| KUTLU FORUM Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz |
|
| İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
parisa Özel Üye
Mesaj Sayısı : 420 Rep Gücü : 849 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 21/09/09
| Konu: İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Ptsi Ocak 31, 2011 6:03 am | |
| Şefik Can anlatıyor:
-1935 senesinde Tâhirü'l-Mevlevî'nin maiyetinde Kuleli'de staj gördüğüm zamanlarda, okulun öğretmenleriyle birlikte öğle vakitleri bazen okulun önündeki çınar ağacının altında oturur, yemek yer kahve içerdik. Kuleli'nin Sadık Bey isminde bir doktoru vardı. Yine bir gün yemekten sonra bahçede oturuyorduk, Tâhirü'l-Mevlevî'nin yanına geldi orada birçok öğretmen de vardı, bendeniz de Tâhirü'l-Mevlevî'nin yanı başında oturuyordum. Nef'î'nin şu ünlü hicvini okudu:
Tâhir Efendi bana kelb demiş İltifatı bu sözde zâhirdir, Mâlikî mezhebim benim zira İtikâdımca kelb tâhirdir.
Tabii ki merhum Tâhirü'l-Mevlevî durumu hemen anladı ve dedi ki; "Vallahi Sadık Bey, köpeğin 'tâhir' olup olmadığı hususunda ihtilaf vardır (mezheplerce değişiklik gösterir); ama 'sadık' olduğundan kimsenin şüphesi yoktur."
***********************
Şair Bâkî, yardımcılarından birini şarap almaya gönderir.Adam şarabı aldıktan sonra, kıyafetini değiştirerek çarşıda dolaşan Kanunî Sultan Süleyman'ı görür ve tanır.Padişah, elindekinin ne olduğunu sorunca "su" cevabını verir.Kanunî'nin "Fakat rengi kırmızı! sözüne , uyanık adamın cevabı zekice olur:" Aslında su idi.Fakat padişahın huzuruna çıkınca utancından kızardı".
**********************
Necip Fazıl'ın yayımlanan ilk şiiri, "Kitabe"dir. Şiir, 1 Temmuz 1923 tarihli ''Yeni Mecmua''da çıkar. "Benim de yerim bu el oldu yâhu/Gençlik bahçesinde sel oldu yâhu" dizeleriyle başlayan bu şiir dolayısıyla Ahmet Haşim, Necip Fazıl'a edebiyat tarihimizde bugüne kadar sorulmuş en güzel sorulardan birisini sorar: -Çocuk sen bu sesi nereden buldun?
*****************************
Bugün derste Yahya Kemal 'in "Süleymaniye'de Bayram Sabahı " şiirini işlerken şu beyite sıra geldiğinde
"Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi, Seçmiş İstanbul'un ufkunda bu kudsi tepeyi; "
şu anektodu anlattı;
Kanuni Sultan Süleyman rüyasında peygamber efendimizi görür rüyasında efendimiz onu İstanbul 'da bir tepeye götürür ve burda bir cami yapmasını ister .bunun üzerine Kanuni hiç vakit kaybetmeden Mimar Sinan ' ı alır ve o tepeye gider ve daha buraya bir cami yapmanı istiyorum demeden Mimar sinan başlar anlatmaya : evet camiyi inşa etmeye şuradan başlamalı şuraya şunu yapmalı şuraya bunu yapmalılyız der.Kanuni şaşırır ve sorar : ___buraya cami yaptırmak istediğimi nereden biliyorsun ?
Mimar sinan cevap verir :
__Dün gece aynı rüyayı gördükya ben sizin birkaç adım gerinizdeydim beni görmediniz galiba der..
hocamız sonunda çok hoşuma giden şu sözü söyledi :
"Olağanüstü eserler vermek istiyorsanız aynı rüyaları görmek zorundasınız"
**************************
Bir gün Necip Fazıl'a demişler ki İngiliz ansiklopedisine iki şair almışlar. Necip Fazıl da: " diğeri kim." demiş..
************************
"Lale Devri" döneminde Şair Nedim ve arkadaşları dolaşırlarken yanlarından yaşmaklı, genç ve güzel hanımlar geçer... Nedim'in arkadaşları şairden, o güzellerden birine laf atmasını isterler... Bu talep üzerine Şair Nedim güzellerden birine yanaşır ve ince bir tevriye san' atı ile şöyle seslenir:
"Görmemiştir kimseler canın tenden gittiğini Ben gözümle gördüm, işte şu giden canım benim."
*************************
NE ALIRSINIZ ?
Çok şişman olan Yahya Kemâl, bir yokuşun sonundaki lokantanın önünde dinlenirken,içeriden çıkan garson:
-Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?
Yahya Kemâl, tebessüm edip:
-Evlât, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım
*******************************
Hayalci Hafız
III. Sultan Selim döneminin ünlü hayalcisi Kasımpaşalı Hafız, bir akşam sultan huzurunda Karagöz oynatıyordu. Oyunda Hacivat esirci olmuş, köleler ve cariyeler satıyordu. Herkesin dikkatle oyunu izlediği bir sırada Karagöz kölelerden birine adıyla seslendi: “Seliiim!” Padişah da şaka olsun diye “Lebbeyk, buradayım!” diyerek oyuna katıldı. Kasımpaşalı Hafız, sultanın sesini duyunca büyük bir hata yaptığını düşündü ve oyunun senaryosunu değiştirip birkaç dakika içinde Hacivat’ı konuşturdu:
-Karagöz’üm! Huzûr-ı şâhânede bir sürç-i lisan ettin ki ne tamiri ne de affı kâbildir. Belki tevbekâr olup hacca gidesin... Artık sana hayal oynatmak gerekmez.
Kasımpaşalı Hafız cümlesi bitince perdenin arkasındaki muma üfleyiverdi. Ve tabii Sultan Selim’in ısrarlarına rağmen bir daha asla Karagöz oynatmadı.
******************************
Seyranî, yaşadığı dönemde bazılarınca "Velî", bazılarınca "Sarhoş", bazılarınca "Deli" gibi lakaplarla anılmış, velilikle meczupluk arasında bir bilgelik sürerek ölmüştür. Hakkında pek çok rivayet, menkıbe ve hikaye anlatılmıştır. Rahmetli Hasan Ali Kasır'ın "Seyranî" isimli kitabında bunların hemen tamamı derlenmiştir . İşte bir tanesi:
"Bir gün gözleri artık görmez olan bir dostu Seyranî'ye:
- Aah baba, artık bende dünyayı görecek göz yok, demiş
Cevap:
- Üzülme gayrı, dünyada da görülecek yüz kalmadı zaten!..
********************************
Nef'i, dönemin devlet adamlarından Sadrazam Ahmet Paşa'yı hiciv eder. Aslında başka söylentiler de vardır. Kezâ Nef'i ,Ahmet Paşa'yı değil de 4.Murad'ı hiciv etmiştir. Bunun üzerine sarayda bir söylentidir başlar ve bu padişahın -4.Murad'ın- kulağına kadar gider. Ve padişah Nef'i ve Ahmet Paşa, arasında seçim yapmak zorunda kalır. Nihayet Nef'i'nin saray mahzeninde boğdurulmasına karar verilir.
Nef'i ve harem başı sarayın mahzenine doğru yol alırken harem başı Nef'i'ye:"Ya Nef'i ben senin şiirlerini çok seviyorum;ister misin senin için padişaha bir rica mektubu yazayım? "der.
Nef'i sevinir ve: " Neden olmasın ki,tabii isterim" der. Harem başı kağıdı kalemi eline alır ve masaya oturur. Nihayetinde adam,Afrikalı bir zencidir. Teni esmerdir. Kağıdı önüne kor ve tam kalemi hokkaya daldırıp kağıdın üzerine getirdiğinde,beyaz kağıdın üstüne siyah bir damla düşer... Nef'i dilini tutamaz ve aynen:"Ağa efendi,mübarek teriniz kağıda damladı"der.
Bunun üstüne harem başı Nef'i'ye sinirlenir,onu kurtarmaktan vazgeçer ve:" Var ha köpek,sen dünden haketmişsin ölmeyi" der.
*****************************
Yavuz da diğer Osmanlı padişahları gibi sefer yapacağı ülkeleri kimseyle paylaşmazdı.. Yine bi sefer sırasında sadrazamı gelip: --"Hünkarım sefer nereye diye sorar" Yavuz da : --Sen sır saklamasını bilir misin diye sorar: sadrazam da "ewet hünkarım" der... Yavuz : iyi o zaman ben de bilirim der
**************************
bir sohbet sırasında Arif Nihat Asya'ya: ''eğilir, bükülür, katlanır ve istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş'', derler. Asya şöyle yorumlamış bu durumu: ''desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik.''
***************************
DİKENLERİNİ HİSSEDİYORUM
İngiliz şairi Milton (1608-1674) gözlerinin âmâ olmasından sonra yeni bir evlilik yapmış. Kendini ziyaret eden bir dostu,şaire yeni hanımının nazik ve bir gül kadar güzel olduğunu söylemiş.
Milton:
— Haklısınız, demiş, her ne kadar gülü görmüyorsam da dikenlerini hissediyorum
**************************
NUMARASIZ GÖZLÜK
Türk edebiyatının en büyük hiciv şairlerinden biri olan Eşref'e:
"Üstad, o güzel hicivlerinizde ekseriya isim belirtmediğinizden, kimi hicvettiğiniz belli olmuyor.İsim belirtmemenizin sebebi nedir?" diye sorulması üzerine Şair Eşref:
"Hicivlerim numarasız gözlük gibidir.Her rezile uyabileceği için isim belirtmiyorum" cevabını verir.
*************************
İÇERİ ALAMADIĞIMIZ GÜNLER OLDU
Mehmet Akif görevli olarak Berlin'e gitmişti. Orada tanıştığı bir Alman kadını: - Affedersiniz, sizin şair olduğunuzu duydum. O halde merhametli bir kalbiniz olması lazım. Diyorlar ki, memleketinizde kadınları içeri kilitler, sokağa çıkmalarını engellermişsiniz. Onlara acımıyor musunuz? Mehmet Akif şu cevabı verir: - Yalanınız yok yanlışınız var madam. Biz kadınlarımızı içeriden dışarıya çıkarmıyor değiliz. Fakat dışarıdan içeriye alamadığımız günler çoktur
*************************
DOKTOR HATASI Fransa'nın meşhur muharrir ve terbiyecilerinden Michel Montaigne'ye "Dünyanın en bahtiyar insanları kimlerdir?" diye sorduklarında: - Doktorlardır, cevabını vermiş. Çünkü başarıları, güneş gibi parıldar, hataları ise toprak tarafından örtülür.
**************************
KÖR TALİH
Talih adında bir şair, bir kaside yazıp Timurlenke takdim eder. Kasideyi beğenen hükümdar, huzuruna davet ettiği şairin bir gözünün kör olduğunu görünce, şaka olsun diye sorar:
“Mahlasınız nedir?”
Şair cevap verir:
“Talih!”
Timurlenk şöyle der:
“Çok isabetli bir mahlas bulmuşsun; ‘talihin gözü kördür’ derler.”
Şair de müphem bir cevap verir:
“Hakkınız var hükümdarım! Gözüm kör olmasaydı sarayınıza girer miydim?”
***********************
OYNARSA
Amerikalı bir tiyatro yazarı, bir eserinin ilk temsil edileceği gece için İngiltere Başbakanı Churchill’e (1874-1965) bir çift davetiye göndermiş ve bir de not eklemiş: — Davetiyelerden biri sizin için, diğeri de bir dostunuz için, şayet varsa… Churchill, teşekkür ederek cevap vermiş: — Eserinizin ilk temsiline gelemeyeceğim. İkincisine gelmeye çalışırım, şayet oynarsa…
*************************
"Ne Sen Baki Ne Ben Baki"
Kanuni Sultan Süleyman,bir meseleden dolayı dönemin şairi Baki'ye, "Baki bed Nef-yi ebed Bursa'ya red"diyerek Bursa'ya sürgüne gönderir ve Baki de buna karşılık: "Öldünse ey Baki Değildir cihan mülkü Süleyman'a baki Buna çarkı felek derler Ne sen baki,ne ben baki" diyerek karşılık verir...
************************
Mevzu ile alakalı gördüğüm için Gandi'nin başından geçen bir hadiseyi hatırlatarak sözlerime devam edeceğim: Onu çok derin bir insan olarak tanıdım. Hayatını okuduğum zaman, o derinliğini ömrünün her karesine yansıttığını ve bazı tavırları, bir kısım davranışları itibarıyla tam bir muvahhid gibi yaşadığını gördüm. Nakledildiğine göre; Müslümanlar ile Hindular arasındaki çatışmaların kızıştığı günlerde, Hindu çocuklardan biri de hayatını kaybeder. Çocuğun babası, Müslümanlardan bir çocuk öldürerek intikam almak için yemin eder. Bunu haber alan Gandi, adamı çağırır ve ona niçin masum bir çocuğu öldürmek istediğini sorar. Hindu adam, “Onlar benim yavrumu öldürdüler, ben de onlardan bir çocuk öldürerek öcümü alacağım” der. Gandi'nin mukabelesi düşündürücüdür; der ki, “Birini öldürmen, senin ölmüş çocuğunu geri getirebilir mi? İlle de çocuğunun yerini doldurmak istiyorsan, onlardan bir çocuğu evlâtlık edin, onu kendi öz oğlun gibi bağrına bas ve güzelce yetiştir.”.... MFG
****************************
Yine NEcip Fazıl... Bir gün Necip Fazıl'a demişler ki İngiliz ansiklopedisine iki şair almışlar. necip Fazıl da: " diğeri kim." demiş..
******************************
Necip Fazıl bir mahkemesi sırasında hızını alamaz ve bu mahkemedekilerin yarısı eşektir,der.Hakim kızar ve sözünü geri almasını ister.Necip Fazıl ,peki der.Sözümü geri alıyorum buradakilerin yarısı eşek değildir.. | |
| | | parisa Özel Üye
Mesaj Sayısı : 420 Rep Gücü : 849 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 21/09/09
| Konu: Geri: İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Ptsi Ocak 31, 2011 6:13 am | |
| SİZ DE YALAN SÖYLEYİNBüyük Amerikan mizahçısı Mark Twain (1835-1910), bir toplantıda karsılastığı kadına: — Çok güzelsiniz hanımefendi, diye iltifatta bulunmuş. Kadın: — Maalesef size aynı iltifatla cevap veremeyeceğim, diye karşılık vermiş. Mark Twain bu kabalığı affetmemiş: — O halde siz de benim gibi yapın, yalan söyleyin hanımefendi
*************************
ANLADIĞININ İSPATI Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik’e göstererek fikrini sorar: Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam: -İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki! Neyzen Tevfik şu cevabı verir: -Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım
************************
Düşmanın CanıŞair Nef’ i bir toplantıda konuşurken, düşmanlarından biri içeri girmiş, fakat herkese selam verdiği halde kendisine:
—Merhaba canım! demiş.
Nef’i durur mu? Hemen cevabı yapıştırmış:
—Derhal çıkıyorum.
***********************
AKŞAM YEMEĞİ Yahya Kemâl, dostlarından birine: -Bu akşam yemeği benimle yer misin? Diye sorunca, arkadaşı: -Hay hay! Der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok! Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir: -İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.
************************
Böyle Korunur Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder.
Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
—Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!
************************
Mehmet Akif sandalyeye oturmuş, milletin acıları ile hem-hal olmuş, saç sakal karışık bir vaziyette ve yüzü kapıya dönük.... içeri Tevfik Fikret girer . yüzyüze gelirler. tevfik fikret: - Ne bu hal üstat maymuna dönmüşsün M.Akif hiçbir şey söylemeden ayağa kalkar. Pencerenin önüne gelir bu arada Tevfik Fikret'e sırtını dönmiştür. Cevabını yapıştırır: - İnsanlık hali, ne zaman neye döneceğimiz belli değil, bak şimdi de pencereye döndüm.
************************
BRAVO!.. Genç bir şair, saçma sapan şiirlerini Victor Hugoya okuduktan sonra: -Üstad, diye sormuş. Şiirlerimi nasıl buldunuz? Victor Hugo: -Vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz, demiş. Bravo doğrusu!
***********************
YIKA DA GETİR Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister. Şinasi’nin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:
-Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir ( hepsi ) _alıntı ******************************** ORUÇ NASIL ŞİŞMANLATIR? Hekimoğlu İsmail e, "Ramazan olmasına rağmen biraz kilo almışsınız?" dediklerinde:
- Maalesef öyle oldu, demiş. Çünkü iki kişilik yemek yiyor, bir kişilik oruç tutuyorum. ***************************** Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
-“Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz” diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
—Peder ne der, kader ne der
**************************
SİZ NEHRiDeğerli edebiyatçı Abdülhak Şinasi Hisar, çok nazik bir insanmış. Hiç kimseye “sen” diye hitap etmezmiş. Kardeşiyle
bile “siz” diye konuşurmus. Süleyman Nazif, Abdülhak Şinasi Hisar’ın ağzından hiç sen lafı çıkmadığını görünce biraz da alay
olsun diye sormuş:
-Yahu Abdülhak Şinasi, sen zaman zaman Paris’e gider orada kalırsın. Acaba orada Sen (Sein) nehrine de mi “siz” nehri
diyorsun?
*******************
BülbülM. Akif yapmacıklı jest ve mimiklerle şiir okuyanlardan hoşlanmazdı. Bir gün böyle biri, Taceddin Dergâhında Akif`in bülbül şiirini okur. Bu okuyuşa canı sıkılan Akif, şöyle söylenir:
— Bu bülbül bizim Bülbül`e benziyordu ama adam ne kanadını bıraktı, ne kuyruğunu!
**************************
biz müslümaniz domuz yemeyiz... seyh samili rus ordusu cok uzun mücadeleler sonunda esir alir ve carin karsisina cikarirlar, bu cihangir sahsiyetin silahinin tekrar kendisine verilmesi emreder... sonrada bu cengaverle yemek yemek ister... öyle bir mükemmel sofra hazirlanirki seyh samilin serefine yok yoktur... senelerdinr degil böyle mükemmel bir sofra dogru dürüst sofra görmemis olan seyh samil yemeklere girismis... bunu dikkatlice izleyen car , ey samil bu ne istah nerdeyse bizide yiyeceksin der... bunu üzerine samil tarihi cevabini verir... - elhamdülillah biz müslümaniz domuz yemeyiz... bunun üzerine car piskinlige vererek kahkahayi patlatmis... (kafkas kartali seyh samil den alinti) ***************************** | |
| | | parisa Özel Üye
Mesaj Sayısı : 420 Rep Gücü : 849 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 21/09/09
| Konu: Geri: İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR Ptsi Ocak 31, 2011 6:19 am | |
| Kâmil esek Sair Esref, birgün esege binmisti,yolda giderken arkadan Izmir Valisi Kâmil Pasa'nin arabasi ile gelmekte oldugunu görmüs ve yol vermek için sag kenara çekilmisti.Yolun bu kenarinda büyük bir çukur vardi.Kamil Pasa espri olsun diye: " Esref,çok kenara çekilme,çukura düsersin " dedi.Esref: " Merak etme Pasam,esek kâmildir "cevabini verdi
*************************
Fuzûlî'nin doktor olduğunu Bâkî'nin çocukken Beyazıt Câmisi'nin lambalarını silerek geçindiğini Nedim'in bir isyan anında öldürülmek korkusuyla evinin çatısına çıkıp kaçmaya çalışırken öldüğünü Orhan Veli'nin belediye çukuruna düşmesi sonucu beyin kanaması geçirdiğini biliyormuydunuz **************************** KÜÇÜK ŞEYLERNe kadar haklı olursa olsun, eleştirileri anlayışla karşılamak çok az insana nasip olan bir olgunluktur. Bu, ilim, irfan,mevki sahipleri; sanat ve edebiyat adamları için de geçerli bir tespittir. Yahya Kemal de büyük şairligine, yurt dışına yayılmış ününe rağmen bu olgunluğu gösteremeyen bir sanat ve edebiyat adamıdır. Bırakın eleştiriyi, yarı şaka yarı ciddi küçük dokunmalara bile alınganlık gösterirmiş. Bir gün kendisine yöneltilen basit bir elestiriyi hazmedemeyip öfke ile ileri geri konuştuğu bir sırada bir dostu teselli etmek için söyle demiş:
— Üstadım, ne var bu küçük eleştiriye kızıp köpürecek? Üzerinde durulmaya değmeyecek kadar önemsiz şeyler bunlar.
Yahya Kemal dostunu terslemiş:
— İnsanı esas rahatsız eden bu küçük şeylerdir. Koca bir dağın tepesine oturabilirsin de, bir iğnenin tepesine oturamazsın!..
**************************
Sigara.. Necip Fazıl çok fazla sigara içer. Bir gün bir öğrencisi ona gelir ve der ki: -"Hocam bugün bir rüya gördüm bütün bitkiler Allah'a secde ediyordu, bir tek tütün etmiyordu." Üstad cevabı yapıştırır: -"Getirin o kafiri yakalım..."
********************
Abdülhak Hâmid’ in evindeki sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamid’ e döner ve: -Efendim, gönül kocamaz! der. Hamid cevap verir: -Kocamaz ama, kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez.. ************************** Biz Ölülerimizle Birlikte YaşarızCumhuriyet’în ilk yıllarında,Yahya Kemal’in Madrid büyükelçisi olduğu bir dönemde,kendisine Türkiye’nin nüfusu sorulduğunda Üstat,tereddütsüz ”80 milyon” der.”Ne diyorsunuz Ekselans biz 10-15 milyon biliyorduk”dediklerinde,şair yine tereddütsüz cevap verir: “Biz ölülerimizle birlikte yaşarız,mezardakiler de nüfusumuza dahildir.”
****************************
Sonsuz Hayat"Yaşlılık yıllarında iken niçin kendinizi bu kadar yoruyorsunuz?" diye soran arkadaşlarına,Victor Hugo,şu cevabı vermiş:
"Dinlenmek için önümde sonsuz bir hayat var."
************************
Altmışlık ünlü bir ressam lokantaya gider.Siparişini verir,karnını güzelce doyurur ve garsondan hesabı getirmesini ister.Garson hesap pusulasını getirince pusulanın üzerine garsonun resmini çizer ve ona takdim eder.Garson gülümseyerek der ki: -"Ama efendim bir saattir yemek yiyorsunuz,bu resmi beş dakikada çizdiniz." Ressam: -"Beş dakika değil evlat,beş dakika değil,altmış yıl artı beş dakika."diye karşılık verir. ************************* | |
| | | | İlginç edebi Anekdotlar-HAZIR CEVAPLAR | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|