KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Empty
MesajKonu: İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma   İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Icon_minitimeCuma Ara. 25, 2009 10:55 pm

slâm Dîni, kadın hakları üzerinde titizlikle durmuş ve kadını, hiçbir nizâm ve sistemin veremediği müstesnâ bir makâma sâhip kılmıştır. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’inde:"Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır." buyurmuştur.Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de erkekleri, kadınların hak ve hukûkunu gözetmeye dâvet etmekte ve bu konuda: "Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh’tan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh’ın bir emâneti olarak aldınız." buyurmaktadır.Başka bir hadîs-i şerîflerinde de: "Sizin en hayırlınız, ehline (eşine ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ve ben de ehline karşı en hayırlı olanınızım." buyurur.Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, erkeklere, kadınlara dâimâ iyi davranmalarını tavsiye ederek:"Mü’minlerin îmân bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır." buyurmaktadır.Vedâ Haccı’ndaki meşhûr hutbesinde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Ey insanlar! Kadınlar hakkında Allâh’dan korkunuz! Sizin kadınlarınız üzerinde hakkınız vardır.Bazı hadisler : (Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allahü teâlânın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim](Hanımının kötü huylarına katlanan erkek, belalara sabreden Hz. Eyyüb gibi mükafatlara kavuşur. Kocasının kötü huyuna sabreden kadın da, Hz. Asiye gibi sevaba kavuşur.) [İ.Gazali](Hanımı ile iyi geçinip şakalaşanı Allahü teâlâ sever, rızklarını artırır.) [İ.Lâl](En üstün mümin, hanımına, en iyi, en lütufkâr davranan güzel ahlaklı kimsedir.) [Tirmizi](En iyi Müslüman, hanımına en iyi davranandır. İçinizde, hanımına en iyi davranan benim.) [Nesai](Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır.) [R.Nasıhin](Hanımının haklarını ifa etmeyenin; namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa](Hanımını döven, Allah’a ve Resûlüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum.) [R.Nasıhin](Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir] (Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun! İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!) [Hakim](Kız çocuğunu güzelce terbiye edip, Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse, o kız çocuğu onun için bir bereket olur, Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.) [Taberani] (İki kız evladına güzel muamele eden, mutlaka Cennete girer.) [İbni Mace] (İki kızı veya iki kız kardeşi olup da, maişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.) [Tirmizi] (Çarşıdan aldığı şeyleri, erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene, Allahü teâlâ rahmetle nazar eder. Allahü teâlâ rahmetle nazar ettiğine de azap etmez.) [Harâiti] (Çarşıdan turfanda meyve alıp evine getiren, sadaka sevabı alır. Getirdiğiniz meyveyi, erkek çocuklarından önce kız çocuklarına verin! Kadınları, kızları sevindiren, Allah korkusundan ağlayan gibi çok sevap kazanır. Allah korkusundan ağlayana Cehennem haramdır.) [İbni Adiy] (Üç kızına, ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakan, yedirip giydiren, elbette Cenneti kazanır.) [Ebu Davud] (Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı, Allahü teâlâ Cennete koyar.) Eshab-ı kiramdan biri, (İki tane olursa da aynı mıdır?) diye sual edince, Peygamber efendimiz (Evet, iki tane olursa da aynıdır) buyurdu. Başka birisi, (Ya bir tane olursa?) diye sual etti. Cevabında buyurdu ki: (Bir tane de olsa gene aynıdır.) [Hakim, Harâiti]...

Kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır." buyurarak daha yedinci yüzyılda yüzyirmi dört bin müslüman hacı namzedine karşı, kadınların haklarını ilk olarak açıklamışlardır.Başka bir hadîs-i şerîflerinde: "Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fenâ söz söylemeyin!" buyurmuşlardır. Kadınlarla iyi geçinmek Kur’ân-ı Kerîm’in emridir: "Kadınlarınızla iyi geçinin; eğer onlardan hoşlanmadı iseniz bile!..Olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de, Allâh onda bir çok hayır takdîr etmiş bulunur."
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu konuda: "Kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz!" buyurmaktadır. Kadınlara karşı daima hoşgörülü olmalıdır. Nitekim bir hadîs-i şerîfte: "Mü’min bir erkek, mü’min bir kadına kızıp darılmasın! Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa, öbüründen memnûn olabilir." buyurulur.Bir insanın her işi ve her huyu hoşumuza gitmeyebilir. Fakat iyi niyetli ve ülfet edilir insan, kendi hanımında hoşuna gidecek nice meziyetler bulabilir.
Onlarla kendisini memnûn ve mes’ûd edebilir. Bunun için ayıp aramaya değil, meziyet aramaya bakmalıdır.Zîrâ mârifet iltifâta tâbîdir. İltifatsız mârifet zâyîdir. Özetle;
"Bana dünyadan güzel koku ve kadınlar sevdirildi. Benim en mutlu ânım ise, namazda olduğum zamandır." (Nesâî, İşretü'n-nisâ 1, Mişkâtü'l-mesâbih, c.2, sb.669) KADIN VE GÜZEL KOKU YANYANA ZİKREDİLMİŞ, AYRICA NAMAZLA KADININ ÖNEMİ HADİSLE PEKİŞTİRİLMİŞTİR
"Allah sizden; kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister; çünkü onlar, sizin analarınız, kızlarınız veya teyzelerinizdir (TÜRKÇEDE KULLANILAN KELİME İLE ;BACI, KIZKARDEŞ, YENGE...!)" (el-Camiu's-Sağir, el, sh.78, Hadis No: 1647) HANIMLARA TOPLU BAKIŞIMIZ: YA ANNE YA EŞ YA BACIMIZDIRLAR
"Sizin hayırlınız, eşine hayırlı olandır. Ben de eşime karşı sizin en hayırlınızın. Kadınlara ancak iyi insanlar iyi davranır; onlara karşı ancak kötü kişiler, ihanet eder." (el-Camiu's-sağir, c.2, sh.ll, Hadis No:4012) HAYIR VE İYİLİK KADINA OLAN DAVRANIŞLA ÖLÇÜLÜYOR!
Abdullah ibn Mes'ûd, Hz. Muhammed'e(a.s), kiminle beraber bulunması, kime hizmet etmesi gerektiğini sorunca Hz. Muhammed, üç kez "Annen’e" dedikten sonra, “Baban’a", demiştir. (Buhârî, Edeb: 2; Müslim, Birr: 1)
"Cennet annelerin ayağı altındadır. " diyen dinimiz kadına hak etmiş olduğu değeri vermiştir. İslamiyet’in ilk şehidi bir kadındır. İlk Müslüman bir kadındır. Peygambe-rimizin soyu kızından devam eder. Hz. Ebubekir’in kitap haline getirdiği dünyadaki tek Kur’an-ı Kerim Hz.Ebubekir, Ömer, Osman dönemlerinde onlarca yıl bir kadının yanında kalmıştır. O dönemde ise Hıristiyanlar şunu tartışıyordu bir kadın İncil’e dokunabilir mi dokunamaz mı. Kur’an-ı Kerim’de Nisa (Kadınlar), Müntehine (imtihan edilen kadın), mücadele (mücadele eden kadın), Meryem (Hz. İsa’nın annesi )... gibi sure isimleri vardır. Fakat mesela, rical (erkekler) süresi yoktur.



İSLAM'DA KADINA VERİLEN DEĞER

Peygamberimizin ağzından uydurulan, mevzu - yalan hadisleri ve anlamı saptırılan ayet-i kerimelerin yorumunu bir kenara bırakırsak İslamiyet’i tanımayan bazı insanlar İslamiyet’te kadınlara değer verilmediği kadının erkeğin yarısı kabul edildiğini iddia etmektedirler.

MİRAS

Mirasta erkeğe kadına verilen miktarın iki katı verildiğini söyleyerek kadına haksızlık yapıldığını iddia ederler. Halbuki İslamiyet’te kadın erkek mirasta eşit pay alırlar. Anne, baba, dede, nine... kadın erkek oldukları halde eşit pay alırlar.

Sadece kız ve erkek kardeşlerde kız kardeşe erkek kardeşin yarısı kadar verilir. Burada sanki bir haksızlık varmış gibi gözükmektedir. Fakat, örneğin baba vefat etse babanın üç dairesi olsa kız kardeş bir erkek kardeş iki daire alırlar. Kız kardeş bir erkekle evleneceği zaman kız kardeşin bir dairesiyle evleneceği erkeğin ailesinden kendisine miras kalan iki payı bir araya gelince toplam üç payları olur. Erkek kardeşinde kendi iki payıyla beraber bir kızla evlenirken evleneceği kızın bir payıyla beraber onlarında toplam üç payı olur. Ayrıca erkek kardeş evleneceği kıza mihir verir.İSLAMDA BAŞLIK PARASI YOKTUR , MİHİR KADINA BOŞANMA VUKU BULURSA BİR SOSYAL GÜVENLİK OLSUN DİYE - SİGORTA- OLARAK VERİLİR! Böylece iki dairesi erimeye başlar. Yine erkek kardeş hayatları boyunca evleneceği kadın ve çocuklarının nafakasını (yiyecek, yatacak, yakacak...) karşılamak zorundadır. İki dairesi erimeye devam eder. Halbuki kız kardeş mihir alır. Ayrıca hayatı boyunca kendisine ve çocuklarına erkek bakmak zorundadır. Kendi bir dairesini ise ailesine harcamak zorunda değildir. O dairesi onun harçlığıdır; satar, bağışlar, kiraya verir... İsterse kocasına da verebilir.

Kız kardeşe erkek kardeşe verilen miras miktarının yarısı verilmiştir. Anne, baba, dede, nine ... eşit pay alırken kız kardeş ile erkek kardeşte sanki haksızlık varmış gibi gözükür.

Miras : 3 daire

Erkek kardeş Kız kardeş
2 1


1-) Kız kardeş Erkek 2-) Kız Erkek kardeş
1 2 1 2
3= + evleniyor 3= + evleniyor
Mihir, Nafaka (+) Mihir, Nafaka (-)


Görüldüğü gibi erkek kardeşe çok miras payı verilmesinin sebebi onun toplum içindeki ağır sorumluluğundan dolayıdır. Erkek kardeş aldığı iki payı hep harcayacak , hep eksilecektir. Kız kardeş ise aldığı bir payın yanında mihir, nafaka alacak. Malı artacaktır. Bir payı da kendinin olacaktır. Görüldüğü gibi ilk başta erkek kardeş fazla pay alır gibi görünürse de iş alınan payların dağılımına kullanılmasına gelince kız kardeşin az payı ile erkek kardeşinden daha fazla imkan olanak paya sahip hale geldiği görülmektedir. Erkek kardeşe ailesine -Eşine - verilmesi için fazla verilmiştir. Zamanla bu oran kız kardeş lehine değişmektedir.

EŞİTLİK

Allah kadınla erkeği eşit yaratmamıştır. Her ikisini de insan olma yönünden, akıl, bilgi, kültür yönünden eşit olsa da, kadın erkekten daha duygusal daha hissidir. Erkek ise daha katı, olaylara daha sert,duygusal yoğunluğu az olan bir açıdan bakar. Bu psikolojik yönden farklılıktır. Biyolojik yönden, erkekte kas daha fazla iken kadında yağ daha fazladır. Bu durum erkeğin kadından üstün olduğunu göstermez.Kadın daha duygusal erkek daha az duygusal, kadın daha çok acır, sevgi hayatında daha önemli bir yer kapsar, erkekte ise daha az. Erkek daha güçlü-kaslıdır, kadın daha az güçlü ve kaslı... Her iki cinsinde üstün- eksik yönleri vardır. (Akılda, düşüncede ... her iki cinside eşittir ve birbirlerini geçebilirler.)

Bu durum erkeğin üstünlüğünü veya kadının zayıflığını göstermez. Aksine bu durum her iki cinsin ayrı yaratılış özelliklerinin doğal sonucudur. Bunu kabul etmeli, yaşam tarzımızı buna göre ayarlamalıyız.

İslam kadın - erkek eşitliğini değil kadın erkek adaletini savunur. Eşitlik adalet demek değildir. Eşitlikte mesela, kadına da erkeğe de 100 kg yükte 50 şer kilo her iki cinse vermek vardır. Adalette daha kaslı olan erkeğe daha fazla daha az kaslı kadına daha az yük vermek vardır. Yaratılış özelliğini kabul bunu gerektirir.

İngiliz kraliyet ordusunda , kadın erkek tüm askerlere “ aynı eğitim programının “ uygulanması , kraliyet ordusu fizikçilerinden Yarbay Ian Gemmel ‘i : Fırsat eşitliği adı altında kadın askerler eziliyor , diye isyan ettirir.

Erkek askerlerin eğitimi sırasında yaralanma oranı yüzde 1.5 iken , kadınlarda bu oran yüzde 11.1 ‘lere kadar çıkmaktadır .Yarbay Gemmel’e göre bunun nedeni :

Kadın kas ve kemik yapısı erkeklere göre daha zayıf . Aynı eğitim kadın bedeninde erkeklere oranla % 39 daha fazla baskı oluşturuyor.

Belirli kas olgunluğuna ulaşmak için erkek askerlerin 3 ay çalışması yeterli iken , kadınların 6 ay çalışması gerekir.

Bu kadın askerlerden 40 tanesi ordu'yu " bize fazla yükleniliyor " diyerek mahkemeye başvururlar ( The Sunday Times :10.03.2002)

NASIL Kİ OKULLARDA ÇOCUKLARI YETENEKLERİNE GÖRE YÖNLENDİRİP EĞİTMEK SAVUNULACAK BİR DURUMSA , İSLAM'DA DA KADIN VE ERKEĞE DOĞA VE YAPILARINA UYGUN GÖREV DAĞILIMI YAPILMAKTADIR.RESİME YETENEKLİ BİR ÖĞRENCİYİ MATEMATİK PR.'U YAPMAK NASIL MANTIKSIZLIK İSE KADIN VE ERKEKLERE DE MİZACLARINA TERS GÖREV YÜKLEMEK O KADAR TERSTİR. BİR ERKEKTEN NE KADAR ANA SINIFI ÖĞRETMENİ OLABİLİR, HANIMLARLA KIYASLARSAK...?

İNGİLİZ DONANMASINDAKI KADIN ASKERLERIN DÖRTTE BIRI CINSEL TACIZE UĞRAMIŞ

İngiltere'de kraliyet donanmasında görev yapan kadın askerlerin dörtte birinin, görevleri sırasında en az bir kez cinsel tacize uğradığı açıklandı.
Donanmadaki cinsel tacizin kabul edilemez bir düzeye - DEMEK KABUL EDILEBILIR BIR DUZEYI DE VAR ...!-ulaştığını açıklayan Savunma Bakanlığı, bundan sonra her vaka için disiplin işlemiyle yetinilmeyip adli işlem yapılacağını duyurdu.İngiltere'de sadece 2002 yılında donanmada görev yapan 2500'e yakın kadın asker gemide ya da üste bulundukları sırada tacize uğradıkları gerekçesiyle şikayette bulundu. 2003 yılında ise donanmada görev yapan kadınların yüzde 22'sinin bu tür şikayetlerde bulunduğu açıklandı. Bu rakam, 2005 yılında yüzde 25'e kadar yükselirken, donanmada görev yapan kadınların üçte biri şikayetlerinin adil biçimde ele alınıp değerlendirilmediğinden de yakındı. Genel olarak İngiliz ordusunda, aynı türdeki şikayetlerin oranının ise yüzde 12 olduğu belirtildi. ( MILLIYET : 24.06.2005 ) YA ŞİKAYET EDILMEYEN, EDILEMEYENLER...!

KADIN SUBAY VE ASKERLERIN YARISI CINSEL TACIZE UĞRAMIŞ

İngiltere'de Kraliyet Hava Kuvvetleri içinde hazırlanan bir rapor, hava kuvvetleri mensubu kadın asker ve subayların yarısının iş hayatları boyunca en az bir kez cinsel tacize uğradıklarını ortaya koydu.Independent on Sunday gazetesi tarafından ele geçirilen rapora göre, son 12 ayda 1000 kadın asker üstlerine yaptıkları başvuruda bir meslektaşı hakkında cinsel taciz suçlamasında bulundu.Kadın asker ve subayların en az iki kez karşı cinsteki üstleri tarafından taciz edildiklerinin de rapor yazarları tarafından ortaya konulduğunu öne süren Independent, kadın asker ve subayların en azından cinsel konularda sözle sarkıntılık edilerek rahatsız edildiklerini kaydetti.Cinsel tacize uğrayanların sadece yarısının şikayette bulunduğunu iddia eden Independent, üç yıl önce de benzer bir raporun yayımlandığını, karşılaştırma yapıldığında taciz sayısının büyük artış gösterdiğinin anlaşıldığını belirtti. Independent, ''Bu durum da ordu komuta kademesini büyük bir kaygıya sürüklüyor'' diye yazdı.Raporun, hava kuvvetlerinde sadece kadın değil erkek asker ve subayların da tacize uğradıklarını ortaya koyduğunu duyuran Independent, erkek subayların ayrıca bazı gruplar tarafından korkutularak sindirildiklerini de iddia etti. ( Milliyet :24 Ocak 2005 )

ABD ORDUSUNDA CINSEL TACIZ ARTTI
AMERİKAN askerleri arasında yaşanan cinsel tacizin geçtiğimiz yıla oranla büyük bir artış gösterdiği ortaya çıktı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından yayınlanan rapora göre, 2004 yılında, Amerikan askerleri arasında yaşanan ve rapor edilen cinsel taciz sayısı bin 700'den, 2005'te 2 bin 374'e ulaştı. Pentagon yetkilileri askerler arasında yüzde 40'ı bulan cinsel taciz artışını yeni uyguladıkları programa bağladı. Pentagon'un yeni programı çerçevesinde cinsel tacize uğradığını beyan eden askerler, sağlık, rehberlik ve psikolojik destek alıyor. ABD ordusunda cinsel tacize uğrayanlar, çeşitli nedenlerden dolayı bu durumu rapor etmediği için cinsel taciz vakalarının pek çoğu açığa çıkmıyordu. ( Akşam 19.03.2006 )










ABD'LI KADIN ASKER 4 AY TECAVÜ ZE UĞRADI
Irak ve Afganistan'daki savaşlarda binlerce sivilin ölmesi, binlercesinin de yaralanmasının yanında sesi duyulmayan "kurbanlar" da var.Irak'a 2003 yılında giden Amerikalı Er Abbie Pickett, "Askerlikte kadınlara üç sıfat takılıyor. Lez biyen, orospu ya da fahişe" diyor. Tikrit'te 19 kadın ve 140 erkekten oluşan askeri birlikte 11 ay görev yapan Pickett, erkek askerlerin kendilerine yaptığı "göğüs büyüklüğü ve sek s" konulu ağır şakaları depresyona sokacak boyutta bezdirici bulduğunu söylüyor.'İKİNCİ GECE ODAMDA' Uzman çavuş Suzanne Swift (21), 9 Ocak 2006'da firar etti. Bir yıl Irak'ta Kerbela yakınındaki Camp Lima üssünde görev yapan Swift anlattı: "Görevimin ikinci gününde bir üstüm odama gelerek beni ilişkiye zorladı. Dört ay boyunca geceleri hep odama geldi. Boyun eğmek zorundaydım. Karşı çıktığımda hep ceza aldım. Diğer askerlerin önünde aşağılandım..." TACİZ, FİRAR ETTİRDİ Genç kadın ülkesine izne döndükten sonra birliğine teslim olmayıp firar etti. Kısa sürede yakalandı. Rütbesi düşürüldü. Savaş karşıtlarının kahramanı oldu. Şimdi yargılanıyor.Keri Christensen (33) de bir başka kurban... İki çocuğunu bırakıp gittiği Kuveyt'te limandan Irak'a malzeme taşıyordu. Ancak erkek meslektaşlarının göğüsleri ve cinselliği hakkında sözlü sataşmalarına maruz kaldı. Bir üstü tarafından cinsel saldırıya uğrayınca şikâyet etti. Hemen sürüldü... İddiası delil yetersizliğinden reddedildi. ( Sabah:11 Nisan 2007 )


Kadın daha duygusal olduğu için çocuk eğitimi ve büyütülmesi görevi İslâm’da daha çok kadına verilmiştir. Çünkü o duygusaldır. Acıma sevme... yoğunluğu erkekten daha fazladır. Erkek çocuk bakıcısı olamaz. Çünkü erkekte acıma, sevme, şefkat daha az yoğunluktadır. Halbuki çocuğa sevgi, anne sevgisi lazımdır. Erkek evi dışından korur. Evin mali yönden devamını sağlar. Kadın evin içişlerine bakar. Evin ahlaki yönden devamını sağlar. Kadın sadece işte çalışsa daha çok yıpranır ( o nedenle de kadınlar erkelerden daha az çalışır, daha önce emekli olur.) ve ailenin, çocuğun eğitimi ile gereği gibi meşgul olamaz. Aile düzeni bozulur. Aile bozulunca, toplum huzuru, devlet huzuru bozulur ve sosyal çöküntü başlar. Eşit toplumda çalışan kadın çocuğunu kreşte büyütür ve sevgi yerine aldığı paraya göre muamele gören çocuk büyüyünce psikolojik sorunların içine düşer. Kadın erkek eşit değildir birbirini tamamlayan iki elmanın yarısı gibidirler. Her iki cinsinde eksik ve fazlalıkları vardır (kas, yağ, şefkat, merhamet, sert, mizaçlılık...) . Ama her iki cinste insan olmada aklını kullanmada ilimde kul olmada cennet-cehennem yolunda eşittir ve yarış halindedirler.

Kur’an da Allah-u Teala erkeği kadından üstün kabul eden bir ayet vardır. Ayeti incelediğimiz zaman üstünlüğün "sorumluluk" anlamında kullanıldığını yani erkeğin kadından daha fazla sorumluluk sahibi olduğunun ayette bildirildiği anlaşılır. Mesela müdür ile memur. Müdürde insandır memurda. İkisi de akıllıdır. Memurun aklı daha az veya müdürden aşağıdır diye kimse kabul etmez. Ama müdürün sorumluluğu işi yetki alanı geniş olduğu için memurdan bir üst makamdır. Ona bazı konularda emir verebilir. Ama her ikisi de insan, kul, akıl... yönünden eşit canlılardır.Kur’an da işte sorumluluğu fazla olan erkeği kadına üstün-sorumlu kabul etmiş iş bölümünde erkeğe daha fazla sorumluluk yüklemiş yüklenen sorumluluk oranında onu idareci üstün kabul etmiştir. Aynı durum Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında da söz konusudur. Bazı konularda kadın erkek eşitsizliği medeni kanunda da bulunmaktadır.

1-) Medeni kanun Roma hukukuna dayanır. Roma hukukunun temelinde eşitler arasında birinci erkektir ilkesi vardır. Birinci eşitsizlik budur.
2-) İkinci eşitsizlik sen evli bir kadınsın evlendirme memuru sana demiştir ki : “ evin reisi erkektir, kadın onun muavin ve müşaviridir.” İkinci eşitsizlikte budur.
3-) Üçüncü eşitsizlik ise sen ticaretle uğraşacağın zaman ticaret odasına kayıt olman için tüccarlığın muteber olabilmesi için kocanın yazılı muafakatı gerekir. Kocan gider bin türlü işle uğraşır kimse muafakatını almaz üçüncü eşitsizlik...
4-) Dördüncü eşitsizlik sen yurt dışına gideceğin zaman kocanın mutlaka yazılı muafakatı gerekir aksi taktirde kocan şikayet ederse gidemezsin. Dördüncü eşitsizlik
5-) Beşinci ve en kötüsü ! Kocanla birlikte borçlanacağın zaman vesayet maka-mının yani sulh mahkemesinin senin akıl baliğ olduğuna yani aklının başında olduğuna dair bir karar vermesi lazım ki kocası ile birlikte borçlandığı zaman muteber olsun. Bu da beşinci eşitsizlik.

Feminizm batı toplumlarında başlamış bir harekettir ve o tür toplumlar için zorunlu bir harekettir. Çünkü Avrupa’da kadın, insan mıdır ? İncil’e dokunabilir mi ? ruhu var mı diye tartışılan, alınıp satılan, akrabaya, misafire peşkeş çekilen, çalışınca ücreti az verilen ... bir canlı olarak görülür. Böyle toplumlarda kadın tabii ki hak arama yarışına girişip, reaksiyon gösterip, ileri atılacaktır, hakkını arayacaktır. Fakat İslam toplumlarında kadının ne insan olma yönünün tartışılması, ne Kur’an’a dokunmaması durumu, ne alıp satılımı- fahişelik - durumu söz konusudur. İslâm’da kadın annelik görevini yerine getirdikten sonra doktor, hemşire, avukat, öğretmen, ... olabilir. Hatta bazı kadınların yukarıdaki mesleklere sahip olmaları farzı kifayedir, bir toplumda mutlaka olmalıdır.

Batıda hak arama adalet arama mücadelesi sonunda sınırlarını zorlamış haklı mücadele aşırı uçlara kaymıştır. Eşitlik istekleri sonunda insan olma, kadın gücünü, hissiyatını, duygu sınırlarını zorlar hale gelmiştir. Vucud geliştiren ; kaslı kadınlar, halter kaldıran, boks yapan ... kadınlar (hepsinde de, yaratılış mizaçlarında olmadığı için erkeklerden daha az başarılılar). Batıda erkeklerde de bozulma had safhada da hom o sek süellerin evlenmeleri, kültürel giyim tarzı dışında (İskoçlar gibi), erkeklerin etek giymesi... insan cinsi olma sınırlarını zorlayan dinden uzak bu toplumlar ahlaksızlığın had saflarını zorlamaktadırlar.

Günümüz Türkiye'sinde - 70 yıl aradan sonra , yani kadına haklarının tanındığı ( .... ) 1934’tan , 70 sene sonra yeniden kadın - erkek eşitsizliğini ( 2001 ) önleyecek yeni kanunlar çıkarılmaktadır....kadın hakları adına , kadın haklarının verildiğini iddia edilen kanunlar değiştirilirken. İşin en ilginç yönü ise GÜNÜMÜZ TÜRKİYE’SİNDE ARTIK ZİNA’NIN BİR SUÇ OLMAKTAN ÇIKARILMASIDIR : Yani günümüzde zina edene medeni ( ... ) kanunlarımız ceza vermez , zinayı suç saymazken , dini nikah yaptıran insanları kanunlarımız suç işlemiş kabul edip , ceza vermektedirler.

Kadın ve erkek farklı yaratılmış.. Bu farklara kalp de eklendi.
İsveçli bilim adamları kalp tedavilerinin erkeklerde ve kadınlarda farklı sonuçlar yaratabileceğini öne sürdüler.Araştırmacılar, Avrupa Kardiyoloji Birliği Konferansında, kalp tedavilerinin erkeklerde ve kadınlarda farklı sonuçlar yaratabileceği açıkladılar. Erkeklerin hayatını kurtaran tedaviler kadınlarda zararlı olabiliyor.İsveç Linkoping Üniversitesi Araştırma Görevlisi Eva Shawn, “bu sonuçlara çok dikkat etmeliyiz. Yürütülen araştırmada, görülüyor ki erkeklerde alınan sonuçlar kadınlarda aynı etkiyi göstermiyor.Eva Swahn, “kadınlarda erkeklerden daha fazla kanama tehlikesi ortaya çıktı, bu yüzden uyguladığımız tedaviler daha tehlikeli olabiliyor” şeklinde konuştu.Missisippi Üniversitesinden Kardiyolog Daniel Jones, “Bence görülen fark şaşırtıcı bir durum değil. Erkeklerde ve kadınlarda farklı tedavi uygulamamız gerekir. Erkekler üzerinde yaptığımız araştırmalar kadınlarda aynı sonucu alacağımız anlamına gelemez” dedi. 04 Eylül 2007

İlginçtir biz " Kadın erkek eşit değildir !" deyince gerici ilan ediliriz ama çağdaş-medeni geçinen kadın dernekleri, kanunları karşısında "pozitif ayırımcılık " isterlerken kendileri de aynı şeyi başka kelimelerle ifade ettiklerini hala kavrayamamaktadırlar...!

EVLENME

Bazı çevreler, İslâm’da her erkeğin dört kadınla evlendirildiğini kadının görüşü-nün sorulmadığını kadının hakkının yenildiğini iddia ederler.

Dört kadınla evlilik (Teaddüt-ü Zevcat) İslâm’da bir emir, mutlaka yapılması gereken bir farz değildir. Belli şartlarda belli özelliğe sahip erkeklere tanınan bir olaydır.Öncelikle şunu belirtmek gerekir. Kur’an da Allah’ü Teala tek kadınla evliliği Müslümanlara tavsiye etmektedir. Dolayısıyla İslam’da tek eşlilik esastır.Peki dört kadınla evlilik meselesi nedir ? İslâm’da bir erkeğin bir, iki, üç en çok dört kadınla evlenmesini belli şartlar dahilinde izin vardır. Bunlar kısaca şöyledir :

1-) İlk hanımın izin vermesi : Kadın kocası ile evlenirken, kocasına, benden sonra başka kadınla evlenmezsen seninle evlenirim der, erkekte kabul ederse bir daha başka bir kadınla erkek evlenmez.Eğer hanımı izin verirse, erkek ancak o zaman ikinci bir hanımla evlenebilir.

2-) Belli şartlarda ancak erkek ikinci bir kadınla evlenebilir. Mesela ; bir savaş olsa erkeklerin sayısı ülke düzeyinde azalsa (her savaşta olduğu gibi) ülkede kadın nüfusu çok, erkek nüfusu az olsa. Medeni kanunlara göre her erkek bir kadınla evlense, fazlalık olan eşitliğin üstünde fazla olan kadınlar ne yapacak? Zina mı, fuhuş mu ? ( I. Dünya savaşından sonra Almanya’da, Fransa’da olduğu gibi )

Medeni kanunlar buna bir çözüm üretemiyor. Ama İslam’ın (tek kadınla eşlilik genel tavsiyesi yanında) Taaddüt-ü Zevcat meselesi gündeme gelir. Sorun kendiliğinden çözülür.İlk hanımın iznini alan erkek ikinci eşini alır ve toplumda kim kimin eşi, kim kimin çocuğu belli olur. Toplum ahlakı bozulmamış olur. Türkiye’de çağdaş psikiyatrinin kurucusu olan Pr. Dr. Mazhar Osman bu nedenle şunu söyler : “Ben Taaddüt-ü Zevcatı bir kusur değil, kemali eser olduğuna inanıyorum.”.Zaten Avrupa’da tek eşle yaşayan, zina etmeyen , çocuğu belli olan kaç toplum vardır. Kendi toplumunun yapısını çok iyi ben Pr. Dr. Forel şunu söylemektedir : Avrupa’da tek eş taraftarlığı etiket, riyadan başka bir şey değildir. Erkek hanımını neden kandırsın ki ? Ya izin alır evlenir yada asla zina yapmaz. Batı ise zina, fuhuş, hom o-lezbiye n bir toplum olma yolunda, hayvanlarla cinselliğe yönelmiş bir çağdaş lut kavmi konumundadır. Bu nedenle Angutil, “Acele T. zevcat kabul edilmelidir. Geçen her saat toplumsal bir suç olmaktadır.” demektedir.Wictor Gambot, Charles Richet; tek eşlilik, kadına hoş görünmek için uydurul-muş yalan gösteriştir derler.Wictor Marqveritte, Ayandan Gogslere, Dr. Charles Richet, Binet Sanglet... batının içine düştüğü buhranı görüp çok kadınla evliliği savunurlar.

3-) Hanımı izin verirse, ( mali, sosyal-kültürel) şartlarda uygun olsa, erkek kendine sorar: Alacağım yeni eş ile eski eşim arasında adaleti sağlayabilecek miyim ? ikisinin çocuklarında da maddi-manevi adaleti gerçekleştirebilir miyim ? cevabı hayır ise erkek yine evlenemez, hanımı izin verse de. Yani üçüncü şart “adalet” dir.

Bu üç şartta bir arada olmalı. Biri eksik olsa, ikinci eş yasaktır.

Özetle erkek ikinci eşle evlenmek isterse; hanımından izin , kendisinden adalet şartına uyma, şartlarında uygun olması gerekir.

Bir erkeğe dört kadınla evlenme izni varda, bir kadına neden dört erkekle evlenme izni yok ?

1- Çocuk olsa kimin olduğu nasıl belli olacak. Neslin devamı, miras... buna bağlı. Günümüzde bu DNA testleri ile anlaşılabilir. Ya 1400 seneden beri geçen sürede bu nasıl anlaşılacaktı ? O dönemde de İslam, insan ve evlilik vardı.

2-) Pr. Forel’inde belirttiği gibi erkek çok kadına temayüllüdür. Ama kadın bir erkeği sever (onunla evlenir veya evlenemez..).

3-) Kadın gebe kalınca 4 erkek ne yapar ?

4-) Kadın dokuz ayda, erkek bir kaç günde çocuk sahibi olurlar.

5-) Erkek kıskançtır. (İslâm’da ikinci eş ilk hanımın iznine bağlıdır.)

Şimdi bir örnek verelim :

Bir mümin erkek ve kadın düşünelim. Erkek hanımına kötü yoldaki bir kadını gösterip bana izin ver onunla evlenip onu kötü yoldan kurtaralım dese hanımda izin verse , şartlar uygun olsa adaletli davranacağına erkek kanaat getirirse ve o kadınla evlenirse... boyalı basın olayı nasıl değerlendirir ?

“ Erkeğe bak, eşi üzerine kuma aldı. Bu adam aşırı dinci, yobaz der, kadın haklarını savunur rolüne girişmez mi; araba lastiği reklamında mayolu kadınları podyumda yürüten bu medya ? Kadını bataklıktan kurtarmak suç, onu her gün bir kaç erkeğe satma çağdaşlık kabul edilir. Sanki o satılan kadınlar birinin kızı, kardeşi, annesi değil, uzaydan geldiler...!

Metres hayatını savunanlar T.Zevcata karşıdırlar. Genç kızları kandırıp kullanıp atmak varken evlenmeye niyetin yoksa eline bile dokunamazsın kuralını isterler mi bazı medeni(!)lerimiz. Ayrıca istisnai bir durum olan ve toplumun devamını amaçlayan bu tür konular hakkındaki sorular genelde cevap almak için sorulan sorulardan değildir, art niyetli sorulardır.

İSLAM NORMALDE HER ERKEĞİN BİR KADINLA EVLİLİĞİNİ TAVSİYE EDER AMA YA ŞARTLAR DEĞİŞİRSE?:TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE KADIN NÜFUSU ERKEK NÜFUSUNU GEÇTİ:

ERKEK:35.171.000
KADIN:35.362.000 ( POSTA:06.05.2003)
KAZAKİSTAN'DA VE MALEZYA'DA DURUM DAHA İLERİ BOYUTLARDA ;İKİ ÜÇ KADINA BİR ERKEK DÜŞÜYOR NÜFUS OLARAK...ÇAĞDAŞ(!) SİSTEM DİYOR Kİ BİR ERKEĞE BİR KADIN YA DİĞERLERİ NE YAPACAK...!?İSLAM'DA DİYOR BİR ERKEĞE BİR KADIN AMA ŞARTLAR DEĞİŞİNCE YOLU AÇIYOR VE BELLİ ŞARTLARDA İKİNCİ EŞE DE İZİN VERİYOR!
KAZAKİSTAN'IN %70'İ KADIN.16 MİLYONLUK KAZAKİSTAN'DA KADIN NUFUSU 11 MILYONA YAKLAŞMIŞ DURUMDA .( Gözcü :30.03.2006)

ÜNLÜ iSLAM ALİMİ ZEMAHŞERİ NEVABİGU'L-KELİM ADLI ESERİNDE:" DENİZDE DALGALARLA BOĞUŞANLAR MI YOKSA BİRDEN ÇOK KADINLA EVLENEN Mİ TALİHSİZDİR , BİLEMEM" DEMEKTEDİR...ANLAYANA ...Smile)

ÖNEMLİ NOT: GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'SİNDE İKİNCİ EVLİLİK MÜMKÜN MÜ :TIKLAYINIZ
http://www.islamustundur.com/konular/tzevcat_hukuk.html
İKİNCİ EŞ DINEN UYGUN DEĞIL

Diyanet İşleri Başkanlığı yaptığı açıklamada "dinin ana kaynaklarında yer alan, asırlardır Müslüman-Türk toplumlarında sınırlı ölçüde de olsa uygulama alanı bulan çok evlilik konusunda bilgi verilmesinin, 'Diyanet İşleri Başkanlığı'nın birden çok evliliğe izin verdiği ve teşvik ettiği' şeklinde anlamanın asla doğru olmadığı" belirtilirken, "Başkanlığımız, 'ikinci evliliğin dinen de uygun olmadığını' her vesileyle ifade etmekte, Başkanlık personelinin uygulaması ve toplumu bilgilendirmesi de bu yönde olmaktadır" denildi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yazılı açıklamasında, bazı basın-yayın organlarında "Başkanlığın web sayfasında bulunan ilmihal bilgilerinden hareketle, bağlamından koparılarak hazırlandığı" anlaşılan haberlerin "Diyanet'ten çok eşliliğe vize", "Diyanet'ten çok eşliliğe şartlı vize" gibi başlıklarla yer aldığı ifade edildi... Diyanet İşleri Başkanlığının; hem dinin doğru bilgisiyle toplumu aydınlatma, hem de laiklik ilkesini esas alarak topluma hizmet sunma sorumluluğunun bir gereği olduğu belirtilen açıklamada, şöyle denildi:"Başkanlığımız, ilgili Kur'an ayetinin (en-Nisa 4/3) çok evliliği değil tek eşliliği teşvik ettiğini, hukuken ve toplumsal genel kabul yönüyle tek evliliğin esas olduğu ülkemizde, kadının hakkı korunamadığı, çocukların nesebi ve mirası gibi konularda haksızlıklar söz konusu ve neticede kadın mağdur olduğu için ikinci evliliğin dinen de uygun olmadığını her vesileyle ifade etmekte, Başkanlık personelinin uygulaması ve toplumu bilgilendirmesi de bu yönde olmaktadır" ifadelerine yer verdi. 01.05.2008

ŞERİATLA YÖNETİLMEDİĞİMİZ ORTADA. DOLAYISI İLE LAİK SİSTEMDE - UYGUN ŞARTLAR GERÇEKLEŞSE BİLE- KADININ VE ÇOCUKLARIN HUKUKİ HAKLARI KONUSUNDA SORUNLARIN ÇIKMA İHTİMALİ HAYLİ FAZLA OLDUĞU İÇİN DİYANETİN FETVASI GEÇERLİLİĞİNİ KORUDUĞUNU KABUL ETMEK ZORUNDAYIZ!


KANUNİ HAK ALAMAMAK BİR YANA, AYRICA EXTRA BÖYLE KEYFİ KURALLARDA EKLENİNCE DÜNYEVİ-UHREVİ SORUMLULUK ARTIYOR!

II. EŞİN ÇOCUĞUNU NÜFUSUNU ÜZERİNE KAYDETTİR, DAHA HAYATTA İKEN, II. EŞE MİRASTAN ÖZEL PAY VER, ... TÜM BUNLAR İSLAM'IN II. EŞ İÇİN İLERİ SÜRDÜĞÜ ŞARTLARA HAİZ OLDUKTAN SONRA YAPILACAKLARDAN BİR KAÇI...! HEM DÜNYEVİ HEM UHREVİ, ÇOK DİKKAT İSTEYEN BİR KONU.
BU ARADA DENEBİLİR Kİ NEDEN İLLA II. EŞ İÇİN DİRETİLİYOR ? METRES TUTAN, LOLİTA, ENSEST, EŞCİNSELLİK... KAVRAMLARINI HAYATIMIZIN İÇİNE SOKAN, HAYAT KADINI, TELE KIZ, ilişki İŞÇİSİ BOYAMA ADLARI İLE KADINLARA FUHUŞ YAPTIRILAN "ÜLKEMİZ ŞARTLARINDA" II. EŞ OLMAK HER YÖNDEN HEM İNSANİ HEM AHLAKİ DAHA ŞEREFLİDİR DE ONUN İÇİN ! ÖZETLE;
1- KUR'AN TEK EŞLİLİĞİ TAVSİYE EDER,
2- II. EŞ BİR EMİR DEĞİL, ŞARTLARA BAĞLI ÖZEL BİR İZİN OLAYIDIR,
3- II. EŞİN BAŞTA HUKUKİ HAKLARI OLMAK ÜZERE BİR ÇOK HAKLARI GÜNÜMÜZ LAİK SİSTEMİNDE GÖZ ARDI EDİLMEKTEDİR - GAYRİ MEŞRU İLİŞKİ SONUCU DOĞAN ÇOCUĞU NÜFUSA GEÇİRMEYE İZİN VEREN DEVLETİMİZDEN BEKLENTİLERİMİZ SÜRÜYOR...! -
O HALDE YA TAMAMEN BUNDAN UZAK DURMALI YA DA; İLK EŞ KADAR İKİNCİ EŞE DE BAŞTA HAK ETTİĞİ HUKUKİ HAKLARI OLMAK ÜZERE TÜM HAKLARI ÖZEL TİTİZLİK GÖSTERİLEREK KAZANDIRMALIDIR !
İSLAM'IN BELİRLEDİĞİ ŞARTLARLA BERABER BİR DE BU SİSTEM İÇİNDE II. EŞİN HAKLARINA AYRICA ÖZEN VE DİKKAT GÖSTERMELİDİR. OLAYIN DÜNYEVİ VE UHREVİ SORUMLULUKLARINA DİKKAT ETMEK, İNSANİ, AHLAKİ, MADDİ VE MANEVİ UNSURLARI GÖZ ARDI ETMEMEK, II. EŞİ, METRESTEN AYIRAN EN BÜYÜK ÖZELLİKLERDİR, AYRICA TÜM BUNLAR II. EŞİN SOSYAL STATÜSÜNÜ DE KORUMUŞ OLUR.


BOŞANMA

Bazı çevreler, İslâm’da kadının boşanma hakkı yoktur. Erkek kadına üç kere «boş ol » dese boşanma vuku bulur, iddasındadırlar. Dilin kemiği yok, iftira atışları serbest. Ama cevap hakkımız saklı.

Öncelikle İslâm’da kadınında boşanma hakkı vardır. Evlenirken «benim de boşanma hakkım var kabul ediyor musun ?» sorusuna evet diyen ve bunu yazılı belge haline getiren bir erkekle evlenen her kadın kocasını boşayabilir. Ayrıca İslâm’da «bir saniyede üç cümle ile boşanma gibi yani boş ol » ile boşanma yoktur. En az üç ay süren bir boşanma.

I. Ay: Kadın erkek, kadıya (hakime) gider. Boşanmak istediklerini söylerler. Kadı onlara bir ay mühlet verir ve barışmalarını tavsiye eder.
II.Ay : Eşler yine gelirlerse kadı (hakim) onları yine gönderir. Ailelerinin çağırıp onlara tavsiyede bulunmalarını söyler. Bir ayda büyüklerinin nasihatları ile geçer.
III. Ay : Vazgeçmemişlerse kadı onlara; son bir ay , yine gelirseniz kesin boşanma kararı verilir der.

İslami yaşam ve batı tarzı yaşam, hangi yaşam tarzı insanı mutlu kılar, hangisinde boşanma aza indirgenir. Cevabı batılı bir araştırmacıdan, Gibbon’dan alalım :

300 senelik Osmanlı dönemi İstanbul arşivini inceleyen Gibbons, 300 senede İstanbul’da toplam 10 boşanma davasının olduğunu araştırmaları sonucu bulmuştur.Ya günümüzde 3 saatte sadece İstanbul ‘un bir mahkemesinde kaç boşanma davası görülmektedir ?

Hangi toplum huzur içinde yaşamaktadır ? ...

Not: Seçme ve seçilme hakkı kadınlara Hz. Resul döneminde verilmişti.Hz. resul “Akabe biatlarında “ kadınlardanda biat (kabul oyu ) almıştı fakat ilerki yıllarda iktidarı elinde bulunduran bazı çevreler erkeklerden olduğu gibi kadınlardan da seçme ve seçilme hakkını almışlardır... Dolayısı ile çağımız, müslümanların (.....) hatasını yine islama mal ederek, islmda kadının seçme ve seçilme hakkının olmadığı, gibi yanlış bir sonuca varmışlardır.

KADININ ŞAHİTLİĞİ
Şahitlik konusunda iki kadına bir erkeği mi kabul eder İslam...?! Asla!:
İslâm hukûkunda erkeklerin vâkıf olamayacağı ve tamamen kadınların ilgi sahası olan doğum, bekâret, emzirme ve aybaşı gibi kadınlara mahsûs hallerde, erkeğin değil, sadece kadının hattâ tek kadının şâhidliği yeterlidir. Bu gibi konulara, kadınların çokça şâhid olmaları ve erkeklerden fazla gözlem ve tecrübelere sahip bulunmaları sebebiyle, tek kadının şâhidliği bile geçerli sayılmıştır. Hattâ Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in emzirme konusunda tek kadının şâhidliğini kabul ettiği bilinmektedir. . Nitekim: "Erkeklerin muttalî olmadıkları şeylerde kadınların şâhidliği makbûldür." buyurması bunun en güzel delîlidir. Doğum için de tek bir kadının şâhidliği kabûl edilmektedir. Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: "Doğum konusunda bir kadının şâhidliği yeterlidir.." buyurmaktadırlar. Hz. Ömer (r.a.), boşanma konusunda yalnız başına kadınların şâhidliğini kabul etmiştir. Hz. Ali (r.a.) da, bir çocuğun öldürülmesine şâhid olan kadınların şâhidliğini muteber saymıştır
Aslında iki kadının şâhidliğinin bir erkeğin şâhidliğine denk olduğu iddiâsı, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan asılsız bir iddiâdır. Konu ile ilgili olarak Bakara sûresinin 282. âyet-i kerîmesinde şöyle buyrulur:
"Ey îmân edenler! Belirli bir vâdeye kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Bunu, aranızda bir kâtib doğru olarak yazsın. Erkeklerinizden iki de şâhid tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, şâhidlerden kendilerine güvendiğiniz bir erkek ve -biri unutunca diğerinin hatırlatması için- iki kadın yeter."
Yukarıda görüldüğü gibi bir bütün olarak ele alındığında, âyetin genel olarak şâhidliği düzenleyen umûmî bir hüküm koymadığı, âyet-i kerîmedeki hükmün sadece vâdeli borçlanmalarla ilgili olduğu açıkça görülür.
İki kadın şâhid önerilmesinin sebebi, birisi yanılırsa diğerinin ona hatırlatması içindir. Ancak âyette "iki kadın şâhidden biri mutlaka yanılır veya unutur" denmemektedir. "Yanılırsa veya unutursa" denmektedir.O halde iki kadın şâhidden birisi, şâhidlik ettiği borçlanma akdiyle ilgili olarak yanılmaz veya unutmazsa, şâhidliğini tam olarak yaptığı için, erkek şâhid ile kadın şâhidin şâhidlikleri yeterli, aynı zamanda eşit değerde olacaktır. Bu ise kadının şâhidliğinin, erkeğin şâhidliğine denk olabileceğini gösterir.
Neden mi? ...Çünkü o dönemde kadınlar ticaretle direk ilgilenmiyordu...Hatta Hz. Hatice bile kendi işlerini erkeklere, ticaretini erkeklere yaptırıyordu...!O dönemde kendi ilgi alanlarının dışındaki " vadeli borçlar " konusundaki bu istisnai hükümü genelleştirmek sadece önyargı ifadesidir...Ayrıca yukarıda da ifade edildiği gibi kendi ilgi alanlarında olan işler için - mesela doğum,emzirme... - her kişinin tek şahitliği kabul edilmektedir...
Günümüzde ekonomi özel ilgi alanına giren - ekonomi alanında eğitim gören kadınlar mesela - kadınlar için bu ayet tabii kendilerini sınırlandırmaz...Çünkü "unutma ve ilgi alanı olup olmama " temel sebep...Bu sebep ortadan kalkınca hükümde kalkar...veya bu şartlara uyan - ilgilenmeyen, unutan,ilgi duymayan dolayısı ile aklında tutma ihtimali daha az olan - kimsenin şahitliğinde ilgilenen gruba göre iki kişi şartı aranır.Vadeli borçlarda şahitlikte esas olan bunlardır - ilgi, alaka,işin içinde olup olamam ve dolayısı ile ilgi ile paralel unutup unutmama- yoksa cinsiyet :kadın erkek olup olmama değil ...!

BATILILAR GÖZÜ İLE İSLAM'DA KADIN
MARSILE POIZER[Çağdaş Fransız düşünür, İslam'ın İnsanîliği)
Avrupalı Hıristiyanlara kadına saygı göstermeyi öğreten, İspanya yoluyla Müslümanlardır.Kur'an'a göre,kadın,erkekle aynı cevherde yaratılmıştır. (Kitap-ı Mukaddes'in Tekvin Bölümü'nün ileri sürdüğü gibi)kadının,erkeği asli günaha sevk ettiğini söyleyemez.Kur'an'ın ve Hz.Muhammet'in öğretileri,kadın haklarını bıkmaz usanmaz savunucuları olduklarını ispat etmişlerdir.
EMILE DERMENGHEM (Fransız oryantalist , Muhammed’in Hayatı)
Şunda hiç kuşku yoktur ki , islam,Arap dünyasında kadının değerini yükseltmiş ve durumunu iyileştirmiştir.Hz.Peygamber ''En hayırlınız da, hanımlara karşı en hayırlı davranandır.''Genç kızlar zorla evlendirilmekten,kadın malını tehditle yemekten,boşanma durumunda hakkının yitirilmesinden menetmiştir.Hz.Muhammed,dost hayatı yaşamaktan,cariyeleri fuhşa zorlamaktan menetmiştir. Hangisi daha iyi:Yasal yolla çok kadınla evlilik mi,yoksa metreslik yoluyla çok kadınla birliktelik mi?çok kadınla evlilik her ikiside tehlikeli olan,fuhşu ortadan kaldırırken kadınların da beraber kalmalarının çözümüdür.Kişi şak'ı gezmeli ki, orada aile edebinin ne derece güçlü ve sağlam olduğunu görebilsin.
CTE HENRI DE CASTRE (Fransız Binbaşı,İslam ve Hatıralar)
Müslümanlardaki çok kadınla evliliğe nispet ettikleri kötülüklerin hepsi gerçek dışıdır.Şark'ta o rezaletleri doğuran sebep,çok kadınla evlilik değildir.Rezaletler tüm şark'takinden çok daha fazlasına Paris,Londra,Berlin'de rastlanır.Kadınlar peygamberlerine birçok yönden şükran borçludurlar.Kur'an'da kadın hakları ve erkeklerin onlara karşı görevleri konusunda konusunda ayetler yer alır.Bir müslümana göre haya ile, bir hıritiyana göre haya arasındaki fark,gökle yer arası kadardır.
ET. DİENT ( Fransız , İslam'ın Nuri İle )
İslam tabiat yasalarına uygun hareket eder.Kilise ise hayatın bir çok alanında tabiata karşı demogoji yapar ve onunla çatışır.Hıristiyanlığın kandırmacılığın her türlüsüne rastlar hale geldik.Hıristiyanlığın görünüşte sarıldığı tek kadınla evlilik teorisi altın da üçbüyük musibet ve kötülük kendisini gösterir:Fuhuş,evde kalan kızlar ve evlilik dışı çocuklar.Benzer toplumsal hastalıklar islam kanunlarının tam olarak uygulandığı ülkelerde nerdeyse hiç bilinmemektedir.AncakBatı Medeniyetleriyle temasa geçtikten sonra oralarda sızıp yayılmıştır.Schmitz du mulin tarafından kaleme alınan L'İslam isimli eserde1827 yılında bütün bir Osmanlı Başkentinde (İstanbul'da) bir tek genelev bulunmadığı ve şark'ta Frengi denilen zührevi hastalığı bilinmediği kaydedilir.Şark kadının çağdaş hayata karışıp geçim için koşturan bu konuda erkeklerle yarışan ve pek çok mutsuzluk ve bedbahtlıklara maruz kalan Batılı kız kardeşleriyle aynı strese hedef olanlarından endişe ediyoruz. kadının muhtaç olduğu esaslar, İslam'ın öğretileriyle tam bir uyum göstermektedir.
W. DURANT (çağdaş Amerikalı yazar, Medeniyetler Tarihi)
İslam, Arap dünyasında kadının değerini yükseltti.Müslüman kadının konumu avrupa memleketlerindeki kadınınkinden önemli bir konuda farklılık göstermekteydi. Ebediyat ve bilimde çok sayıda müslüman kadın yetiştirmişti.
J. S. RESTLER (Fransız , H. Arabiyye )
Kadın, çıkarını ilgilendiren konularda erkeklerle eşit bir çizgiye yerleştirilmiştir. İslam-i aile çocuğa onun sağlığına ve eğitimine büyük bir özen gösterir.Kız çocuklarının eğitimi yıllarca da şiir ve çeşitli ilimler öğrenirler.
DR A. N. SOUSA ( Yahudilikten İslam’a geçen araştırmacı, İslam’a giden yolculuğum)
İlk olarak kadının değerini yücelten ve hayatta erkeğinki gibi ona da hakkını veren İslam olmuştur.Aslen yahudi olup Kur'an-ı Kerim'den etkilenerek müslümanlığı kabul etmiştir.Hıristiyanlar gafletlerimden uyanıp konu üzerinde iyice düşlünseler, açıkça göreceklerdir ki, İslam bu alanda onlardan tam 13 'asır erken davranmıştır.Bugün boşanmanın müslümanlar arasında az rastlanır olması buna karşın geçmişte son derece kötü karşılayan batılılar nezdinde çok olması garip bir durumdur.Mesela ABD'de yılda 200.000'den fazla boşanma vakası meydana gelmektedir.Hz.peygamber Asya'da kadının değersiz bir mal konumunda saygıdeğer bir kişilik seviyesine yükseltti.
L. SEDILLOT ( Fransız oryantalist , Genel Arap Tarihi )
Kur'an, ki müslümanların anayasasıdır, kadının aşağılanmış , onun değerini yüceltmiştir. Beni en çok sevindiren Hz. Muhammed'in çocuklara gösterdiği özen ve ilgidir.Küçük çocuklarla oynayıp şakalaşmaktan büyük zevk duyardı.Hz. Muhammet, babacan bir yumuşaklık ağır başlı ve yüce bir kanun koyucu lisanıyla yapar.
L . VECCIA VAGLIERI (İtalyan bayan araştımacı , Difa Anil İslam)
Evlilik konusunda İslam geleneği hayattan başka bir şey talep etmez.Şu ana kadar, çok kadınla evliliği kesin olarak içtimai bir kötülük ve ilerleme yolunu tıkayan bir engel olduğuna ilişkin her hangi bir delil ortaya konulmuş değildir. İslam'da kadın mahkemeye başvurarak evliliğin feshini isteye bilir.Kötülüğe meydan vermemek ve sonuçlarını savmak amacıyla müslüman kadının örtünmesi zorunludur, örtünme geleneği, İslam toplumu için paha biçilmez faydalara kaynak oluşturmuştur.
L. WEİSS (Macar asıllı düşünür gazeteci,yahudi iken Müslümanlığı kabul etti, Mekke'ye Giden Yol)
Hz.peygamber, kadın ve erkekleri Allah karşısında eşit tutan, daha önce duyulmadık kurallar getirdi ilan etmiştir ki,kadında bütün haklara sahip bağımsız bir kişiliktir.
ROGER GARAUDY (Ünlü Fransız Komünist Partisi'nin eski yöneticilerinden.Yetmişli yılların sonunda müslüman oldu.)
Kur'an'da kadın erkeğin ikizi ve ortağıdır.Kur'an, günahın sorumluluğunu kadına yüklemez . Kuranın prensipleri geçmiş tüm toplum prensiplerinden ileridir.Batıda kadına mal ve mülkte tasarruf sahibi olma hakkı ancak 19. YY’da verilmiştir.Boşanma hakkı dahil batı’da, 1300 sene sonra bu hakkı elde edebilmiştir.
SIR HAMİLTON A. R. GIBB (Çağdaş İngiliz doğu bilimcilinin üstadı sayılır, İ. hadise )
Kur'an'ın ve Hz. peygamber'in orijinal öğretileri tüm duruluğu yüceliği ve hem kadın hem de erkeğe karşı eşit davranan adaletiyle yeniden kendini gösterir. Kadına yönelik olarak İslam'ın tutumu:kişiliğini ve sosyal konumunu anlamadaki metodu ve islami yaşamanın kadını korumadaki yönetimi diğer dinlerdekinden çok çok daha üstündür.
LADY E. COBOLD (İngiliz Prenses islam'ı kabul etti.)
Gerçekten diyorum ki, bizde ve batılıların anladığı şekliyle aşk hala cinsel eğilime yakın bir şey olarak algılanmaktadır.Terbiye edilmiş aşkın yükselebildiği yüce noktalara gelince :işte yüksek insani anlamıyla aşk olur. Müslüman kadınlar bilim ve kültür alanında erkeklerden geride değillerdi.Kadın erkeğin hak ve sorumluluklar açısından onunla eşit duruma geldi.Reis oluşu da, onu gücü ve kuvvetiyle koruması kanı pahasına savunması elinin kazancıyla ona harcamada bulunması içindi.Bu derece gözetme ve korumadan ibaret olup bunu aşıp kadını ezme veya hakkını çiğneme noktasına vardırılamaz.Müslüman kadın İstambul'da bizzat gördüğüm gibi Avrupa'daki kız kardeşlerinden daha özgürdürler.
KWELWM ( İngiliz düşünür Müslüman, İslami Düşünce )
Çok kadınla evlilik istisnai bir durumdur.İslam'a göre Yüce Allah nezdinde cinsler arasında hiç bir ayrın yoktur.
LİGHTNER ( İngiliz araştırmacı, İslam Dini)
Müslümanlarda evlilik Hristiyan yazarların bu konudaki iftiraların kirletilemeyeceği kadar yücedir. Müslümanlarda ailelerine, gariplere, yaşlılara karşı şefkat ve iyilik şanlı bir sıfat olup hristiyanların örnek almaları gerekir.Hz. MUhammed 'in şeriatını inceleyen kimser görecektir ki,o tek kadınla teşvik etmiş o kadınla konumunu yüceltmiş ve bu konuda çok büyük bir ilerleme sağlamıştır. İslamda ne genenevlerde ne de fuhuşun yayılmasına göz yuman bir konu bulunur.Müslüman kadınınkinden öyle bir yasal konumu var ki, İngiliz kadınınkiden çok daha iyidir.
DR G LEBON ( Fransız, Arap Medeniyeti, Yönetim Ruhu)
İslam kanunları müslüman erkeklerin iyi davranmadıkları iddia edilen hanımlara miras konusunda öyle haklar tanımış ki, benzerini bizim kanunlarımızda bulamazsınız.İslam haksız yere kendisine yöneltilen iddialara karşın kadının sosyal konumunu ve değerini son derece yüceltmiştir.Avrupalılar yiğitlik prensiplerini ve bunun gerektirdiği kadına saygıyı Müslüman araplardan aldılar . şu halde, hıristiyanlık değil. islamdır ki kadın içinde bulunduğu en derin çukurdan çıkarıp yüceltmiştir. Günümüzde müslüman kadınların durumu avrupadaki hem cinslerininkinden daha iyidir.Hak ve değerlerininkinden meydana gelmiş olan noksanlık, hiçbir şekilde kuran yüzünden değil,ona ters hareket edildiğindendir.şarkılardaki yasal çok kadınla evlilik, avrupalılar arasındaki riyakarane çok evlilikten ve bunun sebep olduğu bunca evlilik çocuklardan daha iyidir.
DR NAZMI LUKA ( Mısırlı hristiyan, Elçi ve elçilik)
İslamda kadın insandır.bu açıdan erkeğin ikizi olup erkeğin muhatap olduğu emanet yükünün aynısı onunda omuzundadır. bu din iman ve ruhu arındırma emanetidir.mısırlı bir hıristiyan.on yaşına varmadan kur-an-ı ezberlemiş.kuran surelerinde allah huzurunda erkek ile kadın arasında tam eşitliğe işaret edilir. islam gerçekte değer bakımından cinsler arasında ayrım yapacak gerici bir din değildir.bilakis değer bakımından kadın, erkekle tamamen eşittir.ondan ancak varsa erdemiyle üstün ola bilir.
S. J. MARRSH ( ABD’li , Müslüman oldu)
Müslüman kadına bazı kısıtlamaların getirildiği var sayılsa bile bunlar sadece ve sadece müslüman kadının bizzat kendi çıkarlarını güvence altına almak içindir. Batının endişe ve rahatsızlığını çektiği ailevi problemler barı ve güvence içinde mutlu yaşayan müslüman ailede asla söz konusu değildir. Müslümanlarda eşler arasındaki içtenlikle bağlılık sayesinde, huzur dolu bir güven mevcuttur. başka toplumlarda ise bu güven büyük ölçüde zedelenmiştir.
MUNA A. MACLOSKY (Alman asıllı bayan,müslüman oldu, Rical ve Nisa Eslemü )
İslam kadını ve erkeği bir bütünün iki eşit parçası ve birinin diğerinin tamamlayıcısı kabul eder.İslam, kadının öğretimini ilim ve kültürle donatılmasını teşvik eder çünkü kadın çocuğun öğretmeni durumundadır. İslam'da kadının düşünce ve ifade hürriyeti de, vardır. Müslüman kadın hayatta her açıdan onurlu ve saygılıdır.Fakat ne yazık ki, günümüzde Batı medeniyetinin sahte pırıltısıyla kandırılmaktadır.Bununla beraber bir gün mutlaka gerçekleri görecek ve yanıldığının farkına varacaktır.
R. MARY HOWE ( İngiliz, Müslüman oldu)
Örtünme kadının onurunu korur ve onu şehvet bakışlarından muhafaza eder. İslam kadını onurlandırmış ve gerek insan gerekse kadın olarak haklarını tam olarak vermiştir.Haklarını elde ettiği şekildeki genel kadının aksine batılı kadın bir Müslüman olarak insanlığından ve haklarından istifade edememektedir.Mesela batıda kadın çalışıp eve bakmak zorunda kalmıştır.Müslüman kadın ise bu konuda serbesttir.Evin geçimi ile erkek yükümlüdür.Allah erkeğe kadınlar üzerinde bir yöneticilik hakkı vermişse bunun amacı, erkeğin çalışıp hem kendisinin hem ailesinin geçimini sağlamaktır.
DR. SIGRID HUNKE (Çağdaş Alman bayan Doğoğu bilimcisi, Erkek ve Kadın ,Batı'nın Üzerine Doğan Allah'ın Güneşi )
Parlak ebediyatçılar ve şairler çıkardı.İnsanlarda bunda ne bir anormallik ne de,dini geleneklerine bir karşı çıkış gördü.Hz.Muhammed, hiç bir zaman kadının toplumdan dışlanmasını emretmemiştir.
MONTGOMERY WATT (Ünlü oryantalist, Dekan, Muhammed Fi'l-Medine)
Çok kadınla evlilik geçici birlikteliklerin zararlarını azaltır.
MİCHEL LELONG ( Fransız rahip)
Ben burada serbest olduklarını söyleyen ama üzerlerinde yeni köleliklerin ağırlığını taşıyan kadınlarla sık sık karşılaştım bu kölelik zincirleri belli daha ince daha kapalıdır ama daha az tehlikeli değildir.Batılı kadınlar başkasına benzeme ihtirasının modanın , reklamın işi ya da ,en azından sıgarasının tutkunu ve kölesi idiler.Gerçek bir müslüman kadın için hatta gerçek bir hıristiyan kadın için hürriyet her zaman ferdi özerkliğe kolaylıklara kuvvete sahip olmak değildir gerçek hürriyet sorumluluğunu bilip ona göre hareket edebilmektedir.
MURAD WILFRIED HOFMANN ( ABD’li Diplomat, Müslüman oldu,Bin Yılda Yükselen Din: İslam )
İslam kadın karşıtı bir din sayılmaya başlanmıştır.Sudanlı entelektüel Hasan Türrabi.İslamda kadın imajının olumlu oluşu temelde Kur'an'ın Havva'ya azdırma suçu yüklememiş olmasının olumlu etkisine dayanır.Kur'an ayrıca hamileliğin Havva'ya azdırma cezası olarak verildiğinden de bahsetmez. Günahı ''her ikisinin de cennetten çıkmasına yo açan müşterek bir fiil''olarak nitelendirildiği gibi eğpe kemiklerin den yaratılmış olduğunu da söylemez.Kur'an kadın şahsiyetlere hemen hemen istisnasız olarak hep olumlu özellikler atfetmiştir.Seba kıraliçesi Musa'nın annesi Firavunun eşi Meyrem ve annesi gibi...Almanyadaki boşanmalar 1667'de son altı yıl içinde gerçekleşen bütün evliliklerin 1/3'ini ulaşmıştı.Erkek kardeşim şahidi Kur'an cezai sadece borç kontratıyla ilgili bir konuda iki kadın istemiştir.kuran çağın kadının mali işlerle ilgili kuralları bilmemesinden bu konulardan uzman olmamasından hareketle böyle bir hüküm getirmiştir. Aişe'nin tek başına rivayet ettiği haberleri tereddütsüz kabul etmiş olmalarıdır. Hatta Aişe erkek sahabilerin rivayet ettiği bir takım hadiseleri reddetmiş bir çok rivayeti de, düzeltmiştir.Bu sebeple gerek jeffrefy lang gerekse fethi Osman'ın şu görüşüne gönül huzuruyla ve içimiz rahat olarak katılabiliriz.Kadının şahitliği genel olarak erkeğin şahitliğine denk tir: ancak mali işlerle ilgili muamelelerde özellikle kadınların ve hususa ilişkin mesleki bir bilgi ve tecrübeye sahip olmamaları durumunda iki kadın şahit gerekecektir.Böyle bir yaklaşımla hareket edilirse askerlik hamilelik ve doğum gibi cins farklılığına dayanan hususlarda kadınla erkeğe farklı muamele edilmesine cevaz veren Batı hukuku ile İslam şeriatı arasında öze ilişkin bir fark görülmez. ( Onların Gözü İle İslam'da Kadın: Doç. Dr. Abdülaziz Hatip)

NOT: BİZ DİNCİLER (!) HANIM KARDEŞLERİMİZE CİNSEL GÖZLE BAKMIYORUZ, AMA KADINLARA (VE HER ŞEYE) CİNSEL GÖZLE BAKAN S. FREUD GİBİ ADAMLARIN İZİNDEN GİDENLERE KARŞI HANIM KARDEŞLERİMİZİ UYARIYORUZ SADECE, VE DİYORUZ Kİ : " DİKKAT KADINLARA BAKIŞLARI DAHİL HER ŞEYİ CİNSELLİK İLE AÇIKLAMAK İSTEYEN, GÖZLERİ-AKILLARI ; LİBİDOLARI OLAN SAPIK DOLU ETRAF! " BİZDEN UYARMA VE HATIRLATMASI! GERİSİ VE SAVUNMASI İÇ ALEMLERİNİ AÇIKLAMADA FREUD'U KENDİNE REHBER EDİNENLERDE...!
BİZİM TAİFEDE AZGIN TEKE BİNDE BİR BİLE ÇIKMAZ AMA FREUD'ÇU TAKIMIN BAKIŞ AÇISI ZATEN SADECE TEKELİK ÜZERİNE...!

MEVZU HADİSLER VE KADIN
Hadis, peygamber efendimizin sözlerine denir. Mevzu hadis, kendi şahsi, siyasi,... emellerine ulaşmak için peygamberimizin ağzından uydurulan, Hz. Resül'ün söylemediği halde kendisine mal edilen sözlerdir. Uydurma- mevzu hadisler genellikle kadınlar, siyasi görüşler, ırkçılığa dayanan konular... çerçevesinde dönmektedir.
Kadınla ilgili bazı uydurma-mevzu hadisler:
" Kadınlara okuma- yazma öğretmeyin: " İbn-i Cevzi, İbn-i Hıbban, İbn-i Adıyy hadisi kabul etmez, uydurmadır derler. (Kitabul Mevzuat 2/268)
" Kadınlarla istişare edin, onlara tanışın ve onların söylediklerinin zıttını yapın": Sehavi ve İbn-i Arrak hadisi merfu görmezler. Ebu Hatim, İbn-i Adıyy , İbn-i Cevzi, İbn-i Hıbban hadisin uydurma olduğu görüşündedirler. ( El- Makasıdul Hasene: 248 , Tezkiretul mevzuat :128, Tenzihuş Şeria : 2-204, Silsiletul Ehadis: 432 ) .Ayrıca, Hz. Resul Ümmü Seleme ile istişarede de bulunmuştur (Makasıdul Ha-sene: 585, Silsile: 436, Keşful Hafa :2-3)
" Kadınlara iteat pişmanlıktır." : Sehavi, Ukayli hadisi uydurma kabul ederler. ( Tezkiratul Mevzuat : 128, Kitabul Mevzuat : 2, 272)
" Kadınlar olmasaydı Allah'a hakkıyla ibadet edilirdi". Suyuti, Buhari, İbn-i Adıyy, Ebu Hatim, İbn-i Cevzi, Muhammed Nasuriddin, İbn-i Hıbban hadisi mevzu kabul ederler. ( Silsiletul Ehadisuzzaif : 74, Tenzihuşşeria : 1/62, El-leali : 2/59)
" Kadınlar olmasaydı, erkekler cennete girerdi." : İbn-i Arrak, Es- sakafi hadisi kabul etmezler. ( Camiussağir: 2/113)
"Güzele bakmak sevaptır veya ibadettir, gözü kuvvetlendirir.." : Ebu Nuaym, Durekutni, İbn-i Cevzi, Sehavi, İbn-i Hacer, Iraki, Zehebi, İbn-i Kayyim, Muhammed İbn-i Arrak, Nasıruddin... hadisi uydurma kabul ederler. ( El- Maka- sıd: 129, Silsiletul Ehadissuzaif : 164, Kitabul Mevzuat: 1/63, Mevzuati Aliyyul Kari: 124, Keşful Hafa: 2/317, Tenzihuşşeria: 201...)
"Uğursuzluk kadın, at ve evdedir." : Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed 'in eşleri, Hz. Aişe bu sözü duyunca: Kur'an-ı indirene yemin ederim ki, bunu rivayet eden, Ebul Kasım'a (Hz. Muhammed'e) iftira etmiştir. Resulullah sadece, "Cahiliye insanları, uğursuzluk, kadın, ev ve hayvandır" dediklerini söylerler.
Hz. Resul bu sözü cahiliye dönemi (İslam öncesi dönem) insanlarının bir sözü olarak nakleder . İslam, cahiliye görüş ve adaletlerini tümden reddettiği gibi, uğursuzluk kavramını da kabul etmemekte, reddetmektedir.
" Kadınların akılları ferclerindedir :" : Sehavi, Aliyyul Kari, Acluni sözün uydurma olduğunu kabul ederler. ( El-Makasıd:292, El esrarul Merfua : 246, Keşful Hafa: 2/62)
" Döl getiren siyah bir kadın, döl getirmeyen beyaz bir kadınla hayırlıdır". Iraki, hadis uydurmadır der. ( Mevzuatı Aliyyul Kari : 73). İslâm'da hayırlı olmanın ölçüsü takva (Sevgi ile karışık korku)'dur. Ayrıca Kur'an çocuk sahibi olmanın veya olmamanın Allah'tan gelen bir imtihan vesilesi olduğunu da bildirir . (Şura Suresi : 49-50)
Karı ve kocayı birbirinin dostu ilan eden (Tevbe Suresi : 71), eşlerin ikisinin de birbirine ısınıp aralarında muhabbet ve merhamet oluşturan (Rum Suresi : 21). Allah'ü Teala'nın yüce Resül'ü "Sizler (Kız-erkek) çocuklarınızı seviniz, kız çocukları kendi kendilerini sevdirirler" buyururlar, Hz. Ömer:" Cahiliye döneminde kadınları, hiç bir şey saymazdık. Taki İslam geldi, Allah'u Teala onlardan bahsedince, o zaman kadınların üzerimizde bir takım hakları olduğunu gördük" derken, iyi amel işleyen kadın veya erkeğin cennete gideceğini bildiren (Nisa Suresi:124) dinimizin ve onun yüce ilahının kulları arasında ayırım yapacağını kabul etmek imkansızdır. O, rahman ve rahimdir.


resim küpür ve haberlere bakmak için
http://www.islamustundur.com/konular/islamvekadin.htm


En son @bdulKadir tarafından C.tesi Tem. 31, 2010 4:15 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Empty
MesajKonu: Geri: İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma   İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Icon_minitimeCuma Ara. 25, 2009 11:03 pm

İSLÂM ve AKRABA EVLİLİĞİ
Akraba evliliği sakat doğumlara sebep oluyorsa İslâm akraba evliliğine neden izin vermiştir?Sakat doğuma akraba evliliği değil, hastalık (kan uyuşmazlığı, ırsi hastalıklar...) neden olur. Yani her arkaba evliliği sakat doğuma neden olmaz, sakat doğuma neden olan hastalıklardır, hastalık akrabada olsun veya olmasın fark etmez.
Akraba olmazsa bile hastalık nedeni taşıyan her insan sakat doğuma neden olur. Ama akraba olduğu halde hastalık nedeni taşımayan insan sakat doğuma neden olmaz. O halde yasak olan hastalık nedenleridir (kan uyuşmazlığı...), akraba evliliği değil.

İSLAM KADINI SINIRLAR , HAYATTAN SOYUTLAR MI ? :

BAŞÖRTÜSÜ : kadın saçı bir süstür ve kadınlar arasında sınıf ve seviye ayırımı olmaması için emredilmiştir. Günümüzde kuaförlere daha çok kadınlar gider ve perma , boyama ... gibi şeylere daha çok para harcar ... Ya parası ve imkanı olmayan aile ve kadınlar ne yapsın .? İşte islam bu süsü sadece mahreme - helale göstermeyi emredip , toplum içinde örtünme ile ayırımı ortadan kaldırmayı amaçlar.
TOKALAŞMA :İnsanın kendi kalbi temiz olsa bile karşıdaki insanın içaleminden ve temizliğinden nasıl emin olunabilecek ki ? Ç . Çaplin ‘in ( Niçin her gördüğünüz kadının elini öpüyorsunuz diye sorana ) dediği gibi “ Bir yerden başlamak lazım “ diyen birisi ile karşılaşılamayacağını kim iddia edebilir ?
ÇALIŞMA : İslam kadının çalışmasına izin verir ( Önce Annelik görevini yapıp , gelecek nesli yetiştirdikten sonra ) amaO’nu korumak için belli şartlarla ; Eğit–sen‘in yaptığı bir araştırmaya göre :kadın eğitimciler arasında cinsel tacize uğrayanların oranı:% 37,7‘dir
KADIN ERKEK YALNIZ KALMASI ( haremlik selamlık ) :Namahrem kadın erkek niçin birarada yalnız kalamaz ? Kadın ve erkek belli yaştan sonra anne- babası ile niçin yalnız kalamaz ? Kaynatası ile gelin neden yalnız kalamaz...? En kısa cevabı :En sets ilişki olmasın , taciz , zina artmasın diye...Her gün okunan gazetelerdeki fuhuş , cinayet, zina olaylarına haremlik – selamlık uygulansa idi olur mu idi diye bir bakılsın lütfen ...


ÖNEMLİ NOT: Biz ( Kadın – erkek tüm ) Müslümanlar ; “Tesettür veya kadın hakları ...” konularında diğer sistemlere göre farklı görüşleri ileri sürüyorsak , bu bizlerin kadınlara düşmanca , önyargı ile ( ... ) bir bakış açısına sahip olmamızdan ( ! ) dolayı değil , aksine biz Müslümanlar gibi islami eğitim almayan kişilerden kadınları ve onurlarını korumak amacıyla yapılan bir iyi niyet göstergesi , nemelazımcılıktan uzak bir sorumluluk örneğidir ve Yüce Yaratıcının biz Müslümanlara yüklediği bir görevdir!...Zaten medyada , internette ve hayatta “ taciz , saldırı , kadın sömürüsü “ yapanların savundukları sistem ve ideolojilere objektif bakınca kimin “ kadınları korumak , kiminde kullanma k amacına hizmet ettiği ortaya çıkmaktadır. Kadın satan , pazarlayan ,taciz eden , sömüren KAÇ DİNCİ (! ) GAZETE ; İNTERNET SİTESİ VEYA AŞIRI DİNCİ GÖSTERİLEBİLKİR Kİ ?
Biz Müslümanlar “ O mazlum , kurban bizim eşimiz ,akrabamız değil “ deyip kenara çekilmeyiz, çekilemeyiz.Bize göre dünyadaki tüm kadınlar : ya annemiz , ya eşimiz , ya da kız kardeşimizdir ( Hz. Adem’den kardeş veya İslami kardeşlik ) ; Anne ve Eşimiz bellidir, geri kalan tüm kadınlar biz Müslümanların “ bacısı “, kız kardeşidir ve biz onlara öyle bakarız. Bu ; sapıkların , metresçilerin , röntgencilerin , genelevci ve ahlak abidesi gözüken içten pazarlıkçıların hoşuna gitmese de böyledir , realite ortadadır.
HANGİ KADIN ÖRGÜTÜ ; GENELEVE , ARABA LASTİĞİ... REKLAMINDA KADININ KULLANILMASINA KARŞI ÇIKMIŞTIR ?.ONLAR GENELEVDEKİ KURBANI KURTARMAK YERİNE , “ SE X EMEKÇİLERİNİN “ EMEKLİLİK HAKLARINI SAVUNURLAR ( TABİİ KENDİ YAKINI AYNI YERDEN EMEKLİ OLSUN ASLA İSTEMEZ ... ÇÜNKÜ O KADIN DA OLSA , BAŞKASININ KIZI, EŞİ ,ANNESİDİR...! ) KİMSE CELLATI KURTARICI GİBİ GÖSTERMEYE KALKMASIN . HER KONUDA TEK KURTULUŞ İSLAM’DADIR.

" ETEK BOYU KARARININ KAYNAĞINDA İYİ YA DA KÖTÜ DEĞERLENDİRİLMİŞ BİR TÜR DAVRANIŞ ÖZGÜRLÜĞÜ...TOPLUMSAL DAYATMALARA KARŞI GELİŞ BULUNUR..." DİYEN TENNUR KOYUNCUOĞLU'NA -Radikal :12.06.06- CEVAP :
"GÜNÜMÜZDE " ASIL TESETTÜR TERCİHİNİ SEÇEN KADIN, TOPLUMSAL DAYATMAYA KARŞI GELiş VE ÖZÜNDE ÖZGÜRLÜK VE KİMLİK BILINCI BULUNAN BIR DAVRANIŞI SEÇMIŞ DEMEKTIR.TOPLUMUN " AÇ , NE OLUR..." BASKISI, DERİN SİSTEMİN "İŞ, AŞ " SAHİBİ OLAMAZSIN, " SENİ ÖCÜ GÖRÜYORUZ" CÜMLELERİNE KARŞI BİR VAR OLUŞ VE BİLİNÇLİ BİR TERCİHTE BULUNMA GÜDÜSÜDÜR TESETTÜR! YOKSA TOPLUM ZATEN " AÇ AÇABİ,LDİĞİN KADAR " MANTALİTESİNDEDİR! AÇANA DEĞİL, KAPATANA BASKI VARDIR GÜNÜMÜZDE...!

KADINLARIN OY KULLANMASI
MÜMTEHİNE SURESİ 12. AYETTE KADINLARIN BİATLARININ - O YILLARIN OY KULLANMA ŞEKLİ - KABUL EDİLECEĞİ BELİRTİLMİŞ VE BU HAK KUR'AN İLE 1400 SENE ÖNCE KADINLARA BİR HAK OLARAK TANINMIŞTIR !HZ. RESUL'DE AKABE BİATLARINDA KADINLARDAN BİAT - OY - ALMIŞTIR.AMA DAHA SONRA PADİŞAHLIK ,EMİRLİK GİBİ MAKAMLAR İLE OY -BİAT SİSTEMİ KULLANILMADIĞI İÇİN , HEM ERKEK HEM KADIN OY HAKLARINDAN MAHRUM KALMIŞTIR!

KADIN DÖVÜLÜR MÜ?
HZ. EYYÜB ( AS) KENDİSİNE ASİ OLAN HANIMINI DÖVMEYE KARAR AHDEDER.İYİLEŞİNCE ALLAH AYET İNDİRİR:" ELİNE BİR DEMET ÇİMEN SAPI AL VE ONUNLA VUR ! "( SAD :44).DEĞNEK YERİNE ÇİMEN.!
KUR'AN'DA KADINLARIN SERKEŞLİK ETME TEMAYÜLLERİ HALİNDE , AİLE HAYATINI BİTİRECEK BİR AHLAKİ ZAAFİYET DURUMU HASIL OLUNCA SIRA İLE ÜÇ AŞAMALI BİR AİLEYİ - DOLAYISI İLE TOPLUMU - KURTARMA OPERASYONUNDAN BAHSEDİLİR ( NİSA : 34 ) :
( SERKEŞLİK ;AHLAKİ ZAAFİYET OLDUKTAN SONRA ZATEN BOŞANMA VUKUU BULACAKTIR;DOLAYISI İLE AİLELERİN DAĞILMASININ , FERT ÇOCUK,TOPLUM ÜZERİNDEKİ YIKICI ETKİLERİ ORTAYA ÇIKABİLECEKTİR !)
İSLAM AİLE PARÇALANMADAN ,AİLEYİ KURTARMA UMUDU VARKEN ÖNLEM OLARAK ŞU TAVSİYELERDE BULUNUR:
*" NASİHAT ET " : HANIMIN ADININ KÖTÜYE ÇIKMASINDAN,ÇOCUĞUN ANNE ŞEFKATİNDEN MAHRUM KALMASINA,AİLENİN DAĞILMASINA,...OLAYLARA GENEL BAKMASI İÇİN KADINA NASİHATTE BULUNUR ÖNCELİKLE EŞİ...!
* " YATAKLARI AYIRMA " : KADININ KÖTÜ EĞİLİMLERİNİ ENGELLEMEK İÇİN , PSİKOLOJİK OLARAK , AYRI KALMANIN ,YAPTIKLARINI DÜŞÜNMENİN , KÖTÜ EYLEMLERİN SONUCUNU KAVRAYABİLMESİ İÇİN BİR ORTAM HAZIRLANIR.KADIN YALNIZ KALINCA DÜŞÜNÜR,HATASINI ANLAMASI İSTENİR.
* " AİLE DAĞILMASIN ,KADIN-ERKEK-ÇOCUK VE GELECEĞİN TOPLUMU İÇİN SON OLARAK YÜZE OLMAMAK ŞARTI İLE , BELKİ DE OT SAPI İLE ( KADIN DÖVÜLÜR DEMİYORUZ , BU DÖVME DEĞİLDİR VE İSLAM'DA DÖVME YOKTUR,... ) KADININ AHLAKİ ZAAFİYET GURURU , KÖTÜLÜĞE YÖNELMİŞ NEFSİ , ,İSTEKLERİ KIRILIR VE AİLE DAĞILMADAN SON KURTARMA OPERASYONU GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ OLUNUR!
HALA DURUM ÜMİTSİZ İSE BOŞANMA GERÇEKLEŞTİRİLİR!
HZ. ÂIŞE ANNEMIZIN SÖYLEDIĞI GIBI HAYATINDA KADINA BIR FISKE BILE VURMAMIŞTIR. (MÜSLIM, FEZÂIL 79)

İKI TOKAT ATSAYDI BOŞANMAZDIK
Demet: Maçoluk istiyorum İncir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden kavga çıktı. Genelde çıban başı benim. Zor bir kadınım. Problemler benden çıkıyor. Oğuz'un benden tek bir isteği vardı; İstanbul'da sahneye çıkmamı istemiyordu. Huzurumuz bozulur diye düşünüyordu ki haklıydı da. Sonunda sözüne geldim ama Oğuz'un. Belki iki tokat atsaydı otururdum. Ama Oğuz böyle biri, hayatta yapmaz. Kavga ederken bile sesini yükseltmez. Boşanalım dediğin de bağırıp, çağırsaydı, ben dururdum. Biraz maçoluk istiyorum.( Hürriyet :15 Mart 2007 )

NOTLAR: KADIN HAKLARI :
"Birisine bir kız çocuğu müjdelenirse, üzüntüsünden yüzü simsiyah kesilir..." (Kur'ân-i Kerîm 16 (en-Nahl)/58 ) Bu âyette Allah (c.c.) cahiliyet insanının kadina bakışını anlatır ve takbih eder. Halbuki, "Allah diledigine kız, dilediğine erkek, dilediğine ikisini birden verir, dilediğini de kısır yapar."(Kur'ân-i Kerîm 42 (es-Sûrâ)/49)

Kadın da tıpkı erkek gibi doğar, erkek gibi insan yavrusudur. Sefkatte ve hediyede aralarını ayırırlarsa, anne baba sorumlu olurlar. Peygamberimizin vasiyetini gözetmemiş olarak şefaatten mahrumiyeti hak ederler. Cahiliyet duygularının insanlarda zaman zaman depreşeceğini bildigi için, Efendimiz kız çocuklarının, egitimini özellikle vurgular ve "üç, iki, hattâ bir kız çocuğunu, haklarını koruyarak yetistiren babanin, Cennette kendisiyle beraber olacağını" (Ibn Mâce, edep3) duyurur. Çocugun kız doğmasında da erkekte oldugu gibi, "Şükür" olarak "akîka" kurbani kesilir. İsmi güzel verilir, zorunlu egitimi yaptırılırr. Gerekli cinsel bilgileri anneden alır. Kur'ân'da ve Sünnette ilme teşvik eden hiç bir nas, kadınları bundan ayırmaz. Tersine, ihmale ugrayacaklarını bildigi için, Peygamberimiz özellikle kadın eğitimini tavsiye etmiş. haklarının korunmasını emretmiştir. Onun devrinde "müctehid" olan kadınlar yetişmiştir. (Meselâ Resûlüllah'in (s.a.) zevceleri Âişe validemiz bunlardan biridir.)

Kadın hiçbir konuda erkekten ayrı tutulmadan büyütülmüş ve yetiştirilmiş, sira evlenmesine gelmiştir. Damat adayını görmesi bir hakkı ve ayni zamanda bir sünnettir. Beğenmezse reddeder, velîlerin ve damat adayının ısrarı hiçbir şeyi değiştirmez. Evlenirken ağırlığını koyar, damat adayından istediği kadar "mihir" alir. Mihir onun Allah'ça belirlenmiş en tabii hakki ve hayat garantisidir. Harcama sahasi, mesru çerçevede tamamen kendi iradesine bağlıdır. Mihrini, ya da varsa diğer mal varlığını, hayir yolunda harcayabileceği gibi ticarî işletmelerde kullanabilir, şirketler kurar, şirketlere hisse senetleriyle ortak olur, kazanır ve kazandığını da istediği yerde harcar. Çünkü kendi sosyal güvenliği, kocaya varmakla garanti altına alınmıştır. Ev için ve kendisi için gerekli bütün zarûri harcamalar erkegin sırtınadır. Erkek, elbiseni ya da süs malzemeni kendi kazancınla al, diyemez. Kendi varlığı ölçüsünde kadının nafakasını sağlamak zorundadır. Sağlayamayacaksa evlenemez. Evlendikten sonra sağlamazsa kadının boşanma talebi olumlu sonuçlanır.

Kocası onu tahkir edemez, onun hayat arkadaşı olduğunu unutmamak zorundadır, darılıp evinde yalnız bırakamaz. Erkeğin en hayırlısı, kadına en iyi davranandır. (Bk. Buhâri, nikâh 43; Müslim, fedâil 68) Evde hanımıyla şakalaşmak, eğlenmek ve onu eğlendirmek kocanın görevlerindendir.

Kadının hak-hukuk tanımayıp isyan etmesi dışında, sudan bahanelerle erkek karısını dövemez, (Karının dövülmesi konusunda Kur'ân-ı Kerîm 4 (en-Nisâ)/34 âyeti ve tefsirlerine bakılabilir. Örnek olarak bk. Ibn Kesîr N/257; Kurtubî NI/170,172,173; Elmali N/1351; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Ibn Mâce, menâsik 84; Müslim hac 147; Tirmizi, Rada'11; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Halebî Sagîr s. 395; Halebî Kebîrs. 621; Canan, Terbiyes. 391;) hastalık kıskançlığından kaynaklanan süphesinden ötürü karısını anî baskınlarla rahatsız edemez. Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadîslerinde ailesinden uzun zaman ayrı kalan birisinin, haber vermeden gece ansızın eve gelmesini yasaklamıstır. Bunda ayrıca koltuk altı, etek tıraşı ve süslenip taranmayla kocasına hazirlik yapabilme imkâni bulması da, sebep olarak zikredilmiştir. (Bu konuda bir hadîs-i serîfin meâli söyledir: "(Uzaklardan) geceleyin geldiginde hanımın yanına girme ki, bıçak kullanıp tıraş olsun, dağınıksa tarasın. (gelişine hazırlansın)" Buhârî, nikâli 121,122; Müslim, radâ' 58, imâret 181,182; Dârimî, nikâh 32, cihâd 163; Müsned NI/298. Hadîs serhleri buna sebep olarak bir de, eve geceleyin aniden girmesinin, hanımının ihanetinden süphelendiği anlamına gelebileceği ihtimalini gösterirler.)

Kocanın karısını cinsel yönden tatmin görevi de vardır. Peygamberimiz, karısını düsünmeden, işini bitirerek hemen inen insanları horoza, yani hayvana benzetmiş ve sevişip oksama olmadan cinsel iliskiye geçilmemesini tavsiye etmistir. (Deylemî'den, Gazâlî, Ihyâ N/52 (Terc. N/129); Ayrıca bk. Suyutî, el Camiu's-sagîr (Fethu'I-Kadîr ile) VI/323) Çünkü erkek bakmakla hemen tahrik olabilir, ama kadın cinsel iliskiye ancak uzun bir okşama döneminden sonra hazır hale gelir. Iyi bir erkek, karısını bu işe hazırlamayı başarabilen ve kendi doyduğu gibi onu da doyurabilen erkektir. Cinsel iliskide sadece kendisini düsünen erkekler, karşısındakine zulmettiklerini ve işkence ederek zevk aldıklarını unutmamalıdırlar.

Evlendikten sonra bir yıl içerisinde hiç cinsel iliski yapamayan erkekten kadının ayrılma hakkı vardır. Kadın "peşin mihrini" almadan kendisini erkeğe teslim etmeyebilir.Kadının nafakası gibi, tedavisi ve ilâç harcamaları da kocaya aittir. Kadın ekmek yapamayan birisi ise, erkek hazır ekmek almak zorundadır. Süslenmesini istiyorsa, süs malzemeleri ve koku masrafı erkeğe aittir. Yılda en az yazlık ve kışlık olmak üzere iki takim elbise erkeğe aittir. Anlaşmazlık söz konusu olursa elbisenin nitelikleri mahalli idarelerce tesbit edilir. Kadın, kocası sefere çıkarken, gelmediği günler için nafakasına, ondan kefil alabilir. Âdetli günlerinde kocasından ayrı yatmak isterse, ayrı bir yatak istemek hakkıdır.

Durumuna göre kadın kocasından hizmetçi isteyebilir. Hizmetçinin ücreti kocasina aittir. Örfe göre kadınların yapmaması ayıplanan ev işleri dışında kadın, hiçbir is yapmak zorunda değildir. İhtiyaç duyarsa kocasıyla aylık nafaka miktarında anlaşırlar. Yetmediğini anlarsa artırmasını ister, koca kabul etmezse mahkemeye başvurabilir. Kadın kocanın yakınlarını istemediği takdirde, kocası onu müstakil bir evde oturtmak zorundadır. Buna sebep olarak, kocasıyla oynaşmak ve yararlanmak arzusuna, onların bulunmasının engel olacağı gösterilmistir. Hattâ cinsel iliskiyi bilmeyecek kadar küçük olan çocugu dışındakiler için de aynı sebeble ayrı odalar istemek, kadının hakkıdır.Erkeğin haklarına bir zarar vermeyen meşru işlerde; kadının meşru çerçevede çalışmak hakkıdır.

Âdet ve lohusalıktan ötürü hamama gitmek istediği takdirde, hamam parasını erkek verir, ancak hamamda avret yerlerinin açılmamasına riayet edilmediği biliniyorsa, kadın hamama gönderilmez."Ric'î" (dönülebilir) ya da "bâin" talakla boşanan karısının her türlü nafakasını, iddeti içerisinde erkek verir.Bu söylediklerimiz bütün fıkıh kitaplarında kadının erkek üzerindeki hakları sayılırken açıklanan konulardan sadece birkaç örnektir. Sonra bunlar birer tavsiye niteliğinde değil, yaptırımı olan kanûni haklardır. Karadeniz'de, Anadolu'da. şurada-buradâ kadınlar çalıştırılıyor ve ancak erkeğin yapabileceği zor işler altında eziliyorlarsa, bunun suçu İslam'ın değil, İslâmı onların hayatından uzaklaştıranların olsa gerektir.

Bir seçim söz konusu olduğunda kadının seçme hakkının bulunduğunu çoğu İslâm bilginleri söylemişlerdir. Çünkü onların böyle bir hakkının olmadığına dair hiçbir delil yoktur. Kaldı ki seçme, "bey"at"tan ibarettir. Halbuki, Peygamberimiz kadınlardan da bey'at almıştır. (bk. Kur'ân-ı Kerîm 60/12 âyeti ve tefsirleri.) Hz. Ömer'den sonra seçilecek halife için, evlenmemiş genç kızlar dahil, herkesten fikir alınmıştır.(bk. Muhammed Hamîdullah, Islâm Müesseselerine Giriş Ist.1981, s. 112 (Ibn Kesîr'den nakil) Nihayet kadın öldüğünde kefeni de kocasına aittir. (Özet olarak sunduğumuz bu maddelerin daha geniş bir açıklaması için bk. Ibn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, Mısır 1380 (1960) NI/571 vd. Ayrıca bütün fıkıh kitaplarının nafaka bölümleri ve özellikle Serahsî, Mebsût V/180 vd.)

Görüldüğü gibi kadın geçim konusunda hiçbir derdi ve endişesi olmayan, yani alabildiğine sosyal güvenliği bulunan bir insandır. Ve bütün bunlar bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda mahkeme kararı ile belirlenecek olan kanunî haklardır. Yoksa İslâm'da karı-koca birbirinden devamlı hak koparmak için çekişip duran iki düşman kutup değildirler. Birbirlerini tamamlayan, birbirlerine yardım eden, destek olan, huzur ve moral kaynağı oluşturan, bir bütünün iki yarım parçasıdırlar. Tıpkı Peygamberimiz'in ev işlerine yardım etmesi, Hz. Ali ile eşi Fatıma arasında iş bölümü yapması gibi.

CENNET'TEN KOVULMA
İslam, daha önceki din adamlarının kadına yapıştırdıkları lanetlik durumunu tamamen bertaraf etti. Adem peygamberin cennetten çıkarılmasına neden olan suçu yalnız kadına yüklemedi. Her ikisini de sorumlu gösterdi.İslam'da kadın kötülüklerin ve şeytani iğvaların kaynağı olarak görülmez. İslam'da Hz. adem'i kadının baştan çıkarttığına inanılmaz. İslam bu bâtıl düşünceleri tamamen yıkmıştır. İslam'da Hristiyanlıkta kabul edildiği gibi ne ilk günah ne de insanın yaradılışında günah işleme temayülü diye bilinen asli günah iddialarına yer yoktur. Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Derken şeytan onların ayağını oradan kaydırdı. İçinde bulundukları cennetten çıkardı." (Bakara Suresi : 36)
Kur'an tevbeleri hakkında da şöyle der:
"Her ikisi, Rabbimiz! Kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz, dediler"(Araf suresi :24) Hatta Kur'an bazı ayetlerinde olayın sorumluluğunu Hz.Adem'e yükler :
"Ama şeytan Adem'e vesvese verip : "Ey Adem! sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" Adem Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı" (Taha Suresi : 120 -121)
KADIN YÜZÜNDEN CENNET'TEN KOVULMA2
BU TEVRATTAN MÜSLÜMANLARIN ARASINA SOKULMUŞ BİR İNANIŞTIR( GENESİS:3/1-14)KUR'AN ŞEYTANIN HEM HZ. ADEM HEM HZ. HAVVA ANNEMİZE VESVESE VERDİĞİNİ BELİRTİR! (A'RAF:20).HATTA TAHA SURESİ 120. AYETTE ŞEYTANIN SADECE HZ. ADEM'İ ETKİLEDİĞİ BİLDİRİLİR.

KADININ AKLI VE DINI YARIM MI?
"Allah Resulü Ramazan veya Kurban Bayramında musallaya gitmek üzere yola çıktığında kadınlara rastladı ve şöyle dedi: " Ey kadınlar topluluğu sadaka veriniz, zira cehennem ehlinin çoğunluğunu sizlerin oluşturduğunu gördüm. Kadınlar neden ya Resullullah diye sorduğunda Allah Resulü "Çünkü kadınlar çok lanet ettiler ve kocalarına karşı da nankör oldular, cevabını vermiş ve devamla sizin kadar eksik akıllı ve eksik dinli birinin akıllı ve dini sağlam bir kimsenin aklını çelebildiğini görmedim" demiştir.

Kadınlar: "Aklımızın ve dinimizin eksikliği nedir ya Resullullah" diye sorduğunda Allah Resulu : "İki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliği yerine geçmesi kadının aklının noksanlığı, hayızlı olduğu zaman namaz kılmaması ve oruç tutmaması da dininin noksanlığıdır, cevabını vermiştir."

Mutevelli , akla uygun olmaması, Kur'an-ın açık hükümlerine ve tarihi geçeklere ters düşmesi sebebiyle bu hadisin mevzu olduğunu söylemektedir.İbn-i Hazm, Saidi , Kasım emin...gibi alimler İslam'ın kadına her türlü tasarruf ve mülk edinme ehliyetini verdiğini ayrıca tarihi geçeklerin de kadına akli bir eksiklik atfedilmesine mani olduğunu söylemektedir.Hz.Aişe'nin ilmi sahada gösterdiği başarı ancak akli yeterliliğine sahip bir kişinin gösterebileceği bir başarıdır. Sahabeden en büyük fakihler bile, fıkhı meselelerde "Hz.Aişe'ye danışıyordu. Urve'nin Hz.aişe hakkında; Hz.Aişe'nin şiir bilgisine hayret etmiyorum, çünkü Ebu Bekir'in kızıdır. Fıkıh konusundaki ilmine de hayret etmiyorum, çünkü Hz.Peygamber'in zevcesi idi. Fakat tıp konusunda ki bilgisi beni hayrete düşürüyor." dediği nakledilmektedir.İslam toplumunda kadınlar sadece Hz.Peygamber konusunda değil, bütün devirlerde önemli roller üstlenmiştir, hatta erkeklere hocalık yapacak seviyeye ulaşmışlardır.
Hz. Ömer halifeliği esnasında kadınlarla istişare de bulunuyor, onların görüşlerini alıyordu. Hz. Ömer kızı Hafsa'ya kadınların kocalarından ne kadar sure ayrı kalmaya sabredeceklerini sormuş, kızının ona verdiği cevaba uygun olarak bu süreyi dört ay olarak belirtmiştir.Açıklanan bu örneklerin kadın için aklı ve dini açıdan herhangi bir eksikliğin söz konusu olmadığını açıkça göstermektedir. Kadının aklının eksik olduğu kabul edilirse, yükümlülük için aklının sihhatinin şart olduğunu, akli yönden eksik olan bir varlığın herhangi bir dini sorumluluğunun olmaması gerekirdi. Halbuki kadın ve erkek her müslümanın Allah'ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak konusunda aynı derece yükümlü oldukları Kur'an-ı Kerim'de açıkça belirtilmiştir.

KADINLARA DANIŞILMAZ MI?
Bu konuda uydurma hadis şöyledir: "Kadınlara danışın, fakat söylediklerinin aksini yapın." Aliyyu'l Kari ve el-Acluni bu hadisin uydurma olduğunu Kur'an ve sünnete ters düştüğünü söylemiştir. Yine İmam-ı Ebu İshak el-İsferayini kadınların rivayet ettikleri hükümler ve hadisler erkeklerin rivayet ettiklerine zıt düşerse kadınlarınkini erkeklerinkine tercih etmiştir. Cenab-ı Hak Peygamberine çevresindeki müslümanları kastederek der kı: "Yapacağın işler hakkında onlara danış." (Al-i İmran Suresi:159) buyurarak peygamberine çevresine danışma emri veriyor. Allah Resulunun hanımlarına danışıp da tersini yaptığına dair elimizde bir tek örnek yoktur.

Bu sözün uydurma olduğunun en güzel örneği Allah Resulunun Hudeybiye savaşının önemli bir anında hanımı Ümmü Seleme'nin söylediği fikri doğru bularak onun sözüne uygun karar vermesidir. Hz.Ömer Şifa Hatunun fikrine çok önem verirdi. Yine mehir konusunda dörtyüz dirhemden fazla verilmemesini tavsiye eden Hz.Ömer'in mescitte cemaat huzurunda Nisa Suresi'nin 20.ayetini delil gösteren bir kadın tarafından ikaz edildiğini ve kadının gösterdiği delil karşısında Hz.Ömer'in fikrinden vazgeçtiği, hatasını itiraf ettiği, kadına dönerek "Kadın Ömer'den daha iyi bildi" dediği bilinmektedir.

Hz.Ömer halifeliği esnasında, kadınlarla istişare de bulunuyor, onların görüşlerini alıyordu. Hz.Ömer kızı Hafsa'ya kadınların kocalarından ne kadar süre ayrı kalacağını sormuş, kızının ona verdiği cevaba uygun olarak Hz.Ömer bu süreyi dört ay olarak belirtmişdir. BUNLAR UYDURMA HADİSLER OLUP PEYGAMBERİMİZE, DİNİMİZE VE KADINLARA İFTİRADIR... ve ne yazık ki halkımız arasında söylene gelmektedir.

Kadınların akılları şehvetlerindedir.

Kadınlara itaat pişmanlıktır.

Kadınları Allah geride bıraktığı gibi sizde geri bırakın

İnsanın insana secde etmesi caiz olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim

Eğer kocanın tepesinden ayağına kadar bütün bedeni irinler içinde kalıp hanımı o irinleri diliyle silerse,yine de ona karşı teşekkür etmek vazifesini eda etmiş sayılmaz.

Namazı katleten şeyler köpek, eşek, domuz ve kadındır

Uğursuzluk kadında, evde ve attadır . CEVAP VE DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
http://www.islamustundur.com/iftiralar3.html

Son söz olarak yabancı kültürlerle temasa geçilme sonucu, bu kültürlerin etkisinde kalınarak Kur'an-ı Kerim'den kopulmuş, kadını aşağılayıcı birçok görüş İslam toplumuna girmiştir.

KADINLAR UĞURSUZ MUDUR?
"uğursuzluk (anlayışı) kadında, evde ve attadır." (Buhârî, Nikâh 17; Müslim, Tıb 116). "Bir şeyde (uğursuzluk) olsaydı, bu atta, kadında, meskende olurdu."(Buhârî, Cihad 47, Nikah 17, Tıb 43,54; Müslim, Selam 119, Müslim, Tıb 117-120, (2226); Muvattâ, İsti'zân 21)

"Ebû Hüreyre bu hadisi iyi öğrenememiş. Resûl-i Ekrem: Allah yahudilerin canını alsın, onlar uğursuzluğun evde, kadında ve atta olduğuna inanırlar' derken sözün sonuna yetişmiş, ama baş tarafını duymamıştır" diyor (Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Müsned, s. 215, no: 1537)
"Ne safer ayında, ne kuşun uçmasında, ne baykuşun gecelen ötmesinde ne de başka bir şeyde uğursuzluk vardır." (Buharî, et-Tâc, 3/ 220; Keşfin, hafa, c.2, sh.366, Hadis No.3079; el-Câmiu's-sağir, Hadis No: 9908)
"uğursuzluk yoktur" (Buhârî, Tıb 19, 43-45, Ebû Dâvûd, Tıb 24. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 257, 304, 319, V, 347.)
“Uğursuz saymak şirktir" (Ebu Davud Tıb 23)
"Uğursuzluk, hiçbir müslümanı teşebbüsünden vazgeçirmesin" (Ebû Dâvûd, Tıb 24. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II. 387, III, 349)
""Hastalığın kendiliğinden bulaşması yoktur. (YANİ MİKROP KENDİLİĞİNDEN DEĞİL, İNSAN, RÜZGAR... VASITASIYLA BULAŞIR, BAŞKA HADİSLERDE KARANTİNAYI BİZZAT HZ RESUL TAVSİYE ETMİŞTİR) Uğursuzluk da yoktur. Ben hayra yormayı yeğlerim." (Buhârî, Tıb 19, 43–45; Müslim, Selâm 102, 107, 110, 114, 116.Tirmizî, Siyer 47, Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 24; İbni Mâce, Mukaddime 10, Tıb 43.)
"Uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir."(Ebu Dâvud,Tıbb 24, (3910);Tirmizî, Siyer, 47,(1614).)
"sorgusuz sualsiz cennete gireceklerden biride "uğursuzluğa inanmayan" kimselerdir." (Buhârî, Tıb 1; Buhari, Rikak 21, Müslim, Îmân 374)
Ne İslam uğursuzluk inancını kabul eder, ne de kadın uğursuz sayılmıştır, sadece hadisi eksik anlama ve rivayet etme vardır.


LOLİTA İHTİLALİ
Dünkü Milliyet'in 3. sayfasında bir haber: "12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı." Sayfayı çevirin: Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları... Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 - 13 yaşında küçük kızlara tecavü haberleri... Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?..Alttan alta inanılmaz bir "ergen ihtilali" yaşadığımızın farkında mısınız?Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım:
"14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor"muş.Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie'nin fotoğrafıyla gelmiş ve "Bununki gibi dudak istiyorum" demiş.18'lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış. "En büyük istekleri" neymiş biliyor musunuz? Zara'nın ya da Diesel'in 34 bedenine sığmak...Bunun için yarışıyorlarmış: "Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım. Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var. Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar."Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir "patlama" olduğunu söylüyor:
"Ben de anneyim, 18'lik 'lipolu' (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip 'Dudağımızı şişir' diyenleri 'Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin' diye geri yolluyorum." Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı:
"Genç nüfusta müthiş bir uyanma var" diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor:Batı'da ergenlik yaşı 16 - 17'den 11 - 12'ye geriledi. Amerika'da 10 yaşa kadar düştü.Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık...Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri "psiko - sek süel uyarımın artması"...Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması... Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor. Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve se ksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir s eks nesnesi olarak görüyor.Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında... Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta... Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz: İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt" öğüdü verebiliriz ki? Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var. ( MİLLİYET : Can Dündar )

ÇAĞDAŞ HAYAT ( !) VE KADIN
Çağdaş olduğu iddia edilen hayat tarzında kadınlar ,kendilerinin dış görünüşleri ile değer kazanacakları konusunda ikna edilmiş durumda bulunmaktadırlar.Bilgi,görgü,zeka'dan önce uzay çağının ,21. yüzyılının kadınının (!) değeri sarı (bazen kızıl...! ) saçlar ,ikide bir değişen vücut ölçüleri daralıp bollaşan, bazen yırtık, bazen sökük ...ama daima modacılarla kumaş tröstlerinin anlaşması ile çoğu da cinsel tercihini tuhaf şekilde yapan kreasyoncularca hazırlanmış moda elbiselerini giyen ,kendince karar vermesine izin verilmeyen makyaj, giyim, ...hatta hayat tarzına, yaşam tarzına ( yani dinine) başkalarının karar verdiği evlendiği kocasının yanında yüzünde salatalık maskesi , saçlarında bigudi ...vs ile dolaşan ve kocası ile yatağa bu halde iken girerken sabah evden çıkarken , kocasından ayrılırken makyaj yapmaya çalışan süslenen, kokular sürünen kadın ne kadar hayatında hür ve doğru karar verme hakkına sahip olabilmektedirler acaba...?Örneğimize devam edelim ;her çağdaş kadın aynı şeyi yapsa, eşinin yanında savaş boyalarını sürünmüş gibi dolaşırken dışarıya çıkarken süslense eşleri ,hayat arkadaşları hanımından uzaklaşıp gözü dışarıya kaymaz mı ?Öyle ya eşine değilde dışarıdaki insanlar için süslenen kadın eşini ne kadar kendine bağlayabilir...? Kocasıda tıpkı kendi eşi gibi ,eşi için süslenmeyen ,başkaları için farkında olmadan süslenen diğer kadınlara ilgi duysa ,aynı şeyi başka erkek kendi eşine karşı hissetse toplumda aile ,ahlak ne hale gelir ,öyle değil mi!Flörtle başlayıp ,aşkla alevlenen ,evlilikle sonuçlanan çağdaş evlilikler ;ihanet,kısa süren evlilikler , boşanmalar asrı olan asrımızın temel kaynağı bu ters mantık olmasın sakın...! Hatalı olan ne kadın ne de kocadır, hata iki cinsede modern hayat diye bu tuhaf ve ters mantığı kabul ettirenlerdir!
İslam'da ise kadın dışarıda örtünür , süsünü ,çekiciliğini evde eşine saklar.Tabiiki aynı durum erkek içinde söz konusudur!Yine acaba neden hostes bacılar onlarca erkeğe hizmet ederken , yemek ikram edip ,yastık kabartıp , kemer bağlarken... medeni olurlar da evlenip işini terkedip sadece eşine hizmet etmeye karar verince tenkide uğramaktadır."Hayatını güvence altına almak,ekonomik özgürlük..." sözlerinin arkasında doğru ve güvenilebilen bir eş ,hayat arkadaşı bulunamaması gibi bir mantık yatıyor olmasın sakın?
Sokakta kızımızın beline bir erkek kolunu dolasa ona kızarız da adı " dans " olunca bu harekete neden tepki göstermeyiz acaba !!?? Adı "Moda " olunca yırtık,çıplak,tuhaf elbiseleri neden doğal karşılarız ! Kızımız veya oğlumuz " don " ile dışarıda dolaşsa buna karşı çıkarız da adı " mayo veya şort " olunca neden buna karşı çıkmayız !
SUNUCU -MANKEN İPEK TENOLCAY : " MİNİ ETEK GİYİP , İNCE ÇORAPLA GEZİYORSAN BAŞKALARIYLA FLÖRT EDİYORSUNDUR.İLTİFATLAR , BAKIŞMALAR ALDATMA DEĞİL Mİ ?" ( Milliyet :11.01.2003)


EĞITIMLI KADINLAR CINSEL ŞIDDET MAĞDURU
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Adli Tıp Enstitüsü'nce, üniversite öğrencisi ve mezunu kadınlarla yapılan bir araştırma, katılımcıların büyük bir bölümünün cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığını ortaya koydu. İÜ Adli Tıp Enstitüsü'nden Prof. Dr. Mustafa Fatih Yavuz ile yüksek hemşire Zehra Kayı, 591'i üniversite öğrencisi olan 700 kadınla, ''Kadın üniversite gençliği ve mezunlarına yönelik cinsel saldırı'' konulu araştırma yaptı.Araştırma sonucunda, katılımcıların yüzde 84'ünün laf atma, açık-saçık konuşma, röntgencilik, teşhircilik, sarkıntılık, ırza geçme gibi ''sözel, görsel, dokunsal'' cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığı belirlendi. Bunlardan yüzde 44.8'inin, basit cinsel içerikli dokunuştan zorla cinsel ilişkiye kadar uzanan ''dokunsal şiddet'' türlerinden birini yaşadığı tespit edildi. Cinsel şiddet türleri arasında ilk sırayı yüzde 81.3 ile sözel ve dokunsal olanlar aldı. Araştırmaya katılan yaklaşık her 5 kadından birinin teşhircilik eylemiyle karşı karşıya kaldığı ortaya çıktı. Cinsel saldırı boyutundaki eylemlerin yaklaşık yarısında fiziksel şiddet kullanıldı. Yine eylemler sırasında korkutma-tehdit ile kandırma da ilk sıralarda yer aldı.(Milliyet:12.06.2003)
İLK SIRADA SEVGİLİLER VAR
Araştırma, sanılanın aksine, cinsel şiddet eylemlerinin yabancılar değil, çoğunlukla tanıdık kişiler tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koydu. Buna göre, saldırganların yüzde 95'inden fazlası tanıdık. Çalışmaya göre, ilk sırada sevgili düzeyindeki erkek arkadaş, ikincisi sırada nişanlılık ve sözlülük ilişkisi geliyor. Üçüncü sırada ise ens est ilişki türleri var.Araştırmada, sevgili düzeyindeki erkek arkadaşların daha çok görsel ve dokunsal cinsel şiddet türü uyguladığı dikkat çekti.Saldırganların çok büyük çoğunluğunu ise ortalama 25 yaşındaki erkekler oluşturdu. Eylemin gerçekleştirildiği yerler arasında ilk sırayı saldırganın evi aldı. Çalışma, eylemler nedeniyle adli makamlara başvuru oranının ise hemen hemen yok denecek kadar az olduğunu da ortaya koydu. Buna göre, adli makamlara iletilen cinsel şiddet türleri teşhircilik, cinsel içerikli dokunma ve cinsel birleşmeye teşebbüs eylemi ile sınırlı kaldı ve oranı yüzde 2-3'ü geçmedi.Bu tür eylemleri yaşayanların, çaresizlik ve suçluluk hissiyle utanma duygusunu yaşadığı da belirlendi.

TAHMİN EDİLENİN DAHA ÖTESİNDE...
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Yavuz, cinsel şiddetin toplumdaki tüm bireyler için bir sorun ve tehlike olduğuna işaret etti.Prof. Dr. Yavuz, ''Bu çalışma, toplumumuzda cinsel şiddet boyutlarının tahmin edilenlerin de daha ötesinde olduğunu ortaya koyuyor'' dedi. Mağdurların adli makamlara başvurmama nedenleri arasında ilk sırayı toplumun olumsuz yaklaşımının aldığına işaret eden Prof. Dr. Yavuz, bunu; ispatlayama ve saldırganın misilleme yapma korkusunun takip ettiğini ifade etti.Prof. Dr. M. Fatih Yavuz, ''Cinsel şiddet eylemlerine maruz kalma oranının yüksekliği, karşı karşıya olduğumuz sorunun büyüklüğünü de gösteriyor. Adli makamlara yansıma oranlarının çok düşük olması da, bu soruna hukuksal, sosyolojik ve medikal açıdan ciddiyetle ve yoğun bir şekilde önem verilmesi gerektiğini ortaya koyuyor'' diye konuştu.

NOT : AŞAĞIDAKİ YAZI BİR İSLAM ALİMİNİN YAZISI DEĞİL,AKSİNE BİR YABANCI YAZARIN EVLİLİĞİN HAYAT BOYU MUTLU ŞEKİLDE SÜRMESİ İÇİN YAZDIĞI EŞLERE TAVSİYELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTAN ALINMIŞTIR !
KARŞI CİNSTEN İNSANLARLA ARKADAŞLIK
Karşı cinsten insanların uzun süreli çalışma ilişkilerinde olaylar genellikle sinsice gelişir.Kişi ”Karşı cinsten filanca kişiyle sadece arkadaşız” dediklerinde kesinlikle kendilerini aldatmaktadırlar.Bazen doğru gelebilir yada ilişkinin başında doğru gelebilir. Oysa pek çok durumda karşı cinsle kurulan arkadaşlık bir süre sonra, diğerinin zekası yada mesleki yeteneğine duyulan saygıya bağlı olarak arkadaşlıktan öte bir şey haline gelmeye başlar.İlişki adım adım daha açık ve güvenilir bir nitelik kazanır.Küçük şeyler paylaşıldıkça bir takım tesadüfler ve ortaklıklar sonucunda daha yakınlaştığınızı fark edersiniz.
Eğer evliyseniz eşinizle aranızdaki farklılıklar yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlar. Bir bakmışsınız ki yeni arkadaşınızla her şeyde uyuşurken ,eşinizle hiçbir konuda uyuşmaz hale gelmişsiniz.Tabii sonunda diğer insanla (arkadaşınızla) uyum faktörü yada fiziksel çekicilik nedeniyle hormonlar faaliyete geçer ve kaçınılmaz olay nihayet gerçekleşir.Olmasını asla tasarlamadığınız şeyler olur. Konunun trajik yanı Çoğu cazip şeyin zamanla felaket getireceğinin başta inkar edilmesidir.Karşı cinsten biriyle gözlerin SANİYENİN ONDA BİRİ KADAR BİR ZAMANDA uzunca birleşmesi , koridorda yanından geçerken özel bir itina göstermek,herhangi bir yerde tesadüfen çarpışmak,TOKALAŞIRKEN veya bir şey alıp verirken ellerin bir iki saniye daha uzun tutulması,… bunlar ve bunun benzeri ipuçlarını görmemezlikten gelmek … bu gibi şeyler kırmızı bayraklardır böyle durumlarda kendinize “zararsız flört “ olamayacağını hatırlatın.
Eğer evli iseniz olan şeyi dürüstçe kabul edin – mazeret aramayın – ve eşinize bağlılığınızı hatırlayın. İş yerinizdeki arkadaşınızla veya sekreterinizle bir kere yemeğe çıksam ne olur , demeyin : Boşanmaların yüzde yetmişi aynı iş yerinde veya yakın iş birliği halinde çalışan şahısların yakınlaşması sonucu oluşuyor.yüzde ellisi de eşlerden birinin bir alış veriş merkezinde veya otoparkta karşı cinsten biri ile tanışması ve o kişiye karşı ilgi duyması ile gerçekleşiyor.
Kısacası sekreterinizle veya işbirliği içinde olduğunuz karşı cinsle iş yemeğine veya bir yerde buluşmanızın size hiçbir kazancı olmaz , ama kaybedeceğiniz çok şey olur! İşin gerçeği bu konuda duyarlı öğütler vardır :” evlilikten önce iffet , evli iken sadakat gerekir.”Karşı cinsten biri ile çalışmanız gereken durumlar olacaktır. Bu durumu önleyemeyebilirsiniz ama kendi düşünce ve konuşmalarınızı pekala denetleyebilirsiniz.Temel sorun , dostluk ile flört arasındaki çizgiyi aştığınız zaman sonuçta bir şeylerin yaşanabilecek olmasıdır.yaşananlarda kötü sonuçlar doğurur. ( Z. ZİGLAR : HAYAT BOYU FLÖRT )

REKLAMLAR VE KADIN HAKLARI
- BIR PARTIDESINIZ ,SIZI NASIL FARKETMELERINI SAGLARSINIZ ? ...GÜLÜMSEMENIZE GÜVENEREK ( DISLERINIZLE ! )
- FARKEDECEKLER (SAÇLARINIZI ...)
- BAKALIM ILK KIM BIRISININ DIKKATINI ÇEKECEK ? ... ( TABII KI EN DEKOLTE GIYINIP, SAÇLARINI AHENKLE DANSETTIRENLER...)
KRAVAT RAKLAMINDA BUZ PATENI YAPAN MINI ETEKLI , KRAVATLI ( ! ) BAYAN, MAYO ILE GÖZLÜK REKLEMI YAPAN MANKEN ( ! ) LER , ...; GÖZLER BAYRAM ETTI , ÜRÜN DEGIL , MANKEN ILGI TOPLADI HABERLERI ...
Sömürülmek isteyen "çağdaş(!) yaşamı savunmaya devam etsin ...taki GERÇEK yüzünmüze çarpana kadar.
HA SAHI ! ! , HIÇ KADIN SÖMÜRÜSÜ YAPAN SAHIBI ASIRI DINCI BIRI OLAN MAMÜL REKLAMI GÖRDÜNÜZ MÜ ?...
Ne ilginçtir , " sevgilinizin çıplak resmini gönderim , yayınlayalım" diyen genel yayın yönetmeni , kendi eşinin çıplak resminin yayınlamayı reddediyordu bir özel kanaldaki sohbette...!!!

YA BU HABERLERİ (!) YAPANLARA NE DEMELİ
' EN ÖPÜLESI DUDAKLAR' JESSICA ALBA'NIN Colgate'in 'Ağız Sağlığı Haftası' için gerçekleştirdiği ankete göre erkekler en çok sek si yıldız Jessica Alba'yı öpmek istiyor.Mükemmel vücut hatlarıyla erkeklerin hayallerini süsleyen ünlü oyuncu Alba 'En Öpülesi Dudaklar' anketine katılanlardan aldığı oylarla dolgun dudaklarıyla ün yapan Holywood'un sek si oyuncusu Angelina Jolie'yi bile geride bırakarak birinci oldu. Son günlerde Hollywood'dun en çok konuşulan isimlerinden biri olan Alba aldığı bu yeni unvanla yine adından sıkça söz ettirecek gibi duruyor.( Milliyet :04.10.2006 )
EN GÜZEL KALÇALAR BEYONCE'UN Knowles, ABD'de yayınlanan In Touch dergisinin gerçekleştirdiği bir anketle, 'Hollywood'un en güzel kalçalı yıldızı' seçildi. Knowles, birçok ünlü ismin yanısıra, kalçaları da adı kadar ünlenen Jennifer Lopez'i de tahtından etti.En sek si kalçalara sahip Hollywood ünlülerini belirlemek için gerçekleştirilen ankette, Jessica Simpson ikinci, Salma Hayek üçüncü olurken, Lopez bu sıralamada ancak sekizinci sırada yer bula bulabildi.( Milliyet :02 Ekim 2006)
EN GÜZEL VE EN ÇIRKIN BACAKLAR SEÇILDI Bir şarap firmasının geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği ankette Hollywood’un en ‘çirkin bacaklı’ ünlüleri belirlendi. ‘Lmbrini’ adlı şarap firmasının düzenlediği ankete katılan 3000 kişi ‘En çirkin bacaklı’ ünlüleri belirlerken ‘En güzel bacaklıları’ da unutmadı.Ankette son zamanların en popüler oyuncularından Kelly Brook’un bacakları ‘en güzel’ seçilirken şaşalı yaşantısıyla gündemden düşmeyen Victoria Beckham ‘en çirkin’ bacaklı ünlü seçildi.( Milliyet :28 Kasım 2006)
SİZE NE MİLLETİN ORASINDAN BURASINDAN...AKLI, İLMİ, NEZAKETİ..ÖN PLANA ÇIKARSANIZA..!

BİZLER GAZETELERDEKİ BU TÜR İĞRENÇ OLAYLARA , HABER NİTELİKLİ YAZILAR GÖZÜYLE BAKMAYIZ,BAKAMAYIZ !AKSİNE AYNI OLAYLAR BAŞKA GENÇ KIZLARIN- SİSTEMİN KURBANLARININ - BAŞINI GELMESİN DİYE HAREMLİK-SELAMLIK'I TAVSİYE ETMEKTE, SAVUNMAKTAYIZ!!!
AYRICA YUKARIDAKİ MAĞDUR AİLE DE BİR GÜN BAŞLARINA BÖYLE BİR ŞEY GELECEK DİYE BEKLEMİYORLARDI. AYNI OLAYIN BAŞINA GELMESİNİ İSTEMEYEN TÜM TOPLUMA HAREMLİK-SELAMLIK'I SAVUNMALARINI TAVSİYE EDİYORUZ...SENDİKACI,ÖĞRETMEN,MUHTAR,İŞADAMI,ASKER,POLİS...HEPSİ OKUMUŞ İNSANLAR AMA EĞİTİM ,NEFSE UYMAYA-ZİNA ETMEYE HATTA ZALİMLİĞE-SAPIKLIĞA-SÜBYANCILIĞA ENGEL DEĞİL...!
KISACA "HANGİ ÇAĞDAYIZ , 21.YY , ...VS LAFLARININ İÇİ BOŞ , HEDEFİ KADIN-KIZLARI ERKEKLERİN SOFRASINA YEM YAPMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMIYOR !


BASINDAN...!
TÜRKLER 4 YIL FUHUŞ YAPMASA IMF BORCUNU KAPATIR
Son olarak tmamen farklı bir not, bu da önceki günkü Ankara sohbetlerimden aslında; Amerika’nın yıllık “İnsan Ticareti” raporunda Türkiye 2. sırada gözüküyor, inanılmaz, utanç verici, beyaz kadın ticaretinde Türkiye’nin ürkütücü namı önceki hafta New York Times’a da konu olmuş. Şu halimize bir bakın ey duyarlı okur, ne denebilir?! Türkiye beyaz kadın ticaretinde 2.sırada. Konuyu aktaran dostum dedi ki; ‘Türkiye’de kadın ticaretinde yılda dönen para 3 milyar 600 milyon dolar. Necip Türk milleti fuhuş yapmasa-yaptırmasa 4 yıl içinde buraya harcadığı parayla IMF ye olan borcunu ödeyebilir.’ Necip Türk milleti fuhuş ve yan sanayi için 3.6 milyar dolarlık bütçe yaratıyor, Vah Türkiyem vah. ( Akşam : 23.02.2006)
DEKOLTE HASTA EDER!
GÖBEĞI AÇIKTA BIRAKAN ÜSTLER VE SIRTI AÇIK ELBISELERLE DOLAŞAN KIZLAR UYARILDI: BU KIYAFETLER HIPOTERMIYE (VÜCUT ISISININ NORMALDEN DÜŞÜK OLMASI) YOL AÇAR, HASTA OLURSUNUZ!BÜYÜK BRITANYA TEMEL BAKIM VAKFI'NDAN CATRIONA LOGAN, "GENÇ INSANLARIN GIYIM TARZINI, MODANIN BELIRLEDIĞINI BILIYORUZ. ANCAK ŞU KANITLANMIŞ BIR GERÇEKTIR KI, EĞER INSANLAR ÜŞÜRSE ENFEKSIYONLARA ÇOK DAHA ÇABUK YAKALANIRLAR" DIYEREK GENÇ KIZLARA ŞÖYLE SESLENDI:"ŞU ANDA MODA, KIZLARI GÖBEKLERINI AÇIKTA BIRAKMAYA YA DA SIRTI AÇIK ELBISELER GIYMEYE TEŞVIK EDIYOR. FLORIDA YA DA İBIZA'DA YAŞIYORSANIZ SORUN YOK ANCAK, BRITANYA'DA SOĞUK GECELERDE, ÖZELLIKLE BAR GIBI SICAK ORTAMLARDAN DIŞARI ÇIKMADAN ÖNCE MUTLAKA SIKICA SARINMALISINIZ. ANCAK YINE DE KIZLARIN BU UYARILARI DIKKATE ALACAĞINI PEK SANMIYORUM."( MILLIYET :22 ARALIK 2005 )
HASTALARINA TECAVÜZ EDEN JINEKOLOĞA AĞIR CEZA
ABD'DE HASTALARINA TECAVÜ Z ETTIĞI IDDIASIYLA YARGILANAN JINEKOLOG 20 YIL HAPIS CEZASINA ÇARPTIRILDI.ABD YÜKSEK MAHKEMESI YARGICI MICHAEL TRICKEY, YAKLAŞIK 3 AYDAN BERI YARGILANMASI DEVAM CHARLES MOMAH ADLI JINEKOLOGU, JÜRININ TECAVÜLE ILGILI 2, HASTALARINA AHLAKSIZ DAVRANIŞTA BULUNMAKLA ILGILI 2 IDDIADAN SUÇLU BULDUĞUNU ILAN ETMESININ ARDINDAN 20 YIL HAPIS CEZASINA ÇARPTIRDI.İDDIA MAKAMI, MOMAH HAKKINDA HASTALARINA ELDIVEN GIYMEDEN JINEKOLOJIK MUAYENELERDE, CINSEL TEMASLARDA BULUNMAK, HASTALARININ CINSEL ORGANLARINI GEREKSIZ YERE ULTRASON ÇUBUĞUYLA MUAYENE ETMEK VE HASTALARIYLA UYGUNSUZ ŞEKILDE FLÖRT ETMEK SUÇLAMALARINDA BULUNDU.SAVCILAR AYNI ZAMANDA DOĞUM UZMANI OLAN MOMAH'IN HASTALARINA HIÇBIR TIBBI GEREKÇE OLMAMASINA KARŞIN BAĞIMLILIK YAPICI AĞRI KESICILER YAZDIĞI, CERRAHI MÜDAHALEDE BULUNMAK AMACIYLA BASKI YAPTIĞI VE SIGORTA ŞIRKETLERINE AMELIYATLAR IÇIN ÇIFTE FATURA ÇIKARDIĞINI BELIRTTILER. MOMAH ALEYHINE DAVA AÇAN KADIN HASTALARIN SAYISI ISE 44 OLARAK AÇIKLANDI.(MILLIYET:07.02.2006) BOYLE OLAYLAR HER AN OLABILIR...ERKEK NEFSINE YENILEBILIR, KADINLARI KADIN DOKTOR MUAYENE ETSIN DENINCE DE NE GERICILIGIMIZ KALIR NE KADIN -BILIM DUSMANLIGIMIZ...!



KADIN
İslâm'da erkekle kadın bir bütünün parçalarıdır. Biri diğeri için vazgeçilmez hayat arkadaşıdır. İbadet ve muamelelerde cinsiyet ayrılığından doğan önemsiz bazı farklar dışında, dinî görev ve sorumluluklarda kadın-erkek eşitliği esastır. İslâm'ın gelişinden önce toplumda hak ettiği yeri alamayan kadın, İslamiyet'le insana yakışır haklara sahip olmuştur. Kadının durumundaki bu önemli değişikliği bizzat Kur'ân-ı Kerîm getirmiş ve Hz. Peygamber bunu tamamlamıştır.

Hz. Peygamber'e ilk inanan, başka bir deyimle ilk müslüman olan Hz. Hatice'dir. İlk İslâm kadınları Mekke ve Medine'de ağır ve büyük hizmetleri yüklenmekten kaçınmamışlar, askerî ve siyasî işlerde erkeklere yardımcı olmuşlar, hemşirelik mesleğini ilk defa kurarak, yaralı mücahidleri tedavi etmek, su taşıyıp içirmek, yaralarını sarmak ve hatta yaralıları Medine'ye kadar taşımak gibi fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Mücahidlerin yanında onlara destek ve cesaret veren bu hanımların kahramanlıkları hadis mecmualarında kaydedilmektedir.

Kadınlara karşı iyi davranmak, tatlı ve yumuşak dille konuşmak, kaba ve sert hareket etmemek Allah Rasûlünün ahlâkındandır. O şöyle buyurmuştur:
"Dikkat ediniz, sizin kadınlarınız üzerinde, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Kadınların, üzerinizde olan hakkı günün şartlarına göre onların yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır" (1)
"Sizin en hayırlınız kadınlarına karşı huyu en iyi olanlarınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım" (2)
"Kadınlarınız hakkında Allah'tan korkunuz. Şüphesiz, onlar sizin yanınızda yardımcılarınızdır. Onları Allah'ın emâneti olarak aldınız ve cinsiyet uzuvlarınız Allah'ın kelimesi ile helâl edindiniz" (3)
Hz. Peygamber evlenilecek bir kadında aranacak vasıfları şöyle belirlemiştir:
"Bir kadınla dört özelliği için evlenilir; Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı tercih et" (4)
Ana-babaya itaat etmek, iyilik yapmak, şefkat ve merhamet göstermek, tatlı ve yumuşak davranmak gibi hususlar âyet ve hadislerle emir buyrulmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyrulur: "Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana ve babaya iyilik etmeyi emir buyurmuştur. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa, onlara öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel ve tatlı söz söyle. Onlara merhametle tevazu kanatlarını indir. Onlar için,
"Rabbim onlar beni küçüklüğümde yetiştirirken nasıl merhametli davrandılarsa, sen de onlara öylece merhamet eyle" diye dua et" (İsrâ, 17/23, 24).

Hz. Peygamber en çok kime saygı, şefkat ve bağlılık göstermek gerektiğini soran bir sahabiye "anana" diye cevap vermiştir. Bu soru üç defa tekrar edilmiş, üçünde de aynı cevabı vermiş, ondan sonra kime sorusuna ise, "babana" demişlerdir. (5) Anne müslüman olmasa bile, çocukları üzerindeki saygınlığını korumaktadır. Buna şu hadiseyi örnek gösterebiliriz. Hz. Ebû Bekr'in kızı Esma'nın, babasından boşanmış ve müşrik olarak kalmış annesi, bir gün kızını görmeye gelmişti. Esma, Hz. Peygamber'e, 'Müşrik olan annem' bana geldi. Onunla görüşeyim mi?" dedi. Hz. Peygamber, "annenle görüş" buyurdu. (6)
Başka bir hadiste; "Cennet annelerin ayakları altındadır" buyurulur. (7)
Bu duruma göre, İslâm'da anneliğin yeri, değeri ve şerefi çok yüksektir. Ebeveyne itaatsizlik şirkten sonra en büyük günah sayılmış, bunun kapsamı sadece "Allah'a isyanda kula itaat yoktur" prensibi ile sınırlandırılmıştır (Cool ...

Hz. Peygamber devrinde kadın sahabîler ilme büyük katkıda bulunmuşlardır. Allah Rasûlü'nün kızı Hz. Fatıma duygulu bir şâir olduğu gibi Hz. Peygamber'in bazı hadislerini de rivâyet etmiştir (10). Hadis rivâyet eden kadın sahabilerin sayısı çoktur.Bazıları şunlardır: Ümmü Habibe binti Ebu Süfyan, Ümmü Abd, Esmâ binti Ebu Bekr, Zeyneb binti Cahş, Meymûne binti Hâris, Fâtıma binti Kays, Dürre binti Ebı Leheb, Ümmü Haram binti Milhan vd. Bu son sahabi hanım Kıbrıs'ta vefat etmiş olup. Larnaka civarında medfundur. Kıbrıs müslümanlarınca türbesi bir ziyaret yeridir.(11)

Hz. Peygamber kadınların eğitimine büyük önem vermiştir. Kadınlar mescide geliyor, hadisleri dinliyorlardı. Umumî toplantılara katılır ve bayram namazlarında da hazır bulunurlardı. Hz. Peygamber bayram hutbesini erkeklerin saflarına irad ettikten sonra, kadınların saflarına geçer, onlara da talim ederdi. Ancak hanımlar her zaman mescidde hazır bulunmadıkları için bir sahabî kadın Hz. Peygamber'e gelerek; "Ya Rasûlüllah, erkekler geliyor, senin sözünü dinliyorlar. Bizim için de bir gün tahsis et. O günde gelelim, Allah'ın sana öğrettiklerini bize öğret" dedi. Hz. Peygamber de onlara haftada bir gün ve yer tahsis ederek orada toplanmalarını söyledi, belirlenen günde onların eğitim ve öğretimleri ile meşgul oldu (12). İslâm özellikle Hz. Peygamber'in ailelerine mahrem meseleleri tebliğ etme görevini yüklemişti. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Evlerinizde okunup duran Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlatın ve nakledin" (el-Ahzâb, 33/34).

Sahabe hanımlarının haya ve utanması dini konuları sorup öğrenmelerine bir engel değildi. Özellikle bir fikıh ve hadis âlimi olan Hz. Aişe'nin (ö. 58/677) bu konuda sayısız hizmetleri olmuştur. O, yalnız kadınların değil, sahâbe büyüklerinin bile bir çok meselede başvurdukları kimse idi (13). Hz. Aişe, verdiği hüküm ve fetvalar bir cilde ulaşan yedi sahabe müctehidinden (Fukaha-i seb'a) birisidir (14). Urve b. Zübeyr (ö. 94/712) "Fıkıh ilmini Hz. Aişe'den daha iyi bilen kimse görmedim" der.(15) Ebû Mûsa el-Eş'ârî'de (ö. 44/664) şöyle demiştir:
"Muhammed'in ashabının bize sorduğu herhangi bir hadisin içinden çıkamadığımızda onu Hz. Aişe'ye sorardık ve onun yanında sorulan hadise ait muhakkak bir şeyler bulurduk".
İbn Hazm (ö. 456/1064) sahabe devrinde yetişen hanım fakih ve hukukçular olarak şu isimleri zikretmektedir: Ümmü Seleme, Ümmü Habîbe, Hafsa binti Ömer, Hz. Fâtıma, Fâtıma binti Kays, Esma binti Ebî Bekr, Havlâ binti Tüveyt, Ümmü Şerîk, Sehle binti Süheyl, Ümmü Eymen, Âtike binti Zeyd, Ümmü'd-Derdâ, Zeyneb binti Ümmü Seleme ve Ümmü Yûsuf (16). İslâm tarihinde çeşitli alanlarda büyük hizmet ve yararlılıklar göstermiş müslüman kadınların sayısı az değildir. Tefsîr, Hadîş Fıkıh, Tasavvuf, Şiir, Hüsnühat, güzel sanatlar, çeşitli hayır işleri vb. İslâm kadınının ilgi alanları olmuştur.
Sonuç olarak, İslâm kadınla erkek arasında genel anlamda bir görev bölümü yapmış, kadına evin iç işlerini, çocukların yetiştirilmesini, ihtiyaç ve zaruret bulunduğunda da dışarıda çalışma işini yükleyerek, onu kocasının en yakın yardımcısı kılmıştır. Koca, evin dışında ağır işleri, eşinin ve çocuklarının yeme içme, barınma ve giyim ihtiyaçlarını karşılama görevini yüklenmiştir.

1) Tirmizî, Sünen, V, 111; İbn Mâce, Sünen, l, 594, No: 1851 2) Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 472 3) Ebû Dâvud, Menâsik, 56; İbn Mâce, menâsik, 84; Dârimî, menâsik, 34 4) Buhârî, Nikâh, 15; Ebû Dâvud Nikâh, 2; Nesâî, Nikâh, 13; Ahmed b. Hanbel, II, 428 5) Buhârî, VII, 69 6) Buhârî, III, 142 7) El-Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, Kahire, 1351/1932, I, 335, No: 1078 Cool Buhârî, Ahkâm, 4; Müslim, İmâre, 39 9) Buhârî, Sahih, IV, 136, 137 10) İbn Sa'd, Tabakât, VIII, 19, 30 11) İbn Hayyât, et-Tabakât, Dimaşk 1968, II, 859, 884; M. Tayyib Okiç, İslâmiyet'te Kadın Öğretimi, Ankara 1979, s. 22, 23 12) Muhammed Ebû Zehv, el-Hadîs ve'l Muhaddisûn,Mısır 1958, s.55; Buhârî,Sahih,I, 36
13) Nevzat Aşık, Sahabeye Hadis Rivayeti, İzmir 1981, s. 78, 79 14) İbn Kayyim, İ'lâm, I, 14 vd. 15) El-Mekkî, Fethu'l Mübîn, s. 157 16) İbn Hazm, Cevâmiu's-Sıre, s. 319, 323

Konu içinde geçen resimler ve haberler için linke bakınız

ÇALIŞAN KADIN >> TIKLAYINIZ

http://www.islamustundur.com/konular/calisankadin.htm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Empty
MesajKonu: ÇALIŞAN KADIN   İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Icon_minitimeCuma Ara. 25, 2009 11:06 pm

ÇALIŞAN KADIN

ÖNEMLI NOT : KADIN TABII KI ÇALIŞABILIR:DOKTOR,OGRETMEN,AVUKAT...VS..AMA BIZIM KARSI ÇIKTIĞIMIZ KONU " SU AN DUNYADAKI UYGULANAN SISTEMIN TAMAMEN KADINLARI -GEREK BEDEN GEREK EMEK OLARAK- SOMURU ÜZERINE KURULDUĞU IDDIASIDIR..MESELA DIŞ GÖRÜNÜŞÜN PRIM YAPMASI BATIDAKI ÇALIŞAN KADINLARIN ESTETIK SEKTÖRÜNE YÖNELMESINE NEDEN OLUYOR...!ALTINI ÖNEMLE ÇİZDİĞİMİZ DİĞER BİR KONU DA " ÇALIŞAN KADIN KOCASINA MAHKUM OLMAZ " DİYE PROPAGANDASI YAPILAN BAKIŞ AÇISININ ZARARLARIDIR:KOCASINA MAHKUM (!) OLMAKTAN KURTARILAN KADIN PATRONUN, MÜDÜRÜN,AMİRİN MAHKUMU OLMUYOR MU ACABA!? AYRICA "EKONOMIK BAĞIMSIZLIK " TERIMI BIZE KARI KOCAYI IKI AYRI BIREY GIBI ALGILAMA VE HAYATI BUNA GÖRE TANZIM ETME YOLUNU DA AÇMAZ MI?İSLAM'DA İSE "EVLILIK BERABERINDE SORUMLULUGU DA GETIRIR" .KADIN VEYA KOCA IKISI DE ÇALIŞSA SORUMLULUKLAR ONLARI BIR ARADA TUTAR.BIR BÜTÜNÜN İKİ AYRI PARÇASI GİBİDİR EVLİLİK İSLAM'DA.ÖNEMLİ OLAN DA BUDUR !

Kadın ve erkek, toplumu oluşturan iki temel unsurdur. Fizyolojik yapı olarak kadın erkeğe oranla oldukça zayıf ve güçsüzdür. Normal şartlar altında, ancak iki kadının kuvveti bir erkeğe denk olabilir. Duygusal yönden ise kadın daha yüklü erkek ise aksine çok katıdır.Bu Özellikler sebebiyle tarih boyunca -evrensel toplum özelliği olmayan Amazonlar dışında- kadın; umumiyetle ev bakımı, yemek, kocaya hizmet ve çocuk eğitimi görevlerini üstlenmiştir.Erkeğin görevleri ise kadına göre daha çok kuvvet ve katılık istemektedir. Belli başlıları arasında, evin yiyecek ve giyecek masraflarını karşılamak, dış tesirlere karşı aileyi ve aile yuvasını korumak, en önemlisi neslin devamı için kadına kocalık yapmaktır.İslâmiyet insan tabiatının gerektirdiği bu iş bölümünü kabul etmiş, düzenli yürümesi için bir takım müeyyideler koymuştur.

Avrupadaki teknik inkılabı müteakiben bu fıtrî özelliği kabul etmeyerek kadın erkek eşitliğini ileri sürüp her ikisinin de tüm işlerini aynı eşitlikle başarabileceğini öne süren bir görüş siyasi iktidarlar tarafından kabul görmüş, hemen ardından da halifesini kaybeden İslâm alemine sızmaya başlamıştır.Bu görüş evvela bir cemile olarak kadına seçim haklarını tanıyor, erkeklerle ilişki kurup dilediği oranda beraber olabileceğini müjdeleyerek nefsini tahrik ediyor ardından da oluşturduğu hür kadın anlayışının gölgesinde sinsice faaliyetlere girişerek kadını her sahaya itip emperyalist gayelerine alet ediyordu.

Halbuki kadının iş hayatına atılması gerek kadın, gerek erkek gerekse toplumun ekonomik ve ruhi istikran açısından -tehlikesi tüm boyutlarıyla ortada- korkunç bir intihardan farksızdır.İlk ele alacağımız konu, kadının fizyolojik zaaflarıdır. Bu zaaf dolayısıyla kadının çalışması hem vücudunda büyük tahribatlara yol açar hem de iş hayatını felce uğratabilir.İş sahalarının büyük bir bölümünü oluşturan ve kaba kuvvet gerektiren alanlarda kadının başarısı sıfırdır, istisnalar dışında hiç bir kadın kaba kuvvetle iş yapmaya muktedir olamaz. En kısa zamanda bedenî ve ruhî hastalıklara düşerek dünyaya, en azından sağlığına veda etmek zorunda kalır. Modernistler bu gereği, "— O halde kadınlar da kendilerin uygun iş alanlarında çalışsınlar." sözüyle örtbas etmek isterler. Fakat bu sözü mukabil bir yandan geçinme imkanlarını daraltıp öte yandan da kadının her sahada çalışabileceği inancını topluma empoze ederek en yorucu iş sahalarına çekenler de yine onlardır.

Hakim idareci görüşün uyguladığı bu art niyetli politika sonucu sahipsiz kadınlar ve geçinemeyen ailelerin kadınları iş aramaya koyulurlar. Kendine uygun iş sahasında çalışma önerilmişse de, ikinci sınıf kadınlar kendilerine uygun işlerin çoktan genç ve güzel kadınlar tarafından işgal edilmiş olduğunu görürler. Böylece bedeni kuvvet gerektiren işler karşısında zorunlu seçmen durumuna düşerler. Açlık ve sefaleti tercih edemeyeceklerine göre tek seçenekleri yaşayabilmek için, sağlıklarını ve canlarını, dolaylı olarak da namuslarını piyasaya sürmektir.Diğer alanlarda da kadın, fizyolojik zaafları ve kadınlık hasletleri sebebiyle gerekli başarıyı gösteremez. Memurluk yaşamında da çoğu kez, içinde bulunduğu dairede nahoş olayların meydana gelmesine isteyerek veya istemeyerek meydan verir. Bu kişilerin niyetlerini ve kadının karakterini çok aşan bir problemdir. Her ne olursa olsun tabiat olarak erkeğin kadına karşı engellenemez bir meyli vardır.

Batılılar toplumun olgunlaşmasıyla bu gibi problemlerin tamamıyla ortadan kalkacağını söyleyerek bizi avutmaya çalışırlar. Fakat onların bizi böylece avutmalarına rağmen kendi olgunlaşmış toplumlarında (!) hâlâ en yüksek derecedeki bakanlarının bile sekreterleriyle olan ilişkileri sonucu doğan skandallar sona ermemiştir. Yine pek yakın bir zamanda Avrupalı büyük memurların sekreterlerini cariyeleri gibi kullandıklarından yakınan da kendi üst derecedeki yetkililerinden birisidir. Bu sekreter kızcağızlar, görevlerine olan sadakatlerini patronlarının çocuklarını karınlarında taşımakla ispatlamaktadırlar. Evlerinde kocalarına maaşla birlikte bir bakan, bir patron çocuğu takdim etmektedirler.Bu aile yapısına, toplum yapısına olduğu gibi kadın kişiliğine de vurulan korkunç bir darbedir. Kadına iş sahalarının açılması ona iyilik olmamış bilakis onu sorumsuz kullanılan orta malı durumuna getirmiştir.

Sözlerim belki çalışan bacılarımızı üzebilir ama bütün bunlar bize modern yaşantının yollarını gösteren medeni Avrupalıların hayatlarında her gün cereyan eden olağan şeylerdir. Aynı durum eskiden kalma ata ahlakının tüm engellemelerine rağmen toplumumuzda da süratle çoğalmaktadır.Görüldüğü gibi kadının çalışmasında, normal sınırlar içinde bir çalışma olayı değil, kadının kadınlığının sömürülüşü söz konusudur. Bu kadınlık açısından hakikaten üzülmeye değer bir acıdır.Öte yandan kadının çalışması iş hayatındaki dengeyi alt üst eder.Toplumdaki iş kapasitesi daima belli bir oranda sabittir. Bu da umumiyetle erkek sayısına eşittir. Bu sahaya kadınlar da el atınca işe giren kadın sayısınca erkek açıkta kalır. İşe giren kadınlar umumiyetle aileye ek gelir sağlama sevdasındadırlar. Erkeklerin yüzde yüze varan bir çoğunluğu ise geçimi için çalışmak zorundadır.

Görüldüğü gibi kadına çalışma kapısı açıldığında, bir zümreye daha geniş imkânlar sağlama uğrunda diğer bir zümre açlığa itilmektedir.Tehlikenin en büyüğü bundan sonra başlar. Aç veya işsiz kalan bir kişinin yapacağı tek şey anarşidir.Nitekim yaşadığımız dönemde bu uygulamanın ibret verici bir sonucu olarak, anarşi tüm baskılara rağmen her on yılda bir patlak vermekten geri kalmamaktadır.Terörizm ve anarşinin kökleri, anarşistleri yakalayıp hapse atmakla veya öldürmekle kurutulamaz. Bu, sıtmayı gidermek için sivrisinekleri öldürmeye başlatmak gibi mantıksızca bir iştir.Sıtmayı önlemek için nasıl ki bataklığı kurutmak gerekiyorsa, anarşiyi önlemek ve toplumsal huzuru sağlayabilmek için en etkin maddi reçete, erkeklere iş bulmak, insanların ceplerini ve boş vakitlerini doldurmaktır. Manevi olarak ise ruhi ve fikri boşluklarını doldurup onları tatmin etmektir.

"Toplumun çekirdeği ailedir." sloganı, modernistlerin bilimsel çalışmalarından çıkarttıklarını övüne övüne anlattıkları cafcaflı bir laftır. Evet, onların daha yeni anlayabildikleri ve İslâm'ın on dört asırdır söylediği gibi toplumun temeli ailedir. Aile fertleri huzurlu ve yapısı tutarlı olursa toplumda huzurlu ve tutarlı olur. Ailenin esası karı- koca ve çocuklardır.

Aile kurmanın ve bir kadınla hayatı birleştirmenin şehevî arzuları tatminden öte cihanşumul bir ehemmiyeti vardır. Bu da yarınları yaşayacak olan yeni neslin dünyaya getirilmesi, eğitilmesi ve yetiştirilmesidir. Çocuğun dünyaya gelmesinde kadın ve erkek eşit rol oynarlar. Çocuk dünyaya geldikten sonra ise erkeğe onun ihtiyaçlarını karşılamak, kadına da eğitmek ve büyütmek vazifeleri düşer. Çalışan kadın ise bir çok yönlerden bu görevi yerine getiremez.

Evvela onu en temel besin maddesi olan ana sütünden mahrum bırakır. Ana sütü, yeri hiçbir besin maddesi tarafından doldurulamayacak mühim bir gıdadır. Yeni doğan bir çocuğu ana sütünden mahrum bırakmak kadar büyük bir hata düşünülemez. Böyle bir çocuğun bedenî ve ruhî yapısında yeri doldurulamaz boşluklar belirir.İkinci olarak onun eğitim ve terbiyesiyle de meşgul olamaz. Tabi olarak hizmetçilere veya kreşlere teslim etmek zorunda kalacaktır. Çocuk, amacı sadece para kazanmak ve geçimini sağlamak için bu işi seçen ve çocuğa bir eşyadan öte hiç bir değer vermeyen bakıcıların elinde bedenen ve ruhen hırpalanacaktır.

Anne sevgisinden ve himayesinden yoksun çocuklar umumiyetle pısırıklaşır, köleleşir ve insani birçok duygularını; haysiyet, ciddiyet, namus gibi hasletlerini kaybederler.Bu bakımın aile bütçesinde oluşturduğu hasar ise hiç de küçümsenmeyecek kadar büyüktür. Çoğu kez, akşama kadar çalışmak zorunda kalan kadın ay sonunda kazandığı paranın büyük bir kısmını bakıcıya yatırmak zorunda kalır.

Üçüncü ve en mühim mahzur, çocuğun ana şefkatinden mahrum kalmasıdır. Çocuğunu akşam uyuduktan sonra, sabah da uyanmadan önce görür. Bazen uyanıkken görse bile bu görüşmeleri ihtiyaçların en yoğun olduğu saatlere rastlayacağı için birbirleriyle ilgilenmeleri mümkün olmaz. Kadın, çocuğunun gün boyu neler yaptığından habersizdir. Çocuk ise anneye, kendisinin dünyaya gelmesine vesile olan bir canlıdan öte herhangi bir yakınlık duymaz.Bunun sonucu toplumda sevgi ve acıma duygularından yoksun taş yürekli, zalim ruhlu, korkunç insan tipleri çoğalır. Bir de toplumun kaderi bu taş yürekli insanların eline geçerse artık o toplumdan bir hayır beklemek imkansızdır.Bu hayırdan faziletleri kastetmiyoruz. Yalnızca klasik hakların verilmesini, insanların apaçık zulme uğratılmamasını anlatmak istiyoruz. Kadın çalıştığında ailede erkek kadın arasında da bir anarşi meydana gelir.

Kadın da kocası gibi akşama kadar çalışmıştır. Akşamleyin yemek yapılmasında, çamaşır ve diğer işlerde, kocasından eşit olarak yardımcı olmasını istemeye hakkı vardır. Bu ihtiyaç bazan ağır basar ve her ikisi de yemek yemeden yatmayı, kirli elbiselerle işe gitmeyi veya her elbise kirlenişinde kuru temizleyiciye koşmayı yahut da elbiselerini yenilemeyi isterler. Bu ise hem ruhi hem de ekonomik yönden bir yıkımdır.Toplumda iş bölümünün oluşması, insanların kiminin imalatçı, kiminin satıcı kiminin hizmet verici olmasının sebebi de bu ruhi ve ekonomik anarşiyi önlemek içindir. Kadının da iş hayatına atılmasıyla ailedeki iş bölümü tamamen ortadan kalkar ve insanlık ilkel çağlarda olduğu gibi yalnız başına kalmak ve kendi kendine yetebilmek zorunda bırakılır. Bu ilkel bir kafa yapısının ürünüdür. Kadının çalışmasını cafcaflı laflarla bir zorunluluk gibi göstermeye çalışan modernistler aslında kafaları asırların gerisinde kalmış taş devri insanlarından pek farklı bir düşünceye sahip değillerdir.

Halbuki kadın evinde dursa, dinç kalarak ev işlerini görse kocasının hizmetini, çocuklarının bakımını ve eğitimini yapsa ruhi bütünlüğünü korumuş, hem sıhhatim muhafaza etmiş, hem kocasını memnun ve mutlu etmiş, hem de çocuklarını ideal bir şekilde büyütüp eğitmiş olacaktır.Bütün bu mutlu sahneler basit bir heves ve tutarsız bir sebeple yıkılmaktadır. Kadının hür olması, toplum içine çıkabilmesi ve para kazanabilmesi.

Halbuki o, hür olacağına iş sahalarına hapsedilmekte toplum içine dilediğim gibi çıkacağım derken en mühim değerlerini kendini kadın yapan özelliklerini harcamakta, para kazanmaya çalışırken kazandığı paradan daha fazlasını sokağa çıkmasıyla zaruri olan uydurma masraflara ve evindeki çocukları için tuttuğu hizmetçilere ödemektedir.

Tekrar tekrar söylüyoruz, kadının iş hayatına sürülmesinin sebebi ne onu hür yapmak ne de kocasının ekonomik sultasından kurtarmaktır. Bir işin yegane sebebi vardır. O da emperyalistlerin kadını daha rahat sömürebilme ve vücudundan sınırsızca yararlanabilme arzulan!Bunun böyle olduğunu büyük küçük bütün işverenler de bilir. Fakat, hiç birisi kendilerin cömertçe vücudunu sunan genç memurelerinden, sekreterlerinden daha açıkçası cariyelerinden vazgeçmek istemezler.

Bunların içinde gayrı müslimler olduğu gibi müslüman olduğunu söylemekten bir an bile geri durmayan sapıklar da vardır. Halbuki kadının, daha doğrusu geçim sıkıntısı çeken ailelerin daha değişik yollarla yan gelir sağlamaları daima mümkündür.Ülkemiz büyük oranda tarım ve hayvancılık Ülkesidir. Kapısının önünde küçük bir bahçesinde küçük de olsa bir inek besleyen, küçük de olsa bir bahçe eken kadın ailesinin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilir.

Yine evin içinde çeşitli el sanatlarıyla meşgul olan, halı dokuyan, kilim ören, elişi yapan, elbise diken kadınlar vardır. Bunlar örnek alınabilir.Yine çeşitli iş sahalarında işçinin işyerine gelmeden yapabileceği bir çok işler vardır. Ki bu basit işler çoğu kez işin büyük bir bölümünü teşkil ederler. Bu işlerin evlerde yapılması hem kadını evinden ayırmadan geçindirmesi, hem bu işlerin atölyelerden çekilmesiyle iş sahalarının genişlemesi hem de kirasız bir yere sevk edilmesi sebebiyle çok yönlü bir fayda sağlar.

Elinden iş gelen ve hakikaten sadece geçinmek için çalışmayı isteyen, şehevi art niyetleri olmayan bir kadın evinde hiç bir zaman boş kalmaz. Mutlaka gelir getirecek bir takım işler bulur. Evin maddi şıkırtılarını giderdiği gibi fazladan maddi refah sağlar.

Sanayi kentlerinde (İstanbul, Ankara, İzmir) ve bazı el sanatlarının ileri gittiği Ege illerinde ve hayvancılığın yaygın olduğu güney ve doğu Anadolu bölgelerinde bir çok evin atölye gibi çalıştığı görülür. Evlerde, kadının çocukların ve misafirlerin harıl harıl bir şeyleri monte ettikleri, kesip biçtikleri görülür. Veya evlerde sütlerin kaynatıldığı, yayıkların yayıldığı, yağ ve peynir yapıldığı görülür.

İşte bu kadınlar da çalışırlar ve para kazanırlar. Fakat evlerinden çıkmazlar, ahlaklarını ve namuslarını feda etmezler. Çocuklarını sefil bırakmazlar, kocalarını ihmal etmezler. Esasında bizim toplumumuzda kadınların illa da erkeklerin arasına karışarak çalışmasını zorunlu kılan bir şey yoktur. Kadınımızın evinde yapacağı işler sayılamayacak kadar çoktur.Kadınımızı iş sahalarına çeken emperyalistler yine de ona kolay kolay elindeki bu parayı yeme veya hayırlı bir işe harcama imkanı vermezler. Topluma yaydıkları eve sokağa çıkan bir kadın için adeta vazgeçilmez olarak empoze ettikleri süs, makyaj ve sükseli giyim kuşam alışkanlıklarıyla onu büyük bir harcama içine sokarlar.

Sonuçta öyle bir an gelir ki kadının aldığı para daha eve gelmeden tükenir. Bu durumda kadın biraz daha para kazanabilmek için bazı şeylerini feda etmek zorunda kalır. Hem iş arkadaşlarını tatmin eden hem de ailesini razı edebilenler toplum içinde yaşar giderler. Ama bunu beceremeyen ve arkadaşları arasındaki avcıların eline düşenleri bir çoğu hayat kadını olarak umumhanelere sürüklenirler. Umumhane patronlarının en mühim kaynaklarından birisi de çalışan fakat süs eşyalarına para yetiştiremeyen genç kız ve kadınlardır.Bunlar tümüyle iğrenç manzaralardır.Toplumumuzu batıya adapte etmeye başladığımız yirminci yüzyıl başından itibaren üzerimize yığılan bela bulutlarıdır. Bu bölümü bitirirken son olarak müslüman kardeşlerimize şunları söylemek isteriz:

İslâm'ın bir takım prensipleri vardır ki bunları öğrendiğimizde bu problem kendiliğinden halledilir. Yine müslümanlar kendilerini bu prensiplerin sınırlarına uydurmak zorundadırlar.Birinci olarak İslâm, zina yollarından biri olan kadın erkek beraberliğini katiyyetle yasaklar. Şayet kadının çalışması zorunluysa erkeklerin bulunmadığı bir yerde çalışabilir. Bir müslüman kadınının erkekler arasında hele hele İslâmi giyimden tavizler vererek çalışması bütünüyle islâm'a aykırıdır.

İkinci olarak, İslâm, ailede erkeği kadının ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü tutmuştur. Kadının para kazanma hususunda herhangi bir sorumluluğu yoktur. Evlenme akdi yapılırken erkeğin onu kabullenmesi bir nevi onun bütün maddi giderlerini karşılamaya razı olduğu anlamına gelir. Kadının kocasının getirdiği parayla yaşamını sürdürmesi onun için bir zillet veya alçalış değil Öz malı derecesindeki hakkını almasıdır. Şayet erkek hanımının maddi ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa kadına ayrılma hakkı doğar. Yok eğer iki taraf da ailenin devamını istiyorlarsa onların geçimini üstlenmek, en azından erkeğe bir iş sahası bulmak devletin görevidir. Zaten devlet İslâm'ın kendisine has vergi toplama ve dağıtma usulünü uyguladığı zaman İslâm toplumunda hiç bir ailenin aç kalması mümkün değildir.

İslâm anlayışına göre kadının vazifesi ailenin mali giderlerini karşılamak değil, ev kadını, kocasının hanımı ve çocuklarının anası olmasıdır. Diğer vazifeler ikinci derecededir. Kadın ailesini muhafaza etmekle toplumun temel taşını sağlam tutmuş olacak, kocasını mutlu etmekle toplum huzuruna direkt olarak tesir edecek, çocuğunu düzenli bir şekilde yetiştirip eğittiğinde istikbal için hayırlı temeller atmış olacaktır. Bu büyük vazifelerin ve sonuçta kazanılan faydaların yanında toplum içinde iş hayatına atılması sonucu elde edeceği faydalar oldukça cüce kalırlar.Bir Müslüman hatta aklı selim normal bir insan bile tercih esnasında terüddüt etmeden doğru olanı tanıyabilecektir.

MEVZU HADİSLERE ( HZ. MUHAMMED'İN MÜBAREK AĞZINDAN ÇIKMADIĞI HALDE ,O'NA İZAFE EDİLEN, UYDURMA HADİS-SÖZ-,HZ. RESÜL'E ATILAN İFTİRA CÜMLELERİNE ) VE İSLAM'A BAŞKA DİNLERDEN GİRMİŞ ( BAŞTA YAHUDİLİK VE HIRİSTİYANLIKTAN OLMAK ÜZERE ) ,İSLAM'IN REDDETTİĞİ ,İSLAM'IN RUHUNA VE EVRENSEL MESAJINA UYMAYAN AMA CAHİL MÜSLÜMAN HALK TABAKASINDA İSLAM'IN GÖRÜŞÜ İMİŞ GİBİ KABUL GÖREN CÜMLE-SÖZ - FİKİRLERE DİKKAT ...!

http://www.islamustundur.com/konular/islamvekadin.htm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Empty
MesajKonu: Geri: İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma   İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Icon_minitimeCuma Ara. 25, 2009 11:27 pm


KADININ EŞİNİ SEÇME HAKKI VE İSLAM

Medine’nin yerlilerinden olan Hidam’ın kızı Hansa, bir gün Aişe validemize gelir ve sorusunu şöyle sorar: Valide, der. Babam beni itibarlı bulduğu akrabasıyla evlendiriyor. Bana sorma gereği duymuyor. Ben de bundan rahatsızlık duyuyorum. Ben bir kız olarak hayat arkadaşımı seçme hakkına sahip değil miyim? İslam bana bu hakkı tanımıyor mu? Babamın seçtiğini seçmeye mecbur muyum? Aişe validemizin cevabı: Şu anda Resulullah evde yok. Birazdan gelir. Sorunu O’na soralım, cevabını da O’ndan birlikte dinleyelim. Sen şuracıkta biraz bekle... Az sonra Efendimiz (sas) teşrif eder. Aişe validemiz de Hansa’nın sorduğu soruyu aynen sorar: Kızın seçme hakkı yok mu, der. Hansa bana böyle bir soru sordu. Babası Hidam onu itibarlı bulduğu bir akrabasıyla evlendiriyor, kızcağıza sorma gereği de duymuyormuş? Bu soruya Efendimiz özel bir ilgi gösterir ve ilk emrini verir: Hemen kızın babası Hidam’ı bulup getirin! Ensar’dan Hidam aranıp bulunur.Resulullah seni istiyor, derler. Telaşla huzura giren Hidam’a Efendimiz’in ilk sorusu: Hidam! Sen kızına sorma gereği duymuyor da kendi beğendiğini mi beğenmeye zorluyorsun? Baba Hidam’ın cevabı hazır: Ya Resulullah, der. Benim beğendiğim iyi bir ailenin akıllı bir çocuğudur. Kızıma layık olan da odur! Hidam, seçtiğin bu gençle hayatı yaşayacak olan sen misin, yoksa kızın mı? Kızımdır ya Resulullah! Öyle ise hayatı kim yaşayacaksa son söz de onun hakkı değil mi? Kızın yaşayacağı genci beğenme hakkına sahip olmazsa, beğenmediği gençle nasıl mutlu yaşayacak? Efendimiz sözünü söyler ve şöyle bağlar: Hemen kızına sormadan yaptığın bu anlaşmayı durdur! İşte bu sırada ötelerden beklenmedik bir ses gelir: Ya Resulullah, babamın seçtiğine artık ben de evet, diyorum. Anlaşmayı durdurmasın! Bundan sonra da şu fevkalâde güzel açıklamayı yapar Hansa kız. Der ki: Babamın kendi seçtiğini seçmeye beni mecbur bırakması, şehirde, ‘Kızların seçme hakkı yoktur.’ gibi bir düşüncenin yayılmasına sebep oldu. Bu yüzden sorma gereği duydum. Şimdi anlaşıldı ki, kızların seçme hakkı vardır. Ailesi kendi seçtiğini seçmeye kızlarını zorlayamaz. Artık ben babamın seçtiğine kendi isteğimle evet, diyorum. Sözünden dönme durumunda kalmasın babam! Elbette hiçbir baba kızına kötü aday seçmez...( Ahmet Şahin, 13 Mart 2007)
Halife Hazret-i Ömer'in (ra) "Biz İslam'dan önce kadınları insan yerine koymazdık.islam gelince onlara hem ayetlerde hem de hadislerde yer verdi, erkekler gibi hakları anlatıldı. Ondan sonra biz kadınların da erkekler gibi hakları olduğunu düşünür hale geldik!.." (Buhari, Müslim).Bir tespit de oğlu Abdullah'tan. "Biz kadınlar hakkında ileri geri konuşmaktan korkar olduk, vahiy gelir de bizi azarlar kadın hakları konusunda diye!

İSLÂM ve AKRABA EVLİLİĞİ
Akraba evliliği sakat doğumlara sebep oluyorsa İslâm akraba evliliğine neden izin vermiştir?Sakat doğuma akraba evliliği değil, hastalık (kan uyuşmazlığı, ırsi hastalıklar...) neden olur. Yani her arkaba evliliği sakat doğuma neden olmaz, sakat doğuma neden olan hastalıklardır, hastalık akrabada olsun veya olmasın fark etmez.
Akraba olmazsa bile hastalık nedeni taşıyan her insan sakat doğuma neden olur. Ama akraba olduğu halde hastalık nedeni taşımayan insan sakat doğuma neden olmaz. O halde yasak olan hastalık nedenleridir (kan uyuşmazlığı...), akraba evliliği değil.

İSLAM KADINI SINIRLAR , HAYATTAN SOYUTLAR MI ? :

BAŞÖRTÜSÜ : kadın saçı bir süstür ve kadınlar arasında sınıf ve seviye ayırımı olmaması için emredilmiştir. Günümüzde kuaförlere daha çok kadınlar gider ve perma , boyama ... gibi şeylere daha çok para harcar ... Ya parası ve imkanı olmayan aile ve kadınlar ne yapsın .? İşte islam bu süsü sadece mahreme - helale göstermeyi emredip , toplum içinde örtünme ile ayırımı ortadan kaldırmayı amaçlar.
TOKALAŞMA :İnsanın kendi kalbi temiz olsa bile karşıdaki insanın içaleminden ve temizliğinden nasıl emin olunabilecek ki ? Ç . Çaplin ‘in ( Niçin her gördüğünüz kadının elini öpüyorsunuz diye sorana ) dediği gibi “ Bir yerden başlamak lazım “ diyen birisi ile karşılaşılamayacağını kim iddia edebilir ?
ÇALIŞMA : İslam kadının çalışmasına izin verir ( Önce Annelik görevini yapıp , gelecek nesli yetiştirdikten sonra ) amaO’nu korumak için belli şartlarla ; Eğit–sen‘in yaptığı bir araştırmaya göre :kadın eğitimciler arasında cinsel tacize uğrayanların oranı:% 37,7‘dir
KADIN ERKEK YALNIZ KALMASI ( haremlik selamlık ) :Namahrem kadın erkek niçin birarada yalnız kalamaz ? Kadın ve erkek belli yaştan sonra anne- babası ile niçin yalnız kalamaz ? Kaynatası ile gelin neden yalnız kalamaz...? En kısa cevabı :En sets ilişki olmasın , taciz , zina artmasın diye...Her gün okunan gazetelerdeki fuhuş , cinayet, zina olaylarına haremlik – selamlık uygulansa idi olur mu idi diye bir bakılsın lütfen ...


ÖNEMLİ NOT: Biz ( Kadın – erkek tüm ) Müslümanlar ; “Tesettür veya kadın hakları ...” konularında diğer sistemlere göre farklı görüşleri ileri sürüyorsak , bu bizlerin kadınlara düşmanca , önyargı ile ( ... ) bir bakış açısına sahip olmamızdan ( ! ) dolayı değil , aksine biz Müslümanlar gibi islami eğitim almayan kişilerden kadınları ve onurlarını korumak amacıyla yapılan bir iyi niyet göstergesi , nemelazımcılıktan uzak bir sorumluluk örneğidir ve Yüce Yaratıcının biz Müslümanlara yüklediği bir görevdir!...Zaten medyada , internette ve hayatta “ taciz , saldırı , kadın sömürüsü “ yapanların savundukları sistem ve ideolojilere objektif bakınca kimin “ kadınları korumak , kiminde kullanma k amacına hizmet ettiği ortaya çıkmaktadır. Kadın satan , pazarlayan ,taciz eden , sömüren KAÇ DİNCİ (! ) GAZETE ; İNTERNET SİTESİ VEYA AŞIRI DİNCİ GÖSTERİLEBİLKİR Kİ ?
Biz Müslümanlar “ O mazlum , kurban bizim eşimiz ,akrabamız değil “ deyip kenara çekilmeyiz, çekilemeyiz.Bize göre dünyadaki tüm kadınlar : ya annemiz , ya eşimiz , ya da kız kardeşimizdir ( Hz. Adem’den kardeş veya İslami kardeşlik ) ; Anne ve Eşimiz bellidir, geri kalan tüm kadınlar biz Müslümanların “ bacısı “, kız kardeşidir ve biz onlara öyle bakarız. Bu ; sapıkların , metresçilerin , röntgencilerin , genelevci ve ahlak abidesi gözüken içten pazarlıkçıların hoşuna gitmese de böyledir , realite ortadadır.
HANGİ KADIN ÖRGÜTÜ ; GENELEVE , ARABA LASTİĞİ... REKLAMINDA KADININ KULLANILMASINA KARŞI ÇIKMIŞTIR ?.ONLAR GENELEVDEKİ KURBANI KURTARMAK YERİNE , “ SE X EMEKÇİLERİNİN “ EMEKLİLİK HAKLARINI SAVUNURLAR ( TABİİ KENDİ YAKINI AYNI YERDEN EMEKLİ OLSUN ASLA İSTEMEZ ... ÇÜNKÜ O KADIN DA OLSA , BAŞKASININ KIZI, EŞİ ,ANNESİDİR...! ) KİMSE CELLATI KURTARICI GİBİ GÖSTERMEYE KALKMASIN . HER KONUDA TEK KURTULUŞ İSLAM’DADIR.

" ETEK BOYU KARARININ KAYNAĞINDA İYİ YA DA KÖTÜ DEĞERLENDİRİLMİŞ BİR TÜR DAVRANIŞ ÖZGÜRLÜĞÜ...TOPLUMSAL DAYATMALARA KARŞI GELİŞ BULUNUR..." DİYEN TENNUR KOYUNCUOĞLU'NA -Radikal :12.06.06- CEVAP :
"GÜNÜMÜZDE " ASIL TESETTÜR TERCİHİNİ SEÇEN KADIN, TOPLUMSAL DAYATMAYA KARŞI GELiş VE ÖZÜNDE ÖZGÜRLÜK VE KİMLİK BILINCI BULUNAN BIR DAVRANIŞI SEÇMIŞ DEMEKTIR.TOPLUMUN " AÇ , NE OLUR..." BASKISI, DERİN SİSTEMİN "İŞ, AŞ " SAHİBİ OLAMAZSIN, " SENİ ÖCÜ GÖRÜYORUZ" CÜMLELERİNE KARŞI BİR VAR OLUŞ VE BİLİNÇLİ BİR TERCİHTE BULUNMA GÜDÜSÜDÜR TESETTÜR! YOKSA TOPLUM ZATEN " AÇ AÇABİ,LDİĞİN KADAR " MANTALİTESİNDEDİR! AÇANA DEĞİL, KAPATANA BASKI VARDIR GÜNÜMÜZDE...!

KADINLARIN OY KULLANMASI
MÜMTEHİNE SURESİ 12. AYETTE KADINLARIN BİATLARININ - O YILLARIN OY KULLANMA ŞEKLİ - KABUL EDİLECEĞİ BELİRTİLMİŞ VE BU HAK KUR'AN İLE 1400 SENE ÖNCE KADINLARA BİR HAK OLARAK TANINMIŞTIR !HZ. RESUL'DE AKABE BİATLARINDA KADINLARDAN BİAT - OY - ALMIŞTIR.AMA DAHA SONRA PADİŞAHLIK ,EMİRLİK GİBİ MAKAMLAR İLE OY -BİAT SİSTEMİ KULLANILMADIĞI İÇİN , HEM ERKEK HEM KADIN OY HAKLARINDAN MAHRUM KALMIŞTIR!

KADIN DÖVÜLÜR MÜ?
HZ. EYYÜB ( AS) KENDİSİNE ASİ OLAN HANIMINI DÖVMEYE KARAR AHDEDER.İYİLEŞİNCE ALLAH AYET İNDİRİR:" ELİNE BİR DEMET ÇİMEN SAPI AL VE ONUNLA VUR ! "( SAD :44).DEĞNEK YERİNE ÇİMEN.!
KUR'AN'DA KADINLARIN SERKEŞLİK ETME TEMAYÜLLERİ HALİNDE , AİLE HAYATINI BİTİRECEK BİR AHLAKİ ZAAFİYET DURUMU HASIL OLUNCA SIRA İLE ÜÇ AŞAMALI BİR AİLEYİ - DOLAYISI İLE TOPLUMU - KURTARMA OPERASYONUNDAN BAHSEDİLİR ( NİSA : 34 ) :
( SERKEŞLİK ;AHLAKİ ZAAFİYET OLDUKTAN SONRA ZATEN BOŞANMA VUKUU BULACAKTIR;DOLAYISI İLE AİLELERİN DAĞILMASININ , FERT ÇOCUK,TOPLUM ÜZERİNDEKİ YIKICI ETKİLERİ ORTAYA ÇIKABİLECEKTİR !)
İSLAM AİLE PARÇALANMADAN ,AİLEYİ KURTARMA UMUDU VARKEN ÖNLEM OLARAK ŞU TAVSİYELERDE BULUNUR:
*" NASİHAT ET " : HANIMIN ADININ KÖTÜYE ÇIKMASINDAN,ÇOCUĞUN ANNE ŞEFKATİNDEN MAHRUM KALMASINA,AİLENİN DAĞILMASINA,...OLAYLARA GENEL BAKMASI İÇİN KADINA NASİHATTE BULUNUR ÖNCELİKLE EŞİ...!
* " YATAKLARI AYIRMA " : KADININ KÖTÜ EĞİLİMLERİNİ ENGELLEMEK İÇİN , PSİKOLOJİK OLARAK , AYRI KALMANIN ,YAPTIKLARINI DÜŞÜNMENİN , KÖTÜ EYLEMLERİN SONUCUNU KAVRAYABİLMESİ İÇİN BİR ORTAM HAZIRLANIR.KADIN YALNIZ KALINCA DÜŞÜNÜR,HATASINI ANLAMASI İSTENİR.
* " AİLE DAĞILMASIN ,KADIN-ERKEK-ÇOCUK VE GELECEĞİN TOPLUMU İÇİN SON OLARAK YÜZE OLMAMAK ŞARTI İLE , BELKİ DE OT SAPI İLE ( KADIN DÖVÜLÜR DEMİYORUZ , BU DÖVME DEĞİLDİR VE İSLAM'DA DÖVME YOKTUR,... ) KADININ AHLAKİ ZAAFİYET GURURU , KÖTÜLÜĞE YÖNELMİŞ NEFSİ , ,İSTEKLERİ KIRILIR VE AİLE DAĞILMADAN SON KURTARMA OPERASYONU GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ OLUNUR!
HALA DURUM ÜMİTSİZ İSE BOŞANMA GERÇEKLEŞTİRİLİR!
HZ. ÂIŞE ANNEMIZIN SÖYLEDIĞI GIBI HAYATINDA KADINA BIR FISKE BILE VURMAMIŞTIR. (MÜSLIM, FEZÂIL 79)

İKI TOKAT ATSAYDI BOŞANMAZDIK
Demet: Maçoluk istiyorum İncir çekirdeğini doldurmayacak şeylerden kavga çıktı. Genelde çıban başı benim. Zor bir kadınım. Problemler benden çıkıyor. Oğuz'un benden tek bir isteği vardı; İstanbul'da sahneye çıkmamı istemiyordu. Huzurumuz bozulur diye düşünüyordu ki haklıydı da. Sonunda sözüne geldim ama Oğuz'un. Belki iki tokat atsaydı otururdum. Ama Oğuz böyle biri, hayatta yapmaz. Kavga ederken bile sesini yükseltmez. Boşanalım dediğin de bağırıp, çağırsaydı, ben dururdum. Biraz maçoluk istiyorum.( Hürriyet :15 Mart 2007 )

NOTLAR: KADIN HAKLARI :
"Birisine bir kız çocuğu müjdelenirse, üzüntüsünden yüzü simsiyah kesilir..." (Kur'ân-i Kerîm 16 (en-Nahl)/58 ) Bu âyette Allah (c.c.) cahiliyet insanının kadina bakışını anlatır ve takbih eder. Halbuki, "Allah diledigine kız, dilediğine erkek, dilediğine ikisini birden verir, dilediğini de kısır yapar."(Kur'ân-i Kerîm 42 (es-Sûrâ)/49)

Kadın da tıpkı erkek gibi doğar, erkek gibi insan yavrusudur. Sefkatte ve hediyede aralarını ayırırlarsa, anne baba sorumlu olurlar. Peygamberimizin vasiyetini gözetmemiş olarak şefaatten mahrumiyeti hak ederler. Cahiliyet duygularının insanlarda zaman zaman depreşeceğini bildigi için, Efendimiz kız çocuklarının, egitimini özellikle vurgular ve "üç, iki, hattâ bir kız çocuğunu, haklarını koruyarak yetistiren babanin, Cennette kendisiyle beraber olacağını" (Ibn Mâce, edep3) duyurur. Çocugun kız doğmasında da erkekte oldugu gibi, "Şükür" olarak "akîka" kurbani kesilir. İsmi güzel verilir, zorunlu egitimi yaptırılırr. Gerekli cinsel bilgileri anneden alır. Kur'ân'da ve Sünnette ilme teşvik eden hiç bir nas, kadınları bundan ayırmaz. Tersine, ihmale ugrayacaklarını bildigi için, Peygamberimiz özellikle kadın eğitimini tavsiye etmiş. haklarının korunmasını emretmiştir. Onun devrinde "müctehid" olan kadınlar yetişmiştir. (Meselâ Resûlüllah'in (s.a.) zevceleri Âişe validemiz bunlardan biridir.)

Kadın hiçbir konuda erkekten ayrı tutulmadan büyütülmüş ve yetiştirilmiş, sira evlenmesine gelmiştir. Damat adayını görmesi bir hakkı ve ayni zamanda bir sünnettir. Beğenmezse reddeder, velîlerin ve damat adayının ısrarı hiçbir şeyi değiştirmez. Evlenirken ağırlığını koyar, damat adayından istediği kadar "mihir" alir. Mihir onun Allah'ça belirlenmiş en tabii hakki ve hayat garantisidir. Harcama sahasi, mesru çerçevede tamamen kendi iradesine bağlıdır. Mihrini, ya da varsa diğer mal varlığını, hayir yolunda harcayabileceği gibi ticarî işletmelerde kullanabilir, şirketler kurar, şirketlere hisse senetleriyle ortak olur, kazanır ve kazandığını da istediği yerde harcar. Çünkü kendi sosyal güvenliği, kocaya varmakla garanti altına alınmıştır. Ev için ve kendisi için gerekli bütün zarûri harcamalar erkegin sırtınadır. Erkek, elbiseni ya da süs malzemeni kendi kazancınla al, diyemez. Kendi varlığı ölçüsünde kadının nafakasını sağlamak zorundadır. Sağlayamayacaksa evlenemez. Evlendikten sonra sağlamazsa kadının boşanma talebi olumlu sonuçlanır.

Kocası onu tahkir edemez, onun hayat arkadaşı olduğunu unutmamak zorundadır, darılıp evinde yalnız bırakamaz. Erkeğin en hayırlısı, kadına en iyi davranandır. (Bk. Buhâri, nikâh 43; Müslim, fedâil 68) Evde hanımıyla şakalaşmak, eğlenmek ve onu eğlendirmek kocanın görevlerindendir.

Kadının hak-hukuk tanımayıp isyan etmesi dışında, sudan bahanelerle erkek karısını dövemez, (Karının dövülmesi konusunda Kur'ân-ı Kerîm 4 (en-Nisâ)/34 âyeti ve tefsirlerine bakılabilir. Örnek olarak bk. Ibn Kesîr N/257; Kurtubî NI/170,172,173; Elmali N/1351; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Ibn Mâce, menâsik 84; Müslim hac 147; Tirmizi, Rada'11; Ebû Dâvûd, menâsik 56; Halebî Sagîr s. 395; Halebî Kebîrs. 621; Canan, Terbiyes. 391;) hastalık kıskançlığından kaynaklanan süphesinden ötürü karısını anî baskınlarla rahatsız edemez. Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadîslerinde ailesinden uzun zaman ayrı kalan birisinin, haber vermeden gece ansızın eve gelmesini yasaklamıstır. Bunda ayrıca koltuk altı, etek tıraşı ve süslenip taranmayla kocasına hazirlik yapabilme imkâni bulması da, sebep olarak zikredilmiştir. (Bu konuda bir hadîs-i serîfin meâli söyledir: "(Uzaklardan) geceleyin geldiginde hanımın yanına girme ki, bıçak kullanıp tıraş olsun, dağınıksa tarasın. (gelişine hazırlansın)" Buhârî, nikâli 121,122; Müslim, radâ' 58, imâret 181,182; Dârimî, nikâh 32, cihâd 163; Müsned NI/298. Hadîs serhleri buna sebep olarak bir de, eve geceleyin aniden girmesinin, hanımının ihanetinden süphelendiği anlamına gelebileceği ihtimalini gösterirler.)

Kocanın karısını cinsel yönden tatmin görevi de vardır. Peygamberimiz, karısını düsünmeden, işini bitirerek hemen inen insanları horoza, yani hayvana benzetmiş ve sevişip oksama olmadan cinsel iliskiye geçilmemesini tavsiye etmistir. (Deylemî'den, Gazâlî, Ihyâ N/52 (Terc. N/129); Ayrıca bk. Suyutî, el Camiu's-sagîr (Fethu'I-Kadîr ile) VI/323) Çünkü erkek bakmakla hemen tahrik olabilir, ama kadın cinsel iliskiye ancak uzun bir okşama döneminden sonra hazır hale gelir. Iyi bir erkek, karısını bu işe hazırlamayı başarabilen ve kendi doyduğu gibi onu da doyurabilen erkektir. Cinsel iliskide sadece kendisini düsünen erkekler, karşısındakine zulmettiklerini ve işkence ederek zevk aldıklarını unutmamalıdırlar.

Evlendikten sonra bir yıl içerisinde hiç cinsel iliski yapamayan erkekten kadının ayrılma hakkı vardır. Kadın "peşin mihrini" almadan kendisini erkeğe teslim etmeyebilir.Kadının nafakası gibi, tedavisi ve ilâç harcamaları da kocaya aittir. Kadın ekmek yapamayan birisi ise, erkek hazır ekmek almak zorundadır. Süslenmesini istiyorsa, süs malzemeleri ve koku masrafı erkeğe aittir. Yılda en az yazlık ve kışlık olmak üzere iki takim elbise erkeğe aittir. Anlaşmazlık söz konusu olursa elbisenin nitelikleri mahalli idarelerce tesbit edilir. Kadın, kocası sefere çıkarken, gelmediği günler için nafakasına, ondan kefil alabilir. Âdetli günlerinde kocasından ayrı yatmak isterse, ayrı bir yatak istemek hakkıdır.

Durumuna göre kadın kocasından hizmetçi isteyebilir. Hizmetçinin ücreti kocasina aittir. Örfe göre kadınların yapmaması ayıplanan ev işleri dışında kadın, hiçbir is yapmak zorunda değildir. İhtiyaç duyarsa kocasıyla aylık nafaka miktarında anlaşırlar. Yetmediğini anlarsa artırmasını ister, koca kabul etmezse mahkemeye başvurabilir. Kadın kocanın yakınlarını istemediği takdirde, kocası onu müstakil bir evde oturtmak zorundadır. Buna sebep olarak, kocasıyla oynaşmak ve yararlanmak arzusuna, onların bulunmasının engel olacağı gösterilmistir. Hattâ cinsel iliskiyi bilmeyecek kadar küçük olan çocugu dışındakiler için de aynı sebeble ayrı odalar istemek, kadının hakkıdır.Erkeğin haklarına bir zarar vermeyen meşru işlerde; kadının meşru çerçevede çalışmak hakkıdır.

Âdet ve lohusalıktan ötürü hamama gitmek istediği takdirde, hamam parasını erkek verir, ancak hamamda avret yerlerinin açılmamasına riayet edilmediği biliniyorsa, kadın hamama gönderilmez."Ric'î" (dönülebilir) ya da "bâin" talakla boşanan karısının her türlü nafakasını, iddeti içerisinde erkek verir.Bu söylediklerimiz bütün fıkıh kitaplarında kadının erkek üzerindeki hakları sayılırken açıklanan konulardan sadece birkaç örnektir. Sonra bunlar birer tavsiye niteliğinde değil, yaptırımı olan kanûni haklardır. Karadeniz'de, Anadolu'da. şurada-buradâ kadınlar çalıştırılıyor ve ancak erkeğin yapabileceği zor işler altında eziliyorlarsa, bunun suçu İslam'ın değil, İslâmı onların hayatından uzaklaştıranların olsa gerektir.

Bir seçim söz konusu olduğunda kadının seçme hakkının bulunduğunu çoğu İslâm bilginleri söylemişlerdir. Çünkü onların böyle bir hakkının olmadığına dair hiçbir delil yoktur. Kaldı ki seçme, "bey"at"tan ibarettir. Halbuki, Peygamberimiz kadınlardan da bey'at almıştır. (bk. Kur'ân-ı Kerîm 60/12 âyeti ve tefsirleri.) Hz. Ömer'den sonra seçilecek halife için, evlenmemiş genç kızlar dahil, herkesten fikir alınmıştır.(bk. Muhammed Hamîdullah, Islâm Müesseselerine Giriş Ist.1981, s. 112 (Ibn Kesîr'den nakil) Nihayet kadın öldüğünde kefeni de kocasına aittir. (Özet olarak sunduğumuz bu maddelerin daha geniş bir açıklaması için bk. Ibn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, Mısır 1380 (1960) NI/571 vd. Ayrıca bütün fıkıh kitaplarının nafaka bölümleri ve özellikle Serahsî, Mebsût V/180 vd.)

Görüldüğü gibi kadın geçim konusunda hiçbir derdi ve endişesi olmayan, yani alabildiğine sosyal güvenliği bulunan bir insandır. Ve bütün bunlar bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda mahkeme kararı ile belirlenecek olan kanunî haklardır. Yoksa İslâm'da karı-koca birbirinden devamlı hak koparmak için çekişip duran iki düşman kutup değildirler. Birbirlerini tamamlayan, birbirlerine yardım eden, destek olan, huzur ve moral kaynağı oluşturan, bir bütünün iki yarım parçasıdırlar. Tıpkı Peygamberimiz'in ev işlerine yardım etmesi, Hz. Ali ile eşi Fatıma arasında iş bölümü yapması gibi.

CENNET'TEN KOVULMA
İslam, daha önceki din adamlarının kadına yapıştırdıkları lanetlik durumunu tamamen bertaraf etti. Adem peygamberin cennetten çıkarılmasına neden olan suçu yalnız kadına yüklemedi. Her ikisini de sorumlu gösterdi.İslam'da kadın kötülüklerin ve şeytani iğvaların kaynağı olarak görülmez. İslam'da Hz. adem'i kadının baştan çıkarttığına inanılmaz. İslam bu bâtıl düşünceleri tamamen yıkmıştır. İslam'da Hristiyanlıkta kabul edildiği gibi ne ilk günah ne de insanın yaradılışında günah işleme temayülü diye bilinen asli günah iddialarına yer yoktur. Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Derken şeytan onların ayağını oradan kaydırdı. İçinde bulundukları cennetten çıkardı." (Bakara Suresi : 36)
Kur'an tevbeleri hakkında da şöyle der:
"Her ikisi, Rabbimiz! Kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz, dediler"(Araf suresi :24) Hatta Kur'an bazı ayetlerinde olayın sorumluluğunu Hz.Adem'e yükler :
"Ama şeytan Adem'e vesvese verip : "Ey Adem! sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?" Adem Rabbine baş kaldırdı ve yolunu şaşırdı" (Taha Suresi : 120 -121)
KADIN YÜZÜNDEN CENNET'TEN KOVULMA2
BU TEVRATTAN MÜSLÜMANLARIN ARASINA SOKULMUŞ BİR İNANIŞTIR( GENESİS:3/1-14)KUR'AN ŞEYTANIN HEM HZ. ADEM HEM HZ. HAVVA ANNEMİZE VESVESE VERDİĞİNİ BELİRTİR! (A'RAF:20).HATTA TAHA SURESİ 120. AYETTE ŞEYTANIN SADECE HZ. ADEM'İ ETKİLEDİĞİ BİLDİRİLİR.

KADININ AKLI VE DINI YARIM MI?
"Allah Resulü Ramazan veya Kurban Bayramında musallaya gitmek üzere yola çıktığında kadınlara rastladı ve şöyle dedi: " Ey kadınlar topluluğu sadaka veriniz, zira cehennem ehlinin çoğunluğunu sizlerin oluşturduğunu gördüm. Kadınlar neden ya Resullullah diye sorduğunda Allah Resulü "Çünkü kadınlar çok lanet ettiler ve kocalarına karşı da nankör oldular, cevabını vermiş ve devamla sizin kadar eksik akıllı ve eksik dinli birinin akıllı ve dini sağlam bir kimsenin aklını çelebildiğini görmedim" demiştir.

Kadınlar: "Aklımızın ve dinimizin eksikliği nedir ya Resullullah" diye sorduğunda Allah Resulu : "İki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliği yerine geçmesi kadının aklının noksanlığı, hayızlı olduğu zaman namaz kılmaması ve oruç tutmaması da dininin noksanlığıdır, cevabını vermiştir."

Mutevelli , akla uygun olmaması, Kur'an-ın açık hükümlerine ve tarihi geçeklere ters düşmesi sebebiyle bu hadisin mevzu olduğunu söylemektedir.İbn-i Hazm, Saidi , Kasım emin...gibi alimler İslam'ın kadına her türlü tasarruf ve mülk edinme ehliyetini verdiğini ayrıca tarihi geçeklerin de kadına akli bir eksiklik atfedilmesine mani olduğunu söylemektedir.Hz.Aişe'nin ilmi sahada gösterdiği başarı ancak akli yeterliliğine sahip bir kişinin gösterebileceği bir başarıdır. Sahabeden en büyük fakihler bile, fıkhı meselelerde "Hz.Aişe'ye danışıyordu. Urve'nin Hz.aişe hakkında; Hz.Aişe'nin şiir bilgisine hayret etmiyorum, çünkü Ebu Bekir'in kızıdır. Fıkıh konusundaki ilmine de hayret etmiyorum, çünkü Hz.Peygamber'in zevcesi idi. Fakat tıp konusunda ki bilgisi beni hayrete düşürüyor." dediği nakledilmektedir.İslam toplumunda kadınlar sadece Hz.Peygamber konusunda değil, bütün devirlerde önemli roller üstlenmiştir, hatta erkeklere hocalık yapacak seviyeye ulaşmışlardır.
Hz. Ömer halifeliği esnasında kadınlarla istişare de bulunuyor, onların görüşlerini alıyordu. Hz. Ömer kızı Hafsa'ya kadınların kocalarından ne kadar sure ayrı kalmaya sabredeceklerini sormuş, kızının ona verdiği cevaba uygun olarak bu süreyi dört ay olarak belirtmiştir.Açıklanan bu örneklerin kadın için aklı ve dini açıdan herhangi bir eksikliğin söz konusu olmadığını açıkça göstermektedir. Kadının aklının eksik olduğu kabul edilirse, yükümlülük için aklının sihhatinin şart olduğunu, akli yönden eksik olan bir varlığın herhangi bir dini sorumluluğunun olmaması gerekirdi. Halbuki kadın ve erkek her müslümanın Allah'ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak konusunda aynı derece yükümlü oldukları Kur'an-ı Kerim'de açıkça belirtilmiştir.

KADINLARA DANIŞILMAZ MI?
Bu konuda uydurma hadis şöyledir: "Kadınlara danışın, fakat söylediklerinin aksini yapın." Aliyyu'l Kari ve el-Acluni bu hadisin uydurma olduğunu Kur'an ve sünnete ters düştüğünü söylemiştir. Yine İmam-ı Ebu İshak el-İsferayini kadınların rivayet ettikleri hükümler ve hadisler erkeklerin rivayet ettiklerine zıt düşerse kadınlarınkini erkeklerinkine tercih etmiştir. Cenab-ı Hak Peygamberine çevresindeki müslümanları kastederek der kı: "Yapacağın işler hakkında onlara danış." (Al-i İmran Suresi:159) buyurarak peygamberine çevresine danışma emri veriyor. Allah Resulunun hanımlarına danışıp da tersini yaptığına dair elimizde bir tek örnek yoktur.

Bu sözün uydurma olduğunun en güzel örneği Allah Resulunun Hudeybiye savaşının önemli bir anında hanımı Ümmü Seleme'nin söylediği fikri doğru bularak onun sözüne uygun karar vermesidir. Hz.Ömer Şifa Hatunun fikrine çok önem verirdi. Yine mehir konusunda dörtyüz dirhemden fazla verilmemesini tavsiye eden Hz.Ömer'in mescitte cemaat huzurunda Nisa Suresi'nin 20.ayetini delil gösteren bir kadın tarafından ikaz edildiğini ve kadının gösterdiği delil karşısında Hz.Ömer'in fikrinden vazgeçtiği, hatasını itiraf ettiği, kadına dönerek "Kadın Ömer'den daha iyi bildi" dediği bilinmektedir.

Hz.Ömer halifeliği esnasında, kadınlarla istişare de bulunuyor, onların görüşlerini alıyordu. Hz.Ömer kızı Hafsa'ya kadınların kocalarından ne kadar süre ayrı kalacağını sormuş, kızının ona verdiği cevaba uygun olarak Hz.Ömer bu süreyi dört ay olarak belirtmişdir. BUNLAR UYDURMA HADİSLER OLUP PEYGAMBERİMİZE, DİNİMİZE VE KADINLARA İFTİRADIR... ve ne yazık ki halkımız arasında söylene gelmektedir.

Kadınların akılları şehvetlerindedir.

Kadınlara itaat pişmanlıktır.

Kadınları Allah geride bıraktığı gibi sizde geri bırakın

İnsanın insana secde etmesi caiz olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim

Eğer kocanın tepesinden ayağına kadar bütün bedeni irinler içinde kalıp hanımı o irinleri diliyle silerse,yine de ona karşı teşekkür etmek vazifesini eda etmiş sayılmaz.

Namazı katleten şeyler köpek, eşek, domuz ve kadındır

Uğursuzluk kadında, evde ve attadır . CEVAP VE DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Son söz olarak yabancı kültürlerle temasa geçilme sonucu, bu kültürlerin etkisinde kalınarak Kur'an-ı Kerim'den kopulmuş, kadını aşağılayıcı birçok görüş İslam toplumuna girmiştir.

KADINLAR UĞURSUZ MUDUR?
"uğursuzluk (anlayışı) kadında, evde ve attadır." (Buhârî, Nikâh 17; Müslim, Tıb 116). "Bir şeyde (uğursuzluk) olsaydı, bu atta, kadında, meskende olurdu."(Buhârî, Cihad 47, Nikah 17, Tıb 43,54; Müslim, Selam 119, Müslim, Tıb 117-120, (2226); Muvattâ, İsti'zân 21)

"Ebû Hüreyre bu hadisi iyi öğrenememiş. Resûl-i Ekrem: Allah yahudilerin canını alsın, onlar uğursuzluğun evde, kadında ve atta olduğuna inanırlar' derken sözün sonuna yetişmiş, ama baş tarafını duymamıştır" diyor (Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Müsned, s. 215, no: 1537)
"Ne safer ayında, ne kuşun uçmasında, ne baykuşun gecelen ötmesinde ne de başka bir şeyde uğursuzluk vardır." (Buharî, et-Tâc, 3/ 220; Keşfin, hafa, c.2, sh.366, Hadis No.3079; el-Câmiu's-sağir, Hadis No: 9908)
"uğursuzluk yoktur" (Buhârî, Tıb 19, 43-45, Ebû Dâvûd, Tıb 24. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 257, 304, 319, V, 347.)
“Uğursuz saymak şirktir" (Ebu Davud Tıb 23)
"Uğursuzluk, hiçbir müslümanı teşebbüsünden vazgeçirmesin" (Ebû Dâvûd, Tıb 24. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II. 387, III, 349)
""Hastalığın kendiliğinden bulaşması yoktur. (YANİ MİKROP KENDİLİĞİNDEN DEĞİL, İNSAN, RÜZGAR... VASITASIYLA BULAŞIR, BAŞKA HADİSLERDE KARANTİNAYI BİZZAT HZ RESUL TAVSİYE ETMİŞTİR) Uğursuzluk da yoktur. Ben hayra yormayı yeğlerim." (Buhârî, Tıb 19, 43–45; Müslim, Selâm 102, 107, 110, 114, 116.Tirmizî, Siyer 47, Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tıb 24; İbni Mâce, Mukaddime 10, Tıb 43.)
"Uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir, uğursuzluk çıkarmak şirktir."(Ebu Dâvud,Tıbb 24, (3910);Tirmizî, Siyer, 47,(1614).)
"sorgusuz sualsiz cennete gireceklerden biride "uğursuzluğa inanmayan" kimselerdir." (Buhârî, Tıb 1; Buhari, Rikak 21, Müslim, Îmân 374)
Ne İslam uğursuzluk inancını kabul eder, ne de kadın uğursuz sayılmıştır, sadece hadisi eksik anlama ve rivayet etme vardır.



ŞERİAT'TA KADIN *
YAZARIN KİTABINA ALDIĞI HADİSLER YA MEVZU (UYDURMA) YA DA ANLAM VE HEDEFİNDEN SAPTIRILAN, KEYFİ YORUMLARLA AMACINDAN UZAKLAŞTIRILAN HADİSLERİ KAPSAMAKTADIR. KUR'AN AYETLERİ İSE SUBJEKTİF YORUMLARLA KENDİ İSTEK VE ARZULARINA GÖRE YORUMLANMAKTA ,CIMBIZLA AYETLERİ ORTAM VE İÇERİĞİNDEN KOPARILIP İSTENİLEN ANLAMLAR KENDİLERİNE YÜKLENMEYE ÇALIŞILMIŞTIR.
YAZAR KUR'AN'I -HAŞA- HZ. MUHAMMED'İN YAZDIĞI İDDİASINDADIR VE HADİS TANIMI DA ÇOK İLGİNÇTİR :" MUHAMMED'İN KUR'AN OLMAYARAK SÖYLEDİĞİ SÖZLER. "-SAYFA :9-
YAZAR İSLAM'A SALDIRMAK İÇİN MUT'A NİKAHINI BİLE SAVUNABİLMEKTEDİR: " MUTA NİKAHI KADININ İSLAM ÖNCESİ ARAP KADINININ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ÖRNEĞİDİR, FAKAT MUHAMMED BU SİSTEMİ , KADININ ÖZGÜRLÜĞÜNE YER VEREN BİR SİSTEMDİR DİYEREK KALDIRMIŞTIR -S:27-
MUTA NİKAHININ KADINI MARUZ BIRAKTIĞI ZARARLARA GİRMEYE GEREK VAR M BİLMİYORUZ? KADININ VÜCUDUNU BELLİ BİR SÜRE İÇİN KULLANIP SONRA "HADİ BYY" DEMEK MİDİR KADININ ÖZGÜRLÜĞÜ, YAZAR DESE: " KADINLARIN BEDENLERİNİ BİZ ERKEKLER ÖZGÜRCE SÖMÜRÜYODUK..." DİYE HADİ NEYSE...GECELİM: YAZARIN DİĞER ÖNYARGI ÜRÜNÜ OLAN YAZILARINA DÖNELİM:
"KADINLARA DANIŞIN AKSİNİ YAPIN" -S:1, 270, 409 - MEALİNDEKİ UYDURMA HADİSLER İÇİN; A. KARİ ( E. MERFUA:257), SEHAVİ ( M. HASENE: 225) , ŞEVKANI ( F. MECMUA:130), HADİSİ KABUL ETMEZLER. BAKARA 233. AYETTE DE ANNE BABA ARALARINDA İSTİŞARE EDEREK YANİ DANIŞARAK BİR SONUCA VARINCA ALLAH'IN BU SONUCU KABUL ETTİĞİNİ BİZE BİLDİRİR. HZ RESUL'DE BİR HADİSİNDE:" KIZLARINIZI İLGİLENDİREN HUSUSLARDA ANNELERİ İLE İSTİŞARE EDİN " ( İ. SUYUTİ, C. SAĞİR: 1-4) . HZ RESUL ÜMMÜ SELEME'YE DANIŞMIŞ, ONUN FİKRİNİ KABUL ETMİŞ, HZ ÖMER ŞİFA BİNTİ ABDİLLAH'IN GÖRÜŞÜNÜ BİR MESELEDE TERCİH ETMİŞTİR.YİNE HZ ÖMER BAŞKA BİR MESELEDE KUREYŞLİ BİR KADININ İTİRAZI ÜZERİNE , ONU İNLEMİŞ VE ONUN GÖRÜŞÜNÜ KABUL ETMİŞTİR( İ. KESİR:TEFSİRİL KURANİL AZIM:1-467, ASKALANI, T. TEHZİB: 12-428, VAKIDI, K. MEĞAZİ: 613). İMAM-I EBU İSHAK EL-İSFERAYINI KADINLARIN RIVAYET ETTIKLERI HÜKÜMLER VE HADISLER ERKEKLERIN RIVAYET ETTIKLERINE ZIT DÜŞERSE KADINLARINKINI ERKEKLERINKINE TERCIH ETMIŞTIR.KERIME BINT AHMED EL-MERVEZIYYE, BUHARI'DEN HADIS RIVAYET ARASINDADIR. BU HANIMIN HADIS MECMUASI, GÜVENILIR NÜSHALARDANDIR; İBN HACER EL-ASKALANI, FETHU'L-BARI'DE ONDAN ÖVGÜYLE BAHSEDER. AYRICA; HZ. AIŞE'NIN ILMI SAHADA GÖSTERDIĞI BAŞARI ANCAK AKLI YETERLILIĞINE SAHIP BIR KIŞININ GÖSTEREBILECEĞI BIR BAŞARIDIR. SAHABEDEN EN BÜYÜK FAKIHLER BILE, FIKHI MESELELERDE "HZ. AIŞE'YE DANIŞIYORDU. URVE'NIN HZ.AIŞE HAKKINDA; "HZ.AIŞE'NIN ŞIIR BILGISINE HAYRET ETMIYORUM, ÇÜNKÜ EBU BEKIR'IN KIZIDIR. FIKIH KONUSUNDAKI ILMINE DE HAYRET ETMIYORUM, ÇÜNKÜ HZ. PEYGAMBER'IN ZEVCESI IDI. FAKAT TIP KONUSUNDA KI BILGISI BENI HAYRETE DÜŞÜRÜYOR." DEDIĞI NAKLEDILMEKTEDIR.HZ. ÖMER HALIFELIĞI ESNASINDA KADINLARLA ISTIŞARE DE BULUNUYOR, ONLARIN GÖRÜŞLERINI ALIYORDU. HZ. ÖMER KIZI HAFSA'YA KADINLARIN KOCALARINDAN NE KADAR SURE AYRI KALMAYA SABREDECEKLERINI SORMUŞ, KIZININ ONA VERDIĞI CEVABA UYGUN OLARAK BU SÜREYI DÖRT AY OLARAK BELIRTMIŞTIR.
"UĞURSUZLUK 3 ŞEYDEDİR" -S:9, 62, 105, 113 - UYDURMA HADISLERI KITABINA TOPLAYIP, SANKI HZ RESUL DEMİŞ GİBİ AKTARIP, ARDINDAN DA İSLAM'A SALDIRMA MANTIĞI OLSA OLSA KARANLIĞA SÖVMEK, AT GÖZLÜLÜK PSİKOLOJİSİ, ÖNYARGI GÖSTERGELERİDİR. AYETLERİ ORTADAN KESİP, GENEL KOMSEPTİNDEN AYIRIP, GENEL ANLAMINDAN KOPARMA GAYRETİ, DETAYLARI AÇIKLAMALARINI DİNLEMEDEN İSLAM'A KLASİK SALDIRMA ÇABALARI: İSLAM'DA KADIN, MİRAS, ...-S:12- BU İDDİALARIN CEVAPLARI İÇİN TIKLAYINIZ
" KADIN NASIL GERİYE ATILMIŞSA SİZDE ONLARI GERİYE ATIN" SÖZÜNÜ HADİS KABUL EDEN YAZARA ÖNCE CEVAP VERİP ASIL KONUYA GEÇELİM:EL-AYNİ, EL BİDAYE ADLI ESERİNDE: BU SÖZ MERFU, MEVKUF'TUR DEMEKTEDİR.YANI TÜRKÇESİ: HADISI BİRBİRİ AĞZINDAN ANLATANLAR, İLK BU CÜMLEYİ HZ RESUL'UN DEĞİL, SAHABE DÖNEMİNDE YAŞAYAN İ. MESUD'A SÖZÜ DAYANDIRIRLAR. KEMALETTIN İ. HÜMAM'DAAYNI GÖRÜŞTEDİR, BU HADİS DEĞİL, SAHABİLERDEN MESUD'UN SÖZÜDÜR DER. İMAM-I MERGİNANİ'DE BU SÖZÜN KAYNAĞI YOKTUR DER.
İSLAM'DA KADIN HAKLARI BAŞLIĞI ALTINDAKI YAZILARI OKUYUNCA AŞAĞIDAKİ YAZININ GERÇEKTEN KOMIK KAÇACAĞINA EMİNİZ:
"NE İSLAM ÖNCESİ ARAP YAŞAMLARINDA KADINI HOR GÖREN GELENEKLER HAKIM OLMUŞTUR ( KADININ SATILMASI, MIRAS HAKKI OLMAMASI, KIZ ÇOCUKLARININ DIRI DIRI GÖMÜLMESİ, ...HOR GÖRMEK OLMUYOR!... HZ ÖMER NE DİYOR: İSLAM ÖNCESİ KADINI HİÇ BİR ŞEY SAYMAZDIK. NE ZAMANKİ İSLAM GELDİ,ALLAH ONLARDAN BAHSEDİNCE O ZAMAN KADINLARIN ÜZERİMİZDE BİR TAKIM HAKLARI OLDUĞUNU ANLADIK" - BUHARI:7-46- ) NE İSLAM'IN ÖZÜNDE KADIN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ YATMAKTADIR NE KURAN'DA KADININ INSANLIK HAYSIYETINE SAYGI DIYE BIR ŞEY SÖZ KONUSUDUR VE NIHAYET NE DE MUHAMMD'IN KADINI YÜCELTTİĞİ İDDİALARINDA İSABET VARDIR - S:23- ( KADININ SATILMASINI ENGELLEME, KIZLARI GÖMMENİN YASAKLANMASI- TEKVİR:9- , KADIN VÜCUDUNUN SÖMÜRÜLMESİNİN YASAKLANMASI, ONA MÜLKİYET, EĞİTİM...VS HAKLARI VERMESİ YAZARA GÖRE ÖENMSİZ HERHALDE!)
"MUHAMMED KIZ ÇOCUKLARINI GÖMME YASAKLAMASININ SEBEBİ KADINA DEĞER VERMESİ DEĞİL, MÜSLÜMAN SAYISININ AZALMASINA ENGEL OLMAKTIR." -S.28- İSLAM'IN HER KURALINDA EKSIKLIK ARAMA MANTIĞI, YAZARI ELEŞTİRİLEMEYECEK KONULARDA DA BÖYLE HANDİKAPLARA SÜRÜKLEMEKTEDİR. YAZARA GÖRE İSLAM'IN KÖTÜLERİ ZATEN KÖTÜ, İYİLİKLERİ DE KÖTÜ!
HZ RESUL : " ÇARŞIDAN GETİRİLEN DEĞİŞİK YENİ ŞEYLERİ ÇOCUKLAR ARASINDA TAKSIM EDERKEN ÖNCE KIZLARDAN BAŞLAMALI ÇÜNKÜ ONLAR RUHEN DAHA HASSAS VE İNCEDİR." ( YAHYA B. YAHYA, Ş. İSLAM, S: 86), "HANIMLARINIZLA GÜZEL GEÇİNİN" ( NİSA:19), KIZ COCUGU OLMASINI KÖTÜ GÖRENLERİ AZARLAYAN AYET ( NAHL: 58-59), " SİZDEN KİMİN KIZI VEYA KIZKARDEŞİ BULUNUR, ONLARA İYİ MUAMELE EDER, ONLARIN HAKKINI YERİNE GETİRME KONUSUNDA ALLAH'TAN KORKARSA , O CENNETLİKTIR." ( TİRMİZİ:4-320 ), ...BUYURMAKTADIR.DEVAMI İSLAM'DA KADIN HAKLARI ADLI DOSYAMIZDA.
BİLİNDİĞİ GİBİ İSLAM'A GÖRE MELEKLERİN CİNSİYETİ YOKTUR, BAKIN YAZAR BUNU NASIL DEĞERLENDİRİYOR : " NAHL:57-62. AYETLER İLE DİŞİLERDEN MELEK OLAMAYACAĞINI , ÇÜNKÜ TANRININ DİŞİLERİ MELEK YAPMAYA LAYIK BULMADIĞINI ..." YAZAR YAZABİLMEKTEDİR...! SANKİ MELEKLERİN ERKEĞİ VARMIŞ GİBİ...! -S:28 -
TÜRKLERİN KADINLARA HAK VE ÖZGÜRLÜK VERDİĞİNİ KANITLAMAK İÇİN MÜSLÜMAN OLAN TUĞRUL BEY'İ - S:31- VE 4 EŞİ OLAN MUHAMMET ÖZBEK HAN'I - S:40- ÖRNEK VERMESİ DE AYRI BİR KONU!
" HER TOPLUM KADINA VERDİĞİ DEĞERE ORANLA GELİŞİR YADA İLKELLEŞİR" -s:40- DİYOR YAZAR ; BUNA GÖRE OSMANLI DEVLETİ İLE TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KIYASLAMASINI OKURLARA BIRAKIYORUZ ...! KİM DÜNYAYA HÜKMETMİŞ KİM GERİ KALMIŞ !( OSMANLI'NIN SON DÖNEMLERİNDEKİ DANS, BATILILAŞMA GAYRETLERİ... GERİLEME İLE PARALELDİR, İLGİNÇ Dİ Mİ? )
" ŞERİATTA İNSANIN KUL NİTELİĞİNDEN ÖTÜRÜ EZİLDİĞİNİ ( CEVABI İÇİN TIKLAYINIZ ) BU EZİKLİĞİN ACISINI KENDİSİNDEN AŞAĞIDA OLAN KADINDAN ÇIKARMA YOLUNA GİDİLDİĞİ" - S:45- İDDİASI YAZARIN HAYATA OLUMSUZ VE NOTR BAKIŞININ DA İPUCLARINI VERMEKTEDİR. SORALIM YAZARA, 80 ÖNCESİ İÇİNDE VAR OLDUĞU AŞIRI SOL İDEOLOJİ Mİ EZİKLİKTEN İNSANLIĞI KURTARMIŞTIR, NE İLGİNÇTİR, YAZAR ŞİMDİ ABD'DE OTURMAKTADIR.KISACA KUL OLMAK İNSANLARI EŞİT KILAR, BAŞKA TÜM İDEOLOJİLER SLOGANIK OLARAK EŞİTLİĞİ SAVUNUR AMA PRATİKTE YİNE İNSANLAR EZİLMEKTEDİR.KOMÜNİZMDE; RUSYA'DA POLİTBÜRO HALKI EZİYORDU, KAPİTALİZMDE BURJUVA!
MESCİDİ SİLİP SÜPÜREN ZENCİ BİR KADIN ÖLÜP DEFNEDİLİR. HZ. RESUL ONU SORAR VE DURUMU ÖĞRENİNCE " BANA VEFATINI HABER VERMELİ DEĞİL Mİ İDİNİZ? HAYDİ BANA KABRİNİ GÖSTERİNİZ!" BUYURUR.KABRİ BAŞINA GELİNCE NAMAZ KILAR...GELELİM YAZARIN BU OLAYI DEĞERLENDİRMESİNE : " BU MUHAMMED'İN IRK AYIRIMI YAPMADAN KADINLARA DEĞER VERDİĞİNİ DEĞİL , MESCİD GİBİ YERLERDE HİZMET GÖRMEYİ TEŞVİK AMACINA DAYANIR -S:49-
TARİH KİTAPLARINDA HADİS DİYE GEÇEN SÖZLER İSLAM LİTERATÜRÜNDE KIYAS, DELİL, KAYNAK KABUL EDİLMEZKEN, TARİHTE SÖYLENEN VE HADİS KİTAPLARINDA YER ALMAYAN, KURAN'A, İSLAM'IN RUHUNA AYKIRI SÖZLERİ " HADİS" DİYE İLERİ SÜRÜP İSLAM'A SALDIRMAKTADIR YAZAR -S:62- . AYRICA HİKAYEYE GÖRE DİYE BAŞLAYIP, MASAL TÜRÜ ŞEYLERİ BİR ANDA KESİN İMİŞ GİBİ İSLAM'A SALDIRIR YAZAR - S:85-
İSLAM'IN CİNSELLİĞE KARŞI OLUMSUZ BİR TUTUMU OLDUĞUNU İDDİA İÇİN BAKIN YAZAR NASI Bİ ÖRNEK VERİYOR YAZAR: HZ YUSUF'UN BAŞINDAN GEÇENLERİ ANLATMADAN DİREK HZ YUSUF'UN ZİNA'DAN UZAK OLMAK İÇİN SÖYLEDİĞİ SÖZÜ YAZAR NERELERE GÖTÜRÜYOR: " ALLAH'IM BANA ZİNDAN BUNLARIN BENDEN İSTEDİĞİNDEN ( YANİ ZİNADAN, AMA YAZAR CİNSEL TUZAKLARDAN BAHSETMEKTEDİR) DAHA HAYIRLIDIR -S:67-
TARİHTE HİÇ EŞİNE RASTLANMAYAN BİR ŞEYİ DE YAZAR KİTABINDA İDDİA EDER: MÜŞRİKLER HZ RESUL'Ü ÖLDÜRMEK İÇİN EVİNİ SARMAYI PLANLAYINCA NE OLMUŞ BİLİYOR MUSUNUZ? "ŞEYTAN HZ RESUL'E DURUMU HABER VERMİŞ ! " İŞTE BÖYLE GÜLÜNÇ MANTIK İŞLETMİŞ YAZAR KİTABI BOYUNCA - S: 82, 106, 137 152, 212, 355-
BAŞKA Bİ YAZARA ÖZEL İSLAM TARİHİNDEN İDDİA (!):MUHAMMED KENDİSİNDEN SONRA HALİFELİĞE DAMADI ALİ'Yİ DEĞİL, EBU BEKİR'İ UYGUN GÖRMÜŞTÜR.ONU AKLEN VE FİKREN ALİ'YE ÜSTÜN KABUL ETMİŞTİR.- S.165-, MUHAMMED EBU BEKİR'İ HALİFE OLARAK VASİYET ETMİŞTİR - S:352- YAHU HZ RESUL KİMSEYİ VEKİL, HALİFE TAYİN ETMEMİŞTİR Kİ.HZ EBU BEKİR " SEÇİMLE" HALİFE OLMUŞTUR.HZ RESUL SEÇSE, VASİYET ETSE, SEÇİME LÜZUM MU KALIRDI Kİ...!?
" KADIN OLMASA IDI HAKKI İLE ALLAH'A İBADET EDİLİRDİ." SÖZÜ ASLA HADİS DEĞİLDİR. İ. ŞEVKANİ, , İ. ADIY, İ. SUYUTİ, ACLUNİ,İ. CEVZİ, MÜRRE, NESAİ, AHMED İ. HANBEL: "HADİSİN ASLI YOK, NERDUT, REDDEDİLİR", DERLER ( MENAVİ, ŞERHU CAMİUSSAĞİR: 5-343, ŞEVKANİ, EL FAVAİD: 119, SUYUTİ, LEALİ: 2-159, ACLUNI, KEŞFULHAFA: 2, 165, CEVZİ,K. MEVZUAT:2,255 ) BENZER ANLAMDAKİ "KADIN OLMASA ERKEK CENNETE GİDERDİ" SÖZÜ DE UYDURMADIR ( ŞEVKANİ, SUYUTİ HADİS METRUK, YALAN DERLER : FEVAID: 119, EL LEALI: 2,159)
YAZARIN DİNİ ALTYAPISI İÇİN AÇIKLAYICI BİR CÜMLE ALALIM: " MUHAMMED'E PEYGAMBER OLARAK TAPANLAR" - 80- ALLAH DIŞINDA BAŞKA BİR VARLIĞA- PEYGAMBER BİLE OLSA- TAPANLAR MÜŞRİKTİR, KAFİRDEN DE DAHA AŞAĞI DERECEDEDİRLER.
"KADINA OKUMA YAZMA ÖĞRETMEYIN" - S:269, 417- MEALİNDEKİ RİVAYETLER İÇİN: ALBANI (M. MÜSLİME: 13), İ. ZEHEBİ ( T. MUSTEDREK: 2-396) , İ. KAYYIM EL CEVZİYYE( K. MEVZUAT:2-268), DAREKUTNİ (HEYSEMİ, M.ZEVAID:4-93 ), ACLUNI ( K. HAFA: 2-316); UYDURMA DERLER, RAVİLERDEN İSİM VEREREK; YALANCI/KEZZAP OLDUKLARINI AÇIKLARLAR. KISACA YUKARIDAKİ RİVAYETLER GİBİ BU SÖZ DE HADİS DEĞİLDİR, İSLAM'I, MÜSLÜMANLARI BAĞLAMAZ! ŞİFA BİNTİ ABDULLAH ADINDA HANIM SAHABİYE HZ RESUL :" HAFSA'YA YAZI YAZMAYI ÖĞRETTİĞİN GİBİ, NEMLE HASTALIĞININ ÇARESİNİ DE ÖĞRETSENE." BUYURMUŞTUR ( EBU DAVUD: 4-11) BU HADİSTEN HAREKETLE ; İ. TEYMİYYE ( ŞEVKANİ, N. EVTAR:8-213), HATTABİ ( M. SUNNE:4-227), SEHANFÜRİ EL HİNDİ (B. MECHUD:16-217), İ. CEVZİ Z. MEAD:3-146), AZİMABADİ (A. MABUD: 10-374)...GİBİ ALİMLER, DEĞİL YASAKLAMAYI, YUKARIDAKİ RİVAYETTEN HAREKETLE KADINLARIN OKUMA YAZMALARININ CAIZ OLDUGUNU İFADE ETMİŞLERDİR. TARİHTE HZ AİŞE, ÜMMÜ ULEYYE, KERİME B. AHMEDİL MERVEZİ, ÜMMÜ VARAKA BİNTİ NEVFEL, İMAMI MALİK'İN KIZI, HZ ZEYNEP, FATMA BİNTİ KAYS, HAFSA BİNTİ SİRİN, ...GİBİ BİR ÇOK KENDİNDEN İLİM ÖĞRENİLEN KADIN BİLGİNLERDE MEVCUTTUR. GÜNÜMÜZDE DİNCİ (!) KIZLARIN OKUMAK İÇİN DÜNYANIN DÖRT BİR TARAFINDA DAĞILMALARI DA BU SÖZÜ YALANLAMAKTADIR ZATEN.DETAY SİTEMİZDE İÇİN TIKLAYINIZ
"CİNSİ MÜNASEBETTEN SONRA YIKANMAK ERKEĞE EMREDİLMİŞTİR. ÇÜNKÜ ERKEĞİN TENASÜL UVZU BİLE KADININKİNE NAZARAN DAHA TEMİZ, KUTSAL, ŞERDEN KORUNMALIDIR"-S:101- ( KADINLAR GUSÜL ALMAZMIŞ YANİ), "KADINLA SEVİŞMESE BİLE ERKEK SADECE SARILSA BİLE YIKANMALIDIR, ÇÜNKÜ KADIN PİSTİR, ŞERDEN İBARETTİR, ONA DOKUNAN YIKANMALIDIR ."-S:102- ( HALBUKI, ŞEHVET NETICESI KIM İHTİLAM OLURSA , KADIN VEYA ERKEK, YIKANIR ), TANRI VAHİY İNDİRMEKLE GÖREVLENDİRDİĞİ MELEKLERİ DAHİ KADINLARDAN DEĞİL, ERKEKLERDEN SEÇMİŞTİR." -S:413- ( CEBRAIL'IN ERKEK OLDUGUNU DA 1450 SENE SONRA İLK FARKEDEN BU ATEİST OLDU WESSELAM!)
"KUR'AN'DA TANRI ÖZELLİKLE ERKEKLERE HİTAP EDER"-S:123, 210- BİLİNDİĞİ GİBİ ROMANTİK BİR DİL OLDUĞU İDDİA EDİLEN FRANSIZCA'DA BİLE BİR GRUP İÇİNDE ERKEK VARSA O GRUBA HİTAP ERKEK- MASQULEN- SIGASI İLE YAPILIR, ARAPÇA'DA DA EĞER TÜM ERKEK VE KADINLARA YÖNELİK BİR HİTAP VARSA CÜMLE MÜZEKKER YANİ ERKEK SIGASI İLE KULLANILIR BU BİR DİL KURALIDIR VE DİL KURALLARININ DİN İLE ALAKASI YOKTUR, BU KURAL İSLAM ÖNCESİ YERLEŞMİŞ BİR DİL KURALIDIR VE ALLAH KİTABINI DİL KURALLARINA UYGUN GÖNDERMİŞTİR ! İBNİ HAZM'DA: HZ RESUL TÜM ERKEK VE KADINLARA GÖNDERİLDİ.ALLAH VE RESUL'ÜN HITABI DOLAYISI İLE HEM ERKEK HEM KADINLARA YÖNELİKTİR.BU HİTAPLARI AÇIK BİR NAS OLMADAN ERKEKLERE TASHİH EDİP KADINLARI DIŞARIDA BIRAKMAK CAİZ DEĞİLDİR" DER ( EL IHKAM: 3-81)
152. SAYFADA YAZAR KIZ ÇOCUKLARINA İYİ DAVRANMA İLE İLGİLİ HADİSLERİ VERİR VE SONRA YORUMLARINI YAPAR : "BU SÖZLERİN ALTINDA ÇIKAR VARDIR, KIZ ÇOCUKLARINA İYİ DAVRANAN SONUÇTA ONDAN YARARLANIR..." -S:152,155-, "CENNET ANNELERİN AYAĞI ALTINDADIR , SÖZLERİ İLE YAPTIRTMAK İSTEDİĞİ ŞEY, KADINLARIN KOCALARINA İYİ BAKMALARINI VE BOL ÇOCUK YAPMALARINI SAĞLAMAKTIR" -S:259- ( ANNE KELIMESI COCUKLA IRTIBATLIDIR, KOCA KELİMESİ İLE İRTİBATLI OLSA IDI EŞ, HANIM, KARI ...VS KELİMELERİNDEN BİRİNİ KULLANILMASI GEREKIRDI HADISTE. HEDEF KITLE COCUKLARDIR, ANNE SEVGISIDIR!)
YİNE YAZAR BOŞANMA AŞAMASINDA KADIN ERKEK HER İKİ TARAFI UZLAŞMAYA ÇAĞIRAN AYETİ DE; "BU YOL TALAKI INSAF SINIRLARINA SOKAR GÖRÜNMÜŞ İSE DE ASLINDA BUNU BİR UYUTMA VE KADINI BU HAKSIZLIĞA RAZI ETME SİYASETİ OLRAK YAPMIŞTIR" - S:387- DEMEKTEDİR.
"NE HAZİNDİR Kİ HER VESİLE İLE VE HER İHTİYACI İÇİN TANRI'DAN VAHİYLER GETİRTEN MUHAMMED, ANASI YADA BABASI LEHİNE VE ONLARI ŞEREFLENDİRMEK MAKSADIYLA BÖYLE BİR YOLA GİTMEYİ DÜŞÜNMEMİŞTİR." -S:457- ( BASKA BIR YERDE ATEISTLER, MUHAMMED ANNE BABASINA TORPIL GECIYOR, ŞEKLİNDE UYDURMA RİVAYETLER İLE HZ RESULU ELEŞTİRİR, O RİVAYETLER GERCEK OLSA O ATEİSTLER SALDIRIYOR, DOĞRU OLMASA BU SALDIRIYOR, AMAÇ SALDIRMAK OLUNCA AĞZINDA PİŞMİŞ TAVUK TUTSAN FARKETMIYOR YANI...!) YAZAR ASLINDA BU CÜMLELERİ İLE KURANI HZ RESUL'ÜN YAZMADIĞINI DA İTİRAF ETMİYOR MU ACABA?
BU MANTIĞI KULLANAN BİR PROF ( HADIS PROFU DIIL CANIM ) VE BİZ ÖZELLİKLE CEVAP VERMEKTEN KAÇINIP YAZARIN İÇ DÜNYASININ DIŞA YANSIMASI OLAN YAZILARINDAKİ MANTIK HATA- SEVİYESİNİ GÖZLER ÖNÜNE SERMEYE ÇALIŞTIK. BU ÖNYARGI, SUBJEKTİVİZM VE TAASSUP KOKAN CÜMLELER ; POZİTİVİST, RASYONALİST VE REALİST OLDUĞUNU İDDİA EDEN BİR ADAMIN YAZDIĞI KİTAPTAN ALINTILAR , KİTABINDAKİ HEZEYANLARIN KÜÇÜK BİR BÖLÜMÜDÜR,
BİZİM SON SÖZÜMÜZ ; ALLAH İNSANLARI BAĞNAZLIK VE TAASSUPTAN UZAK , TEMELİ AKIL VE BİLİM OLAN ÖNYARGIDAN UZAK , AKIL VE RUH BİRLİKTELİĞİNİ İÇ DÜNYASINA YANSITABİLENLERDEN EYLESİN DİYORUZ. AMİN !
NOT: EVLENME, BOŞANMA, MİRAS VE UYDURMA HADİSLERİ TEMEL ALAN GÖRÜŞLERİN CEVAPLARI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ HZ. MUHAMMED (SAV) VE HANIMLARI İLE İLGİLİ YALAN, İFTİRALARIN CEVAPLARI İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
* YAZARIN ŞERİAT'TA KADINI ANLATTIĞINI İDDİA ETTİĞİ ESERİN 1989 BASKISI ESAS ALINMIŞTIR.

YAZAR VE ESERLERİ HAKKINDA DİYANETİN GÖRÜŞÜ
SN. ARSEL, ASLINDA BAŞKANLIĞIMIZIN BIR YAYININI DEĞIL BUNU BAHANE EDEREK, BAŞTA KUR'AN-I KERIM VE PEYGAMBERIMIZ HZ. MUHAMMED (S.A) OLMAK ÜZERE ÎSLÂM DININI KARALAMAYA ÇALIŞMAKTADIR. OYSA BIR DINI VE O DINDE KUTSAL SAYILAN ŞEYLERI KARALAMAK BIR INSANLIK SUÇUDUR; ÇÜNKÜ O DIN MENSUPLARINI RENCIDE EDER. ANCAK SN. ARSEL'E GÖRE, SADECE ISLÂM DINI DEĞIL, TARIH BOYUNCA BÜTÜN DINLER, HÜR DÜŞÜNCEYI VE INSAN AKLININ GELIŞMESINI ÖNLEMIŞLERDIR.İLIM, TEKNIK VE MEDENIYETIN ILERLEMESI, INSANLIĞIN FIKRÎ TEKÂMÜLÜ, DIN DENILEN VÂHIMEDEN VE DINLE ILGILI HERŞEYDEN KURTULMAKLA MÜMKÜNDÜR. SN. ARSEL BU KANAATINI "KADIN VE ŞERIAT" ADLI MEZKÛR KITABINDA DEFALARCA IFADE ETMEKTEN ÇEKINMEDIĞI GIBI, MUHTEVA ITIBARIYLE HEPSI DE BIRBIRININ TEKRARI OLAN "ARAP MILLIYETÇILIĞI VE TÜRKLER" (ANKARA, 1973, IKINCI BASKI, 1975), "TEOKRATIK DEVLET ANLAYIŞINDAN DEMOKRATIK DEVLET ANLAYIŞINA, (ANKARA, 1975), "TOPLUMSAL GERILIKLERIMIZIN SORUMLULARI; DIN ADAMLARI" (ANKARA, 1977), "BIZ PROFESÖRLER" (ANKARA, 1979) ADLI KITAPLARINDA VE ÇEŞITLI MAKALELERINDE DE ISRARLA SAVUNMAKTADIR.ADI GEÇENIN KITAPLARININ RASTGELE SAHIFELERI ÇEVRILDIĞINDE BILE GÖRÜLMEKTEDIR KI, DINÎ HÜKÜMLER MAKSATLI ŞEKILDE YORUMLANARAK ALAY KONUSU YAPILMAKTA, DÜNYA ÇAPINDA ÜN YAPMIŞ BÜYÜK ILIM ADAMLARI, ALLAH'A INANDIKLARI VE DINE SAYGILI OLDUKLARI IÇIN AŞAĞILANMAKTADIR. BU KONUDA, KITAPLARINDA GELIŞIGÜZEL SEÇILMIŞ BIR KAÇ ÖRNEK ŞUNLARDIR:
a. "İslam'ın en büyük ve en geniş görüşlü sanılan bilim adamları, düşünürler ve yazarlar, örneğin al-Farabîler, İbn Sinâlâr, İbn Tufeyller, al- Gazâlîler ve saymakla bitmeyecek daha niceleri, bütün gayret ve dehalarını: "Ne yapalım da şu AKLI, şu insan zekasını işlemez, düşünemez ve yaratamaz hâle sokalım... ne yapalım da insanları yani halk yığın larını, kendi akıl ve iradeleriyle değil ve fakat gökten inen kurallara göre yaşamağa alıştıralım, sorununa yönelmişlerdir..." (Toplumsal Geriliklerimizin sorumluları, sh.3) DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ, BATI BİLE FARABİ-RÜŞT'Ü USTAD KABUL ETMİŞKEN...!
b. "... Şinasilerin, Namık Kemallerin, Mustafa Fazıl Paşaların, Ali Suavîlerin, Ziya Paşaların ve diğerlerinin tutum ve davranışlarında öz gürlüğün, halkçıların, millet iradesi üstünlüğünün, eşitlik düşüncesinin izlerini aramaz... düpedüz bilgisizliktir... istisnasız, tümü şeriatçı (dine bağlı) idi... Önemli olan tek şey Kur'an idi, hadis idi, sünnet idi..." (Biz profesörler, sh.86-87) YAZARA GÖRE NE KADAR ESER YAZAR, FİKİR ÜRÜNÜ ORTAYA KOYARSAN KOY, KURANA İNANIYORSAN CAHİLSİN!
c. Aydın olarak bizlerin hepimize düşen en büyük görev, insan aklını ve düşün tarzını şeriatın ve özellikle Kur'an'ın, ya da peygamber emirlerinin tutsaklığından kurtarıp, özgürlüğe kavuşturmak, akıl çağına ulaştırmaktır. .. Asıl önemlisi,...Kur'an'ın yanılmaz bir kitap olmadığını, çelişkilerle dolu bulunduğunu, gerçekler kaynağı sayılamayacağım ortaya vurmanın... en büyük hizmet olduğunda karar kılmaktır..-." (Biz Pro fesörler, sh. 147-148) BU NE KİN, ÖNYARGI, TAASSUP...
d. "...İster Kur'an sûreleri ve âyetleri, ister peygamber hükümleri, ister icma-ı ümmet ve ister kıyas-ı fukaha hükümleri olsun, teker teker ele alıp eleştirmedikçe, yermedikçe, akıl süzgecinden geçirmedikçe, Türk insanını uygar kerteye eriştirme yolu bulunamaz..." (Biz Profesörler sh.81) ŞARTLANMIŞLIK PSİKOLOJİSİ: İLLA YERECEK! ELEŞTİREL DÜŞÜNCE TABİİ Kİ OLACAK, AMA İLLA TEK TEK VE İLLA DİNİ İÇERİKLİ OLANLAR...BUNA ÖNYARGI DENİR.MESELA NEDEN "DARWİNİZMDE" DEMEZ YAZAR, O ÇOK MU İLİMSEL?!
Evet, bütün sorun, din adamının cehaletinden ziyâde, onu câhil halde tutan, şeriatın (islâm dininin) kendisidir ve asıl savaşılmak gereken de bu temeldir. Cehalet, şeriatın (dinin) kendisinde yatmaktadır ve onunla eğitilenler de, ister istemez câhil olmaktadırlar. Akla ve müsbet ilme ve ahlâka aykırı ne varsa, hepsi oradadır. Kur'an ve hadis (sünnet) hükümleri oradadır... Bunları, Arap peygamberi Tanrı adına ve Tanrının sözleridir diye yerleştirmiştir..." (Toplumsal Geriliklerimizin Sorumluları, sh.210) HEM ŞERİAT DÜŞMANI HEM ŞERİATI BİLMİYOR, ŞERİATI ARAPLARA ÖZEL PEYGAMBER OLAN MUHAMMED (SAV) YAZMIŞ!
IFÂDE ETMEKTE YARAR VAR KI, ISLÂM DINI; ILIM, KÜLTÜR VE MEDENIYETIN YÜKSELMESINE ENGEL DEĞILDIR. ENGEL OLSAYDI, 8. ASIRDAN 14. ASRA KADAR BÜTÜN PARLAKLIĞI ILE HÜKÜM SÜREN BIR ISLÂM ILIM, KÜLTÜR VE MEDENIYETI DOĞMAZDI, ISLÂM DININDE MÜSBET ILIM VE AKL-I SELIMLE BAĞDAŞMAYAN HIÇBIR HÜKÜM YOKTUR. DINÎ HÜKÜMLERIN ILIM VE AKL-I SELIM ÖLÇÜLERINE GÖRE DEĞERLENDIRILMESINDEN, MÜSLÜMANLAR HIÇ BIR ENDIŞE DUYMAZLAR. ANCAK, ILK EMRI: OKU! (A'LAK SÛRESI, ÂYET.1) OLAN VE "IKI GÜNÜ EŞIT OLAN KIŞI ZIYANDADIR." (KEŞFU'1-HAFA, C.2, SH.233, NO: 2406) ILKESI ILE DAIMA ILERLEMEYI VE YÜKSELMEYI ISTEYEN BIR DINÎ, "CEHALET, ŞERIATIN (DININ) KENDISINDE YATMAKTADIR..." HÜKMÜ ILE, CEHALETIN KAYNAĞI OLARAK GÖSTERILMESI, ŞÜPHESIZ TARAFSIZ VE ILMÎ ÖLÇÜLERLE YAPILAN BIR DEĞERLENDIRME DEĞIL; "DINLER, RUHANÎLER SINIFININ, HALKI SÖMÜRMEK IÇIN UYDURDUKLARI EFSANELERDIR. İLIM ILERLEYIP, TABIATTAKI SIRLAR ÇÖZÜLDÜKÇE, INSANLARIN KAFASI AYDINLANACAK VE BU EFSANE DE YOK OLUP; GIDECEKTIR..." DIYEN VOLTAIRE (1694-1778), D'ALEMBERT (1717-1783), DIDEROT (1713-1784)... GIBI 18. ASIR FILOZOFLARINDAN BIR KISMININ, GÜNÜMÜZDE ARTIK HIÇ BIR ILMÎ DEĞERI KALMAMIŞ, BÂTIL IDDIALARININ, KÖRÜ KÖRÜNE TAKLIDINE DAYANAN BIR ÖN YARGIDAN IBARETTIR. YUKARIDA VERILEN ÖRNEKLERDE DE GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE, SAYIN ARSEL'IN DIN VE ÖZELLIKLE İSLÂM DINI KONUSUNDAKI HÜKÜMLERI, INCELEME VE ARAŞTIRMA SONUCU OLMAKTAN ÇOK, AŞIRI BAĞLI BULUNDUĞU VOLTAIRE VE BENZERI FILOZOFLARIN, GENELLIKLE HIRISTIYANLIK KONUSUNDAKI DÜŞÜNCELERININ SONUCU OLARAK ILERI SÜRDÜKLERI FIKIRLERDEN OLUŞMAKTADIR. BU AŞIN BAĞLILIK, VE ÖN YARGI, ONDA TARAFSIZ BIR INCELEME VE ARAŞTIRMA IMKÂNI BIRAKMAMIŞ; ONU İSLÂM'A VE MÜSLÜMAN BILGINLERE HINÇ DUYMAĞA VE SAVAŞ AÇMAYA SEVKETMIŞTIR. NITEKIM, EN BÜYÜK HUKUKÇULAR ARASINDA YER ALAN VE MÜSLÜMANLARCA İMAM-I AZAM UNVANI ILE BÜYÜK SAYGI ILE ANILAN EBÛ HANIFE'YE "HANEFI EFENDI" DEYIŞINI, ŞÖYLE AÇIKLAMAKTADIR.
"... Ebû Hanife'ye "Hanefî Efendi" derken, ben bu kullandığım efendi sözcüğü ile, zihniyetini ve insanlık anlayışını beğenmediğim . bu şeriatçıyı yermek istedim. Tıpkı Gazzalî'yi, ya da İbn Teymiye'i ya da Ebu's-suûd ve nice benzerlerini yermek istediğim gibi. Bu kişilerin adlarının yanına efendi sözcüğünü koymak, her nedense bana hınç çıkarma duygusu verir..." (Biz Profesörler, sh.186)
BIZZAT KENDI IFÂDE VE AÇIKLAMALARINDAN DA ANLAŞILDIĞI ÜZERE SAYIN ARSEL DINÎ KONULARDA YETER BILGISI VE YETKISI OLMAYIŞI BIR YANA, ISABETLI HÜKÜM VE SONUÇLARA ULAŞABILECEK NITELIKTE TARAFSIZ BIR ILIM ADAMI DA DEĞILDIR. O'NUN DIN KAVRAMINA VE ÖZELLIKLE İSLÂM DININE KARŞI KIN VE HINÇ DERECESINE VARAN BU OLUMSUZ TUTUMU, ONU AKADEMIK KARIYERE SAHIP BIR BILIM ADAMINA YAKIŞMAYAN DAVRANIŞLARA, HALEN ÜNIVERSITELERIMIZDE GÖREVDE BULUNAN DEĞERLI ILIM VE FIKIR ADAMLARIM, -KENDI DE DAHIL-, TOPTAN "ORTAÇAĞ ÜNIVERSITELERINDE HADEMELIK BILE YAPAMAYACAK KERTEDE KIMSELER..." (BIZ PROFESÖRLER, SH.134; CUMHURIYET GAZETESI, 28 ARALIK 1976, SH.2; "FAKÜLTEDEN AYRILIRKEN" BAŞLIKLI YAZI) DIYE ITHAM ETMEĞE VE HIÇBIR CIDDÎ ARAŞTIRMA YAPMADAN, HATTA HIÇ DÜŞÜNMEDEN, GELIŞIGÜZEL YAZILAR YAZMAYA VE BAZAN GÜLÜNÇ DURUMLARA DÜŞMEYE KADAR SEVKETMIŞTIR. NITEKIM, OSMANLI İMPARATORLUĞUMUN YÜKSELME DÖNEMINDE (KANUNÎ, 2.SELIM VE 3.MURAD'IN SALTANATLARI ESNASINDA) ARALIKSIZ 28 YIL ŞEYHÜLISLAMLIK MAKAMIM HAKKIYLE DOLDURAN; BILGISI, DIRAYETI, IHLÂKI VE ESERLERIYLE HAKLI BIR ÜNE KAVUŞAN BÜYÜK TÜRK BILGINI EBU'S-SUÛD EFENDI'NIN BIR FETVASINDA, "ERKEKLIKTEN KESILMIŞ YAŞLI KIŞIYE..." ANLAMINDA OLARAK YER ALAN "CIMÂ'A KADIR OLMAYAN PÎR'E" IFÂDESINDEKI, ISMIN "E" HALI ILE KULLANILMIŞ "PIR" (YAŞLI KIŞI) KELIMESINI, BILINEN ASALAK BÖCEK (PIRE) SANMIŞ; ANLADIĞIM SANDIĞI BU FETVA ILE ILGILI OLARAK VARLIK DERGISI'NIN AĞUSTOS 1970 TARIH VE 827. SAYISINDA (SN.3) YAYINLANAN "DEĞER ÖLÇÜLERIMIZDEKI ZAVALLILIK" BAŞLIKLI YAZISINDA:
" Ebu's-suûd Efendi, bugün hâlâ Türklerin haklı olarak iftihar edebilecekleri en mühim şahsiyetlerden ve Türklere ve müslümanlara büyük hizmetleri dokunan bir âlim olarak baştacı edilir. Oysa ki, 16. yüzyılın bu büyük ve en ünlü bilgim diye gösterilmek istenen kişi, insanlık sevgisi duygusundan yoksun, ve kadının pire ile cima (cinsî ilişki) edip edemeyeceği sorunlanrıyla meşgul olabilecek kadar, insan zekâsızı küçülten bir kimsedir...Hiç şüphesiz, kendisine cimâ’a kadir olmayan pire" konusunda soru sorabilecek kadar câhil ve ilkel bir toplumdan, Ebû's-suûd Efendiden daha iyisinin kolay kolay yetişmeyeceğini unutmak gerekir..." sözleriyle, gerçekten ortaçağ Üniversitelerindeki hademelerin bile kolayca anlayabileceği Türkçe bir cümleyi anlayabilecek seviyede bulunmadığını, bizzat kendisi isbatlamıştır.Zara, söz konusu fetvada "cima kadir olmayan PİR'e yahut oniki yaşında olan oğlancığa..." ifâdesinde yer alan "pîr" ve "oğlancık" kelimelerinin, gramerde (ismin "e" hâli) denilen durumdan başka bir şey olmadığını anlamak için, değil profesörlük unvanına sahip olmak, okur-yazar bile olmaya gerek olmayıp, Türkçe bilmenin yeterli olduğu açıktır. Unutmamak gerekir ki, "câhil ve ilkel bir toplum" olarak nitelediği toplum; ilim, san'at, kültür ve medeniyet itibariyle, asrının en ileri toplumudur. Ebu's-suûd Efendi gibi ünlü bir kişinin şahsiyetinden ve yaşadığı asrın kültür ve medeniyetinden böylesine bihaber olan Sayın Prof. Arsel'in tek meziyeti, hiç bilmediği konulan bile bildiğini iddia ederek, milletimizin saygı duyduğu her değere hakaret edecek kadar cesur olmasıdır."
YUKARIDA VERILEN ÖRNEK VE AÇIKLAMALARDAN ANLAŞILMAKTADIR KI, SAYIN ARSEL'IN BAŞKANLIĞIMIZ YAYINLAN VE HIZMETLERIYLE ILGILI OLARAK, OBJEKTIF DEĞERLENDIRMELER YAPMASI MÜMKÜN OLMADIĞI GIBI, ILMÎ DURUMU VE IHTISASI BAKIMINDAN DA BÖYLE BIR DEĞERLENDIRME YAPACAK EHLIYETTE DEĞILDIR, ÎDDIALARININ HEMEN HEPSI MESNETSIZ VE ÖN YARGIDAN IBARETTIR.BILGI VE TAKDIRLERINE ARZ EDERIM. İrfan YÜCEL (Din işlen Yüksek Kurulu Başkan V.)[wow][/wow]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Empty
MesajKonu: Geri: İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma   İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar  Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma Icon_minitimeC.tesi Tem. 31, 2010 4:17 pm

BIRLIKTE YAŞAMAK BIR ŞEY DEĞIŞTIRMIYOR
Alyanslarını takmadan önce birlikte yaşayan çiftlerin evlilik süresiyle, birlikte yaşamadan evlenenlerin evlilik süresi arasında bir fark bulunmuyor.
Amerikan Hastalıkları Kontrol Merkezi tarafından yayımlanan araştırmaya göre, Amerikalı çiftler arasında hem kadınların hem de erkeklerin yüzde 28'i ilk evliliklerinden önce birlikte oturmuşlar. Bunlardan kadınlardan yüzde 23 ve erkeklerden yüzde 18'i evlenmeden önce müstakbel eşleriyle birlikte hiç yaşamamışlar.Araştırmada, evlenmek istedikleri kadınla birlikte yaşayan ve evliliklerinin süresi 10 yılı aşan erkeklerin oranı yüzde 71 olarak ortaya çıkarken, bunu yapmayanların oranının da yüzde 69 olduğu belirlendi.Kadınlarda da evlenecekleri erkekle birlikte yaşayan ve evlilikleri 10 yılı aşanların oranının yüzde 65, birlikte yaşamayanlarınkinin de yüzde 66 olduğu tespit edildi. ( Ntvmsnbc: 04 Mart. 2010)

LOLİTA İHTİLALİ
Dünkü Milliyet'in 3. sayfasında bir haber: "12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı." Sayfayı çevirin: Edirne'de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları... Ve günlerdir Mardin'den Sivas'a kadar Türkiye'nin dört bir yanından 12 - 13 yaşında küçük kızlara tecavü haberleri... Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?..Alttan alta inanılmaz bir "ergen ihtilali" yaşadığımızın farkında mısınız?Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent'te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım:
"14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor"muş.Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie'nin fotoğrafıyla gelmiş ve "Bununki gibi dudak istiyorum" demiş.18'lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış. "En büyük istekleri" neymiş biliyor musunuz? Zara'nın ya da Diesel'in 34 bedenine sığmak...Bunun için yarışıyorlarmış: "Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım. Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var. Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar."Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir "patlama" olduğunu söylüyor:
"Ben de anneyim, 18'lik 'lipolu' (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip 'Dudağımızı şişir' diyenleri 'Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin' diye geri yolluyorum." Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı:
"Genç nüfusta müthiş bir uyanma var" diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor:Batı'da ergenlik yaşı 16 - 17'den 11 - 12'ye geriledi. Amerika'da 10 yaşa kadar düştü.Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık...Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri "psiko - sek süel uyarımın artması"...Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması... Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor. Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve se ksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir s eks nesnesi olarak görüyor.Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında... Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta... Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz: İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt" öğüdü verebiliriz ki? Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var. ( MİLLİYET : Can Dündar )

ÇAĞDAŞ HAYAT ( !) VE KADIN
Çağdaş olduğu iddia edilen hayat tarzında kadınlar ,kendilerinin dış görünüşleri ile değer kazanacakları konusunda ikna edilmiş durumda bulunmaktadırlar.Bilgi,görgü,zeka'dan önce uzay çağının ,21. yüzyılının kadınının (!) değeri sarı (bazen kızıl...! ) saçlar ,ikide bir değişen vücut ölçüleri daralıp bollaşan, bazen yırtık, bazen sökük ...ama daima modacılarla kumaş tröstlerinin anlaşması ile çoğu da cinsel tercihini tuhaf şekilde yapan kreasyoncularca hazırlanmış moda elbiselerini giyen ,kendince karar vermesine izin verilmeyen makyaj, giyim, ...hatta hayat tarzına, yaşam tarzına ( yani dinine) başkalarının karar verdiği evlendiği kocasının yanında yüzünde salatalık maskesi , saçlarında bigudi ...vs ile dolaşan ve kocası ile yatağa bu halde iken girerken sabah evden çıkarken , kocasından ayrılırken makyaj yapmaya çalışan süslenen, kokular sürünen kadın ne kadar hayatında hür ve doğru karar verme hakkına sahip olabilmektedirler acaba...?Örneğimize devam edelim ;her çağdaş kadın aynı şeyi yapsa, eşinin yanında savaş boyalarını sürünmüş gibi dolaşırken dışarıya çıkarken süslense eşleri ,hayat arkadaşları hanımından uzaklaşıp gözü dışarıya kaymaz mı ?Öyle ya eşine değilde dışarıdaki insanlar için süslenen kadın eşini ne kadar kendine bağlayabilir...? Kocasıda tıpkı kendi eşi gibi ,eşi için süslenmeyen ,başkaları için farkında olmadan süslenen diğer kadınlara ilgi duysa ,aynı şeyi başka erkek kendi eşine karşı hissetse toplumda aile ,ahlak ne hale gelir ,öyle değil mi!Flörtle başlayıp ,aşkla alevlenen ,evlilikle sonuçlanan çağdaş evlilikler ;ihanet,kısa süren evlilikler , boşanmalar asrı olan asrımızın temel kaynağı bu ters mantık olmasın sakın...! Hatalı olan ne kadın ne de kocadır, hata iki cinsede modern hayat diye bu tuhaf ve ters mantığı kabul ettirenlerdir!
İslam'da ise kadın dışarıda örtünür , süsünü ,çekiciliğini evde eşine saklar.Tabiiki aynı durum erkek içinde söz konusudur!Yine acaba neden hostes bacılar onlarca erkeğe hizmet ederken , yemek ikram edip ,yastık kabartıp , kemer bağlarken... medeni olurlar da evlenip işini terkedip sadece eşine hizmet etmeye karar verince tenkide uğramaktadır."Hayatını güvence altına almak,ekonomik özgürlük..." sözlerinin arkasında doğru ve güvenilebilen bir eş ,hayat arkadaşı bulunamaması gibi bir mantık yatıyor olmasın sakın?
Sokakta kızımızın beline bir erkek kolunu dolasa ona kızarız da adı " dans " olunca bu harekete neden tepki göstermeyiz acaba !!?? Adı "Moda " olunca yırtık,çıplak,tuhaf elbiseleri neden doğal karşılarız ! Kızımız veya oğlumuz " don " ile dışarıda dolaşsa buna karşı çıkarız da adı " mayo veya şort " olunca neden buna karşı çıkmayız !
SUNUCU -MANKEN İPEK TENOLCAY : " MİNİ ETEK GİYİP , İNCE ÇORAPLA GEZİYORSAN BAŞKALARIYLA FLÖRT EDİYORSUNDUR.İLTİFATLAR , BAKIŞMALAR ALDATMA DEĞİL Mİ ?" ( Milliyet :11.01.2003)


EĞITIMLI KADINLAR CINSEL ŞIDDET MAĞDURU
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Adli Tıp Enstitüsü'nce, üniversite öğrencisi ve mezunu kadınlarla yapılan bir araştırma, katılımcıların büyük bir bölümünün cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığını ortaya koydu. İÜ Adli Tıp Enstitüsü'nden Prof. Dr. Mustafa Fatih Yavuz ile yüksek hemşire Zehra Kayı, 591'i üniversite öğrencisi olan 700 kadınla, ''Kadın üniversite gençliği ve mezunlarına yönelik cinsel saldırı'' konulu araştırma yaptı.Araştırma sonucunda, katılımcıların yüzde 84'ünün laf atma, açık-saçık konuşma, röntgencilik, teşhircilik, sarkıntılık, ırza geçme gibi ''sözel, görsel, dokunsal'' cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığı belirlendi. Bunlardan yüzde 44.8'inin, basit cinsel içerikli dokunuştan zorla cinsel ilişkiye kadar uzanan ''dokunsal şiddet'' türlerinden birini yaşadığı tespit edildi. Cinsel şiddet türleri arasında ilk sırayı yüzde 81.3 ile sözel ve dokunsal olanlar aldı. Araştırmaya katılan yaklaşık her 5 kadından birinin teşhircilik eylemiyle karşı karşıya kaldığı ortaya çıktı. Cinsel saldırı boyutundaki eylemlerin yaklaşık yarısında fiziksel şiddet kullanıldı. Yine eylemler sırasında korkutma-tehdit ile kandırma da ilk sıralarda yer aldı.(Milliyet:12.06.2003)
İLK SIRADA SEVGİLİLER VAR
Araştırma, sanılanın aksine, cinsel şiddet eylemlerinin yabancılar değil, çoğunlukla tanıdık kişiler tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koydu. Buna göre, saldırganların yüzde 95'inden fazlası tanıdık. Çalışmaya göre, ilk sırada sevgili düzeyindeki erkek arkadaş, ikincisi sırada nişanlılık ve sözlülük ilişkisi geliyor. Üçüncü sırada ise ens est ilişki türleri var.Araştırmada, sevgili düzeyindeki erkek arkadaşların daha çok görsel ve dokunsal cinsel şiddet türü uyguladığı dikkat çekti.Saldırganların çok büyük çoğunluğunu ise ortalama 25 yaşındaki erkekler oluşturdu. Eylemin gerçekleştirildiği yerler arasında ilk sırayı saldırganın evi aldı. Çalışma, eylemler nedeniyle adli makamlara başvuru oranının ise hemen hemen yok denecek kadar az olduğunu da ortaya koydu. Buna göre, adli makamlara iletilen cinsel şiddet türleri teşhircilik, cinsel içerikli dokunma ve cinsel birleşmeye teşebbüs eylemi ile sınırlı kaldı ve oranı yüzde 2-3'ü geçmedi.Bu tür eylemleri yaşayanların, çaresizlik ve suçluluk hissiyle utanma duygusunu yaşadığı da belirlendi.

TAHMİN EDİLENİN DAHA ÖTESİNDE...
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Yavuz, cinsel şiddetin toplumdaki tüm bireyler için bir sorun ve tehlike olduğuna işaret etti.Prof. Dr. Yavuz, ''Bu çalışma, toplumumuzda cinsel şiddet boyutlarının tahmin edilenlerin de daha ötesinde olduğunu ortaya koyuyor'' dedi. Mağdurların adli makamlara başvurmama nedenleri arasında ilk sırayı toplumun olumsuz yaklaşımının aldığına işaret eden Prof. Dr. Yavuz, bunu; ispatlayama ve saldırganın misilleme yapma korkusunun takip ettiğini ifade etti.Prof. Dr. M. Fatih Yavuz, ''Cinsel şiddet eylemlerine maruz kalma oranının yüksekliği, karşı karşıya olduğumuz sorunun büyüklüğünü de gösteriyor. Adli makamlara yansıma oranlarının çok düşük olması da, bu soruna hukuksal, sosyolojik ve medikal açıdan ciddiyetle ve yoğun bir şekilde önem verilmesi gerektiğini ortaya koyuyor'' diye konuştu.

NOT : AŞAĞIDAKİ YAZI BİR İSLAM ALİMİNİN YAZISI DEĞİL,AKSİNE BİR YABANCI YAZARIN EVLİLİĞİN HAYAT BOYU MUTLU ŞEKİLDE SÜRMESİ İÇİN YAZDIĞI EŞLERE TAVSİYELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTAN ALINMIŞTIR !
KARŞI CİNSTEN İNSANLARLA ARKADAŞLIK
Karşı cinsten insanların uzun süreli çalışma ilişkilerinde olaylar genellikle sinsice gelişir.Kişi ”Karşı cinsten filanca kişiyle sadece arkadaşız” dediklerinde kesinlikle kendilerini aldatmaktadırlar.Bazen doğru gelebilir yada ilişkinin başında doğru gelebilir. Oysa pek çok durumda karşı cinsle kurulan arkadaşlık bir süre sonra, diğerinin zekası yada mesleki yeteneğine duyulan saygıya bağlı olarak arkadaşlıktan öte bir şey haline gelmeye başlar.İlişki adım adım daha açık ve güvenilir bir nitelik kazanır.Küçük şeyler paylaşıldıkça bir takım tesadüfler ve ortaklıklar sonucunda daha yakınlaştığınızı fark edersiniz.
Eğer evliyseniz eşinizle aranızdaki farklılıklar yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlar. Bir bakmışsınız ki yeni arkadaşınızla her şeyde uyuşurken ,eşinizle hiçbir konuda uyuşmaz hale gelmişsiniz.Tabii sonunda diğer insanla (arkadaşınızla) uyum faktörü yada fiziksel çekicilik nedeniyle hormonlar faaliyete geçer ve kaçınılmaz olay nihayet gerçekleşir.Olmasını asla tasarlamadığınız şeyler olur. Konunun trajik yanı Çoğu cazip şeyin zamanla felaket getireceğinin başta inkar edilmesidir.Karşı cinsten biriyle gözlerin SANİYENİN ONDA BİRİ KADAR BİR ZAMANDA uzunca birleşmesi , koridorda yanından geçerken özel bir itina göstermek,herhangi bir yerde tesadüfen çarpışmak,TOKALAŞIRKEN veya bir şey alıp verirken ellerin bir iki saniye daha uzun tutulması,… bunlar ve bunun benzeri ipuçlarını görmemezlikten gelmek … bu gibi şeyler kırmızı bayraklardır böyle durumlarda kendinize “zararsız flört “ olamayacağını hatırlatın.
Eğer evli iseniz olan şeyi dürüstçe kabul edin – mazeret aramayın – ve eşinize bağlılığınızı hatırlayın. İş yerinizdeki arkadaşınızla veya sekreterinizle bir kere yemeğe çıksam ne olur , demeyin : Boşanmaların yüzde yetmişi aynı iş yerinde veya yakın iş birliği halinde çalışan şahısların yakınlaşması sonucu oluşuyor.yüzde ellisi de eşlerden birinin bir alış veriş merkezinde veya otoparkta karşı cinsten biri ile tanışması ve o kişiye karşı ilgi duyması ile gerçekleşiyor.
Kısacası sekreterinizle veya işbirliği içinde olduğunuz karşı cinsle iş yemeğine veya bir yerde buluşmanızın size hiçbir kazancı olmaz , ama kaybedeceğiniz çok şey olur! İşin gerçeği bu konuda duyarlı öğütler vardır :” evlilikten önce iffet , evli iken sadakat gerekir.”Karşı cinsten biri ile çalışmanız gereken durumlar olacaktır. Bu durumu önleyemeyebilirsiniz ama kendi düşünce ve konuşmalarınızı pekala denetleyebilirsiniz.Temel sorun , dostluk ile flört arasındaki çizgiyi aştığınız zaman sonuçta bir şeylerin yaşanabilecek olmasıdır.yaşananlarda kötü sonuçlar doğurur. ( Z. ZİGLAR : HAYAT BOYU FLÖRT )

REKLAMLAR VE KADIN HAKLARI
- BIR PARTIDESINIZ ,SIZI NASIL FARKETMELERINI SAGLARSINIZ ? ...GÜLÜMSEMENIZE GÜVENEREK ( DISLERINIZLE ! )
- FARKEDECEKLER (SAÇLARINIZI ...)
- BAKALIM ILK KIM BIRISININ DIKKATINI ÇEKECEK ? ... ( TABII KI EN DEKOLTE GIYINIP, SAÇLARINI AHENKLE DANSETTIRENLER...)
KRAVAT RAKLAMINDA BUZ PATENI YAPAN MINI ETEKLI , KRAVATLI ( ! ) BAYAN, MAYO ILE GÖZLÜK REKLEMI YAPAN MANKEN ( ! ) LER , ...; GÖZLER BAYRAM ETTI , ÜRÜN DEGIL , MANKEN ILGI TOPLADI HABERLERI ...
Sömürülmek isteyen "çağdaş(!) yaşamı savunmaya devam etsin ...taki GERÇEK yüzünmüze çarpana kadar.
HA SAHI ! ! , HIÇ KADIN SÖMÜRÜSÜ YAPAN SAHIBI ASIRI DINCI BIRI OLAN MAMÜL REKLAMI GÖRDÜNÜZ MÜ ?...
Ne ilginçtir , " sevgilinizin çıplak resmini gönderim , yayınlayalım" diyen genel yayın yönetmeni , kendi eşinin çıplak resminin yayınlamayı reddediyordu bir özel kanaldaki sohbette...!!!

YA BU HABERLERİ (!) YAPANLARA NE DEMELİ
' EN ÖPÜLESI DUDAKLAR' JESSICA ALBA'NIN Colgate'in 'Ağız Sağlığı Haftası' için gerçekleştirdiği ankete göre erkekler en çok sek si yıldız Jessica Alba'yı öpmek istiyor.Mükemmel vücut hatlarıyla erkeklerin hayallerini süsleyen ünlü oyuncu Alba 'En Öpülesi Dudaklar' anketine katılanlardan aldığı oylarla dolgun dudaklarıyla ün yapan Holywood'un sek si oyuncusu Angelina Jolie'yi bile geride bırakarak birinci oldu. Son günlerde Hollywood'dun en çok konuşulan isimlerinden biri olan Alba aldığı bu yeni unvanla yine adından sıkça söz ettirecek gibi duruyor.( Milliyet :04.10.2006 )
EN GÜZEL KALÇALAR BEYONCE'UN Knowles, ABD'de yayınlanan In Touch dergisinin gerçekleştirdiği bir anketle, 'Hollywood'un en güzel kalçalı yıldızı' seçildi. Knowles, birçok ünlü ismin yanısıra, kalçaları da adı kadar ünlenen Jennifer Lopez'i de tahtından etti.En sek si kalçalara sahip Hollywood ünlülerini belirlemek için gerçekleştirilen ankette, Jessica Simpson ikinci, Salma Hayek üçüncü olurken, Lopez bu sıralamada ancak sekizinci sırada yer bula bulabildi.( Milliyet :02 Ekim 2006)
EN GÜZEL VE EN ÇIRKIN BACAKLAR SEÇILDI Bir şarap firmasının geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği ankette Hollywood’un en ‘çirkin bacaklı’ ünlüleri belirlendi. ‘Lmbrini’ adlı şarap firmasının düzenlediği ankete katılan 3000 kişi ‘En çirkin bacaklı’ ünlüleri belirlerken ‘En güzel bacaklıları’ da unutmadı.Ankette son zamanların en popüler oyuncularından Kelly Brook’un bacakları ‘en güzel’ seçilirken şaşalı yaşantısıyla gündemden düşmeyen Victoria Beckham ‘en çirkin’ bacaklı ünlü seçildi.( Milliyet :28 Kasım 2006)
SİZE NE MİLLETİN ORASINDAN BURASINDAN...AKLI, İLMİ, NEZAKETİ..ÖN PLANA ÇIKARSANIZA..!

BİZLER GAZETELERDEKİ BU TÜR İĞRENÇ OLAYLARA , HABER NİTELİKLİ YAZILAR GÖZÜYLE BAKMAYIZ,BAKAMAYIZ !AKSİNE AYNI OLAYLAR BAŞKA GENÇ KIZLARIN- SİSTEMİN KURBANLARININ - BAŞINI GELMESİN DİYE HAREMLİK-SELAMLIK'I TAVSİYE ETMEKTE, SAVUNMAKTAYIZ!!!
AYRICA YUKARIDAKİ MAĞDUR AİLE DE BİR GÜN BAŞLARINA BÖYLE BİR ŞEY GELECEK DİYE BEKLEMİYORLARDI. AYNI OLAYIN BAŞINA GELMESİNİ İSTEMEYEN TÜM TOPLUMA HAREMLİK-SELAMLIK'I SAVUNMALARINI TAVSİYE EDİYORUZ...SENDİKACI,ÖĞRETMEN,MUHTAR,İŞADAMI,ASKER,POLİS...HEPSİ OKUMUŞ İNSANLAR AMA EĞİTİM ,NEFSE UYMAYA-ZİNA ETMEYE HATTA ZALİMLİĞE-SAPIKLIĞA-SÜBYANCILIĞA ENGEL DEĞİL...!
KISACA "HANGİ ÇAĞDAYIZ , 21.YY , ...VS LAFLARININ İÇİ BOŞ , HEDEFİ KADIN-KIZLARI ERKEKLERİN SOFRASINA YEM YAPMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMIYOR !


BASINDAN...!
TÜRKLER 4 YIL FUHUŞ YAPMASA IMF BORCUNU KAPATIR
Son olarak tmamen farklı bir not, bu da önceki günkü Ankara sohbetlerimden aslında; Amerika’nın yıllık “İnsan Ticareti” raporunda Türkiye 2. sırada gözüküyor, inanılmaz, utanç verici, beyaz kadın ticaretinde Türkiye’nin ürkütücü namı önceki hafta New York Times’a da konu olmuş. Şu halimize bir bakın ey duyarlı okur, ne denebilir?! Türkiye beyaz kadın ticaretinde 2.sırada. Konuyu aktaran dostum dedi ki; ‘Türkiye’de kadın ticaretinde yılda dönen para 3 milyar 600 milyon dolar. Necip Türk milleti fuhuş yapmasa-yaptırmasa 4 yıl içinde buraya harcadığı parayla IMF ye olan borcunu ödeyebilir.’ Necip Türk milleti fuhuş ve yan sanayi için 3.6 milyar dolarlık bütçe yaratıyor, Vah Türkiyem vah. ( Akşam : 23.02.2006)
DEKOLTE HASTA EDER!
GÖBEĞI AÇIKTA BIRAKAN ÜSTLER VE SIRTI AÇIK ELBISELERLE DOLAŞAN KIZLAR UYARILDI: BU KIYAFETLER HIPOTERMIYE (VÜCUT ISISININ NORMALDEN DÜŞÜK OLMASI) YOL AÇAR, HASTA OLURSUNUZ!BÜYÜK BRITANYA TEMEL BAKIM VAKFI'NDAN CATRIONA LOGAN, "GENÇ INSANLARIN GIYIM TARZINI, MODANIN BELIRLEDIĞINI BILIYORUZ. ANCAK ŞU KANITLANMIŞ BIR GERÇEKTIR KI, EĞER INSANLAR ÜŞÜRSE ENFEKSIYONLARA ÇOK DAHA ÇABUK YAKALANIRLAR" DIYEREK GENÇ KIZLARA ŞÖYLE SESLENDI:"ŞU ANDA MODA, KIZLARI GÖBEKLERINI AÇIKTA BIRAKMAYA YA DA SIRTI AÇIK ELBISELER GIYMEYE TEŞVIK EDIYOR. FLORIDA YA DA İBIZA'DA YAŞIYORSANIZ SORUN YOK ANCAK, BRITANYA'DA SOĞUK GECELERDE, ÖZELLIKLE BAR GIBI SICAK ORTAMLARDAN DIŞARI ÇIKMADAN ÖNCE MUTLAKA SIKICA SARINMALISINIZ. ANCAK YINE DE KIZLARIN BU UYARILARI DIKKATE ALACAĞINI PEK SANMIYORUM."( MILLIYET :22 ARALIK 2005 )
HASTALARINA TECAVÜZ EDEN JINEKOLOĞA AĞIR CEZA
ABD'DE HASTALARINA TECAVÜ Z ETTIĞI IDDIASIYLA YARGILANAN JINEKOLOG 20 YIL HAPIS CEZASINA ÇARPTIRILDI.ABD YÜKSEK MAHKEMESI YARGICI MICHAEL TRICKEY, YAKLAŞIK 3 AYDAN BERI YARGILANMASI DEVAM CHARLES MOMAH ADLI JINEKOLOGU, JÜRININ TECAVÜLE ILGILI 2, HASTALARINA AHLAKSIZ DAVRANIŞTA BULUNMAKLA ILGILI 2 IDDIADAN SUÇLU BULDUĞUNU ILAN ETMESININ ARDINDAN 20 YIL HAPIS CEZASINA ÇARPTIRDI.İDDIA MAKAMI, MOMAH HAKKINDA HASTALARINA ELDIVEN GIYMEDEN JINEKOLOJIK MUAYENELERDE, CINSEL TEMASLARDA BULUNMAK, HASTALARININ CINSEL ORGANLARINI GEREKSIZ YERE ULTRASON ÇUBUĞUYLA MUAYENE ETMEK VE HASTALARIYLA UYGUNSUZ ŞEKILDE FLÖRT ETMEK SUÇLAMALARINDA BULUNDU.SAVCILAR AYNI ZAMANDA DOĞUM UZMANI OLAN MOMAH'IN HASTALARINA HIÇBIR TIBBI GEREKÇE OLMAMASINA KARŞIN BAĞIMLILIK YAPICI AĞRI KESICILER YAZDIĞI, CERRAHI MÜDAHALEDE BULUNMAK AMACIYLA BASKI YAPTIĞI VE SIGORTA ŞIRKETLERINE AMELIYATLAR IÇIN ÇIFTE FATURA ÇIKARDIĞINI BELIRTTILER. MOMAH ALEYHINE DAVA AÇAN KADIN HASTALARIN SAYISI ISE 44 OLARAK AÇIKLANDI.(MILLIYET:07.02.2006) BOYLE OLAYLAR HER AN OLABILIR...ERKEK NEFSINE YENILEBILIR, KADINLARI KADIN DOKTOR MUAYENE ETSIN DENINCE DE NE GERICILIGIMIZ KALIR NE KADIN -BILIM DUSMANLIGIMIZ...!



KADIN
İslâm'da erkekle kadın bir bütünün parçalarıdır. Biri diğeri için vazgeçilmez hayat arkadaşıdır. İbadet ve muamelelerde cinsiyet ayrılığından doğan önemsiz bazı farklar dışında, dinî görev ve sorumluluklarda kadın-erkek eşitliği esastır. İslâm'ın gelişinden önce toplumda hak ettiği yeri alamayan kadın, İslamiyet'le insana yakışır haklara sahip olmuştur. Kadının durumundaki bu önemli değişikliği bizzat Kur'ân-ı Kerîm getirmiş ve Hz. Peygamber bunu tamamlamıştır.

Hz. Peygamber'e ilk inanan, başka bir deyimle ilk müslüman olan Hz. Hatice'dir. İlk İslâm kadınları Mekke ve Medine'de ağır ve büyük hizmetleri yüklenmekten kaçınmamışlar, askerî ve siyasî işlerde erkeklere yardımcı olmuşlar, hemşirelik mesleğini ilk defa kurarak, yaralı mücahidleri tedavi etmek, su taşıyıp içirmek, yaralarını sarmak ve hatta yaralıları Medine'ye kadar taşımak gibi fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Mücahidlerin yanında onlara destek ve cesaret veren bu hanımların kahramanlıkları hadis mecmualarında kaydedilmektedir.

Kadınlara karşı iyi davranmak, tatlı ve yumuşak dille konuşmak, kaba ve sert hareket etmemek Allah Rasûlünün ahlâkındandır. O şöyle buyurmuştur:
"Dikkat ediniz, sizin kadınlarınız üzerinde, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Kadınların, üzerinizde olan hakkı günün şartlarına göre onların yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır" (1)
"Sizin en hayırlınız kadınlarına karşı huyu en iyi olanlarınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım" (2)
"Kadınlarınız hakkında Allah'tan korkunuz. Şüphesiz, onlar sizin yanınızda yardımcılarınızdır. Onları Allah'ın emâneti olarak aldınız ve cinsiyet uzuvlarınız Allah'ın kelimesi ile helâl edindiniz" (3)
Hz. Peygamber evlenilecek bir kadında aranacak vasıfları şöyle belirlemiştir:
"Bir kadınla dört özelliği için evlenilir; Malı, asaleti, güzelliği ve dindarlığı. Sen dindar olanı tercih et" (4)
Ana-babaya itaat etmek, iyilik yapmak, şefkat ve merhamet göstermek, tatlı ve yumuşak davranmak gibi hususlar âyet ve hadislerle emir buyrulmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyrulur: "Rabbin, yalnız kendisine kulluk etmenizi, ana ve babaya iyilik etmeyi emir buyurmuştur. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa, onlara öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel ve tatlı söz söyle. Onlara merhametle tevazu kanatlarını indir. Onlar için,
"Rabbim onlar beni küçüklüğümde yetiştirirken nasıl merhametli davrandılarsa, sen de onlara öylece merhamet eyle" diye dua et" (İsrâ, 17/23, 24).

Hz. Peygamber en çok kime saygı, şefkat ve bağlılık göstermek gerektiğini soran bir sahabiye "anana" diye cevap vermiştir. Bu soru üç defa tekrar edilmiş, üçünde de aynı cevabı vermiş, ondan sonra kime sorusuna ise, "babana" demişlerdir. (5) Anne müslüman olmasa bile, çocukları üzerindeki saygınlığını korumaktadır. Buna şu hadiseyi örnek gösterebiliriz. Hz. Ebû Bekr'in kızı Esma'nın, babasından boşanmış ve müşrik olarak kalmış annesi, bir gün kızını görmeye gelmişti. Esma, Hz. Peygamber'e, 'Müşrik olan annem' bana geldi. Onunla görüşeyim mi?" dedi. Hz. Peygamber, "annenle görüş" buyurdu. (6)
Başka bir hadiste; "Cennet annelerin ayakları altındadır" buyurulur. (7)
Bu duruma göre, İslâm'da anneliğin yeri, değeri ve şerefi çok yüksektir. Ebeveyne itaatsizlik şirkten sonra en büyük günah sayılmış, bunun kapsamı sadece "Allah'a isyanda kula itaat yoktur" prensibi ile sınırlandırılmıştır (Cool ...

Hz. Peygamber devrinde kadın sahabîler ilme büyük katkıda bulunmuşlardır. Allah Rasûlü'nün kızı Hz. Fatıma duygulu bir şâir olduğu gibi Hz. Peygamber'in bazı hadislerini de rivâyet etmiştir (10). Hadis rivâyet eden kadın sahabilerin sayısı çoktur.Bazıları şunlardır: Ümmü Habibe binti Ebu Süfyan, Ümmü Abd, Esmâ binti Ebu Bekr, Zeyneb binti Cahş, Meymûne binti Hâris, Fâtıma binti Kays, Dürre binti Ebı Leheb, Ümmü Haram binti Milhan vd. Bu son sahabi hanım Kıbrıs'ta vefat etmiş olup. Larnaka civarında medfundur. Kıbrıs müslümanlarınca türbesi bir ziyaret yeridir.(11)

Hz. Peygamber kadınların eğitimine büyük önem vermiştir. Kadınlar mescide geliyor, hadisleri dinliyorlardı. Umumî toplantılara katılır ve bayram namazlarında da hazır bulunurlardı. Hz. Peygamber bayram hutbesini erkeklerin saflarına irad ettikten sonra, kadınların saflarına geçer, onlara da talim ederdi. Ancak hanımlar her zaman mescidde hazır bulunmadıkları için bir sahabî kadın Hz. Peygamber'e gelerek; "Ya Rasûlüllah, erkekler geliyor, senin sözünü dinliyorlar. Bizim için de bir gün tahsis et. O günde gelelim, Allah'ın sana öğrettiklerini bize öğret" dedi. Hz. Peygamber de onlara haftada bir gün ve yer tahsis ederek orada toplanmalarını söyledi, belirlenen günde onların eğitim ve öğretimleri ile meşgul oldu (12). İslâm özellikle Hz. Peygamber'in ailelerine mahrem meseleleri tebliğ etme görevini yüklemişti. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Evlerinizde okunup duran Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlatın ve nakledin" (el-Ahzâb, 33/34).

Sahabe hanımlarının haya ve utanması dini konuları sorup öğrenmelerine bir engel değildi. Özellikle bir fikıh ve hadis âlimi olan Hz. Aişe'nin (ö. 58/677) bu konuda sayısız hizmetleri olmuştur. O, yalnız kadınların değil, sahâbe büyüklerinin bile bir çok meselede başvurdukları kimse idi (13). Hz. Aişe, verdiği hüküm ve fetvalar bir cilde ulaşan yedi sahabe müctehidinden (Fukaha-i seb'a) birisidir (14). Urve b. Zübeyr (ö. 94/712) "Fıkıh ilmini Hz. Aişe'den daha iyi bilen kimse görmedim" der.(15) Ebû Mûsa el-Eş'ârî'de (ö. 44/664) şöyle demiştir:
"Muhammed'in ashabının bize sorduğu herhangi bir hadisin içinden çıkamadığımızda onu Hz. Aişe'ye sorardık ve onun yanında sorulan hadise ait muhakkak bir şeyler bulurduk".
İbn Hazm (ö. 456/1064) sahabe devrinde yetişen hanım fakih ve hukukçular olarak şu isimleri zikretmektedir: Ümmü Seleme, Ümmü Habîbe, Hafsa binti Ömer, Hz. Fâtıma, Fâtıma binti Kays, Esma binti Ebî Bekr, Havlâ binti Tüveyt, Ümmü Şerîk, Sehle binti Süheyl, Ümmü Eymen, Âtike binti Zeyd, Ümmü'd-Derdâ, Zeyneb binti Ümmü Seleme ve Ümmü Yûsuf (16). İslâm tarihinde çeşitli alanlarda büyük hizmet ve yararlılıklar göstermiş müslüman kadınların sayısı az değildir. Tefsîr, Hadîş Fıkıh, Tasavvuf, Şiir, Hüsnühat, güzel sanatlar, çeşitli hayır işleri vb. İslâm kadınının ilgi alanları olmuştur.
Sonuç olarak, İslâm kadınla erkek arasında genel anlamda bir görev bölümü yapmış, kadına evin iç işlerini, çocukların yetiştirilmesini, ihtiyaç ve zaruret bulunduğunda da dışarıda çalışma işini yükleyerek, onu kocasının en yakın yardımcısı kılmıştır. Koca, evin dışında ağır işleri, eşinin ve çocuklarının yeme içme, barınma ve giyim ihtiyaçlarını karşılama görevini yüklenmiştir.
1) Tirmizî, Sünen, V, 111; İbn Mâce, Sünen, l, 594, No: 1851 2) Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 472 3) Ebû Dâvud, Menâsik, 56; İbn Mâce, menâsik, 84; Dârimî, menâsik, 34 4) Buhârî, Nikâh, 15; Ebû Dâvud Nikâh, 2; Nesâî, Nikâh, 13; Ahmed b. Hanbel, II, 428 5) Buhârî, VII, 69 6) Buhârî, III, 142 7) El-Aclûnî, Keşfu'l-Hafâ, Kahire, 1351/1932, I, 335, No: 1078 Cool Buhârî, Ahkâm, 4; Müslim, İmâre, 39 9) Buhârî, Sahih, IV, 136, 137 10) İbn Sa'd, Tabakât, VIII, 19, 30 11) İbn Hayyât, et-Tabakât, Dimaşk 1968, II, 859, 884; M. Tayyib Okiç, İslâmiyet'te Kadın Öğretimi, Ankara 1979, s. 22, 23 12) Muhammed Ebû Zehv, el-Hadîs ve'l Muhaddisûn,Mısır 1958, s.55; Buhârî,Sahih,I, 36
13) Nevzat Aşık, Sahabeye Hadis Rivayeti, İzmir 1981, s. 78, 79 14) İbn Kayyim, İ'lâm, I, 14 vd. 15) El-Mekkî, Fethu'l Mübîn, s. 157 16) İbn Hazm, Cevâmiu's-Sıre, s. 319, 323

http://www.islamustundur.com/konular/islamvekadin.htm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
 
İslamda Kadın Hakları..İtirazlara Cevaplar Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İslamda Kadın..İtirazlara Cevaplar Miras---Eşitlik..Şahitlik ..Evlenme..Boşanma
»  İslâm'da kadın hakları
» TÜRKİYE'DE KADIN HAKLARI MEVZUATI
» Hz adem in çocuklarının birbiriyle evlenme meselesi
» ilahi adalet(kader konusu)- öldükten sonra dirilme (kurbağa)-eşitlik-batıl inançlar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: Ateist-Deistlerin vb İddialarına Cevablar-
Buraya geçin: