KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor Empty
MesajKonu: Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor   Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor Icon_minitimePerş. Ocak 13, 2011 12:26 pm



Ahmet Kurucan


Çocuk ve erken doyum

Yıllar önce Hocaefendi'den bizzat dinlemiştim: "Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor." Bekardım o zamanlar, ne çocuk ne de çocuk yetiştirme ile alakalı bilgi birikimi ve tecrübeye sahip değildim.

Bununla beraber sohbetin akışından kastedilen manayı anlamıştım. Çünkü mevzunun başlangıç noktası, bazı dindar ailelerin çocuklarının ailelerinin beklentileri ölçüsünde dindar olmamalarıydı.

Devam etti Hocaefendi: "Çocuklar, ait olduğu yaş grubunun çok üstünde beklentilerle karşılaşıyor. Fatiha'nın, İhlas'ın yeteceği yerde Yasin'ler, Mülk sureleri ezberletiliyor. Manasını anlayamayacağı şiirlerle süreç devam ediyor. Evlerinde yapılan sohbetlerin değişmez figürü oluyor. 'Hadi oğlum şunu da oku, bunu da oku kızım!' deniyor; sırtları sıvazlanıyor, alkışlar, paralar, hediyeler veriliyor, medh u senalar yapılıyor. Şımartılıyor çocuklar. Belki de en önemlisi çocukluklarını yaşayamıyor. Sonra gerçekten bunları yapacağı yaşa gelince de, çok önceden bunları yaşadığı için ülfet ve ünsiyetin ürünü olan 'ben zaten biliyorum' havasıyla bıkkınlık ya da tatminsizlikler devreye giriyor."

Aradan yıllar geçti; şimdi çok daha iyi anlıyorum yapılan bu tesbitleri. Takdirim, kabulüm bir mana ifade etmez ama edecekse can u gönülden "tecrübe ile sabittir" kaydını da ilave ederek tasdikimi ifade ediyorum.

"Neden dindar ailelerin çocukları dine karşı mesafeli olur?" Soru bu. Cevabının ilk şıkkını söyledik; erken doyum. Anne-babanın çocuğundan kendi inandığı doğruları kabullenmesi ve uygulamasını istemesi gayet doğal. Ama bunun bir yolu ve yöntemi olmalı. O yol ve yöntem, ilmin ve tecrübenin ulaştığı bütün sonuçları muhtevi bulunmalı. "Ben anam-babamdan böyle gördüm" mantığı, bahsini ettiğimiz bilgi ve tecrübî verilerle çatışıyorsa, terk edilmeli. Çocuk yetiştirme gibi çeşitli ilmi disiplinlerle birlikte ele alınması gereken alabildiğine kompleks bir mesele doğruluğu alınan sonuçlarla ispatlanan metotlarla yer değiştirilmeli.

Geleneksel aile yapımız ele alındığında bu mevzu özelinde yapılan en büyük hatalardan bir diğeri ebeveynin baskıcı tutumudur. Baskı, er veya geç sonuçları menfi olarak ortaya çıkan yanlış bir tavırdır. Baskı ile bir yere varıldığı, varılsa bile varılan yerde uzun müddet kalındığı görülmüş bir şey değildir. İsterseniz meseleye en geniş dairede bakın ve insanlık tarihinde baskı ve zulümle başarılı olmuş sistemleri, ekolleri, doktrinleri aklınıza getirin. Hiçbirisinin kısa vadede kan ve gözyaşları üzerine saltanatını kursa da, uzun vadede hayatta kaldığı söylenemez. Aynı şey insan için, insan terbiyesi, insan eğitim ve öğretimi için de geçerlidir. Öyleyse dinî eğitim adına ebeveynin yapacağı ilk şey, kendileri anne-babalarında öyle görmüş bile olsalar, baskıcı tavır ve tutumlara son vermek olmalıdır.

Bu mevzuda yapılan bir başka hata; "ben yapamadım, okuyamadım, ezberleyemedim; bari oğlum-kızım yapsın, okusun, ezberlesin" yaklaşımıdır. Bu da diğerleri kadar tehlikeli bir metottur din eğitimi adına. Şahsi tatmin adına dengesizliklerin irtikap edildiği, muhatabın hissiyat ve düşüncelerinin kale alınmadığı bir sahadır bu.

Din eğitiminde sevginin dilini hakim hale getirmek zorundayız. Eğitimde cezanın yerini inkâr ediyor değiliz; yeri geldiğinde ona da müracaat edilebilir ve edilmelidir de. Ama ceza, muhataba göre mekân, zaman ve sınır ayarlamasına tabii tutulmalıdır. Dövme tek ceza metodu değildir. Mükâfat vermeme de bir ceza değil midir?

Yaparken yıkmayalım, düzeltirken bozmayalım ve "elinizdeki tek alet çekiç ise bütün sorunlar çivi gibi gözükür" sözünün işaret ettiği yerde saf tutmayalım.


a.kurucan@zaman.com.tr

13 Ocak 2011,
Perşembe
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
parisa
Özel Üye
parisa


Mesaj Sayısı : 420
Rep Gücü : 849
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 21/09/09

Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor Empty
MesajKonu: Geri: Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor   Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor Icon_minitimeCuma Tem. 15, 2011 5:21 am

Dindar Ailelerin Dini Sevmeyen Çocukları


İletişim çağında, iletişim sıkıntısı yaşıyoruz. Tatsızlıkların pek
çoğu iletişim hatalarıyla geliyor. Karı-koca iletişim kuramıyoruz,
çocuklarımızla iletişim kuramıyoruz. Peki niye?

İletişim kazalarımız yüzünden gönüllerimiz hep yaralı.
...
Hâlâ eğitim sistemimizde doğru düzgün iletişim dersleri yok. Göstermelik
bir kaç ders var. Çocuklara işlerine yaramayacak pek çok bilgi
öğretiliyor; ama en önemli bilgiler öğretilmiyor. Hele günümüz gençliği,
iletişim konusunda bir facia. Anne-baba ile nasıl konuşulur? Öğretmene
nasıl davranılır? bilmiyorlar.

Gençler, saygısızlık etmeyi, büyüklere laf yetiştirmeyi, özgürlük ya da
zeka alameti zannediyorlar. Evimin balkonu "Anadolu Lisesi"ne bakıyor,
yan tarafımda sitenin çocuk parkı var. Balkona çıkarken kulaklarımı
tıkamam gerekiyor. O küçücük çocuklar birbirlerine karşı sanki küfür
yarışına giriyorlar. Salıncakta sallanma yaşlarında küfür öğrenmişler.

Bu çocukların aileleri hep düzgün insanlar. Evlerinde küfür kelimeleri
kullanıldığı zannetmiyorum. Artık çocuklarımızı biz değil, çevre
yetiştiriyor. Eskiden ailelerin etkisi daha fazlaydı çocuklar üzerinde.
Biz eğitim hataları yaptık; televizyon, bilgisayar ve çevre de
çocuklarımızı bizden aldı.

Yaz tatilinde her yerde yaz okulları açıldı: Diyanet İşleri
Başkanlığı'na bağlı Kur' an Kursları, dernekler, vakıflar, etüt
merkezleri, tatilde çocuklar için yaz okulları yapıyorlar, kurslar
düzenliyorlar. Geçmiş yıllarda çocuklarımı farklı yerlere gönderdim. Yaz
okulu olduğu için yüzme, gezme gibi etkinlikler, çocuklara cazip
geliyor; fakat dini eğitim noktasında çok yetersizler. Dini eğitim
denince sadece Kur'ân-i Kerim okutup, ezber yaptırmak ve çocukların çok
da anlamadığı fıkıh konularını ezberletmek zannediliyor hâlâ pek çok
yerde. Çocuklara ezber konusunda o kadar yükleniyorlar ki çocuklar kısa
süre sonra gitmekten vazgeçiyorlar.

Çocuklara zorla ezber yaptıracaklarına: "Namaz sûrelerinin anlamlarını
öğretseler, birlikte namaz kılsalar, güzel ahlakı uygulamalı
gösterseler, iletişim dersi verseler, iletişim ile ilgili âyet-i
kerîmelerin anlamlarını ezberletseler, peygamberimizin örnek
davranışlarını anlatsalar, çocuklara dini sevdirseler" yeter.

Nedense Kur'an Kurslarına giden çocukların pek çoğunun, dini konularda
hevesleri ölüyor. İstisnalar vardır elbette; ama benim gördüklerim
genellikle öyle. Bir kaç ay kursa giden çocuklar, her şeyi bilirim
havalarına giriyorlar. Dini konuları araştırma, okuma, öğrenme hevesleri
kalmıyor. Bu eğitim-öğretim sisteminde bir bozukluk var. Elli yıl
önceki aynı sistem hâlâ devam ediyor. Belli ki bu çağın çocukları için
yetersiz kalıyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı' na ve dini konularda eğitim yapan, vakıf ve
dernek yöneticilerine bir çağrım var: Önümüzdeki yılın "kurslarının ve
yaz okullarının" adını ve içeriğini değiştirelim. "yaz okulları" nın adı
"Kur'ân-i İletişim Okulları" olsun. Buralarda "Kur'an Ahlakını"
öğretelim. Çocuklar; nezaketi, güzel konuşmayı, öfke kontrolünü, sabrı,
kötülüğü iyilikle savmayı öğrensinler. Kısacası dinimizin adâbı
muaşereti öğretilsin. "Nezaket Kursları" açılsın her yerde.

Hiçbir şeyden memnun olmayan, şükretmeyi bilmeyen, bencil, merhametsiz
bir nesil yetişiyor. Okullarda, hasta ve engelli arkadaşları ile alay
eden çocukları duyuyoruz. Çocuklara ahlâki konularda pratik çalışmalar
yaptıralım; ibret alacakları yerlere götürelim.

Hatalı davranışlarının farkına varabilmeleri için biraz da ahlâki testler çözdürelim. Bakalım nasıl cevaplar verecekler.

"Babanız su istedi; ne yapmanız gerekir?"

-Yüzümü ekşitir, sesimi çıkarmam.

-"Bekle biraz, az sonra getiririm" deyip, oyalarım.

-Çemkiririm. "Kendin al." derim.

-Espriye vurur: "Baba ben de çok susadım; sen içerken bana da getirir misin?" derim.

-Hiçbirisi

"Birisi size bağırdı, ne yaparsınız?"

-Ben de ona bağırırım.

-Bana kimse bağıramaz; hakaret edip söverim.

-Alay eder, dalga geçerim.

-Şiddete baş vururum

-Hiçbirisi

Çocuklar kendileri söylesinler, ne yapacaklarını. Cevaplar testte
olmasın. Onları klasik okul bilgilerinden kurtarıp biraz "hayat bilgisi"
öğretelim.

Tabii bu arada çocuklarımızın hatalarında kendi paylarımızı da göz ardı
etmeyelim. Çocuklarımızı iyi yetiştiremiyoruz; kabul edelim. Güzel
yetiştirenlere sözüm yok, istisnalar kaideyi bozmaz. Fakat genel anlamda
bir sorun var. Saygılı olsunlar diye baskı yaptık; bağımlı ve korkak
oldular. Özgüvenleri gelişsin diye müdahale etmedik; saygısız oldular.
Korkak olmasınlar diye serbest bıraktık; kimseyi dinlemez oldular.

Gençlere dinimizi sevdiremedik. "Altı Paris, üstü Mekke" diye
giyimlerini eleştirdiğimiz genç kızlara kızıyoruz; ama onları biz
yetiştirdik. Biraz psikoloji, biraz ana babadan gördüklerimiz, biraz
oradan buradan duyduklarımızla karışık bir eğitim programı uyguladık.

Kur'ân-ı Kerîm'in ve sevgili peygamberimizin eğitim metodunu göz ardı
ettik. Kafadan rafadan annelik babalık yaptık. Kendimde söylediklerimin
içindeyim; kimseyi suçlamıyorum, yanlış anlaşılmasın. Maalesef ki dindar
ailelerin "dini sevmeyen evlatları" azımsanmayacak kadar çok. Çocuklara
dinimizi sevdirerek öğretemedik.Ciddi eğitim hataları yaptık.
Gönderdiğimiz kursların çoğu ters etki yaptı. Çocuklar sırf anne-
babalarına kızgın olduklarından, onları üzmek için dini konularda
bilinçli hatalar yapıyorlar. Kendileri de üzülmek pahasına anne ve
babalarını en hassas oldukları dini konulardan vuruyorlar.

İletişim çağının gençlerinin evlilikleri de iyice tuhaf. Kavgalar daha
tanışma aşamasında başlıyor; sözden, nişandan ayrılmalar çok fazla.
Evlenmeyi başaranların bir kısmı daha ilk günlerden vazgeçiyor; bir
kısmı da zoraki götürmeye çalışıyor.

Emek vermeden sevilmeyi bekliyorlar; fedakarlık etmeden evlilik kendi
kendini götürsün istiyorlar. Aşk sözcüklerinden, hayvan adlarına, kısa
zamanda geçiş yapıyorlar. Kendilerini denetlemeyi bilmiyorlar. Herkes
sadece kendi istediği olsun istiyor. Böyle bir şey mümkün değil.

Bu eğitim sistemi böyle devam ederse gençlerin hâli daha da kötüye
gidecek. Ancak "Kur'an Ahlakı" ışığında düzgün bir iletişim ile mutlu
olunabilir. Rabbimizin eğitim metodunu, çağın eğitim araçları ile
ailelere ve çocuklara en güzel şekilde sunmamız gerekli. Bunun için de
ilahiyatçılara, eğitimcilere ve biz anne-babalara çok iş düşüyor.
Kur'ân-i Kerîm'i sadece dilimizde bırakmayıp, hayatımızın her alanına
katmamız gerekiyor. Sema Maraşlı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
parisa
Özel Üye
parisa


Mesaj Sayısı : 420
Rep Gücü : 849
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 21/09/09

Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor Empty
MesajKonu: Geri: Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor   Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor Icon_minitimeCuma Tem. 15, 2011 5:47 am

sürüden ayrılanı kurt kapar
sokaklar tv bilgisayar nefis ve şeyytanın hizmetinde çoğunlukla
buralarda hayır kokusu yok..şerre davet var
gençlere 90 tane günaha gaflete çağıran halatlar atılı...
ezan ,ölüm, anne-baba, dua vs bir kaç tane ip 90 tane çağının
girdaplarına,şer kancalarına karşı koruyuculuk yapamaz..güç dengesi
yok, hayır ve şerre davette
bana göre sırf kuran kursu,okuldaki din k.a.b. dersi de yeterli değil ..dini şuur ,karakter ve güzel ahlak konusunda

Ahirzamanla ilgili hadisleri incelediğimizde kurtuluş reçetelerinden biri olarak "cemaat" vurgusu var
Yani çocuk,gencin etrafında salih bir daire teşekkülü olmazsa olmaz
sosyal baskı ve cazibedar fitneler karşısında bizler bile etkileniyoruz..o çocuklar nasıl canlı kalabilsin
bir halka-i zikre devam..irtibatı koparmama,hayırlı iyi arkadaş
ortamları..aktiviteler,geziler maçlar kitap okuma yarışları vs
vs..hepsini içeren ..yani gencin dünyasına hitab eden ortamlar içinde
kalmadan,irtibat halinde olmadan çok ama çok zor ..insan sosyal varlık
..fevkalade irade ,eğitim ,ilgi vs istiyor
hayır bereket harmanlı barınak,arınak ,sığınaklar olmadan toplumun ,çağın eracifinden kurtulmak namümkün
manastırlar neden dağ başlarındadır..adalardadır..şehirden vs uzaktadır
işte böyle arınaklarda ,barınaklarda gündüzün eksilerinden arınır,ruhunu
dinler,dinlendirir,nefes alır ,iradesine fer gelir gencin

biz dahi böyle ortamlara ne kadar muhtacız
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
huzeyfe
Süper Moderatör
huzeyfe


Mesaj Sayısı : 7719
Rep Gücü : 18108
Rep Puanı : 23
Kayıt tarihi : 27/03/09

Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor Empty
MesajKonu: Geri: Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor   Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 8:50 am

Dindar ailelerin çocukları da dindar mı?




Bir diğer önemli soru da şu: "Dindar ailelerin çocukları dine karşı mesafeli mi oluyor?"

Bu son derece önemli sorulara Gazeteci Yazar Yaşar Değirmenci cevap verdi:

"Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor.
Bazı dindar ailelerin çocuklarının ailelerinin beklentileri ölçüsünde dindar olmamaları üzerine kafa yoruluyor.

Çocuklar, ait olduğu yaş grubunun çok üstünde beklentilerle karşılaşıyor. Fatiha'nın, İhlas'ın yeteceği yerde Yasin'ler, Mülk sureleri ezberletiliyor.
Manasını anlayamayacağı şiirlerle süreç devam ediyor. Evlerinde yapılan
sohbetlerin değişmez figürü oluyor. 'Hadi oğlum şunu da oku, bunu da
oku kızım!' deniyor; sırtları sıvazlanıyor, alkışlar, paralar, hediyeler
veriliyor, medh u senalar yapılıyor, her arzu ve istekleri yerine
getiriliyor. “Mahrumiyet” ten habersiz yetiştiriliyor. Geçici bir
hoşnutluk uğruna kalıcı olması gerekenler de kaybolup gidiyor. Farkında
olmadan şımartılıyor çocuklar.

Belki de en önemlisi çocukluklarını yaşayamıyor.
Sonra gerçekten bunları yapacağı yaşa gelince de, çok önceden bunları
yaşadığı için ülfet ve ünsiyetin ürünü olan 'ben zaten biliyorum'
havasıyla bıkkınlık ya da tatminsizlikler devreye giriyor." Çoluk-çocuk
sahibi olan dindar aileler, çocuklarını istediği gibi yetiştiremeyince
(her türlü ihtimama rağmen) “Nerede hata yaptık?” demeye başlıyorlar. O
zaman da iş işten geçiyor. Olması gereken dini hassasiyet gösterilmiyor,
şuurlu bir dindarlık da elde edilemiyor. Ailelerde aynı yakınma!

Sohbete gelmiyor, Kur'an okumuyor, namaz tembeli, bizi dinlemiyor, dini kitap okumuyor, vs. "Neden dindar ailelerin çocukları dine karşı mesafeli oluyor?" dertleri
özetleyen özet soru bu. Cevabı belki de erken doyum. Anne-babanın
çocuğundan kendi inandığı doğruları kabullenmesi ve uygulamasını
istemesi gayet doğal. Ama bunun bir yolu ve yöntemi olmalı.

O yol ve yöntem, ilmin ve tecrübenin ulaştığı bütün sonuçları içinde bulundurmalı.

Örf ağırlıklı dindarlığın yerini ilmî dindarlık almalı, her şey
şifahi kültüre bırakılmamalı. Dinî boşluğu doldurmaya çalışan “Gönüllü
Kuruluş”lar bütün iyi niyetlerine rağmen mutlaka nefs muhasebesi yapıp “dinin sabiteleri ile değişkenleri” meselesine kafa yorup kendilerini yenilemeli. Çocuklarına zaman ayıramayan ailelerin kendilerine teslim ettiği yavruların “en büyük emanet” olduğu düşüncesini hiç unutmamalı. "Ben hocamdan böyle gördüm"
mantığı, bahsini ettiğimiz bilgi ve tecrübî verilerle çatışıyorsa, terk
edilmeli. Çocuk yetiştirme gibi çeşitli ilmi disiplinlerle birlikte ele
alınması gereken alabildiğine kompleks bir mesele, doğruluğu alınan
sonuçlarla ispatlanan metotlarla yer değiştirilmeli.

Geleneksel aile yapımız ele alındığında bu mevzu özelinde yapılan en
büyük hatalardan bir diğeri ebeveynin baskıcı tutumudur. Baskı, er veya
geç sonuçları menfi olarak ortaya çıkan yanlış bir tavırdır. Baskı ile
bir yere varıldığı, varılsa bile varılan yerde uzun müddet kalındığı
görülmemiştir. Aynı şey insan için, insan terbiyesi, insan eğitim ve
öğretimi için de geçerlidir. Öyleyse dinî eğitim adına ebeveynin
yapacağı ilk şey, kendileri anne-babalarında öyle görmüş bile olsalar,
baskıcı tavır ve tutumlara son vermek.

Bu mevzuda yapılan bir başka hata; "ben yapamadım, okuyamadım, ezberleyemedim; bari oğlum-kızım yapsın, okusun, ezberlesin"
yaklaşımı. Kendi hasretlerini çocuğunda giderme hali. Bu da diğerleri
kadar tehlikeli bir metottur din eğitiminde. Şahsi tatmin adına
(şuuraltımızda kalanları gerçekleştirme adına) ölçü ve dengenin
kaçırıldığı, muhatabın hissiyat, kabiliyet, yaş ve psikolojisinin ve
düşüncelerinin kaale alınmadığı hatalı bir usül bu. Bıktıran, soğutan,
kabiliyetleri ortaya çıkaran serbest ortamı yok eden bir usül!

İbadet Eğitiminde de hatalı davrandığımız kanaatindeyim. Çocuğa
ibadetin hazzını tattırmak zorla değil sevdirerek olmalıydı. Bu da
sorumluluk bilinci taşımaya başladığı temyiz çağından (iyiyi kötüden,
doğruyu yanlıştan ayırabildiği yaştan) sonra başlar.

Çocukların ibadet eğitiminde a)Bilgilendirme b)Sevdirme-İnandırma
c)Bilinçlendirme d)Uygulama sıralaması takip edilemez miydi? Bu
sıralamayı tersine çevirip de çocuğa sevdirmeden, bilgilendirmeden ve
hepsinden önemlisi şuurlandırmadan mesela namaz kılmaya zorlarsanız,
sadece akıl-baliğ oluncaya kadar kıldırabilirsiniz. Oysaki namaz,
akıl-baliğ olunca farz olur. Çocuğa namazın pratiğinden önce şuurunu
kazandırmalıydık. Namaz şuuru; “nasıl kılmalı?”
sorusundan önce “niçin kılmalı” sorusunun sorulması demektir. Niçin
kılması gerektiğine yüreği yatarsa çocuk bulup-buluşturup nasıl
kılınacağını öğrenecektir.

Kız çocuklarının tesettürü için de aynı süreç izlenmelidir. İzlenmezse “içi boşaltılmış dindarlık” alır başını yürür.

Din Eğitiminde ibadetlerin pratiği çocuğa kazandırılırken, mutlaka
çocuğun özel yapısı dikkate alınmalı ona göre bir “ibadet terbiyesi”
stratejisi izlenmelidir. Çünkü her çocuk ayrı bir dünyadır, her insan
orijinaldir. İbadet eğitiminde, aşırı aceleci ve erkenci davranmak
çocuğun tepkisine, hatta tiksinti ve nefret duymasına yol açabilir.
Bunun yaşını, yöntemini, sürecini tesbit etmek anne-babaya düşen bir
görevdir. Bu süreci doğru tesbit için de, anne-babanın çok iyi bir
gözlemci olmaları şarttır. Bu husustaki hiçbir mazeret geçerli değildir.

Eğitimde disiplinin de, cezanın da belli bir oranda (yemekteki tuz
gibi) belli ölçüde bir yeri vardır. Ama ceza, muhataba göre mekan, zaman
ve sınır ayarlamasına tabi tutulmalıdır.

Yaparken yıkmayalım, düzeltirken bozmayalım ve "elinizdeki tek alet
çekiç ise bütün sorunlar çivi gibi gözükür" sözünün işaret ettiği yerde
durmayalım. Disiplini sevgi ve saygı hamuruyla yoğuralım.

Modern dünyanın çocukları “ana kuzusu” değil, “okul sürüsü” yahut,
“ders sürüsü” oldular. Okul ve dersin dışında “başarı” aranmadı.
Testler, teknikler, puanlar, notlar, sınavlar, vs. Değerlendirmeler
hep bunun üzerinden yapıldı. “Hayırlı evlat” diye bir kavram gündemden
düştü. Ya dünyayı kovan bir yapı, yahut ahireti unutan bir başka yapı.
Ebeveynler kurdukları ifrat-tefrit salıncağına oturttukları yavrularını
sallayıp durdular. Uyuttukları yavrular, uyandıklarında her şey çok
geçti artık.

“Çocuğun istikbali” hep dünyevî anlayışa kurban edildi. Halbuki
bizler çift dünyalı değil miyiz? Çocuklarımızı da çift dünyalı
yetiştirmez miydik?

Onların hissî, zihnî, fizikî ihtiyaçlarını uygun usul, üslup ile
uygun zaman ve zeminde bunları veremez miydik? Yavrularımızın
yeteneklerini ortaya koyacağı serbest bir ortam hazırlayarak rehberlikte
bulunamaz mıydık? Ehemmi mühime tercih edemez miydik? Yerine göre
takdim tehir yapamaz mıydık? İşimizle, gücümüzle, başkalarıyla alakadar
olacağımız kadar kendi yavrularımıza vakit ayırarak onlara gereken
ilgiyi gösteremez miydik?

Yavrularımız, özgüvenli-merhametli-şefkatli yetiştirilerek, varlıkta
ve yoklukta infak düşünce ve niyetiyle, paylaşmayı, sabrı-kanaati-şükrü,
iç ve zihin dünyalarına yerleştiremez miydik? Yabancı dilden önce kendi
diliyle, vahyin dilini öğrettiğimiz, iradesini kullanmayı bilen, sürü
değil; şahsiyet olarak onları yarınlara hazırlayamaz mıydık?

Ebeveynler olarak iç dünyamı, yürek yangınımı paylaşmaya çalıştığım
şu satırları kafa yorarak, aynı ızdırabı ve aynı sancıları çeken bizler
ciddiyetle okuyup hep beraber çareler üretelim. Unutmayalım: Ya
çaresiziz, ya da çareBİZiz!


http://www.habervaktim.com/haber/195824/dindar_ailelerin_cocuklari_da_dindar_mi.html
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dindar ailelerin çocuklarında dine karşı erken doyum oluyor
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ailelerin Cocuklariyla İletisimi
» CİNSEL ŞİDDET Dindar kadınIN TAVRI
» Erken islam sanatı
» Erken yaşlanmanın 10 sebebi
» Diyanetten erken imsak iddialarına cevap

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: Eğitim & Ögretim-
Buraya geçin: