Eskiden okullarda görgü kuralları öğretilirdi...
Sayfaları sararmış kitapçığın üzerinde İstanbul Kız Lisesi/Muaşeret Kaideleri yazıyor. 1939 basımı on altı sayfalık risalede öğrencilerin sınıfta, sınıf dışında, sokakta, ailede, yemekte, cemiyet içinde nasıl davranmaları gerektiği madde madde açıklanmış.
Günümüzde öğrencilere görgü kuralları ne ders olarak gösteriliyor ne de okulların hazırlamış olduğu adab-ı muaşeret kitapçıkları var. Pazartesi günü okullar açılıyor. Yaklaşık 14 milyon öğrenci eğitim öğretime başlayacak. Biz de okulların başladığı bu hafta 70 yıl evvel hazırlanmış kitapçığa göz attık. Kitapçığın girişinde "toplu halde yaşayan insanların iyi geçinmeleri, tavır ve hareketlerinde nazik olmaları, birbirlerini kırmamaları, başkalarının bedii zevkini incitmemeleri, çalışma hayatında kendilerine, vatana, millete faydaları olmaları için konulmuş birtakım terbiye usulleri, muaşeret kaideleri vardır." denilip 'terbiye kaideleri' maddelerle gösteriliyor.
Sınıfa girerken acele ile birbirini itmeyerek sıra beklemek.
Sıralarda gürültü çıkarmadan sessizce oturmak, sınıftan çıkarken öğretmeni selamlamak.
Verilen vazifeleri günü gününe hazırlamak. "Haberim yoktu, defterim evde, arkadaşımda kaldı" gibi mazaretler bulmaya çalışmamak.
Önlüklerin temiz, ütülü olması, eteklerin altından başka renkte elbise görünmemesi.
İskarpinlerin eski de olsa daima boyalı olması.
Saçların kısa kesilmesi veya siyah kordela ile bağlanarak yahut arkadan sıkıca toplanarak dağınıklıktan kurtarılması.
Arkadaşlarla görüşürken hitaplara dikkat etmek. Birbirini "hişt" diye çağırmamak, kolundan dürtmemek.
Kütüphanede ses çıkarmadan, kendi varlığını hissettirmeden yürümek, başkalarını rahatsız etmeyerek oturup çalışmak.
Eve ait işlerde anaya yardım etmek, evde hizmetçi de olsa bir genç kızın hususi işlerini kendisi görmesi.
Fakir olsa da evin, yemek masasının temiz, tertipli olmasına dikkat etmek, yalnız da olsa temiz tertipli yemek yemek, sofraya hep birden oturmak.
Gece yatısı misafirliğinin vereceği rahatsızlık düşünülerek davet olunmadan veya ansızın kardeş evine bile gitmemek.
Tevdi edilen bir sırra hörmet etmek.
Hususi hayatımızdan kimseye bahsetmeme.
Değmez yere iddialara girişerek münakaşaları kavga şekline dökmemek.
ZAMAN
MURAT TOKAY
18 Eylül 2010, Cumartesi