Çocukların Namaz Eğitimi
İnsanın, belirli tutum ve davranışları kazanmasına elverişli çağların en başında çocukluk gelir. Çocukluk, dini hassasiyet kazanmaya en uygun zamandır. Çocuklarımızı namaza alıştırmak, üzerinde titizlikle durulması gereken konulardan biridir. Bu, büyükler için bir görev ve sorumluluktur.
Çocuklarımızı ne kadar çok seviyoruz değil mi? Gelecekleri, meslekleri, rızıkları, prestijleri ile yakından ilgileniyoruz. Ancak iş dinî eğitime geldiğinde, güzel temennilerden öte geçemiyor, çocukların masumiyetinden medet umuyoruz.
Çocuklar gerçekten de günahsız. Tertemiz ruhları henüz pırıl pırıl. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ırktan olursa olsun, hiç bir çocuğa kıyamıyoruz. Çünkü inancımıza göre, onlar buluğ çağına gelinceye kadar bizden, yani İslâm fıtratı üzereler. Onlara bu fıtrata uygun şahsiyet ve yaşam tarzı kazandırmak, en az karınlarını doyurmak kadar önemli bir mesuliyettir. O halde evlatlarımızın durumunu gözden geçirelim.
Namaza kaç yaşında başlatmalı?
Çocuğun dinî eğitiminde yapılan hataların başında onların birer çocuk olduğunu unutmak gelir. Zekâ, duygusallık, sebat, dikkat süresi ve yoğunluğu, beklentiler, gönüllülük gibi etkenlerin çocuklar için tıpkı ilaç dozu gibi seçilmesi ve ayarlanması gerekir.
Çocuklara namaz alışkanlığı edindirmek için en uygun dönem, 7-10 yaşları arasıdır. Yani Peygamberimiz s.a.v.'in tavsiye buyurduğu yaşlar. Tabii ki daha önce de çocuklara bazı temel dinî bilgiler kolaylaştırılarak verilebilir.
Bu yaşların genel özelliklerine bakıldığında; çocuk kendini idare etmeye muktedir olabilmiş, zekâsı soyut konuları anlayabilecek döneme yaklaşmış, sosyalleşme sürecinde dışa açılmış, yükünü büyüklerinin üzerinden belli ölçüde almış ve hatta onları hayrete düşüren olgun davranışlar sergilemeye başlamıştır. Kısaca, zihinsel, bedensel ve ruhsal olgunluk düzeyi, namaz alışkanlığının sistemli ve bilinçli olarak verilmesine müsaittir.
Zaman zaman konuya ilişkin farklı görüş ve yaş tartışmaları gündeme gelmektedir. Dinî eğitimi 12 yaştan sonraya erteleyen resmi yaklaşım, ne eğitim ilkeleriyle ne de ülkemizin gerçekleriyle bağdaşmaktadır. Bu dönem olsa olsa bir olgunlaştırma dönemi olabilir. O yaşlar yeni başlamak için uygun değildir.
Kendi çocukluğunu unutmadan
Çocukla çocuk olmak, çocukça düşünebilmek, dünyaya çocuk gözüyle bakabilmek, çocukların seviyesine inebilmek... İşte bunu başarabiliyorsanız, çocuklarınıza istediğiniz kültürü, ahlâkı, davranış biçimini verebilme yolunda en büyük engeli aşmışsınız demektir.
Mesela çocuğunuzun vaadettiğiniz bir ödülü kazanma çabasıyla namaz kılmaya başlaması sizi endişelendirmemelidir. Belki sizler de ilk namazlarınızı büyüklerinizin övgüsünü, sevgisini celbedebilmek için kılmış olamaz mısınız? Sırf oyun niyetiyle veya muziplik için de çocuklar camiye gidebilir. Onların şımarıklıklarına göz yummak değil, ama kovmamak, kulaklarını çekmemek, ayakkabı çalmaya gelmekle itham etmemek, onları kazanmada ilk ve en önemli adımdır. Cami cemaatlerinden öyle kişilere rastlanır ki, çocuk kovalamak için namazlarını yarıda keserler. Bir keresinde, çocuklara “taharetsizler” diye bağırıyordu bir amca... Oysa kendisi de bir zamanlar çocuktu. Bunu hatırlasa sorun kalmayacak.
Maksat alıştırmak
Namaz kılma alışkanlığı edindirme çabamızda şu noktayı akılda tutmak çok önemlidir: Maksadımız çocuğa namaz sevabı kazandırmaktan ziyade, namaza alıştırmaktır.
Herkes kendi çocuğunu iyi tanır. Onu en iyi neyin isteklendireceğini, nasıl motive edebileceğini iyi bilir. Bu çağda sosyal ödüller çocuk için çok önemlidir. Bir an önce büyüme hevesinde olan çocuğa, “namaz kılarken kocaman bir ağabey/abla oluyorsun” gibi teşvik edici sıfatlarla yaklaşmak onu bir cemaat mensubu olarak kazanmaya vesile olabilir. Bu tarz olumlu davranışları kendi çocuklarımız için başkalarından beklerken, kendimiz de diğer çocuklara aynı sıcaklığı gösterebilmeliyiz. Hepimiz sorumluyuz ve iyi birer eğitici olmak zorundayız.
Bizler iyi niyet taşıyorsak, bilebildiğimiz kadarıyla çaba sarfediyorsak ve buna rağmen eksikler ve hatalar ortaya çıkıyorsa, inanın Yüce Mevlâmız'ın izniyle, inayetiyle birileri bu boşlukların dolmasına, eksiklerin tamamlanmasına hiç beklemediğimiz anlarda vesile oluyorlar. Yeter ki muhabbetimiz olsun...
-alıntıdır-