-Işığın savaşçısı asla hile yapmaz. Işığın savaşçısı ne istediğini bilir. Açıklamalarla zaman yitirmeye ihtiyacı yoktur.
-Işığın savaşçısı bir deliye benzeyebilir ancak bu hali yalnızca bir kılık değiştirmedir.
-Işığın savaşçısı, ele geçirmeyi kafasına koyduğu yeri dikkatle inceler. Hedef ne kadar zorlu olursa olsun, engelleri aşmanın bir yolu hep bulunur. Savaşçı alternatif yollar arar, kılıcını biler, karşı koyabilmek için yüreğini gerekli azimle doldurmaya çalışır.
-Işığın savaşçısı kendi kusurlarını bilir. Ama erdemlerini de bilir. Üç şeyin her zaman kendisiyle birlikte olmasına dikkat eder : İnanç, umut ve sevgi...
-Işığın savaşçısı dünyasını sevdiği kişilerle paylaşır. Yüreğinin sessizliğinde, kendisine yol gösterecek bir ses duyacağını bilir.
Mücadelesinde melekler yardımcı olmuştur ona; ilahi güçler her şeyi yerli yerine oturtmuş, onun, elinden gelenin en iyisini yapmasını sağlamışlardır.
-Işığın savaşçısı haksızlığa uğrarsa, çektiği acıyı başkalarına göstermemek için genellikle yalnız kalmaya çalışır. Bir savaşçı, yalnızlıkla başkasına bağlılık arasında denge kurar.
-Işığın savaşçısı sevgiye ihtiyaç duyar! Asla korkaklık etmez. Zor ve sıkıntılı günlerde savaşçı, kahramanlığıyla, yürekliğiyle ve Tanrı’ya güvenerek dayanılmaz müşküllere göğüs gerer.
-Işığın savaşçısının hem sabra hem de hıza ihtiyacı vardır.Cesaretinin kırıldığı da çok olur.
-Işığın savaşçısı için imkansız sevgi diye bir şey yoktur. Ne sessizlik ne de ilgisizlik ya da reddedilme onun gözünü korkutur. İnsanların yüzündeki ifadesiz maskenin gerisinde sıcacık bir yüreğin bulunduğunu bilir. Bir savaşçı, ihtiyacı olan şeyi ararken asla korkuya baş eğmez...
-Sevgisiz bir hiçtir o... Bazen çocuk gibi davranır.Önemli kararlar alması gerektiğinde ışığın savaşçısının eli ayağı titrer.Kılıcını elinde tutar. Neyi yapacağına, neyi yapmayacağına karar veren kendisidir.
-Işığın savaşçısının ne yapacağı önceden belli olmaz.İşe giderken yolda dans edebilir. Hiç tanımadığı birinin gözlerine bakıp ilk görüşte aşktan söz edebilir ya da saçma sapan bir düşünceyi savunabilir... Eskiden tattığı kederleri için üzülmekten ya da yeni keşfettiği bir şeye sevinmekten çekinmez.
-Geçmişteki acılar, savaşçının gücüdür. Yılan kadar bilge, güvercin kadar saftır.
Bazen savaşçı , aynı anda iki hayat yaşar gibi hisseder.
-Işığın savaşçısı kaybetmeyi bilir. Kanayan yaralar, arkadaşların kayıtsızlığı, kaybetmenin verdiği yalnızlık; bütün bunlar buruk bir tad bırakır.
Savaşçı şu deyimi bilir : “Pişmanlıktan ölünseydi...” Ve o, pişmanlıktan ölüneceğini bilir, pişmanlık , yanlış bir iş yapmış olanın ruhunu kemirir ve sonunda intihara götürür. Savaşçı böyle ölmek istemez.
* Her ışık savaşçısı savaşa gitmeye korkar.
* Her ışık savaşçısı, geçmişte bir zaman, birilerini kandırmış ve yalan söylemiştir.
* Her ışık savaşçısı geçmişinde mutlaka kendisinin olmayan bir yola sapmıştır.
* Her ışık savaşçısı en saçma şeyleri kafaya takıp, acı çekmiştir.
* Her ışık savaşçısı birçok kere ışığın savaşçısı falan olmadığına inanmıştır.
* Her ışık savaşçısının manevi görevlerini yerine getiremediği olmuştur.
* Her ışık savaşçısı asıl demek istediği hayır iken evet demiştir.
* Her ışık savaşçısı sevdiği birini incitmiştir.
* İşte bu yüzden o ışığın savaşçısıdır. Tüm bunları yapmış olmasına rağmen, daha iyi olabileceğini bildiğinden.
*Işığın savaşçısı sezginin önemini bilir.
*Savaşın içindeyken,düşmanın darbeleri üzerinde düşünmek için zamanı yoktur,bu yüzden sezgilerini kullanır ve meleğinin sözünü dinler.
*Barış günlerinde Tanrı'nın kendisine gönderdiği işaretleri çözümler.
İnsanlar ,"Deli o" derler.
*Ya da ,"Hayal dünyasında yaşıyor".
*Daha da ötesi böyle mantıksız şeylere nasıl inanabiliyor?"
*Ama savaşçı sezginin ,Tanrı'nın alfabesi olduğunu bilir,rüzgarın sesinin dinlemeyi,yıldızlarla konuşmayı sürdürür.
* * * *
PAULO COELHO’nun “ Işığın savaşçılarının el kitabı” adlı kitabından alınmıştır.