KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Empty
MesajKonu: Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-   Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Icon_minitimeC.tesi Kas. 20, 2010 11:31 am

NESEFİAKAİDİ TERCÜMESİ

1-EhliHak (Ehli sünnet alimleri) derki: Eşyanın hakikatleri sabittir, bunlarla(sabit olmaları ile) alakalı ilim, gerçektir. Bu, felsefecilerin hilafı nadır.

2-Mahlukatiçin ilmin sebebleri üçtür. 1-Sağlam hisler. 2- Doğru haber. 3- Akıl.

Hisler beş tanedir: İşitmek-Görmek-Koklamak-Tadmak-Dokunmak.

Bunlardan her bir hassa ile,o hassa ne için tayin edilmiş ise o şey üzerine haberdar olunur.(Yani gözile eşya görülür, kulak ile sesler işitilir. Gözle işitilmez, kulakla görülmez.)

3-Haberisâdık iki kısımdır. Birisi haberi mütevâtirdir. Bu, yalan üzerineittifak etmeleri tasavvur olunamayan bir topluluğun, lisanları üzerinde sabitolan haberdir. Bu, zaruri ilmi gerektiricidir. Eski zamanlarda yaşayansultanları, uzak beldeleri bilmek gibi.

4-lkincinevisi, mucize ile kuvvetlendirilmiş Peygamberin verdiği haberdir. Bu,istidlali (delille elde edilen) ilmi gerektirir. Bununla sabit olan ilim, yakinve sebatta, zaruret ile sabit olan ilme benzer. (İkinin yarısı bir olduğunasıl kesin ise, peygamberin verdiği haber de kesindir.)

5-Akıl,diğerleri gibi ilme sebebtir. Açıklıkla ondan sabit olan, zaruri (bilgi) dir.Her şeyin, cüz'ünden büyük olması gibi. (İnsan, kolundan, bacağından büyüktür)Akıldan istidlal (delil) ile sabit olan kesbidir. (Akıl yürüterek elde dilenilimler, kişinin kazanmasıyla elde edilir.)

6-İlham,ehli sünnet indinde, bir şeyin sıhhatini bilmek sebeblerin den değildir. (İlhamile hüküm sabit edilmez. Hükümler kitap, sünnet, icma ve kıyas ile sabitolur.)

7-Alem(kainat), bütün cüzleri ile sonradan yaratılmıştır, zira alem ayan vearazdır. Ayan (kainatta) zatı ile mevcut durandır. Bu, ya mürekkebtir kicisim dir, veya cevher gibi mürekkeb değildir. Cüzlere ayrılmayan (en küçük)cüz cevherdir. (Altın, gümüş, demir gibi maddeler cisimdir. Bunlara ayandenir. Bunların üzerinde bulunan renk, koku, uzunluk ve kısalık gibi vasıflararazdır.)

8-Araz,zatı ile mevcut olamayandır. Renkler, duruşlar, tadlar ve kokular gibicisimlerde ve cevherlerde onaya çıkarlar. (Cismin üzerindeki renk, koku vetad gibi vasıflar.)

9-Alemimevcut eden. Allahu Teala'dır. Birdir, kadimdir, diridir, gücü yetendir,bilir, işitir, görür, dileyendir, dilediğini yapandır.

10-(Allah)Araz, cisim, cevher değildir. Şekillendirilmiş, sınırlandırılmış,adetlenmiş, kısımlara ayrılmış, cüzlere bölünmüş, terkib edilmiş(birleştirilmiş) ve sonu olan değildir. (Sınırlar ile kuşatılmış değildir.)

11-Nasıllıkile, nicelik ile vasıflanmaz. (Aslı ve hakikati bilinmez) Bir mekanda yerleşmez,üzerine zaman akıcı olmaz, (zaman ve mekan sınırı altına girmemiştir.)Hiçbir şey ona benzemez. İlminden ve kudretinden hiçbir şey çıkamaz. (Herşeyi. İlmi ve kudretiyle kuşatmıştır.)
12-AlIahiçin ezeli olan ve zatı ile birlikte bulunan sıfatlar vardır. Bu sıfatlarne Odur, ne de O'nun gayrısıdır. (Sıfatlara Allah denmez, fakat Allah, sıfatsızdüşünülmez) Bunlar; ilim. kudret, hayat, kelam, işitmek, görmek, istemek,dilemek, yapmak, yaratmak, rızıklandırmak.

13-AllahuTeala, ezeli olan kelamı ile konuşur. Bu kelamı, ses ve harf cinsinden değildir.Bu. susmaya ve aletlere zıt sıfattır. (Dili tutulmak, sessiz kalmak, konuşmamakgibi bizim vasıllarımızdan münezzehtir.) Allahu teala, bu sıfat ile tekellümeder, emreder ve yasaklar ve haber vericidir.

14-Kur'an,Allahu teala'nın kelamıdır, mahluk değildir. Kur'an, mushaflarda yazılmış,kalblerimizde ezberlenmiş, dillerimizde okunmuş, kulaklarımızla işitilmiş,fakat bunlara girmiş değildir.

15-Tekvin.Allah'ın ezeli sıfatıdır. Bu, alemi ve onun her bir cüzünü, meydanageleceği vakitle var etmesidir.

Biz (Maturidiler) göretekvin, yaratılanların gayrısıdır. (Yaratmak sıfatı var, yaratılan eşyavar. Bunlar başka başka şeylerdir.)

*İrade. Allahu Teala'nın sıfatıolup ezelidir. (İrade sıfatı, kudretten başka olan ayrı bir ezeli sıfattır.)

16-AllahuTeala'yı görmek, akli delillerle caizdir, nakledilen delillerle vacibıir. (Ayet ve hadislerle sabittir.)

Ahiret yurdunda, rnü'minlerin Allahu Teala'yı görmelerinin vacib olması hakkında, işitilmiş (ayet ve hadislerden) deliller gelmiştir.

*Bir mekan da bulunmadan, birtarafta olmadan, karşı karşıya gelmeksizin. ışığın ulaşması olmadanveya gören ile Allahu Teala arasında mesafe sabit olmadan görülecektir. (Görmemiziçin burda gerekli olan şeyler, orda lazım değildir.)

17-AllahuTeala; küfürden, imandan, taat ve isyandan olan kulların bütün fiilleriniyaratıcıdır. Bunların hepsi. Allanın iradesi, dilemesi, hükmü, kazası vetakdiri iledir.

18-Kullariçin dileyerek yaptığı fiiller vardır. Onlara karşılık sevablanır veazab görürler. Bunlardan güzel olanları. Allah'ın rızası iledir. Kabih (çirkin)olanları, Allah'ın rızası ile değildir.(Allahu Teala, şarabı, domuzuyaratmıştır fakat kullanılmasını yasaklayarak işleyenlerden razı olmamıştır.Sağmal hayvanları da Allahu Teala yaratmıştır ve onlardan istifadeedilmesinden, zekatının verilmesinden razıdır.)

19-lstitaat,fiille beraberdir. Bu, fiilin kendisi ile birlikte meydana geldiği kudretinhakikatidir. (Eli kaldırırkeninsanda hasıl olan kudret ona o anda verilmekte ve işi ile birlikte mevcutolmaktadır.) Bu isim, sebeplerin, aletlerin, azaların selameti üzerine de söylenir.

*Teklifin sıhhati (kişinindinene mükellef olması) şu istitaat'a dayanır. Kul, takatında olmayan ileteklif olunmaz.(Yapamayacağı hükümler ona teklif edilmemiştir.)

20-lnsanavurmanın peşinden vurulan kişide duyulan acı, insanın kırması akabindebardakla ortaya çıkan kırıklık ve buna benzeyen şeylerin tamamı. Allanınyarattığıdır. Kulun, bunların meydana gelmesinde bir tesiri yoktur. (Kuluda, onun işlerinide yaratan Allah'tır. Kul iradesini kullanır. Allah dilerseyaratır.)

21-Öldürülen,eceli ile ölmüştür. Ölü ile kaim olan ölüm işi Allahın mahlukudur..Kulun bunda yaratmak veya elde etmek bakımından bir tesiri yoktur. (Yani kılıcıvurmakla karşıdaki kişi ölürse, onda ölümü yaratan Allah'tır. Katilinölümü meydana getirmekte bir tesiri yoktur, fakat yasak bir işi yaptığı içinazabı hak eder.)

* Ecel tektir. (Vakti, Allahınilminde sabittir, değişmez.)


22-Haramrızıktır. Herkes, helal olsun haram olsun kendi rızkını tam olarak eldeeder. Bir insanın rızkını yememesi veya başkasının onun rızkını yemesidüşünülemez. (Rızık bedenin istifâde ettiği gıdalardır. Kişi içintayin edilenler mutlaka ona ulaşır. Başkası onun rızkını alamaz.)

23-AllahuTeala dilediğini dalalete sokar, dilediğine hidayet eder. (Kişiye irade veripkitap ve peygamber göndererek onu ikaz. ettikten sonra kul iyi tarafı tercihederse Allah ona hidayeti severek yaratır. Kötü yolu tercih ederse onada sapıklığırazı olmadığı halde yaratır ki imtihan olsun.

*Kul için en uygun olanıyaratmak, Alluhu Teala üzerine vacib değildir. (Allah, faili muhtar olarakdilediğini yapar, hiçbir şey O'na mecbur değildir.)

24-KafirIeriçin ve bazı asi mü'minler için kabir azabı, itaat ehlinin kabirdenimetlenmesi vardır. (Kabir geçiş alemidir. Orda kafirler azaba çekilirler,cehennemde ebedi azab ile azablanırlar. Günahkar müslümanlardan bazısı dakabirde azab görür.)

*Münkir ve nekirin sorgusu,işitilen delillerle sabittir. (Kabirde iki melek gelip kişiyi sorguya çeker."Rabbin kim? Peygamberin kim? Kimin zürriyetindensin? Kimin ümmetindensin?"gibi sorularla imtihan eder. Eğer cevap vermeye kadir olursa onun kabrini genişlendirirler,Değilse ona azab ederek kabri onu şiddetle sıkar.)

25-Öldüktensonra dirilmek haktır. Terazi (amellerin tartılması) haktır. Kitap haktır,sual haktır, havzu kevser haktır, sırat haktır. (Her canlı öldükten sonratekrar diriltilecektir. Hayvanlar toprak olacaklar. İnsanlar ise ebedi cennetveya cehenneme gireceklerdir. Amellerimizin yazıldığı kitaplar getirilecekve tartılacaklardır. Ahırette her işten sorguya çekilmekte haktır.Resulullah’ın Kevser Havzunda bulunup ümmetlerine su dağıtması da haktır.Hesaplar görüldükten sonra insanların sırat köprüsünden geçmeleri dehaktır. Bu köprü kıldan ince, kılıçtan keskin olup üzerinden mü'minlerşimşek gibi geçer, kafir ve münafıklar aşağıdaki cehenneme düşerler.)

26-Cennethaktır, cehennem haktır. Bu ikisi (şu anda) yaratılmış olup mevcutturlar.Baki olup yok olmazlar ve içlerinde bulunan ahalileri de yok olmaz. (Bazı sapıklarderki cehennem içindekilerle birlikte yok olacak. Bazıları da derkicehennemde yanan kafirler bir müddet sonra ateş serin olup onları yakmayacak.Halbuki Allahu Teala kitabında "Onlara yeni deriler verilecek ki azabıtadsınlar" buyurmaktadır. Asla azabın kafirlerden hafiflemesi mümkündeğildir.)

27-Büyükgünah, kulu imandan çıkartmaz, onu küfre de girdirmez.

(İman amelden bir cüz olmadığıiçin ameli kötü olan kişi inkar etmedikçe kafir olmaz. Büyük günah: hakkındaazab tehdidi olan adam öldürmek, zina etmek, faiz almak, hırsızlık, annebabaya asi olmak, sihir yapmak gibi günahlardır.)

28-AllahuTeala. kendisine şirk koşulmasını affetmez, büyük ve küçük günahlardan olan bundan aşağı olanını, dilediği kimseler için affeder.

* Küçük günah üzerineazab etmesi caizdir. Büyük günahı affetmesi, eğer onu helal görmemişsecaizdir. (Büyük günahı) Helal görmek küfürdür. (Şirk en büyük günahve zulümdür. Onun affı ancak dünyada iken tevbe ve iman etmektir. Ahıretteaffı yoktur. Büyük günahların affı Allahın dilemesine bağlıdır.Dilerse affeder. Dilerse küçük günaha karşılık ta azab edebilir. Eminolmamak gerekir. Ancak büyük günahı helal saymak inkar olduğundan küfürdür,affedilmez. "Bana göre bu zamanda böyle olmaz" diyenler dikkat etsinAllahı hükmünü kendine sindiremeyenler acaba kimin kuludurlar.)

29-Peygamberve Salihlerin, büyük günah sahipleri hakkında şefaat etmeleri, hadislerdençok yaygın (meşhur) haberlerle sabittir. ("Şefaatim, ümmetimden büyükgünah işleyenler içindir' buyurmuştur.)

*Mü'minlerden büyük günahişleyenler, tevbe etmeksizin ölselerde cehennemde ebedi kalmazlar. (Günahıkadar yanıp cennete girerler. En fazla yanan müslüman 7 bin sene cehennemdekaldıktan sonra, hayat nehrinde tertemiz edilip cennete girdirilir.)

30-İman,Allahu Teala tarafından gelen haberleri tasdik ve ikrardır. (İmanın rüknüikidir. Biri kalbten tasdik, diğeri dil ile bunu söylemektir.) Ameller, imanınnefsinde ziyadelik yapar, iman artmaz eksilmez.(İman edilen şeyler bellimiktarda hükümler olduğundan onlara inanan kişi imanı hasıl etmiş olur.Bunda fazlalık veya noksanlık düşünülmez. Yapılan iyi ameller imanınkuvvetini ve nurunu artırır, imanı çoğaltmaz.) İman ile islam birdir. (İmanlıkimseye müslüman dendiği gibi. mü'min de denilir.)

31-Kuldantasdik ve ikrar bulununca, onun için 'Ben Hakka müslümanım' demesi sahihtir. 'İnşaallah ben müslümanım' demesi sahih olmaz .(İmanında şüphesiolmadığını en güzel bir ifade ile beyan etmesi 'Elhamdülillah ben müslümanım'demesiyle hasıldır. "Inşaallah müslü-manım' demekle işi Allaha bırakmaktaihtimal vardır. Ya Allah onun imanını kabul etmezse ne olacak. Bu yüzden İmandaihtimalli söz kullanılmaz.)

32-Saidbazan şaki olur, şaki olan da bazan said olur. Değişiklik, seadet ve şekavetüzerinde olur. said etmek veya şaki yapmakta olmaz. Bu ikisi Allanın sıfatlarındandır.Allahu Teala ve sıfatları üzerine bir değişiklik gelmez. (Kişiyi said(cennetlik) etmek veya şaki (cehennemlik) yapmak Allahın sıfatıyla alakalıbir husustur. Allahın sıfatları ezeli olup onlarda bir değişme söz konusudeğildir. Fakat sıfatların alakalandığı hususlarda (kainatta) bir takımdeğişiklikler olur.)

33-Resulleringönderilmesinde büyük hikmet vardır. Allahu Teala muhakkak insanlar içindenonlara, resul göndermiştir. (Peygamberle de bizim gibi insandır. Melekolsalardı onlara tabi olmak imkansız olurdu.) Onlar müjdeleyici,korkutucudurlar.(Cennetle müjdeler, cehennemle korkuturlar.) İnsanlara dünyave din işlerinden ihtiyaç duydukları şeyleri beyan ederler. (Peygambergelmeseydi insanlar dünya ve ahi ret işlerinde karlı ve zararlı olanı kendiakılları ile bilemezlerdi.) Onları, adetleri bozan mucizelerle kuvvetlendirmiştir.(Peygamberliğini isbat etmesi içtn mutlaka bir mucize getirmelidir ki insanlarbundan aciz kalarak onun peygamber olduğunu kabullensin.)

34-Peygamberlerinevveli Adem aleyhisselamdır. Sonuncusu. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)dir. Bazı hadislerde sayıları rivayet edilmişlir.(Bir rivayette 124 bin, diğerbir rivayette 224 bin) En doğrusu, zikredilmelerinde bir adet ile smırlandırmamaktır.Muhakkak Allahu teala şöyle buyurdu: "Onlardan sana zikrettiğimiz var,sana zikretmediğimiz de vardır." Sayılarının zikrinde, onlardanolmayanın onlar arasına girmesinden emin olunmaz. Veya onlardan olanın hariçbırakılmasından da emin olunmaz. (Bir sayı ile sınır getirsek belkî bazılarınıdahil ederiz. Veya daha fazla ise bir takımlarını da hariç bırakmışoluruz.) Hepsi. Allah (Celle Celaluh) tarafından haber verici ve tebliğedicidirler, sadık ve nasihat edicidirler. Peygamberlerin en faziletlisi.Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) dir. (O. peygamber iken. Ademaleyhisselam toprak ile su arasında daha yaratılmamıştı.)

35-Melekler,Allahu Teala'nın kullarıdır. Onun emri ile işleri yaparlar. (O’na hiç asiolmazlar.) Erkeklik ve dişilikle vasıflanmazlar. (Nurdan yaratılmışlardır.Cinsiyetleri yoktur.)

36-AllahuTeala'nın kitapları olup onları peygamberlerine indirmiştir. Emirlerini,yasaklarını, vaadlerini ve tehditlerini, onlarda bildirmiştir. (İyilikedenlere cennet vaadi, kötülük işleyenlere de cehennem tehdidi vardır.4 Büyükkitap. Kur'an, Tevrat, Zebur, İncil, Sahifeler:Adem e 10 – Şit’e 50 - İdris"e30 -İbrahim'e 10)

37-Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) in uyanık halde iken bedeni ile semaya yükseltilmesi,sonra yüce makamlardan Allah'ın dilediği yerlere kadar (yükselmesi) haktır.(Mİ'rac iki kademededir. Kabe'den. Meseid-i Aksa'ya kadar gece yürüyüşüneİsra denir. Bu ayetle sabit olup inkar eden kafir olur. İkinci merhalesi:Mescidi Aksa dan göklere doğru bedeni ile yükselmesidir. Bu meşhurhadislerle sabit olduğundan inkarı bid'attır.)

38-Velilerinkerameti haktır. Keramet, adeti yaran bir şekil üzere veliden ortaya çıkar.Uzak mesafeyi kısa zamanda aşmak, yemek, içecek ve elbisenin ihtiyaç anındaortaya gelmesi, su üstünde yürümek, havada uçmak, cansız şeylerin vehayvanların konuşması ve diğer şeyler gibi.

Ümmetinden biri olan velininelinde ortaya çıkan bu keramet, peygamberi için mucize olur. (Velininkerameti. Peygamberinin mucizesinden ona gelen bereketler iledir.) Bununla veliolduğu belli olur. Veli olması ancak dîninde hak üzere olması iledir.Dininde hak üzere olması, peygamberinin risaletini kabul etmesi iledir. (Bukerametin kendinden olduğunu iddia etse veli olamaz.)

39-Peygamberimizdensonra insanların en faziletlisi. Ebu Bekir'dir. (Radıyellahu anhu) Sonra Ömer,sonra Osman Zinnureyn, sonra Aliyyül Murteza (Radıyellahu anhum) dır.Halifelikleri, aynı şekilde bu sıralama üzere sabittir. Hilafet, otuzsenedir, sonra emirlik ve sultanlık gelir. (Dört halife sırasıyla halifeolmuşlardır. Onlardan sonra halifelik, emirlik ve saltanat halinde devam etmiştir.Adaletle hükmedenler hayırla yad edilmiş, zulmedenlerin ıslahına çalışılmıştır.)

40-Müslümanlariçin. hükümlerini geçerli etmek, cezaları geçerli yapmak, surları sağlamlaştırmak,askerleri teciz etmek, zekatları almak için baş kaldıranları, hırsızları,yol kesenleri kahretmek için, Cuma ve Bayramları ikame etmek için, kullararasında vakı' olan davaları halletmek için, haklar üzere getirilen şahitliklerikabul için, velisi olmayan küçük erkek ve kız çocuklarını evlendirmek için,ganimetleri taksim etmek ve diğer hususları halletmek için, elbette bir imamlazımdır. (Halifenin vazifeleri ana hatlarıyla sayılmış oldu. Burdan İslamdevletinin hem dünya ve hemde ahıret işlerini yürütmekle vazifeli olduğuanlaşılmaktadır.)

41-Buimamın, açıkta bulunması gerekir, gizlenmiş, beklenilen olması doğru değildir.(Şiilerin dediği gibi 'Mağaraya saklanmış ve gelmesi beklenen Muhammedmehdi'den başkası olamaz" görüşü yanlıştır. Vaktin en uygun olanıseçilir.) İmam Kureyş'ten olur. Başkalarından olması caiz değildir. BeniHaşim ve Hazreti Ali'nin evlatlarına tahsis edilmez. (Hak halifenin Kureyştenolması gerekir. Eğer böylesi yok ise- kuvveti ile islamı tatbik edecekbirinin getirilmesi gerekir. Sadece Hazreti Ali'nin soyuna ait değildir.)

42-İmamdamasum olma şartı aranmaz. (Masum olan sadece peygamberlerdir.) Zamanındakihalkın en faziletli olması şart değildir. Mutlak kamil velayet ehlindenolması şarttır. (Yani Müslüman, akıllı, baliğ, hür olmalı.)

* Siyaset ehli, hükümlerigeçerli yapmaya kadir, İslam yurdunun sınırlarını korumaya ve zalimdenmazluma insaf etmeye kadir olmalı. (Asıl özelliği idare sanatını iyibilmeli- ıslah ve fesat yollarını kavramalıdır. Hükümleri geçerli yapmasıiçin kuvvet sahibi olmalıdır.)

*İmam. fasık olmak vezulmetmekle görevden indirilmez. (İmam günah ve zulüm işlemekle görevdenalınmaz, belki dinden dönerse ona artık itaat edilmez.)

43-Herbir iyi ve günahkar kişinin peşinde namaz kılınır. (İmamların amelininbozukluğu onlara uymamayı gerektirmez, belki îtikadları ehli sünnetten hariçkalırsa o zaman onların peşinde namaz olmaz)

* Her bir iyi ve günahkar kişininüzerine cenaze namazı kılınır.

(Ölen kişinin günahlarıaraştırılmaz. hakkında namaz kılan olduğuna şahitlik ediliyorsa müslümanolduğunu kabul ederek cenaze namazını kılarız.)

44-Ashabınzikrinde ancak hayrı söyleriz. (Onlar arasındaki olaylarda hüküm vermekbizim işimiz değildir. Hepsini iyilikle yâd ederiz.)

* Peygamberimizin (Sallallahualeyhi ve sellem) cennetle müjdelediği on kişinin cennetlik olduğuna biz deşahitlik ederiz. (Bunlar: Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Talha. Zübeyir, Sadibni Ebi Vakkas, Sad ibni Zeyd, Ubeyde ibni Cerrah, Abdurrahman ibni Avf. (Allahhepsinden razı olsun)

45-Seferdeve ikamet halinde mestler üzerine mesh etmeyi caiz görürüz. (Bu konu şiilertarafından çıplak deri üzerine mesh edildiği ve mesh giyinmek inkar edildiğiiçin akaid kitaplarına alınarak ehli sünnetin alameti olduğu bildirilmiştir.)* Hurma şırasını haram saymayız. (Keskinleşip sarhoş edici olmadıkça içilir.Üzüm suyu da şıra halinde iken içilir. Fakat keskinleşip şaraba dönüşünceharam olur.)

46-Hiçbirveli asla Peygamber derecesine ulaşamaz. (Peygamberlik sadece Allah vergisidir.artık sona ermiştir.) Kul, kendisinden emir ve yasakların düştüğü birdereceye ulaşmaz.

(Ölünceye kadar ibadetleriyapmakla ve yasaklardan sakınmakla sorumludur. Peygamberler bile son nefesekadar kulluğa devam etmiştir.)

47-Kitapve sünnetten olan naslar zahiri manalarına hamledilirler. Bunlardan dönüp,ehli batının iddia ettiği manalara gitmek küfür ile dinden çıkmaktır.(Batıniler derki ayetlerin batini manaları vardırki onları ancak hususi kişilerbilir.Bunların gayesi islamı iptal etmek. Kur'anı yanlış tefsir etmektir.Allah dostlarının ifade ettiği bazı ince izahlar, onların safı olanmaneviyatlarının parıltılarıdır, onlar zahir tefsir manasına muhalif birşey söylemezler.)

48-Naslarıreddetmek küfürdür. (Kat’i hükümleri kabullenmemek küfürdür.)

Günahı helal görmek küfürdür.Onları hafife almak küfürdür. Şeriat ile alay etmek küfürdür. (Günahıhelal görmek, hükmü değiştirmektir. Hafife almak. Allahı tanımamaktır.)
Allah’tan ümit kesmek küftlrdür.Allah'ın azabından emin olmak küfürdür. (Allanın rahmetini umarız, azabındankorkarız.)

49-Gaibtenverdiği haberde kahini tasdik etmek küfürdür.(Gaybı ancak Allah bilir.Cinler, melekler ve peygamberlerde bilemez, ancak Allah birisine bildirirse obilir.)

* Madum şey değildir.(Mevcut olmayana ma'dum denir. Yok olduğu için ona şey demeyiz, çünkü üzerineher hangi bir hüküm gelmemektedir.)

50-Dirilerin,ölüler için olan duasında ve onlar için verdiği sadakalar da. ölüler içinmenfaat vardır. (Ölünün amel defteri üç halde kapanmaz. Yaptığı birmescid, medrese, köprü, çeşme gibi akar. Yazdığı bir ilim kitabı. Yetiştirdiğihayırlı evlat. Bunlardan gelen sevaplar ölüye fayda verir. Ölüler içinYasin ve diğer surelerin okunması da onlara fayda verir.Yapılan iyiliğinsevabının anne ve babanın ruhuna ve bir alime ikram edilmesi de caizdir.)

*Allahu Teala dualar kabuleder ve ihtiyaçları verir. (Herkesin ihtiyacını ancak Allah temin edebilir,dua yalnız O'na yapılır.)

51-PeygamberAleyhisselam'ın haber verdiği kıyamet alametlerinden Deccalın çıkması.Dabbetül arz"ın çıkması. Ye'cüc ve Me'cüc'ün çıkması. İsa (Aleyhisselam)in gökten inmesi, güneşin battığı yerden doğması haktır. (Bu alametlerhadisi şeriflerde on tane sayılmıştır. Ayrıca üç tane de yer batmasızikredilmiştir.)

52-Müctehidbazen hata eder, bazan isabet eder. (Müçtehid. Kur'an ve hadisi şeriflerden hükümçıkarma kabiliyyeti olan derin alimlerdir. Bunlar bütün ilmi gayretlerinikullanarak beyan ettikleri hükümlerde isabet ettikleri gibi yanılmaları da mümkündür.İsabet edene iki veya on mükafat, yanılana bir mükafat vardır.)

53-Beşerinpeygamberleri, meleklerin peygamberlerinden üstündür. Meleklerinpeygamberleri, beşerin avamından üstündür. Beşerin umumu, umum meleklerdenefdaldir. (Peygamberler en faziletlilerdir. Onların da en faziletlisi Mııhammedaleyhisselamdır. Peygamberlerden sonra dön büyük melek faziletlidir. SonraAllah dostları, sonra melekler, sonra umum müslümanlar gelir.)

En iyisini Allah bilir...


En son @bdulKadir tarafından C.tesi Kas. 20, 2010 11:42 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Empty
MesajKonu: Geri: Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-   Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Icon_minitimeC.tesi Kas. 20, 2010 11:32 am

TAHAVİAKAİDİ TERCÜMESİ

1-Bütünhamdler alemlerin rabbi olan Allah içindir. Ziyade alim huccet'ul islam EbuCaferinil Verrakut Tahavi El Mısrî (Rahmetullahi aleyhi) der ki:

2-Şu(kitap) islam milletinin fıkıhcıları olan Ebu Hanife Numan ibni Sabit ElKufi, Ebu Yusuf Yakub ibni İbrahim El Ensari ve Ebu Abdullah Muhammed ibni ElHasen eş Şeybani Hazretlerinin mezhebi üzere, Ehli sünnet vel cemaatakaidinin zikrini beyan eden ve dinin asıllarından inanılması lazım olan veonunla alemlerin rabbisine kulluk yapılan şeyin açıklaması hakkındadır.

3-Allahınbaşarıya ulaştırmasını itikad ettiğimiz halde Allanın bir olmasıhususunda deriz ki: Allah ortağı olmayan tektir. Onun misli hiç bir şeyyoktur. Onu aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Ondan başka ilah yoktur.Evveli olmayan kadîmdir. Sonu olmayan daimdir. Fani ve yok olmaz. Ancak onundilediği olur. Vehimler ona ulaşamaz. Anlayışlar onu idrak edemez. Omahlukata benzemez. Ölmeyen diridir. Uyumayan kayyumdur.(Her şeyi ayaktatutar) Muhtaç olmayan yaratıcıdır. (Mahlukatını yaratmada bir şeye muhtaçolmadı. Onları yaratmaya da muhtaç değildir.) Sıkıntı çekmeden rızıkvericidir. Korkusuzca Öldürür. Meşakkatsiz yeniden diriltir. Mahlukatıyaratmadan evvel kadîm olduğu halde sıfatları ile daimdir.

4-Mahlukatınolmasıyla, daha evvel olmayan bir sıfatla sıfatlanarak ziyadeleşmedi. Nasılki sıfatlarıyla ezeli idi, aynı şekilde o sıfatlarla ebediyyen zail olmaz.Mahlukatı yaratmasından beri (sonra) "Halık" ismini almış değildir.Ezelden beri halıktır. Mahlukatı ihdas etmesiyle "Bari" ismini almışdeğildir.(Ezelden beri bu vasıfları mevcuttur.) Onda rablik vasfı vardır.Merbub vasfı yoktur. (Terbiye edendir, başkasının terbiyesi altında olan değildir)Halık vasfı vardır, mahluk vasfı yoktur. (Yaratıcıdır, yaratılmış değildir)Bütün mahlukatı yarattıktan sonra ölüleri dirilttiği gibi "Muhyi"ismini, onları daha diriltmeden evvel hak etti. Şöyle ki Allah, herşeye gücüyeter. Herşey ona muhtaçtır. Her iş onun üzerine çok kolaydır. Hiçbir şeyeihtiyacı yoktur. "Onun misli gibi bir şey yoktur, o işitendir görendir."(Şura Suresi Ayet 11)

* Mahlukalı ilmi ile yarattı,onlara kaderler takdir etti. onlara eceller tayin etti, onları yaratmadan evvelona hiç bîr şey gizli değildi, onları yaratmadan ne yapacaklarını bildi,kendisine itaatla emretti, kendisine isyandan nehyetti. Herşey onun takdiri vedilemesiyle deveran eder. Onun dilemesi geçerlidir. Kullar için ancak onundilediğini dilemek vardır. Kullar için neyi dilerse o olur, dilemediğiolmaz. (Kul islediği seyin meydana gelmesine kadir değildir, ancak Allah, o şeyidilerse meydana gelir. Kulun isteği Allahın rızasına uygun ise o şeydensevap kazanır. Eğer Allahın rızasına uygun değilse kul sorumlu olur.)

5-Dilediğinihidayete ulaştırır, fazlu keremiyle korur ve afiyet verir, dilediğini saptırır.Adaletiyle hızlanda (yardımsız) bırakır ve imtihan eder. Herkes. Allahınfazlu keremi ile adaleti arasında Allahın dilemesinde gidip gelir. (Onundilemesiyle birinden, diğerine intikal edebilir.)

*Zıddı olmaktan ve dengiolmaktan yücedir. Hükmünü geri çevirecek yoktur. Hükmünü takib edip(arkaya bırakacak) kimse yoktur. Emrine üstün gelecek yoktur, bunların tamamınaiman ettik, ve hepsinin Allahın tarafından olduğunu kesinen kabullendik.

*Muhammed (Sallallahu aleyhive sellem), onun seçilmiş kulu, peygamberi ve razı olunmuş resulüdür. VeMuhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberlerin sonuncusudur, takvasahiplerinin imamıdır, gönderilen resullerin efendisidir. Alemlerinrabbisinin sevgilisidir. Ondan sonra yapılacak her nübüvvet iddiası batılve nefsanidir. O hak ve hidayetle, nur ve aydınlıkla bütün cinlere vemahlukatın tamamına gönderilmiştir.

•Muhakkak Kuran, Allahıkelamıdır. Söz olarak keyfiyeti bilinmez bir şekilde ortaya çıktı, onuResulüne (aleyhissellama) vahy olarak indirdi, müminler bu şekilde hak olarakonu tasdik ettiler. Yakinen inandılar ki Kur'an hakikatten Allahın kelamıdır.Mahlukatın kelamı gibi mahluk değildir. Kim Kur'anı işitir de "O insankelamıdır" derse, muhakkak kafir olur.

Muhakkak Allahu teala o kişiyizemmetti, ayıpladı ve onu sekar isimli ateşe atmayı vaad etti. "Onu yakındaSekar'a girdireceğim" (Müddessir 26)

Ne zamanki "O Kuranancak beşer sözüdür" (Müddesir 25) diyeni. Allahu Teala Sekar'latehdit edince, bildik ve kesin anladık ki o Kuran, beşeri yaratanın sözüdür,beşer sözüne benzemez.

6-KimAllahı, beşer sıfatlarından bir sıfatla vasıflandırırsa. muhakkak kafirolur. Her kim buna bakar da ibret alırsa, böyle kafirce sözünden geri dururve bilir ki Allah, sıfatıyla beşer gibi değildir.

•Keyfiyeti bilinmeksizin,kuşatma olmaksızın, cennet ehli için Allahı görmek haktır. Rabbimizinkitabı bunu beyan ettiği gibi "O gün bir takım yüzler parıldar,rablerine doğru bakıcıdırlar" (Kıyamet suresi. 22-23.)

Bu ayetin tefsiri Allahınirade ettiği ve ilmi üzeredir. Bu hususta Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) den gelen sahih hadislerin tamamı, Efendimizin buyurduğu (Kasd ettiği)gibidir. Manası, irade ettiği gibidir. Bu hususta kendi görüşümüzle yorumyapıcı olarak meseleye dahil olmayız ve kendi nefsimizle kuruntulanmayız.Çünkü kişi dininde ancak, aziz ve celil olan Allaha ve Resulüne işi havaleederse ve kendisine karışık gelen işi bilenine havale ederse emin olur.(Manasını bilemediği ayet ve hadislerde, Allah ve Resulünün indinde nasılise öyle inandım demelidir.)

*İslam adımı (ayakları)ancak teslim ve kabullenmek sırtına basmakla sabit olur. (tam teslim olmakla)Kim ki bilinmesi kendisinden men olunan (müteşabihatı) bilmeyi taleb ederse,teslimiyetle anlayışı kani olmasa, bu gayesi onu halis tevhidden. sırfmarifetullahtan ve sahih imandan engeller (ona mani olur), küfür ile iman arasında,tasdik ve yalanlamak arasında, ikrar ve inkar arasında vesveselenmiş, şaşkın,haktan kaydığı halde ne iman edici ve ne tasdik edici, ne de inkarcı veyalanlayıcı olmadığı halde bocalar, gidip gelir.

7-Ehliislamın cennette Allahı görmeleri meselesine iman: vehmi ile meseleyi bakıp,kendi anlayışı ile yorumlayan kişi için sahih olmaz. Çünkü Alahı görmeyive Rabbul alemine nîsbet edilen herbir manayı te'vil etmek, te'vili terketmektir (tevil yapılmamalıdır), meseleyi (olduğu gibi) kabullenmektir. Mü’minlerindini. bunun üzerine sabittir. Nefy etmekten (Bu vasfı yok saymak) ve teşbihetmekten (bir şeye benzetmekten) sakınmayan kayar, tenzih hususunda (AllahuTeala’yı noksan sıfatlardan pak etmekte) isabet edemez. Çünkü aziz ve yüceolan rabbimiz vahdaniyet sıfatlarıyla ve teklik sıfatlarıyla vasıflanmıştır.Bu manada olan mahlukattan hiç bir şey yoktur.

* Allah, sınır, son, azalar, ve alet ve edevattan yücedir, münezzehtir.(Hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.) Diğer yaratılan her şeyi kuşattığı gibialtı yön (ön-arka-alt-üst-sağ-sol), Allahı kuşatamaz.

* Miraç haktır. Muhakkak Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem)Efendimiz gece yürütüldü. (Gece Mekke'den Kudüs'e kadar burak ile götürüldü)Uyanık iken şahsı ile göklere yükseltildi. Allah dilediği şeyleri onaikram etti, ve ona dilediğini vahy etti. ‘Kalb, gördüğü şeyleriyalanlamadı.’ (Necm Suresi 11. Ayet)

Dünya ve ahırette Allahınrahmeti ve selamı onun üzerine olsun.

8-AllahuTealanın Peygamberimizin ümmetine rahmet olarak ikram ettiği havzu kevserhaktır.

* Hadisi şeriflerde rivayetedildiği gibi peygamberimizin ümmeti için sakladığı şefaat haktır.

*Adem (Aleyhisselam) ve zürriyyetinden,Allahın aldığı sağlam söz haktır.

* Muhakkak Allahu Teala ezelde, cennette gireceklerin ve cehennemegireceklerin adedini bir anda, toptan (Hepsini) bildi. Sonradan bu sayıda,artma ve eksilme olmaz. Kulların yapacağı işlerde de durum böyle dir.(Ezelde o fiillerin hepsini bildi) herkes kendisi için yaratılana imkanbulur.(Ancak onu yapabilir)

*Amellerde itibar neticelerinedir.(Sonnefesi iman ile tamamlarsa, iyiliklerinin sevabına kavuşur)

*Cennetlik olan, Allahın hükmüile cennetliktir. Cehennemlik olan da Allahın hükmü iledir.

* Kaderin aslı Allahın mahlukatında gizlediği sırrıdır. Bu sırra neen yakın bir melek, ne de gönderilen bir peygamber haberdar olamaz. Bumeselede derine daldırmak, akıl ve fikir yürütmek, mahrumiyyete vesiledir,mahrumiyet merdivenidir, azgınlık derecesidir. Bu kader meselesinden, akıl vefikir yürütmek, vesveseye düşmek bakımından şiddetle sakın. ÇünküAllahu Teala, mahlukatından kaderi bilmeyi gizledi ve kullarını, kendi maksadınıanlamaktan nehyetti. (Tasdik etmemizi istedi) K. Kerimde Enbiya Suresinde 21.ayette buyurduğu gibi "Allah, yaptıklarından sorulmaz Halbuki kullarmes'uldurlar."

* Kim "niçin böyle yaptı" diye sorarsa, muhakkak o kitabın hükmünüreddetmiştir. Kim kitabın hükmünü reddederse, kafirlerden olur.

9-Şuaçıklamalar, Allah dostlarından kalbi nurlu olan kişinin ihtiyaç duyduğuşeyin özüdür. Bu, ilimde derinleşmiş alimlerin derecesidir. Çünkü ilimikidir. Mahlukatta bulunan ilim, mahlukatta bulunmayan ilim (kaderle alakalıilim) Mahlukatta bulunan ilmi inkar küfürdür. Mahlukatta bulunmayan ilmi ,bildiğini iddia etmek te küfürdür. İman ancak, mevcud (din) ilmi kabul;mahlukatta olmayan (kader) ilmi, talep etmeyi terk ile sabit olur. (Kaderkonusunu fazla kurcalamak doğru değildir.)

•Levhi mahfuz'a, kalem'e velevhi mahfuz'da yazılanların tamamına iman ederiz. Bütün mahlukat, Allahınlevhi mahfuzda olacağını yazdığı şeyi değiştirmek için, olmaması içintoplaşsalar, buna güç yetiremezler; şayet Allanın levha olmayacaktır dîyeyazdığı şeyi yapmak için bütün mahlukat toplaşsa, buna da kadirolamazlar.
* Kalem kıyamete kadar olacakları yazdı. Kuldan sapan (Ona değmeyen) şeykula isabet etmez, kula isabet eden şey kuldan sapmaz (ona mutlaka dokunur.)

*Kul üzerine; Allahınilminin, mahlukundan her olacak şeyleri bilmekle ezelde geçtiği (sabit olduğunu)bilmesi vacibtir ve her şeyi sağlam, muhkem bir ölçü ile taktir ettiğini(bilmek te vacibtir) Bu hususta mahlukatmdan hiçbir bozup atan, geri bırakan,yok eden, değiştirici, tahvil eden, noksanlaştıran ve ziyadeleştiren,yerlerde ve göklerde (hiç kimse) yoktur.

10-İştebu durum, iman bağında, marifet asıllarında, Allahın vahdaniyyetini verububiyyetini İtiraftan (kabullenmekten) dolayıdır. Allahın şu ayetindeolduğu gibi "Allah herseyi yarattı ve bir ölçü üzere onu takdiretti" (Furkan Suresi Ayet 2) "Allahın emri, takdir edilmiş birkaderdir" (Azhab suresi ayet 38)

*Yazıklar olsun o kimseyeki, kader meselesinde Allaha düşman oldu, görüşünü hazır ederek kadermeselesinde hasta bir kalp hazırladı. Muhakkak gaybı araştırmada vehmiyleçok gizli, tamamen örtülü sırları araştırmaya girişti ve bu husustaiftiracı günahkara döndü.

* Arş ve kürsi haktır. Allah Arştan ve daha düşüklerinden ihtiyaçsızdır.Her şeyi ve Arşın üstünü de kuşatıcıdır. İhatadan, halkını aciz bıraktı,(mahlukat bunları ihata edemez, anlayamaz)

*İman edici, tasdik edici vekabullenici olduğumuz halde biz deriz ki "AllahuTeala İbrahim (Aleyhisselam) ı halil edindi, Musa (Aleyhisselam) ile bir çeşitkonuşmakla konuştu."

*Melekler (in varlığına),peygamberlere ve peygamberlere indirilen kitaplara iman ederiz. Şahidlik ederizki o peygamberler aşikare hak üzeredirler.

11-Kıbleehlini, peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği hükümleriitiraf ettiği müddetçe, söylediklerini, haber verdiklerini tasdik ettiklerimüddetçe (kıble ehlini) müslüman. mümin diye isimlendiririz.

* Allanın zatı hakkında derine dalıp konuşmayız. Allahın dininde çekişmeyapmayız. Kuran hakkında birbirimizle mücadele etmeyiz. Şahidlik ederiz kiKur’an, alemlerin sahibi olan Allahın kelamıdır. Onu, Cebrail vasıtasıylaindirdi. Onu peygamberlerin Efendisine (Muhammed aleyhisselama) öğretti. Allahınrahmeti onun ve ehlinin tamamının üzerine olsun.

* Kur'an Allahın kelamıdır. Mahlukatın kelamından hiçbir şey ona eşitdeğildir. Kuranın, mahluk olduğuna hükmetmeyiz.

* Müslümanların cemaatına muhalefet etmeyiz. Günahı helal kabuletmediği müddetçe ehli kıbleden hiçbir kimseyi, günah işlemesi sebebiyleküfre nisbet etmeyiz. 'Bilerek günah işleyene, günah zarar vermez' demeyiz.Müslümanlardan iyilik yapanlar için günahlarının affedilmesini. Allahınrahmetiyle onları cennete girdirmesini umarız.

* Müminler için Allahın azabından emin olmayız. Onların doğrudancennette olduklarına şehadet etmeyiz, günahları için mağfiret isteriz,onların akıbeti hakkında korkarız, onlara ümit kestirmeyiz. Emin olmak veümit kesmek halleri, kişiyi islam dininden çıkarır. Ehli kıble için hakyol ikisinin arasıdır. (Korku ile ümit arasında)
* Kul imandan ancak, kendisini imana dahil eden şeyi inkar etmekle çıkar.(İmanmaddelerinden sayılan hükümleri inkar, küfürdür)

12-İmandil ile ikrar (söylemek) kalb ile (bunları) tasdiktir. Resulullah (Sallallahualeyhi ve sellem) den sahih rivayetlerle şeriattan ve açıklanarak gelenlerintamamı haktır. İman tektir. îman ehli imanın aslında eşittirler. Aralarındakiüstünlük korku, takva, nefse muhalefet ve evla olana (daha faziletlisine) yapışmakladır.

* Bütün müminler Rahman Teala'nın dostlarıdır. Allah indinde en değerlisiKur'ana en çok boyun eğeni ve tabi olanıdır.

* İman: Allaha, meleklerine,kitaplarına, Peygamberlerine, ahıret gününe, kaderin hayırlısının şerlisinintatlısının ve acısının Allah tarafından olduğuna inanmaktır. Biz bu sayılanlarıntamamına inanırız. Peygamberlerinin hiçbirisinin arasını ayırmayız.Tamamını getirdikleri haberlerde tasdik ederiz. (Hepsi Allah tarafındanvazifeli idiler)

13-ÜmmetiMuhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) den büyük günah işleyenler; tevhidehli oldukları halde ölünce, tevbe etmeseler bile, iman edici ve Allahıbildikleri halde Allaha kavuştuktan sonra; cehennemde ebedi kalmazlar.

* Büyük günah işleyenler, Allahın dilemesinde ve hükmündedir.Dilerse onları mağfiret eder ve onları fazlu keremiyle affeder. Kuran KerimdeAllah azze ve celle bu hususta şöyle buyurduğu gibi 'Şirkten başka günahlarıdilediğinden affeder' Dilerse onları adaletiyle cezalandırır. Sonra onları(ya) rahmetiyle, (veya) taat ehlinden olan şefaat edenlerin şefaatıylacehennemden çıkarır, sonra onları cennetine gönderir. Bu durum şundan kiAllahu Teala, kendisini bilenlerin velisidir. (Onları kayırır) Onları ikicihanda hidayetinden sapan, dostluğuna kavuşamayan inkarcılar gibi yapmadı.
Ey islamın ve ehlinin velisiAllahım! Sana kavuşana kadar bizi, islam üzere sabit eyle!

* Ehli kıbleden günahkar ve iyi kişilerin peşinde namaz kılmayı ve bukişilerin üzerine cenaze namazı kılmayı caiz görürüz. Ehli kıbleden hiçbirkimseyi cennete ve cehenneme indirmeyiz. (Girdirmekte kesin konuşmayız) Küfür,şirk ve nifaktan bir şey onlarda zahir olmadıkça bunların aleyhine küfürle,şirkle, nifakla şahitlik etmeyiz. Onların gizli hallerini Allaha havaleederiz.

* Ümmeti Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) den hiçbir kimseye silahçekmeyi caiz görmeyiz, ancak kılıç çekilmesi vacib olanlar müstesnadır.(İslama karşı savaşanlar, dinden çıkanlar, v.s.)

14-İdarecilerve işlerimizi yürüten (Din ehli) valilere karşı isyan edip çıkmayı,onlar zulmedici olsalar bile caiz görmeyiz. Onların aleyhine beddua etmeyiz.(Ehli islam olan idarecilerin ıslahına çalışılır, kargaşalık çıkarılmaz.)

*O idarecilerin taatındanelimizi çekip almayız (onlara itaat etmeye devam ederiz.) Allaha itaatten ötürüonlara itaati; bize günahı emretmedikleri müddetçe, farz görürüz. Onlarasalah ve afiyet içinde


bulunmaları) la dua ederiz.

* Sünnet ve cemaate tabioluruz. Dağılmak, ihtilaf ve parçalanmaktan çekiniriz. Adalet ve emanetehlini severiz. Zulüm ve hıyanet ehline bu'uz ederiz.

*'Allah, bize bilinmesi şüpheliolan şeyleri en iyi bilendir' deriz.

* Hadisi şeriflerde geldiği gibi yolculukta ve ikamet halinde mestler üzerinemesh etmeyi caiz görürüz. (Şiiler çıplak ayak derisine mesh ederek sapmışlardır)

* Kıyamet vaktine kadar, müminlerin iyi kötü sultanlarıyla birliktehac ve cihad devam eder. Bu ikisini hiçbir şey iptal edemez ve kaldıramaz.

* Kiramen katibin (yazıcı) meleklerine inanırız. Muhakkak Allah onlarıbizim üzerimizde (amellerimizi) koruyucu yaptı. Alemdeki canlıların ruhlarınıalmakla görevli ölüm meleğine (Azrail aleyhisselam) inanırız.

*Hak edene kabirde azab olacağınainanırız. Kabirde münker ve nekir diye isimlendirilen iki meleğin, kişiyeRabbisinden, dininden, peygamberinden sorgusunun hak olduğuna inanırız. Buhallerin hepsi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) den gelen hadisi şeriflerve ashabtan (Allah hepsinden olsun) gelen haberlere göre (sabit) olduğuna inanırız.

15-Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.(Hadisi şerif bunu böyle beyan etmiştir.)

*Öldükten sonra dirilmeye,kıyamet gününde amellerin karşılığının verileceğine, amellerin (huzuruilahiye) arz edilmesine, hesaba çekilmeye, amel defterlerinin okunması, sevapverilmesi, azab edilmesi, sırat ve teraziye inanırız.

*Cennet ve cehennem yaratılmışlardır;ebediyyen yok olmazlar, zail olmazlar. Allahu Teala mahlukatı yaratmadan evvelcennet ve cehennemi yarattı. Cennet ve cehennem ehlini yarattı. Kimin cennetegirmesini dilerse bu, Allahın fazlındandır. Kimin cehenneme girmesini dilersebu, Allahın adaletindendir. Herkes kendisine tayin edileni yapar ve kendisi içinyaratılana gider. Hayır ve şer kullar üzerine (Allah tarafından) takdiredilmiştir. (Kesb eden kuldur, yaratan Allahtır)

* Mahlukun kendisiyle vasıflanmasının caiz olmadığı tevfık gibi işimeydana getiren güç, iş ile beraberdir. (Fiili yapacağı anda ona bu kuvvetverilir.)

*Sıhhat, takat, imkanbulmak, aletlerin salim olması kabilinden olan istitaata gelince bu fiildenevvel bulunur. Bu istitaat sebebiyle ilahi teklifler kul ile alakalanır. AllahuTealanın şu ayetinde buyurulduğu gibi "Allah, hiç kimseye gücüyetireceğinden başkasını yüklemez" (Bakara Suresi Ayet: 286)

16-Kullarınfiilleri, Allahın mahlukudur, kul tarafından kesbtir. (Kulun iradesi ancakfiili kesb iledir. Yaratılması Allah tarafındandır.) Allah kullara ancaktakatları yeteni teklif etti. Kullar ancak Allahın teklif ettiği (vazifelere)güç getirirler. Bu açıklama "Günahtan dönüş, ibadete takatyettirmek, ancak Allahın yardımıyladır" sözünün izahıdır.

* Biz deriz ki: hiç kimse için çare, haraket ve günahtan dönüş yok,ancak Allahın yardımıyla vardır. Hiç kimse için Allaha kulluğu ikameetmek ve taat üzere sabit kalmak yok, ancak Allahu Tealanın muvaffak kılmasıylavardır. (Kulunu razı olduğu şeye ulaştırır.)

* Her şey Allahın iradesiyle, ilmi ile, hükmü ve kudretiyle cereyaneder. Allahın dilemesi diğer bütün meşiyyetlere galib geldi. Allahın hükmüdiğer bütün çarelere üstün geldi. Dilediğini yapar, asla zalim değildir.Her türlü çirkinlik ve zararlardan paktır. Her türlü ayıp ve noksanlıklardantemizdir. "Allah yaptığından sorulmaz. Halbuki kullar mes'uldür."

*Dirilerin duası vesadakalarında, ölüler için faideler vardır. Allah dualara icabet eder,ihtiyaçları giderir. Her şeye sahiptir, ona hiç bir kimse sahip olamaz.Allahtan, göz kırpması kadar azıcık bir an bile ihtiyaçsız kalınmaz. KimAllahtan göz kırpması kadar ihtiyaçsız kaldığına inanırsa, muhakkakkafir olur ve helak ehlinden olur.
Allah bu'z eder, razı olur,fakat mahlukattan her hangi birinin bu'z ve rızası gibi değildir. (Bunlardangaye muraddır. Yani bunların gereğini yapar.)

17-Resulullah(Sallallahu aleyhi ve sellem) 'in ashabını severiz. Onlardan hiç birininsevgisi hususunda aşırı gitmeyiz, onlardan hiç birinden uzak olmayız.(Hepsini Allahın razı oldukları ashab olarak kabul ederiz. Hz Ali ile HzMuaviye'yi ayırmayız.) Onlara bu’z edene bu’z ederiz, onları hayırsızşekilde söyleyene de bu'z ederiz. Onları ancak hayırla anarız. Onlarısevmek dindir, imandır, iyiliktir. Onlara bu'z küfür, nifak ve tuğyandır.(Onları seven. Resıılullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)'i sevdiği içinsever. Onlara bu'z eden. Resıılullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)'e bu'z ettiğiiçin bu'z eder.)

* Resıılullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) den sonra halifeliği evvelaEbu Bekri-sSıddık (Radıyellahu anhu) için, onu diğer bütün ümmet üzerinefaziletli kılmak için, sonra Ömer (Radıyellahu anhu) için. Sonra Osman (Radıyellahuanhu) için, Sonra Ali (Radıyellahu anhu) için sabit kılarız. Onlar hulefaiRaşidin ve hidayette olan imamlardır. (Kendilerine tabi olanları da hidayeteulaştırmışlardır.)

* Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)'in isimlerini söyleyipkendilerini müjdelediği on kişi için. Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in onlar üzerine olan şahidliğine dayanarak bizde onlarıncennetlik olduğuna şahidlik ederiz. Resulullah (Sallallahu alevhi ve sellem)'insözü haktır. Onlar: Fbıı Bekr, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sa'd,Said, Abdurruhman ibni Avf, Ebu ("beyde bin Cerrah - ki bu zat ümmetineminidir- Allah hepsinden razı olsun.

* Kim sözünü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) ashabı ve her türlükirden tertemiz olan zevceleri ve her türlü pislikten pak olan sülalesi hakkındagüzel söylerse, o kişi nifaktan beri olur.

18-Sabıkindenolan ilk alimler, tabiinden olan ve onlardan sonra gelen hayır ve eser (hadis,haber) ehli olan, fıkıh ve rivayet ehli olan alimler, ancak güzellikle anılırlar.Onları kötülükle zikreden kişi, hak yolun dışındadır.

* Velilerden hiç birini, peygamberlerden hiçbiri üzerine üstün saymayız."Bir peygamber bütün velilerden üstündür" deriz.

* Velilerin kerametlerinden gelen, itimadlı alimler tarafından yapılanrivayetlere inanırız.

* Kıyamet alametlerine inanırız. Onlar: Deccalın çıkması, Meryemoğluİsa'nın (Aleyhisselam) gökten inmesi, güneşin battığı yerden doğması,Dabbetül arzın yerden çıkmasıdır. (Üç tane de yer batması haber verilmiştir.)
* Kahin, müneccim ve kitap sünnet ve icma-ı ümmete zıt bir şey iddiaeden şahıslan tasdik etmeyiz.

*Cemaatı hak ve doğrubuluruz. Parçalanmayı eğrilik ve azan görürüz. (Allahın rahmeti cemaat üzerindedir.)

* Allahın dini göklerde veyerde tektir. O islam dinidir. "Allah indinde din islamdır""sizin için din olarak islamdan razı oldum"

İslam dini, azgınlık venoksan kalmanın arasında, benzetme ve bir şey yapamama, zorlayıcı vekaderin esiri, emin olmak ve ümitsiz olmak arasında hak yoldur. (Bunlarda hakolan orta yoldur.)

Şu anlatılan, bizim açıkve batın dinimiz ve itikadımızdır. Bizler Allah'a her türlü açıkladığımızmuhalefetlerden sığınırız. Allahtan bizi İman üzere sabit kılmasınıdileriz. Bizi çeşitli nevalardan, muhtelif görüşlerden, düşükmezheblerden korumasını dileriz. Bu mezhebler: Müşebbihe, mu'tezile,cehmiyye, cebriyye, kaderiyye ve başkaları gibi: bunlar, sünnet ve cemaatamuhalefet eden, delalette toplaşan mezheblerdir.

Biz ehli sünnet vel cemaat,onlardan uzağız. Onlar bize göre dalalette ve düşüklüktedirler, değersizdirler.

Muhafaza olunmak ve başarıyaulaşmak, ancak Allahın yardımıyladır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Empty
MesajKonu: Geri: Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-   Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Icon_minitimeC.tesi Kas. 20, 2010 11:33 am

TEVHİDİNASLI VE ÜZERİNE İNANILMASI SAHİH OLAN
ŞEYLER

1-Kişininşöyle söyleyip (iman etmesi) vacibtir. Allaha, meleklerine, kitaplarına,peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kaderin hayırlısı ve şerlisinin(yaratmak bakımından) Allah tarafından olduğuna, hesab, tartı, cennet vecehenneme; bunların hepsinin hak olduğuna inandım. (Kısaca iman şartlarınıbeyan etmiştir.)

2-AllahuTeala, sayı bakımından değil de hiçbir ortağı bulunmaması bakımındanbirdir.(Sayılardan bir olanı hakkında ikinin yarısıdır denebilir.Allah böylebir yarımdan ayrılan diğer bir yarım tek değildir, belki eşi ve benzeriolmamakta tektir, yalnızdır.) "Deki: Allah birdir, Allah sameddir.(Her şeyona muhtaç. O, kimseye muhtaç değildir.) Doğmadı ve doğurulmadı ve hiç bîrşey onun dengi değildir." Mahlukatından olan şeylerden hiçbir şeyebenzemez. Hiçbir şey de ona benzemez. (Eşya sonradan yaratıldığı için,yine yok olmaya mahkumdur. Allah ise bakidir, ezelidir.)

3-AllahuTeala isimleri ile, zatı ve fiili sıfatları ile sıfatlanmaktan yok olmadı(ayrılmadı), zail de olmaz (sıfatları O’ndan ayrılmaz). "Bu isim vesıfatlar ile vasıflanmıştır, onlardan hiç ayrılmaz. Zati sıfatları:hayat, kudret, ilim, kelam, semi, basar, irade'dir.

4-Fiili sıfatlara gelince: yaratmak, rızık vermek, var etmek, icad etmek,yapmak ve diğer fiili sıfatlardır. Sıfatları ve isimleri ile zail olmadıve zail de olmaz. Onun için yeni bir İsim ve sıfat (sonradan) ortaya çıkmaz.(İsim ve sıfatlarının tamamı ezelden beri O'nunla sabittir, sonradan O'nabir sıfat sabit olmaz, zira bu değişiklikten hasıl olur. Halbuki Allah ve sıfatlarıdeğişmez.)

5-AllahuTeala ilmi ile alim olmaktan hiç ayrılmadı, ilim Allanın ezelde sıfatıdır.Kadir olmakla kadir olucu olmaktan hiç ayrılmadı. Kudret, Allahın ezelde sıfatıdır.Kelam ile konuşmaktan hiç ayrılmadı. Kelam. Allahın ezelde sıfatıdır.Yaratmak sıfatı ile yaratıcılıktan hiç ayrılmadı. Yaratmak Allah’ınezelde sıfatıdır. Fiil sıfatı ile yapıcılıktan hiç ayrılmadı. Fiil,Allahın ezelde sıfatıdır. (Burda İmamı Azam rahmetullahi aleyhi fiil sıfatlarınında diğer kamil sıfatlar gibi olup ezelde sabit olduğunu beyan etmiştir. Eş'arileregöre ise ayrı bir fiil sıfatı yoktur.)

6-Fail(işi yapan) Allahu Tealadır. Yapmak (işi) ezelden beri sıfattır. Yapılan(meful) yaratılmıştır. Allahın fiil (sıfatı) mahluk değildir. Allah'ınbütün sıfatlan ezelde sabittir. Hadis değildir, mahluk ta değildir. (Halikiçin bir mahluk vasfı, uygun olmaz.)

7-Kim"Bu sıfatlar mahluktur veya sonradan olmuştur" derse; veya duraklasaveya bunlarda şüphe etse, o kişi kafirdir. (Allahı, layık olmadığı birşekilde vasıflamıştır. Zira sonradan olan her şey hadis olup mahluk hükmünedahildir. Halikı âlemin, mahlukuna benzemesi mümkün değildir.)

8-KuranAllahın kelamıdır. Mushaflarda yazılmıştır, kalblerde ezberlenmiştir(korunmuştur), lisanlarda okunmuştur ve peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimize indirilmiştir. (Görevli melek Cebrail aleyhisselam tarafından23 sene boyunca indirilmiştir.)

* Kur'anı okumamızmahluktur. Kuranı yazmamız, onu okumamız mahluktur. Halbuki Kur'an mahluk değildir.(Elde yazılan hatlar, harekeler ve okunan sesler bizle alakalı olduğu içinmahlukturlar. Fakat Allahın kelamı olan Kur'an O'nda olan bir sıfat olmasıbakımından mahluk değildir. Elimizdeki Mushaflar, Allahın kelamına delaleteden lafızlardır. Bunları inkar, Allahın kelamını inkar gibi küfürdür.)

9-AllahuTealanın Musa (Aleyhisselam) ve diğer peygamberlerden, firavun ve iblistenhikaye olduğu halde Kuran da zikrettiği şeylerin tamamı, onların haberleriolmak üzere Allahın kelamıdır. Allahın kelamı mahluk değildir. Musa (Aleyhisselam)ve diğer mahlukların kelamı mahluktur. Allahın kelamı olan Kuran ezelidir.Onların kelamı ise kadim değildir. (Kur’anda bahsedilen haberlerdeki sözler,o kimselerin sözlerinden aktarılan ve Allah tarafından bize haber verilen sözlerdir.Kuranda bulundukları cihetten Allahın kelamıdırlar, namazda okunurlar. Fakatvakitlerinde söyleyen kişilere nisbetle onların sözüdür.)

10-Musa(Aleyhisselam) Allahın kelamını dinledi. Allahu Teala şöyle buyurdu:"Allah Musa (Aleyhisselam) ile konuşmakla konuştu." Allahu TealaMusa ile konuşmadan evvel mütekellim idi. Allah ezelde halik idi daha mahlukatıyaratmamıştı. (Yani "Allah mütekellimdir" sözümüz "O'nunezelden beri kelam sıfatı ile muttasıf olduğunu" bildirir. "Allahhalıktır" sözümüz. O'nun ezelden beri yaramak vasfı ile vasıflandığınıbildirir. Daha mahlukat yaratılmadan evvel de Allah yaratıcı, kelam edici, rızıkverici, öldürücü, diriltici vasıflarıyla vasıflanmıştır. Vakti gelincemahlukunu yaratmış, rızıklandırmış. öldürüp diriltmistir.)

11-"Allahınmisli gibi bir şey yoktur. Allah işitir, görür." Allah Musa (Aleyhisselam)ile konuşunca, onunla ezeli şifalı olan kelamı ile konuştu. Allahın bütünsıfatları ezelidir. Diğer mahlukatın sıfatları böyle değildir (Onlarınsıfatları ezeli değil- hadistir. Allah ve sıfatları ezelidir.)

12-Allahbilir, bizim bilmemiz gibi değil, Allah kadirdir, bizim gücümüz gibi değil.Allah görür, bizim görmemiz gibi değil. Allah işitir. bizim işitmemiz gibideğil. Allah konuşur bizim konuşmamız gibi değil. Biz harfler ve aletleryardımıyla konuşuruz. Halbuki Allah harf ve aletlerin yardımı olmaksızınkonuşur. Harfler mahluktur. Allahın kelamı mahluk değildir. (Allahın kelamıharf ve ses suretinde bize indirilmiştir fakat Allahın zatındaki kelamı böyleharf ve sesten münezzehtir.)

13-Allahşeydir (Allah'a şey denir) Fakat bizim bildiğimiz eşya gibi değildir. Şeydemenin manası. Allahı cisimsiz, cevhersiz, arazsız (bilinmez olarak) sabit kılmaktır.Allahın haddi sınırı (nihayeti) yoktur. Zıddı, dengi, misli yoktur. (Allahdengi ve misli olmaktan münezzehtir.)

Allahın eli, vechi, nefsivardır. (Bu sıfatlar Allah için kullanılır fakat manalarını bilemeyiz.)

14-AllahuTealanın Kuranda "el, yüz, nefis" diye zikrettiği şeyler onun içinbirer sıfattır. Şekli bilinmez. Allahın "el" inden maksadkudretidir, nimetidir denmez. Çünkü bu (te'vil) sıfatı iptaldir. Sıfatıiptal etmek, kaderiye ve Mutezile mezheblerinin görüşüdür. (Onlar Allahınsıfatlarını kabul etmezler. Biz Allahın sıfatlarını kabul ederiz. Müteşahiholanların teviline kaçmayız. Ancak sonra gelen alimlerimiz bazı tevillerlebunları manalandırmışlardırki bozuk görüşlüler onları yanlışmanalandırmasın.)

*Fakat "eli"keyfiyeti bilinmeyen bir sıfattır. Gazabı ve rızası, şekli bilinmeyen sıfatlarındaniki sıfatıdır. (Gazablanması ve razı olması demekten gaye muraddır, yanigazabın ve rızanın gereğini yapar.)
15-AllahuTeala bütün eşyayı yoktan yarattı. Allahu Teala, eşya bir şey olmadanevvel, ezelde eşyayı bilici idi.(İlmi ezelisi ile bildi ve vakti gelincebilgisine uygun olarak yarattı.)

*O Allahu Teala eşyayıtakdir etti ve ona hükmetti. Dünya ve ahırette Allahın ilmi, dilemesi, kazası,kaderi ve levhi mahfuzda yazması olmaksızın hiçbir şey olmaz. Muhakkak o eşyayıvasıfla yazdı, hükümle değil. (Ezelde herkesin halini ve vasfını bilerekonu levhi Mahfuz'a yazdı. İstediği şekilde olmasına hükmederek yazmadı, böyleolsa imtihan olmazdı, herkes mecbur olurdu.)

16-Kaza,kader ve dilemek Allahın ezelde mevcud olan keyfiyeti bilinmeyen sıfatlarıdır.Allah yok olan şeyi yokluk halinde iken yok olduğunu bilir. O yok olanıyarattığı zaman, o şey nasıl var olacak ise onu da bilir. Allah mevcud olanıo şey mevcud olduğu halde iken mevcud olarak bilir. (Ezelde bilmesi ilesonradan yaratıldığı vakitte bilmesi arasında bir değişiklik yoktur. Eğerdeğişiklik olsa bu durumda Allahın ilim sıfatının değişmesi gerekir kibu Allah için caiz değildir.)

17-0varolan şeyin nasıl yok olacağını da bilir. Allah, ayakta olanı ayaktaiken kaim olduğunu bilir, o kişi oturunca oturma halinde onun oturduğundaezeli ilmi değişmeden veya yeni bir ilim ortaya çıkmadan bilir. Fakat değişiklikve ihtilaf mahlukatın katında ortaya çıkar. (Allahın ilminde ve diğer sıfatlarındabir değişiklik olmaz, değişen mahlukattır.)

18-Allah(mükellef olan) mahlukatı imandan ve küfürden salim olduğu halde yarattı.Sonra onlara hitab etti, onlara emretti, onları (yasaklardan) nehyetti. Bundansonra küfreden kendi dili ile küfretti. Hakkı inkarı ve reddetmesi, Allahıno adamı yardımsız bırakmasıyladır. İnanan kişi de kendi fiili ile inandı.O kişinin (hakkı) kabulü ve tasdiği Allahın o kişiyi başarıya ulaştırmasıyladır.(Hidayet etmek veya dalalete sokmak Allahın elindedir. Kul iradesini hangitarafa kullanırsa Allah onu dilerse yaratır. Kötü işi kul yaparsa sorunluolur, zira onu istemiştir. İyi iş yaparsa onunla sevap kazanır, bu da Allahınonu muvaffak etmesiyledir.)

19-AllahuTeala Adem (Aleyhisselamın) neslini sulbünde (bel kemiğinden) çıkarttı.Onları akıllılar yaptı. Onlara hitab etti. imanla onlara emretti. Küfürdenonları yasakladı. Onlar Allahın Rab olduğunu kabul ettiler. İşte bu ikraronlardan iman oldu. Onlar bu fıtrat - islam yaratılışı- üzere doğrulurlar.(Herkese bu islam kabiliyyeti verilmiştir. İyiye kullanan kazanır, kötüyekullananlar mes'ul olur.)

20-Bundansonra her kim küfrederse muhakkak (evvel, verdiği sözü) değiştirdi. Kimdeinanır tasdik ederse - verdiği söz- üzere sabit kaldı ve devam etti. Allahmahlukattan kimseyi ne iman etmesi üzerine; ne de küfretmesi üzerine zorlamadı.Mahlukatını, bazısı- mümin, bazısı- kafir olarak yaratmadı. Fakat onlarışahıslar olarak yarattı. (Hepsini kendine kul olacak kabilîyyette yarattı.Sen kafir ol, sen müslüman ol diye ayrım yapmadı. Fakat şunu da bilmekgerekir ki her kime iman nasib ise yine de bu, Allahın lütfüdur, kendindenbilmesin.)

21-İmanve küfür kulların işidir. Allahu Teala, kim küfür halinde kafir olarak küfredecek,onu bilir. O, bu küfürden sonra iman edince, onu iman halinde mü’mi olduğuhalde, ilmi ve sıfatı değişmeksizin bilir. (Kişinin halinin değişikliğiile Allahın sıfatı değişmiş olmaz.)

22-Kullarınhareket ve sükundan olan (bütün) fiilleri hakikatten kendi kazanmalarıiledir. Allahu Teala o fiilleri yaratıcıdır. Kulların bülün fiilleri Allahındilemesi, ilmi, hükmü, kudreti ile olucudur. (Yani fiillerin yaratılmasındakulun bir tesiri yoktur, sadece irade edebilir.)
*Taatların tamamı Allahınemri, mahabbeti. rızası, ilmi, dilemesi, kazası ve takdiri ile vacib olan şeylerdir.

23-İsyanlarve günahların tamamı Allahın ilmi. kazası, taktiri ve dilemesiyle olucudur.Fakat mahabbetiyle, rızasıyla ve emri ile değildir. (Masıyetler ve günahlar,Allahın iradesi altındadır fakat onların işlenmesinden asla razı değildir.Mesela içkiyi, domuzu yaratmıştır fakat içilmesinden ve yenmesinden razıdeğildir. İmtihan için böyle takdir etmiştir.)

24-Bütünpeygamberler (üzerlerine salat ve selam olsun) küçük ve büyük günahlardan,küfür ve çirkin şeylerden münezzehtirler. Peygamberlerden ayak sallantısıve hatalar vaki oldu. (Yani Peygamberler ma'sumdurlar, günah işlemezler. Fakatayak kayması dediğimiz bazı ikazlara uğramışlardır. Allahu Teala, onlarıyanlışlardan korur.)

25-Muhammed(Sallallahu aleyhi ve sellem) Allahın peygamberi, kulu, resulü ve kendine seçtiğidir.Putlara hiç tapmadı. Allaha asla göz açıp kapayacak kadar şirk koşmadı.Asla büyük, küçük günah işlemedi. (Peygamberdir ve Allahın kuludur, Oğludeğildir, ilah değildir.)

26-Resulullah(Sallallahu aleyhi ve sellem) den sonra insanların en faziletlisi Ebu Bekir Sıdık,sonra Hattab oğlu Ömer, sonra Affan oğlu Osman, sonra Ebu Taliboğlu Ali'dir.Allah hepsinden razı olsun. (Halife oldukları sıraya göre faziletleri beyanedildi.)

27-Bu"dört halife" hak ile beraber, hak üzere ibadet ettikleri haldeonların tamamını severiz. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)Efendimizin ashabından tamamını, ancak hayırla zikrederiz. (Onlar arasındakiolayları hayırla zikrederiz.)

"Müslümanlardan hiçbirkimseyi, helal görmedikçe büyük günah bile olsa, günah işlemek sebebiyleküfre nisbet etmeyiz. Ondan iman ismini yok etmeyiz, onu hakikatten mü’mindiye isimlendiririz. (Günah işlemekle kişi imandan çıkmaz. Günahı helal görürsedinden çıkar.)

28- Günahişleyenin, kafir olmayıp fasık mü'min olması caizdir.

* Mestler üzerine mesh etmeksünnettir. Ramazan ayında teravih kılmak sünnettir. İyi, kötü herbir mü'mininpeşinde namaz kılmak caizdir.

29-'Müslümanagünah zarar vermez' demeyiz ve 'o cehenneme girmez" de demeyiz. (Zira günahlar,cezayı gerektirir.) Dünyadan imanlı çıktıktan sonra fasık olsa bile,"ebedi cehennemde kalır' demeyiz.(Ebedi cehennemde kalmak ancak kafirlereaittir.) İyiliklerimiz kabul, kötülüklerimiz affedilmiştir’ demeyiz.(Allanın azabından emin olmak ve rahme tinden ümit kesmek doğru değildir.)

30-Mürciemezhebinin sözünde olduğu gibi demeyiz. (Bu mezhebe göre kişi imanlı iseartık günahlar ona zarar vermez.) Fakat "Ayıplardan uzak olduğu halde,bütün şartlarını toplayan hangi iyiliği işlerse, dünyadan çıkana kadaro iyiliğini küfür ve dinden dönmekle ibtal etmezse. Allah o iyiliğini za'yetmez, belki onu kabul eder ve onun üzerine o kişiyi sevaplandırır' deriz.

31-Şirkve küfürden başka günahlar, mümin olduğu halde ölüp tövbe etmezse bu (günahlarıişleyen) kişi Allahın dilemesine kalmıştır. (Allah) Dilerse günahı kadaro kişiyi azablandırır. dilerse onu affedip cehennemle asla azablandırmaz.
* Riya, amellerden bir amelde bulununca o kişinin mükafatını yok eder.Ucubta böyledir, (sevabı yok eder. Ucub: amelini beğenmektir.)

32-Mucizelcrpeygamberler için sabittir. Kerametlerde veliler için haktır. İblis, deccal,firavun gibi Allah düşmanları için olan veya olacak olan işlerden rivayetedilen şeyleri, mucize ve keramet diye isimlendirmeyiz. Fakat onları, ihtiyaçlarınyerine getirmesi, kaza-i hâcat diye isimlendiririz. (Allah düşmanlarınaisteklerinin bazısı verilirki imtihan kaidesi gerçekleşsin)

33-Bu durum şundandır ki Allahu Teala, düşmanlarının ihtiyaçlarını; onlariçin istidraç ve azab olsun o şeyle aldanıp isyan ve küfür bakımındanartsınlar diye giderir. Bu sayılanların tamamı caiz ve mümkün şeylerdir.(Onlara verilen imkanlar haddi zatında caiz ve mümkün olan işlerdendir.)

34-AIlahuTeala daha mahlukatı yaratmadan evvel halık, rızıklandırmadan evvel de rızıkverici, sıfatları ile vasıflanmış idi. (Sonradan bir isim ve sıfat O'nagelmemiştir.)

* Allahu Teala ahırette görülür,Mü"minler cennette olduğu halde onu baş gözleriyle: bir şeyebenzetmeksizin, keyfıyyeti olmadan, muhtevası olmadan, onunla mahlûkat arasındamesafe bulunmadan-görürler. (Mü'minler cennette iken, oranın kuvveti ilebakarak Allahu Teala'yı mekandan münezzeh olduğu halde ve mahlukat vasıflarındanuzak olduğu halde görürler.)

35-İman,dil ile ikrar, kalb ile tasdiktir. Sema ve yer ehlinin imanı, inanılması lazımolan şeyler bakımından artmaz eksilmez, yakin ve tasdik bakımından artareksilir. Mü'minler iman ve tevhid hususunda eşittirler, amellerde farklıfarklıdırlar.(İnanılması gereken şeyler belli hususlardır. Bunlarınartması ve eksilmesi mümkün değildir. Bunları kabullenmek ve tasdik etmekte değişiklik olmaz. Bu yüzden iman etmek bakımından bütün mü'minler eşittirdenilmiştir. Fakat imanın kuvvet ve parlaklığı değişir. Peygamberlerin veashabı kiramın imanı ile bizim imanımız bu bakımdan eşit değildir.)

36-İslamAllahın emirlerine boyun eğmek ve teslim olmaktır. Lügat bakımından imanile islamın arası ayrıldı. Fakat İslamsız iman, imansız islam mevcudolmaz.. Bu ikisi sırt ile karın gibi birbirinden ayrılmaz. Din ismi iman,islam ve bütün şeriatlar (hükümler) üzerine vaki olur, kullanılır. İslam:teslim olmaktır. İman:tasdik etmektir. Fakat dinimizde imanlı olan için müslümandırderiz. İkisini birbirinden ayırmayız.)

37-AllahuTeala'yı, kitabında kendini vasfettiği gibi bütün sıfatlarıyla hak olarakbiliriz. (Zahirde mes'ul olduğumuz şekilde sıfatlarıyla O’nu tanırız.)

Hiçbir kul Allaha layıkolduğu şekilde ibadet etmeye güç yetiremez. fakat kul, kitabında ve resulününsünnetinde emrettiği şekilde Allaha ibadet eder. (İstenen şartlara uygunolan ibadetlere, salih amel denir ve Allah indinde kabul görür.)

38-Bütünmüminler Allahı bilmekte, kesin imanda, tevekkülde, mahabbette, rızada,korkuda, ümit ve imanda eşittirler. Bunların tamamına imanın haricindefarklıdırlar. ( Kişinin mahabbeti, rızası, tevekkülü, korkusu farklıolabilir. Fakat bunları kabullenip bunlara inanması, farklı değil her mü'mindeaynıdır.)

39-Allah,kulları üzerine fazlu kerem sahibidir. Adildir. Bazan kulun hak ettiğisevaptan fazlasını, fazlu kerem olmak üzere ona verir. Adalet olmak üzerekulu günahından dolayı azablandırır. bazan fazlu keremiyle onu affeder,azablandırmaz. (Kula azab etmesi, adeletiyle muamelesidir. Kulun amelinikabullenip sevap vermesi ise fazlu keremindendir.)

40-Bütünpeygamberlerin (üzerlerine salat selam olsun) şefaat etmeleri haktır.Peygamberimiz aleyhisselatu vesselamın ümmetinden günahkar müminlere ve azabıhak eden büyük günah sahihlerine şefaat etmesi de haktır, gerçektir.(Hadisi şerifte: 'Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenler içindir’buyurmuştur.)

* Amellerin kıyamet günündeterazi ile tartılması haktır Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem)havzu kevseri haktır.

41-Kıyametgününde davalarda iyilikleri vermekle kısas haktır. Eğer o zulmedenleriniyiliği yoksa, zulme uğrayanın günahının zalimlerinin üzerine yüklenmesihaktır, caizdir. (Buna ahırette iflas denir.)

*Cennet ve cehennem şu andayaratılmışlardır, ebedi olarak yok olmazlar. Ebedi olarak iri gözlühuriler ölmezler. Allah'ın azabı da sevabı da yok olmaz, ebedidir. (Nimetlerbitmez, tükenmez ve eskimez. Azab ta asla hafifletilmez. Hatta derileri değiştirilirki azabı tadsınlar.)

42-AllahuTeala fazlu kereminden dolayı dilediğini hidayete ulaştırır. Adaletindendolayı dilediğini saptırır. Allahın saptırması kişiyi yardımsız bırakmasıdemektir. Hızlan: kuldan razı olduğu şeye kulu ulaştırmaması diye tefsiredilir. Bıı hızlan. Allahtan adalettir. Aynı şekilde hızlanda olan kişiyigünahını üzere azablandırması da (Allahın adaletindendir.) (Yani:Adaletiile muamele ederse kişiyi günahına karşılık azablandırır, yardımsız bırakır.İmana ulaşmak her ne kadar irade i cüziyyemizle alakalı ise de yine bu Allahtarafından ikramdır.)

43-Şeytanimanı mümin kuldan zorla ve kahren soyup alır. demeyiz. Fakat kul imanı terkedip bırakınca, o taktirde şeytan ondan imanı soyup çıkarır, deriz. (Kişikendini tehlikeye atarsa, elbette başına gelene katlanacaktır, şeytanınbunda zorlaması ve tesiri yoktur, sadece vesvese verir.)

44-Münkerve Nekirin kabirdeki sualleri haktır. Kabirde ruhun kendi cesedine iadesi haktır.(Ruhu bedenle îrtibatlandırarak kabir hallerinden onu haberdar eder.) Kabir sıkıştırmasıhaktır. Kabir azabı, kafirlerin tamamına ve bazı asi müminler için haktır,caizdir. (Kafirlerin bitmeyen cezaları, göz yummaya başlayınca, başlar.Sonsuza dek devam eder. Günahkar mü'minler için kabir azabı, onun ahırete günahsızçıkması içindir.)

45-Allahınsıfatlarından hangisini, alimler Farsça olarak söylem işlerse. "Farsçael tabiri hariç", ismi yüce Allah için o şeyi söylemek caiz olur. (Başkalisanlar ile Allanın isim ve sıfatlarını kullanmak caiz olur. fakat bu ifadenamazda geçerli değildir. Zira İmamı A'zam rahmetullahi aleyhi bu görüşündenson dönemlerinde vaz geçmiştir. Türkçedeki tanrı kelimesi ilah manasındadır.Allah manasında değildir.)

Keyfiyeti bilinmeden vebenzetme olmaksızın "Rabbim yukardadır" denmesi caizdir.
(Rabbim yücedir manasındadır.Mekan kast etmeden ve bîr şeye benzetmeden söylenirse.)

46-Allahmyakınlığı ve uzaklığı, mesafenin kısalığı ve uzunluğu kabilinden değildir.Fakat keramet, değerli olmak ve düşüklük manasındadır. (Filana Allah'ayakındır demek. Allah katında kıymeti vardır.

Filana Allahtan uzaktırdemek, Allahın rahmetinden uzaktır, değeri düşüktür.) İtaatkar keyfiyetibilinmeden Allaha yakındır, asi keyfiyeti bilinmeden Allahtan uzaktır. Yakınlık,uzaklık, yönelmek lafızları dua eden mümin kişiye de söylenir. (KulAllaha yakın oldu, Allaha yöneldi gibi.)

"Cennette Allahın komşusuolmak. Allahın huzurunda durmak' tabirleri de, diğerleri gibi keyfiyetibilinmez.

47-Kuran,Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) üzerine indirilmiştir. Mushaflardayazılmıştır. Allahın kelamı olması manasında bütün ayetler, fazilet vedeğer bakımından eşittir. Şu kadar var ki bazıları için zikir fazileti,bazıları için zikredilenin fazileti vardır. Ayet’el kürsi misalinde olduğugibi. Ayet'el kürsi de zikredilen Allahu Tealanın celali, azameti ve sıfatlarıdır.Ayet'el kürside iki fazilet bir araya geldi. Zikir ve zikredilen zat fazileti.

48-Bazıayetler için sadece zikir fazileti vardır. Kafirlerin kıssaları gibi onlardazikredilenin bir fazileti yoktur. Onlar kafirlerdir. Aynı şekilde Allahınisim ve sıfatlarının hepsi azamet ve değerde eşittir. Aralarında hiçbirfarklılık yoktur.

49-Kasım,Tahir ve ibrahim Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in erkek çocuklarıdır.Fatıma, Rukıyye, Zeynep ve Ümmü Külsüm. peygamberimiz (Sallallahu aleyhive sellem) in kız çocuklarıdır.

50-Akaidilminin inceliklerinden bir mesele, bir kişiye kapalı kalsa, o kişi içinderhal "Allah indinde doğru olan ne ise ona inanmak" ve sorup öğreneceğibir alim bulana kadar, öğrenmekten geri durmamak lazımdır. Talebi ertelemekona caiz değildir; o hususta duraklaması ile mazur olmaz, eğer araştırmayıpduraklarsa, önemsemezse, kafir olur. (o mesele bilinmesi, inanılması zarurilazım olan bir mesele ise.)

51-Miraçhaberi haktır. Gerçektir. Bunu reddeden kişi dalalettedir ve bidatçıdır. (İsra'yıinkar eden kafir olur. zira o, ayetle sabittir. Miraç ise meşhur hadislerlesabittir. İnkar eden bid'atçı olur.)

52-Deccaalınçıkması, Yccüc ve Mecücün çıkması, güneşin battığı yerden doğması,İsa (Aleyhisselam) ın gökten inmesi ve diğer kıyamet vaktininalametlerinden, hakkında sahih haberler (hadisler) bulunan şeylerin hepsininmeydana gelmesi haktır. Ve bunlar (olucudurlar) olacaktırlar.

Allahu Teala dilediğini,dosdoğru yola ulaştırır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Empty
MesajKonu: Geri: Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-   Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Icon_minitimeC.tesi Kas. 20, 2010 11:35 am

SEYDA MUHAMMED KONYEVİ (K.S.)
DİNİ HÜKÜMLER VE MEZHEBLERLE İLGİLİ
MESELELER


  • SORU 1: İman nedir?


EbuHureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (a.s.v)'e imanın neolduğu sorulunca şu şekilde cevap vermiştir;

"İman;Allah 'tan başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed (a.s.v)'in O'nun kulu veResulü olduğuna, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Ahiretgününe, kaza ve kadere, hayır ve şer her şeyin Allah 'in takdiri veyaratmasıyla olduğuna inanmaktır. " (Buhâri, Müslim, Ebû Dâvud)

Hadis-i şeriftede geçtiği üzere, İman; Allah-u Zülcelal'in, Cebrail (a.s) aracılığıile, Hz. Muhammed (a.s.v)'e göndermiş olduğu semavi hükümlere kesin olarakinanıp kalben tasdik ve dil ile ikrar etmektir. Bu da iki şekilde olur;

1-İCMÂLİİMAN: iman edilecek şeylere kısaca ve bir bütün olarak iman etmektir. Bunagöre bir kimse, manasını bilerek ve inanarak kelime-i tevhidi söylese,icmali olarak iman etmiş olur.

2-TAFSİLİİMAN: İman edilecek şeylerin her birine açık ve geniş bir surette, ayrıntılıbir bilgi ve idrak ile iman etmektir. Başka bir ifadeyle, altı iman esasını;namaz, oruç, hac, zekat gibi farz kılınan ibadetleri; içki içmek, kumaroynamak, adam öldürmek, zina yapmak gibi haram kılınan şeyleri öğrenmek,tasdik etmek, helali helal, haramı da haram bilmektir.

Ehl-i sünnetitikadına göre, kalbin bilmesi ve tasdik etmesi iman için yeterlidir.



  • SORU2:Allah-u Zülcelal'in Selbî sıfatları kaçtanedir?


Allah-u Zülcelal'inSelbî sıfatlan altı tanedir.
1-Vücûd:Var olmak demektir. Varlığı kendisindendir. Her şeyin varlığı O'nunsayesindedir. O, olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Gerek bizim, gerekse herhangi bir şeyin varlığı, Allah'ın varlığına bir şahiddir.

2-Kıdem:Ezeli, yani başlangıcı olmamasıdır. Evveli olmayana kadim, sonradan olanahadis denir. Allah, kıdem sıfatı ile muttasıftır. Sonradan var olmamıştır.Allah-u Zülcelal'in varlığının başlangıcı olmadığı gibi, bütün varlıklarınbaşlangıcının da ona bağlı olması demektir. Geçmişe doğru ne kadargidilirse gidilsin, Allah-u Zülcelal'in var olmadığı bir an düşünülemez.

3-Beka:Ebedi, yani, sonu olmamasıdır. Sonu olana fani, sonu olmayana baki denir.Allah, beka sıfatıyla muttasıftır. Çünkü ebedidir. Varlığının aslasonu yoktur. Beka'nın zıddı olan yok olma, Allah-u Zülcelal için imkansızdır.

4-MuhalefetünLil-havadis: Yarattığı hiçbir şeye benzemez. Hayalle tasavvur edilemez. Hatırlarane gelirse gelsin, Allah-u Zül-celal ondan başkadır.

5-Kıyambi zatihi: Varlığı kendisindendir. Başkasına muhtaç değildir. Allah-u Zülcelal'inezeli ve ebedi olan varlığı, kendi zatı ile kaimdir. Asla başkasından değildir.O'ndan başka yaratıcı bir zatta mevcut bulunamaz.

6-Vahdaniyyet:Allah-u Zülcelal'in zat ve sıfatlarında tek (bir) olmasıdır. Bu sıfattaAllah-u Zülcelal'e mahsustur. Ortaktan ve benzerden münezzehtir.



  • S0RU3:Allah-u Zülcelal'in Subüti sıfatları kaçtanedir?


Allah-u Zülcelal'inSubûti sıfatlan sekiz tanedir;

1-Hayat:Allah-u Zülcelal'in diri olmasıdır. Allah-u Zülcelal'in bütün sıfatlarıezelde vardır. Yaratıkların sıfatları böyle değildir. Allah-u Zülcelal'inhayatı vardır, fakat bizim hayatımız gibi değildir. Hayat sıfatının zıddıolan ölmek, Allah-u Zülcelal hakkında mümkün değildir.

2-İlim:Olmuş ve olacak bütün her şeyi bilmesidir. Allah-u Zülcelal'in ilim sıfatıylaeşyayı bilmesi gerçektir. Allah bilir, fakat bizim bildiğimiz gibi değildir.Allah-u Zülcelal'in ilim sıfatı ezelidir, sonradan var olmamıştır. Allah-uZülcelal'in zatıyla beraber vardır. Bu alemi ve varlıkları en güzel şekildeyaratmak, varlıklarını devam ettirecek tedbiri almak ve hiçbir karışıklığameydan vermeden devam ettirebilmek, ancak ilim sahibi bir yaratıcıyı gösterir.Kulların mükafatlandırılması veya cezalandırılması yine büyük bir ilimgerektirir. Allah-u Zülcelal hakkında cehalet, gaflet ve unutkanlık düşünülemez.

3-İrade:Vuku bulacak her şeyi kendi dilediği şekilde ve zamanda yaratmasıdır. Eşyave fiillerin hepsi Allah-u Zülcelal'in dileme, hüküm ve iradesiyledir.Allah-u Zülcelal kainattaki ve kainat içindeki şeyleri ezeli iradesiyleistediği gibi yaratmıştır. Allah-u Zülcelal'in dilediği olur, dilemediğiolmaz. Allah-u Zülcelal'in dilemediği bir şeyi zorla yaptırabilecek hiçbirkuvvet yoktur. Kainatta cereyan eden hadiselerin bütünü Allah-u Zülcelal'iniradesiyle gerçekleşir. O'nun iradesi olmadan hiçbir şey meydana gelemez. VeO, ne isterse yapar.

4-Kudret:Allah-u Zülcelal'in bütün mümkünatta (var olan) tesir ve tasarrufa kadirolmasıdır. Kudret sıfatı ile Allah-u Zülcelal'in her şeye gücü yeter.Allah-u Zülcelal'in gücü vardır, fakat bizim gücümüz gibi değildir.Allah-u Zülcelal'in kudreti zatidir, yani kendindendir. O'nun kudreti hiçbirşeyle ölçülmez. O'nun kudreti karşısında; büyük küçük, yakın uzak,az çok farketmez. Allah-u Zülcelal, gözümüzün önünde meydana gelenmilyarlarca işi, biri diğerine mani olmadan yapar. Bu durumda kudreti işleregöre parçalanmaz, dağılmaz. O, sadece "Ol" diye emreder. İstediğiher ne ise, onun olmasını istediği zaman geldiğinde oluverir.

5-Semi':Allah-u Zülcelal'in her şeyi işitmesidir. Allah-u Zül-celal her şeyi işitir,fakat bizim kulaklar vasıtasıyla işitmemiz gibi değildir. Allah-u Zülcelal'inişitmesinde uzaklık, yakınlık, gizlilik ve açıklık farketmez. Kulak vesesi nakleden hava gibi vasıtalara da ihtiyacı yoktur. O, en gizli yakarışları,dilden dökülen fısıltıları dahi işitir. Allah-u Zülcelal'in bir şeyi işitmesibaşka bir şeyi işitmesine mani değildir.

6-Basar:Allah-u Zülcelal'in her şeyi görmesidir. Allah-u Zül-celal her şeyi görür,fakat bizim gözlerimiz vasıtasıyla görmemiz gibi değildir. Allah-u Zülcelal'ingörmesinde uzaklık, yakınlık, gizlilik, açıklık farketmez. O'nun göz veışık gibi vasıtalara da ihtiyacı yoktur. O, en gizliyi, gizlinin gizlisinidahi görür. Allah-u Zülcelal'in bir şeyi görmesi başka bir şeyi görmesinede mani değildir.

7- Kelâm:Allah-u Zülcelal'in sese ve harfe muhtaç olmaksızın konuşmasıdır. Allah-uZülcelal Zatî ve Kudsî olan kelamı ile konuşur. Fakat bizim konuşmamızgibi değildir. Bizler aletler, uzuvlar ve harfler yardımıyla konuşuruz.Allah-u Zülcelal ise aletsiz ve harfsiz konuşur. Harfler yaratılmıştır,fakat Allah-u Zülcelal'in kelamı yaratılmış değildir.

8-Tekvîn;Allah-u Zülcelal'in istediğini, dilediği şekilde yaratmasıdır. Allah-u Zülcelalyaptıklarını fiil sıfatı ile yapar. Bu sıfatların hepsi tekvin sıfatınınmanası içine girmektedir.



  • SORU4: Küfür ne demektir? Kaç çeşit küfür vardır?


Küfür,lugatta Örtmek demektir. Istılahta ise Hz. Peygamber (a.s.v)'in Allah-u Zülcelalkatından getirdiği kat'i olarak bilinen şeylerden birini inkar etmektir.

Dört çeşitküfür vardır, bunlar;

1-) Küfr-iİnkari; Allah-u Zülcelal'i tanımayıp onu asla kabul etmemektir. Allah-u Zülcelal'invarlığını inkar eden kafirler gibi...

2-) Küfr-iCuhudi; Kalple Allah-u Zülcelal'i tanıyıp, kibrinden dolayı diliyle ikraretmemektir. Şeytanın küfrü gibi...

3-) Küfr-iİnadi; Kalple Allah-u Zülcelal'i bilmek, dille itiraf etmek. Ebu Talib gibi...Zira o, Ben Muhammed'in dininin, dinlerin en hayırlısı olduğunu biliyorumfakat beni tenkid ederler diye itiraf etmiyorum diyordu.

4-) Küfr-iNifaki; Dille ikrar ettiği halde, kalple tasdik etmemektir. Münafıklargibi...



  • SORU 5: Bir kimse bilmeyerek küfrü gerektiren bir söz söylese,kâfir olur mu?


Bilmeyerekküfrü gerektiren bir söz söyleyen kimsenin kâfir olup olmayacağı hakkındaihtilaf vardır. Ulemâların çoğunluğuna göre bilmemek bir mazeret değildir.Bilerek ya da bilmeyerekle olsa küfür kelimesi söylemek küfürdür.
Bazı ulemâlaragöre ise, küfrü gerektiren sözün muhtevasına inanmayan kimse, böyle birkelime söylerse kâfir olmaz.



  • SORU 6: Küfrü gerektiren söz ve fiillerin bir kısmınelerdir?


Bir kimsezorlama olmadığı halde, dili ile küfrü icap ettiren bir söz söyler vekalbi de iman ile mutmain olursa yine kafir olur. Bir kimsenin kafir ya da mü'minolması ancak sözü ile anlaşılır.

1 -) Birkimsenin kalbine, küfrü icap ettiren şeyler gelirde, dili ile söylemezse, mü'mindir.Fakat kalbine geldiklen sonra, küfre azmederse, kafir olur.

2-) Birkimse başka bir kimseye, küfür kelimesini söylesin diye telkin etse, otelkin eden kimse kafir olur.

3-) Birkimse, "Filan adam uçarsa ben kafir olacağım" dese, o insan uçmayacağıhalde, bunu iddia eden kişi, küfrünü buna bağladığından dolayı kafirolur.

4-) Birkimse, "Ben şu işi yapmış isem kafir olayım" dese o işi isteryapmış olsun isterse yapmamış olsun, küfrünü buna bağladığından dolayıkafir olur.

5-) Birkimse Allah-u Zülcelal'in isimleri ve emirleriyle alay ederse, kafir olur.

6-) Birkimse, Kuddüs, Kayyum ve Rahman gibi Allah-u Zül-celal'e mahsus olan isimlerimahlukata takarsa kafir olur.

7-) Birkimse, müslüman bir kimse için; "filan adam, benim ve Allah-u Zülcelal'inyanında yahudi gibidir" derse kafir olur.

8- Birkimse, hasta olan bir adam için; "Bu adamı Allah unutmuştur" derseveyahut "Allah'ın unuttuklarındandır" derse kafir olur. Böyledemekle Allah-u Zülcelal'in ilim sıfatını inkar etmiş sayılır. Halbuki,Allah-u Zülcelal'in ilim sıfatı ezelidir ve O hiçbir şeyi unutmaz.

9-) Birkimse, başka bir kimseye; "Senin yemininle eşeğin anırması aynıdır"derse kafir olur. Çünkü Allah-u Zülcelal'in ismi ile yapılan yemini -haşa-eşeğin anırmasına benzetmiştir.

10-)Allah-u Zülcelal'i mahlukattan birine veya bir nesneye benzeten kimse kafirolur. Çünkü Allah-u Zülcelal yaratılmış hiçbir şeye benzemez.

11 -) Birkimse, Allah-u Zülcelal'in isimlerinden bir ismi yahut emirlerinden bir emri veO'nun bir va'dini hafife alıp alay etse kafir olur.

12-) Birkimse, küfür kelimesi söyleyen bir kimseye, rıza ile gülse kafir olur. Çünküküfre rıza göstermekte küfürdür.

13-) Birkimse, ne olsaydı zina, kumar ve içki gibi haramlar helal olsaydı diyetemennide bulunursa kafir olur. Çünkü burada kendi istekleriyle, Allah-u Zülcelal'inkesin haram kıldıklarını helal görmek istemiştir. Halbuki Allah-u Zülcelalbunları kesin haram kılmıştır.

14-) Ezansesini duyan bir kimse, bu çan sesidir diye alay etse kafir olur.

15-) Birkadın kocasına veya bir koca karısına "Seninle olmaktansa kafir olmamdaha hayırlıdır" demiş olsa kafir olur. Çünkü kafir olmayı hayırlıgörmüştür.

16-) Birkimse, Kur'an çöl kanunudur, bir işe yaramaz dese kafir olur.

17-) Birkimse önemsemeyerek ve küçük görerek Kur'an-ı Kerim veya Hz. Peygamber(a.s.v)'in Hadis-i Şerifini ayak altına alsa veya yastık olarak kullansakafir olur.

18-) Birkimse tefsir, fıkıh, akâid gibi ilimlerle alay edip hafife alırsa kafirolur.



  • SORU 7: Ölümle tehdit edilip inkâra, küfre zorlanankimse, mecbur kaldığı için küfrü gerektiren sözü söylese kâfir olurmu?


Allah-u Zülcelâlbir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Kalbiiman ite dolu olduğu halde inkara zorlananlar müstesna. Kim Allah 'a küfrederse,onlar için şiddetli bir azab vardır. Lakin küfre karşı bağrını açanlarüzerine Allah tarafından bir gazab ve kendileri için büyük bir azab vardır."(Nahl; 106)

Ayet-ikerimede de belirtildiği gibi, herhangi bir kimse tarafından tehdit ile küfrügerektiren sözleri, mecbur kaldığı için söyleyen kimse, kalbi imana yatkınolduğu halde tehdidin etkisi ile söylerse kafir olmaz.

NitekimHz. Peygamber (a.s.v) zamanında, Yemane'de çıkan yalancı peygamber Müseyleme'ninadamları tarafından iki sahabe esir alınıp Müseyleme'ye götürüldüler. Müseylemeonlardan birisine; "Muhammed hakkında ne dersin?" diye sordu. Sahabe;"O Allah'ın Resulüdür" diye cevap verdi. Müseyleme tekrar;"Benim hakkımda ne dersin" diye sordu. Sahabe; "sen de..."dedi. Bunun üzerine Müseyleme o sahabeyi salıverdi.

Daha sonraikinci sahabeye; "Muhammed hakkında ne dersin?" diye sordu. Sahabe;"O, Allah'ın kulu ve Resulüdür" dedi. Müseyleme tekrar;"Renim hakkımda ne dersin?" diye sorunca. Sahabe; "Bu söylediğinesağırım, kulaklarım bunu işitmez" diye cevap verdi. Bunun üzerine Müseylemeo Sahabe'yi öldürttü.

Ölümdenkurtulan önceki Sahabe, Hz. Peygamber (a.s.v)'in yanına gelerek; "EyAllah'ın Resulü ben helak oldum" deyince, Hz. Peygamber (a.s.v);"Seni helak eden nedir?" diye sordu. Sahabe başından geçenlerinhepsini anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.v); "Öyle söylediğinzaman kalbin iman ile yatışmış değil miydi ve müseylemenin yalancı olduğunakalbin hükmetmiyor muydu?" diye sorunca, sahabe de; "Evet, YaResulallah"dedi.

Hz.Peygamber (a.s.v) ona;

"Seninarkadaşın azimet ile amel etti. Sende şimdi içinde bulunduğun ruhsat ileamel ettin" buyurdu. Sahabe'de; "Senin Allah'ın Resulü olduğunakalben inanırım" dedi. (İbn-i Hişam)
Hülasa;bir kimse, kafir olması için ölümle veya bir azasının kesilmesi içinzorlansa, kalbi iman ile mutmain olduğu halde, dili ile küfrü söylemesine fıkhenizin verilmiştir.

Fakat herne kadar böyle bir durumda bulunan kimselere bu izin verilmişse, bu şekildedavranmamaya çalışması daha iyidir. Böyle bir durumda bu tehdide karşılıkruhunu feda etse ne kaybeder. Aksine büyük mükafatlar kazanır.



  • SORU8: "Şu işi yarattım" yada"Yaratacağım" demek caiz midir?


Bazıkardeşlerimiz manasını bilmeden "şu işi yarattım" veya"Yaratacağım " gibi kelimeler kullanmaktadırlar.

HalbukiEhl-i Sünnet vel-Cemaate göre, kula (Hâlık) yaratıcı kelimelerini isnadetmek caiz değildir. Çünkü (Hâlık) yani yaratan Allah-u Zülcelal'dir. Herşeyin yaratıcısı O'dur. Yaratmakta Allah-u Zülcelal'in bir sıfatıdır.Onun için bunu başkasına isnad etmek caiz değildir.



  • SORU 9: Ehl-i Sünnet Ve'lCemaat nedir?


Ehl-i Sünnet,Kur'an-ı Kerim ile Hz. Peygamber (a.s.v)'in sünnetine sımsıkı sarılıp, doğruyoldan sapmayan kimselerdir. Bu kimselerin inanç yönünden ne ifradı ne detefridi vardır.
Ehl-i Sünnetininançları özetle şöyledir;

Allah-u Zülcelalbütün kemal sıfatlarla muttasıftır. Hiçbir eksiği yoktur. Her şeyinyaratıcısı O'dur. Zatında bir olduğu gibi sıfatlarında da birdir.Ezelidir. Hiçbir şey yokken O var idi. Ne isim ve ne de sıfatlarındasonradan meydana gelme diye bir şey yoktur. O, her şeyi ilmi ile bilir. İlmiise ezeli bir sıfatıdır. Kudreti ile Kaadir'dir. Kudret sıfatı iseezelidir. Yaratması ile Hâlık'tır. Yaratma ise ezeli bir sıfatıdır. O,fiili ile fail, fiil sıfatı ise ezelidir. Bütün fiiller mahluk, Allah-u Zülcelal'infiili ise mahluk değildir. O'nun sıfatları ne hadis (Sonradan olma) ne demahluktur. O'nun hiçbir sıfatı yaratıkların sıfatlarına benzemez.

0’nunbilmesi bizim bilmemize, O'nun kudreti bizim kudretimize, O'nun görmesi bizim görmemize,O'nun işitmesi bizim işitmemize, O'nun konuşması bizim konuşmamızabenzemez. O'nun rızası, gadabı, ve bütün sıfatları, alet, harf, keyfıyyetve ses gibi şeylerden münezzehtir. Bizim sıfatlarımız hadistir. Yani alet,harf, keyfıyyet, hal ve ses gibi şeylerden meydana gelir. Allah-u Zülcelalebedidir. Varlığı sonsuzdur.

Ehl-i sünnet,Eş'ari ve Maturidi fırkası olmak üzere iki fırkadır. Bu iki fırka arasındabazı teferruatlarda ihtilaf olsa da, inanç esaslarında birbirine muhalif değildirler.



  • SORU 10: İnanç sahasındaki fırkalarkaç kısımdır?


İnanç sahasındakifırkalar; Ehl-i Sünnet, Mu'tezile, Şia, Hariciye, Neccariye, Müşebbihe,Mercie ve Cebriye olmak üzere sekiz sınıfa ayrılmışlardır.

I-) Ehl-i Sünnet:Yukarda da beyan ettiğimiz gibi, Ehl-i Sünnet, Kur'an-ı Kerim ile Hz.Peygamber (a.s.v)'in sünnetine sımsıkı sarılıp, doğru yoldan sapmayankimselerdir. Bu kimselerin inanç yönünden ne ifradı ne de tefridi vardır.

2-) Mu'tezile:Bu mezhebin mensupları, Allah-u Zülcelal'in kitabını mahluk saymışlardır.Allah-u Zülcelal ne görür ne de görülür, diyerek O'nun Basar sıfatınıinkar etmişlerdir. Ayrıca sıratı, mizanı ve evliyanın kerametini inkarederler. Bunlar kendi aralarında yirmi guruba ayrılmışlardır

3-) Şîa:Bunlarda kendi aralarında 22 fırkaya ayrılmışlardır. Bu mezhebin bazımensupları, Hz. Ali (r.a)'yi peygamber ve bazıları onu ilah kabul etmişlerdir.Şia'nın bir kısmı Kur'an-ı Kerimin açık hükümlerine ters düştüğü içinmüslüman sayılmazlar. Bunlar Kur'an-ı Kerimin bir kısmını Hz. Peygamber(a.s.v)'e bir kısmını Hz. Ali (r.a)'ye indiği inancındadırlar. Mesela beşvakit namaz ile Ramazan orucunu inkar eden bir kısım Rafızilerle peygamberliğinHz. Muhammed (a.s.v)'e değil, Hz. Ali (r.a)'ye geldiğini ve Hz. Aişe (r.a)'nin,Hz. Muhammed (a.s.v)'e ihanet ettiğine inanan, Hindistan da ve Pakistan dabulunan İsmailiye fırkası gibi.
Şia'nın diğerbir kısmı ehl-i bid'at olsalar da müslüman sayılırlar. Mesela yemendebulunan zcydiyyce fırkası Hz. Ali'nin, imamete daha müstahak olduğuna,bununla beraber üst varken astında halife olabileceğine inandıkları içinHz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer ve Hz. Osman (r.anhum)'in hilafetini reddetmiyorlar.Şiiler arasında ehl-i sünnete en yakın bu fırkadır.

4-) Hariciye:Bu mezhebin mensupları, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Aişe (r.a) vekendileri dışındaki bütün müslümanları tekfir etmişlerdir. Ayrıcabunlar, küçük ve büyük günah işleyenleri de kafir sayarlar. Bunlardakendi aralarında yirmi guruba ayrılmışlardır.

5-) Neccariye:Bu mezhebin mensupları, Allah-u Zülcelal'in sıfatlarını inkar edip, Kur'an-ıKerim yazıldığı zaman cisim, okunduğu zamanda a'razdır, derler. Bunlardakendi aralarında üç guruba ayrılmıştır.

6-) Müşebbihe:Bu mezhebin mensupları, Allah-u Zülcelal'i cisimlikle vasıflandırırlar.Bunlar, Allah-u Zülcelal (haşa) yaratıklara benzer, derler.

7-) Mercie: Bu mezhebin mensupları, Allah-u Zülcelal mü'minlerdenher hangi birine ateşle azab etmez, masiyet imanla birlikte zarar vermez,derler. Ayrıca, ameller farz değil fazilettir, yapanlar için iyidir,yapmayanlara bir şey yoktur derler. Bunlarda kendi aralarında beş guruba ayrılmışlardır.

8-) Cebriye:Bu mezhebin mensupları, kulun meydana gelen her hangi bir işte iradesi yoktur,o cansız varlık mesabesindedir, hal böyle olunca, kul emir ve nehy'e muhatapolmaktan da kurtulmuş olur derler.



  • SORU 11: Riddet ne demektir?


Rİddet; akıl,baliğ ve muhtar bir kimsenin, ister niyet ile, ister küfre düşürücü birfiil yahut sözle olsun; ister alay için isterse inat yüzünden yahut İnanaraksöylesin, islamın tümünü veya kesin olarak sabit olan bir hükmünüreddetmesidir. Buna göre bir kimse, Allah-u Zülcelal’i inkar ederse veyapeygamberleri kabul etmezse veya bir peygamberi yalanlarsa veya haramlığıicma ile kabul edilen zina, livata, şarap içme gibi fiilleri helal sayarsadinden dönmüş olur.



  • SORU 12: Büyük günah işleyenleritekfir etmek doğru mudur?


Tekfir; Lügatta,kişiye küfür isnadında bulunmak, kafir olduğunu ileri sürmek anlamınagelir.

Ehl-i Sünnetimamları, büyük günah işleyen kimseleri işledikleri günahları meşru görmedikçe-mü'min kabul etmektedirler. Onun için mü'min kimse, işlediği günahtan ötürü-helal görmedikçe-tekfır etmemelidir.

Allah-u Zülcelal,günahla meşgul olan mü'minleri tövbeye davet ederken, ayet-i kerimede şöylebuyurmaktadır;

"Eyinananlar! Hep birlikte nasuh tövbe ile Allah'a tövbe edin." (Tahrim;Cool

Eğer bukimseler günahlarından dolayı kafir olsaydılar, Allahu Zülcelal onları mü'minlerdiye isimlendirmez ve "Ey Kafirler! Allah'a tövbe edin" derdi.

Bunun gibiAdem (a.s) cennete girdiği zaman Allah-u Zülcelal onu malum ağaçtan menetmişti.Ne var ki Adem (a.s) o ağacın yemişinden yedi. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal;"Adem Rabbine karşı geldi de şaştı" (Taha;12l) buyurdu."Adem Rabbine küfretti" buyurmadı.

Buradan daanlaşıldığı gibi, bir mü'min günahından ötürü tekfir edilemez. Birkimse, birisine; "Sen kafirsin" veya "filan kişikafirdir"deme, şayet gerçekten kafir ise zaten mesele tamamdır. Yoksa osöz kendisine döner ve kendisi kafir olur.

Nitekim Hz.Peygamber (a.s.v) birhadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;

"Birkimse bir kimseye "kafir" veya "Allah'ın düşmanı" derseve böyle olmazsa mutlaka o söz kendisine döner." (Buhari, Müslim)



  • SORU 13: Namaz, Zekat, Oruç veHac farizalarını inkar eden kimsenin hükmü nedir?


Her kim ki,bu ibadetlerin farziyyetini inkar ederse, o bütün müslümanların ittifakıylakafir olur. Nitekim Imam-ı Şevkani Neylü'l-Evtar isimli kitabında şöyledemiştir;

"Müslümanlararasında, namazın farz olduğunu inkar eden kimsenin kafir olacağına dair,ulema arasında en ufak bir ihtilaf yoktur. Yalnız yeni müslüman olursa veyahut namazın vücubu kendisine tebliğ edildikten sonra müslümanlarlaihtilat etmemişse o zaman kafir olmaz."
İmam-ıNevevi el-Mecmû isimli kitabında şöyle demiştir;

"Birkimse, eğer namazın farziyyetini inkar ederek terk ederse o kimse bütün müslümanlaragöre kafirdir. Bu hüküm, eğer o adam, müslümanlar arasında doğup büyümüşise cari olur. Lakin, yeni müslüman olmuş veyahut müslümanlardan uzak biryerde yetişmiş ise,-- Namazın vücubu kendisine meçhul olacağından-- önce mücerret inkar sebebi ile ona kafir hükmü verilmez. Bilakis onanamazın farz olduğu öğretilir. Öğrendikten sonra inkar ederse o zaman mürtedolur. Her kim ki, ramazan orucunu, zekatı ve haccı inkar ederse, o kimse mürtedolur."



  • SORU 14: Kâlû Belâ nedemektir?


Allah-u Zülcelal,dünyayı ve dünya içindeki varlıkları yaratmazdan önce yaşayacak olan tüminsanların ruhlarını yarattı ve ruhlar alemi denilen bir alemde bir arayagetirdi. Sonra da hepsine birden hitap ederek onlara; "Elestü birabbiküm(Ben sizin Rabbiniz değil miyim?)" diye sordu. Ruhlar da; "Kâlû Belâ(Evet, sen bizim Rab-bimizsin)" diye cevap verdiler. (A'raf; 172)

İşte bukonuşmanın olduğu zamana "Kâlû Belâ" zamanı denir.



  • SORU 15: İmanın fazlalaşmasıveya eksilmesi mümkün müdür?


İmam-ı Azambu hususu şöyle açıklamıştır;

"İmanne artar ne de eksilir" çünkü imanın fazlalığı, ancak küfrünazalmasını, imanın azalması da, ancak küfrün artmasını tasavvur etmeksuretiyle anlaşılır. Bu ise, bir kimsenin bir anda hem mü'min, hemde kafirolmasını gerektirir. Bu ise batıldır. Çünkü mü'minin imanında şüphebulunmaz.

İman,taalluk ettiği ve ilgili olduğu şey bakımından da artmaz ve eksilmez. Çünküiman edilecek olan şey Hz. Peygamber (a.s.v)'in getirdiklerinin tamamıdır.Bunların hepsine inanmayıp, bazısına inanılır, bazısına inanılmazsaiman gerçekleşmez.

Fakat imanınkeyfıyyet olarak, yani kuvvetli, zayıf ve kamil olması, istifade ettiğiyakin derecelerinin "ilme'l-yakin" "ayne'l-yakin" ve "hakka'l-yakin"gibi değişik olması neticesi farklılık arzeder. İlme'l-yakin, ayne'l-yakinve hakka'l-yakin mertebelerini daha iyi anlayabilmek için, şöyle bir misalverebiliriz;

Uzaktan birduman yükseldiğini görmek, orada ateşin varlığına ilme'l-yakin ileinanmak demektir. Dumanın çıktığı yere gidip ateşi görmek, ateşin varlığınaayne'l-yakin ile inanmaktır. Ateşin yakınına gidip sıcaklığınıhissetmek ise, o şeyin ateş olduğuna hakka'l-yakin ile inanmaktır.
Bunun içindirki, Ali el-Kari; "inananların farklı oluşu, aynı varlığa bakan değişikgözlerin o varlık hakkındaki görüşlerinin farklı oluşu gibidir."demiştir. Yani, insanların bir şey görme kabiliyeti birbirinden nasıl değişikiseler, insanların imanlarının farklı oluşu da buna benzemektedir. Mesela;görerek inanan kişinin imanı, düşünerek ve haber alarak bilgi edinen ve bubilgi ile iman eden kişinin imanından daha kuvvetlidir. Bunun içindir ki Hz.İbrahim (a.s) ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini Allah-u Zülcelal'denistemiştir. Ayet-i kerimede buyrulduğu gibi Allah-u Zülcelal'in "İnanmadınmı?" sorusuna Hz. İbrahim (a.s); "(Gözümle de görerek) Kalbimmutmain olsun diye" (Bakara; 260) cevap vermiştir.

Sonuçolarak; imanda ziyade ve noksandan maksad; imanın kuvvetli veya zayıf olmasıdır.Bir kimsenin de imanı bu mana da kuvvetli veya zayıf olabilir. Nitekim, meselamüslümanlardan her hangi birinin imanının, Hz. Peygamber (a.s.v)'in veya Hz.Ebu Bekir (r.a)'in imanı kadar tahkik ve yakin bakımından kuvvetli olmadığındaittifak vardır.

İmanınkemalinden sayılan ibadet ve iyi amelin fazla olması imana kuvvet, noksanolması ise zayıflık verir.



  • SORU 16: Dünyada insanın başınagelecek tüm olaylar, daha önceden belirlenmiş midir?


İslam inancınagöre, kainatta meydana gelen her olay, Allah-u Zülcelal'in bilmesi, dilemesive yaratmasıyla meydana gelir. O'nun bilgisi, iradesi ve yaratması olmaksızınhiçbir şey olmaz.
Bir insanınne kadar yaşayacağını, hayatında hangi işleri yapacağını, kiminleevleneceğini, nerede, ne zaman, ne sebeble ve ne şekilde öleceğini deAllah-u Zülcelal ezeli ilmi ile bilmiş ve öylece takdir etmiştir. Biz,Allah-u Zülcelal'in bizim için tayin ve takdir ettiği şeylerin ne olduğunubilmediğimizden, cüz'i irademiz elimizden geldiğince hayırlı işlerdesarfetmeye gayret göstermemiz gerekir. Esasen, insanlar yaptıkları iyi ve kötüişleri Allah-u Zülcelal öyle takdir ettiği için yapmazlar. Onların neyapacaklarını Allah-u Zülcelal ezeli ilmi ile bildiğinden öyle takdir etmiştir.



  • SORU 17: Allah her yerdedirdemek caiz midir?


Bir kimse"Allah her yerdedir" diyerek Allah-u Zülcelal'in zatıyla her yerdeolduğuna inanırsa kafir olur. Çünkü burada Allah-u Zülcelal'e bir mekanizafe etmiştir. Halbuki, Allah-u Zülcelal mekandan münezzehtir. Fakat böylesöyleyen kimse, Allah-u Zülcelal'in kudret ve azametiyle her yerde olduğunukasdederse kafir olmaz.



  • SORU 18: Allah-u Zülcelal'in"Nur" olduğunu söylemek caiz midir?


Ehl-i Sünnetve'l Cemaate göre, Allah-u Zülcelal'in "Parıldayan nur olduğunu söylemekcaiz değildir. Allah-u zülcelal nuru yaratan ve ışık verendir. Çünkü nurbir renktir. Eğer Allah-u Zülcelal'in bir renk olduğunu söylersek bu bizi teşbihegötürür, halbuki Allah-u Zülcelal varlıklara benzemekten münezzehtir.

Allah-u Zülcelalbir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Allah göklerinve yerin nurudur." (Nur; 35)

Bu ayetintefsirinde ibn-i Abbas (r.a): "Allah gökleri ve yeri aydınlatandır."derken, bazı alimlerde; "Allah gök ve yer ehline hidayet edendir "demişlerdir.
Sonuçolarak; Allah nur değildir, nuru yaratandır. Allah insanların düşündüklerigibi de değildir. Onların dediklerine de benzemez. O halde Allah-u Zülcelal'innur olduğunu söylemek caiz değildir.



  • SORU 19: Allah-u Zülcelal'in dünyadagörülmesi mümkün müdür?


Ehl-i sünnetve'l Cemaate göre; Allah-u Zülcelal'i bu dünyada baş gözüyle hiç kimse göremez.Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Dağ'abak, eğer o yerinde kalırsa sende beni göreceksin, buyurdu. Rabbi dağateveccüh edince onu yerle bir etti ve Musa 'da baygın düştü." (Araf;143)

Allah-u Zülcelaldünyada görülmez. Çünkü rüyet, lütufkarlığın son haddi ve ni'metlerinen üstünüdür. Mekanların en üstünü olan cennetten başka bir yerde, böylebir ihsana nail olmak mümkün değildir. Fğer ni'metlerin en üstünü dünyadaverilse o zaman fani dünya ile baki cennet arasında bir fark olmazdı.

Hülasa;Allah-u Zülcelal, niyetin ahirette olacağını bildirmiş, dünyada olacağınıhaber vermemiştir. Bu sebeble Allah-u Zülcelal'in vermiş olduğu haberleyetinmek vacip olmuştur. Ancak evliyalar Allah-u Zülcelal'in nurîtecelliyatlarını görebilirler.



  • SORU 20: Allah-u Zülcelal'in rüyadagörülmesi mümkün müdür?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Empty
MesajKonu: Geri: Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-   Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Icon_minitimeC.tesi Kas. 20, 2010 11:35 am


  • SORU21: Hz. Peygamber (a.s.v)miraçta Allah-u Zülcelal'i görmüş müdür?


Ehl-i Sünnetvel Cemaate göre; Hz. Peygamber (a.s.v)'in miraçta Allah-u Zülcelal'i görmesihususunda alimler ihtilaf etmişlerdir. Doğrusu, Hz. Peygamber (a.s.v), miraçtaAllah-u Zülcelal'i kaş gözüyle değil, kalb gözüyle görmüştür. NitekimAllah-u Zülcelal birayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"O'nun gördüğünükalbi yalana çıkarmadı." (Necm; 11)

Hz. Aişe(r.a); "Kim Muhammed Rabbini gördü diye iddia ederse yalan söylemişolur. "demiştir.

İbn-iAbbas(r.a);"O'nu kalbi ile gördü."demiştir. Bazı büyük evliyalar ise;"Ne Hz. Peygamber (a.s.v) ne de yaratılmışlardan her hangi birisi, dünyada Allah-u Zülcelal'i gözle görmedi." demişlerdir.
Hülasa;Allah-u Zülcclal'in hakikatini kimse göremez. Hz. Peygamber (a.s.v) miraçtaAllah-u Zülcelal'i baş gözüyle değil, kalb gözüyle görmüştür.



  • SORU 22: Allah-u Zülcelal 'eyakınlık ve uzaklık var mıdır?


Ehl-i Sünnetve'l Cemaate göre; Allah-u Zülcelal'e yakınlık ve uzaklık mesafe uzunluğuve kısalığı manasında değildir. Ancak Allah-u Zülcelal'e itaat eden keyfıyetsizolarak O'na yakındır. İsyan eden de yine keyfıyetsiz olarak O'na uzaktır.Cennette Allah-u Zülcelal'e yakın olmak, Allah-u Zülcelal'in huzurundabulunmakta keyfıyetsiz olacaktır.

Allah-u Zülcelalbir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Allah'a secde et ve O'na yaklaş." (Alak; 19 secde ayeti)

Allah-u Zülcelalbaşka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Bizkula şah damarından daha yakınız." (Kaf; 16)

Bazıevliyalar; "Allah-u Zülcelal'in bir kulunu kendisine yaklaştırması onateveccüh etmesi kerem ve şeref vermesi demektir. Allah-u Zülcelal'in birkuldan uzak oluşu onu zelil kılmasıdır." demişlerdir.

Hülasa;Allah-u Zülcelal'e yakınlık ve uzaklık mesafe kavramları ile değildir.Allah-u Zülcelal insana daima yakındır. İnsan iyi amel işlerse Allah-u Zülcelal'inrahmetine yakın olur. Kötü amel işlerse, Allah-u Zülcelal'in rahmetindenuzak olur.



  • SORU 23: Şeytan insanın imanınıçalabilir mi?


Ehl-i Sünnetve'I Cemaate göre; Şeytan mü'min bir kişinin imanını zorla ve cebren alırdemek caiz değildir. Fakat kul imanı terkeder, bunun üzerine şeytan onunimanını çekip alır.

Nitekim,Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Şüphesizşeytan sizin düşmanınızdır. Onu düşman edinin. Çünkü o etrafınatoplanan yardımcılarını ancak cehennem ehli olmaya çağırır." (Fair;6)

İnsan imanıterkedince, şeytan bu fırsattan yararlanıp o insanın imanını çekip alır.Fakat şeytan mü'minin imanını zorla, cebren alamaz. Şeytanın aldatmasıvardır. Zira şeytan, Allah-u Zülcelal Gafur'dur, Rahim'dir diyerek insanı kötülüğeteşvik eder.



  • SORU 24: İmansız olarak ötmeyesebep olan günahlar nelerdir?


Ebu Kasımel-Haki (rh.a)'ye; "İmansız olarak ölmeye sebeb olan bir günah var mıdır?"diye sormuşlar; o da şu şekilde cevap vermiştir;

Üç şeyvardır ki, -Neuzübillah- insanın imanının kendisinden alınıp, imansızolarak dünyadan ayrılmasına sebeb olabilir:

1-) Üzerindebulunan iman ve İslam nimetine şükretmeyi terketmektir; bu hal, insanın dünyadanimansız olarak ayrılmasına sebeb olabilir.
Hakikateninsan biraz derin olarak düşünürse, Allah-u Zülcelal'in bize iman vermişve İslam dinine girmekle şereflendirmiştir. Bu nimete şükretmeyi terketmek,sekerat esnasında imansız olarak dünyadan ayrılmaya ve kıyamet gününde deebedi olarak cehenneme girmeye sebeb olur. Onun için daima; bizim için çok büyükbir şeref olan iman ve islam nimetinin kıymetini bilip; "Ya Rabbi! Banabu iman nimetini verip. Islama girme şerefini nasip ettiğin için, sana sonsuzhamd-ü senalar olsun" diye Allah-u Zülcelal'e şükretmemiz lazımdır.

2-) İnsanınkendisinden imanın alınmasından korkmamasıdır; Oysa bu korkuyu daima kalptehissetmek lazımdır. Peygamberler ve evliyalar dahi bu korkuyu taşımışlardır.Peygamberler emin oldukları halde bu korkuyu taşıdıklarına göre, bizimgece-gündüz bu korkuyu hiç aklımızdan çıkarmamamız lazımdır. Her nekadar bunu yapamıyorsak da; yine de son halimizden emin olmayıp birazkorkarsak, Allah-u Zülcelal bizim imanımızı inşaallah-u Teala muhafazaedecektir.

3-) İnsanlarınbirbirleri arasında bulunan haklara riayet etmeyip, birbirlerine zulümyapmalarıdır; halbuki insan dünyada daima mazlum olmalıdır. Çünkü kıyametgününde bir çok insan, zalim olan kimsenin yakasından tutarak; "Sendenimanını almayıncaya kadar razı olmam" dediği zaman, zalim olan kişine yapabilir ki?

Allah-u Zülcelalmazlum olan kulu razı oluncaya kadar, zalimden alıp ona verecektir.
Onun içininsan bunlara çok dikkat etmeli, daima imanını muhafaza etmeye gayret gösterip,son nefesinde halinin ne olacağını düşünerek, o zamana hazırlık yapmalıve diğer insanlara zulüm yapmaktan uzak durmalıdır. Bu üç sıfatı üzerindebulundurursa, Allah-u Zülcelal'in kendisine nasip etmiş olduğu iman nimetinimuhafaza etmiş olur.



  • SORU 25: İnsanların ruhları,onların ölümlerinden sonra canlı kalırlar mı?


islam inancınagöre, insanların ruhları onların ölümlerinden sonra da canlı kalırlar.Cesedin bozulmasıyla bozulmazlar. Amellerine göre ya nimet içindedirler ya daazab çekiyorlardır. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöylebuyurmuştur;

"Allahyolunda Öldürülenleri ölü saymayın, bilakis Rabbleri katında diridirler.Allah'ın bol nimetinden onlara verdiği şeylere sevinç içinde rızıklanırlar."(Ali imran; 169)

Görüldüğügibi, burada anlatılanlar, onların ruhlarına nisbetle doğrudur. Amacesedlerine gelince, cesedler çürüyüp gider.

Müslim'inEnes b. Malik (r.a)'den rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (a.s.v) ölünün,gömüldükten sonra dönüp gidenlerin ayak seslerini duyduklarını habervermiştir. (Müslim)
Hz. Peygamber(a.s.v) ümmetine, kabirlerden geçerken kabir ehline şöyle selam vermelerinisöylemiştir;

"Ey Mü'min kavimlerinin yurdu, Allah'ın selamı üzerinize olsun, siz, gelip geçtiniz.Bizde sizin peşinizden geleceğiz." (Müslim)

Bu şekildebir hitap ancak, işiten ve anlayabilenlere yapılır. Böyle olmasaydı Hz.Peygamber (a.s.v)'in seslenmesinin bir anlamı da olmazdı, bu, Ruhun başlı başınabir varlık olduğu görüşüne göre böyledir. Ehl-i sünnet usulünün gereğide budur. Allah-u Zülcelal ruha; Rabbine dönmesini, cennete girmesini veinsanlar arasında karışmasını söylemişti. Ruhun göğe çıktığına, göktenyere indiğine, gök kapılarının kendisine açıldığına, secdede bulunupkonuştuğuna dair bir çok sarih nasslar vardır. Nitekim buna en güzel delilMiraç hadisesidir.
Bilindiğigibi, Hz. Peygamber (a.s.v) miraca çıkmak için Mescid-i Aksaya geldiğinde,bazı peygamberler Hz. Peygamber (a.s.v)'i karşılamak için oraya gelmişlerdir.Ve Hz. Peygamber (a.s.v) onlara namaz kıldıımıştır. Daha sonra opeygamberler dağılmışlardır. Hz. Peygamber (a.s.v) miraca çıktığında,birinci gök kapısında, Adem(a.s)'le, ikinci gök kapısında; Yahya ve İsa (a.s) ile, üçüncü gök kapısında;Yusuf (a.s) ile, dördüncü gök kapısında; İdris (a.s) ile, beşinci gökkapısında; Harun (a.s) ile, altıncı gök kapısında; Musa (a.s) ile veyedinci gök kapısında; İbrahim (a.s) ile görüşmüştür.

Allah-u Zülcelalmiraç gecesinde ilk önce elli vakit namaz kılınmasını emretmiştir. Hz.Peygamber (a.s.v), dönüşünde Hz. Musa'ya uğrayınca. O; "Allah-u Tealaümmetine neyi farz kıldı?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.v); "Ellivakit namazı farz kıldı"dedi.

Bunun üzerineHz. Musa; "Rabbine dön ve eksiltmesi için niyazda bulun. Ümmetin bunatakat getiremez"dedi. Hz. Peygamber (a.s.v) dönüp Allah-u Zülcelal'eyalvardı. Allah-u Zülcelal elli vakit namazı beş vakte indirdi.

Hz. Peygamber(a.s.v), yine Hz. Musa'nın yanına döndü ve; "Allah-u Teala elli vakitnamazın beş vaktini indirdi" dedi. Hz. Musa; "Rabbine dön veniyazda bulun. Çünkü ümmetin buna da güç yetiremez" dedi.

Hz. Peygamber(a.s.v), yine Allah-u Zülcelal'e döndü ve niyazda bulundu. Allah-u Zülcelalbeş vakit daha indirdi.

Hz. Peygamber(a.s.v) tekrar dönüp, Hz. Musa'nın yanına geldi ve; "Allah-u Teala, beşvakit daha indirdi" dedi. Hz. Musa yine; "Rabbine dön ve niyazdabulun. Çünkü ümmetin buna da güç yetiremez" dedi. Hz. Peygamber(a.s.v) yine döndü ve Allah-u Zülcelal'e niyazda bulundu. Allah-u Zülcelalyine beş vakit daha indirdi. Aynı şekilde on vakte indirilinceye kadar Hz.Peygamber (a.s.v) tekrar tekrar Allah-u Zülcelal'e niyazda bulundu.

On vakteindirilince, Hz. Peygamber (a.s.v), tekrar Hz. Musa'ya uğradı. Hz. Musa yine söylediklerinitekrarladı; "Rabbine dön ve yalvar! Ümmetin bunun hakkından dagelemez" dedi. Hz. Peygamber (a.s.v) yine dönüp Allah-u Zülcelal'eniyazda bulundu. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal şöyle buyurdu;

"EyMuhammedi Benim katımda hüküm değişmez. Onlar, her gece ve gündüzde beşvakit namazdır. Her namaz için de on ecir vardır ki, bu da elli namazeder."

Bundan sonraHz. Peygamber (a.s.v), yine dönüp Hz, Musa'ya uğradı. Hz. Musa; "Neyleemrolundun? " diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.v); "Her gün beş vakitnamazla emrolundum" dedi. Hz. Musa; "Ümmetin her gün beş vakitnamaza da güç getiremez. Ben, senden önce insanları, îsrailoğullarını çoktecrübe ettim. Sen dön de, biraz daha indirilmesini Rabbinden niyaz et"dedi. Fakat Hz. Peygamber (a.s.v) "Rabbime çok niyaz ettim. Bir dahaniyazda bulunmaya haya ederim" dedi. (Buhari, Müslim)

Görüldüğügibi, Hz. Peygamber (a.s.v) miraç hadisesinde bir çok peygamberin ruhuyla görüşmüştür.Dediğimiz gibi. Ruhun göğe çıktığına, gökten yere indiğine, gök kapılarınınkendisine açıldığına, secdede bulunup konuştuğuna dair bir çok sarihnasslar vardır. Fakat biz bu kadarı ile iktifa ediyoruz.



  • SORU 26: Allah-u Zülcelal'inisminden başka bir isimle, mesela bîr evliyanın ismi veya anne babanın ismiile yemin etmek caiz midir?


Allah-u Zülcelal'inismi ve sıfatlarından başka bir şeyle yemin etmek caiz değildir. Nitekim İbn-iÖmer (r.a) şöyle rivayet etmiştir;

Hz. Peygamber(a.s.v) Ömer'in babasının ismiyle yemin ettiğini duyunca, ona şöyle söylemiştir;

"ŞüphesizAllah sizi babanızın adlarıyla yemin etmekten men etmiştin Her kim ki, yeminetmek isterse, Allah'ın ismiyle yemin etsin veyahut sükut etsin." (Buhari,Müslim)

İbn-iHazm'in kat'i olarak anlattığı gibi Allah'ın adından gayri isimlerle yeminetmek haramdır. îmam-ı Gazali'nin de kesin olarak ifade ettiği gibimekruhtur. Şafiilerin çoğunluğu böyle bir yeminin keraheti tenzihiyye ilemekruh olduğu kanaatindedirler.

Bazı fukaha;"Yemin ettiği şeyde, Allah hakkında itikad ettiği gibi itikad ederse,bu itikadiyle kafir olur." demişlerdir.

Bu yazılanlardanda anlaşıldığı gibi en doğru olanı böyle yeminlerden uzak durmaktır.



  • SORU 27: Allah-u Zülcelal'in,Kur'an-ı Kerimde duaların kabul olunacağına dair va'di vardır. Bazıkimseler dua ediyoruz, fakat dualarımız kabul olmuyor demektedir. Bunun sebebinedir?


Ebu Hureyre(r.a)'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (a.s.v) şöyle buyurmuştur;
"Sizdenher birinizin duası isti'cal (acele) edilmedikçe kabul olunur. İnsan (aceleeder de) dua ettimde kabul olunmadı der." (Müslim)

Yine EbuHureyre (r.a)'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (a.s.v) başka birHadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;

"Sizdenbiri, dua ettim de kabul edilmedi, diyerek acele etmediği müddetçe duasıkabul edilir." (Buhâri. Müslim. Ebu Davud, Tırmizi. Ibn-i Mâce)

Bu Hadis-i şeriflerdende anlaşıldığı gibi demek ki kulun, canı gönülden isteyerek Allah-u Zülcelal'eteslim olması gerekmektedir. Allah-u Zülcelal geç verir, hemen verir ya davermez. Bu O'nun bileceği iştir.

Allah-u Zülcelalkendisine dua eden kulun duasını kesinlikle kabul eder. Fakat duanın kabuledildiği hemen o anda belli olmayabilir. Bu duanın kabul edildiği bir süresonra ortaya çıkabileceği gibi bazen de onun kabul edildiği ahirette ortayaçıkabilir.

Nitekimbelirtildiğine göre Hz. Musa, firavun ile kavminin helak edilmesi için duaedip de kardeşi Harun (a. s) bu duaya amin deyince, Allah-u Zülcelal onlaravahy yolu ile; "Duanız kabul edildi, siz yolunuzdan şaşmayınız."buyurmuştur. Ibn-i Abbas (r.a)'ın belirttiğine göre, Hz. Musa ve Hz.Harun'un duası ile dileklerinin gerçekleşmesi arasında kırk yıl geçmiştir.
Bir kul;"Allah-u Zülcelal'e dua ettim, bana cevap vermedi." derse, hayasızlıkve edebsizlik etmiş, bilmeyerek yalan söylemiş olur.

Bir kul;"Ey Allah'ım" dediği vakit, Allah-u Zülcelal'in kuluna gerçekicabeti "Lebbeyk" olur. Yani dediğini duydum demektir. Allah-u Zülcelaİ'inicabetinden maksad, bir hacetin üstün bir şekilde görülmesi demek değildir.Kul, Allah-u Zülcelal'e; "Ya Rabbi! Bana şunu yap, bunu yap " der,Allah-u Zülcelal; "peki, fakat ben bunu sana lüzumlu bir vakitte yaparım."der.

Bu vakit, yadünyada veya ahirettedir. Bu yön Allah-u Zülcelal'in bileceği bir iştir.Yalnız şu cihet iyi bilinmelidir ki, Allah-u Zülcelal her duaya daima;"Lebbeyk" der. Aynı şekilde daima hacetleri karşılar.

Hiçbir kimseyoktur ki, ilahi çevre ve azamete başvursun da, haceti görülmeden eli boş dönmüşolsun. Çünkü o öyle bir çevredir ki, orada ikramcıların ikramcısıbulunmaktadır. Böyle büyük bir zat bir kimseyi geri çevirebilir mi?



  • SORU 28: İslam 'dan haberiolmayan bir kimse, kıyamet gününde sorumlu olacak mıdır?


Dağ başındadoğup büyüdüğü halde, islamiyetten haberi olmayan kişi, ittifakla ibadetve ahkamlarla mükellef değildir. Yalnız, Allah-u Zülcelal'e iman etmekle mükellefolup olmadığı hakkında ihtilaf vardır.

Nitekim,Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;
"Biz birelçi göndermedikçe, azab etmeyiz-" (İsra; 15) İmam Maturidî, bukonuda şöyle demiştir;

"Dağ başındadoğup büyüdüğü halde kendisine İslama ait bir davet ulaşmayan ve herhangi bir peygamberin varlığını duymadan ölen kişi, Allah'ın varlığınaiman etmekle mükelleftir. Allah'a iman etmeden ölürse azab edilir. Bu kimsedini meseleleri bilmekte mazurludur. Çünkü dini meseleleri bilmek Allah'ınbildirmesine bağlıdır."

İmam-ı Eş'ariise şöyle demiştir;

"Akıllıkişiye, Allah'ın kullarından birinin lisanı ile hitap etmesiyle ancak bir şeyyapması gerekir. Dağ başında doğup büyüdüğü halde kendisine İslamaait bir davet ulaşmayan, her hangi bir peygamberin varlığını duymadan ölenkişi, Allah'a iman etmezse azab edilmez. Bu kimsenin îslamın şartlarınıyerine getirmesi icap etmediğinden imanın aslı ona vacip değildir.
İmam-ıGazali (k.s) ise; "Hz. Peygamber (a.s.v)'in davetini duymamış,kendisinden de haberdar olmayan kişiler kesin cennetliktir" demiştir.

Hülasa; Dinimeseleleri bilmek Allah-u Zülcelal'in bildirmesine bağlıdır. Akıllı kişininbir şeyi yapması veya yapmaması Allah-u Zülcelal'in bir davetçisinin lisanıylaona hitap etmesiyledir. Ameli meselelerde insan ancak akıllı bir kişininhitabıyla mükellef olur.



  • SORU 29: Cin nedir? Onlarainanmamak küfre sebeb olur mu?


Cinler, çeşitliahkam ve ibadetlerle mükellef olup, saf dumansız ateşten yaratılmışlardır.Cinlerin mükellef olduğu hususunda ihtilaf yoktur. Mü'min olanlarıcennetlik, kafir olanları ise cehennemliktir. Cinlerin varlıkları kitap, sünnetve icma ile sabittir. Bu sebeble onların varlıklarını inkar eden kimse küfregirer. Kur'an-ı Kerimde bir çok ayet-i kerimelerde cinlerin varlığındanbahsedilmiştir. Nitekim Allah-u Zülcelal ayet-i kerimelerde şöyle buyurmuştur;
"Beninsanları ve cinleri ancak bana İbadet etmeleri için yarattım." (Zariyat;56)
"Muhakkakcehennemi cinlerle ve insanlarla dolduracağım." (Secde; 13)



  • SORU 30: Allah-u Zülcelal'igerçekten sevmek nasıl mümkün olur?


Allah-u Zülcelalbir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

"Resulümde ki; Eğer Allah 'ı seviyorsanızbana uyunuz. Uyunuz ki Allah'ta sizi sevsin ve günahlarınızı mağfiretetsin. Allah-u Teala (kullarını) çok mağfiret edici ve çok merhamet edi­cidir." (Âl-i İmran;31)

Bu ayet-ikerime sorulan soruya tam bir cevap olmaktadır. Bir kulun Allah-u Zülcelal'isevmesi demek; Allah-u Zülcelali büyük bilmesi ve kemal sıfatlarının tamamıylamuttasıf ve bütün noksanlık­lardan münezzeh olduğunu itikad etmesiylebirlikte O'na itaat etmesi, emirlerine sarılması, yasaklarından kaçınması,rahmetini ümit etmesi, gazabından korkması, Allah'ın Resulüne uymasıdemektir.

Muhabbetkalbte gizli olduğu için, Allah-u Zülcelal'e ibadet etmek, O'nun emirlerinesarılmak, yasaklarından kaçınmak, muhab­bet eseri kabul edilmiştir. Bueserlerden iz bulunmayan kimselerin Allah-u Zülcelal'i sevmek iddiaları yalandır.

Bütünbunlar gösteriyor ki, Allah-u Zülcelal'i seven ve O'nun tarafından sevilen vegünahları mağfiret olunan bir kul olabilmek için tek çare Allah-u Zülcelal'isevmek, O'nun emirlerine sımsıkı sarıl­mak, nehyettiği şeylerden kaçınmakve Allah Resulüne ittiba etmek­tir. Böyle olan kimseleri Allah-u Zülcelal çoksever.

NitekimAllah-u Zülcelal bir kulunu çok sevdiği zaman Cebrail (a.s)'e; "Allah-uZülcelal filanı seviyor, sende sev!" diye nida eder. Cebrail (a.s)'deo kulu sever. Daha sonra Cebrail (a.s) gök ahali­sine; "Allah-u Zülcelalfalan kulu seviyor, onu sizde seviniz!" diye nida eder. Sonra yerdekiinsanların gönlüne o kimse lehine kabul ve sevgi konulur da onu tanıyan müslümanlartarafından sevilir. (Buhari)

Sonuç olarakAllah-u Zülcelal'e ve Hz. Peygamber (a.s.v)'e itaat; iman ve sevgi yolundan geçer.Allah-u Zülcelal'i sevmek, O'nun emirlerini yerine getirmekle olur. O'nunemirlerini insanlara duyu­randa Hz. Peygamber (a.s.v)'dir. O halde Hz.Peygamber (a.s.v)'in getirdiklerini kabul etmek ve O'nun yolundan gitmek lazımdır.



  • SORU 31: Bazı Hadis-i şeriflerde,Allah 'ın kullarının amellerini meleklere sorduğu ifade edilir? Allah kullarınamelekler vasıtasıyla mı ulaşmaktadır?


Bazı Hadis-işeriflerde Allah-u Zülcelal'in kullarının amellerini meleklere sorduğuifade edilir. Bu hadisler, meselenin aslını bilmeyenlerin kafasında, (Haşa)"Allah kullarına melekler vasıtasıyla mı ulaşıyor?" şeklindebir soruya sebeb olur. Mesela böyle hadislerden biri şöyledir;

"Sevapve günahları yazan meleklerden başka, Allah'ın yeryüzünde dolaşanmelekleri vardır. Bunlar, Allah'ı zikreden bir topluluk bulduklarında"Aradığınıza koşun" diyerek arkadaşlarını çağırırlar. Buçağrıyı duyan melekler derhal toplanırlar ve onların çevresini dünyasemasına kadar çevirirler. Allah onlara; "Kullarımı ne halde bıraktınız?"diye sorar. Onlar; "Sana hamdeder, seni tazim eder ve zikreder halde bıraktık."derler. Sonra Allah ile melekler arasında şu konuşma geçer;
"Onlarbeni görmüş mü? "
"Hayır"
"Şayetbenî görselerdi ne olurdu? "
"Seni görselerdişüphesiz daha çok hamdederler, daha çok ta'zim ederler ve daha çok senizikrederlerdi."
"Onlarne istiyorlar"
"Cennetiistiyorlar"
"Onlarcenneti görmüşler mi? "
"Hayır"
"Cennetigörselerdi nasıl olurdu ? "
"Eğercenneti görselerdi onu isteme de daha çok isterler ve daha titiz davranırlardı"
"NeydenBana sığmıyorlar?"
"Cehennemdensana sığınıyorlar"
"Cehennemigördüler mi? "
"Hayır"
"Cehennemigörselerdi nasıl olurdu? "

"Şayetcehennemi görselerdi ondan daha çak kaçarlar, daha çok korkarlar ve onunazabından daha çok Allah'a sığınırlardı." "Sizi şahid kılarımki onları bağışladım." (Tirmizi) Evet, bu ve buna benzer bir çokhadis vardır. Burada Allah-u Zülcelal'in meleklerine sorması, kullarınıonlar vasıtasıyla öğrenmesi için değildir. Çünkü Allah-u Zülcelal'inilmi herşeyi kuşatmıştır. O, olmuş ve olacak her şeyi aynı anda bilir.Melekler Allah-u Zülcelal'in memurlarıdır, fakat icraatçıları değildir.

Öyle ise,Rabbimizin bildiği bir şeyi meleklere sormasının hikmeti nedir?

Bununhikmetlerinden birincisi, bir lütuf olarak Rabbimizin melekleri insanoğlununen güzel haline şahid kılmasıdır. Mahşer gününde meleklerin güzel şahadettebulunmaları kullar için bir ikram ve lütuftur.

Bunun ikincihikmeti, Allah-u Zülcelal'in insanları yaratırken meleklerle olan konuşmalarıylailgilidir. Bir konuşma ayet-i kerimede şöyle açıklanmıştır;

"HaniRabbin meleklere, 'Yeryüzünde emirlerimi yerine getirip varlıklar üzerindetasarrufta bulunacak bir halife yaratacağım' buyurduğunda, melekler, 'Yer yüzündefesat çıkarıp kan dökecek birisini mi yaratacaksın ? Halbuki biz seni hamdile teşbih eder, seni her türlü noksanlıktan yüce tutarız' demişlerdi.Allah ise, 'Ben sizin bilmediğinizi bilirim' buyurmuştu." (Bakara; 30)

Ayet-ikerimede buyrulduğu gibi, Allah-u Zülcelal, bazı melekleri insan oğlununzikir, teşbih ve namaz gibi mühim ibadetlerine şahid tutarak insanın yaratılışındakiyüksek gayeyi onlara göstermiş olmaktadır. Onlara; "Kullarımı nehalde bıraktınız?" sorusu bunu onlardan öğrenmek için değil,melekleri insanoğlunun büyüklüğüne, içlerinde yaratılış gayelerineuygun hareket edenlerin bulunduğuna şahid tutmak içindir.



  • SORU 32: Hz. İsa (a.s) öldürüldümü?


Bilindiğigibi, Allah-u Zülcelal Hz. îsa (a.s)'ya dört büyük kitaptan biri olanincili indirmiş ve İsrailoğullanna doğru yolu göstermesi için peygamberolarak göndermiştir. Ancak israil oğulları bu daveti reddederek; Hz. İsa(a.s)'yı yalanlamışlar ve onu Öldürmeye kalkışmışlardı. Allah-u Zülcelalonu o düşmanların şerrinden korudu ve İsrail oğulları Hz. İsa (a.s)'yabenzer birini öldürdüler. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöylebuyurmuştur;

"Oysaonu öldürmediler ve asmadılar. Fakat (öldürdükleri) kendilerine (İsa 'ya)benzer gösterildi." (Nisa; 157)

Buna göre;Hz. İsa (a,s) yahudiler tarafından öldürüldü demek, insanı küfre götürür.Allah-u Zülcelal Nuh (a.s)'u tufandan, İbrahim (a.s)'i ateşten, Musa (a.s)'yıfiravundan, Hz. Peygamber (a.s.v)'i müşriklerin tuzağından koruyup kurtardığıgibi, İsa (a.s)'yı da, onu öldürmek isteyen yahudilerin elinden kurtarmış,isa (a.s)'ya ihanet ederek bulunduğu yeri askerlere gösteren kişiyi İsa(a.s)'ya benzeterek öldürmüştür. Allah-u Zülcelal, İsa (a.s)'yı kendikatına kaldırmış bulunduğu da şüphesizdir. Allah-u Zülcelal onukudretiyle manevi semalardaki hususi mevkiine kaldırmıştır ve kıyametten öncede tekrar dünyaya gönderecektir.

Bilindiğigibi, kıyametin büyük alametlerinden birisi de, Hz. îsa (a.s)'nın Dımeşk'indoğu tarafındaki beyaz bir minareye inmesidir. Nitekim Kur'an-ı Kerimde bunuaçıkça beyan edilmiştir;

"Şüphesizki, o (İsa'nın nuzülü), kıyamet için (Yaklaştığını bildiren) birbeyandır, alamettir. Onun için sakın o kıyametin geleceğinde şüpheetmeyin de benim yoluma tabi olun. İşte bu biricik doğru yoldur." (Zuhruf;61)

Ebu Hureyre(r.a)'den rivayet edilen bir Hadis-i şerifte Hz. Peygamber (a.s.v) şöylebuyurmuştur;

"Nefsimkudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlunun hakem ve adil olarakaranıza inmesi yakındır. Haç'ı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır.O zaman
mal çokolacağından kimse onu alıp kabul etmez. Ve tek bir secde dünya ile içindekilerdendaha iyidir." (Buhari, Müslim)



  • SORU 33: Muaviye hakkında çeşitlisözler söylenmektedir. Muaviye kimdir?


Hz. Muaviyesahabedir. Onun sahabe olduğunda şüphe yoktur. Hz. Muaviye, Hz. Peygamber(a.s.v)'den yüz altmış üç hadis rivayet etmiştir. O, bazı hadiseleri diğersahabelerden rivayet ettiği gibi, diğer sahabelerde ondan hadis rivayet etmiştir.İmam-ı Nevevi onun hakkında şöyle demiştir;

"Hz.Muaviye, Hudeybiye günü müslüman oldu. Müslümanlığını anne ve babasındangizli tuttu. Hz. Peygamber (a.s.v)’le Huneyn savaşında bulundu. Hz.Peygamber (a.s.v)'e gelen vahyi yazan katiplerden biriydi."

Sahabe-iKiram dünyevi endişelere kapılarak veya birbirlerine hased ederekihtilaf" etmemiştir. Nitekim Şeyh İbn-i Hacer, Savaik adlı kitapta derki;

"Hz.Muaviyenin Hz. Ali ile çekişmesi, içtihad yollu yapılan bir çekişmedir.Bilindiği gibi, içtihad yapan bir müçtchid içtihadında isabet ederse ikisevap, isabet edemezse bir sevap alır. Burada Hz. Ali içtihadında isabet ettiğiiçin iki sevap, Muaviye içtihadında hata ettiği için bir sevap almıştır."

İmam-ıRabbani (k.s) 251. mektubunda şöyle demiştir;

"Bumesele de en doğru ve sağlam yol, Hz. Peygamber (a.s. v)'in arkadaşları arasındacereyan eden hususlarda susmaktır ve onların çekişmelerinden konuşmamaktır."

İmamMuhammed, Siyer-i Kebir isimli eserde Hz. Peygamber (a.s.v)'in şu Hadis-i şerifinirivayet etmiştir.

"Ashabımhakkında Allah-u Teala'dan korkun! Onları hedef edinmeyin. Kim onlarıseverse, muhakkak beni sevmiş olur ve kim onlara eziyyet ederse, bana eziyyetetmiştir." (Tırmizi)
Sonuç olarakHz. Peygamber (a.s.v)'i seven bir kimse sahabeleri hayırla anmakmecburiyetindedir. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.v) yukarıda geçen Hadis-i şeriftebuyurduğu gibi; "Kim onları severse beni sevmiş olur." buyurmuştur.



  • SORU34: Mehdi (a.s) kimdir?Gelmiş midir? Yoksa gelecek midir?


Kıyametin büyükalametlerinden biri de, kıyamet kopmadan önce Mehdi (a.s)'nin gelmesidir.Nitekim Hz. Peygamber (a.s.v) Mehdi (a.s)'nin geleceğini haber veren birHadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;

"Dünyada yalnızca bir gün kalsa bile, yeryüzünü zulmün kapladığı gibiadaletle dolduracak, ismi benim ismime, babasının ismi benim babamın ismineuyan, benden veya ehl-i beytimden birini göndermek için Allah-u Teala o günüuzatacaktır." (Ebu Davud)

Mehdi (a.s)Hz. Peygamber (a.s.v)'in yolundan gidecek, uyuyan kimseyi uyandırmayacak, kanda akıtmayacaktır. İhya etmedik sünnet, kaldırmadık bid'at bırakmayacaktır.Ahir zamanda, aynı Hz. Peygamber (a.s.v) gibi dinin icaplarını yerinegetirecektir.

Mehdi (a.s) Zülkarneynve Süleyman (a.s) gibi bütün dünyaya hakim olacaktır. Haçı kıracak,domuzu öldürecektir. Yeryüzü zulüm ve işkence yerine adaletle dolacaktır.

Her şeyi hakve adalet ölçüleriyle eşit bir halde taksim edecektir. Böylece yer ve göksakinleri ondan razı oldukları gibi, havadaki kuşlar, ormandaki yırtıcıhayvanlar, denizdeki balıklar bile memnunluk duyacaklardır.

Mehdi(a.s)'den bahsetmemin sebebi şudur ki; bazı insanlar; "Şu Mehdi midir?" ya da "Bu Mehdi midir? " diye soruyorlar. Halbuki Mehdi (a.s) kısacaanlattığım bu özelliklere sahiptir.
Maalesefzamanımızdaki bazı sapık insanlar kendilerini Mehdi olarak müslümanlaralanse ettiriyorlar. Halbuki Mehdi (a.s) Hz. Peygamber (a.s.v)'in yaşadığıgibi yaşayacak ve onun ahlakı Hz. Peygamber (a.s.v)'in ahlakı gibi olacaktır.

Bazıinsanlar aynı anda yüz kişiyi Mehdi ilan edebiliyorlar. Halbuki Mehdi (a.s)bir tanedir. Bir grup insan ortaya çıkıyor ve; "Bizim dediğimiz kimseMehdi'dir." diyorlar. Diğer tarafta başka bir grup atılarak; "Yoksizin dediğiniz kimse değil, bizim dediğimiz kimse Mehdi'dir" diyorlarve aralarında kıskançlık ve kin meydana geliyor.

Gerçek Mehdi(a.s) zuhur ettiğinde bu gibi insanların ona tabi olmamasından korkulur.Mehdi (a.s)'nin zuhuru Allah-u Zülcelal'in görevidir. O, dilediği zamanmutlaka gönderecektir.



  • SORU 35: Hz- Hızır kimdir.Bazı insanların dediği gibi hala yaşıyor mudur?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Empty
MesajKonu: Geri: Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-   Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Icon_minitimeC.tesi Kas. 20, 2010 11:37 am

SEYDA MUHAMMED KONYEVİ (K.S.)
DİNİ HÜKÜMLER VE MEZHEBLERLE İLGİLİ
MESELELER


  • SORU 1: Kur'an-ı kerim ve Hadis-i şerifler varken içtihada neden gerek duyuldu?


Bilindiği gibi, dünyahadiseleri sonsuz olmakla beraber Kur'anı Kerim'in ve Hz. Peygamber (a.s.v)'inhadislerinde kelimeler mahduttur. Her hadisenin açıkça hükmünü beyanetmez. Bunun için ortaya çıkan bir hadisenin hükmünü anlamak için önceKur'an-ı Kerime, sonra Hz. Peygamber (a.s.v)'in hadislerine başvurulur.Bunlardan birisinde kesin olarak hüküm beyan edilmiş ise mesele tamamdır.Hadisenin hükmü Kur'an ve Hadiste açıkça belirtilmemişse içtihadagidilir. Bu içtihadın örnekleri de Hz. Peygamber (a.s.v) zamanında belirmeyebaşlamıştır. Mesela; Hz. Peygamber (a.s.v), ahzab savaşından sonra;"Kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa, Kurayza oğullarının bölgesinevarmadıkça ikindi namazını kılmasın" buyurmuştu.

Güneş batmaya yüz tutunca,ashab bu sözün ifade ettiği anlam hakkında farklı görüşler savundu. Birkısmı; Resulullah bu sözüyle, çabuk yol almamızı istedi" şeklinde görüşbelirtirken, bir kısmı da; "Hayır, Resulullah bu sözüyle, güneş batmışolsa bile, biz ancak Kurayza oğulları bölgesinde ikindi namazını kılabilirizdemek istemiştir" diye görüş belirtmişler ve namazı güneş battıktansonra kılmışlardı. Her iki gurubun davranışı Hz. Peygamber (a.s.v)'ehaber verildiğinde, hiçbir guruba sert tepki göstermemiştir. Bu, Hz.Peygamber (a.s.v)'in yapılan içtihadları onayladığı anlamına geliyordu.İşte bu müslümanlar arasındaki ihtilafın ilk sebebiydi. (Buhari, Müslim)

Bazı kelimelerin aynıoranda hem gerçek, hem de mecazi bir anlam ifade etmeleri muhtemeldir. İmamlardanbiri kelimenin hakiki anlamını esas alırken, biri mecazi anlamını esas alır.Allah-u Zül-celal'in şu sözü buna örnektir;

"Boşanmış kadınlarkendi kendilerine üç aybaşı hali beklerler. " (Bakara; 228)

ifadenin genel anlamında geçen"Kur'u" kelimesi, farklı şekilde algılanmıştır. Dilde, bukelimenin aybaşı hali anlamına geldiğine ilişkin kanıtlar olduğu gibi,"Aybaşı halinden temizlenme" anlamına geldiğini gösteren kanıtlardavardır. îşte müçtehid imamlar, bu ve buna benzer kelimelere ilişkin dilselaçıklamalara bağlı olarak farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bukelimeye İmam-ı Azam, hayız manasını, İmam-ı Şafii ise, temizlik manasınıvermiştir. İşte bu iki mana farklı hüküm verilmesine sebeb olmuştur. Heriki mezhebin görüşü de bir delile ve içtihada dayanmaktadır. Bunun içinher ikisi de doğrudur.

Allah-u Zülcelal başka birayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Ey İman edenler! Namazkılacağınız zaman yüzünüzü ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın.Başınızı meshedin ve ayaklarınızı topuklarına kadar yıkayın." (Mâide;6)

Şafiilere göre abdestte başınçok az bir kısmını meshetmek, Hanelilere göre dörtte birini meshetmek,Malikilere ve Hanbelilere göre ise, başın tamamını mesh etmek gerekir. Bumezheblerin her birinin görüşü de içtihada dayanır. Ayette meshedilmesigereken miktar belirtilmediğinden dördünün görüşü de doğrudur.

Buradaki içtihadlarınhikmeti, Allah-u Zülcelal'in kullarına karşı rahmet ve merhametidir.Ayetlerin farklı farklı anlaşılması, bunun neticesinde hak mezheblerinortaya çıkması, ümmet için bir rahmet olmuştur. Eğer rabbimiz her şeyi açıkolarak kur'an-ı kerimde bildirseydi, öyle yapmak artık farz olurdu.Yapmayanlar günaha girer, inkar edenler ise dinden çıkardı. Oysa içtihadneticesinde verilen hükmü kabul etmemek, kişiyi dinden çıkarmaz. Kişi, dörthak mezhebten birinin görüşüyle amel edebilir.




  • SORU 2: İcmâ ne demektir?


İcma; amelî bir meselenindini hükmü üzerinde müçtehidlerin ittifak etmesidir. Hz. Ebu Bekir (r.a) veHz. Ömer (r.a) başta olmak üzere sahabiler, hükmünü Kur'anda ve sünnettebulamadıkları bir meseleyi aralarında istişare ederek ortak bir hükme varırlardı.İcma'nın dini bir delil olduğu ayet ve hadislerde açıkça ifade edilmiştir.Nitekim Allah-u Zülcelal bu ayet-i kerimelerden birinde şöyle buyurmuştur;

"Doğru yol kendilerineapaçık belli olduktan sonra kim peygambere muhalefet edip mü’minlerinyolundan başka bir yol tutarsa, biz de onu kendi seçtiği yola sevkeder vecehenneme sokarız- O gidilecek ne kötü bir yerdir." (Nisa; 115)

Ayet-i kerimede geçen mü'minlerinyolundan maksad, içtihad ehliyetine sahip alimlerin ittifakla benimsedikleriyoldur.

Hz. Peygamber (a.s.v)'de bazıHadis-i şeriflerde şöyle buyurmuştur;
"Benim ümmetim hata üzerinebirleşmez." (İbn-i Mâce) "Benim ümmetim delalet üzerinde birleşmez."(ibn-i Mâce) "Müslümanların iyi gördüğü şey, Allah katında daiyidir."
(Ahmedb. Hanbel)

Bu Hadis-i şerifler icmanındelil olduğuna ve ona uyulması gerektiğine işaret eder.
İcma'nın üç mertebesivardır;

1-) Sarih icmâ: her müçtehidileri sürdüğü görüşü kabul ettiğini açıkça söyler. Müçtehidlerdenbiri itiraz ederse, alimlerin çoğunluğuna göre, icmâ gerçekleşmemişolur.
2-) Sükuti icmâ: Bir müçtehidinortaya attığı görüşü, işitip öğrendikleri halde, diğer müçtehidlerinitiraz etmeyip susarak kabul ettikleri icmadır.

3-) Bir yönü ile ittifakedilen, diğer yönü ile ihtilaf edilen icma: Mesela Ölen birinin dedesininmirasçı olacağı icma ile sabit olduğu halde, hissesi hakkında ihtilafedilmesi gibi.
Şartlarına uygun olan biricmaya uymak farz, aksini yapmak haramdır.



  • SORU3: Kıyas ne demektir?


Kıyas; Kitap, sünnet ve icmâ'dahükmü bulunmayan bir meseleye, sebeb benzerliğinden dolayı, bu kaynaklardanbirinde yer alan başka bir meselenin hükmünü vermektir.

Yani; "Asıl"denilen bir şeyde, kitap ve sünnet ile sabit olan dini bir hükmü,"Fer'i" denilen yeni bir şeye, aralarından bulunan müşterek sebebedayanarak teşmil etmektir. Böylece aslında mevcut olan bu müşterek hükmü,müşterek sebebe binaen, yeni hadise de izhar etmek ve kapalı olan hükmünüaçığa çıkarmaktır.

Buna göre, kıyas ile yenibir hüküm konulmuş olmaz. Kıyas ile kur'an ve sünnet tarafından konulmuş,fakat gizli bir hüküm ortaya çıkarılmış olur. Başka bir ifadeyle, kıyasile önceden var olan bir hüküm keşfedilmiş, izhar edilmiş olur. Bu bakımdankıyas, açığa çıkarıcı bir hüccettir. Halbuki, Kur'an ve sünnet ispatedici bir hüccettir.
Kıyas ile ilgili bazı örneklerşöyledir;

1-) Şarap, Kur'an-ı Kerimdeyasaklanmıştır. (Maide; 90) Ancak daha sonraki devirlerde rakı gibi değişikadlarda içkiler ortaya çıkmıştır. Bunlar, Kur'anda İsim olarakzikredilmez. Şarabın, sarhoşluk verdiği için yasaklandığı, üzerinde düşünülünceanlaşılacağı gibi, çeşitli hadislerde de bu nokta belirtilmiştir. Bu yeniiçki çeşitlerinin de içeni sarhoş ettiği belli olunca, şarabın hükmü,ortak nitelik olan sarhoş etme özelliği yüzünden kıyas yoluyla diğeralkollü içkilere de şamil olur.

Burada şaraba, "Asıl"denir. Çünkü hakkındaki dini hüküm; ayet-i kerime ile sabittir. İçilmesininharam olması ise; Şer'i bir delil ile sabit olandini bir "Hüküm" dür. İçene sarhoşluk vermesi de bu hükmünilleti (sebebi) dir.

2-)Hz. Peygamber (a.s.v) bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuş­tur;

"Buğdayıbuğday ile misli misline satınız, fazlasına satarsanız, ribaolmuş olur. " (Buharı, Müslim)

Buradanşu neticeye varılır. Bir kile buğdayı, bir kile buğdayla değiştirebiliriz.Bir kile buğdayı, iki kile buğday karşılığında değiştirirsek, bufazlalık faiz olur ve haramdır. Acaba bu hüküm pir­inçle de var mıdır?Biz pirinç hakkında böyle açık bir hüküm göremiyoruz. Fakat pirinç ilebuğday mukayese edildiği zaman, buğ­day kile ile ölçülüp satılır,pirinçte aynı şekilde kile ile ölçülüp satılır. O halde pirinçte defazlalık riba teşkil eder.

3-)Varis, murisini öldürdüğü zaman, mirastan mahrum olur. Bu husus;"Katil, mirasçı olamaz" (Tirmizi, Hbu Davud) hadisi ile sabittir.Mirastan mahrum olmanın illeti, bir an önce mirası ele geçirmektir. Peki birkimse, kendisine vasiyet edeni öldürünce, vasiyetten mahrum olur mu? Bumeselenin hükmü, nasslarla belir­tilmemiştir. Onun için müçtehidler şöyledemişlerdir; "Miras ile vasiyet arasındaki mukayese de, varis murisini öldürünce,mirastan mahrum olur. Çünkü katil, bu öldürme ile bir an önce mirası elegeçirmeyi murat etmiştir. Bu kimse kendisine vasiyet edeni öldürünce, biran önce vasiyet edilen şeyi ele geçirmeyi murat etmiştir. O halde o davasiyet edilen şeyden mahrum olur."

Kıyasınbir delil olduğu ayet ve hadislerde bildirilmiştir. Nitekim Allah-u Zülcelalbir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Eyiman edenler! ihramda iken avlanmayın. Sizden kim ihramlı iken bir av hayvanınıöldürürse, onun için, öldürdüğü hay­vanın dengi olarak, sizden ikiadil kişi tarafından kıymeti takdir edilmek ve Harem-i şerife gönderilmeküzere bir kurban cezası vardır." (Muide; 95)

Birçok hadiste kıyasın dini bir delil olarak kabul edileceğine işaret eder.Bunların başında da Muaz bin Cebel (r.a) ile ilgili şu hadis gelir;

Hz. Peygamber (a.s.v) Muazbin Cebel (r.a)'i Yemen'e kadı olarak gönderdiğinde aralarında şöyle birkonuşma geçti;
Hz. Peygamber (a.s.v):
"Ey Muaz! Sana bir davageldiğinde ne ile hükmedeceksin? " diye sordu.
Muaz bin Cebel (r.a);
"Allah 'in kitabıyla" diye cevap verdi.
Hz. Peygamber (a.s.v);
"Onda bulamazsan ne ilehükmedeceksin? " diye sordu.
Muaz hin Cebel (r.a);
"Peygamber'in sünnetiyle" diye cevap verdi.
Hz. Peygamber (a.s.v);
"Ya onda da bulamazsan?" diye sorunca,
Muaz hin Cebel (r.a);
"Kendi kanatimle içtihadederim " dedi
Muaz hin Cebel (r. a) 'in bucevabı Hz. Peygamber (a. s. v)’i çoksevindirdi ve Allah 'a hamd ve sena etti. (Tırmizi)

Hz. Ömer (r.a). Vali EbuMusa el-Eş'ari (r.a)'ye yazdığı mektupta kıyasın bir delil olduğunu şöyleifade etmiştir;

"Ey Ebu Musa! Birbirinebenzer şeyleri iyice tanı ve ona göre meseleleri kıyas et."
Görüldüğü gibisahabilerde kıyasa baş vurmuşlar, kitap, sünnet ve icmada hükmü bulunmayanbir çok meseleyi kıyasla hükme bağlamışlardır.

Kıyasın dürt rüknü vardır;

a-) Kendisine kıyas yapılanbir asl olması
b-) Kıyas yapılan fer'i birmesele olması
c-) Kıyas yapılan asl'ın hükmününolması
d-) Asl'ı ve fer'i bir arayagetiren ortak bir illet bulunması

Müçtehidin en Önemlivazifesi, bu illeti bulup tespit etmektir. Görüldüğü üzere kıyas, dini hükümleridoğrudan doğruya ve müstakil olarak isbat eden şer'i bir delil olmayıp,kitap ve sünnet ile sabit olan bir hükmü, müşterek bir illet vasıtasıylayeni bir hadise ve mahalde izhar eden, yani kapalı olan bir hükmü açıklayanbir delildir. Sonuç olarak; islam hukukunda kitap, sünnet ve icmadan sonra, dördüncüasli delil kıyastır. Kıyas; ilk üç asli delil gibi kesin bilgi ifade etmez.O, vucub değil, cevaz ifade eder. Buna göre kıyas, zan bildirir ve yeni bir hükümisbat etmeyip, üç delilden biriyle sabit olan ve delili gizli bulunan hükmüortaya çıkarır. Yani kıyas bir çeşit içtihad olduğu için kendi başınabir hüküm bildirmez. Nass veya icma ile bildirilen hükmü yeni meseleyenakleder. Kısaca zannî olmakla birlikte kıyasın hükmü nakletme (Ta'diye)dir.



  • SORU 4: Birkaç mezhebin hükümleriyleamel etmek mümkün müdür? Mesela iki mezhebin birbirine zıt hükümleriyleamel edip telfik yapmak caiz midir?


İlk önce telfik kelimesiniaçıklamakta fayda vardır. Telfîk lugatta; kumaşın iki parçasını dikmek,uydurmak, eli boş dönmek ve katılmak gibi manalara gelmektedir. Usul-i Fıkıhtaise;
taklid yoluyla bir mesele deiki veya daha fazla mezhebin farklı hükümlerini birleştirerek tatbik etmekşeklinde tarif edilmiştir.

Yapılan bir telfîk, icmayamuhalif ise caiz değildir. Mesela; İmam-ı Malik'e göre, nikahın rüknü kızınvelisinin iznidir ve şahid bulundurmakta müstehaptır. Hanefi mezhebine göre;iki şahid nikahın rüknüdür ve velisinin izni şart değildir. Buna görebir kimse, Hanefi mezhebinin içtihadını, şahid konusunda da İmam-ı Malik'itaklid ettiğini iddia ederek; "Hem velisinin izni olmadan hem de şahidbulundurmadan" evlendiğini söylerse bu caiz değildir. Yani İrnam-ıMalik'e göre şahidsiz ve Hanefî mezhebine göre velisiz nikahı akdedersesahih olmaz. Çünkü böyle bir nikah ne Hanefi mezhebine göre, ne Şafiimezhebine göre ve ne de îmam-ı Malike göre akd edilmiş sayılmaz.
Usul alimleri birbiriyle bağlantısıolmayan iki hadise de iki ayrı mezhebin içtihatlarına tabi olmada mahzur görmemiştir.Mesela Şafii mezhebine göre abdest ve gusülde vücut organlarını ovmak şartdeğildir. Maliki mezhebinde ise şarttır.

Şafii mezhebine göre birerkeğin azası bir kadının vücuduna dokunduğunda abdesti bozulur. FakatMaliki mezhebinde bozulmaz. Bir kimse bu iki mezhebi taklid ederek abdestorganlarını ovmadan abdest alır, bir azası bir kadının vücuduna dokunduğuhalde namaz kılarsa her iki mezhebe göre de sahih olmamış olur. Hanefimezhebine göre ise, abdest ve gusülde vücudu ovmak şart olmadığı gibi,erkeğin bir azası kadının vücuduna dokunması halinde de abdest bozulmaz.Bunun için böyle bir namaz Hanefi mezhebine göre sahih olur. Bu telfîkicmaya muhalif değildir.

Ayrıca dört hak mezhebtenbaşka bir mezhebi taklid etmek caiz değildir. Bu hak olan dört mezhebtenbirini taklid eden kimse ölünceye kadar o mezhebte de kalması şart değildir.İstediği zaman tamamen veya kısmen diğer hak mezhebleri taklid edebilir.Yalnız taklid etmenin altı şartı vardır. Bunlar;

1-) Bir mesele de bir mezhebitaklid etmek için o mesele de o mezhebin şartlarını ve vaciplerinibilmektir. Mesela Hanefi bir kimse abdest hususunda Şafii mezhebini taklidedecekse, abdestin şart ve vaciplerini Şafii mezhebine göre bilmesi ve onlarariayet etmesi gerekir.
2-) Vuku'dan sonra olmaması.
3-) Keyfî değil, meşru birsebebe dayalı taklid etmek.
4-) Hanefi ve Şafii gibi müctehid-imutlak veya Ebu Yusuf gibi müctehid fil’ mesa'il gibi bir müçtehidi taklidetmek.
5-) Telfik etmemek.
6-) Kadı'nın hükmünemuhalefet etmemek.



  • SORU5: "Zamanın değişmesiylehükümler de değişir" sözü ne demektir?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Empty
MesajKonu: Geri: Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-   Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Icon_minitimeC.tesi Kas. 20, 2010 11:37 am


  • SORU6: Farz ne demektir?


Farz; yapılması kesinolarak emredilen dini vazifedir. "Namaz kılmak, oruç tutmak ve zekatvermek gibi emirleri, farza misal olarak verebiliriz.
Farz; Farz-ı Ayn ve Farz-ıKifaye olmak üzere ikiye ayrılır. Farz-ı Ayn; her müslümanın bizzatyapması gereken emirlerdir. Beş vakit namaz kılmak, Ramazan orucu tutmak gibi
Farz-ı Kifaye ise; müslümanlarınbütünü üzerinde borç olan, fakat bazılarının yapmasıyla diğerleri üzerindendüşen vazifelerdir. Cenaze namazı kılmak ve selam almak gibi.

Farz-ı Kifayeyi hiç kimseyapmazsa orada bulunan bütün müslümanlar mes'ul olur. Mesela bir topluluğaverilen selamı hiç kimse almazsa, orada bulunan herkes mes'ul olur. Bir kişininalması, oradakileri mes'uliyetten kurtarır.

Farzın işlenmesinde sevap,özürsüz olarak terkinde ise uhrevi ceza vardır. Bir farzı inkar eden kimseislamiyetten çıkar.



  • SORU 7: Vacip ne demektir?


Farz kadar kat'i ve kesinolmasa da, kuvvetli bir dini delile dayanan ve her müslümanın yapmasıgereken vazifelerdir. Mesela Hanefi mezhebinde kurban kesmek, vitir ve bayramnamazlarını kılmak gibi.

Farz gibi vacibinde yerinegetirilmesinde sevap, terki halinde de azab vardır. Vacibi inkar eden kimsedinden çıkmaz ama delalette kalır.

Hanefi mezhebinde, farz ile sünnetarasında vacip gibi bir derece bulunmakla beraber, diğer mezheblerde farzdanayrı olarak bir vacip hükmü yoktur. Farz ile vacip aynı şeydir. Bumezheblere göre, bir ibadet farz değilse, sünnettir. Mesela Hanefi mezhebinegöre vacip olan fıtır sadakası vermek diğer üç mezhebe göre farzdır.



  • SORU8: Sünnet veya Mendup nedemektir?


İslam dininin mükelleftengayr-i lazım olarak istediği veya yapanın övüldüğü, terkedeninzemmedildiği şeydir. Bunu işleyenin failine sevap vardır, terkeden cezaya uğramaz.Fakat Hz. Peygamber (a.s.v) tarafından kınama hakedebilir. Hanefiler mendubuüçe ayırmışlardır;
a-) Müekked mendup; cemaatlenamaz gibi.
b-) Meşru mendup; pazartesive perşembe orucu gibi.
c-) Zâid mendup; Hz.Peygamber (a.s.v)'e yeme, içme, yürüme ve uyku gibi hususlarda uyma gibi.

Diğer mezheblere göre sünnet;mendup, nafile, müstehap, tetavvu, ihsan ve hasen diye de isimlendirilir.

Durrü'l-Muhtar sahibi ve İbn-iAbidin de diğer mezheblerin görüşünü seçerek şöyle demiştir;

"Mendup, müstehap,nafile ve tetavvu arasında fark yoktur. Terkedilmesi uygun değildir. Terkedilmesi halinde kerahet sabit olur." (İbn-i Abidin; 1/115)

Şimdi de sünnete uymanınehemmiyetinden ve sünnetten geri kalmanın zararından bahsedelim;

Bilindiği gibi, sünnet-iseniyyeye uymak çok sevaplı bir iştir. Bilhassa bid'atlecrin yaygınlaştığı,ümmetin fesada gittiği zamanımızda sünnete tabi olmak daha ehemmiyetlidir.Böyle zamanlarda bir sünneti işlemek binlerce sevap kazandırabilmektedir.Nitekim Hz. Peygamber (a.s.v) bu gerçeği bir Hadis-i şerifte şöyle ifadeetmiştir;

"Bid'at ve delaletlerinher tarafı istila ve ümmetimin bozulduğu bir zamanda sünnetime sarılana yüzşehid sevabı vardır."
(Taberani)

Müslümanların en büyükgayesi, Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanmaktır. Allah-u Zülcelal'in rızasınıkazanma yolları içerisinde en sağlamı, en makbulü ve en kısası Hz.Peygamber (a.s.v)'in gösterdiği ve takip ettiği yoldur. Hz. Peygamber(a.s.v)'i sevmek ve O'na tabi olmak bizi Allah-u Zülcelal'in rızasına götürecekyegane yoldur. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"De ki; Allah'ıseviyorsanız bana uyun ki, Allah'dasizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çokmerhamet edicidir." (Âl-i İmran; 31)

Allah-u Zülcelal başka birayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Andolsun ki, Allah 'mrahmetine ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah 'ı çokçazikredenler için, Allah 'ın resulünde size güzel bir örnek vardır." (Ahzab;21)

Evet, sünnet-i seniyyeninher bir meselesi, karanlık ve zararlı yollarda birer pusula ve fener vazifesigörür. Hz. Peygamber (a.s. v)'in her hareketi tabi olunacak ve takip edileceken güzel rehberdir. O'nun günlük yaşayışla ilgili sıradan bir hareketindebile insan hayatını yakından ilgilendiren bir çok fayda ve hikmetler vardır.

Sünnet-i seniyyeyi yaşayanbir mü'min hem kendi doğru yoldan sapmaz, hem de başkasını saptırmaz.Nitekim bu gerçeği Hz. Peygamber (a.s.v) bir Hadis-i şerifte şöyle ifadeetmiştir;
"Ey İnsanlar! Size ikişey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarılırsanız, hiçbir zaman delalete düşmezsiniz.Onlar; Allah'ın kitabı ve peygamberinin sünnetidir." (Tırmizi)

Görüldüğü gibi sünnet-iseniyyenin yaşanmasında bir çok hikmetler vardır. Bu sebeble, her müslümansünnet-i seniyyeyi, yaşamayı ve yaşatmayı kendisi için en mühim vazifeolarak görmelidir.

Müslümanlara iki büyükemanetten biri olan sünnetin değiştirilmesi bid'attir, delalettir ve büyükhatadır. Sünneti bile bile terkeden Hz. Peygamber (a.s.v)'in şefaatındanmahrum kalır. Şefaat, Hz. Peygamber (a.s.v)'in kıyamet gününde ümmetinin günahve kusurlarını affetmesini Allah-u Zülcelal'den istemesidir.



  • SORU 9: Mubah ne demektir?


Mubah; yapılmasında veyayapılmamasında dinen hiçbir mahzur olmayan, yani yapılıp yapılmamasıserbest bırakılan şeylerdir. İslam dini bunların ne yapılmasını ne deterkedilmesini emretmiştir. Bunlar insanlara bırakılmıştır. Bu nedenle yapılmasındasevap terk edilmesinde günah yoktur.



  • SORU 10: Helal ne demektir?


Helal; yapılması dinen caizolan, işlenmesinde dini bir mahzur bulunmadığı bildirilen işlerdir. Usûlüneuygun olarak kesilen hayvanı etini yemek gibi.



  • SORU 11: Haram ne demektir?


Haram; yapılması,yenilmesi, içilmesi, işlenmesi ve kullanılması kesin bir delille yasaklananşeylerdir.

Yapılmaması kesin olarakemredilen bir şeyi yapmak haram olduğu gibi, yapılması kesin olarakemredilen bir şeyi yapmamakta haramdır. Namaz kılmamak ve oruç tutmamakgibi.
Haram bir fiili işleyenkimse günahkâr olur. İnkar eden kimse dinden çıkar. Mesela; "içkiharam değildir" diyen kimse dinden çıkar.

Haramdan kaçınan her insan,Allah-u Zülcelal'in rızasını kazandığı gibi, kulluğun en üst makamıolan takva mertebesini de elde etmiş olur. Böyle bir mü'min aynı zamanda mühimbir işi de yapmış olur. Çünkü, haramı işlemek günah olduğu gibi, işlememektefarzdır. Kötülüklerden uzak durmak her zaman iyilik yapmaktan daha faydalıdır.
Evet, her mü'min, günahakarşı son derece hassas olmalı küçükte olsa, işlediği günahı büyük görmelidir.Mümkün mertebe haram işlememeli, günaha girmeme hususunda sabır göstermelidir,insanlık icabı bir günah işlediğinde de hemen tövbe etmelidir.



  • SORU 12: Mekruh ne demektir?


Mekruh; yapılması dinen doğrubulunmayan, terk edilmesi istenen, yapılmaması yapılmasından daha uygun olandavranışlardır.

Hanefi mezhebine göremekruh; tahrimen mekruh ve tenzihen mekruh olmak üzere iki kısma ayrılır.

Tahrimen mekruh; harama yakınolan mekruhtur. Vacip olan bir şeyi terketmek gibi.

Tahrimen mekruh olan bir şeyiişlememek sevaptır, işleyenin ise azaba uğrama ihtimali vardır.

Tenzihen mekruh; helâle yakınolan mekruhtur. Namazın sünnet ve adabını terk etmek gibi.

Tenzihen mekruh olan bir şeyiterkedene sevap, yapana da azab yoktur, kınama vardır.

Şafii mezhebine göre,mekruh tek çeşittir. Şer'in terkedilmesini kesin ve bağlayıcı olmadanistediği şeydir. Bunu terkeden medhedilir, sevap alır, yapan da zemmedilmez,cezalandırılmaz.



  • SORU13: Rükün ne demektir?


Hanefi ve Şafii mezhebine göre,yapılması farz olan bir fiilin parçasına rükün denir. Mesela rükunamazdan bir rükündür, çünkü ondan bir cüzdür. Kıraatta namazdan bir rükündür,çünkü namazın hakikatinden bir cüzdür.



  • SORU 14: Şart ne demektir?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Empty
MesajKonu: Geri: Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-   Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber- Icon_minitimeC.tesi Kas. 20, 2010 11:39 am

http://www.tahavi.com/akaid/seyda.html
http://www.tahavi.com/akaid/mezheb.html
http://www.tahavi.com/akaid/tahavi.html
http://www.tahavi.com/akaid/nesefi.html
http://www.tahavi.com/akaid/fikhiekber.html




EMALİBEYİTLERİ VE TERCÜMESİ

1- Allahınkulu "Aliyyul Öşi", akaid ilmi hakkında yazmış olduğu incilergibi manzum eseri olan "Emali"nin başında şöyle diyor:

2- Mahlukatın ilahı olan Mevlamız, kadimdir (ezelidir), kamil sıfatlarla sıfatlanmıştır. (O varken hiçbir şey yoktu.)

3-O diridir, her şeyi tedbir edendir (gereği gibi deveran ettirendir). O Haktır.Her işi takdir eden, celal (azamet) sahibidir.

4- Hayrı ve çirkin olan şerri irade eder. Fakat kötü işlerden razı değildir.(İradeetmekle, razı olmak arasında fark vardır. Allah, kullarını imtihan içinhayır ve şerri, iman ve küfrü yaratmış ve böyle bir imtihan murad etmiştir.İradesine göre her şey meydana gelmektedir. Fakat şerlerden ve küfürden razı değildir.)

5- Allahın sıfatları, zatının aynısı değildir. Zattından başkaolan, ayrılıp giden yabancılar da değildir. (Allahın zatı ile sıfatlarıbirbirinden ayrı şeyler olmakla birlikte, birbirinden ayrılan ve uzak olan şeylerdeğillerdir. Ezeli ve ebedidirler.)

6-Allahın zatı sıfatları ve fiili sıfatlarının tamamı kadimdir, zattan ayrılmaktan,yok olmaktan korunmuştur. (Sıfatları Allahtan ayrılsa, bu takdirde noksanlıkolmuş olur. Allahu
Teala bütün noksanlıklardanmünezzehtir.)

7- Allahu Teala'yı, "şey" diye isimlendiririz fakat şu eşyagibi değildir. Zat diye de isimlendiririz. Öyle zat ki altı yönden halidir. (Üst, alt, ön, arka, sağ, sol, bu yönlerdebulunmaktan münezzehtir.

Allahu Teala, Kur'anındakendi hakkında 'şey' tabirini kullanmaktadır.)

8- Alin en hayırlısı olan, basiret ehli olan (ehli sünnet) alimlerine göreisim müsemmanın gayrisi değildir. (Zeyd, ismi söylenince akla o ismin sahibigelmektedir. Bazıları derki isim ile müsemması aynıdır.
Mesela kişi 'Ayşe'yi boşadım’dese, o isimdeki hanımı boş olur.)

9- Rabbim, cevher ve cisim değildir. Şumül sahibi olan bütün ve kısımda değildir. (Bütün olan şey parçalara bölünür, parçalar birleştirilipbütünü meydana getirir. Allahu Teala böyle özellikte olsa o bütünümeydana getiren şeylere muhtaç olurdu ki, ilah olan böyle durumlardan münezzehtir.Cisimler, cevherlerden meydana gelir. Cevher asıl madde olup artık bölünemeyencüzdür. Bunlar maddenin vasıfları olup hepsini yaratan Allahu Teala bunlara benzemekten münezzehtir.)

10- Ey dayı oğlu! Zihinlerde bölünme vasfı olmayan cüz sabittir. (Dayıoğlundan kasıt ehli sünnet olandır. Bölünmekte son noktaya ulaşan cüze, Cüz'ün la yetecezzâ denir. Bölünmekteson noktaya ulaşan bu cüzü, aklen isbat etmekle kâinatın yaratılışınınnasıl olduğunu anlamamız biraz mümkün olur.O cüzleri birleştirmeye kadirolan Allahu Teala, onları bir birinden ayırmaya da kadirdir.)

11- Kur'an mahlûk değildir. Söz bakımından Rabbin kelamı, yüce oldu.(Kuran Allahın kelam sıfatının zuhurudur, Eldeki mushafı şerif bu kelama delalet eder. Onu inkar, Allahu Teala'nın kelam sıfatınıinkar olup küfürdür. Allahın zatında olan kelamı kadim, ezeli ve ebedidir.

Mahlûkatın kelamınabenzemez. Ona mahluk denmez. Eldeki Mushâflar ise mahluktur.)

12- Arşın Rabbi, arşınfevkindedir. Fakat yerleşmek ve bitişmek vasfı olmaksızın. (Arş ve diğermahlukat yok iken de Allah var idi. Sonradan arşı yaratmakla Allah'ta birihtiyaç veya yeni bir kemalat ortaya çıkmış değildir. İnsan vasfı olan oturmak ve yerleşmek gibi
şeylerden de münezzehtir.)

13- Rahman Teala'yı hiçbir şekilde (mahlukatına) benzetmek doğru olmadı.Sen ehli sünneti bundan koru. (Teşbihe hükmedenler bid'at ve küfürmezhebleridir. Allahu Teala'yı mahlukata benzetirler, veya sıfatlarınımahlukat sıfatlarına benzetirler.)


14- Deyyan (Yardım edici) olan Allah üzerine, hiçbir şekilde zaman,haller, vakitler geçmez.
(Zaman, vakit ve hallerkulların vasfıdır. Allah bunlardan münezzehtir.)

15- İlahım, hanımdan, kız ve erkek evlat sahibi olmaktan münezzehtir. (AllahuTeala'ya iftira atan ehli kitap ve mecusileri red etmektedir.)

16- Aynı şekilde, herbir yardım edici ve nusret sahibinden münezzehtir.Celal ve yücelikler sahibi olan Rabbim tek oldu. (Kimsenin yardımına, desteğineihtiyacı yoktur, herkes onun yardımına muhtaçtır. Bütün hususlardaRabbimiz tektir.)

17- Kahrederek bütün mahlukatı öldürür. Sonra onları amellerine muvafıkolarak cezalandırmak için diriltir. (Herkes amelinin karşılığını bulur,kimse başkasının cezasını çekmez.)

18- İyilik ehli için cennetler ve nimetler vardır; kâfirler için azabıidrak vardır. (Gidilecek iki yervar. Cennet iyiler için, cehennem kötüler ve kafirler içindir.)

19- Cennet ve cehennem, kendilerinde bulunanlarla birlikte yok olmazlar(devamlıdırlar) ve içlerindekiler başka yere intikal etmez.

(Cennete giren ebedi nimetlerile yaşar. Cehenneme giren kâfir de ebedi azab ile yanar. Azablarıhafifletilmez ve ordan asla çıkamazlar. Günahkâr müslümanlar cehennemegirince günahı kadar yanarak ordan çıkar ve asıl vatanı olan ebedi cennetegirer.)

20-Müminler,keyfiyet bilinmeksizin, idrak ve misalden bir nevi olmadan Allahı görürler. (Allahuteala cennette olan mü'minlere kendini gösterecektir. Bu görmek işi bildiğimizbir şekilde değildir. Ahiret ölçülerine göre olacaktır. İnkâr edenlerbundan mahrum olacaklardır.)


21- Allahıgördükleri vakitte, bütün nimetleri unuturlar. Ey Mutezile ehlinin hasretinerdesin gel. (Mutezile mezhebi ahırette Alluhu Teala'nın görülmeyeceğiniiddia etmektedirler. Bu yanlışlarının neticesinde çok büyük bir pişmanlıkçekeceklerdir. Bu mesele, ayetler
ve meşhur hadisi şeriflerlesabittir.)


22- Uygun olan hiçbir fiili yaratmak, hidayet edici, pak olan, yüceliklersahibi Allah üzerine vacib değildir. (Hiçbir şey Allah üzerine vacib değildir.Kulların ihtiyaçlarını vermesi, O'nun ikram ve ihsanındandır. Mecbur olduğuiçin değil.)

23- Resulleri ve çeşitli nimetlerle ihsan edilen kıymetli meleklerin (varlığını)tasdik farzdır, lazımdır. (Melekler, Allahın itaatkar kullarıdır. Hiç asiolmazlar, emredileni yaparlar. Erkeklik ve dişilikten münezzehtirler.)

24- Peygamberlerin sonuncusu, sadr-ı mualla, Haşim oğullarına mensub,cemal sahibi nebidir. (Muhammed Sallallahu aleyhi ve selem Haşimoğullanndandır.Peygamberlerin en faziletlisi ve kıymetlisidir. )

25- (Muhammeds.a.v.) ihtilafsız peygamberlerin imamı, kargaşasız safilerin tacıdır.(Miraç gecesi peygamberlerin ruhlarına namaz kıldırmıştır.)

26-(Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem) in şeriatı, bütün vakitlerde, kıyametgününe kadar ve (ahırete) intikal edene kadar bakidir. (İslam son dindir vehükmü kıyamete kadar devamlıdır. Hükümleri değiştirilemez.)

27-Miraç meselesi sabit ve doğrudur. Bunun hakkında çok sağlam kesin haberlervardır. (îsra olayı ayetle sabittir. Miraç olayı meşhur hadislerlesabittir. Sidre-i müntehadan sonrası tek kişinin haberi ile sabittir.)

28-Muhakkak peygamberler kasden günah işlemekten ve (peygamberlikten)azledilmekten emin olucudurlar (korunmuşlardır.) (Bilerek veya bilmeyerek günahişlemezler. Sadece zelle denilen hafif sallantılar vaki' olmuştur ve hemenAllahu Teala tarafından ikaz edilmişlerdir.)

29-Aslahiçbir kadın, köle ve kötü fiil işleyen şahıslar peygamber olmadı.(Peygamberlik temiz ve dürüst bir geçmişi gerektirmektedir. İnsanlarınnefret etmemesi için geçmişi temiz ve asil olmalıdır.)

30- Zülkarneynaleyhisselam, peygamber olarak bilinmedi. Lokman aleyhisselam da aynı şekildedir.Bu hususta, mücadele etmekten sakın. (Bu ikisi ve Üzeyir aleyhisselamınPeygamberliği hakkında ihtilaf olunmuştur. Veli oldukları söylenir.)

31- İsa (Aleyhisselam) yakında inecek, sonra şaki ve fesatçı olanDeccal’i öldürecektir. (Bu meseleyi şimdi inkar edenler 20- 25 sene evvelkikitaplarında İsa'nın geleceğini haber veren hadisi şerifleri yazmışlardı.Şimdi ne oldu ki bu hususu inkara kalktılar. Bunların işi
Deccale yardımdan başka birşey değildir.)



32- Velilerin kerametleri dünya hayatında olduğu halde onlar için oluşvardır. O veliler bahşiş ehlidirler. (Veli, Allahu Teala'ya ibadetlerle yakınlıkelde eden has kullardır. Bu yakınlıktan dolayı bazı özel ikramlara mazharolmuşlardır. Onlarda bazı harikahallerin ortaya çıkmasıpeygamberinin mucizesinden gelmektedir.)

33- Asırlarca asla hiçbir veli, derece bakımından hiçbir nebi veresulden üstün olmadı. (Veli, ne kadar üstün olsa da hiçbir zamanpeygamberliğe ulaşamaz.)
34- Ebu Bekr Sıddık'ın,ashabın tamamı üzerine başkasına ihtimali olmaksızın aşikare üstünlüğüvardır. (Peygamberlerden sonra en faziletli kişi Ebu Bekir (Radıyellahu anhu)dir. Vaktindeki ashabtan üstün olmasında da ihtilaf yoktur.)

35-Ömerul Faruk (Radıyellahu anhu) için, Hz. Osman Zünnureyn üzerine tercih veüstünlük vardır.

36- Zünnureyn Osman'ın (Radıyellahu anhu), savaş safında tekrar tekrar düşmanakarşı koyan Hz. Ali (Radıyellahu anhu) den hayırlı olması hak oldu.

37- Bu sıralamadan sonra Kerrar (Radıyellahu anhu) (Hazretİ Ali’nin diğerashab üzerine üstünlüğü vardır. Diğer görüşlere aldırma.

(Dört halifenin fazileti,halifelik sıralarına göredir. Daha sonra cennetle müjdelenenler gelir. Bedirehli., Uhud ehli, Rıdvan Biatında bulunanlar ve Mekke'nin fethinden evvel müslümanolanlar gelir.)

38- Aişe-i Sıddıka (Radıyellahu anhâ) için bazı özelliklerde, Fatımatüz Zehra (Radıyellahu anhâ) üzerine üstünlükvardır, böyle bil. (Hazreti Aişe validemiz fıkıhta üslün idi. FatımaValidemiz ise takva ve dünyadan kesilmekle daha üstün idi. Ona Betül denmesibundandır.)

39- Yezid'e ölümünden sonra Rafizilerden fesadda ileri gidici olduğuhalde çok konuşundan başkası lanet etmedi.
(Yezid, Hazreti Muaviye'nin (Radıyellahuanhu) oğlu olup ondan sonra halife olmuştur. Fakat Hazreti Hüseyin'in şehidolmasına sebeb olduğu için bedbahttır. Fakat son nefesteki durumunu bilemediğimiziçin hakkında lanet okunmasına müsaade edilmemiştir.)

40- Mukallidin imanına itibar edilir, bu, kılıç gibi keskin delillerlesabittir. (Mukallid, delillere bakmadan etrafından görmekle iman ve amelleri işleyendir.Bunun durumu sağlam olmasa da yine cenneti kazanmakta son nefesteki durumunaitibar edilir.)

41- Akıl sahibi için, yerleri gökleri yaratanı bilmemek özür sayılmaz.(Akıl salim olunca delillere bakarak kainatın yaratıcısını bulmalıdır.Fakat peygamber veya hoca ulaşmayan dağda yaşamış kimselerin toprak olacağıve cehennem ile cezalanmayacağı söylenmiştir.)

42- (Kâfirlerin) Ümitsizlik halindeki imanı, (emirlere) yapışmayıyitirdiği için makbul değildir. (Teklif edildiği zaman kabullenmeli idi. Üzerindenteklif düşünce artık ahıret kapısı açılmıştır. İş işten geçmiştir.)


43-Hayırlı fiiller farz olarak imana eklenip hesab edilmedi. (Yani: İbadetlerimanın hakikatına dahil değildir. İmanın kuvvetini, parlaklığını artırır.Hiç amel işlemese ve imanını muhafaza ederse, sonunda cennete girecektir.)

44- Zina etmek veya adam Öldürmek ve mal çalmak sebebiyle, (müminin) kâfirolduğuna ve dinden döndüğüne hükmolunmadı. (Günahlar insanı dinden çıkartmaz.Onları helal görürse, hafife alırsa veya alay ederse kafir olur.)

45- Kim bir müddet sonra dinden dönmeye kasd etse ( o anda) hak dindenhemen çıkar. (îman, süreklilik ifade eder. Kesinti kabul etmez.)

46- Küfür sözünü inanmadan isteyerek söylemek, hak dini gafletlereddedip terk etmektir.
(Zorlama yok iken küfürkelimesini söylemekte kişi mazur değildir.)

47-Sarhoşluk halinde hezeyanları ve düşünmeden rastgele konuştuğu boşsözler sebebiyle, küfrüne hükmolunmadı.

(Sarhoş olan ne söylediğindenhaberi yoktur. Kalbinde tasdik durmaktadır. Fakat hanımını boşasa, boşolmuş olur, zira orda mazur değildir.)

48- Ma'dum olan, Allah indinde görülür bir şey değildir. Bunu, mübarekhilal gibi açık olan deliller bulunduğu için söyledim.
(Allanın ilmi, kudreti, görmesive diğer sıfatları yok olanla alakalanmaz. O şeyi var edince sıfatları onatealluk eder. Yok olan şeyi yok olarak bilmesi ile var iken bilmesi arasındailminde bir değişiklik yoktur.)

49- Mükevven, tekvinle beraber aynı şey gibi değildir, başka şeylerdir.Bu sözü al, gözüne sürme yap.
(Bu söz ile gözün nurlansın.Çünkü yaratmak sıfatı tekvin, yaratılanlar mükevvendir. Bu ikisi arasındakifark aşikaredir.)

50- Muhakkak haram, helal gibi rızıktır. Bu sözümü bu'z eden (Mutezile)çirkin görse de.
(Rızık, kulun İstifadeettiği, gıdalandığı şeydir. Bu haram veya helalden de olabilir. Hırsızlıkyapan ne ile rızıklanır?)

51- Kabirde herbir şahıs, Rabbimin birliğinden sual ile imtihan olunacaktır.(Kabirde sorgulama vardır. Rabbin kim? Peygamberin kim? Kimin zürriyyetindensin?Kimin milletindensin? Kıblen neresi?
Kardeşlerin kimlerdir? Gibisualler sorulur.)

52-Kafir ve fasıklar için, kötü işlerinden dolayı kabir azabı hükmo-lunur.(Kabir azabı bütün kafirler için sabittir. Fasık müslümanlar için
de azab edilmek caizdir. Affıda caizdir.)

53-insanların cennete girmesi, Rahmanın fazlındandır. Ey "Emali"ehli. (Cennete giren yaptığı ameller karşılığında hak ettiği içingirmez, belki Allahın ikramı ile girer. Fakat cennete girmek için mutlakaiman ve amel şarttır.)


54- (Kabirlerden) Diriltildikten sonra, insanların hesaba çekilmesi haktır.Sorumluluktan sakının. (Hesaba çekilmek, ayetlerle sabittir. )

55- Amel defterleri, bazısına sağdan bazısına da arka taraftan ve soldanverilir. (Mü'minlere defterleri sağ taraftarında verilir. Günahkârlara soltaraftan verilir. Kâfirlere ise göğsü yarılıp eli sokularak sırt tarafındandefteri şiddetli acı ile verilir.)

56- Amellerin tartılması ve sırat köprüsü üzerinden geçmek şüphesizgerçektir. (Sırat köprüsü bin sene iniş, bin sene çıkış, bin sene düzolup kıldan ince ve kılıçtan keskindir. Günahkârlar ve kâfirler aşağıdakicehenneme düşerler. Mü'minler yıldırım gibi geçerler.)

57- İyilerin, büyük günah işleyenler için şefaat etmesi umulur. Günahlarıdağlar gibi olsa da. (Allahınrahmeti daha büyüktür. Allanın izniyle evvela Peygamberimiz (Sallallahualeyhi ve sellem) şefaat edecektir. Sonra diğer Salihler, şehitler, hafızlar,alimler şefaat ederler.)

58- Duaların (belayı def etmekte) açık bir tesiri vardır. Hâlbuki bunudalalet eshabı yok saydı.
(Mutezile gibi bid'atsahibleri ölüye fayda verilmesini veya ölüden fayda (feyiz) alınmasınıinkar ederler. Halbuki bütün ümmet kabri şerifinde bulunan Resulullah (Sallallahualeyhi ve sellem) ‘a varıp ondan şefaat talep etmekte ve ona selamvermektedirler. O'da selamlarını
almaktadır. Salâvatlar O'naaltın tabaklarda getirilmektedir.)

59-Dünyamız sonradan olmuştur, heyulanın oluşu yoktur. Bu sözümü sevinçledinle. (Bütün kâinat sonradan yaratıldı ve yok olacaktır. Heyula denen anamaddenin kadim olması felsefesi, batıl bir küfürdür.)

60- Cennet ve cehennem için oluş vardır, onların üzerinden mazide birçokhaller geçti. (Cennet ve cehennem yaratılmışlardır ve yok olmazlar. Bazıpeygamberler cennete gimiş. ordaki bazı hallerden haberdar olmuşlardır.)

61- İman sahibi günahlarının, kötülükleri sebebiyle alevlerin içindeyerleştiği halde ebedi kalmaz. (Günahı kadar yanar ve cennete girer. Kâfirlerise ebedi yanarlar ve derileri yenilenerek azabları artırılır.)

62-Tevhidilmi için, helal sihir gibi acaib şekli olan nazmı, elbise gibi giydirdim. (Onu, çok güzel bir şekilde süsledim. Bezedim. Sihir haramdır ve yapan kafir olur. Burdaki, süslemek manasındadır.)

63- Bu(beyitler), kalbi müjde (edilen gibi) teselli eder, ferahlandırır. Tatlı sugibi ruhu diriltir.
(Bunlar imanı kalbe işletenfasih sözlerdir. Okuyan ferahlanır.)

64-Bu kitaba, ezber ve itikad bakımından daldırın (sarılın) ki bahşişlerinen güzel sınıflarına ulaşırsınız.

65-Tezarru ve yakarma halinizde, hayır dualar ile bu kula yardım edin. (Bana dadua edin)

66- Umulur ki Allah Teala, fazl-ı keremiyle onu affeder ve ahırettesaadetle onu rızıklandırır. (Ümit ve korku arasında olunuz)

67-Ben bütün gücümle, hayatım boyunca bana bir gün hayırla dua eden içindua ediyorum.
(Siz de bana bir kere olsundua edin. Allahu Teala onu ve diğer meşayıhımız ile ulemamızı rahmetinegark eylesin. Âmin.)
http://www.tahavi.com/akaid/emali.html
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
 
Akaidle İlgili Temel Meseleler..Tahavi Nesefi Akaidi-Fıkhı Ekber-
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nesefi ve TAHAVİ Akaidi -kısaca
» Cinle İlgili Meseleler
» EBÛ BEKİR KASÎDE-İ SIDDÎK-İ EKBER
» Ömer Nesefi- İSLAM İNANCININ TEMELLERİ
» fıkhül ekalliyat Azınlık Fıkhı Tartışmaları (Fıkhü’l-ekalliyât)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: İtikad-İnanç-Kelam-Felsefe-
Buraya geçin: