| KUTLU FORUM Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz |
|
| Arapça metin ve kaynaklarıyla HADİSLER..Hikmet netten | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
@bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Arapça metin ve kaynaklarıyla HADİSLER..Hikmet netten C.tesi Şub. 26, 2011 11:01 pm | |
| Seçme Hadisler ÜZERİNE TIKLA ..LİNKE GİT VE HADİSLERİ GÖR İhlâs ve Niyet | hikmet | Tevbe | hikmet | Sabır | hikmet | Sıdk (Doğruluk) | hikmet | (Murâkabe) Allah’ın Kulları Denetlemesi | hikmet | Takvâ | hikmet | Yakîn ve Tevekkül | hikmet | İstikamet | hikmet | Hayırlı İşlere Koşmak ve Hayra Yönelmiş Kişiyi Ciddi ve Tereddütsüz Şekilde Onu İşlemeye Teşvik Etmek | hikmet | Mücâhede | hikmet |
| |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Arapça metin ve kaynaklarıyla HADİSLER..Hikmet netten C.tesi Şub. 26, 2011 11:23 pm | |
| İhlâs ve Niyet | | | hikmet | 15.04.2008 |
<blockquote> عَنْ اَمِيرِالْمُؤمِنِينَ اَبىِ حَفْصٍ عُمَرَ ابْنِ الْخَطّ ابِ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ: إِنَّمَا اْلاَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ فَهِجْرَتُهُ إِلَى اللهِ وَرَسُولِِهِِِِ فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ لِدُنْيَا يُصِيبُهَا أَوِ امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلَى مَا هَاجَرَ إِلَيْهِ</blockquote> Mü’minlerin emîri Hz. Ömer İbni Hattâb radıyallahu anh, Âlemlerin Efendisi Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururlarken dinledim, dedi:Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir ve kişinin niyeti ne idiyse, karşılık olarak onu bulur. Dolayısıyla kimin hicreti, Allah ve Rasûlü’nün rızasını kazanma istikametindeyse, onun hicreti Allah ve Rasûlü’ne olmuş demektir. Yine kim nâil olacağı bir dünyalık veya nikahlanacağı bir kadına ulaşma uğruna hicret etmişse, onun hicreti de hedeflediği şeye olmuştur.”(Buhârî, Bed’ü’l-vahy 1, Îmân 41, Müslim, İmâret 155. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Talâk 11; Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 16) <blockquote>
وَعَنْ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ أُمِّ عَبْدِ اللَّهِ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا قَالَتْ ((قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :يَغْزُو جَيْشٌ الْكَعْبَةَ فَإِذَا كَانُوا بِبَيْدَاءَ مِنَ اْلاَرْضِ يُخْسَفُ بِأَوَّلِهِمْ وَآخِرِهِمْ قَالَتْ: قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ يُخْسَفُ بِأَوَّلِهِمْ وَآخِرِهِمْ وَفِيهِمْ أَسْوَاقُهُمْ وَمَنْ لَيْسَ مِنْهُمْ قَالَ يُخْسَفُ بِأَوَّلِهِمْ وَآخِرِهِمْ ثُمَّ يُبْعَثُونَ عَلَى نِيَّاتِهِمْ .)) </blockquote> Mü’minlerin annesi Hz. Âişe vâlidemiz radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Fahr-i Kâinât Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Bir ordu savaş için Kâbe’ye doğru yola çıkar; Beydâ denilen bir çöle geldiklerinde baştan sona hepsi birden yere batırılıp helâk edilir.”Hz. Âişe vâlidemiz der ki:“Dedim ki Yâ Resûlallah! Neden baştan sona hepsi birden helâk ediliyor?! İçlerinde ticaret için yola çıkanlar ve aynı niyeti taşımayanlar da olabilir...”Efendimiz şöyle izah eder:“O an bütünüyle helâk edilirler, fakat sonra herkes kendi niyetine göre diriltilir.”(Buhârî, Büyû’ 49; Hac 49, Müslim, Fiten 4-8. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 21; Nesâî, Menâsik 112; İbni Mâce, Fiten 30) <blockquote> عَنْ عاَئِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا قَالَتْ ((قَالَ النَّبِيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: لاَ هِجْرَةَ بَعْدَ الفَتْحِِ ، وَلَكِنْ جِهَادٌ وَنِيَّةٌ فَإِذَا اسْتُنْفِرْتُمْ فَانْفِرُوا ))</blockquote> Hz. Âişe vâlidemiz radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Kâinatın İfti¬har Tablosu Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Mekke fethinden sonra artık (hususi mânâsıyla) hicret bitmiştir. Fakat bununla beraber Rabbin adını cihanın dört bir yanına duyurma gayreti ve bu niyete kilitlenme şeklinde (kıyamete kadar) devam edecektir. O halde (bu uğurda) bir nefer olmanız istendiğinde hiç tereddüt etmeden gerekeni yapın.” (Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr 45, Cihâd 1, 27, 184; Müslim, Hac 445, İmâret 85. Ayrıca bk. Tirmizî, Siyer 32; Nesâî, Bey’at 15) <blockquote> وعَنْ أبي عَبْدِ اللَّهِ جابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الأَنْصَارِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ :كُنَّا مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ في غَزَاةٍ فَقَالَ «إِنَّ بِالْمَدِينَةِ لَرِجَالاً مَا سِرْتُمْ مَسِيراً ، وَلاَ قَطَعْتُمْ وَادِياً إِلاَّ كَانُوا مَعكُمْ حَبَسَهُمُ الْمَرَضُ» وَفِي رِوَايَةٍ : «إِلاَّ شَرَكُوكُمْ فِي الأَجْرِ»</blockquote> Câbir İbni Abdullah el-Ensârî’den radıyallahu anhümâ şöyle nakledilmiştir: - Bir defasında Peygamber Efendimizle sallallahu aleyhi ve sellem birlikte bir gazveye çıkmıştık. Bir ara buyurdular ki: “Medine’de kalan öyle kimseler var ki, siz hangi yolu geçseniz, hangi vâdiyi aşsanız, (size katılabilme tutkusuyla dopdolu oldukları için) onlar da mutlaka aranızdadırlar. Onları sırf hastalıkları alıkoymuştur.” Bir başka rivayete göre: “Sizin kazandığınız mükâfâta aynen ortak olurlar.” buyurdular. (Müslim, İmâre 159) <blockquote> وَعَنْ أبِي هُرَيْرَةَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ صَخْرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّمْ: «إِنَّ اللهَ لاَ يَنْظُرُ إِلىَ أَجْسَامِكْمْ ، وَلاَ إِلىَ صُوَرِكُمْ ، وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ » وَفِي رِوَايَةٍ لمُِسْلِمٍ (وَ أَعْمَالِكُمْ)</blockquote> Ebû Hureyre Abdurrahman İbni Sahr radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Allah’ın Sevgili Habîbi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “Allah Teâlâ hazretleri, sizin şekillerinize ve suretlerinize (boylarınıza-poslarınıza) bakmaz; sizin kalbî (hayatı)nıza bakar.” (Müslim, Birr 33. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 9) <blockquote> وعَنْ أبِي مُوسَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ قَيْسٍ الأَشعرِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: سُئِلَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ الرَّجُلِ يُقَاتِلُ شَجَاعَةً ، ويُقاتِلُ حَمِيَّةً وَيُقَاتِلُ رِيَاءً ، أَيُّ ذَلِِكَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ </blockquote> Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh şöyle dedi: Nebîler Serveri Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e: Biri cesaretini sergilemek, diğeri milletini korumak, öteki kendine yiğit adam dedirtmek üzere savaşan kimselerden hangisi Allah yolundadır? diye soruldu. Nebîler Serveri sallallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi: “Kim Allah Teâlâ hazretleri'nin yüce adını yüceltmek istikametinde mücadele-mukatele ederse, işte odur Allah yolunda olan.” (Buhârî, İlim 45, Cihad, 15, Farzu’l-humüs 10, Tevhîd 28; Müslim, İmâre 150, 151. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihad 16; Nesâî, Cihad 21; İbni Mâce, Cihad 13) <blockquote> َوعَنْ أبِي بَكْرَةَ نُفيْعِ بْنِ الْحَارِثِ الثَّقَفِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «إِذَا الْتقَى الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفيْهِمَا فالْقاتِلُ والمقْتُولُ فِي النَّارِ» قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ ، هَذَا الْقَاتِلُ فَمَا بَالُ الْمقْتُولِ ؟ قَالَ: «إِنَّهُ كَانَ حَرِيصاً عَلَى قَتْلِ صَاحِبِهِ» مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ .</blockquote> Nüfey’ İbni Hâris es-Sekafî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber-i Zan Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: “İki müslüman birbirine kılıç çektiği zaman, öldüren de ölen de cehennemdedir.” Bunun üzerine ben: Yâ Resûlallah! Öldürenin durumu belli, ama ölen niçin cehennemdedir? diye sordum. “Çünkü o da karşıdakini öldürmeye kararlıydı.” buyurdular. (Buhârî, Îmân 22, Diyât 2, Fiten 10; Müslim, Kasâme 33, Fiten 14, 15. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Fiten 5; Nesâî,Tahrîm 29, Kasâme 7; İbni Mâce, Fiten 11) <blockquote> وَعَنْ أِبي الْعَبَّاسِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَِّلبِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمَا، عَنْ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فِيمَا يَرْوِى عَنْ ربِّهِ ، تَبَارَكَ وَتَعَالَى قَالَ : «إِنَّ اللهَ كَتَبَ الْحَسَنَاتِ والسَّيِّئَاتِ ثُمَّ بَيَّنَ ذَلِكَ : فَمَنْ همَّ بِحَسَنةٍ فَلَمْ يَعْمَلْهَا كَتبَهَا اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عِنْدَهُ حَسَنَةً كَامِلَةً وَإِنْ هَمَّ بِهَا فَعَمِلَهَا كَتَبَهَا اللَّهُ عَشْرَ حَسَنَاتٍ إِلَى سَبْعِمِائِةِ ضِعْفٍ إِلَى أَضْعَافٍ كَثِيرَةٍ ، وَإِنْ هَمَّ بِسَيِّئَةٍ فَلَمْ يَعْمَلْهَا كَتَبَهَا اللَّهُ عِنْدَهُ حَسَنَةً كَامِلَةً ، وَإِنْ هَمَّ بِهَا فعَمِلَهَا كَتَبَهَا اللَّهُ سَيِّئَةً وَاحِدَةً» مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ .</blockquote> Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre, İki Cihan Serveri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah Teâlâ’dan rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurdular: “Allah Teâlâ hazretleri, iyi ve kötü şeyleri tayin edip sonra da bunları şöyle açıklamıştır: Kim bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamazsa, Cenâb-ı Hak o kişi adına tam yapılmış bir iyilik yazdırır. Eğer niyetlendiği bu iyiliği gerçekleştirebilirse Şânı Yüce olan Allah, o kişi adına on iyilikten başlayarak yediyüz katı ve hatta daha çok kat iyilik yazdırır. Diğer taraftan kim bir kötülük yapmaya niyetlenir de yapmazsa, Allah o kişi adına yine tam yapılmış bir iyilik yazdırır. Niyetlendiği o kötülüğü yapması durumunda ise, Allah bunu sadece tek bir kötülük olarak kayda geçirtir.” (Buhârî, Rikâk 31; Müslim, Îmân 207, 259. Ayrıca bk. Buhârî, Tevhîd 35; Tirmizî, Tefsîru sûre (6), 10) *********** <table class="contentpaneopen"><tr><td class="contentheading" width="100%">Tevbe </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> </td> </tr> </table> <table class="contentpaneopen"><tr> <td colspan="2" align="left" valign="top" width="70%"> hikmet </td> </tr> <tr> <td colspan="2" class="createdate" valign="top"> 15.04.2008 </td> </tr> <tr> <td colspan="2" valign="top">
<blockquote> وعَنْ أبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : « وَاللَّهِ إِنِّي َلأَسْتَغْفِرُ الله َ، وَأَتُوبُ إِلَيْهِ ، فِي الْيَوْمِ ، أَكْثَرَ مِنْ سَبْعِينَ مَرَّةً » رَوَاهُ الْبُخَارِيُّ. </blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh, kâinat onun yüzü suyu hürmetine yaratılan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururlarken işittiğini söylemiştir:“Allah’a yemin ederim ki ben her gün yetmiş defadan fazla O’ndan af diliyor ve O’na tövbe ediyorum.”(Buhârî, Daavât 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (47) İbni Mâce, Edeb 57)<blockquote> وَعَنِ الأَغَرِّ بْنِ يَسَارِ المُزَنِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « يَا أَيُّهَا النَّاسُ تُوبُوا إِلَى اللَّهِ وَاسْتغْفِرُوهُ فَإِنِّي أَتُوبُ فِي اليَوْمِ مِائَةَ مَرَّةٍ.» رَوَاهُ مُسْلِمٌ . </blockquote>Eğarr İbni Yesâr el-Müzenî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, İnsanlığın İf¬tihar Tablosu Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Ey insanlar! Allah’a tövbe edip O’ndan af dileyiniz. Zira ben günde yüz defa tövbe ediyorum.”(Müslim, Zikir 42. Ayrıca Ebû Dâvûd, Vitir 26; İbni Mâce, Edeb 57)<blockquote> وَعَنْ أبِي حَمْزَةَ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ الأَنْصَارِيِّ خَادِمِ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَلَّهُ أَفْرَحُ بِتَوْبَةِ عَبْدِهِ مِنْ أَحَدِكُمْ سَقَطَ عَلَى بَعِيرِهِ وَقَدْ أَضَلَّهُ فِي أَرْضٍ فَلاَةٍ)) مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ . </blockquote>Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetkârı olan Ebû Hamza Enes İbni Mâlik el-Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, İki cihan saadetinin vesilesi Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Issız bir çölde yolculuk yaparken devesi kaçıp kendisi ortada kalmış ve sonra ummadığı bir anda devesini karşısında buluvermiş birinin sevincini düşünün.. İşte kulunun tevbe etmesi karşısında Yüce Allah’ın (kendi şânına uygun) memnuniyet ve hoşnutluğu, diğeriyle kıyaslanmayacak derecede fazladır.”(Buhârî, Daavât 4; Müslim, Tevbe 1, 7, <blockquote> وَ فِي رِوَايَةٍ لِمُسْلِمٍ: لَلَّهُ أَشَدُّ فَرَحًا بِتَوْبَةِ عَبْدِهِ حِينَ يَتُوبُ إِلَيْهِ مِنْ أَحَدِكُمْ كَانَ عَلَى رَاحِلَتِهِ بِأَرْضٍِ فَلاَةٍ فَانْفَلَتَتْ مِنْهُ وَعَلَيْهَا طَعَامُهُ وَشَرَابُهُ فَأَيِسَ مِنْهَا فَأَتَى شَجَرَةً فَاضْطَجَعَ فِي ظِلِّهَا قَدْ أَيِسَ مِنْ رَاحِلَتِهِ فَبَيْنَا هُوَ كَذَلِكَ إِذَا هُوَ بِهَا قَائِمَةً عِنْدَهُ فَأَخَذَ بِخِطَامِهَا ثُمَّ قَالَ مِنْ شِدَّةِ الْفَرَحِ اللَّهُمَّ أَنْتَ عَبْدِي وَأَنَا رَبُّكَ ,أَخْطَأَ مِنْ شِدَّةِ الْفَرَحِ </blockquote>Müslim’in başka bir rivayeti de şöyledir: “Herhangi birinizin tevbesinden dolayı Allah’ın duyduğu hoşnutluk ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceği ile birlikte devesini kaybetmiş ve tüm ümitlerini de yitirmiş halde bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken devesinin yanına dikiliverdiğini gören ve yularına yapışarak aşırı sevin-cinden dolayı ne söylediğini bilmeyerek Allah’ım sen benim Rabbim ben de senin kulunum diyeceği yerde, sen benim kulumsun ben de senin Rabbinim diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.” (Müslim, Tevbe 7)<blockquote> وَعَنْ أبِي مُوسَى عَبْدِ اللَّهِ بنِ قَيْسٍ الأَشْعَرِيِّ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، عََنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: « إِنَّ اللهَ تَعَالَى يَبْسُطُ يَدَهُ بِاللَّيْلِ لِيَتُوبَ مُسِيءُ النَّهَارِ وَيبْسُطُ يَدهُ بالنَّهَارِ لِيَتُوبَ مُسِيءُ اللَّيْلِ حتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ مِن مغْرِبِها » رَوَاهُ مُسْلِمٌ . </blockquote>Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Gündüz günah işleyenin tövbe edebilmesi için geceleyin Yüce Allah elini açar (tövbesi ertesi güne kalmasın diye tövbe kapısını açık bırakır). Gecenin günahkârı tövbe edebilsin diye de gündüzleyin elini açar (sonraya kalmasın diye tövbe kapısını açık bırakır). Güneş battığı yerden doğuncaya (kıyamet ânına) kadar bu böyle devam edip gider.”(Müslim, Tevbe 31)<blockquote> وَعَنْ أبِي هُرَيْرةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « مَنْ تَابَ قَبْلَ أَنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ مِنْ مَغْرِبِهَا تَابَ اللهُ عَلَيْه » رَوَاهُ مُسْلِمٌ . </blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Hazreti Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Kim Güneş batıdan doğmadıkça tövbe ederse, Yüce Allah onun tövbesini kabul eder.”<blockquote> وعَنْ أبِي عَبْدِ الرَّحْمنِ عَبْدِ اللَّهِ بنِ عُمرَ بْنِ الخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا عَنِ النَّبيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «إِنَّ اللهَ عزَّ وجَلَّ يَقْبَلُ تَوْبَةَ الْعبْدِ مَالَمْ يُغَرْغِرْ» رَوَاهُ التِّرْمِذِي وقَالَ: حدِيثٌ حسنٌ . </blockquote>Abdullah İbni Ömer İbni’l-Hattâb radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Nebiler Serveri Resûl-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Bir kul can çekişmeye başlamadıkça, Yüce Allah onun tövbesini kabul eder.”(Tirmizî, Daavât 98. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 30)<blockquote> وَعَنِ ابْنِ عَبَّاس وأنَسٍ بْنِ مَالِكٍ رَضِي الله عنْهُمْ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : « لَوْ أَنَّ ِلابْنِ آدَمَ وَادِياً مِنْ ذَهَبٍ أَحَبَّ أَنْ يَكُونَ لَهُ وَادِيَانِ ، وَلَنْ يَمْلَأَ فَاهُ إِلاَّ التُّرَابُ ، وَيَتُوبُ اللَّهُ عَلَى مَنْ تَابَ » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ . </blockquote>İbni Abbas ve Enes İbni Mâlik radıyallahu anhüm’den rivayet edildiğine göre, Mirac Şehsuvarı Efen¬dimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“İnsanoğlunun bir vadi altını dahi olsa, bir ikincisini ister. Onun gözünü neticede sadece bir avuç toprak dolduracaktır (hırs ve emellerinin sonu yoktur). Neyse ki Allah, (bu ihtiraslardan) tövbe edenin tövbesini kabul ediyor.”(Buhârî, Rikak 10; Müslim, Zekât 116-119. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 27, Menâkıb 32, 64; İbni Mâce, Zühd 27) *********
<table class="contentpaneopen"><tr><td class="contentheading" width="100%">Sabır </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> </td> </tr> </table> <table class="contentpaneopen"><tr> <td colspan="2" align="left" valign="top" width="70%"> hikmet </td> </tr> <tr> <td colspan="2" class="createdate" valign="top"> 15.04.2008 </td> </tr> <tr> <td colspan="2" valign="top">
<blockquote> وَعَنْ أبِي مَالِكٍ الْحَارِثِ بْنِ عَاصِمٍ الأشْعريِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « الطُّهُورُ شَطْرُ الإِيمَانِ ، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ تَمْلَأُ الْمِيزَانَ وسُبْحَانَ اللهِ والحَمْدُ لِلَّهِ تَمْلآنِ _أَوْ تَمْلأُ _مَا بَيْنَ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ وَالصَّلاَةِ نُورٌ ، وَالصَّدَقَةُ بُرْهَانٌ ، وَالصَّبْرُ ضِيَاءٌ ، والْقُرْآنُ حُجَّةٌ لَكَ أَوْ عَلَيْكَ . كُلُّ النَّاسِ يَغْدُو، فَبَائِعٌ نَفْسَهُ فمُعْتِقُهَا ، أَوْ مُوبِقُهَا» رَوَاهُ مُسْلِمٌ</blockquote> Ebû Mâlik Hâris İbni Âsım el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, İnsanlığın Efendisi Hazreti Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:“Maddî ve manevî temizlik îmânın yarısıdır. Hamd (Allah’ı kemâl sıfatlarıyla övme), mîzânı dolduracak tek şeydir; sübhânallah ve elhamdülillâh hakikati ise yer ile gökler arasını doldurur. Namaz bir nur, sadaka kişinin îmânına bir bürhan, sabır ise kişinin yolunu aydınlatan bir ziyâ şeklinde temessül eder. Kur’ân da (ona uyup uymama ölçüsünde) kişinin ya lehinde ya da aleyhinde bir delildir. Her yeni gün başlarken kişi pazara çıkıp kendini bir köle gibi satışa arzetmiş demektir; neticede ya Allah’a itaatiyle kendini azaptan kurtarmış ya da şeytana uymak suretiyle kendini helâk etmiş olur.”(Müslim,Tahâret 1. Ayrıca bk.Tirmizî, Daavât 86) <blockquote> وَعَنْ أبِي سَعِيدٍ بْنِ مَالِكٍ بْنِ سِنَانٍ الخُدْرِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ نَاساً مِنَ الأنصَارِ سَأَلُوا رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فأَعْطَاهُمْ ، ثُمَّ سَأَلُوهُ فَأَعْطَاهُمْ ، حَتَّى نَفِدَ مَا عِنْدَهُ ، فَقَالَ لَهُمْ حِينَ أَنْفَقَ كُلَّ شَيْءٍ بِيَدِهِ : « مَا يَكُنْ مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ أدَّخِرَهُ عَنْكُمْ ، وَمَنْ يَسْتَعْفِفْ يُعِفَّهُ اللهُ وَمَنْ يَسْتَغْنِ يُغْنِهِ اللَّهُ ، وَمَنْ يَتَصَبَّرْ يُصَبِّرْهُ اللَّهُ . وَمَا أُعْطِىَ أَحَدٌ عَطَاءً خَيْراً وَأَوْسَعَ مِنَ الصَّبْرِ » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ </blockquote>Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den nakledildiğine göre, Medineli müslümanlardan bir kısmı Peygamberler Serveri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den hîbe olarak bir şeyler istediler, O da verdi. Sonra yine istediler; elindekiler bitinceye kadar yine verdi. Nihayet yanındaki mal tükenince onlara şöyle hitab etti:“Sadaka malından yanımda hiçbir şey kalmadı. Sizden kesinlikle bir şey de saklamadım. Kim çok muhtaçken bile ihtiyacını gizleyip başkasından istemekten ve harama girmekten sakınırsa Allah Teâlâ hazretleri o kimseyi (istemediği hâle düşmekten korur ve) iffetli kılar. Her kim de halktan dilenmez, müstağni davranırsa Allah onu gönlü zengin (gözü tok) yapar. Kim sabretme azminde olursa Allah ona sabır ihsan eder. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve sabırdan daha büyük bir lutufta bulunulmamıştır.” (527.hadisle aynı)(Buhârî, Zekât 50, Rikak 20; Müslim, Zekât 124. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Zekât 28; Tirmizî, Birr 77; Nesâî, Zekât 85)<blockquote> وَعَنْ أبي يَحْيَى صُهَيْبِ بْنِ سِنَانٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : «عَجَباً ِلأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ لَهُ خَيْرٌ ، وَلَيْسَ ذَلِكَ لأِحَدٍ إِلاَّ لِلْمُؤْمِن , إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْراً لَهُ ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خيْراً لَهُ » رَوَاهُ مُسْلِمٌ . </blockquote>Ebû Yahyâ Suheyb İbni Sinân radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Hazreti Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Mü'min'in her durumu süpriz ve şaşırtıcıdır! Niye olmasın ki; onun her işi hayırdır ve bu da mü’minden başkası için sözkonusu değildir. O, neş’e ve sevinç ifade eden bir duruma mazhar olunca şükreder, bu onun için bir hayır olur; herhangi bir sıkıntıya maruz kaldığında da sabreder, bu da yine onun için hayır olur.”(Müslim, Zühd 64)<blockquote> وَعَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : مَرَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِامْرَأَةٍ تَبْكِي عِنْدَ قَبْرٍ فَقَالَ : «اِتَّقِي اللهَ وَاصْبِرِي » فَقَالَتْ : إِلَيْكَ عَنِّي ، فَإِنِّكَ لَمْ تُصَبْ بِمُصِيبَتِى، وَلَمْ تَعْرِفْهُ ، فَقِيلَ لَهَا : إِنَّهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فَأَتَتْ بَابَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فلَمْ تَجِدْ عِنْدَهُ بَوَّابِينَ ، فَقَالَتْ : لَمْ أَعْرِفْكَ ، فقَالَ : « إِنَّمَا الصَّبْرُ عِنْدَ الصَّدْمَةِ الأُولَى » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ.</blockquote>Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Efendimiz Hazreti Muhammed Mus¬tafa sallallahu aleyhi ve sellem kabir ziyaretlerinden birinde, evlâdının kabri başında feryâd ü figân edip ağlayan bir kadın gördü.. “Allah’tan kork ve sabret!” buyurdular. Kadın Efendimiz’i tanımadığı için “Git başımdan, sen benim başıma gelenleri bilmiyorsun!.” dedi, (Efendimiz de hiçbir şey söylemeden kadının yanından ayrıldı). Orada bulunanlar, kadına onun Allah Rasûlü olduğunu söyleyince (bilmeden Allah Rasûlü’ne karşı saygısızlık etmenin mahcubiyetiyle kadın daha da sarsıldı ve) koşarak Efendimiz’in hanesine geldi; kapıda kimseyi göremeyince doğrudan içeriye girdi ve “Sizi tanıyamamıştım” diyerek Efendimiz’den özür diledi. Allah Rasûlü de ona (kulaklara küpe olacak) şu sözü söyledi:“Gerçek sabır, musibetin ilk şokunu yediğin andaki sabırdır.”(Buhârî, Cenâiz 32, 43; Ahkâm 11; Müslim, Cenâiz l4-l5. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 23; Tirmizî, Cenâiz 13; Nesâî, Cenâiz 22)<blockquote> وَعَنْ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ عبْدِ اللَّه بنِ مسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : كَأَنِّي أَنْظُرُ إِلى رَسُول اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يحْكيِ نَبيّاً من الأَنْبِياءِ ، صلواتُ اللَّهِ وسَلاَمُهُ عَليْهم ، ضَرَبَهُ قَوْمُهُ فَأَدْمـوْهُ وهُو يمْسحُ الدَّم عنْ وجْهِهِ ، يقُولُ : « اللَّهمَّ اغْفِرْ لِقَوْمي فإِنَّهُمْ لا يعْلمُونَ » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ . </blockquote>İbni Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi:Şefkat Peygamberi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in, peygamberlerden (Allah’ın salât ve selâmı hepsinin üzerinde olsun) bir peygamberi anlatması hâlâ gözlerimin önündedir. Gönderildiği kavim tarafından dövülüp yüzü kanatılmış, bir taraftan yüzündeki kanı silerken diğer taraftan da “Ey Allahım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar.” diyormuş. (Buhârî Enbiyâ, 54. Ayrıca bk. Buhârî, Mürteddîn 5; Müslim, Cihâd 104; İbni Mâce, Fiten 23)<blockquote> وَعنْ أَبي سَعيدٍ وأَبي هُرَيْرة رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا عن النَّبيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : «مَا يُصِيبُ الْمُسْلِمَ مِنْ نَصَبٍ وَلاَ وَصَبٍ وَلاَ هَمٍّ وَلاَ حَزَن وَلاَ أَذًى وَلاَ غمٍّ ، حتَّى الشَّوْكَةُ يُشَاكُها إِلاَّ كفَّر اللَّه بهَا مِنْ خطَايَاه » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ . </blockquote>Ebû Saîd ve Ebû Hureyre radıyallahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre, peygam¬berlik silsilesinin mührü Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“İçinde duyduğu en ufak bir sıkıntıya varıncaya kadar Müslümanın başına gelen hiç bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü yoktur ki Allah Teâlâ hazretleri onunla mü’minin günahlarından bir kısmını mağfiret buyurmasın.”(Buhârî, Merdâ1, 3; Müslim, Birr 49)<blockquote> وعَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « لا يَتَمَنَّيَنَّ أَحَدُكُمُ الْمَوْتَ لِضُرٍّ أَصَابَهُ ، فَإِنْ كَانَ لاَ بُدَّ فَاعِلاً فَلْيَقُلْ : اَللَّهُمَّ أَحْيِنيِ مَا كَانَتِ الْحَيَاةُ خَيْراً لِي وَتَوَفَّنيِ إِذَا كَانَتِ الْوفاَةُ خَيْراً لِي » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ . </blockquote>Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Habîb-i Kibriyâ Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:“Başına bir musibet geldi diye sakın ha hiç biriniz ölmeyi istemesin. Ölmekten başka çare göremiyorsa bile: ‘Allahım, hayat benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat. Vefat benim için daha hayırlı olduğu zaman da ruhumu al ve beni vefat ettir’ desin.”(Buhârî, Merdâ 19; Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1; İbni Mâce Zühd 31) <blockquote> وعَنْ أبي عبدِ اللَّهِ خَبَّابِ بْن الأَرتِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : شَكَوْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُو مُتَوَسِّدٌ بُرْدَةً لَهُ فِي ظِلِّ الْكَعْبةِ ، فَقُلْنَا : أَلاَ تَسْتَنْصِرُ لَنَا أَلاَ تَدْعُو لَنَا ؟ فَقَالَ : قَدْ كَانَ مَنْ قَبْلكُمْ يُؤْخَذُ الرَّجُلُ فيُحْفَرُ لَهُ فِي الأَرْضِ َفيُجْعَلُ فِيهَا ، ثمَّ يُؤْتَى بالْمِنْشَارِ فَيُوضَعُ علَى رَأْسِهِ فيُجْعَلُ نِصْفَيْنِ ، ويُمْشَطُ بِأَمْشَاطِ الْحَدِيدِ مَا دُونَ لَحْمِهِ وَعَظْمِهِ ، ما يَصُدُّهُ ذَلكَ عَنْ دِينِهِ ، واللَّهِ لَيُتِمَنَّ اللَّهُ هَذَا الأَمْرَ حَتَّى يَسِيرَ الرَّاكِبُ مِنْ صَنْعَاءَ إِلَى حَضْرمَوْتَ لاَ يَخَافُ إِلاَّ اللهَ والذِّئْبَ عَلَى غنَمِهِ ، ولَكِنَّكُمْ تَسْتَعْجِلُونَ » رَوَاهُ الْبُخَارِي .</blockquote>Habbâb İbni Eret radıyallahu anh şöyle dedi:Nebîler Serveri Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hırkasını başının altına yastık yapmış Kâbe’nin gölgesinde dinlenirken (müşriklerden gördüğümüz işkencelerden) kendisine şikâyette bulunup, bizim için duâ edip Cenâb-ı Hakk’tan yardım dilemez misiniz? dedik. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle cevap verdi:“Önceki ümmetler daha dehşet verici işkenceler görmüşlerdi.. meselâ bir mü’min tutuklanır, kazılan bir çukura konur, sonra da bir testere ile başından aşağı ortadan ikiye biçilirdi, hatta bununla da bırakılmaz eti-kemiği denmeden bütün vücudu demir tırmıklarla taranırdı. Fakat yine de bütün bunlar o kişiyi dininden döndüremezdi. Yemin ederim ki Allah Teâlâ hazretleri mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öylesine ki, birgün gelecek yalnız başına bir atlı, Allah korkusu dışında sürüsüne kurt saldırmasından başka hiç bir korku taşımaksızın San’a’dan Hadramut’a kadar emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz sabırsızlanıyorsunuz.”(Buhârî, Menâkıb 25. Ayrıca bk. Buhârî, İkrâh 1, Menâkıbu’l-ensâr 29, Ebû Dâvûd, Cihâd 97) <blockquote> وَعَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : لمَّا كَانَ يَوْمُ حُنَيْنٍ آثَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَاساً في الْقِسْمَةِ : فأَعْطَى الأَقْرَعَ بْنَ حَابِسٍ مِائَةً مِنَ الإِبِلِ وأَعْطَى عُيَيْنَةَ بْنَ حِصْنٍ مِثْلَ ذلِكَ ، وأَعْطَى نَاساً منْ أشْرَافِ الْعَرَبِ وَآثَرَهُمْ يَوْمئِذٍ فِي الْقِسْمَةِ . فَقَالَ رَجُلٌ : وَاللَّهِ إنَّ هَذِهِ قِسْمةٌ مَا عُدِلَ فِيهَا ، وَمَا أُرِيدَ فِيهَا وَجْهُ اللَّهِ ، فَقُلْتُ: واللَّهِ َلأُخْبِرَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، فأتَيْتُهُ فَأخْبَرْتُهُ بِمَا قَالَ ، فتَغَيَّرَ وَجْهُهُ حتَّى كَانَ كَالصِّرْفِ . ثُمَّ قَالَ : « فَمَنْ يَعْدِلُ إِذَا لَمْ يَعْدِلِ اللَّهُ وَرَسُولُهُ ؟ ثُمَّ قَالَ : يَرْحَمُ اللَّهُ مُوسَى قَدْ أُوذِيَ بِأَكْثَرَ مِنْ هَذَا فَصَبَرَ » فَقُلْتُ: لا جَرَمَ لاَ أَرْفَعُ إلَيْهِ بَعْدَهَا حَدِيثاً. مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ . </blockquote>Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh şöyle dedi:Huneyn Savaşı ganimetlerini taksim ederken hidayet rehberi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bazı kişilere diğerlerinden fazla hisse verdi. Şöyle ki: Akra’ İbni Hâbis’e yüz deve, Uyeyne İbni Hısn’a da bir o kadar verdi. Arapların ileri gelenlerine de o günkü taksimde biraz fazla pay verdi. Bunun üzerine (Efendimizin bundaki gayesini anlamayan) bir kişi:Vallahi bu taksimde hakkâniyet yoktur, Allah rızâsı da gözetilmemiştir! dedi. Ben de:Allah’a yemin ederim ki bunu ben Resûlullah’a söyleyeceğim, dedim. Gittim, adamın söylediklerini anlattım.Bu ürperten itham üzerine, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in çehresi değişip kıpkırmızı olmuş, şöyle buyurmuştu:“Allah ve Resulü de adaletli davranmamışsa başka kim adaletli davranabilir ki?” Ardından şunu ekledi:“Allah, Mûsâ’ya rahmet etsin. O bundan daha ağır bir ithama maruz kalmıştı da sabretmişti.”Bu hadise üzerine ben (kendi kendime), “Bundan sonra kimsenin sözünü Resûlullah’a iletmeyeceğim” diye karar verdim.(Buhârî, Edeb 53; Müslim, Zekât 145)<blockquote> وعَنْ أنَسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « إِذَا أَرَادَ اللَّهُ بعبْدِهِ خَيْراً عجَّلَ لَهُ الْعُقُوبَةَ فِي الدُّنْيَا ، وَإِذَا أَرَادَ اللَّهُ بِعَبْدِهِ الشَّرَّ أمْسَكَ عنْهُ بِذَنْبِهِ حتَّى يُوَافِيَ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ » .</blockquote>Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Rahmet Peygamberi Hazreti Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Allah Teâlâ hazretleri, bir kulu hakkında hayır murad etti mi bu dünyada çektirmek suretiyle cezasını bitirtir. Kötü akıbete müstehak olmuş kulunun cezasını ise bu dünyada hiç vermeyip bekletir ve neticede o kişi (dünyada hiçbir günahının cezasını çekmediği için) kıyamet günü, hepsinin cezasını çekmek üzere bütün günahıyla gelir.”(Tirmizî, Zühd 57. Ayrıca bk. İbnî Mâce, Fiten 23)<blockquote> وعنْْ أَبِي هُريرةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَن رَسُول اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : « لَيْسَ الشَّدِيدُ بِالصُّرَعَةِ إِنمَّا الشَّدِيدُ الَّذِي يَمْلِكُ نَفسَهُ عِنْد الْغَضَبِ » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ .</blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Yüce Rabbimizin Sevgili Habibi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:“Gerçek babayiğit güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilendir.”(Buhârî, Edeb 102; Müslim, Birr 106-108)<blockquote> وَعَنْ أبي هُرَيْرةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُول اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « مَا يَزَالُ الْبَلاءُ بِالْمُؤْمِنِ وَالْمؤمِنَةِ فِي نَفْسِهِ وَولَدِهِ ومَالِهِ حَتَّى يَلْقَى اللَّهَ تَعَالَى وَمَا عَلَيْهِ خَطِيئَةٌ» رَوَاهُ التِّرْمِذِي وقَالَ : حديثٌ حسنٌ صحِيحٌ .</blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, iki cihanın vesile-i saadeti Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Erkek olsun kadın olsun bir mü’minin gerek kendisinden, gerek çoluk çocuğundan, gerekse malından belâ bir türlü eksik olmaz.. (Maruz kaldığı her belâ bir günahına keffaret olur ve) sonunda Allah Teâlâ hazretleri’ne günahsız olarak kavuşur.”(Tirmizi, Zühd 57)<blockquote> وَعن أبي يحْيَى أُسَيْدِ بْنِ حُضَيْرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ قَالَ : يا رَسُولَ اللَّهِ أَلاَ تَسْتَعْمِلُنيِ كَمَا اسْتْعْمَلْتَ فُلاناً وَفُلاَناً فَقَالَ : « إِنَّكُمْ سَتَلْقَوْنَ بَعْدِي أَثَرَةً فَاصْبِرُوا حَتَّى تَلْقَوْنِي علَى الْحَوْضِ » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ .</blockquote>Üseyd İbni Hudayr radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Medinelilerden bir adam:Ey Allah’ın Resûlü, filân ve falan gibi bana da bir memuriyet (tahsildarlık ya da valilik) vermez misiniz? deyince, Cenâb-ı Hakk’ın O’na itaati Kendine itaat kabul ettiği Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:Sizler benden sonra adam kayırmalara rastlayacaksınız.. (kabullenmesi çok zor olan bu tür tavırlar karşısında) sabredin ki Cennette havzımın başında bana kavuşabilesiniz.”(Buhârî, Fiten 2, Menâkıbü’l-ensâr 8; Müslim, İmâre 48, Fedâil 27,28 )</td></tr></table></td></tr></table> |
| |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Arapça metin ve kaynaklarıyla HADİSLER..Hikmet netten C.tesi Şub. 26, 2011 11:54 pm | |
| Sıdk (Doğruluk)
15.04.2008
<blockquote> وَعنْ أبي إِبْراهيمَ عَبْدِ اللَّه بْنِ أبي أَوْفي رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ رَسُول اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ في بعْضِ أَيَّامِهِ التي لَقِيَ فِيهَا الْعَدُوَّ ، انْتَظَرَ حَتَّى إِذَا مَالَتِ الشَّمْسُ قَامَ فِيهمْ فَقَالَ: « يَا أَيُّهَا النَّاسُ لا تَتَمنَّوْا لِقَاءَ الْعدُوِّ ، وَاسْأَلُوا اللَّهَ العَافِيَةَ ، فَإِذَا لَقِيتُمُوهُمْ فَاصْبِرُوا ، وَاعْلَمُوا أَنَّ الْجَنَّةَ تَحْتَ ظِلاَلِ السُّيُوفِ» ثُمَّ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : «اللَّهُمَّ مُنْزِلَ الْكِتَابِ وَمُجْرِيَ السَّحَابِ ، وَهَازِمَ الأَحْزابِ ، اهْزِمْهُمْ وَانْصُرْنا عَلَيْهِمْ » . مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ. </blockquote> İbni Ebî Evfâ’dan (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre, yolda kalmışların biricik rehberi Hazreti Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) düşmanla karşılaştığı gazalardan birinde güneş tepe noktasından batıya meyledinceye kadar bekledi, sonra ayağa kalkıp askere şöyle bir konuşma yaptı:“Ey insanlar! (Kendi gücünüze güvenip de) düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin, isteyecekseniz Allah’tan afiyet isteyin. Fakat düşmanla karşılaşınca da (harbin bütün zorluğuna rağmen) sabredin. Ve iyi bilin ki cennet, kılıçların gölgesi altındadır.”Sonra gönüllerimize aşk u heyecan salan Efendimiz tekrar kalktı ve şöyle dua etti:“Ey Kitab’ı indiren, bulutları gökyüzünde akıtıp yürüten, düşman birliğini hezimete uğratan Allahım! Sen onların birliklerini dağıt ve onlara karşı bize yardım et!”(Buhârî, Cihâd 112; Müslim, Cihâd 20) <blockquote> عَن ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عن النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : « إِنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إِلَى الْبِرِّ وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الجَنَّةِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقاً ، وإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الفُجُورِ وَإِنَّ الفُجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّاباً » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ . </blockquote>Abdullah İbni Mes’ud’dan (radıyallahu anh) rivâyet edildiğine göre, Nebiler Serveri Efendimiz Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:“Şüphesiz ki söz ve davranışlardaki doğruluk, hayra ve üstün iyiliğe yöneltir; bu da insanı cennete ulaştırır. Kişi, (kendini bir kere doğruluğa verip, o yola yöneldi mi) hep doğru söyler, doğruyu araştırır ve doğru söyleye söyleye de Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalan ise, fücûra, bataklığa yöneltir; bu da cehenneme ulaştırır. Bir insan, kendini bir kere yalana kaptırdı mı daima yalan söyler, neticede Allah katında yalancı olarak yazılır.”(Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 80; Tirmizi, Birr 46; İbni Mâce, Mukaddime 7; Duâ 5)<blockquote> عَنْ أبي مُحَمَّدٍ الْحَسنِ بْنِ عَلِيِّ بْنِ أبي طَالِبٍ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا ، قَالَ حَفِظْتُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « دَعْ مَا يَرِيبُكَ إِلَى مَا لا يَريبُكَ ، فَإِنَّ الصِّدْقَ طُمَأْنِينَةٌ، وَالْكَذِبَ رِيبَةٌ » رَوَاهُ التِّرْمِذِي وقَالَ : حديثٌ صحيحٌ . </blockquote>Hz. Hasan İbni Ali İbni Ebû Tâlib radıyallahu anhümâ şöyle dedi:Ben bütün mevcudâtın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Efendimiz’den (sallallahu aleyhi ve sellem) duyduğum şu nasihati ezberledim:“Gönlüne yatmayıp kuşku uyaran şeyleri terket (kuşkusuz bir iklimde yaşa). Zira doğruluk insanın içinde itmi’nân ve oturaklaşma hâsıl eder. Yalana gelince, o bir burkuntudur, bulantıdır.”(Tirmizî, Kıyâmet 60)<blockquote> عَنْ أبي ثَابِتٍ ، وقِيلَ : أبي سعيدٍ ، وقِيلَ : أبي الْولِيدِ ، سَهْلِ بْنِ حُنيْفٍ ، وَهُوَ بدرِيٌّ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، أَن النبيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : « مَنْ سَأَلَ اللَّهَ ، تعالَى الشِّهَادَة بِصِدْقٍ بَلَّغَهُ اللَّهُ مَنَازِلَ الشُّهدَاء ِ، وإِنْ مَاتَ عَلَى فِرَاشِهِ » رَوَاهُ مُسْلِمٌ. </blockquote>Ebû Sâbit, Ebû Saîd ve Ebû Velîd künyeleriyle tanınan ve Bedir mücâhidlerinden olan Sehl İbni Huneyf’den (radıyallahu anh) rivayet edildiğine göre, İnsanlığın İftihar Tablosu Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular:“Bir insan yürekten, ihlâsla şehâdeti arzularsa, yatağında dahi ölse Allah Teâlâ hazretleri onu şehidler mertebesine ulaştırır.”(Müslim, İmâre 157. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cihâd 15) *********************** (Murâkabe) Allah’ın Kulları Denetlemesi
15.04.2008
<blockquote> عَنْ أبِي ذَرٍّ جُنْدُبِ بْنِ جُنَادَةَ ، وأبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ مُعاذِ بْنِ جَبَل رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا ، عنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، قَالَ : « اِتَّقِ اللَّهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا، وخَالِقِ النَّاسَ بخُلُقٍ حَسَنٍ » رَوَاهُ التِّرْمِذِي وقَالَ : حديثٌ حسنٌ . </blockquote> Ebû Zerr Cündeb İbni Cünâde ve Ebû Abdurrahman Muâz İbni Cebel radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Hazreti Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Nerede bulunursan bulun, Allah’tan kork ve hep takva duygusu içinde ol! Bir günaha düşmüşsen, arkasından hemen bir iyilik yap ki, o günahı siliversin. İnsanlarla olan muamelelerinde de güzel ahlâktan hiç ayrılma!”(Tirmizî, Birr 55) <blockquote> عن ابنِ عبَّاسٍ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا ، قَالَ : « كُنْتُ خَلْفَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يوْماً فَقَالَ : « يَا غُلامُ إِنِّي أُعَلِّمُكَ كَلِمَاتٍ : « اِحْفَظِ اللَّهَ يَحْفَظْكَ اِحْفَظِ اللَّهَ تَجِدْهُ تُجَاهَكَ ، إِذَا سَأَلْتَ فَاسْأَلِ اللَّهَ ، وَإِذَا اسْتَعَنْتَ فَاسْتَعِنْ بِاللَّهِ ، وَاعْلَمْ : أَنَّ الأُمَّةَ لَوِ اجتَمَعَتْ عَلَى أَنْ يَنْفَعُوكَ بِشَيْءٍ ، لَمْ يَنْفَعُوكَ إِلاَّ بِشَيْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ لَكَ ، وإِنِ اجْتَمَعُوا عَلَى أَنْ يَضُرُّوكَ بِشَيْءٍ ، لَمْ يَضُرُّوكَ إِلاَّ بَشَيْءٍ قدْ كَتَبَهُ اللَّهُ عَليْكَ ، رُفِعَتِ الأقْلامُ ، وَجَفَّتِ الصُّحُفُ». </blockquote>Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir:Bir gün kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıl¬dığı rehberimiz Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in terkisinde bulunuyordum. Bana şöyle buyurdular:“Ey delikanlı, sana birkaç kelime öğreteyim! Yüce Allah’ın emir ve nehiylerini gözet ki, Allah da seni gözetsin. Allah’ın hakkına riayet et ki, O’nu karşında bulasın. İstediğini sadece Allah’tan iste; yardım dilediğin zaman da sadece O’ndan yardım dile. Kat’iyen bil ki, bütün insanlar toplanıp sana bir yardımda bulunmak isteseler, Allah’ın senin için yazdığının dışında bir yardımda bulunamazlar. Ve yine bütün insanlar sana zarar vermek için bir araya gelseler, Allah’ın senin aleyhine yazdığının ötesinde hiçbir şey yapamazlar. Zira (herşey yazılmış olduğuna göre artık Allah’ın takdirini kayda geçen) kalemler kaldırılmış, sahifeler de kurumuştur.”(Tirmizî, Kıyâmet 59)<blockquote> عَنْ أبي هريْرَةَ ، رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، عن النبيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَغَارُ ، وَغَيْرَةُ اللَّهِ تَعَالَى ، أنْ يَأْتِيَ الْمَرْءُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ . </blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Cenab-ı Hakk’ın en büyük elçisi olan Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:Yüce Allah kuluna karşı gayret sahibidir (insanı çok sevdiğinden dolayı kulu ve kulluğu herşeyden önde tutar ve asla onun kötülüğünü istemez). İşte Allah’ın mukad¬des ve münezzeh gayreti, kulun kalkıp da Allah’ın haram kıldığı bir şey yapmasına karşıdır.”SON CÜMLE ŞÖYLE DE DÜŞÜNÜLEBİLİR: “(Hâl böyleyken) kulun kalkıp da Allah’ın haram kıldığı bir şey yapması, Allah’ın mukad¬des ve münezzeh gayretine dokunur.”(Buhârî, Nikâh 107; Müslim, Tevbe 36. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ 4) <blockquote> عَنْ أبي يَعْلَى شَدَّادِ بْن أَوْسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عن النبيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : «الكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ ، وَعَمِلَ لِما بَعْدَ الْموْتِ ، وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَه هَوَاهَا ، وتمَنَّى عَلَى اللَّهِ الأمَانِيَّ » رَوَاهُ التِّرْمِذِي وقَالَ حديثٌ حَسَنٌ. </blockquote>Ebû Ya’lâ Şeddâd İbni Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Fahr-i Kâinat Efendi¬miz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Akıllı kimse, sürekli kendi nefsini sorgulayan ve durmadan ölüm ötesi için çabalayandır. Nefsini hevâsının peşinde koşturduğu hâlde buna rağmen Allah Teâlâ’dan beklentileri olan kimseye gelince o zavallının tekidir.”(Tirmizî, Kıyâmet 25. Ayrıca bk. İbni Mace, Zühd 31)<blockquote> عَنْ أبي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مِنْ حُسْنِ إِسْلامِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَالاَ يَعْنِيهِ » حديثٌ حسنٌ رَوَاهُ التِّرْمِذِي وغيرُهُ . </blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Kâinatın İftihar Tablosu Hazreti Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Kıvâmında ve kendi iç güzellikleriyle yaşanan Müslümanlık, lüzumsuz bütün duygu, düşünce ve fiillere karşı kapalı olan Müslümanlıktır.”(Tirmizî, Zühd 11. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 12)
***************************
Takvâ
15.04.2008
<blockquote> عَنْ أبي سَعيدٍ الْخُدْرِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عن النبيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ : « إنَّ الدُّنْيا حُلْوَةٌ خضِرَةٌ ، وإنَّ اللَّهَ مُسْتَخْلِفُكُمْ فِيهَا . فَيَنْظُرُ كَيْفَ تَعْمَلُونَ . فَاتَّقُوا الدُّنْيَا وَاتَّقُوا النِّسَاءَ. فَإِنَّ أَوَّلَ فِتْنَةِ بَنِي إسْرَائيِلَ كَانَتْ في النِّسَاءِ » رَوَاهُ مُسْلِمٌ.</blockquote>Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, arkasına aldıklarının aldatmaz mürşidi Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:"Dünya tatlı, şirin ve albenilidir. Allah Teâlâ hazretleri (geçici de olsa) onu sizin kullanımınıza vermiştir; elbette ki orada nasıl davrandığınıza da bakacaktır. Öyleyse (Allah’ı unutturan çirkin yüzü itibariyle) dünyanın ve kadınların câzibesine kapılmaktan sakının! Nitekim İsrailoğullarında ilk fitne kadın yüzünden çıkmıştı."(Müslim, Zikir 99. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 26; İbni Mâce, Fiten 19)<blockquote> عَنْ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَقُولُ : «اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْهُدَى وَالتُّقَى وَالْعَفَافَ والْغِنَى » رَوَاهُ مُسْلِمٌ. </blockquote>İbni Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi:"Allahım! Senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği dilerim."(Müslim, Zikir 72. Ayrıca bk. Tirmizî, Daavât 72; İbni Mâce, Dua 2)<blockquote> عَنْ أبي طَريفٍ عدِيِّ بْنِ حاتمٍ الطائِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ : « مَنْ حَلَفَ عَلَى يَمِينٍ ثُمَّ رَأَى أَتْقَى لِلَّهِ مِنْها فَلْيَأْتِ التَّقْوَى » رَوَاهُ مُسْلِمٌ.</blockquote>Ebû Tarîf Adiy İbni Hâtim et-Tâî radıyallahu anh, bütün resullerin seyyidi Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururlarken dinledim demiştir:"Bir konuda yemin edip sonra yeminde belirttiği davranışın zıddının takvâya daha uygun olduğunu farkeden kimse, (yemininden vazgeçip) takvâya yönelsin!"(Müslim, Eymân 15) <blockquote> عنْ أبِي أُمَامَةَ صُدَيِّ بْنِ عَجْلانَ الْباهِلِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَخْطُبُ في حَجَّةِ الْودَاعِ فَقَالَ : « اتَّقُوا اللَّهَ ، وَصَلُّوا خَمْسَكُمْ ، وَصُومُوا شَهْرَكُمْ ، وَأَدُّوا زَكَاةَ أَمْوَالِكُمْ ، وَأَطِيعُوا أُمَرَاءَكُمْ ، تَدْخُلُوا جَنَّةَ رَبِّكُمْ » رَوَاهُ التِّرْمِذِي ، في آخر كتابِ الصلاةِ وقَالَ : حديثٌ حسنٌ صحيح.</blockquote>Ebû Ümâme Sudeyy b. Aclân el-Bâhilî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, peygam¬berlik silsilesinin mührü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i Vedâ hutbesi’nde şöyle buyururlarken dinledim demiştir:"Allah’tan korkun, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, zekâtınızı verin ve yöneticilerinize itaat edin! (Bunları ihmal etmeyiniz ki) Rabbinizin cennetine girebilesiniz."(Tirmizî, Cum’a 80)
*************
Yakîn ve Tevekkül
15.04.2008
<blockquote> عَنْ ابْن عبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أيْضاً أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كانَ يقُولُ : «اللَّهُمَّ لَكَ أسْلَمْتُ وَبِكَ آمَنْتُ ، وَعَليْكَ تَوَكَّلْتُ ، وَإلَيْكَ أنَبْتُ ، وَبِكَ خَاصَمْتُ . اللَّهُمَّ أعُوذُ بِعِزَّتِكَ ، لاَ إلَهَ إلاَّ أنْتَ أنْ تُضِلَّنِي أنْتَ الْحَيُّ الَّذي لا تَمُوتُ ، وَالْجِنُّ وَالإِنْسُ يَمُوتُونَ» مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ.</blockquote>İbni Abbas radıyalluha anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, yerkürenin kapkaranlık çehresini bir hamlede ışığa boğan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle söylemeyi âdet edinmişti: AbdullahAllahım! Sana teslim oldum ve Sana îman ettim. Tevekkülüm Sana’dır ve bütünüyle Sana yöneldim. Yalnız Sen’in inâyetinle mücâdele ettim, yalnız Sen’in hakemliğine başvurdum. Allah'ım! Beni doğru yolundan saptırmandan tir tir titriyor ve Senin izzetine sığınıyorum. Senden başka ilâh yoktur. Sen hiç ölmeyecek olan ebedi dirisin. Halbuki insanlar da cinler hepsi ölümlüdürler.”(Müslim, Zikir 67. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 1, Tevhîd 7, 8, 24, 35; Müslim, Müsâfirîn 199; Ebû Dâvûd, Salât 119; Tirmizî, Daavât 29; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 9; İbni Mâce, İkâmet 180) <blockquote> عَن أبي هُرَيْرةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عن النبي صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَدْخُلُ الْجَنَّةَ أقْوَامٌ أفْئِدتُهُمْ مِثْلُ أفئدة الطَّيْرِ » رَوَاهُ مُسْلِمٌ </blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, aydınlık düşünceleriyle karanlıkları bir solukta yerle bir eden Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibidir (Rızıklarını elde etmede zayıf ve korkak oldukları halde Allah’a tevekkülleri sayesinde hiç aç kalmazlar.. günahtan, ayıptan ve dünya meşgalesinden uzak bir kalbe sahiptirler).”(Müslim, Cennet 27. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 331) <blockquote> عنْ عمرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: « لَوْ أنَّكُمْ تَتَوَكَّلُونَ على اللَّهِ حقَّ تَوَكُّلِهِ لَرَزَقَكُمْ كَمَا يَرْزُقُ الطَّيْرَ ، تَغْدُو خِمَاصاً وَتَرُوحُ بِطَاناً» رَوَاهُ التِّرْمِذِي ، وقَالَ : حديثٌ حسنٌ .</blockquote>Ömer İbnü’l-Hattâb radıyalluha anh’den rivayet edildiğine göre, “sinelerdeki bütün kötü duygu ve tutkuları silen aydınlıklar Sultanı Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururlarken dinledim” demiştir:Cenâb-ı Hakk’a lâyıkıyla tam bir tevekkül edebilseniz.. kolayca karnı doyan kuşlar gibi katiyen sizi de doyuracak. Görmez misiniz kuşlar (hiç bir geçim derdi çekmeden ve hiç bir plan yapmadan) sabah yuvasından aç ayrılır, akşam tok olarak dönerler.”(Tirmizî Zühd 33. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 14) <blockquote> عَنْ أبي عِمَارَةَ الْبَرَاءِ بْنِ عازِبٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « يا فُلانُ إذَا أَويْتَ إِلَى فِرَاشِكَ فَقُلْ : اللَّهُمَّ أسْلَمْتُ نَفْسِي إلَيْكَ ، وَوَجَّهْتُ وَجْهِي إِلَيْكَ ، وَفَوَّضْتُ أمْرِي إِلَيْكَ ، وألْجَأْتُ ظَهْرِي إلَيْكَ . رَغْبَةً وَرَهْبَةً إلَيْكَ ، لاَ مَلْجَأَ ولاَ مَنْجَى مِنْكَ إلاَّ إلَيْكَ ، آمَنْتُ بِكِتَابِكَ الَّذِي أنْزَلْتَ، وبِنَبِيِّكَ الَّذي أرْسَلْتَ ، فَإِنَّكَ إنْ مِتَّ مِنْ لَيْلَتِكَ مِتَّ عَلَى الْفِطْرَةِ ، وإنْ أصْبَحْتَ أصَبْتَ خيْراً » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ .</blockquote>Berâ İbni Âzib radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, eşyaya mânâ kazandıran Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Ey falân! Yatağına yattığında şöyle dua et:“Allahım! Hem ümit ederek hem de korkarak kendimi Sana teslim ettim, yüzümü Sana çevirdim, işimi Sana ısmarladım, sırtımı Sana dayadım. Sana karşı yine Senden başka sığınak, Senden başka dayanak yoktur. İndirdiğin kitabına, gönderdiğin Peygamberine iman ettim.”Eğer bu duayı yapıp yattığın gece ölürsen iman üzere ölürsün.. ölmez de sabaha çıkarsan hayra kavuşursun.”(Buhârî, Vudû 75, Daavât 6; Müslim, Zikr 56-58. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 98.) *********************** İstikamet
15.04.2008
<blockquote> وَعَنْ أبي عَمْروٍ ، وقِيلَ أبِي عَمْرةَ سُفْيانَ بنِ عبد اللَّه رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قُلْتُ : ياَ رَسُولَ اللَّهِ قُلْ لِي في الإِسْلامِ قَوْلاً لاَ أَسْأَلُ عنْهُ أَحَداً غَيْرَكَ . قَالَ: « قُلْ : آمَنْتُ بِاللَّهِ: ثُمَّ اسْتَقِمْ » رَوَاهُ مُسْلِمٌ .</blockquote>Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:Dedim ki, Yâ Resûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim. Yerkürenin kapkaranlık çehresini bir hamlede ışığa boğan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Önce Allah’a iman et, sonra da bu imanın gereği olarak dosdoğru, istikamet üzere ol!”(Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.)<blockquote> وعنْ أبي هُريْرة رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ : قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : « قَارِبُوا وسَدِّدُوا ، وَاعْلَمُوا أَنَّهُ لَنْ ينْجُوَ أحَدٌ مِنْكُمْ بِعَمَلِهِ » قَالُوا : ولاَ أنْت َيَا رسُولَ اللَّه؟ قَالَ : « ولا أَنَا إلاَّ أنْ يَتَغَمَّدَنِيَ اللَّهُ بِرَحْمَةٍ مِنْه وَفضْلٍ » رَوَاهُ مُسْلِمٌ . </blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, aydınlık düşünceleriyle karanlıkları bir solukta yerle bir eden Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Söz ve davranışlarınızda elden geldiğince itidali koruyun ve ifrat-tefrit arası dosdoğru bir tavır sergileyin. Bilin ki, hiç biriniz ameli sâyesinde kurtuluşa eremez.” Dediler ki:Sen de mi kurtulamazsın, ey Allah’ın elçisi?“(Evet) ben de kurtulamam. Tabii ki Rabbim beni rahmetiyle kucaklar ve her tarafımı rahmetiyle sararsa o başka!”(Müslim, Münâfikîn 76, 78. Ayrıca bk. Buhârî, Rikak 18, Merdâ 19; İbni Mâce, Zühd 20) ********************** Hayırlı İşlere Koşmak ve Hayra Yönelmiş Kişiyi Ciddi ve Tereddütsüz Şekilde Onu İşlemeye Teşvik Etmek
15.04.2008
<blockquote> عَنْ أبي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أنّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: « بَادِرُوا بِالأعْمَالِ الصَّالِحَةِ ، فَسَتَكُونُ فِتَنٌ كَقِطَعِ اللَّيْلِ الْمُظْلِمِ يُصْبِحُ الرَّجُلُ مُؤْمِناً ويُمْسِي كافِراً ، وَيُمْسِي مُؤْمِناً وَيُصْبِحُ كافِراً ، يَبِيعُ دِينَه بِعَرَضٍ مِنَ الدُّنْيَا» رَوَاهُ مُسْلِمٌ .</blockquote> Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, sinelerdeki bütün kötü duygu ve tutkuları silen aydınlıklar Sultanı Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Fırsat varken salih amel biriktirmeye bakın. Zira nasıl ki zifiri karanlık anlarında etraf seçilmez hâle gelir; onun gibi yakın bir gelecekte de birtakım fitneler ortaya çıkacaktır (ki ne imanla küfrü, ne de doğruyla yanlışı ayırt etmek mümkün olmayacaktır). Öyle ki mü’min bildiğiniz kişi, bir bakmışsın akşama varmadan imanından olmuş.. yine önceki akşam inandığı bir şeye sabah bir bakmışsın inanmaz hâle gelmiş!. meğer basit bir dünyalığa dinini satmış..”(Müslim, Îmân 186. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 30, Zühd 3; İbni Mâce, İkâme 78) <blockquote>
عن أبي هُريرةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: جاءَ رَجُلٌ إلَى النّبيِّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم، فقَالَ: يا رَسولَ اللَّهِ، أيُّ الصَّدَقَةِ أعْظَمُ أجْراً ؟ قَالَ: «أنْ تَصَدَّقَ وأنْتَ صَحِيحٌ شَحيِحٌ تَخْشَى الْفَقْرَ، وتَأْمُلُ الْغِنَى، ولا تُمْهِلْ حَتَّى إذَا بلَغَتِ الْحُلْقُومَ. قُلتَ: لِفُلانٍ كذا ولِفُلانٍ كَذَا، وقَدْ كانَ لِفُلانٍ » مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ . </blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi:Rahmet Peygamberi Hazreti Ahmed ü Mahmud u Muhammed Mustafa Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve şöyle dedi:Ey Allah’ın elçisi! Sevap yönünden hangi sadaka daha büyüktür?Rahmet Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdular:“Senin oldukça sıhhatli, son derece mala düşkün, fakirlikten korkuyor ve daha zengin olma özlemi çekiyor iken verdiğin sadakadır. Çünkü nasıl olsa sonunda can boğaza gelip ‘bu malım filanındır, şu malım da falanındır’ diyeceksin.. İşte sadaka vermeyi o âna bırakma. Zira zaten o mal artık vârislerden filanın veya falanın olmuş demektir.”(Buhârî, Zekât 11, Vasâyâ 17; Müslim, Zekât 92)<blockquote> عن أبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: « بَادِرُوا بِالأَعْمالِ سَبْعاً، هَل تَنتَظِرُونَ إلاَّ فَقْراً مُنْسِياً، أَوْ غِنيً مُطْغِياً، أَوْ مَرَضاً مُفْسِداً، أَوْ هَرَماً مُفْنِداً أَوْ مَوْتاً مُجْهِزاً أَوِ الدَّجَّالَ فَشَرُّ غََائِبٍ يُنتَظرُ، أَوِ السَّاعةَ فالسَّاعةُ أَدْهَى وأَمَرُّ،» رَوَاهُ التِّرْمِذِي وقَالَ: حديثٌ حسن.</blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, kâinatın O’nun yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Efendiler Efendisi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Şu yedi şeyi düşünerek, salih amel işlemekte acele edin. Salih amel işlemek için daha uygun şartlar mı gelecek zannediyorsunuz?! Olacağı şu: Ya her şeyi unutturacak bir yoksulluğa düşecek ya da sınır tanımaz derecede azgınlığa sürükleyen bir zenginlik elde edeceksiniz.. Ya hayatın normal akışını bozup duyguları alt üst eden bir hastalığa tutulacak, ya bunaklık meydana getiren bir ihtiyarlığa düşecek yahut da ansızın geliveren bir ölümle yüzyüze geleceksiniz.. Yoksa siz, beklenen en şerli fitne olan Deccâl çıkınca mı salih amel yapabileceğinizi zannediyorsunuz?! Ya da kıyamete nasılsa daha çook var diye mi düşünüyorsunuz? Bilin ki kıyamet, sayılanların hepsinden çok daha dehşetli ve çok daha acıdır.”(Tirmizî, Zühd 3) ************************ Mücâhede
15.04.2008
<blockquote> عن أبي هريرة رضي اللَّه عنه. قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «إِنَّ اللَّهَ تعالى قَالَ: منْ عَادَى لِي وَلِياّ ً. فَقَدْ آذَنْتُهُ بِالْحَرْبِ. وَمَا تَقَرَّبَ إِلَيَّ عَبْدِي بِشَيْءٍ أَحَبَّ إِلَيَّ مِمَّا افْتَرَضْتُ عَليْهِ: وما يَزالُ عبْدِي يَتَقَرَّبُ إِلىّ بِالنَّوافِلِ حَتَّى أُحِبَّهُ، فَإِذا أَحْبَبْتُهُ كُنْتُ سَمْعَهُ الَّذِي يَسْمَعُ بِهِ، وبَصَرَهُ الّذِي يُبْصِرُ بِهِ، وَيَدَهُ الّتيِ يَبْطِشُ بِهَا، ورِجلَهُ الّتي يَمْشِي ِبها، وَإِنْ سَأَلَنِي أَعْطيْتُهُ، وَلَئِنِ اسْتَعَاذَنِي َلأُعِيذَنَّهُ» رَوَاهُ الْبُخَارِي.</blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, İnsanlığın İftihar Tablosu Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ hazretleri şöyle buyurmuştur” dedi:“Her kim Benim velîlerimden bir velîye düşmanlık ederse, şüphesiz Ben ona harp ilan ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili hiçbir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Farzlara ilâveten bir de kulumun sürekli yapmaya devam ettiği nafileler vardır ki bunlarla Bana yaklaşır ha yaklaşır ve nihayet öyle bir hâle gelir ki artık Ben onu sevmişim demektir. Bir kere de sevdim mi artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutup yakalayan eli ve yürümesine vasıta olan ayağı olurum (Hâsılı; onun işitmesi, görmesi, tutması, yürümesi doğrudan doğruya meşîet-i hâssa (hususi muamele) dairesinde cereyan etmeye başlar). Böylesi bir kul Benden birşey isterse istediğini muhakkak ona veririm. Bana sığınırsa onu özel korumam altına alırım.”(Buhârî, Rikak 38)
<blockquote> عن أَنسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عنِ الّنبيّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِيمَا يَرْوِيهِ عَنْ ربِّهِ عزَّ وجَلَّ قَالَ: «إِذَا تقرَّب الْعبْدُ إِليَّ شِبْراً تَقرَّبْتُ إِلَيْهِ ذِرَاعاً، وَإِذَا تقرَّبَ إِلَيَّ ذِراعاً تقرَّبْتُ منه باعاً، وإِذا أَتَانِي يَمْشِي أَتيْتُهُ هَرْوَلَةً» رَوَاهُ الْبُخَارِي. </blockquote>Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, gözlerimize ışıklar çalan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in Yüce Rabbinden rivâyet ettiği bir hadîs-i kudsîde Allah Teâlâ hazretleri şöyle buyurmuştur:“Kulum Bana bir el (bir karış) kadar yaklaşırsa Ben ona yarım kol (arşın) kadar yaklaşırım.. yarım kol (arşın) kadar yaklaşırsa Ben ona iki kol (bir kulaç) kadar yaklaşırım.. Bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak mukabelede bulunurum.”(Buhârî, Tevhîd 50. Ayrıca bk. Müslim, Zikir 2, 3, 20-22, Tevbe 1; Tirmizî, Daavât 131; İbni Mâce, Edeb 58)<blockquote> عن ابن عباس رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُول اللَّهِ صَلّى اللَّهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «نِعْمَتانِ مَغْبُونٌ فِيهِما كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ: الصِّحَّةُ والفَرَاغُ» رَوَاهُ مُسْلِمٌ.</blockquote>İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, yerkürenin kapkaranlık çehresini bir hamlede ışığa boğan Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“İnsanların çoğunun kıymetini bilemedikleri ve aldandıkları iki nimet vardır ki bunlar; sıhhat ve boş vakittir.”(Buhârî, Rikak 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 1; İbni Mâce, Zühd 15) <blockquote> عن عائشةَ رضِي اللَّهُ عنْها ؛ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَقُومُ مِنَ اللَّيْلِ حَتَّى تَتَفَطَّرَ قَدَمَاهُ، فَقُلْتُ لَهُ، لِمَ تَصْنَعُ هَذَا يا رسولَ اللَّهِ، وقدْ غفَرَ اللَّه لَكَ مَا تقدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ ومَا تَأخَّرَ؟ قَالَ: «أَفَلاَ أُحِبُّ أَنْ أكُونَ عَبْداً شَكُوراً؟» مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ.</blockquote>Hz. Âişe vâlidemiz radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, aydınlık düşünceleriyle karanlıkları bir solukta yerle bir eden Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, gece ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Kendisine:Allah Teâlâ hazretleri senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlamışken neden bu kadar kendini ibadet yolunda zorluyorsun ey Allah’ın Resûlü? dediğimde şu cevabı verdi:“Bu lütfu bana bahşeden Rabbime karşı çok şükreden bir kul olmayı istemez miyim?!” buyurdular.(Buhârî, Tefsîru sûre (48), 2; Müslim, Münâfikîn 81. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 6, Rikak 20; Müslim, Münâfikîn 79-80; Tirmizî, Salât 187; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 17; İbni Mâce, İkâme 200)
<blockquote> عن أبي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «المُؤمِنُ الْقَوِيُّ خَيْرٌ وَأَحَبُّ إِلى اللَّهِ مِنَ المُؤْمِنِ الضَّعِيفِ وفِي كُلٍّ خَيْرٌ. اِحْرِصْ عَلَى مَا ينْفَعُكَ، وَاسْتَعِنْ بِاللَّهِ وَلاَ تَعْجَزْ. وإنْ أصَابَكَ شَيْءٌ فَلاَ تَقُلْ: لَوْ أَنِّي فَعلْتُ كاَنَ كَذَا وَكذَا، وَلَكِنْ قُلْ: قَدَّرَ اللَّهُ، وَمَا شَاءَ فَعَلَ، فَإِنَّ لَوْ تَفْتَحُ عَمَلَ الشَّيْطَانِ». رَوَاهُ مُسْلِمٌ.</blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, sinelerdeki bütün kötü duygu ve tutkuları silen aydınlıklar sultanı Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Her ikisinde de hayır olmakla beraber (fizîken ve metafizik gerilim itibariyle) güçlü mü’min, zayıf mü’minden Allah Teâlâ hazretleri nazarında daha hayırlı ve daha sevimlidir. Binaenaleyh sana fayda verecek bu donanımı elde edip güçlü olmak için gayret göster! Allah’tan yardım dile ve acziyet gösterme! Bir musibet başına gelirse: “Eğer şöyle yapsaydım bu başıma gelmezdi!” deme! “Allah takdir etmiştir. Onun dilediği olur!” de! Zira “eğer..(şöyle olsaydı../şu olmasaydı..)” şeklindeki bir söz, şeytan için bulunmaz bir fırsat kapısı açar.”(Müslim, Kader 34. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 10.) <blockquote> عن أبي هُريرةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «حُجِبَتِ النَّارُ بِالشَّهَواتِ، وحُجِبتِ الْجَنَّةُ بَالمَكَارِهِ» مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ.</blockquote>Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, arkasına aldıklarının aldatmaz mürşidi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Cennet çepeçevre nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle, cehennem de (bedenî arzu ve iştihâları kabartan) şehevâtla sarılmıştır.” [Yani nefsin hoşuna gitmeyen şeyleri aşabilenler Cennet’e ulaşacak.. bedenî arzu ve iştihâları kabartan şehevâtın ardına takılanlar da arkadaki Cehennem’le yüzyüze geleceklerdir.](Buhârî, Rikak 28; Müslim, Cennet 1. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 22; Tirmizî, Cennet 21; Nesâî, Eymân 3) <blockquote> عن أنس رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عن رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «يَتْبَعُ المَيْتَ ثَلاثَةٌ: أهْلُهُ ومَالُهُ وَعمَلُهُ، فَيرْجِعُ اثْنَانِ وَيَبْقَى وَاحِدٌ: يَرْجِعُ أهْلُهُ ومِالُهُ، وَيَبْقَى عَمَلُهُ» مُتَّفَقٌ عَلَيْهِ.</blockquote> Enes radıyallahu anh’den, bizleri ebedler ülkesine hazırlayan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurdukları rivayet edilmiştir:“Ölünün mezara kadar sadece şu üç bağı kalır: Ailesi, malı ve ameli. Bunların da ikisi mezardan öteye geçmez; ailesi ve malı oradan dönüp gider ve kişi kala kala sadece ameliyle kalır.” (Buhârî, Rikak 42; Müslim, Zühd 5. Ayrıca bk.Tirmizî, Zühd 46; Nesâî, Cenâiz 52)
<blockquote> عَنِ ابْنِ مَسْعودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ النبيُّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم: «الْجَنَّةُ أقْرَبُ إلى أَحَدِكُم مِنْ شِراكِ نَعْلِهِ والنَّارُ مِثْلُ ذلِكَ» رَوَاهُ الْبُخَارِي.</blockquote>İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, yaratılışın gayesi Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:“Cennet size, ayakkabınızın bağından daha yakındır. Cehennem de öyledir. (Niyet ve davranışlarınıza göre, Cennetlik veya Cehennemlik oluvermeniz an meselesidir.)”(Buhârî, Rikak 29) ********************** | |
| | | | Arapça metin ve kaynaklarıyla HADİSLER..Hikmet netten | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|