ABDULLAH AYMAZ
Dr. Charles Ryan
Avustralya'ya 1990'da gittiğimde pek çok kişiye ve hatıraya ulaşmama yardımcı olan Kıbrıs Türklerinden İbrahim Dellâl Bey, yine bazı belgeleri bulup hazırladığı gibi Dr. Charles Ryan'ın hatıralarından da bahsetti.
Dr. Charles Ryan, (Yeni Zelanda veya İrlanda asıllı olabilir.) doktor olmak için Viyana'ya tıp fakültesinde okumaya gitmiş. Orada gazetelerde Osmanlı ordusunun ilan ile doktor aradığını öğrenmiş ve böylece orduya katılmış. Plevne Savaşı'nda doktor olarak bulunmuş... Avustralya'ya döndükten sonra da yirmi sene Türkçe konuşmuş. Hanımı ve büyük çocukları onu reddetmişler. Ama küçük kızı onu hep dinlemiş. Sonra bir eyalet valisinin (Avustralya'da eyalet valileri, cumhurbaşkanı statüsündedir) eşi olan bu küçük kız, babasından duyduğu hatıraları yazıp kitaplaştırmış. Onun şâhitliğine göre Dr. Charles Ryan, Müslüman olarak vefat etmiş. Dr. Ryan'ın unutamadığı bir hatıra ise yaralı bir Osmanlı askerinin derin inancı ve metaneti...
Savaşta dizleri dağılmış, ayakları işe yaramaz hâle gelmiş bir yaralı askeri demir tekerlekli bir at arabası ile getirmişler. O kadar uzak yerden, ağır kan kaybına ve büyük yaralarına rağmen o şekilde ölmeden ulaştırmalarına Dr. Ryan şaşırıp kalmış. Ayaklarının mutlaka kesilmesi gerektiğini söyleyince asker itiraz etmiş. "Asla olmaz; onların daha yapacak işleri var. Sen elinden geleni yap; ilaçla sarıp sarmala... Gerisini Allah'a bırak!" demiş... Olacak gibi değilmiş ama askerin itikadî enginliği doktora tesir etmiş. Elinden geleni yapıp bırakmış... Asker okuyup okuyup ellerini dizlerine ve ayaklarına sürüyormuş. Bu durum günlerce sürmüş. Doktora "Yakında kalkıp savaşa katılacağım, göreceksin." diyormuş. Doktor, ölmeden kalsın, aksak sakat olarak bir yaşasın, yeter diye düşünürken, bu askerin kalkıp yürüdüğüne şâhit olmuş ve hayretler içinde kalmış. Onu bu kadar şeyden sonra artık memleketine çoluğunun çocuğunun yanına döner diye beklerken, "Benim daha yapacak çok işim var... Beni birliğime katın, hayatta olduğum müddetçe vatanî vazifemi yapmak istiyorum!" demiş.
Aslında duanın büyük değerinin farkında değiliz. Müslüman'ın en güçlü silahı olan duadan istifade etmesini bilmiyoruz. Mutlaka her Müslüman Fatiha Suresi'ni bilir. Fatiha'nın bir ismi de Şâfiye'dir. Yani şifa âyetlerini ihtiva etmektedir. Şifa niyetiyle okununca Allah'ın izniyle tesirini gösterir. Ama ihlâs ile ve şifayı Allah'tan bilerek okumak gerekir.
Nice ayağının kesilmesine karar verilen kimselerin ayaklarına zeytin yağı sürüp dualar ederek, kurtulup yürümeye başladıkları görülmüştür...
Yedi gün bin defa
"Mevlâye salli ve sellim dâimen ebeden
Alâ Habîbike hayrilhalkı küllihimî...
Hüvel-Habîbüllezî türcâ şefâatühû
li külli hevlin minel ehvâli muktehımî"
okuyarak şifaya kavuşanlar vardır.
Bunlar, tıbbı, hekimliği reddetmek değildir. Doktorların teşhis ve tedâvîleri yanında moral gücünü takviye edici, Allah'ın inayetini celbedici dua ve niyazlar hep şaşırtıcı şifa ve devâları gözler önüne sermiştir.
Daha önceleri
"Salât-ı Tefriciye" ve
"Allahümme salli alâ Seyyidinâ tıbbıl-Kulûbü ve devâihâ ve âfiyetil-ebdanî ve şifâihâ ve sahbihî ve sellim." salâvatının şifa ve devâya vesile olduğunu şâhitlerinin ağzından yazıp anlatmaya çalışmıştım.
Hele 4.444 defa okunan Salât-ı Tefriciye'nin kerametine 1983 senesinde bizzat şâhit olmuştum.
Bunlardan bilhassa toplu duaların tesiri büyük. Çünkü dualar külliyet kazanınca kabule karîn olurlar.