüne ulaşmak” ve “sorumluluktan beri olma makamına varmak”113 diye 108 Enam, 6/163 109 Ebubekir el-Cezairî, Akidetu’l-Mu’min, (Cidde, 1982), s. 285. 110 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, (Konya: DİB yay., 2014), s. 272. 111 Kalem, 68/3-4. 112 Muhammed Abdullah Draz, En Mühim Mesaj Kur’an, ter. Suat Yıldırım, (İzmir: Işık yay., 1994), s. 22. 113 Ali b. Şeyh Muhammed Diyadinî, Edvaun ala’l-İnhirafati ani’d-Dini’l-Halis, (İstanbul: Artus basım, 2009), s. 62-65.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 69 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi ihdas ettikleri durumlar göz önünde bulundurulursa bunun ne kadar anlamlı ol- duğu anlaşılacaktır. • Hz. Peygamber’in bile eleştirildiği bir zeminde Müslümanların kendi hata ve kusurlarına yönelmeleri gerekli olduğu anlaşılacaktır. • Hz. Muhammed’in uygulamaları Müslümanlara örnek teşkil etmektedir. Şayet unutkanlık sonucu küçük günahlardan olan bir fiil işlerse veya yanlış bir içtihatta bulunursa ve uyarılıp eleştirilmeden o hal üzere bırakılırsa, o davranış ve içtihat delil olacaktır. Oysa bunlar delil değildir. Bunların delil olmadığı orta- ya konmazsa diğer davranışlarının delil alınması iptal olabilir. Bu nedenle Allah onun hatasını açıklamıştır. Böylece hangi davranışının örnek alınacağı netleşmiş olacaktır.114 • Hz. Muhammed sürekli olarak Allah’ın gözetimi altındadır. Hz. Muhammed’in çeşitli olaylar vesilesiyle uyarılara ve eleştirilere muhatap olması ilahî denetimin gereği olduğu kadar, Kur’an’ın güçlü ve kahir bir elden alındığının ve kendisinin de ona boyun eğdiğinin bir delili olarak da görülmelidir.115 • Hz Peygamber’in kimi zaman hata yapmasında fayda vardır. Zira pratik hayatın içinde yapılan hataların ümmet için eğitici ve öğretici bir yönü vardır. Pey- gamberlerde sehiv ve unutkanlık olmasaydı ümmet bu durumlarda ne yapacağını bilmezdi. • Hz. Muhammed’in davranışlarının iki türlü olduğu açığa çıkmaktadır. Risalet kategorisine giren kavli, fiilî ve tasdiki hayatı kabul edilip örnek alınmalı- dır. Beşer özelliğinden kaynaklanan davranışları ise kendi kategorisinde değerlen- dirilmelidir. • Kur’an, onun tarafından uydurulmuş olsaydı onu eleştirmezdi. Oysa ha- tası söz konusu olunca şiddetli bir uyarı ve eleştiri ile karşı karşıya kalmıştır. Kaynakça Akçay, Mustafa, “Kelâm Literatüründe Peygamber Zelleleri”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XIII-24, (2011), s. 1-33. Aldemir, Halil, Kur’an’da Hz. Peygamber’e Yönelik Teselliler, (İstanbul: Kitabî yay. 2010). Alusî, Ebu’s-Sena Şihabuddin es-Seyyid Mahmud b. Abdillah, Ruhu’l-Maani fi Tefsiri’l- Kur’ani’l-Azim ve’s-Seb’i’l-Mesani, (Kahire: Daru’l-Hadis 2005). Apaydın, H. Yunus, “İçtihat: Dinin Hayatla Buluşması”, İslam’a Giriş-Ana Konulara Yeni Yaklaşımlar-, (İstanbul: DİB yay. 2007), s. 81-101. Arslan, İhsan, “Kur’an’da Eleştiri Kültürü: Peygamber Örneği”, Ekev Akademi Dergisi, 48, (Erzurum, 2011), s. 91-106. Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, (İstanbul: Yeni Ufuklar neş. 1989). Azimli, Mehmet, Siyeri Farklı Okumak, (Ankara: Ankara Okulu yay. 2013). 114 Raşit Küçük, “Hz. Peygamber ve Örnekliğinin Mahiyeti” İslam’ın Anlaşılmasında Sünnetin Yeri ve Değeri, (Ankara: TDV yay., 2003), s. 288. 115 Koç, a.g.e., s. 51.Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 70 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Beydavî, Nasiruddin Abdullah b. Ömer b. Ali, Envaru’t-Tenzil ve Esraru’t-Te’vil, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye 2008). Botî, Muhammed Said Ramazan, Kubra’l-Yakiniyyati’l-Kevnîyye, (Dımaşk: Daru’l-Fikr 1993). Bursevî, İsmail Hakkı, Ruhu’l-Beyan, (Beyrut: Daru’l-İhyai’t-Turasi’l-Arabi 2001). Canan, İbrahim, “Hz. Peygamber Aleyhisselâm Hiç Unutmuş ve Yanılmış mıdır?” Sünne- tin Dindeki Yeri, (İstanbul, 1997), s. 285-305. Cezairî, Ebubekir, Akidetu’l-Mu’min, (Cidde, 1982). Demirci, Muhsin, Tefsir Usûlü, (İstanbul: İfav yay. 2012). Derveze, Muhammed İzzet, et-Tefsiru’l-Hadis, ter. Ekrem Demir, (İstanbul: Ekin yay. 1998). Diyadinî, Ali b. Şeyh Muhammed, Edvaun ala’l-İnhirafati ani’d-Dini’l-Halis, (İstanbul: Ar- tus basım 2009). Draz, Muhammed Abdullah, En Mühim Mesaj Kur’an, ter. Suat Yıldırım, (İzmir: Işık yay. 1994). Ebu Hayyan, Ebu Abdillah Muhammed b. Yusuf b. Ali el-Endulusî, Tefsiru’l-Bahri’l-Muhit, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye 2010). Ebu’s-Suud, Muhammed b. Muhammed, İrşadu’l-Akli’s-Selim ila Mezaya’l-Kur’ani’l-Kerim, (Beyrut: Muessesetu’t-Tarihi’l-Arabi 2010). Ebu Zehra, Muhammed, Zehretu’t-Tefasir, (Kahire: Daru’l-Fikri’l-Arabi t.y.). Emiroğlu, H. Tahsin, Esbab-ı Nüzûl, (İstanbul: Elif Ofset tesisleri 1978). Erul, Bünyamin, “Sünnet”, İslam’a Giriş -Evrensel Mesajlar-, (Ankara: DİB yay. 2008), s. 29-44. Gezgin, Ali Galip, Kur’an’da Hz. Peygamber’e Yapılan Uyarılar, (İstanbul: Rağbet yay. 2010). Görgün, Tahsin, “Nübüvvet: İnsanlığa Rahmet”, İslam’a Giriş-Ana Konulara Yeni Yaklaşım- lar-, (İstanbul: DİB yay. 2007), s. 156-165. Haddad, Ebubekir, Keşfu’t-Tenzil fi Tahkiki’l-Mebahis ve’t-Te’vil, (Beyrut: Daru’l-Medari’l- İslamiyyi 2001). Hatibu’ş-Şirbinî, Şemsuddin Muhammed b. Ahmed, es-Siracu’l-Munir fi’l-İaneti ala Mari- feti Ba’di Maani Kelami Rebbina’l-Hekimi’l-Habir, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye 2004). Havva, Said, el-Esas fi’t-Tefsir, ter. M. Beşir Eryarsoy, (İstanbul: Şamil yayınevi 1990). Hicazî, Muhammed Mahmut, Furkan Tefsiri, ter. Mehmet Keskin, (İstanbul: İlim yay. t.y.). Hitti, Philip, Siyasî ve Kültürel İslam Tarihi, ter. Salih Tuğ, (İstanbul, 1980). İbnu’l-Cevzî, Ebu’l-Ferec Cemaluddin Abdurrahman b. Ali b. Muhammed, Zadu’l-Mesir fi İlmi’t-Tefsir, (Beyrut: Daru’l-Kitabi’l-Arabi 1984). İbn Aşur, Muhammed Tahir, et-Tahrir ve’t-Tenvir, (Tunus: Daru Suhnun t.y.). İbn Atiyye el-Endulusî, Ebu Muhammed Abdulhak b. Galib, el-Muharreru’l-Veciz fi Tefsiri’l-Kitabi’l-Aziz, (Duha: Daru’l-Fikri’l-Arabi 2007). İbn Kesir, Ebu’l-Fida İmaduddin İsmail b. Şihabuddin Ömer, Tefsiru İbn Kesir (Tefsiru’l- Kur’an’il-Azim), (Beyrut: Muessesetu’r-Risale Naşirun 2008). İbn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem b. Ali b. Ahmed el-Ensarî, Lisanu’l-Arab, (Beyrut: Daru Sadir, 2011). İslamoğlu, Mustafa, Üç Muhammed, (İstanbul: Denge yay. 2002). Karaman, Fikret v.dğr., Dini Kavramlar Sözlüğü, (Ankara: DİB yay. 2006). Karaman, Hayreddin; Çağrıcı, Mustafa; Dönmez, İbrahim Kâfi; Gümüş, Sabrettin, Kur’an Yolu, (Ankara: DİB yay. 2012). Kasimî, Muhammed Cemaluddin, Mehasinu’t-Te’vil, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye 2003).Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 71 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Kilinçli, Sami, Mekkî Surelerde Müminlerin Müşrikler ve Ehl-i Kitapla İlişkileri, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, (Ankara, 2012). Koç, Ahmet, Kur’an’da İnsan ve Hz. Muhammed, (İstanbul: Rağbet yay. 2005). Kurtubî, Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Ebibekir, el-Camiu li Ahkami’l-Kur’an, (Beyrut: Muessesetu’r-Risale 2006). Kutub, Seyyid, fi Zilali’l-Kur’an, (Kahire: Daru’ş-Şuruk 2008). Küçük, Raşit, “Hz. Peygamber ve Örnekliğinin Mahiyeti” İslam’ın Anlaşılmasında Sünne- tin Yeri ve Değeri, (Ankara: TDV yay. 2003), s. 281-301. Maturidî, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmud es-Semerkandî, Te’vilatu’l- Kur’an, (İstanbul: Mizan yayınevi 2005). Merağî, Ahmed Mustafa, Tefsiru Merağî, (Beyrut: Daru’l-İhyai’t-Turasi’l-Arabi 1985). Mevdudî, Ebu’l-Ala, Tefhimu’l-Kur’an, ter. Muhammed Han Kayani vd., (İstanbul: İnsan yay. 1997). Mazharî, Muhammed Sanaullah, et-Tefsiru’l-Mazharî, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye 2007). Müslim, Ebu’l-Hüseyin b. el-Haccac b. Müslim el-Kuşeyrî en-Nisaburî, Sahihu Müslim, (Riyad: Daru Tibe 2006). Nedvi, Ebu’l-Hasan Ali, es-Siretu’n-Nebeviyye, (Dimaşk: Daru’l-Kalem 2010). Nesefî, Ebu’l-Berekat Abdullah b. Ahmed b. Mahmud, Medariku’t-Tenzil ve Hakaiku’t- Te’vil, (Dımaşk: Daru İbn Kesir 2011). Öztürk, Yener, “Abese Ve Tevellâ İfadelerinin Muhatabı Kimdir?”, http://www.yeniumit. com.tr/konular/detay/abese-ve-tevella-ifadelerinin-muhatabi-kimdir, (erişim tarihi: 21 Aralık 2014). Paçacı, Mehmet, “İslam Öncesi Arap Yarımadasında Politik, Dinî ve Kültürel Durum”, İslam’a Giriş-Evrensel Mesaj-, (Ankara: DİB yay. 2008), s. 365-380. Pakiş, Ömer, Kur’an Tarihi, (İstanbul: Kitabî yay. 2013). Razî, Ebu Abdillah Fahruddin Muhammed b. Ömer b. Hüseyin, et-Tefsiru’l-Kebir, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye 2009). Rıza, Reşid - Abduh, Muhammed, Tefsiru’l-Menar, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye 2005). Sabunî, Muhammed Ali, Safvetu’t-Tefasir, (Beyrut: Daru’l-Fikr 1981). Salebî, Ebu İshak Ahmed b. Muhammed b. İbrahim, el-Keşfu ve’l-Beyan fi Tefsiri’l-Kur’an, (Beyrut: Daru’Kutubi’l-İlmiyye 2004). Sarıçam, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, (Konya: DİB yay. 2014). SAVÎ, Ahmed b. Muhammed, Haşiyetu’s-Savî ala Tefsiri’l-Celaleyn, (Beyrut: Daru’l-Fikr 2010). Sıddik Hasan Han, Ebu’t-Tayyib Muhammed Sıddik Bahadır b. Hasan b. Ali el-Kannevcî, Fethu’l-Beyan fi Makasidi’l-Kur’an, (Beyrut: Daru’Kutubi’l-İlmiyye 1999). Suyutî, Celaluddin Abdurrahman b. Ebibekir, ed-Durru’l-Mensur fi’t-Tefsir bi’l-Me’sur, (Beyrut: Daru’l-İhyai’t-Turasi’l-Arabi 2001). Şeriati, Ali, İslam Nedir Muhammed Kimdir, (Ankara: Fecr yay. 2009). Şeyhzade, Muhammed b. Muslihiddin, Haşiyetu Şeyhzade ala Tefsiri’l-Beydavî, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye 1999). Şimşek, Sait, Hayat Kaynağı Kur’an Tefsiri, (İstanbul: Beyan yay. 2012). Taberanî, Ebu’l-Kasım Süleyman b. Ahmed, el-Mucemu’l-Kebir, (Beyrut: Daru’l-İhyai’t- Turasi’l-Arabi 2009). Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Camiu’l-Beyan an Te’vili’l-Kur’an, (Beyrut: Daru’l- İhyai’t-Turasi’l-Arabi t.y.).Kur’an’da Hz. Muhammed’e Yönelik Eleştiriler 72 Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Tehhan, Mahmud, Teysiru’l-Mustalahi’l-Hadis, (Kuveyt: Daru’t-Turasi’l-Kuveyt 1984). Ünal, İsmail Hakkı, “Sünnet: Çağlarüstü Örneklik”, İslam’a Giriş-Ana Konulara Yeni Yakla- şımlar-, (İstanbul: DİB yay. 2007), s. 67-80. Ünlü, Ahmet Mahmut, Hayrettin Karaman’ın “Ehl-i kitap için iman şartı ikidir” “Yahudi ve Hristiyanlar’dan kafir olmayanlar var” “Peygamber Yahudi ve Hristiyanlar’a müslüman olun demedi” şeklindeki Batıl Görüşlerine Reddiyeler, (İstanbul: Arifan yay. 2010). Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, sad.: Lütfullah Cebeci vd. (Anka- ra: Akçağ basım, 2009). Yıldırım, Zeki, “Kur’an’da Peygamberlerin İsmeti”, http://e-dergi.atauni.edu.tr/index/index, (erişim tarihi: 19 Temmuz 2014). Yıldız, Celal, es-Sünnetu Huccetun Katietun ve Lasünniyetu Fikretun Batiletun, (İstanbul: Erkam 2001). Zemahşerî, Carullah Ebu’l-Kasım Mahmud b. Ömer, el-Keşşaf an Hakaiki Ğavamidi’t- Tenzil ve Uyuni’l-Akavili fi Vucuhi’t-Te’vil, (Beyrut: Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye 2009). Zuhaylî, Vehbe, el-Fıkhu’l-İslamiyyu ve Edilletuh, (Dımaşk: Daru’l-Fikr 2009). | |
| | | | Allahın peygamberimizi uyardığı ayetler İlahi İkazlar | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|