Türkiye’de En Az 40 Dakika Fazla Oruç Tutturuluyor
Esintiler - Esâtiz
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR tarafından yazıldı.
Oruç, tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar, Allah rızası için yemeyi içmeyi ve cinsel ilişkiyi terk etmektir.
Eskiden çıplak gözle bakılır, ufuk boyunca ışığın yoğunlaştığı görülünce yemeye içmeye son verilirdi. Artık gözlemin yerini takvimler almıştır. Ama takvimler hatalı olduğu için Türkiye’de en az 40 dakika önce oruca başlanmaktadır. Ekvatora yakın bölgelerde bu süre azalmakta ise de kuzey bölgelerinde birkaç saati bulmaktadır. Buna yatsı ile ilgili hatalar da eklenince içinden çıkılmaz sıkıntılar doğmaktadır.
A- TAN OLAYLARI
Takvimlerdeki hatanın sebebi Güneşin doğuşundan önceki beş ayrı tan arasında yapılan yanlış seçimdir. Bunlar; yalancı tan, astronomik tan, imsak tanı, denizci tanı ve sivil tandır.
1- YALANCI TAN (Fecr-i kâzib):
Sabaha yakın doğuda, üstten aşağıya doğru dikine beliren, üstü parlak, altı ufuk çizgisine inmeyen aydınlıktır. Bir süre görünüp kaybolur. O, yemeye içmeye engel olmaz. Bilal Habeşi o vakitte ezan okuduğu için Allah’ın Elçisi şöyle demiştir:
“Bilal’ın ezanı ve dikey olarak beliren tan sahurunuza engel olmasın, fakat ufukta enine yayılan tan öyle değildir.” (Müslim, Sıyâm,
2- ASTRONOMİK TAN (Astronomical twilight):
Atmosferin üst tabakasında oluşan ve yıldız gözlemini engelleyen tandır. Sabahleyin güneş ufka 18°’den fazla yaklaştığı zaman başlar, akşam ise ufkun 18° altına indiği zaman biter. Bu, astronomların tanıdır. Bu sırada ufuk karanlıktır. Çünkü güneş ışınları yerden yaklaşık 400 km. yukarıda bulunur.
Arap Çöllerinde Astronomik Tan Anı. Ufukta herhangi bir aydınlık yoktur.
3- DENİZCİ TANI (Nautical twilight):
Güneş’in ufkun 12° altında olduğu andır. İyi atmosfer şartlarında cisimlerin dış hatları, net olmamakla birlikte seçilebilir fakat ufuk belli belirsiz durumda olur.
Denizciler yönlerini, yıldızlarla belirledikleri için hem yıldızı hem de ufku görmeleri gerekir. Karanlıkta yıldız görülür ama ufuk görülmez. Güneş ufkun 6° altında ise bu defa ufuk görülür, yıldızlar görülmez. Bu sebeple rasadı, denizci tanı ile sivil tan arasında yaparlar. Gözlem için en uygun zaman ise güneşin ufkun 10° altında olduğu zamandır; ona rasat tanı derler.
4- İMSÂK TANI (Fecr-i sâdık) :
Yoğunlaşan Güneş ışınlarının doğu ufku boyunca yayılarak net bir görüntü verdiği andır. Yoğun ışınlar, ufkun üst tarafında beyaz bir hat oluşturur. Gözlemci ile ufuk arasındaki kara parçası ise siyah bir hat gibi gözükür. Oruç tutacak kişi, bu iki hattın, çıplak gözle net olarak ayırt edilmesiyle birlikte oruca başlar. Gözlemlerimize göre bu sırada güneş, ufkun 10° altında olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Fecrin kara çizgisi ak çizgisinden sizce, tam seçilinceye kadar yiyin için.” (Bakara 2/187)
UZAYDAN FECR-İ SADIK
FECR-İ SÂDIK
5- SİVİL TAN (Civil twilight):
Güneş’in ufkun 6° altında bulunduğu andır. Bu durumda çevredeki cisimler net olarak görülebildiği gibi en parlak yıldızlar da görülebilir. Fıkıhta buna isfâr (الاسفار) vakti denir.
SİVİL TAN
Gemi ve deniz net olarak görülebilmektedir.
GÜNEŞİN DOĞUŞU
Güneşin doğma anı, üst yuvarlağının ufukta görülmeye başladığı andır.
B- TAKVİM ÇALIŞMALARI
Eskiden çıplak gözle yapılan rasatla oruca başlanırdı. Artık gözlemin yerini takvimler almıştır. Gazi Ahmed Muhtar Paşa (1839 –1919) takvimlerin astronomik tana göre hazırlandığını şöyle ifade etmiştir:
“Güneş doğu ufkuna 21,5° yaklaştığı zaman imsak vaktinin başladığı konusunda ittifak vardır. Takvimlerdeki imsak hesabı ona göredir. Bu da fecr-i sadık’tan öncesini gösteriyorsa da sadece ihtiyat için böyle yapılmıştır. Çünkü fecr-i sadıkın, Güneş’in ufka 19° yaklaştığında başladığı hususu ittifakla kabul edilmiştir.”
18° olan astronomik tan, 19 dereceye çıkarılmış sonra ihtiyat gerekçesiyle buna 2,5° eklenerek gecenin ortasında oruca başlatılmıştır. Bu sırada fecr-i kâzib dahi olmayacağı için burçlardan gelen ışınlara (zodyak ışınları) fecr-i kâzib denmiş, onlar akşam da görülebileceğinden bir de şafak-ı kâzib icad edilmiştir.
T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı 1983’te ihtiyatları kaldırarak oruca başlama vaktini 18°’ye indirmiştir. Yapılan itirazlar üzerine bizim de katıldığımız rasatlar yapılmış, astronomik tan’ın fecr-i sadık sayılamayacağı her defasında tespit edilmiş ama bunlar takvimlere yansıtılmamıştır.
Hatada ısrar edilmesi, oruca başlama ve yatsı namazı vakitlerini bir zulüm aracı haline getirmekle kalmamış, kutuplara doğru içinden çıkılmaz problemlere kaynaklık eden bu hata sebebiyle İslam’ın itibarına da gölge düşürülmüştür.
Astronomik tan, sadece uzay çalışması yapanları; denizci tanı da denizcileri ilgilendirir. Fecr-i sadık farklı bir kavramdır; onun tarifi, sebebi ve sonuçları da farklıdır. Bir an önce bu büyük hatadan dönülmeli, Müslümanlara ve İslam’a yapılan bu zulme son verilmelidir.
Gayret kullardan, başarı Allah’tandır.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır
İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Süleymaniye Vakfı – Din ve Fıtrat Araştırmaları Merkezi Başkanı
Kaynak: Süleymaniye Vakfı